23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER ticilerin halkla bir yakınlığı yoktu. Kapalı bir or de kovulmuş demektir. Osmanlı, bu yüzden gerçektamda eğitilmişlerdi, yönettikleri toplumu hiç ta bilim adamı yetiştirememiştir. nımıyorlardı. Özellikle nüfusun büyük bir çoğunOsmanlı aydını, lran ekininin de etkisi altındayluğunu oluşturan kırsal kesım insanına büsbütün dı. Bu etki Selçuklulardan beri sürüp geliyordu. Diyabancıydılar. van yazıru bu etki ile doğmuştur. Osmanhnın Türkü Şehzadelerin bir d; kardeş sorunlan vardı. Sul küçümsemesinde Iran'ı üstün görmesinin de payı tanlık orunu boşalınca a sultan olup kardeşlerini büyüktür. öldürtecek ya da kardeşi sultan olup kendisini çoSaray ve konaklar büyük bir savurganlık içinde cuklanyla birlikte öldurecekti. Bu korkunç yazgı bir yaşıyordu. Din adamlarımn da savurganlıkları az Osmanlı geleneğiydi. IV. Murat bu geleneği kaldırdı, değildi, onların da köleleri ve karavaşlan vardı. Doyeni bir düzen kurdu. Şehzadeler, çevrelerinden so layısıyla kunılu duzene sımsıkı bağlı idiler, tüm geyutlanarak bir daireye kapatıldılar. Yanlanna yal iişmeleri önlüyorlardı. Osmanlı ekinine imrentisi nız öğretim üyelerinin girmesine izin verildi. Her olan Y. Kemal Beyatlı Bile: 'Ulema ile sultan birlik iki konumun ruhsal saynhklara yol açmaması ola • olup yeniçerileri ortadan kaldırmışlar. Keşke yeni, naksız. çerilerle sultan birlik olup ulemayı ortadan Din adamları, medresede yetişiyordu. Medrese kaldırsalardı" demiş. Arap ve Arapça imrentiliydi. Çünkü Muhammet Araptı, Kuran da Arapçaydı. Bu yüzden Arapın, Devlet eliyle cinayet Arapçanın kutsallığına inanıyorlardı. Osmanhlar, XVI. yüzyılın sonlarına değin gelirOsmanlı topraklarında çok sayıda seyit (Muhammed soyundan geldiğine inanılan kimse), devlet ke lerinin önemli bir kesimini ganimetlerden sağlıyorsesinden bolluk içinde yaşıyordu. Kadılar, muftü lardı. Bu yüzyılın ikinci kesiminden başlayarak feler, medrese oğretmenleri (ulema) ülke gelirinden tihler azalıp giderek yok olunca savurganlığın gibüyük ölçüde paylarını alıyorlardı. derleri halkın, özellikle bilgisiz ve yoksul olan kırArap Milliyetçiliği ve Türkler adlı yapıtında Prof. sal kesim insanının sırtına yüklendi, sömürü hıztlhan Arsel, medreselinin Türkü aşağılamasımn kö landı. Bu yüzden Celali ayaklanmalan gelişti. Yüzkenini Muhammet'te görüyor. Kitapta Türkten söz binlerce insan öldürüldü. Ayaklananlann hemen tüeden sahih (doğru, güvenilir) hadisleri şöyle özet mü Kızılbaşlıkla suçlanıyor, öldürülmelerinin valeyebiliriz: "Küçük gözlü, kırmızı yüzlü, basık bu cip olduğuna ilişkin fetvalar \eriliyordu. Oysa ayakrunlu, suratlan kalın deriden yapılmış kalkana ben lananlar arasında yoksul medrese öğrencileri (suhzeyen Türklere karşı savaşlar yapılıp utku (zafer) teler) bile vardı. Bunlar, küçük topluluklar oluştusağlanmadan kıyamet günü gelmeyecektir. rup köyleri basıyorlardı. Önceleri esnafın işleri yolunda, kazançları yerinİslam dünyasınca güvenilir kaynaklardan gelmiş olsalar bile Muhammet'in bunlan söylediğine inan deydi. XVII yüzyıldan başlayarak onların da vergi mak guç. Çünku o çağda Arapların Türklerle bir yükleri arttıkça arttı. Savaş gelirlerinin yok olmailişkisi yoktu. Muhammet, Arap birliğini kurmak sına karşın artan savurganlık ve sefahat onlan da istiyordu. Bu birliğe engel de ancak Yahudiler, Bi çileden çıkardı. XVII. yüzyılda samur kürk modazans ve lran olabilirdi. Yahudilerle Araplar yan ya sı, XVIII. yüzyılda Lale Devri sefalan, Patrona Hana, iç içe yaşıyordu. Bizans ve tran topraklannda lil ayaklanmasını getirdi. Başta bulunanlardan çoğunun batı illeri çocukbirçok .Arap halkı bulunuyordu. Ancak Prof. tlhan Arsel'in yapıtında belirtildiğine göre, birçok Arap larından olması Anadolu'nun sömürge gibi yöneyazarı ve düşünürü, sözü edilen hadislere dayana tilmesine yol açmıştır. Bugun Anadolu'da bulunan rak Arap ülkelerini yönetimi altında bulunduran Türk yapıtlarının büyük bir çoğunluğu, yaşamları Türkleri aşağılama eylemini sürdürmüşler, Türk Osmanlılardan çok daha kısa, güçleri çok daha az olan SelçukJulardan ve beyüklerden kalmıştır. Osmedreselileri de onlara katılmıştır. manlılardan kalanlar, şehzadelerin valilik yaptıkProf. îlhan Arsel, yukarıda adı geçen yapıtında, ları Ulerde yaptırdıkları birkaç cami ve birkaç medTürkü aşağılayan Arap bilginleri arasında Gazza resedir. Buna karşılık Osmanhlar batı illerinde dali'nin de bulunduğunu belirtiyor. Gazzali, medre ha çok bayındırlık hizmeti göfiirmüşlerdir. Ancak seyi en çok etkileyen İslam bilginlerinden biridir. Osmanlı'da ülkeyi bayındır kılma, üretimi arttırma Gazzali'ye göre felsefe ve akıl inanla bağdaşamaz. düşüncesi yoktu. Onlar için önemli olan savaştı yalDolayısıyla felsefe ile uğraşmak, dinsel sorunlarda nız. Bu yüzden yaşamları boyunca savaşmaktan aklın kılavuzluğuna başvurmak inanı sarsar, sapık başka bir şey düşünmediler. Anlamı: "Uçmak (cenlığa yol açar. Medreselerden felsefenin kovulması net), kıhçların gölgesindedir" olan Arapça bir özbu görüşe dayanıyor. Felsefe kovulunca düşünme deyişleri vardı, belki bir hadisti bu söz. 23 KASIM 1989 Türkçülük, Müliyetçilik veOsmanlı Saray ve konaklar büyük bir savurganlık içinde yaşıyordu. Din adamlarının da savurganhklan az değildi, onların da köleleri ve karavaşlan vardı. Dolayısıyla kurulu düzene sımsıkı bağlı idiler, tüm geiişmeleri önlyyorlardı. Osmanlı ekinine imrentisi olan Y. Kemal Beyath bile: 'Ülema ile sultan birlik olup yeniçerileri ortadan kaldırmışlar. Keşke yeniçerilerle sultan birlik olup ulemayı ortadan kaldırsalardı' demiş. 3 . basımı cıktı CÜNEYT ARCAYÜREK ÇANK Namı 864 RakımhTepe CEMİL YENER Emekli Türk Dili ve Yazını Öğretmeni Günümüzde Türkçü ve milliyetçi geçinenler, tutucu ve gericilerle ağız birliği yaparak Osmanlı'yı yüceltip bir Osmanlı özlemi yaratma çabası içindeler. Oysa Osmanlı, özellikle Istanbul'un fethinden sonra Turku hep küçumsemiş, aşağılamış ve ezmiştir. Bu küçumseme ve aşağılama: "Etraki bi idrak (bilinçsiz Türkler)", "Etraki bed lika (çirkin suratlı Türkler)" vb. gibi deyimlerde yankılanır, şairlerin dizelerinde, yazarlann tümcelerinde açıkça anlatılır. Ünlü divan şairi Nefi: "Türke hak çeşmei irfaru haram etmiştir (Tanrı, Türke bilim çeşmesini yasak etmiştir.)", Mahdumi de: "Cahilim Türki merkep etvarımHari lâ yefhemim alef hârım" {Cahilim, eşek davranışlı TürkümAnlayışsız eşeğim yem/ot yerim) dizelerini döktürürler. XVI yüzyılın ünlü tarihçisi Mustafa Âli de görgü üzerine yazdığı bir yapıtının birçok yerinde Türkü aşağılar: "Anadolu, Karaman ve Rum ülkesi adlanru alan pasaklılar ülkesi halkı elbette kır adamlarıdır. Bunlar, arasında güzel ve sevimli olan az görülen çeşitli biçimlerde çirkin kimselerdir", "Yarı aç, yarı tok yetişmiş şeytanlardan doğruluk ummak, sicil ve hüccet (tanıt) akçesiyle varhklı olmuş Türk kadılanndan namus beklemek..!' diye konuşur. Imparatorluğa egemen olan iki yetkeden biri devlet biri de dindi. Devlet adamları genellikle devşirmelerden oluşurdu. Din adamlannı yetiştiren medreselere ise Arap ve lran imrentisi egemendi. Devşirme, Orhan çağında başlar. 818 yaşlarındaki Hıristiyan çocuklan seçilip derlenerek kimi devlet adamı olmak, kimi de padişahın özel koruyucu ordusunu oluşturan yeniçeri ocağına katılmak üzere eğitilirdi. Sıcak yuvalarından koparıhp getirilen bu çocuklar sünnet edildikten sonra sert bir sıkı düzen altında sevgiden, sevecenlikten yoksun, kapalı bir ortamda yetiştirilirdi. Sıcak yuvalanndan koparılıp getirilen bu çocuklar sünnet edildikten sonra sert bir sıkı düzen alunda sevgiden, sevecenlikten yoksun, kapalı bir ortamda yetiştirilirdi. Saray, devletin üst katmanlannda bulunan kişilerin konaklan satın alınmış ya da tutsak edilmiş kölelerle, karavaşlarla (cariye) dolup taşıyordu. Birçok devlet adamının hizmetlilerinin sayısı binleri aşıyordu. Hizmetlilerin çoğunluğu yaban budunların çocuklarıydı. Sultanların, sarayda ve konaklarda doğan çocuklann anneleri de öyle. Burada divan şairi Taşhcah Yahya'run bir beytini anımsatmak yerinde olur: "Imamın biri azıtır iziniAlır bir yaban Türkünün kızını" Rum, Ermeni, Yahudi de olsa birçok varhklı kişilerin köleleri, karavaşlan vardı. Saraylılar ve konaklılar bolluk içinde yaşıyorlardı. Ancak özgür değildiler. Erkeklerin, kadınların çoğu da cinsel doyumdan yoksundu. Devşirilen içoğlanları ve yeniçeriler, III. Murat çağına değin evlenemezlerdi. Bilgi Yayınevi Meşrutiyet Cad. 46/A Telf: 1318122131 1665134 1271 YenişehirAnkara Bilgi Dagıtım BabıâliCad. 19/2 Telf: 522 52 01526 70 97 CağaloğluİSTANBUl Ulus bilincinden yoksun Konaklardaki kullardan, karavaşlardan birçoğunun belli bir görevi yoktu, göstermeliktiler. Aralarında giyim kuşam yarışmaları, guçlülere yaranma alanlarında gizli ya da açık çekişmeler de eksik değildi. Mutsuzdular, mutsuzluklarının nedeni Türklerdi. Osmanhlar, kendilerini Türk saymasalar bile, yabancıların gözünde Türktüler. Dolayısıyla, en azından bilinç altlarında Türke karşı bir yağılık (duşmanhk) duygusunun bulunması doğaldır. Hemen tümü Türkleştirilmiş yabancı olan yöne TEŞEKKÜR Rahatsızlığımın teşhisinde ve devam eden tedavimde gösterdikleri yakın ilgi ve özenden dolayı, İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fak. Hastanesi'nin değerli elemanlan sayın; EVET/HAYIR 0KT4YAKBAL Kisilik ve Dil ğinmek istemiyorum. Ancak şunu belirtmek zorundayım. Bu sav evrense! düzeyde kabul görmüş bilimsel bir bulgu^ dayanmıyor. Dr. OY4 OĞUZ'a, Prof. Dr: Agop KOTOĞYAIVa, Prof. Dr. Muzaffer ALTINTAŞ'a, Prof. Dr. Gültekin KANER'e. Doç. Velittin OGLZ'a. Asist. Dr. Yağmur AYDEV'a, Asist. Dr. İhsan OKUITa ve Plastik Cerrahi Servisi hemşirelerinden Zekiye Çiloğlu'na teşekkür ederim. Çözüm Yollarını Bulmak Gerek... Gazetelerde yayımlanan kamuoyu araştırmalarında SHP'nin ikinci parti durumuna düştüğü görülüyor. Kısa süre önceye dek SHP'nin ilk genel seçimde iktidara geleceğine kesin gözüyle bakılıyordu. 26 Mart'ta büyük kentlenn belediye başkanlıklannı alması, pek çok il, ilçe belediye ve il genel merkez seçimlerinden yengiyle çtkması SHP'nin iktidar adayı olduğu kanısını vermişti. Cumhurbaşkanı seçimindeki tutarsız davranışlar, konuşmalar, Ooğu sorunu konusundaki belirsizlikler; en önemlisi de merkez yönetim kurulunun pek çok il ve ilçe yönetimlerini gerekçe göstermeden görevden alıp, yerlennearkadaş grubuna' yakın kişilerin atanması SHP'nin sosyal demokrat, daha doğrusu demokrattk ilkelere bağlı niteliğini ağır biçimde yaralamıştır. Son olarak Paris'teki bir toplarrtıyı izlemeye giden yedi milletvekilinin partiden atriması da SHP'nin toplum karşısındaki görünümünü büsbütün etkilemiştir. Bilinçli halk yığınlannda SHP'nin bugünkü yönetim kadrosuyla değil iktidar olmak, ana muhalefet durumunu koruyacağı konusunda bile kuşkular belirmiştir. Hemen her gün birkaç mektup geliyor yurdun dört bir yanındaki SHP'lilerden... Hepsinde de 'SHP nereye gidiyor? Gerçek sosyal demokratlar SHP'den kopacak mı. kopmalı mı? Baykal kadrosundaki SHP bir çeşit Güven Partisi mi oluyor?' türünden sorular yer alıyor. CHP'nin eski Adana Milletvekilı, KöyKoop Genel Başkanı Sayın Nedim Tarhan'dan aldığım bir mektupta SHP'nin içine itildiği yanılgılar, yanhşlıklar ve bunlardan kurtulmanın çözüm yolları özlü biçimde dile getırilmiş. Tarhan şöyle başlamış: "MYK, karar ve uygulamaları ile SHP'nin demokrasiye bağlılığı konusunda halkı endişeye düşürmektedir. Parti içi demokratik kuralları işletmeyen, işletemeyen SHP'nin ülkede eksiksiz demokrasiyi oluşturma anlayışı tartışılır olmuştur. Seçimle göreve gelen 7 il yönetimini görevden almakla yetınmeyen MYK, daha sonra Adana ve Tokat il yönetimlerini, bir iki gün önce de Ankara il yönetimini görevden almıştır. Görevden alınan ilçe yönetim kurulu sayısı ise 100'ü aşmıştır. Bu durum parti içi tartışmalara neden olmakta ve SHP'nin var olan gücünü azaltmaktadır. Gerekçesi ne olursa olsun, seçimle gelen bir yetkili kurulun bir üst kurul tarafından görevden alınmasını anlamak ve kabullenmek olanaksızdır. Ankara il yönetim kurulu başkanınm istifası ile boşalan göreve, yönetim kurulu kendi içinden bir arkadaşı oybirliği ile seçerek sorunu çözebilme olgunluğunu göstermiştir. Ancak yeni il başkanınm seçilmesınden 4 saat sonra Ankara il yönetim kurulu MYK'ca görevden alınarak yeni bir yönetim kurulu atanmıştır. Bir saat içinde Özal'ın yeni bir başbakan atamasının ve Bakanlar Kurulu'nu onamasının tartışıldığı bir günde 34 saat içinde SHP Ankara il yönetiminin degiştirilmesi düşündürücüdür. Bu olay göstermektedir ki SHP Merkez Yürütme Kurulu, örgütünün gerisinde kalmaktadır." Nedim Tarhan pek çok gerçeK sosyal demokratın kuşkulannı, SHP'nin geleceği konusundaki umutsuz düşüncelerini belirtmektedir. Deneyimli bir politikacı, parti yönetimini uyarıyor, bu gidişin sonu çıkmazdır diyor. Bunu milletvekilleri, parti meclisı üyeleri ve yazarlar da kaç kez belırttıler. Ama SHP'de köprü başını bir kez tutan 'grup' her şeyi göze almıştır. Partiyi parçalamaktan, küçültmekten çekinmeden (genel başkanı da zaman zaman yanlanna almayı başararak) tuttukları yolda yürüyorlar! Tarhan'ın şu sözlerine SHP'nin programına bağlı sosyal demokratların yürekten katılacaklarını sanıyorum: "SHP Merkez Yürütme Kurulu ve Parti Meclisi, yaratılan kısır çekışme ortamı nedeniyle kurultayın onayından geçen parti programını yorumlama ve hayata geçirmede büyük eksiklikler taşımaktadır. Parti programının tanıtımı, üyelerin bilinç düzeyinin yükseltilmesi ve giderek kamuoyunun aydınlatılması ertelenmek istenmektedir. Yenilikçi, çağdaş, somut ve gerçekçi politikaların üretilerek halka taşınması konusunda gereken yapılmamaktadır. Parti içi demokratik tartışma ortamı yok edilmektedir. Bu durum demokrasiyi bir yaşam biçimı olarak benimsediğini programına yazan SHP'yi zaafa düşürdüğü gibi partililer arasında güven ve hoşgörü ortamının doğmasını da engellemektedir. Hiçbır şey yapmadan ANAP'a ve ANAP'ın politikasına karşı oluşan büyük tepki birikıminin SHP'yi iktidara taşıyacağını sanmak bir hayaldir. Beceriksizliği açıkça görülen ve izlediği ekonomik politika iflas eden ANAP Karşısında SHP üretken ve yaratıcı olmak zorundadır. Çünkü günümüzde seçmenlerın çoğunluğu somut ve inandırıcı bir politikayı ANAP'a alternatif olarak benimseme durumundadır. SHP iktidara geldiğinde neler yapacağını bılmek zorundadır. İyi bilinmelidir ki; iktidara geldiğinde ne yapacağını önceden bilmeyen ve halka anlatmayan bir partiyi bu halk iktidar yapmaz. Bir sosyal demokrat partinin iktidara gelebilmesi için ılke ve hedeflerini çok net ve iyi bir şekilde saptaması, programını halka mal etmesi zorunlu bulunmaktadır. Olup bitenler karşısında sessiz kalmak ve 'bağırıp çağırmak sorunu çözmez, bir şeyı değiştirmez' demek çözüm değil çözümsüzlüktür. Halk, SHP'den çözümsüzlük değil çozüm beklemektedir." Kavram, düşüncenin yapı taşı olduğuna göre kavramsal gelişimi yönünden üstün olan ikidilli çocuklann düşünce üretimi açısından da üstün olmaları beklenir. ONUR BİLGE KULA Ç.Ü. Eğitim Fak. Dekan Yard. Dil, salt anlatım ve iletişim aracı olarak düşünülemez; o, belli toplumsal bütünlük içerisinde gerçekleşen kişileşme sürecinin de taşıyıcısıdır. Kişiliğin nitelikleri öncelikle toplumsal koşullar, güncel kultürel ortam, bireysel özellikler ve yetilerce belirlenir. Biliş, bireysel yetiler arasındadır ve dil ile biliş arasında karşılıklı bir etkileşim söz konusudur. Fakat, dil mi bilişi, yoksa biliş mi dili etkiliyor, sorusuna güncel psikolojik araştırmalar temelinde kesİR yanıt vermek olanaksız. Bilişsel yetilerin olçümüne ilişkin çalışmalar bilişin bütün boyutlarını belirleyecek duzeyde değildir. O nedenle konuya ilişkin önermelerde saltlık savmdan kaçınılır. Biliş, kişiliğin niteliklerini belirleven birçok etmenden sadece biridir ve çözümlemelerde bağımsız değişken olarak gösterilemez. Biliş de toplumsal ve kultürel koşulların etkisi altında biçimlenir. lkidilliliğin, bilişi sadece olumlu etkilediği savı tartışma konusudur. lkidilliliğin olumsuz etkilerinden söz eden araştırmalar da var. Örneğin Travis/ Johnson ikidilli çocuklara daha fazla kekemelik, Seidl ve Darcy ikidilliliğin bilişsel gelişmede gecikme, M.E. Smith dilsel beceride eksiklik yarattığını öne sürerler. Dilbilimsel tartışmada "bilingualism", "bilinguismus", "bilinguisme", "ikidillilik" kavrammdan iki dile aynt düzeyde egemen olma; iki dilde aynı düzeyde iletişimde bulunabilme yeteneği anlaşüır. Görüleceği üzere ikidilliliğe ulaşmayı amaçlayan eğitimöğretim programları öğrenciye iki dili butün alanlarda aynı düze>de iletişim aracı olarak kullanabilme yeteneği kazandırmak zorundadır. Sonuç Dil ve bağımsızlık arasındaki ilişkinın yadsınması konusunda şunların altının çizilmesi gerektiği kanısındayım: Laikleşme sürecinin, uluslaşma sürecinin sonuçlanndan biri olduğu yadsınamaz; yine dilin uluslaşma sürecindeki toparlayıcı, bütünleştirici işlevi de yadsınamaz. Bilim tarihi laikleşme ile bilimsel bilgilerin artışının koşut gerçekleştiğini gösteren kanıtlarla doludur. Laik yaşam biçimi uygarlaşmanın güvencelerinden ve sağlayıcılarından biridir. Anadili olmaksızın bu oluşumlann gerçekleşmesi söz konusu olamaz. Ulusal ve evrensel, bir oluşumun iki yönüdür. Biri olmadan öbürü olmaz. Tek tek kültürler açısından olaya bakıldığında, her kültürün ulusal boyutunun en bdirgin biçimde kendisini taşıyan dilde somutlaştığı saptanabilir. Çok uygun toplumsal ve kultürel koşulların sonucu ikidilli yetişme olanağı bulmuş ve ulkemiz kültürünun insancıllaşmasına, demokratikleşmesine katkıda bulunmuş ve>a bulunan az sayıda seçkin insanı örnek göstermek ikidilliliğin her koşul altında olumlu etki yapacağının güvencesi olarak gösterilemez. En geniş öğrenci kitlesine hiç olmazsa bir yabancı dili üst düzeyde öğretme olanağı sağlayabilecek, uygulanabilirliği kolay modelier öneremediğimiz sürece "Don Kişot'luktan" kurtulamayacağımız açıktır. Eğitimde fırsat eşitliği ilkesinin gerçekleşmesi bu çerçevede olanaklıdır. Göçmen işçi çocuklan tkidillilik, ikidilde hazırlanmış eğitimöğretim programı gerektirdiği için yalnız dilbilim çerçevesinde tartışılamaz. Konu, eğitbilim, öğretbilim, psikoloji, toplumbilim ve eğitimöğretim politikası ve uygulamalarını da içerecek biçimde genişletilmek zorundadır. tkidillilik, işgöçu sonucu toplumsal, kultürel yapısı değişen ulkelerde güncel ve gerekli bir istem. Çunkü özellikle göçmen işçi çocuklan ikidilde iletişim kurmak zorunda. Bu nedenle ömeğin Federal Almanya Cumhuriyeti'nde yaşayan Türk göçmen işçi çocuklarının ikidilli eğitilmelerini sağlamak isteyen kişi, kurum ve kuruluşlar böyle bir eğitimin programını yukarıdaki çerçevede oluşturmaya uğraşıyorlar. MECİT DE1VIİR TEŞEKKÜR Opr. Dr. HÜSEYİN COŞKUN'un hastalığı sırasında yardımlarını esirgemeyen I.U.C.T. Fakültesi Onkoloji Servisi'nden Prof. Dr. SÜHEYLA SERDENGEÇTİ'ye, Doç. Dr. EVİN BÜYÜKÜNAL'a. Doç. Dr. ERTUĞRUL GÖKSOY'a, Doç. Dr. YLSLF BÜKEY'e, Doç. Dr. İBRAHİM YLRDAKUL'a, Bakırköy Akıl Hastanesi Nöroşirürji Kliniği doktor, hemşire ve personeline, ayrıca Bakırköy Belediye Başkanı Bulguya dayanmıyor Sonuç şu: Uygun toplumsal, kultürel ve bireysel koşullar eksik ise bir başına ikidillilik, bilişi geliştirmeye yetmez. Piaget ve Chomsky gibi bilimcileri anarak ikidilli çocuklann kavram gelişimi bakımından tekdilli çocuklara göre üstün olduklarıöne sürülüyor. Okuyucunun sabnnı zorlamamak için anılan bu iki bilimcinin savlanna de Prof. Dr. YILDIRLM AKTUNA'ya, Acımızı paylaşan tüm dost ve akrabalara içten teşekkür ederiz. AİLESİ Barış ve Demokrasi yandaşı can dostumuz, arkadaşımız BAZAAR 54 ELEMANLAR ARIYOR ALMANCA, İTALYANCA BİLEN BAY BAYAN ELAMAN ALINACAKTIR. MÜRACAAT: Tel.: 9 (3221)29004551 SERİK/ANTALYA Nüfus cüzdanımı kaybettim. Hukümsüzdür. DİLBER YILMAZ " Pasaportumu kaybettim. Hukümsüzdür. SOSİ DOLANOĞLU KENAN ÖZTÜRK'ü A D I N ölümunün 11. yılında saygıyla anıyoruz. KAYNARCADAKİ DOŞTLARI i 99üHİ CÜZEL TAŞDELEN Not: 26 Kasım 1989 saat U.Offde Gülsuyu Mezarhğı'nda buluşalım. Dünya pazarlarına açılan pencere: AYTEN ERÇEVİK (ENGİN) ENGİN ERÇEVİK evlendık Mutluluğumuzu tüm dostlanmızla paylaşıyoruz 22 Kasım 1989 KadıköyİSTANBUL \ \ ı DILEK ÇAGLAYAN (KONURALP) ile International Herald Tribune. dünyanın sayılı gazetelennden biridir. Her gün. 164 ülkede satışa sunulur. IHT nın okurlan ışadamlan ve bürokradardır. Bu okur kesımine seslenmek için. International Herald Tribune en etkin araçtır. International Herald Tribune, her gün 50 farklı iş alanına bılgi ve mesaj verır. Gayri menkul alımsatımından ış ve tatil se\ ahatlerine. genel duyurulardan özel ürünlerin tanıtımına kadar her alanda pazar ımkânı sunar. Lrününüzü ya da hizmetinizi dünya pazarlarına International Herald Tribune ile sunun. itibar kazanın. AYDIN KONURALP evlendiler. Yeniköy Yah Restoran 22.11.1989 ACI KAYBEVHZ Ailemizin büyüğü, oğlum, eşim, babamız, ağabeyimiz, sevgili arkadaşımız, dost insan Ü ERGÜN AKÇA'yı genç yaşında, hiç beklemediğimiz bir anda kaybetmenin sonsuz acısı ıçindeyız. Cenazesi 23 Kasım Perşembe gunu (Bugun) Şişli Camii'nde kılınacak ikındi namazını muteakip, Feriköy Mezarhğı'na defnedilecektir. Merhuma AUah'tan rahmet dileriz. Ayrıntılı bilgı alnıak \e reklaın yayınlamak için lütfen. Türkiye Temsilcımiz Saba Sarol a başvunın. Tel: 11 HQ 45 09. 132 03 00 4 hat'ı Tl.x: 26 388 odvi tr. AKÇA AİLESt, ALPAY AİLESİ, ŞAHİNOĞLU AİLESİ, İNANÖZ AİLESİ, ÇALIŞIR AİLESİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle