Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/16 16 EKİM 1989 Afrikada ? kîrieniyor Dünyanın, özellikle kuzey yarımküresinde kentler giderek kirlenirken, Afrikada da doğa, endustriye! gelişmenin bedelini ödemeye başladı. Güney Afrikada, bir fabrikanın, zehirli kimyasal atıklannı yakınlardaki bir nehre boşaltması sonucunda. nehirde yaşayan on binlerce balık zehirlendi. (Fotoğraf: AP) Çallı'nın kayıp tablosu BURSA (Cumhuriyet Bürosu) Bursa Büyükşehir Belediyesi'ne ait olan Ibrahim ÇaüVnın "Yeşil Medresesi" adlı tablosunun sahtesiyle değiştirildiği iddialarının ardından, orijinali olduğu sanılan tablo, kapı altından bırakılarak geri geldi. Sahtesiyle değiştirildiği bildirilen tablo iki yıl önce temizlenmek üzere Büyükşehir Belediyesi genel sekreter yardımcılanndan Osman Perdahcıoğlu tarafından Devlet ? Güzel Sanatlar Galerisi Müdürü Emin tlter'e verilmişti. Emin İlter de olayı doğrulamış ve tabloyu Ankara Resim ve Heykel Müzesi'nde temizleterek geri getirdiğini açıklamışlı. Ancak daha sonra tablonun sahte olduğu anlaşılmış ve orijinali ile değiştirildiği ileri sürülmüştü. PTPden 6 door to door' hizmeti E n u o c l ı F r o n c i 7 Fransa'nın en yaşlı adamt olan Henri C l l y a ^ l l r i d l l o l f c Perignon, 110. yaş gününü, 95 yaşındaki kuzeni Marcel ve torunlanyla kutladı. Doğum gunü partisinde, iki kuzen kadeh tokuşlururken, beşinci ve altıncı kuşaktan torunları, Perignon'a, nice mutlu ve sağlıklı yıllar diliyorlardı. {Fotoğraf: AP) ANKARA (UBA) PTT Genel Müdürlüğü çağdaş bir hizmeti daha uygulamaya koyarak, gönderilenlerin kapıdan kapıya teslimini başlatacak. PTT Genel Müdürlüğü'nden yapılan açıklamaya göre, şimdilik Ankara, istanbul ve Izmir'de başlatılacak uygulama ile haftanın her günü saat 07.00 ile 23.00 arasında gönderici adresinden kabul edilecek bir paket ya da zarf bir ila 4 saat arasında alıcıya teslim edilecek. Bugün başlayacak uygulamaya göre, mektup ve koli olarak 10 kilogram ağırlığa kadar kabul edilebilen her türlü gönderiyi büyükşehir belediyesi sınırları içindeki bir adrese göndermek isteyen vatandaşlar (093) numaralı "AloPost" haber merkezini arayıp paket ya da zarfın adreslerinden ahnmasını isteyebilecekler. Krallyet ayakkabılan Britanya Kraliçesi Elizabeth ve eşi Prens Philip, resmi bir ziyaret için bulunduklan Malezya'da Şah Alam Camisi'ni gezmek isteyince, kendilerine ayakkabılarını çıkartmaları gerektiği hatırlatıldı. Bu İslami kurala uyan çiftin ayakkabılan, cami girişinde uzun süre sahiplerini beklemek zorunda kaldı. (Fotoğraf: AP) HABERLERİN DEVAMI Üniversite... (2) (Baştarafi 1. Sayfada) ÖzaFdan veda gibi, olmayan bölümler hızla küçülmeye başlamışlardır bile. Eğitimöğretimle ilgili olarak başgösteren sonuçların etKisi uzun dönem içinde ortaya çıkar. Üniversite kurumuna ya da tüm eğitim sistemine bir işletme için söz konusu olabilecek maliyetkâr çözümlemesi çerçevesinde bakmanın yaratacağı tahribatın da uzun dönemde kendini göstermesi beklenmelkjir. Ancak bu konuda başlamış oian tartışmaların önemi de göz ardı edilemez. Bunlar daha şimdiden ilginç gelişmelere de yol açıyor. Örneğin 4 Ekim 1989 tarihli International HerakJ Tribune Gazetesi'nde, Texas Yüksek Mahkemesi'nin bir kararından söz ediliyor. Yüksek Mahkeme, oybirliği ile aldığı bir kararda, eyaletin yoksul ve zengin yörelerindeki okulların eğitim düzeyi arasında büyük bir farkın bulunduğu, oysa Texas federe devlet anayasasına göre devletin temel görevlerinden birinin, bilginin toplumda eşit bir biçimde dağılmasını sağlamak olduğu belirtilerek, mevcut eğitim harcamalarının anayasayı ihlal ettiği vurgulanmakta; yasama organına 1 Mayıs 1990 tarihine kadar gerekli yasal değişiklikleri yaparak eğitim finansmanını yeterli düzeye getirmesi emri verilmektedir. Yani Texas federe devletinin yasama organı, sözü edilen tarihe kadar çıkaracağı yasalarla eğitime yeni kaynaklar bulmak ve ayırmak zorunda bırakılmıştır. Kuşkusuz bu marjinal bir örnektir ve buradan bir genellemeye gidilemez. Ama artık toplumun, refah devletini geriye iten yeni sağ uygulamalara karşı tepki gösterebileceğinin bir işaretidir bu örnek. Universiteler, bilimsel ve kültürel yaratıcılığın oluştuğu kurumsal ortam diye tanımlanırlar. Üniversiteye yalnız bir işletme gibi bakmak, gereken kaynakları piyasa koşulları içinde sağlamasını istemek, toplumun geleceğini ıpotek altına alan son derece tehlikeli bir yaklaşımdır. Üniversite kurumunun içine rekabeti sokmak, orada yarışma koşullarını gerçekleştirmek iyidir. Fakat ona sadece bir işletme gözüyle bakmak, herhalde üniversite kavramıyla bağdaşmaz. Bu sorun şu anda birçok temel tartışma konularından biridir. Yükseköğrenim sorunlarının sürekli olarak güncelliğini koruduğu ülkemizde de bunun mevcut sorunlarla ilintili kılınarak tartışılmasında yarar var. (Baştarafi 1. Sayfada) din ki seçildim. Gittiğım yerde de Türkiye'nin meseleleriyle çok yakından alakadar olurum. Bu, bizim içimizden çıkaramayacağımız bir şeydir. Dikkat ederseniz gituğimiz yerde de icra yetkisi var. O nedenle ister makamımızda kalalım, ister başka bir yere gidelim, herhalde Türkiye'nin meseleleriyle bu kadar uğraşmış bir kimsenin bunları bir tarafa bırakması doğru da değildir. mümkün de değildir. Zaten anayasamız da buna amil de değildir. Kimse bu yanlış imajı kimseye vermesin. tkincisi daha ortada fol yokken, neticeye bağlanmamışken, şunu yaparız, bunu yaparız diye bir düşünceye girmem. Hatta dikkat ederseniz, 'Bazı arkadaşlanmız faaliyete geçmiş, bunlar da acele ediyorlar' bu da menfı bir mesajdır. ANAP Meclis grubuna benim çok büyük teveccühüm var. Ben o partinin lideriyim. tnanıyorum ki önümüzdeki dönemde ne olursa olsun, bu grup bu desteği, omuz vermeyi sürdürecektir. Çünkü bu Türkiye'nin geleceğidir. Cumhurbaşkanlığı konusunda ANAP'ın geleceginden endişe etliginizi söylemiştiniz. ÖZAL Ben hiç öyle bir şey söylemedim. Ama tabii ki ANAP'ın birlik, beraberlik içinde gitmesi Türkiye için, kendileri için gereklidir. Ama bu nasıl olur, nasıl çözülür konusunda bir şey söylemem. Sizden sonra parti içinde bir uzlaşma saglanabilir mi? ÖZAL Daha o noktaya gelmedik. Siz ANAP'ın başında olmadıgınız zaman hükümel icraatlan nasıl surecek? ÖZAL Karar verilmeden bu sualler bir şey ifade etmez. Farzediniz ki bir an için yukanya gittim, gayet tabii ki anayasa, kanunlar ne söylüyorsa onun dışına çıkmayız. Ama bu demek değildir ki, fikirlerimiz tarafsız olur. Hayır, insanın yıllardır taşıdığı fikirleri değişmez. Ama kanunlar ve anayasa önünde tarafsız olur, tarafsızhk budur. Yanlış anlamayın. Ama icraatlar devam eder. Icraatlar şu anda benim başında olduğu m bir partinin icraatlarıdır. Ben o partinin lideri Başbakan olarak konuştum. Bu partinin programı bellidir. Hükümet programı da ona uygundur. Seçim beyannamesi de ortadadır. Yani partinin başında biz oluruz veya olmayız bu icraatlar devam eder, değişmez. Zannetmesinler ki başka bir yere gittiğimizden dolayı icraatlarda değişiklik olacak. O partinin iktidarda olduğu muddetçe icraatlar değişmeden daha ileriye götürülecektir. Karannızı yannki (bugün) A N A P MKYK toplantısmda açıklayacak mısınız? ÖZAL Bizim başında yer alan senaryolarla bir ilgimiz yok. Bir arkadaşlarımızla birçok meseleyi tartışırız. MKYK'yı daha geniş topluyorum. Yine arkadaşlarımdan fıkir alacağım." Bir gazetecinin, Cumhurbaşkanlığı bütçesinin dokuz kat artmasının nedenini sorarken dili sürçerek "CumhurBaşbakan" demesi gülüşmelere yol açtı. Özal, Cumhurbaşkanlığı bütçesinin değiştirilmeden, Cumhurbaşkanlığı'ndan önerildiği gibi kabul edildiğini söyledi. Başkanlık sistemine geçişi düşünmediğini kaydeden Özal, parlamentonun bugünkü yapısının da bu konuda bir anayasa değişikliğine izin vermediğini vurguladı 'Anayasayı değiştirelim, cumhurbaşkanını halk, TBMM seçimleriyle birlikte seçdim', teklifini yaplım. Sayın Demirel karşı çıkti. Şimdi 'Dün dündür, bugün bugündür' deyip, 'Halk seçsin' diyor. Inönü yine karşı, o tutarlı. Ben de onun üzerine bu fikrimden vazgectim. Ben üçdört ay önce anayasanın gelin hepsini değiştirelim dedim. Şimdi Sayın tnönü 'partiler oturup bu anayasayı değiştirmelidir' diyor. Peki yani, 'Yumurta kapıya geldiği zaman mı bunlar konuşulur?' Kim cumhurbaşkanı olursa olsun bunlar bize tesir etmez. Anayasa, kanunlar var. Millet bunlan gayet güzel değerlendirir. Cumhurbaşkanının karşısına çıkanlar, kendilerini milletin karşısında bulurlar eninde sonunda. Çünkü cumhurbaşkam, devleti, milleti temsil eder. Onun için bu gibi laflar boşunadır. Bakın 1992'deki seçimde iktidara gelecek parti cumhurbaşkanını tayin edecek. Kendi kendilerine acısınlar, 1987 seçimlerini kazansalardı, gene Türkiyc'yi huzursuzluğa götürmek istiyorlar, ama yapmalan mümkün değil. Onlar geriye bakmaya devam ettikçe, dumura tanetle mücadeleye devam etmektir. Sansasyon haberleri, ugrayacaklardır." Özal, "Başbakanlık'tan llgini bazan yoklama haberler çıkabilir. ze, Bilginize" programımn eylül Ama inandığım, Türkiye'nin ayında yayımlanacak bölümünün zamanı önemli değil Avrupa ile hazırlığının da sürdüğünü ilişkileri devam edecektir" dedi. Özal, "Önemli olan Türkiye'nin kaydetti. bir kenara itilmemesidir. tlerisi için yeşil ışık yakılmasıdır. Bu siDış politika yasi bir karardır. Ben o ülkenin Ermeni karar tasarısının ABD cumhurbaşkamna, başbakanına Kongresi'nde kabul edilmesi hamektuplar yazdım. Daha komislinde Türkiye'nin alacağı önlemyonda Türkiye'nin moralini bozlerin açıklanmasının doğru mamaları lazıra"şeklinde olmadığmı savunan özal, "Türkikonuştu. ye Cumhuriyeti, boyle bir karar özal, basın topiantısından sontasarısını fevkalade haksız göriiyor" dedi. Özal, bu konuda ra toplu konut fon idaresinin Başki bir soruyu yanıtlarken, "Vak bakanlık alt salonunda verdiği tiyle arşivler suçlu gibi kokteyle de katıldı. Özal bu sırasaklanıyordu. Ama şimdi bu ar da kendisine yöneltilen Atatuık şivleri açtık. Buynın gelin. Bun filmi projesiyle ilgili bir soruyu dan sonra politik karar verilmesi yanıtlarken, "Bazı tabular var. hiçbir şekilde tecviz edilemez Bunlan yıkmak lazım. Biz eğer o (onaylanarnaz)" biçiminde ko filirnde Atatürk'ü etten, kemikten nuştu. Özal, böyle bir kararın bir varlık olarak gösteremezsek TürkABD ilişkilerini ciddi biçim olmaz. Onu başka türlü gösterde zedeleyeceği görüşünü de yi mek, aslında en kötü şey. Çünkü gençler daha sonra doğruyu ögneledi. renseler de inanmıyorlar" dedi. "Ermeni karar tasansına karşı Kızılderili haklan karar tasarı Siyasi liberalleşme sını kabul etme önerisini nasıl buluyorsunuz" sorusunu Özal, Başbakan Turgut Özal, gözal"Kusura bakmayın, komik tına alınan kişilerin avukatlanybuluyorum" diye yanıtladı. la görüşmelerinin sağlanması özal, Sofya'da AGlK süreciy konusunda yeni bir yasal düzenle ilgili toplantıya Türkiye'nin ka lemeye gitmek yerine, "Dururnu konuşarak tılmasının geri adım olarak savcılarla değerlendirilmesi yolundaki bir anlatacaklarım" dile ^etirdi. soruya, "Türkiye önemli bir sü özal, dün düzenlediği basın toprcci bozan bir ülke olmamalı. Biz lantısmda ANAP iktidarı süresinorada yine Bulgaristan konusun ce yapılan demokrasi ve insan da ne söylenecekse soyleriz" ya haklan düzenlemelerini anlattı. nıtını verdi. Dışişleri Başbakan ö z a l ' ı n " s i y a s i Bakanlığı'nın toplantıya katılma l i b e r a l l e ş m e " ve "hukuki karannı kendisinin de doğru bul düzenlemeler" ara başlıklan alduğunu belirtti. tında anlattığı demokrasi ve insan Avrupa Topluluğu ile Türkiye haklan düzenlemeleri şunlar: "Bildiginiz gibi, işkence ve köilişkilerindeki son gelişmeleri değerlendirirken Özal, "Birtakım tü muamelenin önlenmesi konuzoriuklarla karşılaşacağımm bili sunda iki önemli uluslararası yoruz. Önemli olan cesaret ve me belge vardır. Hükümetimiz, Birnunu'muz, sanığa, gözaltı süre leşmiş Milleller'in bu konudaki sinde avukatı ile görüşme hakkı sözleşmesini, keza aynı konudatarumaktadır. Bu hakkın kullan ki Avrupa Konseyi Sözleşmesi ve dınldığından emin olunması ba Avrupa Sosyal Şartı da kabul kımından, kannnun Meclis edilmiş ve yüce Meclisce onaylanmüzakere zabıtlanna istinaden mışnr. Diğer taraftan, vatandaşaçıklanmasını yapan bir genelge lanmıza Avrupa tnsan Haklan yayımlanmıştır. Avukatla göniş Komisyonu'na ferdi raüracaat türülme konusunda ilerleme hakkı tanınmıştır. Avrupa Konseyi Pariamenterler Meclisi'ne gememnuniyet vericidir. Ölüm cezasını öngören suçlann çen ay sonunda Strasbourg'a azaltılması amaçlanmıştır. Nite yaptığım ziyaret sırasında, Avrukim Türk Ceza Kanunu'nun 13 pa Konseyi tnsan Haklan Divaayn maddesinde öngörülen ölüm nı'nın yargı yetkisini tanıdığımızı cezalanrun müebbel mahkumiye Divan'a bildirdik. Gözaltı süresini, on kişiyi içeren toplu suçlarda, devlet güvenlik mahkemesinin görevine girmeyen hallerde 15 günden 4 güne, devlet güvenlik mahkemesinin görevine giren dunımlarda ise 6 güne indirilmesini, on kişiden fazla sanığın olduğu toplu suçlarda ise gözaltı süresinin azami 10 güne indirilmesini ve bütün bu hallerde savcının veya hâkimin yazüı emri olmasını öngören bir kanun tasansını Medis'e sevk etmiş bulunuyor. Ceza Mahakemeleri Usul Kakadar işlenen suçlar bakımından ise geçici madde hükumleri uygulanacaktır. Şöyle ki, halen Mecliste onay bekleyen dosyalar için kanunun yünirlüğe girdigi tarihten itibaren iki y ıl içerisinde Meclisce yerine getirilmelerine karar verilmediği takdirde, bu ölüm cezalan müebbel hapse çevrilmiş sayılır. Daha sonra Meclise sevk edilen dosyalarda ise iki yılın başlangıç tarihi Meclise geliş tarihidir. Bu halde, suçlular 30 yıldan az olmamak üzere hapiste kaldıktan sonra şartla tahliyeden istifade edebileceklerdir. Hukuki alanda yukanda özetlemeye çalıştıgım bunca önemli iyileştirmelere rağmen, Avrupa Konseyi Pariamenterler Meclisi'nde yaptığım konuşma sırasında Türkiye'nin imtihandan geçirileceğini ve zor durumda bırakılacağını iddia edenler tabiatıyla sonuçta büyük bir sükutu hayale ugramışlardır." düşünce yapısından kaynaklanır. Bu anlayışa göre, bilimsel ve düşünsel yaratıcılık için her türlü dış müdahaleye hayır denir; toplumun yükseköğretıme ayırdığı kaynaklar tam bir bireysel ve kurumsal özgürlük içinde kullanılır. Sağlıklı ve dengeli bir toplumsal gelişmenin vazgeçilmez koşulu olarak görülür bu. Son yıllarda, özellikle 1980'lerde büyük bir toplumsal ve siyasal etkinlik kazanan yeni sağ ideoloji ya da düşüncesinin her alanda olduğu gibi klasik üniversite anlayışını da değiştirdiği görülüyor. Buna göre üniversitelere ayrılan kaynaklar, toplumda geçerli hale gelmiş "maliyetkâr" çözümlemesine göre belirlenmeli, bunu sağlayacak düzenlemeler gündeme getirilmelidir. Yeni sağ ideolojinin maliyet kârçözümlemesi, işletme mantığının öncüllerine dayandığından, üniversiteler de bir işletme gibi düşünülmeli, bir işletme olarak çalışmalarını sağlayan önlemler alınmalıdır. Böyle bir yaklaşımın klasik üniversite anlaytşı ile tam bir zıtlık içinde olduğu açıktır. Üniversiteye bir işletme gibi bakmanın ve bu çerçevede "maliyetkâr" çözümlemesi yapılmasının sonucu, sadece iş dünyasına yönelik bölümlere önçelik verilmesi oluyor. Nitekim başta İngiltere ve Amerika olmak üzere Batı ülkelerinde yapılan tartışma, üniversitelerin sadece işletme ve yüksek teknolojiye yönelik bölümlerinde bir ilerleme olduğu, buna karşılık öteki bölümlerde büyük bir gerilemenin başgösterdiği noktasında odaklaşıyor. Gerçekten kamu fonlarının alabildiğine kısılmaya çalışıldığı, refah devleti uygulamasının geriletildiği, "her kamu kuruluşu piyasa koşulları içinde kendi kaynağını bulsun" yaklaşımmın ağırlık kazandığı bir ortamda. üniversitelerde birçok bölümün büyük sıkıntıya düşmeleri kaçınılmaz bir sonuçtur. Üniversiteye bir işletme gibi bakmanın sonucu olarak, işletmelereözgü yönetim vedenetim süreçleri ön plana çıkmaktadır. Üniversiteye "maliyetkâr" ikilemi içinde bakılınca, örneğin 18. yüzyıl Fransız felsefesi üzerinde uzmanlaşmış bir öğretim üyesi dışlanabilecektir. Nitekim, en ünlü Batı üniversitelerinde bile, yüksek teknolojiye vc işletmeye yönelik Çankaya (Baftarafı 1. Sayfada) DYP'ye katılanlardan 54'ünün mahalle delegesi, üçünün muhtar, geri kalanların da ANAP Çankaya örgütü üyesi olduğu bildirildi. Demirel daha sonra Kırıkkale'den gelen DYP heyetini de kabul ederek bir süre görüştü. DYP lideri Demirel, katılma töreninden sonra Tüm Muhtarlar Derneği Genel Merkezi'ne gitti. Burada Demirel'e, 1977 yıhnda AP iktidarı döneminde 2108 sayüı Muhtar Ödenek ve Sosyal Güvenlik yasası'mn çıkanılmasında gösterdiği çabası nedeniyle plaket ve şükrân belgesi verildi. Demirel, Muhtarlar Derneği'nde yaptığı konuşmada, muhtarlann devlet ve halkın ilk temasını sağladığını, en kökleşmiş kurum olduğunu belirterek, "Muhtarlann sorunlannın mütehhidiyiz. Muhtarlar devletin en verimli çalışan müessesesidir. Köy kökenli olduğum için de muhtarların somnlannı ve önemini çok iyi biliyorum" dedi. Sofya'dan zirveye ;evet' (Baştarafi 1. Sayfada) ği yönnnde bir sinval" olarak değerlendirildi, ancak bunun "Bulgaristan'ın Türk azınhğın durumunu göruşmeyeceği anlamına gelmediği" bildirildi. Türkiye'nin Sofya Büyükelçiliği'ne yakın kaynaklar, Ganev'in açıklamasımn önemli olduğunu işaret ettiler. Buna rağmen "ihtiyat payının" elden bırakılmaması gerektiğini kaydettiler. Aynı kaynaklar, Türk ve Bulgar dışişleri bakanhğı yetkililerinin önümüzdeki günlerde buluşacaklanna ilişkin haberlere ise açıklık getiremediler. Bu konuda kendilerinde herhangi bir bilgi bulunmadığmı söylemekle yetindiler. Bulgaristan Dışişleri Bakan Yardımcısı İvan Ganev, bugün Sofya'da başlayacak AGİK Çevre Toplantısı ile ilgili olarak dün düzenlediği basın toplantısmda Türk gazetecilerinin sorulannı yanıtlaGanev, Dışişleri Bakanı Mesut Yılmaz'ın Bulgar meslektaşı Peter Mladenov ile 30 ekimde Kuveytte buluşmayı kabul ettiğini hatırlatan ve Sofya'nın yanıtının ne olacağını soran bir gazeteciyi yanıtlarken kendilerinin de. bu buluşmayı kabul ettiklerini açıkladı. Dışişleri Bakanı Mladenov'un Kuveyt Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Şeyh El Sabah Al Jaber Al Sabah'a bu konuda bir mektup gönderdiğini belirten Ganev, Dışişleri Bakanı Mesut Yılmaz'ın buluşmayı kabul ettiği konusunda kendilerine resmi bilgi ulaşmadığım söyledi: Ganev, planlanan görüşmenin İKÖ dışişleri bakanlarının New York'ta kabul ettikleri deklarasyon çerçevesinde gerçekleşip gerçekleşmeyeceği sorusuna, "Biz bu örgüte uye değiliz. Onun için alacağı kararlar bizi baglamaz" karşılığını verdi ve sözlerini şöyle sürdurdü: "Dışişleri bakanlan sorumlu kişilerdir. Bu nedenle içişlerine kanşmadan iki ulus arasındaki lansiyonun azaltılması için orlak bir yaklaşım bulacaklannı umuyurum." Anımsanacağı gibi İKÖ dışişleri bakanlarının deklarasyonunda, iki bakan arasındaki görüşmede, "ikili sonınlann yanı sıra Müsliiman Türk azınlıgı" konusunun da ele alınması isteniyor. Türk azınlığı ile ilgili politika hakkında bir soruyu da yanıtlayan Ganev, Bulgaristan'ın vatandaşları için insan haklan ve modern yaşamın gereklerini yerine getirdiğini savundu. Bulgaristan Dışişleri Bakan Yardımcısı, bir diğer soru üzerine de Türkiye'ye 313 bin kişinin gittiğini, bu hareketin ise şimdi ters yönde gerçekleştiğini, bu çerçevede 40 bin kişinin geri döndüğünü söyledi. Gidenlerin beşer yıllık pasaporta sahip olduklannı, bu sürenin bir beş yıl için daha uzatılabileceğini kaydeden Ganev, "lstejen dışanda yerieşebilir, isteyen geri döner. Tüm ülkelerin uygar bir şekilde ve insanlann hareketi ile ilgili yasalara uvacaklanm umuyonız" diye konuştu. Türkiye'nin, Türk azınhğın durumunu dile getirmek amacıyla son dakikada katılmaya kara verdiği AGlK Çevre Toplantısı bugün Sofya'da başhyor. Doğu ve Batı Bloku üyeleri ile bağlantısız ve bağımsız 35 ülkenin katılacağı toplantıda, Türkiye'nin Sofya Büyükelçiliği Müsteşan Alev Kılıç başkanlığında üç kişilik bir heyet tarafından temsil edilmesi daha önce kararlaştınlmıştı. Bu karara göre Türk heyeti, bugün öğleden sonra başlayacak olan ve perşembe günü öğlen saatlerinde bitecek olan genel kurul çalışmalarma katılacak. Ancak Bulgaristan'ın zirveyle ilgili son tutumundan sonra AGİK'teki Türk heyetinin düzeyinin yükseltilmesi gündeme geldi. Öte yandan Bulgaristan'ın kararının Ankara'ya ulaşmasından sonra, Dışişleri Bakanlığı'nda üst düzey yetkiülerin katıldığı bir toplantıda AGlK çevre toplantısmda Türkiye'nin nasıl temsil edileceği konusunun ele alındığı öğrenildi. Kuyruksuz sosyalizm (Baştarafi 1. Sayfada) ekonomik rahatlık ve tüketim toplumu izlenimi, aslında yanıltıcı bir nitelik taşıyor. Çünkü nüfusun onda biri, ayda asgari ücret olan 4 bin forintin (resmi kurda 80, karaborsada 50 dolar) altında kazanıyor. Bu maaş "yoksulluk sının" çizgisini oluşturuyor. Moskova Meydam'nın bitişiğindeki pazarda ise şimdi mevsimi olan çavuş üzümünün kilosu 64 forint ediyor. Frenk üzümü 90 forint. Aynı yerde lahana kilosu 36, patates 20, domuz eti 196 forintten satılıyor. Yumurtanın tanesi 6 forint. Moskova Meydam'ndan tramvaya binip Peşte tarafındaki bir mağazadan 2 bin 800 forinte ayakkabı almaya gidildiğinde ise bilet parası için 5 forint ödemek gerekiyor. Aynı mesafe taksi ile 110 forinte kat ediliyor. Buna karşılık, orta boy ekran ve Singapur yapımı bir renkli televizyonun fiyatı 22 bin forintten başhyor. En ucuzundan bir kantinde yemek yemek ise 110 forinte geliyor. Doktorundan işçisine kadar değişen yelpazede ise Macaristan'daki genel ücret ortalaması 67 bin forint dolayında. Budapeşte hükümeıinin yayımladığı rakamlara göre, hayat pahalılığı Macar ekonomisinin tek sorununu oluşturmuyor. Geçen yıl yüzde 18 olarak gerçekleşen enflasyonun bu yıl yüzde 20 civarında seyredeceği hesaplanıyor. Şu andaki işsiz sayısının ise 22 bin oldugu belirtiliyor. Üstelik piyasa ekonomisine geçişte kapatılacağına kesin gözüyle bakılan rantabl olmayan işletmelerle birlikte bu sayının daha da artacağı tahmin ediliyor. Hükümetin dış ülkelere seyahat özgürlüğünü serbest bırakmasından sonra ise yılbaşından beri Macarların sınır ötesine harcadıklan para 350 milyon dolara ulaşıyor. Bu, dış ödemeler açığının 1 milyar dolar sınınna dayanması anlamına geliyor. Halbuki Macaristan'ın bu yıl, yalnızca borç faizi olarak 2,3 milyar dolar ödemesi gerekiyor. Ülkenin içinde bulunduğu bu iktisadi durum, çeşitli ekonomik alternatifler lartışmasım da gündeme getiriyor. Her halükârda, eski Komünist ve Sosyalist Parti'nin ezici çoğunluğu, Macaristan'ın önüne hedef olarak piyasa ekonomisine gecilmesini ve özelleştirmeyi koyuyor. Yabancı sermaye, bu özelleştirmede birinci umudu oluşturuyor. Şu anda 400 milyon dolarlık bir kapital yatınmı ile 600 ortak şirket kurmuş olan Batı firmaları, 1989 başından beri, Macaristan'da, Doğu Bloku ülkeleri içindeki en avantajlı konumdan yararlanıyorlar. Bu firmalann ülkede her istedikleri yatınmı yapmaları ve kârlarını geri transfer etmeleri hiçbir şarta bağlı değil, Ancak yine de önümüzdeki üç yıl içinde 1.5 milyar dolarlık bir dış sermaye bekleyen Budapeşte'nin bunu elde etmesi oldukça zor gö2üküyor. Inönü ve Demirel'e yanıt Başbakan Özal, muhalefet partileri genel başkanlannın kendisinin cumhurbaşkanlığı adaylığı konusundaki eleştirilerine ilişkin bir soruyu şöyle yanıtladı: "Bakın şunu söyleyeyim. Sayın İnönü'nün, Sayın Demirel'in, Sayın Erbakan'ın veya başkalannın soylediklcrinin en ufak bir tesiri yoktur. Hele Sayın Demirel'in söylediklerini göriince, giileyim mi, aglayayım mı diye düşünüyorum. İnsanlann hırslan akıllarının üstüne v'karsa bu duruma düşerier. Hakikaten kendisine acıyorum. İnönü'ye de söyledikleri sözleri yakıştıramıyorum. Ben onu demokrat, demokrasinin yanında zannederdira. Ama eline, boyuna kâğıt veriyorlar, konuşuyor. Kâğıl verenler de eski parli zihniyetlerini laşıyorlar. 1987 seçimlerini kazanan iktidarın cumhurbaşkanını layin edecegi daha iki yıl önceden belliydi. Demirel, Muhtarlar Derneğince daha önce kendisine verilen dosyayı da TBMM DYP grup yö te çevrilmesi hakkındaki kanun tasansını Meclise sevk etmiş bunetimine ilettiğini kaydetti. lunuyonız. Bunlar arasında kanunun 141. maddesinde öngörülen ölüm cezası da var. tnfaz kanununda yapılan degi(Baştarafi I. Sayfada) şiklikle cezasının yüzde kırkını iyi sinin olanaksız olduğunu bil haJle geçiren mahkumlara tahliye dirdi. 1989 için yüzde 39 ola imkânı getirilmiştir. rak tahmin edilen enflasyonun Hapis cezalannda erteleme yüzde 70'in çok üzerinde gerçek hadleri sanıklar lehine genişletilleşmesinin kesinleştiğini belirte miştir. rek, 2990 için ise bu oranın bütHapis cezalannın paraya çevrilçede yüzde 42 olarak öngörüldü mesi halinde, 'para cezası asıl hüğünü anımsatan Baykal, "Ama küm kabul edilir' hükmıi nasıl gerçekleşecek, hep birlikte getirilmiştir. Bir yerde ikâmete göreceğiz" dedi. Baykal bu enf mecbur edilme cezası kaldınlmışlasyon tahminini "gülünç" olarak tır. Sabıka kayıtlannın silinme süniteledi. 1990 için öngörülen 5.7 resi sanık lehine kısaltmaya tabi milyar dolarlık dış ticaret açığının tutulmuştur. Küçükler için de tadaha da artacağını, aynca 9 tril mamen silinme imkânı getirilyon lira olarak gösterilen bütçe miştir. açığının da gerçekte bütçe rakamÇok eskilere dayanan bir uygularına göre 12 trilyon lira olduğulama olan fişleme sistemi kaldınlnu savunan Baykal, bütçe ile ge mıştır. Güvenlik soruşturmalan lir dağılımı adaletsizliğınin daha basitleştirilmiştir. da artacağını söyledi. Baykal, bütçede iç ve dış borçlann kamuf Hukuki düzenlemeler le edildiğini de kaydederek bütçeBu iyileştirmelere yenileri ilave ye konulan 3 trilyonluk patrinuetmek için çahşmalanmızı aralıkan gelirleri kalemini deeleştirerek, sız sürdüruyoruz. Nitekim, ölüm "Bu kalem nonnalde 300400 milcezaları hakkında anayasa degiyar lira tutanndadır. Ancak şim şikliğini içeren bir teklif imzaya di 3 trilyon olarak belirtilmiş, o acılmış ve halen yüce Meclise sevk zaman büyük miktarda gayri edilmesini sağlayacak sayıda milmenkul satışlan öngörülüyor de letvekilimizce imzalanmış bulunmektir. Uygulamaya koyduklan maktadır. Bu teklif, yann Meclise konut sertifikası sisteminden sağ takdim edilecektir. Bu değişiklik lanacak geliri de bu kalem içinde teklifinin birinci maddesiyle, anagösteriyorlar bu bir açıktır" de yasamızın 87. maddesindeki ölüm di.Baykal, cumhurbaşkanlığı büt cezalannın yerine gelirilmesine çesinin 9 kat arttınlmasına ilişkin karar verme görevi Meclisin otobir soruya. "ınemur maaşlan yüz matik görevi olmaktan cıkanlmısde 15 arttınlırken, cumhurbaş tır. İkinci maddesiyle ise kanlığı bütçesinin 9 kat artünlma anayasanın 138. maddesine bir sı bütçe içi dengelerin ne kadar fıkra eklenmekte ve ölüm cezasıcarpık olduğunıuı da bir gösterge na hükümlü olanın başvunısu hasidir" karşılığını verdi. linde, Türkiye Büyük Millet Medisi'nce bir yıl içerisinde ölüm Baykal, Özal'ın SHP Genel cezasının yerine getirilmesine kaBaşkanı Erdal Inönü için sözlerirar verilebilmesi imkânı getirilni yanıtlarken de, TBMM'de yapmektedir. Cezanın yerine tığı konuşmasınm metninı İnönü'gelirilmemesi karan vermesi hanün bizzat hazırladığını, bu metlinde, suçlu, ömür boyu hapisle ni kürsüde okumasının da parlakalacaktır. Fakat, bu halde hümentoya ve cumhurbaşkanlığı kokümlü şartla salıverilme hükümnusuna verdiği önemin göstergelerinden \e bir af kanunundan si olduğunu söyledi. İnönü'nün yararlanamayacaktır. Meclisin bir bu çabasının saygı ile karşılanmayıl içerisinde. hükümlü hakkında sı gerektiğini de kaydeden Baykal, karar vermemesi halinde ceza in"Sayın Başbakan'ın, bu laubali faz edilir hale geleceklir. Bu anauslubunu herkesten beklemeye ne yasa degişikligi kesinleşinceye hakkı var?" dedi. Başbakan özal avukat görüşmeleriyle ilgili olarak bir gazetecinin sorusunu yanıtlarken de şunlan söyledi: , "Biz bu konuyu Sayın Adalet Bakanımızla konustuk. Mahkemelerimiz. sayın savcılanmız bagımsızhgı olan ve olması gereken yerlerdir. Zaten Avrupa'nın da anlayamadıgı nokta budur. Zannediyorlar ki biz hükümet olarak emir veriyoruz, bunu yerine getiriyorlar. Halbuki savcılar ve hâkimler halinde bu dogru değildir. Bu konuda bizde daha fazla yetki verilmiştir. Serbestlik vardır. Zannediy orum bazı şeyleri kanuni düzenleme yapmadan, anlayarak bir araya gelerek, ikna ederek yapma yolunu tercih ederiz. Bu konuda görüşülüyor, telkinler yapılıyor. Bir sanığın bir avukab göruşecek. 20 tane avukat gidip görüşecek değil. Ama bir avukatı bugün bir diğeri yann göriişür. Böyle bir sistemi biz tavsiye elİç mevzual açısından yapılan iştik." lemler: Bütçe nefes IZMIR'den HİKMET ÇETINKAYA (Baştarafi 1. Sayfada) '£ kaderci çizgisini aşan "arsa mafyası"nın işine gelen bir yöntemde buluşuyor "hısseli arsa" olgusu. Mimarlar Odası Başkanı Şükrü Kocagöz'ün bu konudaki deyimi ise tam yerinde: Plansızlık atının arpası olan hisseli tapu, bu ülkede planlamanın geri kalmasındaki baş etkenlerden birisi olmuştur. Hisseli, özel parselasyonlu tapu, kenti ve planlamayı bu ülkede ışportaya düşüren uygulamadır. Yöneticilerin planlamaya inanmadığı, önem vermediği bir ülkede meydan doğal olarak işportacılara kalmıştır. Adı ANAP'ta "veliaht adayları" arasında ön plana çıkan "metrekare senedi" ya da "hisseli tapu" mucidi Maliye ve Gümrük Bakanı Ekrem Pakdemirli, bakın bu projeyi nasıl açıklıyor: Gecekonducular zaten gelip yerleşiyorlardı, bari biz satalım da düzenli yerleşim olsun diye düşündük. Pakdemirli71"barı"blz satahm" derken, ileride ortaya çıkacak sorunlar karşısında hükümetin hiçbir önlem almadığını da üstü kapalı belirtiyor gibiydi. Senet mafyasından gazino mafyasına, yakın zamanda arsa mafyası da eklenmişti. Şimdi siyasal iktidar, bilerek ya da bilmeyerek bir oyunu sahneye koyuyor, yeni mafyaların doğmasına, desteklenmesine neden oluyordu. ANAP'ın veliaht adaylarından Ekrem Pakdemirli, "İleride sorunlar çıkmaz mı?" sorusuna ise şu yanıtı veriyor: Vakti gelince düşünür, çaresinı buluruz. Yüzde 21 8lik oyla ayakta duran ANAP iktidarının bir bakanı, "çarpık kentleşmeyi" hesap etmeden konuşabilıyor bugün. Eğer yann bu ülkeyi başbakan olarak yönetirse hiç şaşmayın. Konuşuyor Pakdemirli: Türkiye'de göçü önleyecek bir yasa yok. Vatandaşlann istediği yerde iskan etme özgürlüğü var. Bunun aksi zaten demokrasiye aykırı olur. Spekülasyona gelince, olabilir elbet. Sertifika olarak devri mümkün değil, ama tapuya dönüştüğü zaman satışı mümkün. Bizim satın alanları kontrol etmemiz mümkün değil. işte işin "püf noktası" burada düğümleniyor. Arsa mafyası içh bulunmaz bir fırsat. Sertifikaliir tapuya dönüştüğünde, birtakın kişiler 34 yıl sonra milyarlar indirecekler ceplerine. Önümüzdeki günlerde de "metrekare senedi" satışa sunulacak. Toplu Konut ve Kamu Ortaklığı İdaresi'nin uydu kentlerinin en küçük dairesi 60 metrekare. Katılımcı, 60 metrekarenin yansını "metrekare senedi "ne parasını bastınp almak zorunda. Aslında bilmece gibi bir şey... Asıl olan ise hazine arsalan. Henüz altyapının, imar projesinin kimin tarafından yapılacağı bile bilinmiyor. Bilinen, "arsa zenginleri"nin, "arsa babaları"nın türeyeceği. Özal'ın cumhurbaşkanlığına adaylığını koyacağı şu günlerde, devletin alanları satılıyor. Siyasal havanın cumhurbaşkanlığı seçimlerıyle yoğunlaştığı şu günlerde siyasal iktidar bankalardan çozülecek paranın gaynmenkule gidecek bölümüne el koymayı amaçlıyor. Enflasyonu körüklememek için bir önlem mi alıyor Özal, Çankaya hesapları yaparken? "Bu bir çözüm yolu değildir" görüşü yaygın ekonomik çevrelerde. Altyapısız. imar plansız bir yatırım olur mu hiç? Belediyelerle hükümet arasında ilişkiler gerginken bu arsa satışı neyin nesidir, apaçık ortada. Eğer artyapının faturası belediyelere çıkarılırsa ne olacak? Milyarlar belediyelerin cebinden çıkacak. Öte yandan arsa vurguncuları milyarları cebe indirecek.' Öyle değil mi?