19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3 HAZİRAN 1988 * • • • HABERLERÎN DEVAMI CUMHURİYET/B Güneydoğu'dan (3) (Baştaraft 1. Sayfada) mızda Sümbül dağı. Semaverden demli çaylar... Az sonra Uludere'ye bağlı Şenoba köyüne hareket ediyoruz. Zap vadisi. Attı ay süreyle kapaiı kalan Suvari Halil geçidi. Tarihi İpek Yolu buradan geçiyor. 3 bin metre yükseklikte uçuyoruz. Kulaklarımız uğulduyor. "Bak!" diyor komutan, "Şurada Habur deresi ile İpek Yolu kesişlyor. Biraz ileride yeni bir bina var. Orası, Şehit Ûsteğmen Yalçm Gamizonu. Üsteğmenimizi buralarda pusuya düşürup şehit etti/er" Tanin dağlannı aşıp Şenoba'ya iniyoruz, stnır taburuna. Daha 1520 gün önce bu yörenin üç mezrasında, Aynm, Taraklı ve Üçkardeş'te teröristler, aynı gece 16 kişiyi öldürmüşler. Bu mezradakiler şimdi Şenoba'ya yerleştirilmişler; erkeklere gelince ayda 120 bine korucu olmuşlar. Aralarında yakınanlar da var: "Artık arazlye de gidemiyoruz. Hayvanlan sattık. Bahçe yok! Yayla yok! Bir evde on nüfus. 1 çuval şeker 30 bine, 1 çuval un 15 bine geldi. 120 bin kime yeter?.. Mahalleyi de bırakamıyoruz. Elimizde silah kaldı bir tek..." Ama silahı da dogrusu iyi kullantyortar! Şenoba sınır taburunun atış alanına gidiyoruz. Nişan tahtalarının üstüne tek tek sigaralar dikiliyor. Atış, 25 metreden. Komutan, "Bu 200 metreye tekabul eder, zira hedef çok küçük" diyor. Korucular ellerindeki G3'lerle nişan alıyorlar: Sigarayı vuramayanlann sayısı azınlıkta kalıyor... • öyle görülüyor ki korucular, artık Güneydoğu'da güvenlik kurumunun ayrılmaz bir parçası haline getiriliyorlar. Ayrılıkçı teröristlere karşı mücadelede devlet, koruculuk sisteminin yararına kesinlikle ınanmış durumda. Bu konudaki iyi niyetli eleştiriler gerçekçi bulunmuyor. Sayıları bir yıl içinde dört bin küsurdan 12 bine yükselen korucuların jandarma tarafından kesin olarak denetim altında tutulduğu, eğitildiği belirtiliyor. PKK'nın koruculuk sisteminden müthiş rahatsızlık duyduğu sürekli vurgulanıyor. Özellikle korucular sayesinde istihbaratın geliştigi, arazi avantajının teröristlerin elinden alındığı anlatılıyor. • PKK "iç desteğe" sahip mi? "Hiçbir iç desteğe sahip değildir" diyene pek rastlamadık. Yöredeki bir vatandaş bir keresinde bir komutana şöyle yakınmış: "Dağın başındasın. Geldi adam. Evet, vatanına milletine bağlısın. Ama adam, çoluk çocuk demeden tarayacak. Ne yapacaksın paşam?.." Bu yakınmanın temelinde yatan gerçeklerden biri, yöredeki son derece dağınık yerleşme düzenidir. Köy, mezra ve köm olarak 20 bin yerieşim birimi var bölgede. Bu durumun yarattığı olumsuzluğu bir ölçüde giderebilmek için bölgede yoğun bir çaba dikkati çekiyor. PKK terörünün 1984 ağustosundaki Eruh ve Şemdinli baskınlan başlangıç tarihi olarak alınırsa o günden beri haberleşme sistemleri bir hayli geliştirilmiş. Aynca dağlık yerlerde karakol yapımlan hızlandırılmış. Yalnız 1987'de 32 kadar karakol kurulmuş. Haberleşmeye paralel olarak özel timler ve daha çok sayıda helikopter devreye sokulmuş, sokuluyor. • Yöre insanının devlete tam anlamıyta destek verebilmesinin koşulları nelerdir? Bir köylünün şöyle yakındığı anlatıldı: "Korku belasına PKK'ya yardım edince, erzak verince, jandarmadan yiyoruz dayağı. Korucu da 'devlet benirri deyip tavuğumu da alh yor elimden..." Yöre insanı ile devlet arasında daha sıcak bağların kurulması gerektiğine hem asker hem sivil inanıyor. Bu konuda geçmişte yapılan hatalan hiç kuşkusuz görmekteler. Devletin "eli sopayla giden kurum" görüntüsünü silmekten başka çaresi de gerçekten yoktur. Bu görüntüyü yaratan görevliler yerlerinden, hiç gecikilmeksizin alınmalıdırlar. Halkın devlet güçlerine yabancılaşması gibi bir tehlike mutlaka önlenmelidir. "Bataklığın kurutulabilmesi için" önceliğin ekonomiye ait olduğunu tabii herkes bir ilke olarak biliyor. Yoksulluk ve işsizliğe karşı geliştirilecek çarelerin ayrılıkçı teröre en büyük darbeyı tndireceği herkesçe ifade ediliyor. Bu konuda en büyük umut, "Güney Anadolu Projesi"r\e, yani kısa adıyla GAP'a bağlanmış durumda. Olağanüstü Hal Bölge Valisi Hayri Kozakçıoğlu haklı olarak şu noktaların altını çizdi: "Bu proje, yoksulluğu yenecektir. Türkiye1 nin guçlü olmasını istemeyenlerin kâbusudur GAR Düşünün, 21 baraj ve 17 hidroelektrik santralı devreye girince, bu bölgede 2.5 milyon hektar arazi sulanacak. Yani Çukurovanm yedi katı büyüklüğündeki bir arazi ekonomiye katılacak. GAP için bölücü teröristler 'Doğu'yu fşthetme savaşıdır1 diyorlar." Işçinin direnişi yayıldı (Baftamfi 1. Sayfada) yasalara uygun olarak işlerini yapıyorlar. ancak moralleri bozuk. Ister istemez bazı aksamalar oluyor" detliler. Petrollş kolunda petrokimya işçilerini grev yasağı kapsamına alan yasa dün yayımlanarak yürürlüğe girdi. Petrokimya işçileri dün de iş yavaşlatma ve direniş eylemlerini sürdürdüler, grev haklannın eüerinden alınmasuu Uluslararası Çahşma Örgütü ILO'ya şikâyet ettiler. Petrollş Sendikası yöneticileri ve petrokimya işçilerinin toplu olarak ILO Direktörü'ne, tşçi Grubu Başkanına ve Sendika Özgürlükleri Dairesi Başkanına çektikleri telgraflarda, yasa değişikliği ile grev haklanrun ellerinden alınması protesto edildi, yasalann işçüere yeni hak değil, hak kısıtlaması getirdiği anlatıldı. Öte yandan Petkim, Tüpraş, Shell, Mobil ve BP'de de direniş devam etti. Petrollş yöneticileri 12 bin dolayında üyelerinin yemek boykotu, topluca viziteye çıkma, fazla mesai yapmama ve servis araçlarına binmeme türündeki eylemlerinde dün yoğunlaşma olduğunu belirttiler. çıkma özgüriügünü kulbuuyor. Bu kadarcık özgürlük de mi yok Türkiye'de?" Özal: Kongre yardımı kesmesin (Baştamfı l. Sayfada) ladı ve yeni krediler sağlanması konusunda çağrıda bulundu. Ancak Başbakan özal, asıl çıkışını Türkiye'de zırhlı araç üretecek olan FMCşirketinin Başkanı R.Malott'la birlikte düzenlediği basın toplantısında yöneltilen bir soru üzerine yaptı. Özal, Amerikan yardımının yeterlilik düzeyine ilişkin bir soruya, "Umanm Kongre kesinli yapmaz. Çfinkü Amerikan yöneliminin önerisi halihazırda gecen yıldan daha az" dedi. Özal'ın Amerikan toprağı üzerinde ve AmerikaL nin en büyük şirketlerinden birisi ile anlaşma imza töreninde bu mesajı vermesi anlamlı karşılandı. Başbakan Özal, lran Dışişleri Bakanı Velayeti'yi 45 dakika süreyle kabul ederek tran ve Irak savaşının seyri hakkında bilgi aldı ve şu andaki durum ile barışa giden yolda görüş alışverişinde bulundu. Velayeti, Başbakan Özal'a Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Perez de Cuellar'la görüşmesine ilişkin bilgi de verdi. Başbakan Özal, görüştneden sonra verilen bilgiye göre, "ortaya çıkan fırsatlann kaçınlmaması yönünde telkinde bulundu" Başbakan Özal'ın, "Bugünkü şartların banş için müsait olduğunu düşündüğü" bildirildi. Göriışmeye ilişkin bilgi veren bir yetkili, lran'ın barışı samimiyetle istediği izlenimini edindiğini söyledi. Başbakan Turgut Özal, daha sonra Amerikalı bankerlerle bir yemek yedi. Türk tarafından Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Nüzhet Kandemir, Konutbank Genel Müdürü Bülent Şemiler, Ziraat Bankası Genel Müdürü Coşkun Ulusoy, Dışişleri Danışman Yardımcısı Volkan Bozkır, Özal'ın doktoru Cengiz Aslan, Bülent Gültekin, Ahmet Özal, Dışişleri Danışmanı Nabi Şensoy'un katıldığı yemekte, Amerikan tarafından da şu bankacılar yer aldı: Danis Weatherstone (Morgan Guaranty Başkanı), Joseph Rice (Irving Trust Başkanı), Larry Small (City Bank Başkan Yardımcısı), Philip Hampton (Bankers Trust Başkan Yardvmcısı), Richard Simmon (Chemicalbank Başkan Yardımcısı), George Harmony (Amerikan Express Başkan Yardımcısı). Donald McCough (Manufacturers Hannover Trust Başkan Yardımcısı), Robert Murphy (Chase Manhattan Başkan Yardımcısı), Rodney Wagner (Morgan Guaranty Başkan Yardımcısı)Başbakan Özal, bankacılarla görüşürken eşi Semra Özal da New York'taki Fatih Kadınlar Cemiyeti temsilcilerini kabul etti. Heyet mensupları, Semra Özal'ı New York'taki Fatih Camii'ne davet etti. Semra özal da bir dahaki gelişinde daveti kabul edeceğini dile getirdi. Özallar, dün gece ünlü işadamı Forbes'in, onurlanna verdiği yemeğe de katıldılar. Dün aynca Rum Cumhurbaşkam Vasiliu da silahsızlanma toplantısında Kıbns'ı temsilen bir konuşma yaparak Kıbrıs'ın askersizleştirilmesi önerisini tekrarladı. Başbakan öğleden sonra zırhlı araç ihalesini alan FMC şirketinin Başkanı ile birlikte bir basın toplantısı düzenledi. özal, önceki akşam da dünya ekonomi çevrelerinin etkili gazetesi "Wall Street Joumal"ın onuruna verdiği akşam yemeğine katıldı. Yemekte gazete yöneticileri özal'a, geçen yıl Wall Street Journal'ın Ortadoğu muhabiri Gerald Seib'in tutuklandığı tran'dan serbest bırakılmasına katkılarından dolayı teşekkür ettiler. Tüpraş'ta yalınayak Batman muhabirimizin haberine göre Batman'daki Tüpraş Rafinerisi'nde çalışan 700 işçi Petkim'de grev yasağının genişletilmesini protesto etmek amacıyla iş çıkışı tesislerden DDY istasyonuna kadar yaklaşık 2 kilometrelik yolu yalınayak yürüdüler. Petrollş Sendikası Başkanı Ahmet Teymurtaş, yönetim kurulu üyeleri ve işçilerle birlikte yaptıklan yürüyüşten sonra yaptığı açıklamada, daha önce de viziteye çıkmama ve sakal bırakma gibi eylemler yaptıklanna işaret Petroltş üyelerinin önceki akşam 18.00'deki yalınayak yürüşünden sonra Mobil'de çalışan işçilerin de hastalandıklan gerekçesiyle viziteye çıktıklan bildirildi. Işçilerin viziteye çıkması yüzünden Mobil'de üretimin düştüğü belirtildi. Dört büyük kentin merkez ve ilçe belediyelerinin toplusözleşmelerinin kilitlenmesi ile bağlantılı olarak gelişen pasif direnişte ise işçiler çalışmayı görünen biçimde yavaşlatmış bulunuyor. örneğin işe başlama saatinde servise çıkmak üzere önceden hazırhk işlemlerini tamamlayan şoförler, tam saatinde toplu olarak iş almaya geldiklerinden işe çıkışlarında ortalama yarımbiı saaüik bir gecikme oluyor. Temizlik, park, bahçeler, inşaatlar ve tüm diğer ünitelerde ara dinlenmeleri eksiksiz kullamlıyor, üretim durdurulmuyor, ancak işler yavaşlatılıyor. Dünkü yaygın pasif direniş, çöp alımı ve otobüsler dışında halkın yaşamını pek etkilemedi. Ancak sürmesi halinde birkaç gün içinde belediye hizraetlerinde önemü aksarnalann doğması bekleniyor. Bu arada dün tstanbul'da Belediyelş Sendikası yöneticileri ile TÜHİS (kamu işveren sendikası) yöneticileri yeniden bir araya geldiler. Ancak sözleşme tarihlerindeki farklılıklar nedeni ile Istanbul merkez belediyesi için uyuşmazlık zaptı tutulmasım sağlamak, yasal prosedür anlamında biraraya gelme olayı yaşandı. Uyuşmazlıkta olumlu bir gelişme olmadı. Vizite yasağı tzmir Cumhuriyet Ege Bürosu'nun haberine göre grev hakları ellerinden alınan Petkim işçileri ile "ücret skalası" sorunlanna çözüm getirilmeyen Aliağa rafınerisi işçileri, pasif direnişlerine yeni yöntemler ekleyerek devam ediyorlar. Viziteye çıkmak isteyen Petkim iş;ilerine vizite kâğıdı verilmediği, savcılığa yapılan başvunınun geri ;evrildiği belirtilirken, rafıneri iş;ileri de dünden başlayarak sakal bırakma eylemine başladılar. Işçüere vizite kâğıdı verilmemesi üzerine savcılığa başvuran Petroltş Sendikası Aliağa Şubesi Başkanı Mansur Burgucu, başvurulannın savcılıkca geri çevrildiğini söyledi. Geri çevrilme sebebinin, "ancak hastaya bir şey olursa el konulur" olarak gösterildiğini öne süren Burgucu şöyle dedi: "Viziteye çıkmak için somut oUn şart nedir, bunu kim belirler? Savcılıgın hasta olan işçinin viziteye çıkanlmaması karşısında aldığı tutum ilginçlir. Yani işçi ille de öldükten ya da yaralandıktan sonra mı kanun, işleme konulacaktır. İşcilerimiz, şu an doktora Duygulu veda (Baştamfı 1. Sayfada) Margaret Thatcher ile göriiştü. Zirveye ilişkin Thatcher'a bilgi verdi. Ronald Reagan ile Mihail Gorbaçov, dün sabah Kremlin'deki St. Geoıge Salonu'nda düzenlenen veda töreninde, zirvenin 5'inci buluşmasını yaptüar. Başkan Reagan törende oldukça edebi nitelikli bir konuşma yaparak Sovyet lideri ve eşine, kendilerine gösterdikleri misafırperverlikten dolayı teşekkür etti. Reagan sözlerini şöyle sürdürdü: "Burada içinde bulundnğumuz şu St. George Saionu'nda şnnu söyleyebüirim ki, geçen 5 gün içinde harcadığımız çabalar sayesinde canavarlan yenerek, insanlığı, banşı ve özgürlügü tehdit eden kötülüklere karşı mücadelemizde ilerleme kaydettik." Başkan Reagan konuşmasma bir de Rus atasözü ekleyerek, Sovyet lideri ve eşine kendi dillerinde "Troitsa, Ves Les Postroitsya" diye hitap etti. Başkarun söylediği bu Rus atasözü, "Üçlü biriiğin bayramında tüm ortnan çi^ek açacak" anlamına geliyor. Rus Ortodoksl?rının her yıl mayıs ayının son pazar günü kutladıkları bir bayramı konu alan atasözünü, Reagan'ın konuşma metnine almasına neden olarak Moskova'ya geldiği günün, mayısın son pazan olması gösterildi. GorbaCOv'un konuşmaSl ~ 7~ Reagan'dan sonra söz alan SSCB Komünist Partisi Genel Sekreteri Mihail Gorbaçov da başkana ve ekibine zirve boyunca gösterdikleri işbirliği ve anlayıştan dolayı teşekkür etti. Gorbaçov görüşmeleri, "açık ve profesyonel bir yaklaşımda yapıldı" diye tanımladı. Başkan Reagan üe üç yıldır tanıştıklannı ve göriiştüklerini de hatırlatan Gorbaçov, "Dk mektup teaümizden bugüne kadar çok uzun bir yol katettik. Diyaloğumuz kolay olmadı, ama gereken gerçekçiligi ve siyasi istekliligi gösterdik. ABDSovyet ilişkileri trenini tehlikeli bir raydan daha güvenli bir raya aktardık" dedi. Öte yandan Moskova'dakı ReaganGorbaçov zirvesi ertesinde dün Brüksel'e gelerek doruk toplantısı hakkında NATO'lu müttefiklere bilgi veren ABD Dışişleri Bakanı George Shultz, Sovyetler Birliği'nin şimdi gcrçek bir nükleer silahsızlanma istediğini, bu değişimin nedeninin de Çernobil Atom Santralı faciasının etkilerinden kaynaklandığını belirtti. Zirvenin "tarihi bir boyut" taşıdığını bildiren Shultz, kıtalararası nükleer füzelerin yüzde elli indirimine ilişkin START Anlaşması'nın kasım ayının sonuna kadar imzalanması için bütün çabaların gösterileceğini, fakat yine de kesin bir tarih verilemeyeceğini belirtti. Shultz, bir soruyu yanıtlarken kesin bir dille Kıbrıs sorununun Moskova doruğunda gündeme gelmediğini belirterek "Biz, Kıbns sorununun BM Genel Sekreteri'nin arabuluculuk faaliyetleri çerçevesinde ele alınmasından yanayız" dedi. Sovyetler Birliği lideri Gorbaçov da ülkesinde Batılı barış hareketlerinin temsilcileriyle yaptığı göriişmede, Başkan Reagan'ın üzerinde ısrarla durmasına rağmen ülkesinin insan hakları konusundaki politikasında bir değişiklik olmayacağını bildirdi. Gorbaçov, "So>yetler Birliği, içislerini nasıl yönlendirecegi konusunda hiçkimsenin tavsiyelerini dinleyemez" dedi. Turizmde oyun (Baftarafı /. Sayfada) ramn yüzde 80*ine kadar olan bölümünü porasyon gideri olarak dışarda tutabiliyorlar. Yabancı tur şirketlerinin son olarak Türkiye1 de kendileriyle çalışan acentelere ortak olmaya başladıkları öğrenildi. Türkiye Seyahat Acenteleri Birligi TÜRSAB Başkanı Ferit Epikmen, bu olayın Türkiye turizminde "kapitülasyonun başlangıa" olduğunu, bu kuruluşların Türk turizmine şantaj bile yapabileceklerini belirterek "Birçok seyahat acentesi pivasadan silinebilir. Turizmimizin dizginleri bunlann eline geçebilir. Bu böyle giderse >ilbk turizm gelirimizin en az yansı, öınegin 1 mily^r dolarlık kısmı Türkiye'den bu ulkelere Iransfer olur veya Türkiye'ye girmeden bu firmalann kasalanna gider" dedi. ytizde 50'lik, Framm TenTur'un ytizde 60'lık ve Neckermann ise AirTur'un yüzde 20*lik hissesini saün aldı. Bu yeni gelişmeyle Türk turizminin büyük bir tehlike ile karşı karşıya kaldığı, yabancı firmalann turistin yolculuk başlangıandan yolculuk dönüşune kadar yapacağı tüm harcamaları denetlemeye bajlayacağı öne sürülüyor. (Baştarafı 1. Sayfada) Papandreu'nun Mitterrand'a ilettiği mesajındaki TürkYunan ilişkileri ve Kıbns ile ilgili pragrafları şöyle: "Yunanistan, Türkiye ile ilişkilerini düzeltmek amacıyla bir dizi girişimlerde bulunmuştur. Türkiye Başbakanı Sayın Turgut Özal Ue Davos ve Briiksel'de yaphğımız göriişmeler ve önüraüzdeki günlerde bu göriışmeleri izleyecek Sayın Özal'ın Atina ziyareti bu çerçevede olmaktadır. Bu göriişmeler iki ülke iliskilerinin olumlu yönde gelişmesi ve düzelmesi için yapümaktadır. Bu ortam ise gecen yılın mart ayında iki ülkeyi savaşın eşiğine getiren olaylardan başlamıştır. İkili görüşmeleriraiz süresincc 'savaşa hayır' ilkesinde karar kıldık. Bu bir başlangıçtır. Bu ilkenin, bölgemizdeki banşın saglanması için atılan ilk adım olduğunu ümit ediyoruz. Kıbns sorununa gelince, bu sonın uluslararası boyutlara sahip bir sorun olup TürkYunan iliskilerinin düzelmesi için önemli bir unsurdur. TürkYunan iliskilerinin olumlu yönde ilerieraesi ve düzelebilmesi için Türk ordulannın Kıbns'tan çekilmesi zorunludur. Kıbns cumhuriyetinin bağımsızlıgı ve toprak bütünhigü temel alınraaktadır. Fransa'mn Avrupa Toplulugu (AT) çerçevesinde Kıbns sorununun çözümü için kararlı davranacagını ümit ediyoruz. AT Bakanlar Kurulu ve Avrupa Parlamentosu'nun aldığı kararlann, Kıbns sorununun çözUmüne büyük kat> kısı olacağına inanıyoruz. Türkiye ile Yunanistan'ın yakınlaşması çabalannda bir dizi zoriuklar vardır. Yunanistan, kendi öncülüğüyle bu zorluklann giderilmesi ve TürkYunan iliskilerinin düzelmesi için gayretler sarfetmektedir. Size bu mesajı ileten Sayın Tbeodorakis de TürkYunan halklannın yakınlaşması için gayret gösterenlerio başında gelmektedir..." Boncuk sistemi Seyahat acenteleri arasında "boncuk sistemi" olarak adlandınlan uygulamanın hâlâ Türkiye"deki tatil köylerinde sürdüğü, bunun şimdi tüm turizm alanına yaygınlaştınlmaya başlanacağı ifade ediliyor. Boncuk sistemine göre, Avrupalı tur operatörleri yabancı turist ile yurtdışında sözleşmeyi imzalıyor ve sözleşmenin parasını orada kasasına koyuyor. Tur operatörü, turistin tüm gidiş ve geliş organizasyonunu düzenliyor. örneğin bu turist Türkiye'ye gelecekse, kendisine pul ve boncuk veriliyor. TUrist, bununla örneğin pulla kola, boncukla şarap, yemek, tur vs. gibi tüm harcamalarını karşılıyor. Tatil köylerinde, aynca tur operatörüne belli bir para, örneğin konaklama ücreti ödendiği için, bu fatura aracılığı ile örneğin 100 markhk bir gecelik konaklama ücretinin 7080 markı, Türkiye'de kahnıyor; yabancı tur operatörünün kasasına gidiyor. Yeni ortaklar Avrupa'mn en büyük tur operatörleri olarak bilinen Tui, Neckermann ve Framm şirketierinin bundan önce rezervasyonda işbirliği yaptıkları fırraalarla şimdi ikinci aşamada "ortaklık" kurmaya başladıkları, üçüncü aşamada ise bu firmalann tamamını satın alacağı ifade ediliyor. Edinilen bilgilere göre Tui firması TanTur fırraasının ANTALYA (AA) Turistik belgeli tesislerde, yerli turistlerin tatil yapması giderek zorlaşıyor. Yatak ücretlerini, her ay başında dolann resmi kunına göre yeniden belirleyen tesislerde, yerli turistler için astronomik rakamlar ortaya çıkıyor. Tlıristik belgeli tesisler, yatak ücretierini 1 haziran tarihi itibarıyla, dolann 1.321 lira döviz alış kuruna ayarladılar. Buna göre tesislerin yatak ücretleri, mayıs ayına göre yüzde 4.3, nisan ayına göre de yüzde 8.2 artış gösterdi. 1 Nisan 1987 tarihinde yatak ücretleri, I dolar77 lira kunına göre hesaplanmıştı. Bu tarihten sonra dolann değer kazanması nedeniyle yatak ücretleri yüzde lOCe yakın arttı. Turistik tesislerde, nisan ayına göre meydana gelen yüzde 8.2'lik fıyat artışı, üç kişilik bir ailenin 10 günlük tatiline 30 bin lira ile 300 bin lira arasında ek zam getirdi. Dolann yükselişi yabancı turistleri yatak ücretleri açısından etkilemiyor. Ancak her ay başında yerli turistleri, yeni tatil giderleri hesaplamaya zorluyor. Türizmciler, iç turizmde son yıllarda yaşanan gerilemenin asıl nedeni olarak, dolann Türk Lirası karsısında sürekli değer kazanması ve yerli turistler açısından yatak ücretlerinin artmasını gösteriyorlar. Bu arada yabancı turistlerle yataklannı dolduramayan bazı tesisler, yerli turistleri çekebilmek için, Türk Lirası üzerinden sabit fiyatlar uyguluyorlar. Tesisler, yerli turistleTe yüzde 1020 arasında özel indirimler de yapıyorlar. Yerli turîste döviz darbesi Kaçak ne kadar? Bu hesaplama göz önüne alındığında önümüze şöyle bir tablo çıkıyor. örneğin Akdeniz'de 15 bin yatak kapasiteli tatil köylerinde veya otellerde boncuk sistemi ve tur operatörlerinin fatura sisteminin uygulandığını düşünelim. 15 bin yataklık tesislerin 4 aylık konaklama ücreti yaklaşık 240 milyon markı buluyor. Bu meblağın yüzde 1020 arasuıdaki kısmının Türkiye'de kaldığı varsayılırsa meblağın geri kalan kısmı yani 200 milyon mark (yaklaşık 156 milyar lira) tur operatörlerinin doğrudan kasasına giriyor. Yatak hacmi büyüdükçe ve tabii ki turizm sezonu 4 ay değil de 68 veya 10 ay olarak ele alınırsa "turizmdeki kaçagın" hacminin nasıl 1 milyar doları bulabileceği anlaşılıyor. Telestar televizyonu olan herkes onu izleyecek bir yer bulur. Aman Tanrım! O ne curcunaydı... o ne gürültüydü evdeki. Benimse tek istediğim, şu Jack Nicholson'ı seyretmekti. Oturma odasında kayınvalide, kayınpeder... Yatak odasında çocuklar... Mutfakta bizim hanım yeniek telaşın^a... Ben de ne yaptım? Baktım her yer dolu, kaptım Telestar'ı, buldum en sakin köşeyi. Çünkü Telestar, hem 42 ekran, hem de kendi özel anteni var. İstediğim yere birlikte gidiyoruz. Ohhh! Gürültü yok... Hava temiz...Jack Nicholson da bir güzel oynuyor mübarek! Sonra ikinci kanal! O da aynı güzellikte. Telestar 42 Ekran'da görüntü öylesine net... renkler öylesine canlı ki! Eğer gönlünüzce televizyon izlemek istiyorsanız, hemen bir Telestar 42 Ekran alın. Çünkü Telestar televizyonu olan herkes, onu izleyecek bir yer bulur mutlaka... Bakın Telestar 42 Ekran size neler sunuyor! • Pal/Secam • Inline resim tüpü • 12 program • Dijital kanal göstergesi • AFT otomatik frekans ayarı • Otomatik voltaj regülatörü Türkiye Genel Dağıbcısı: Grünberg Ticaret AŞ UĞUR MUMCU GOZLEM TÜRSABUn tepkisi TÜRSAB Başkanı Ferit Epikmen gelişmeleri doğruladı. Epikmen, şu anda "döviz gelsin de nereden gelirse gelsin" anlayışının hükümet çevrelerinde de hâkim olduğunu belirterek "Bu gelişmeler Türkiye turizminde kapilülasyonun başlangıcıdır. Bu tur operatörleri öyle güçlüdürier ki, bir broşür çıkanp Türkiye'ye turist gelmesini frenleyebilirler, yani şantaj bile yapabilirler. Makro olarak bakarsak ülke, bu gelişmeler için önlem alınmazsa büyük zarar göriir. Çiinkü Türk turizminin dizginleri bunlann eline geçebilir ve örneğin Türkiye'nin yıllık turizm gelir yaratma potansiyeli 2 milyar dolar ise bunun 1 milyar doları Türkiye'ye girmeden bunlann kasasına akar" dedi. Epikmen, Ispanya ve Mısır'ın da aynı olayla karşılaştığını, tspanya'mn "çok acı çekükten" sonra önlem aldığını, Mısır'ın da geçen yıl yerli seyahat acentelerini prim ve teşviklerle yabancılara karşı desteklemeye başlacîıgını ifade etti İstanbul. (1)512 53 50 TELESTAR "Bizde heyecan var!" 88.000 PEŞİN, 88.000 TAKSİTLE 12 AY (Baştamfı 1. Sayfada) Adıgüzel ve Özkan'\ tanıyanlar, cinayetin bir para ve iş uyuşmazlığı nedeniyle işlenmiş olabileceğini ileri sürüyorlar. Adıgüzerm mali durumunun gün geçtikçe bozulduğu ve tefecilerden borç para aldığı da belirtiliyor. Bir eski ülkücü olan Niyazi Adıgüzerm daha geçenlerde istanbul'da düzenlenen bir toplantıda "senet mafyası"ndan yakındığı da biliniyor. 12 Eylül öncesini şöyle bir anımsayın... Ülkücü adı verilen militanlar hem komünizme hem de "liberal kapitalizme" karşı otduklannı söylerler ve kendi görüşterini benimsemeyenlere karşı savaş açarlardı. O günlerde ülkücülerin duvarlara yazdıkları sloganlardan biri de neydi biliyor musunuz? Dökülen kan bizim/Yıkılsın liberal kapitalizm... Aradan geçen zaman içinde liberal kapitalizm yıkılmadı, tersine, ülkücüleri ve dönek Marksistleri de kadroları arasına alarak ülkeye egemen oldu! Piyasa ekonomisine en hızlı uyum gösterenler arasında eski ülkücüler ve dönek Marksistler de bulunmaktaydı. Bir kısım ülkücü, kapağı yurtdışına atarak "mark milyoneri" oldu; bir kısmı da Türkiye'de iş ve sermaye kervanına katıldı. Tabii, bizim gibi ülkelerde piyasa ekonomisi tıkır tıkır işlemez. 24 Ocak Kararlan ile yürüıiüğe konan model kısa sürede aksadı. Bu aksaklık parakredi düzenini altüst etti. Piyasa kısa sürede "protestolu senetlerle" doldu. Ödeme güçlüğü kısa sürede iş ve sermaye çevrelerini bir derin bunalıma sürükledi. Türkiye'de uzun yıllardır bir "yeraltı ekonomisi" işlemektedir. Bankerler ve müteahhitler ile birlikte çalışan yeraltı dünyasının ünlü kabadayıları, 12 Eyiül döneminde çeşitli operasyon ve yargılamalar nedeniyle devre dışı kalmışlardı. Yeraltı dunyasında doğan bu boşluk kısa sürede "ülkücü mafyalar adı verilen gruplarca doldurulmuştu. "Senef mafyası" olarak adlandınlan "yasadısı icra memurlart"n\n bir kısmı, 12 Eylül öncesinin ülkücüleriydi. Ülkücülerin bir kısmı 12 Eylül öncesi o kanlı kargaşa içinde öldürülmüşlerdi; bir kısmı da 12 Eylül sonrasında tutuktanmış veyargılanmıştı. Ülkücülerin "iş bitirici" kesimi ise liberal kapitalizmin yasal ya da yasadısı kadrolarlnı oluşturmuştu. İstanbul'da Asım Mail Mail adlı bir avukatın öldürülmesi olayına adı kanşan ve bu nedenle bir sure tutuklu kalan bir eski ülkücü bugün devlet destekli milyarderlerden biridir! 12 Eylül öncesinin ülkücü ideologlarından biri de şimdi Frankfurt'taki en zengin Türkler arasındadır. Şimdi bu ülkücülerin hiçbiri, 12 Eytül öncesinin "Dökülen kan bizim, yıkılan liberal kapitalizm" sloganını herhalde anımsamaz bile... Adıgüzel ülkücüdür; katil avukat da öyle... Cinayetin nedeni 'siyasal' değil, olsa olsa "ftcari"dir. Ülkücüler eskiden ideolojik nedenlerle adam öldürürlerdi; şimdi cinayetler '1/cari nedenle" işleniyor. Nereden nereye?
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle