27 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/8 17 OCAK 1988 Oslo'dan Paris'i görür ayııada dan, eklektik, postmodernist bir eda. Aynayla kaph duvarlar ve yer kitsch, masalar pop, üstü camla kaplı bar tezgâhı ise bir parça annouveau. Celsius, Cordon Rouge ya da bir iki Bordeaux eşliğinde "eo son olup bitenleri" tartışmak, dedikodu yapmak; bossa nova, tango ya da minimalist müzik dinleyerek geceye hazırlanmak isteyen yenidalga'nın, existL lerin buJuşma yeri. Gizemlı Celshıs, Oslo'da son iki yıl içinde olağanüstü biçimde canlanan sosyal yaşamın kuçuk, ama önemli bir parçası. Bar, kafe, lokanla, dısko ve gece kulüplerinin mantar gibi bitmekte olduğu Norveç başkemi birlikteliğin, sözlü ıletişimin, eğlencenin, çılgınlığın sınırlarını zorluyor. Geceler, bir şenlik. fçkinin cumartesi ve pazar günleri yasak oiduğu, tatil günlerinde yalnızca "Irisb Coffee" içilebildiğı, insanlann pek dışarı çıkmadığı, çıkanların da kayak kaydığı sevimsiz, renksiz, sıkıcı Oslo, "Çok şukur" diyor bazıları. "artık (arihe kanşmış durumda. Içki izni almak, yer açarken bankalardan kredi sağİamak artık daha kolay. Eh, petrol gelirleri de az çok halkın cüzdamna yansıyor. öyleyse, haydi dışarı!." Eğlence yerlerinin sayısı yüzden fazla. Buna rağmen, birçok yere giriş için hâlâ kuyrukta beklemek gerek. Bekleniyor da. Pahalılık sıralamasında Avrupa'da bırinci, dünyada 8. olan Oslo, gerçekten tuhaf bir görünüm sergiliyor. Başkentin simgesi olan Karl Johan Bulvarı, artık Kurfürstendamm, Quartier Latin ve Greenwich Village'la karşılaştırılıyor. Buradaki "fhş" yerleri gezmek için birkaç gece gerekli. Bulvar üzerinde birkaç kulüp sabah saat 6'ya kadar açık ve tuhaftır buralarda içki bu saatlere kadar satılıyor. Dinamizmin asıl kaynağı olan kafeler, öğle saatlerinden itibaren dolmaya başlıyor. Çoğunda akşama doğru yer bulmak güçlesiyor. En gözde olanlarından biri, müdavim topluluğu karmasık bir yapı gösteren "Sjakk Mal(." Satranç esprisı içinde hazırlanmış bu kafede, ülkelerinin siyasi sonınlarına çözüm arayan siyasi mültecileri, satranç oynamayı tercih eden yerliyabancı "uç"lan; Erte, YSL ve Calvin Klein ustüne sohbet koyultan şık hanımlan, kiz.il yıldızlı kalpağını çıkarmadan Adorno okuyan muhalifleri, barda bira höpürdeterek Nina Simone, Animals ve Frank Sinatra dinlemeyi yeğleyen "müzmin yalnıziar" ı bir arada bulmak mümkün. Cafe Stravinski ise, daha seçkin ve avantgarde bir kesim tarafından tutuluyor. Tabii biraz daha pahalı. Salı günleri yaJnız klasik müzik neşriyatı yapılan bu şık kafe, "hip" barı iledegöz dolduruyor. Üstelik sabah 3.30'a kadar açık. Ancak, Stravinski, artık gecenin "1 nBmaralı" yeri değil. Saati geldi mi, belli bir kesim, kentin şu anda en "saüf" yerlerinden biri olan Creml: deki "hızlı" topluluğa karışıyor. Her katı ayrı bir işlevi yüklenen (bar, lokanta, kafe, disko) Creml, aydın ve kaymak tabakanın rock unlüleri, iş adam/kadmlan ve fotomodeller ile kaynaştığı ve "kaynattıgı" bir yer. Bir başka "sıcak" kulüp ise "Barock." Beyaz masa örtüsü üstüne siyah peçete, barok tablolar ve aynalarla "pariak" bir uslup arayışı içinde olan Barock'ta işbitiriciler ve borsa kcsimi bir araya geliyor. Burada özellikle 6 litrelik sampanya şişelerinin çok gözde olduğu söylenmekte. Yine finans ve kültü' çevrelerinin rağbet ettiği bir yer olan Theatercafe ise, Barock'a göre biraz daha lutucu, biraz daha "gdeneksel." Köktenci ve aykınların gece için seçtiği yerlerin başında Cafe de Stijl gelmekte. Bir "tramvay içi" esprisinde hazırlanmış bu şömineli ve sevimlı barmeyhanede yer yer yeşillere, hatta anarko'lara bile rastlamak mümkün. Burada ayağa kalkıp yüksek sesle herhangi bir dilde şiir de okuyabilirsiniz; öyle bir duygu veriyor. Müşteri açısından benzcrlik gösteren bir başka gece mekânı ise, Cafe Frölich adını taşıyor. Biraz daha küçük ve sıkışık olan bu içtenlikli bara, bol içkiyi az meze ile "idare etmek" isteyenler "takılaı^kla." Gece buralarda bitmiyor genellikle. Tebdili mekân yanlılan, eğer rock eksikliği hissediyorlarsa, Sardine's. Fun Pub ya da Rockefeller'a doğru yola koyuluyorlar. Birbirine oldukça yakın olan bu kuluplerin özellikle sonuncusu, Oslo'nun en tutulan yerleri arasında. Cam tavanlı eski bir hamamın bardiskoya dönüştürülmesi sonucu ortaya çıkan Rockefeller, zaman zaman erkek striptizi ile de ilgi çekiyor. Punk ve yenidalga kesimi Cafe Blitz, Renegat ve VVaterfront Tango^ da; universiteliler Circus ve Galany1 de, caz meraklılan Hot House'da, escinseller ise Melropol'de sabahın ilk saatlerini karşılıyor. Rock ve caz çalan Smuget ile Batı yakasında, Aker Brygge'de betonçeük iç dekoruyla "ısınmava başlayan" yeni gece kulubu De Plais de her zaman giriJmesı güç olan yerler arasında. Yaklaşan sabaha karşın "bın" hâlâ kesilmeyenler ise, 3 ile 6 arasında ya Söstrene Larsen Kulübü'ne ya da "azılı" rock diskosu Baronen og Baronessan'a "kapagı aüyoriar." İsteyen, Oslo gecelerini saat 7'ye doğru bitirebiliyor. Kısacası, Oslo'nun eğlenceden yana hiç şikâyeti yok. Pahalıltk sıralamasında Avnıpa birincisi, dünya sekizincisi olan Oslo, gerçekten tuhaf bir görünüm sergiliyor. Başkentin simgesi olan Karl Johan Bulvarı artık Quartier Latin ve Greenmch Village'la karşılaştırılıyor. Sadece 'flaş' yerleri gezmek için bile en az birkaç gün gerekiyor insana. YAVUZ BAYDAR OSLO Akşam. Vakit henüz erken. Mınltılar geziniyor şık, siyah masalarda. Arada bir gülücük, hafif bir kahkaha Bossa nova. Joao Gilberto'nun Miles Davis'in ünlü deyişiyle "gazete okur gibi" mırıldanarak söylediği "tpanemalı Kız", Stan Getz'in buğulu saksofonu eşliginde aynaJarda. Yaiisıma. Karşı masada, metal duğmeleri ışıl ışıI, siyah frapan döpiyesli genç kız, çekik gözleri aynadan yansıyan notalarda, "YenlDalga"mn en son bulgularına uygun biçimde gökyuzunde kavisler çizen saçlarım inceliyor. Uzakdoğulu, ama Oslolu aynı zamanda. 70 sonlarında kenıe yerlesen Vietnamlı mültecilerden bir çiftin kızı. Uzakdoğulu, ama Doğu uzak ona. Tılsımı belki hâlâ Doğu'da, ama edası Ba tı'da. Kışın iyice sardığı Oslo sokaklanndan birinde, adeta gizlenmiş gibi bir havası olan "Cafe Cdsius" burası. İç dekor, eğreti ışıklaruı aitında deka Hollanda futbol seyircisinin de artk ünlü Ingiliz Hooligan'ından farkı kalmadı. 0 da öteto kadar ürkütücü. fu. Köln'den Eyvah, fan'lar geliyor! Herkes haziran ayında F. Almanya'da yapılacak Avrupa Futbol Şampiyonası'na hazırlanıyor. Ama en sıkı hazırlananlar IngiltereHollanda maçının yapılacağı Düsseldorf kentinin polis örgütü. Maça 30 bin tngiliz ve 10 bin Hollandalı taraftarın gelmesi bekleniyor. Eh, her iki seyircinin delişmenliği herkesce malum olduğuna göre, Düsseldorf polisi haksız saytlmaz. ULYA UÇER KÖLN Noel furyasından yeni çıkan Almanların bir kısmı kendini hemen karnaval şenliklerine verdi. Karnavalın şubat ortasına rastlayan doruğuna giderek hızlanan bir eğlence temposuyla yaklaşıhyor. Almanların hayli kalabalık diğer bir bolumüne gelince, onlar için haziran ayına kadar her şey tali olaydan sayılıyor. Ne karnaval ne festival ne de başka bir şenlikte gözleri var. Gözleri, dikkatleri 1025 haziran arasında F. Almanya'da yapılacak Avrupa Futbol Şampiyonası'nda. Futbol tutkunu Alman ulusu yoğun faaliyetlere girdi şimdiden. Maçlara bilet temini, karşılaşmalann yapılacağı kentlere ulaşım, konaklamamn organizasyoiAi, taraftarlann örgütlenmesi şampiyonayı 6 ay öncesinden 1 numaralı konu haline getirdi. Kuralann çekilmesiyle acilış ve final karşılasması bıletlerinin bitmesı bir oldu. Alman Futbol Federasyonu'nun Frankfurt'taki merkezinı arayarak bilet ısmarlayanlar telefon hatiannı bloke ettiler ve çekilişin ertesi günü yapılan açıklamaya göre, DüsseldorTtaki F. Almanya halya arasındaki ilk karşılaşmayla fînale bilet kalmadı. Öteki maçlar için de bilet umidinin, opsiyonların iadesine bağlı olduğu belirtildi. Maç biletlerine hucum olarak otellere hücum da başladı. Şampiyonanın yapılacağı kentler ve çe\ relerindeki elvenşlı konaklama tesislerini kapatabilmek için takım organizatörleri arası yanş kıran kırana iki gunde tamamlandı. Taraftar gruplannın otel pansiyon kapma yanşı henuz sürüyor. Takımiar ve taraftarlar gibi yaygara kopartmayan, ama en az onlar kadar yoğun hazırlığa gjren birileri daha var. Onlar da polis ve öteki güvenlık makamları, özellikle Düsseldorfun görevlileri. Burada yapılacak Ingıltere Hollanda maçı için olağanüstü guvenlik önlemleri almıyor. 30.000 Hollandalı ile 10.000 kadar Ingiliz taraftann beklendiği maçta olay çıkma olasılığı buyük saynldığından hazırlık var. Hollandalı futbolseverlerin kavgacılıkta îngiliz "fan''larından asağı kalmadıklan bilinıyor. Ingiliz centilmenliği bu ulusun futbol seyircisi için nasıl geçersizse, Avrupa'nm sakin ulusu Hollandalılann da tribünlere girince birden canavarlaştıkları aynı şekilde tecrübeyle sabit. Onun için yetkililer, Ousseldorf Stadyumu'nun ikinci bir Brüksel "Heysd Stadyumu" olmaması için ellerinden geleni yapacaklarını belirtiyorlar. Alınan bilgilere bakılırsa, güven likle ilgıli hazırbklar, ışi şansa bırak mayan "Alman perfeksiyoniznıi" ile yürütülüyor. Ingiliz takımının maça çıkacağı Düsseldorf, Frankfurt ve Stuttgart kentlerinin guvenlik yetkilıleri, ilk iş olarak bu ay sonunda Ingiltere'ye giderek birkaç maç seyredeceklerini, seyircilerin davraruşlarını yerinde inceleyerek hazırlıkları ona göre ayarlayacaklarım bildirdiler. Inceleme heyetinin ikinci durağı Hollanda olacak. 6 New YorkHan Öteküergibi bir kış günüydü... 1880 yılının soğuk kış günlerinden biriydi. John J. Kiernan teksir makinesindeki işini bitirip pencereden dışarıya, erken inen akşamm kararttığı sokağa baktı. Artık yoruluyorum, diye düşündü. îki genç, zıpkın çocuk almalı buraya. Aldı da. Bunlar, kısa süre sonrc Wall Street Journal'ın kurucuları olacak Dow ve Jones'tu... ŞEBNEM ATİYAS ~~ kodamanı olan Collis P. Huntignton'ın fikrini aldı. Huntington, tam bir onay verip, "Sen işine bak oglum, .burada başka hiç kimse hisse senedi piyasastndan anlamıyor" deyınce, Dow ve Jones, birlikte Kiernan'a karşın firar ettiler ve 15 Wall Street'in bodnım katını kıralayıp işe koyuldular. Daracık bir odada ust katta Kiernan'ın ajansına rağmen "Dow Jones Company", bütün hızıyla VVall Street'e her gun haber bultenlerini dağıtmaya başladı. Simsarlan tek tek dolasıp, bankalara ve otellere uğrayıp hışımla 15 Wall Street'in bodrumundan özellikle demiryoUarı ve tahıl ürünleri ile dolu bültenleri bastılar. Bir yıl sonra kopyalan basımevine gönderecek dururaa geldiler. 1885'te Dow Jones, kendi baskı makinesıni 71 Broadvvey'e kurdu. Bültene "Aflernoon Letter" adı verildi. 1889'da ise "Aflernoon Letter", 4 sayfalık uzun ebatlı boyutlanyla bugün halen resimsiz birinci sayfası ve muhafazakâr görünüşuyle en iyi ABD gazetesi olarak bilinen "The Wall Street Journal" haline geldi. Baslangıçta bültenin, daha sonra gazetenin en önemli başartsı, Dov.'un 1884'ten başlayarak tuttuğu ve daha çok demiryoUarından oluşan on iki büyük hisse senedinin endeksiydi. Endeks başladığmda, pazan iyi yansıtmadığı yolunda eleştiriler alınca, gazete endeksı 20 büyük hisse senedine genislettL Ancak eleştiriler devam edince gazete iki ayn endeks yayımlamaya karar verdi. Birinci endeks demiryollarını, ikincisi ise daha çok endüstri yatınmlarının hisse senetlerini kapsadı. O zaman endilstrinin anahtan olarak saptanan ve endeksi oluşturan 12 ana hisse senetleri şunlardı: "Şeker, tütun, deri, pamuk yagı, halat, lastik, gaz, kömiir, demir, eiektrik, kurşun, ispirio ve alkol." İşte, 19 ekimde tarihe "kara pazartesi" olarak geçen otuz büyük hisse senedindeki yüzde 22.6'lık düşüş gösteren, o gün bugündur istikrarsLZ iniş çıkışlarla yürekleri hoplatan Dow Jones endeksinin tarihçesi bu. Yukanda gecmişin her hikâyesinde olduğu gibi olaylar biraz "renklendirilip. abarüldıysa" da, esas itibarıyla 1884'ten beri Wall Street'in belkemiği haline gelen meşhur endeks Dow ile Jones adlı bu iki maceracı gazetecinin eseri. Stuttgarttan NEW YORK 18S0 yılının soğuk kış günlerinden biriydi. John J. Kiernan, son gelen buharlı geminin haberlerini döküm teksir makinesinde çoğaltmayı bitirdi. Kapıda bekleyen siyab çocuğa teksir demetini verdi. Ellerini mürekkeple simsiyah olmuş önluğüyle temizledi. Kapıya yaklaştı. Buğulanmış pencerelerden birinden erken bir aksamla kararan sokağı seyretti. Borsamn önü sakindi. Elindeki teksir demetiyle bir kapıdan ötekine geçen çocuktan baska kimse gortınmuyordu ortalıkta. Birazdan bir yığın gürültücü simsar bir hatırşinas İrlandalı'nın 15. Wall Street'deki ofısini günün dedikodularıyla doldurmaya geleceklerdi. Artık bütün dedikoduları bültene kendi başına yetiştiremiyordu. Kiernan kolluklannı çıkarırken, rahat bir nefes aldı ve Wall Street'in ilk haber ajanslanndan biri olan el emeği, göz nuru bu ofise genç, dinamik iki eleman alma zamanı geldiğine karar verdi. Kiernan, karar verdiği gibi New England'dan iki genci ise aldı. 29 yaşındaki Charles Dow ve 25 yaşında tîstümüzden uçmayın artık Bugün Federal Almanya'da, askeri uçakların alçak uçuş yapmasma karşı çıkan 60 kadar kuruluş var. Geçen ay Stuttgart yakmlannda yapılan bir mitinge binlerce insan katıldı. AHMET ARPAD STUTTGART Büyuk bir patlama! Ne oluyor? İnsanlar havaya bakıyor. Ürkek. Çocuklar kaçışıyor, köpekler havlıyor. Binalar sallanıyor. Pencere camlan parçalanıyor. Kara uçaklar geçiyor aiçaktan. Binalar a, ağaçlara, insanlara değecekmiş gibi. Almaoya'mn küçük bir köyündeyiz. Sivri damlı evleri, karlı yamaçları, dağlardan gelen buz gibi akarsulan ile sanki cennetten bir köşe. Kara uçakların geçmediği günlerde. Bu köyun ınsanları öfkeli Sinirli. ÇeVre köylerinde... Alçak uçuş yapan uçaklar insanlara, hayvanlara ve de ekine zarar veriyor. Köyluler önce kaymakama, sonra valiye, sonunda da Federal Savunma Bakanlığı'na şikâyet mektuplan yollamış. Hiçbir sonuç alamayınca da aralannda birleşipeylemegeçmişler. "Birkşenler giiçiii olnr" düşüncesinden yola çıkarak... Bugün Federal Almanya'da, askeri uçakların alçak uçuş yapmasma karşı çıkan 60 kadar kuruluş var. Geçen ay Stuttgart yakınlarındaki Bad Schönborn'da yapılan büyük mitinge ülkenin her köşesinden gelen binlerce insan katıldı. "Alçak uçuş yapmak •nsanlan hiçe saymak, insan haklanıu hasıraltı etmektir..." "Savunmasız insanlara zor kullanılıyor..." "Ülke insanlannın sağlıgına onem vermeyen politikacüar gorevlerini yerine getirmemekte..." Kursuye çıkan köyluler, genç kadınlar ve yüksekokul öğrencileri coşkulu konuşmalar yaptılar. Kurulusların genel köordinatöru VVerner May, miting sonrası yaptığımız söyleşide ilginç bilgiler verdi: "NATO ülkeleri savaş ucaklan Federal Almanya'da >ılda 600 binin üzerinde alçak uçuş yapmakta. İnsan sağlıgına ve doğaya verilen zarariann >anı sıra milyarlarca dolar harcama da politikacılar ve askerlerce hiç onemsenmemekte. Savunma bakanlıgımız. 'ulke sa>unması için bu uçuşlar gereklidir' dcyip işin içinden çıkmak istemekte. Ancak bu gerçek dışı bir sav. Alçak uçuşlar savunma degil, hucumdur. ABD ordusu AirLandBattle doktrinine göre uçaklar ancak hucunüa duşmanı yok eder. Sa\aş ucaklan savunma için kullamlmaz." Alçak uçuşlarla düşman radarlanna görunmeden hedefe ulaşabilmek kurarru da 20 yıldır geçerli değil. NATO'nun AWACS ve Varşova Paktı'nın MOSS uçan radar sistemleri ile alçak uçuş yapan uçak filolannın gizlenmesi olanak dışı. Tek çıkar yol. yere daha da yakın ucmak ve yepyeni bir elektrorük savaş sistemi olan ECRTORNADO'dan yararlanmak. "Şimdi savaş uçaklan 150 metre degil, 75 metre yaklaşıyor yere!" diye Werner May konuştu. "Dogaya ve İDsanJara değecekmiş gibi geçen ve bu arada ses duvannı aşan savaş nçaklannın saglıga çok zarariı oldugu doktor raporian Ue defalarca kanıtlanmıştır. Politikacılar ve askerlerin istegi ile alçak uçuş yapılan ülkelerde insanlar korunmasız. .\lmanya'daki 60'a yakın kuruluş, insan ve doga sağlıgına çok zarariı bu uçuşlann bütün ulkekrde kaldınlması için ugraş vermekle." "NATO bir kaç v*lır Turkiyede. Konya yakmlannda Karapınar'da, biıyıık bir alçak uçus merkezi kunnayı planlamakta" dıyen V. erner May devam ettı: "Bu duşunce Federal hiıkumetin de çok ilgisini çekli. 1980li yıllann başında NATO, üve ülkelere, topraklannda böyle bir merkez için u>gun alanlar olup olmadığını sordugunda, olumlu tek yanıt Turkiye'den gelmişti. Toplam gideıierin 1,5 milyar markı bulacagı projenin ^o 26,4'ÜDÜ Almanya gerçekleştirecek." Werner May ayrıca, Ankara ile Konya arasında 280 km. uzunluğunda ve320 km. genişliğindeki topraklar üzerinde aynı anda 6070 değişik uçak ile bazı elektronik savaş düzenlerinin de alçak uçuşla deneneceğini söyledi. Wall Street Joumal, bir asır önce işte bu havayı, parayı ve mürekkepli kâğıtlan kokJayarak doOdu. ki Edvvard Jones, hırsla başladıklan isin tembel ortamından uzun süre memnun kalacağa benzemiyorlardı. Uzun boylusu olan Dow, vakur, temkınli, hakim, ağır baslı ve soğukkanlı oluşu ile kendini hetnen belli ediyordu. Daha önce Rhode Islandda "Providence Journal"da çalışan Dow'un >ıldızı 1879'da trenle göndenldiği "yahsi BatT'dan yazdığı haberlerle parlamıştı. Leadville/Coloradoi da buyük aitın ve gumuş keşiflerini Dow şoyle aktarmıştı: "Kazılan ber yerden göıniiş fışkınyor. insanlar sadece bir saat gibi kısa zamanda sefaktten zenginlige terfi ediyoriar, bu tiimuyle yepyeni bir se>... Tariaanı kazan catail entekçi, gün ısıgına milyoner olarak yükseiiyor." Bütun bu gördükleri, Dow'un başını döndurmeye yetmişti. Batıdan döndükten sonra bir yıl içinde maden stoklan üzerine muhabirlik yapmak için Wall Street'te iş aramaya başladı. Jones, Dow'un "Jouraal"dan yakın arkadaşı idı. Kırmızı darmadağınık saçlan ile çabuk heyecanJanan, sabırsız kişiliğiyle Dow'un zıttı olan Jones da kısa bir süre sonra Dow'a katıldı. Dow ile Jones, iki yıl kadar Kiernan Haber Ajansı'nda çalıştılar. 1882 yılındp bir bahar akşamı Dow, bir yıldır kafasını kurcalayan fikri Jones'a açtı. Birlikte Kiernan'a rakip bir haber ajansı kurma konusunu enine boyuna tartıştılar. Dow, kendine güvenemeyip bir de buyük bir demiryolu Bübao'dan Küçük günahlarm tanığı MtNE G. SAULNİER BİLBAO Casco Viejo'nun guzel bir kahvesinde oturmuşuz. Oturmus da kadehlere, kehribar renkli şarap doldurmuşuz. Önumüzde sıra sıra "Upas"lar, kurdanlara geçirilmiş minik soğan turşularına sanlı hamsi filetoları, murekkebinde pişirilmiş ahtapot halkaları, ince ince kıyılmış kara domuz jambonu "jabugo"... Daktilodan kınlmış tırnaklarımız, çocuk bezi, koca çorabı, yağlı tencere yıkamaktan biraz hantallaşmış ellerimiz ve yorgun yüzlerimizin çukurlannda sinsice bürümcüklenen zaman izleriyle "giınah" olan ne varsa getirsinler, tadına bakmakla meşgulüz. Arkadaşımın iri yeşil gözleri, diliyle damağı arasında usul usul eriyen saydam jambon parçacığından aldığı hazla kısılmış. Onun cehenncme bilet kesen bu icutsal anını, saygılı bir sessızlikle karşılıyorum. "Günah stoklannuz"ın hızla eridiğini gören barmen, sinekkaydı tıraşından yükselen parfüm kokusunu, burnumuzun yakın istifadesine sunarak "Daha isıer misiniz?" diye soruyor. Zaten "cebennemlik" olmuşuz, ha az pişmişiz, ha çok ne fark eder? Gelsin efendim bir tabak jabugo daha... Kara domuzdedikleri, yaban domuzunun renginde evcil olup serbest dolaşan bir "mundar" cinsi. Jabugo da onun yekpare kalçasmın özel tuzlanıp tütsülenmesiyle elde edilen jambon çeşidi. Az ötede oturan gençlerden biri, elindeki çatalı, mermer masaya vurarak tempo tutmaya başladı. Fırlıyor ortaya ikincisi. el çırpıyor, topuk vuruyor, diz kırıyor. Kaşlar çatık, omuzlar dik, elinde "loreador tolgası" niyetine evirip çevirdiği deri birceket. Erkek tavuskuşunun, dişisi önünde kuyruğunu yelpazelemesini andıran bu dansın sonunda, deri ceketini şöyle bir döndürup ayaklarımizın dibine seriyor. Birdenbire Hz ha ve validesi Meryem'le hemen her yerde karşılaşıyoruz. En çok da otel odalarındcu Otel odalannda yalmz kitap okunmadığı düşünülürse, işkence gören tsa'nın bakışları altmda iştahlan kesilmeyen Ispanyollar'ın, sağ olsaydı Doktor Freud'a anlatacakları çok şey olurdu kuşkusuz. gelişen bu davet karşısmda biz cahil bir avanaklık sergilerken, arkadaşım, o saçının teline kadar kadın olan kadınlara özgü yan baygın, yarı yılgın, dokunup tutmayan bakışlarıyla kehribar renkli kadehini kaldırıp, "gracias" diyor. Hiçbir dilde tesekkur böylesine müzikli olamaz. Viva Espania!.. Ay, özurdilerim, "Gora Euzkadi!" demek istemiştim. Bütün bu mizansen çok İspanyolca ise de "Bask ülkesinde" olduğumuz unutulmamalı. Deri ceketli delikanlı, arkadaşlannın gulüşmeleri arasında masasına dönerken, uğrunda Bask bile olunabilecek yeşil gözlü arkadaşım, bana dönüp özlemle içini çekiyor: "Eskidan subaylann pelerinleri varmış. Annem anlatır. Yolda yüriırkcn beğendikleri hanımlann ayaklan dibine pelerinlerini sererlermtş. Kulunuz köleniz olayım, anlamına geliyor bu. Tabii deri cekelte böyle bir şiirsellik yok." Vay canına. Beğenilen hanımlara dirsek vurulup, çimdik atılan Beyoğlu kulturumuzle biz, olayı, "Gel buraya uzan" diye yorumlamışuk oysa "Nerea", adı böyle. Baskca bilmeyen bir Basklı... O çocukken okullarda yerel dili oğrenmek henuz zorunlu değilmiş. Sonradan oğrenmeye çahştıysa da bir süre sonra sıkılıp bırakmış. Orada burada gözüme ya da kulağıma çarpan birkaç Baskça sözcük gelince aklıma, doğ°rusu hak vermiyor değilinı. "Zerbilzugunea." O da yetmezse "gogoragu ezazu." Herkesin diline saygımız sonsuz. Bask atalannın bu dili icat ederken ağızlan başka işle meşgulmüş anlaşılan. Kendisi öğrenemiyor, ama çocuklarının ana dillerini öğrenmelerine çok onem veriyor Nerea. önümuzdeki yıllarda "Euskara" dilini bilmeyene ekmek yok buralarda. Söz dönüp dolaşıp erkeklere geliyor birara. Nerea'yagöre, "Hoıuoseksüellerie Macho'lan saymazsak, geriye fazla bir şc> kalmıyor bu ulkede." Oysa Ispanyol "m»cho"Ia rı, görunuşte dünyanın en kibar yaratıkları. Tanısın tanımasın kadına yol vermeyen, kadının önüne geçen bir Jspanyol erkeğı duşünülemez bile. Kapıda karşılaşan aparlman sakinlerinin birbirlerine "iyi günler" dılcmelerindcn tutun, kuyrukta bekleyen insanlann birbirlerinin hakkı na olan saygısma değin, hiçbir yazılı yasa ile sağlanamayacak toplumsal kibarlıklar, lspanya'da Hazreti w lsa dan sonra gelen en buyük tutku zaten. Hz. tsa ve validesi Meryem'le ise, en olmadık kıyı bucak dahil, her yerde karşılaşıyorsunuz. Kadın ve erkeklerin boynunda, başka hiçbir Avrupa ülkesinde rastlanmayan büyüklük ve çoklukta sarkan haçlardan (bazılan Drakula'nın tabutu gibi kutu biçiminde) başka, çarmıha gerili Isa minyatürlerine bile rastlanıyor. örneğin, sinekkaydı tıraşını burnumuza sokan garsonun göğsunde, som altından bir Isa "can cekişmekte." Yoksulluğu bir erdem sayan Hz. İsa, cenazesinin yuzyıllardır ne çok paraya satıldığını görse çok şaşırırdı herhalde. Hz. İsa, yalmz boyunlarda sallandmlmakla kalsa yine iyi, otel odalannda, aile pansiyonlarında da hep o. Otel, dört yıldızlı, bir '•Parador" falansa, küçük bir tahta haçla durumu kurtanyorsunuz. Otelin yıldız sayısı azaldıkça, haçın boyu büyüyor ve de üstüne sahibi çıkıp oturuyor. Cordoba'da şirin bir aile pan^ıyonunda kalıyorduk. Duvarları mavi çinilerle kaplı, iç avlusu "Binbir Gece Bahçderi" gibiydi. Ama kaldığımız odada, tepemde kıvranıp duran İsa, öylesine canlı ve uzerindeki kan damlalan öylesine acıklıydı ki butün gece gözümu kırpmadım. Otel odalannda yalmz kitap okunmadığı düşunülecek olursa, işkence goren İsa'nın bakışları aitında "iştablan" kesilmeyen tspanyolların, sağ olsaydı Doktor Sigmund Freud'a anlatacakları çok şeyleri olurdu kuşkusuz. Erkek ya da kadın, tartısmasız bir karizma sahibi olan ıspanyollar, bu yöntemi çok "uyancı" bulsalar gerek. Çünkü orta siklet burjuva evlerinde de aynı heykeller yatak odalarının baş köşelerini süslüyor. Rahip ve rahibelerine cinselliği yasaklayan bir dinin, yorumu kolay olmayan bir yüzü bu. YENİ YILI • USTÂLARL* İHTIYAFILAMADAN VİLLA EKİP'LE YASAYIN... DUV*B0*W DUV«M Gebze'de bulunan DemirÇelik tesislerimizcle çalıştırılmak üzere genç, dinamik, askeriığini yap>mış 35 Yaşını aşmamış Vardiyalı çalısabilecek HALI METALURJİ MÜHENDİSLERİ Bakım ve onorım konulartnda deneyimli Tercihan ingilizce bilen 13.000. TL./m» •ŞC1LIK Jî «CV D * H l DUŞAKABIN GERFLOR AKORDEON KAP1 STOfl / OİKEY PERDE 2AMAMHOA. TltlZ IŞÇUOE HBESIZ SA.VNTIU BtONOMKVE AAAKİNE MÜHENDİSLERİ Konusunda deneyimli, Tercihan ingilizce bilen ELEKTRİK ve ELEKTRONİK MÜHENDİSLERİ Konusundo deneyimli, elekfnk eHlıvefi olan şem. 522» YEfmZE 0 İHTIYAftLASIN ELEKTRİK TEKNİSYENLERİ Endüstri Meslek Lisesi mezun^ ELEKTRONİK TEKNİSYENLERİ Konusunda deneyimli HİDROLİKÇİLER BOPŞEFUB ISTAN6UI I AHMET EHNÇ S'î 21 41S20 83 6« MARMARIS • AT.LLA PEKU |61»| 1(6* 1106 IZMRH.EVEOTSUOIER2189 59 2 6612 arıyoruz. Ücret tatminkarolup, müracaaflar kesınlikle gizlı tutulacakfır. ilgilenenlerın şahsen veya mektupla "Dilıskelesı, Gebze de bulunan fabrikamıza başvurmolan ricaolunur. 1727 yaşlarında bayanlar İngiltere'de çocuğa bak, karşıhğında İngilizce ögren. 158 53 42 İngiltere'de İngilizceyi ucuz öğrenme imkânını şirketimiz sağlar. Derin Limited 158 53 42 Tel:(9l991)5030(5Hali ÇOLAKOĞLU METALURJİ A.Ş.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle