19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
22 EYLÜL 1987 CUMHURİYET/13 Türkiye'den sınırdışı edilen Ganalı Cilas Potofi, Iraksınırı diye TürkiyeSuriye arasındaki tampon bölgeye bırakılmış 1 Gana nire TürkiyeSuriye sınırı nire' 3 Şu anda ne Türkiye'deyiz ne de Suriye'de. Cilvegözü sınır kapısıyla Suriye'nin en yakın sınır kapısı arasında "seldz kilometre"lik bir boşluk var. Buradaki toprakiar hiçkimsenin değil. Hatta hiçbir ülkenin... "tnsanlan SeveceksuTde Remanjue'nin II. Dünya Savaşı'nda o sınırdan bu sınıra koşuşan insanlan, sınırlar arasındaki boşluklara, tampon bölgelere "anlamsız toprakiar" derler. Sekiz kilometrelik "tampon" bölgede sadece bir asfalt yol uzanıyor. "Türkiye'ııin çektigi tel örgüleri saymazsak, insan yapısı başka bir şey yok" derken, gözümüze iki yükselti ilişiyor. Biri kübik, diğeri de konik bu iki yükselti naylon ve bez parçalanyla çadır biçiminde yapılmış. Burada insan yaşadığına ilişkin tek belirti; çadırın önündeki ocak, eski sandalyeler ve iyice kararmış tencereler... "Kimse yok mu" diye sesleniyoruz. Çadırdan, uzamış sakalı, yorgun ve kahretmiş yüzüyle İrfan Bayraktar çıkıyor önce. Az sonra iki kişi daha geliyor yanımıza. Sait Bedir Mısırlı, Cilas Potofi de Ganalı. Türkiye sınınndan çıkarıbp tampon bölgeye bırakılmıslar. Otuz iki yaşındaki Irfan Bayraktar, 1977'lerde Kerkük Türklerine baskılar yoğunlaşınca kardeşinin pasaportuyla Türkiye'ye girmiş. Ankara'ya yerleştikten sonra bir trafık kazası yapmış ve altı ay ceza almış. Yüz bin lira para cezası ödeyerek paçayı kurtarmış Irfan. 10 Ekim 1979'da Irak bir genel af çıkarmış ve btitün kaçanları geri çağırmış. Bu arada bir Türkle evlenen İrfan, yanma eşini de alarak Irak'a dönmüş. Ancak vay sen misin geri dönen, alnuşlar Irfan'ı, götürmüşler Bağdat'a. Yedi aya yakın Bağdafta cezaevinde kalmış. Türkiye'nin casusu olmakla suçlanıyormuş. (Öyküsünün burasında duruyor İrfan ve hapishaneden kalma izleri gösteriyor vücudundaki.) GÜNEYDOĞU'NUN DİKENLI YÜZÜ Tel boyu insanları TEL BOYUNDAN PORTRELER Yazı ve fotoğraflar:" CELAL BAŞLANGIÇ Ef uriye ile yapılan anlaşmalar gereği, sınır valileri ve kaymakamları her yıl 6 kez toplanıyorlar. Her sefer bir taraf ev sahipliği yapıyor. Ancak oldukça kalabalık ve masraflı geçen bu toplantılar, Türk tarafının en büyük sorunu. Çünkü sınır ilçelere bunun için ayrılan bütçe yılda yüz bin lira. ürk emniyet görevlileri vize süresi biten Mısırlı Sait'i, Irak sınınna bıraktıklarını söyleyerek, Türkiye ile Suriye arasındaki tampon bölgeye salmışlar. "Az daha gececektim karşı taraf a Irak diye, o zaman yanmıştım" diyerek yakınıyor Mısırlı Sait. HABEŞ ERDOĞAN Iktidar değişınce, işler de değışti. Sınır geldi, toprak gitti 150 dönüm toprağı Suriye'de kalan Habeş Erdoğan, "Elin yövmiyesine kaldık. Bütün geçimimiz çapa. Ölsek, gömülecek yerimiz bile yok" diye yakınıyor. Suriye'de yönetim değisene kadar büyük topraklan ekip biçermiş Habeş Erdoğan. Sınırla birlikte, karşı tarafta kalan 150 dönüm toprağının hepsi gitmiş. Şimdi ise hiç toprağı yok. Dertleniyor anlatırken: "Sınır geçince, bir karış toprağımız bile kalmadı. tnan olsun, ölsek, gömülecek yerimiz bile yok. Suriye'de iktidar değisene kadar pasavanla gîttik, geldik. Kimi yıl kendimiz ektik, kimi yıl da bir Suriyeli çiftçiye verdik. Topraklanmız gidince, kaldık elin yövmiyesine. Bütün geçimimiz çapa. Kızlarımız, kadınlarımız, çocuklarımız, çoluklarımız... Hepsi, mevsimi geldi mi gidiyorlar çapaya... ürkiye'nin çektip tel örgüleri saymazsak, insan yapısı başka hiçbir şevin olmadığı tampon bölgede, gözümüze iki yükselti ilişiyor. Biri kübik, diğeri konik bu iki yükselti, naylon ve bez parçalanyla çadır biçiminde yapılmış. 1981'de bir oğlu oluyor trfan'ın. Yıl sonuna doğru da Irak hükümeti, eşi Hanife'yi çocuğuyla Türkiye1 ye gönderiyor. Bunun üzerine İrfan, bir Türk şoförünün kamyonuna biniyor ve Zaho'ya dek geliyor. Burada kamyonun brandasına sarılarak Zaho sınır kapısını, oradan da Habur sınır kapısıru geçerek Türkiye'ye girmeyi başarıyor. ("Öliimii göze aldım" diyor öyküsünün bu bölümünde.) Türkiye'ye girer girmez, Emniyet Müdürlüğü'ne başvuruyor ve "iltica" isteminde bulunuyor. Başvurusuna yanıt gelinceye dek de İrfan Ankara'ya yerleşiyor. "Al Faisal" adıyla bir çevirmenlik bürosu açıyor. Eşi ve çocuğuyla Ankara'da sorunların çözümlendiği bir yaşam sürerken eline 'Sınırdışı edilmesine ilişkin bir karar geliyor. Yunanistan elçiliğine götürüyorlar Irfan'ı. Ancak, Yunanlı diplomatlar "Seni Türkiye kabul etmedikten sonra, biz nasd kabnl edelim" diye karşı çıkıyorlar, Ülkelerine gönderilmesine. T, T, İKİ TELİS ARASI Mısırlı Sait Bedir ve Ganalı Cilas Potofi (üstsağda), hiçbir ülkeye ait olmayan tampon bölgede buluşmuşlar. Kerkuklü İrfan Bayraktar da aynı bölgedeki naylon evinde yasıyor. Karısı ve çocuklan Ankara'da. Ama kendisi Türkiye'ye giremiyor. Dünyayı gezip görmek için üniversite tatil olunca, düşmüş yollara. Hemen her yeri dolaşmış Avrupa'da. Yugoslavya'dan da uçağa binip Türkiye'ye gelmiş. Ancak uçaktan inince bir de ne görsün? Hiçbir eşyası yok. "Hepsi Yugoslavya'da kalmış" diyor Cilas. Türkiye*deki emniyet görevlileri sormuş soruşturmuş. Kaldığını öne sürdüğü ülkede bulamamışlar Cilas'ın eşyalarını. Bunun üzerine Cilas'ı sınırdışı etmeye karar vermişler. "Aman" demiş Cilas, "Beni Irak sınınna bırakın. Suriye sınınna bırakırsanız, içeri girmek için yüz dolar gerekecek. Ben zaten çantamı, pasaportumu yitirdim, üzerimde hiç para yok." Kirmamışlar Cilas'ı da. Onu da "tşte burası Irak sının" diye bırakmışlar. Gümrük memuru, içeri girmesi için yüz dolar bozdurmasını söyleyince soğuk bir ter boşalmış Cilas'ın sırtından. "Irak diye Suriye kapısına getirdüer" diye gülmüş kendi kendine. "Bari" demiş, "Geri döne>im de tampon bölgede bekleyen birkaç arkadaş var, onlarla kalayım." Geliş o geliş. Cilas da kalmış tampon bölgede. Biz tampon bölgeden aynhrken arkamızdan "Aman ha, Birleşmiş Milletler'e bildir benim dunımumu", "Akrabalanmı ara da gelip kurtarsınlar", "Gana Konsolosluğu bir duysa, çıkanr beni burdan" bağrışmalanyla el sallıyordu Kerküklü îrfan, Mısırb Sait ve Ganalı Cilas. Hiç kimsenin, hatta hiçbir ülkenin olmayan topraklarda herkes ayrı dilden çalıyordu. tanımaz. Baktım, adamı çıkaramadım. Beni bir Suriyelinin tanıması da imkânsız. Şaşkınlıktan ne söyleyeceğimi bilemedim. Karşımdaki durumu anlamış olacak ki "Hatırlamadınız galiba beni" dedi. "Ben Hassa'daki sınır kapısı kapanana kadar, Suriye Gümruğu'nde gorevli memurdum. Hani sizinie arada sırada buluşur, birkaç Türk, birkaç Suriyeli bazen sizin tarafta, bazen de bizim tarafta akşamlan içerdik." Öyle der demez hatırladım. Yıllar geçmiş uzerinden. Ne güzel dostluktu oysa... Soğuk bir duvar gibi dursa da telboyları, bazen farklı ulustan olmalarına karşın birbirine yaklaştırıyordu insanlan. Ancak her şey böyle güzel değildi elbet. Bintaş köyünde Reşit Ergüneş, Habeş Erdogan, Halit Erdoğan ve Hacı Baha Yolay oturmuş, "lelboyu" üzerine söyleşiyoruz. Hemen hiç topraklarının kalmadığını "Ölsek, göraülecek bir karış yerimiz yok" diye anlatıyorlar. Topraksızlıktan, Söke'de, Çukurova'da, Amik'te çapacı olmuşlar şimdi. Köylülerin hepsi de sınırda ekim yapmanın guçlüğünden yakınıyor. Zaten, arazilerinin büyük bölümü Suriye tarafında kalmış, bir de Türkiye tarafında kalan, ancak telboyunda olduğu için ektirilmeyen araziler de buna eklenince, topraksızlıkları iyice artmış Bintaşlıların. \^şu anda ne Türkiye'deyiz ne de Suriye'de. Cilvegözü sınır kapısıyla, Suriye'nin en yakın sınır kapısı arasında "sekiz kilometrelik" bir boşluk var. Buradaki toprakiar hiç kimsenin değil. Hatta hiçbir ülkenin. Sınırlar arasındaki boşluklara, tampon bölgelere, "anlamsız toprakiar" diyenler de var. Köylülerin istediği, eşyalarını toplayıp urün zamanını tarlalardaki evlerinde geçirmek. Bu hem gitmegelrne derdinden kurtaracak köylüleri hem de güneşin doğmasına ve batmasına yakın saatlerdeki serinlikten yararlanarak çalışmalannı sağlayacak. Ancak kaçakçıhğın önlenmesinde güçlük çekilen yörelerden biri de Hassa olduğu için, güvenlik güçleri işi sıkıya almış. Köylüler Suriyelileri anlatırken, "Bizde sınınn dibine kadar ekmek yasak. Gece yasak... Onlara bakıyonız, tel örgünün dibine kadar hem de istedikleri zaman ekim yapabiliyorlar. Yazık oluyor bizdeki onca topraga" diyorlar. Kaçakçıhğın önlenmesi için yapılan bazı uygulamalar sınır köylerini oldukça tedirgin ediyor. Kendilerinin kaçakçıhk yapmadığını, ancak dışardan gelen yabancıların bu işi yaptıklarını, buna karşın zarannı kendilerinin çektiğini söylüyor Bintaşlılar: Geceleyin bir kaçak sınırdan geçse ya da biri bir el ateş etse, hemen köye geliyor askerler. "Kimdi o, gördünüz mu, tanı>or musunuz" diye bize soruyorlar. Köyün yollan zaten karanlık. Bizim sokaktan geçse bile ben nasıl göreyim? Ama bunu anlatamıyoruz. Ondan sonra "gelin bakalım" diyerek bazı köylüleri topluyorlar gece vakti evlerinden, karakolda sorguya çekiyorlar. Kimbilir ne zaman dönerler diye, aileleri beklemeye başlıyor. Hassa köylülerinin yakınmalan bitecek gibi değil. Biz Kilis'e doğru yola çıkıyoruz. Mülteci kampında 1986 şubatında tutuklanıyor İrfan. Sonra da Yozgat'taki mülteci kampına gönderiliyor. On bir ay bu kampta tutuklu kalıyor. Bu süre içinde Birleşmiş MilIetler'e başvuruyor ve Birleşmiş Milletler, lrfan'ı mülteci olarak kabul ediyor. Kamptaki on bir ay dolunca emniyet görevlileri geliyor ve eline tutuşturduklan bir Türk pasaportuyla Irfan'ı Bulgaristan sınınnm kapısına koyuyorlar. İki gün Bulgaristan'da kaJdıktan sonra bir yolunu bulup, kaçak olarak yine giriyor Türkiye'ye. Ancak yine yakalanıyor ve Ankara Emniyet Müdürlüğü'nde on gün gözaltmda kahyor. Şubatta serbest bırakıldıktan sonra 1987 martında yine tutuklanıyor. Daha sonra Nusaybin'den Suriye'ye geçiriliyor İrfan. Kamışh'ya giderek Suriye polisine teslim oluyor. İki ay sorguda kalıyor. Sonra suçsuz olduğunu anlayıp serbest bırakıyor Suriye polisi lrfan'ı ve "iltica" hakkı veriyorlar. Ancak kârısı ve çocuğu var Türkiye'de. Irfan Türkiye'ye dönecek. Atlıyor bir kamyona, Cilvegözü kapısından Türkiye'ye giriyor. Ancak lrfan'ı Türkiye'ye Cilvegözü'nden sokmayıp tampon bölgeye bırakıyorlar. Çadırm içine girip bir cüzdan çıkarıyor Mısırlı Sait Bedir. Karısımn ve çocuğunun fotoğraflarını gösteriyor bize. Gözleri dolu dolu. "tstanbul'da kaldüar" diyebiliyor. Geçen yıl vize alarak Mısır'dan kalkmış, Irak uzerinden Türkiye'ye gelmiş. Vize süresi dolunca yakalamışlar Sait'i. Doğru sınırdışı. Yalvarmış Sait, "Beni, Suriye sınınna bırakmayın. Ülkelerimizin arası iyi degil. Bari Irak sınınna bırakın" diye. "Oiur" demiş emniyet görevlileri ve Irak sınınna bıraktıklannı söyleyerek Türkiye ile Suriye arasındaki tampon bölgeye salmışlar. "Az daha geçecektim karşı taraf Irak diye, o zaman vanmıştım" diyerek yakınıyor Sait. Ganalı Cilas Potofi'ye de "Gana nire, Türkiye ile Suriye arasındaki tampon bölge nire" diye soruyoruz. Zenci yüzünde, bembeyaz dişleriyle gülüyor. Cilas, Gana'da ekonomi öğrenimi gören 21 yaşında bir genç. İzinsiz ekim yok Sınır köylerinde hayvancılık bildirime bağlı. On büyükbaş ve ellî kuçükbaş hayvan besleyebiliyorsunuz. Sınıra yakın tarlalardaki çalışma kısıtlamasından da yakınıyor köylüler: Bazılanmızın sınırda toprağı, bağevi var. Ama zamanında gidemiyonız (arlamıza. Ekim zamanı gelse de komutandan izin ne zaman çıkarsa o zaman ekim işlerine başlayabiliyonız. İ'runu (oplamak için de aynı sorun var. İklim koşullarıyla izin verme zamanıbirbirini tutmuyor çogu zaman. Ya geç ekiyoruz ya da geç topluyoruz ürünü. Bir de tarlamıza ancak güneş dogduktan sonra gidebili>or \e guneş batmadan donmek zorunda kalı>oruz. Yaz sıcağının altında nasıl çahşılır? Çoluk çocuk telef olu>or. Sınıra yakın bagevleri olanlar \ar. Ancak gece oralarda kaimak yasak. Sınırda yaşamak serüven Cilvegözü'nden çıkıp Hassa'ya gidiyoruz. "Telboyu acılan"nın en türlüsünü yasayanlardan biri de ilçeye altı kilometre uzakhktaki Bintaş köyü. Suriye tarafında kalan topraklan, pasavanla geçişler kalkınca kapanan sımr kapıları için "an" ederken, geçmişteki güzel günlere ilişkin anılannı da unutamıyorlar. Yıllar sonra Halep'e gitmiş Hacı Baha Yolay: Tam Halep'in ortasında arabam bozuldu. Ne yapacagımı saşırmış, saga sola bakınırken yanıma yaşlı bir adam yanaştı. Kınk bir Türkçe ile "Yardımcı olabüir miyim Baba Be>" diye sordu. Halep'te beni kimse Kaymakamlann sınır toplantıları Sınırda yaşayan köylülerin, nöbet tutan askerlerin, subaylann, gümrük memurlarının ve korumacılann yanı sıra telboyundaki kaymakamlann da sorunlan vardı. Suriye ile yapılan anlaşmalar gereği, sınır valilerinin altı ayda bir, kaymakamlarının da iki ayda bir karşı taraftakilerle toplantı yapması gerekiyor. Ancak Türkiye tarafındaki sınır ilçelerinin en büyük sorunu, bu toplantıları zamanında yapamamak. Toplantılar sırayla bir Türkiye, bir Suriye tarafında yapılıyor. Hangi ülkede yapılırsa oradaki kaymakam da ev sahibi konumunda oluyor ve gelenleri ağırlıyor. Yapısı gereği, toplantılara birçok görevlinin katılması zorunlu. Böylece toplantılarda hazır bulunanlann sayısı otuz ile kırkı buluyor. Ev sahipliği yapan taraf, böylesine bir kalabalığı ağırlamak zorunda. Aynca bu toplantılann sonunda da taraflann birbirlerine armağan vermeleri gibi bir gelenek de yerleşmiş. Bir yılda yapılacak toplam altı toplantıdan, üçünde eliniz kolunuz armağanlar dolu Suriye'ye gideceksiniz. Eğer karşı tarafın görevlileri Türkiye'ye geliyorlarsa, bu kez de siz yılda üç kez, toplam yüzü aşkın kişiye en az birer öğün yemek yedireceksiniz. Bütun bunların hepsi iyi güzel de, kaymakamlıkların bu işi yapabilmesi için ayrılan bütçe ne kadar biliyor musunuz? Yılda yüz bin lira. Evet sınırdaki en büyük ilçeye bile, üç kez Suriye'den gelen görevlileri ağırlamak, üç kez de karşı tarafa armağanlarla gitmek için kaymakamlara yıllık yüz bin lira ödenek veriliyor. Değil karşı tarafa gitmek, gelenleri yılda üç kez Kilis'in.Reyhanlı'nın, Nizip'in en ucuz kebapçısında ağırlamak için bile yüz bin lira yetmez. Sınır ilçelerinden birinin kaymakamı utana sıkıla anlatıyordu: Birkaç kez yemeklerimizi işadamlan verdi. Bizi önemli bir yükten kurtarmışlardı. Ancak en büyük endisemiz, böyle bir yemek verdikleri için değişik taleplerinin olabilecegiydi. Bazen karşı tarafa giderken verecegimiz armağanlan bazı dükkânlardan sagladık. Gerçi, gönül nzasıyla verdiler, ama yann berbangi bir çatışmamız, y^sadışı işlemlerine göz yummamamu karşısında bize alacaklara tavrı duşündük, uykulanmız kaçı>ordu. Gelen Suriyelileri agırlayan bazı isadamlanmu da bir sonraki toplantıva katılmak istiyorlardı. Ancak daha sonra altından kalkamayacagımu yükleri sırtımıza vurdugumuzu duşündük ve böyle yontemlerle gorüşmek yerine, bütçemize uygun sıklıklarda göriişmeyi uygun gördük." Tampon bölgeden kurtulacaklan günü bekleyenlerle, yıllarca sınır boyunda olmanm acısını duyanlarla, yeterli ödeneğı olmayan kaymakamlarla "telboyu insanlan" için yaşamak, "şakaya gelmez" bir işti. SÜRECEK T A R I K IŞHÛZGENTÜBK S*flPCTĞZSM< A K A N BmWÇjB«0ar ASOFİLM ASYAFILM IWHAUEDUVBlWEŞAHİKATB(ANDSUNASafll>IEBAI.ÇeTlNKAW AYBERKÇOCOK • TUROUTSAVAŞ • GOKHANMETE • FAHRtYE HNABCI Kadıköy MODA • Beyoğlu SİNEPOP • Şisfl KENT • Çombertftaş ŞAFAK • Aksaray KRİSTAL • Bakırkdy SİNEMA 74
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle