19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURtYET/12 22 EYLÜL 1987 Papa'dan eskimolara destek Kuzey Amerika gezisini dun tamamlayan Papa 2. Jean Paul, gezisinin son gününde Kanada'daki eskimolara destek arnacıyla eskimo giysisine benzer bir kıyafete bürünerek çadırları ziyaret etti. (Fotoğnf: AP) Matematiksel Fizik Konferansı ADANA (Cumhuriyet) Üçüncü Dünya Bilimler Akademisi, Uluslararası Teorik Fizik Merkezi ve TÜBİTAK'ın katkılarıyla Çukurova Üniversitesi tarafından düzenfcnen "tkinci Bölgesel Matematiksel Fizik" konferansında fiziğin deneysel değil, matematiksel olarak işlenmesi konusu üzerinde görüşler öne sürüldü. Konferansın açış konuşmasını yapan Rektör Prof. Mithat Özsan, konferansın matematiksel fizik alanında üçuncü dünyanın kendine duşen yeri almasında önemli bir adım olduğunu belirterek, "Üçüncü dUnyamn gezegenimizde hak ettiği yeri alabilmesi için gerekli strateji tartışma konusu edilmektedir. Bu iilkelerin teknolojik kalkınmaya kesinlikle ihtiyaçları vardır. Ancak temel bilimlerin ihmali pahasına teknolojiye öncelik verilmesi yanlıştır " dedi. %J / AUlUirVUll basladı. Türk Silahh Kuvvetleri'nin planh flVufc tatbikatlanndan olan ve 3. Ordu Komutant Orgeneral Sabri Yümibeşoğlu tarafından sevk ve idare edilen Mehmetçik 87 Tatbikatı Kars'ın Göle, Erzurum'un Horasan ve POsinler ilçelerinde dün başladu Tatbikatın ilk gününde mavi kuvvetler, kırmızı kuvvetlerin sınırmı geçerek manevralannı sürdürdüler. Gerçek mermüerin kullanıldığı tatbikata 38 bin personel katıhyor. Doğu Anadoiu Bölgesi'nde baslayan tatbikatı 18 ülkeden ve NATO karargâhlanndan katılan 35 göziemci izliyor. Ote yandan Kara ve Hava Kuvvetlerinin ortaklaşa yönetmekte oldukları manevraya aynı zamanda, Yüdınm3 SeferberUk Tbtbikatı ile silah altına alınan personel ve yeniden teşkil edilen birlikler de katıhyor. (Fotoğraf: AA) Rl Ththiknti Mehmetfik' HoBanda'nut başkenti erdam'daturistlm sokakta gösteri yapan gruplar çoğahyor. Bunlar arasmda ügiyi en çok "ateş üfleyiciler" çtkiyor. "Ateş üfleyiciler" ağızlanna doldurduklan benzini püskürterek çubuklarmm ucundaki ateşi canlt tutuyorlar. (Fotoğraf: AP) Amst ARDENDAKI OLAYLARIN ANKARA'ian YALÇIN D Ğ N OA rum... Bunun için de ANAP'ı kadrolaştırırken. bize katılacak insanlann siyasal görüşlerine çok önem vermiyorum... Siyasi görüş olarak çağın dışına düşmüş olanlara zaten bizim partide yer yok... Ama, sosyal demokrat olur, ama bizim çizgimizi benimser, önemli olan, geleceğin Türkiye'sinde kendine yer bulabilecek kadrolan partide toplamaktır". Başbakan Turgut Özal seçimlerden sonra parlamenioda temsil edilecek ANAP milletvekillerinde genellikle bu özelliği arıyor: "Çağa uygun bir kadrolaşma"... Ama, bu arada MHP eskileri, MSP artıklanyla da iş tutmuyor mu?... Tutuyor. AP döküntüleriyleyola çıkmıvor mu?.. Çıkıyor. Bunu nasu açıklıyor?.. Herhalde "oy potansiyeli" olarak görüyor, MHP ve MSP oylannı kendisinde toplamanın yolunu bu eskilerde ve artıklarda planlıyor. Kendi iddiasına göre, asıl hedefî "çağın teknolojisine, bilimine ayak uyduracak kadrolan" ANAP'ta birleştirmek. özal, istediğimiz kadar eleştirelim, "değisimi simgeliyor". Türkiye'nin, kendi deyimiyle "çağ athıdığı" varsaytmını biz kabul etmiyoruz. Ancak, Türkiye'nin "kabuk değiştirmekte" bulunduğu bir gerçek. tşte, oluşturmakta olduğu milletvekili listeleri, özünde "bu değisimi simgeliyor". Nedir bu "değişim"?.. Kapitalizmi, çeşitli kurumlarıyla ve her alanda işletmek. Ya SHP ve DYP?... Hâlâ "eskiye kucak açmakta" ısrar ediyor SHP ve DYP. Hâlâ "çağın dinamizmine ayak uyduracak kadrolan dışlamakta" birbiriyle yarışıyor SHP ve DYP. Listelere bakıyoruz, sosyal demokratlardan bir ışık, Türkiye'deki değisimi alacak ve bir sonraki noktaya taşıyacak bir kıpırtı.. Sosyal demokrasiyi, çağın gereklerine uygun yorumlayacak ve değiştirecek kadrolar.. Henüz, ne yazık ki, yok.. Politikayı otuz yıl öncesinin gelenekleriyle sürdürme altşkanlığmda bir sürü isim... Ya da "uhbap çavuş ilişkilerinin" uzantılaru. Gerek SHP'de, gerekse DYP'de kadroların en azından "simdiki görünümü " bu. Çok önemli bir noktanın altını çizmek gerekiyor: Evet, "Özal değifimi simgeliyor", değişim adma kapitalizmi amansızca uygulamaya hazırlanıyor, ama bu değişimin hemen eşiğinde şöyle bir durup bakmak gerekiyor. Şöyle çevrenize bir bakm: Tatil yerlerinde odalar "dolarla"... Büyük otellerde, Anadoiu dahi, oda paralan "dolarla"... Büyük kentlerde ev kiraları "dolarla"... Devletin çıkardığı tahviller "dolara endeksli"... Piyasada satılan irili u/aklı bilgisayarlar "dolarla"... Dışarıdan gelen yabancı dildekikitaplar "dolarla"... tthal edilen hammaddeler "dolarla'"... Ithal edilen arabalar "dolarla"... Kısaca, "tkonomi dolarla" işliyor, ekonominin tümü sankı ''dolara endeksli"... Nerede Türk lirası?.. Böyle giderse, birkaç yıl içinde ekmek, peynir, et. domates de "dolarla" satılacak... Ama, ücreiler Türk lirası... /yçiler "Türk lirası" ahyor... Memurlar "Türk lirası" alıyor... özel kesimde çoğunlukla "Türk lirası" ödeniyor... Bakkal, kasap "Türk lirası" üzerinden alışverişi yapıyor^ Çiftçi taban fıyatının karşılığında "Türk lirası" alıyor... Bu nasıl bir "değişim" ki, değişimin nasıl bir ekonomik cephesi ki, ahmsatım büyük mallardan küçük mallara doğru "dolara bağlı" iken, kazanılan ucretler "Türk lirası" üzerinden?.. Özal'ın yaratmaya çalıştığı "değişimin kendisi dolara endeksli" hale iyice gelir ve "dolara endeksliyaşam" hayatın bülününü oluşturursa, işte o zaman iplerin nerede, nasıl kopacağı belli olmaz. "Dolara göre harcayıp, Türk lirasına göre kazanmak " arasmda dolar başına tam bin liralık fark var. Bugün bin lira, yarın ve her geçen gün daha da artan bir fark... Bu farkı hiçbir toplum, hiçbir kişi kaldıramaz... "Türkiye'yi değiştiriyorum" derken, dolarla Turk lirası arasındaki farkın altında kalmamaya dikkat etmek gerek. O zaman da "dolara endeksli yaşama son vermek " gerek. Yoksa, "değisimisimgelemek" üzere, siyasal kadrolan çağa uygun görüntülemek yetmiyor. CUNEYT ARCAYÜREK yazıyor (Baştarafı 1. Sayfada) görüşleri vansıtıyor. Bu isıek, bu ırdeleme sadece lısteye girmeyi isteyen yeni siyasetçilerin sonuç alma çabasmdan mı ileri geliyor, yoksa daha başka bir olguyu mu gösteriyor. Asıl üzerinde durulması gereken, sloganın ıçeriğinde yatan soru bu. Eskilerin listelerde ön sıralan kapmalanna karşı çıkmak bir biçime bireysel duygularla örülen bir dürtü olabîlir. Ne var ki, bu irdelemenin altında bireysel dürtüler kadar çevreden gelen esinlerin de önemli payı olduğunu kabul etmek gerekiyor. Halkoylamasıyla seçim arası altı günlük kısa dinlence sırasında özellikle küçük kentlerde "eskiyeni ayrımının" seçmeni gereğinden fazla ilgilendirdiğini gözledik. Eskiye pirim vermek istemeyenler sürekli "hangi partiye oy vereceğini" araştıran sorular yöneltiyorlardı. Geçen yıla oranla hızını azaltmakla beraber 1980 öncesinin bıraktığı tortu bir ölçüde hâlâ geçerliliğini koruyor. Belki yanlış belki doğru, bu gözlem ANAP dışmdaki partilerin seçmen önünde seçim bildirilerinden önce olumlu olumsuz not alacaklan izlenimini veriyor. Eğer SHP ve DYP gibi iktidar umudu taşıyan partiler aday listelerini dengeye oturtamazlarsa 29 eylül gunü, ilk başlarda il çevrelerinde, daha sonra genelde olumsuzluğa yönelen kanıların başladığını görebilirler. Aday saptamasında rahat nefes atabilen parti kuşkusuz ANAP. Tek parti dönemlerine özgu aday saptamaları üç aşağı beş yukarı bu partide geçerli. Tek parti döneminde "Şefin son gün yazdığı liste" karşı çıkılmadan olduğu gibi Meclise gelirdi. Şimdi işin içine biraz demokrasi girdi. Düne oranla bugün küçük bir ayrımla, "Şef bugün tek başına listeleri oluştururken partinin yetkili kurutlanndan aldığı "tam yetkiyi" kullandığını söylüyor. Çantasma koyacağı aday adaylarıyla Berlin'e gidecek olan Özal daha şimdiden kimi nereden göstereceğini biliyor. Göstermelik aday tartışmaları Berlin donüşünde ANAP merkezinde yapı HABERLERİN DEVAMI NEW YORK konuşmalarda bugün olumlu bir sonuca varamayacak. Ancak elinde illerin yazılı eğilimleri olsaydı merkez kadrolarındaki istekleri önemli ölçüde bastırabilirdL Demirel bir söyleşimizde "Bugüne kadar 18 kez Sste yapnğmı" söylüyor, bu konuda çok deneyimli olduğunu anımsatarak işin içinden çtkacağını dokunduruyordu. Çevresi DYP'de aday saptamaları ile ilgili soruları yanıtsız bırakıyor, üstüne gidilince Demirel'in "liste işi kolay" dediğini söylüyor. Tabii kolay, örneğin Sadettin Bilgiç'i al Istanbulda liste başı yap, seçimiyiıir Daha pek çok isimle bu tür çeşitlemeler yapılabilir. Başka bir örnek: Olumsuz işaretler veren Aydın'da Menderes'i, tsmet Sezgin'i, Nahit Menteşe'yi, hatta ve hatta tskender Cenap Egeyi "yeni isteklerle" nasıl bağdaştıracaksm? Basına yansıdığma göre Demirel, her gün yüzlerce kişiye umut veriyor, ama söz vermiyor. Kırgınlıklann birden coşacağı bir gün gelecek. O zaman atı alan çoktan Üsküdar'ı geçmiş otacak. Demirel'in "engin deneyimi" aday listeleriyle kitlelere yeni heyecan aşılayacak mı, göreceğiz. Seçim in ilk aşaması aday listeleri. ANAP daha bugünden ötekilere oranla rahat pistte koşuyor. Öteki partilerde bugünden sivilceler kaşımyor, sonrası cılk yara olabilecek tırmanışlar görülüyor. Herkesi mutlu etmek olanaklı mı? Kuşkusuz değil, ama asıl önemli olan birkaç bin kişinin değil, kitlelerin beğenisini kazanabilmek. Adaylann açıklanacağı gün, seçimin ilk durağında çevreye bakacağız, kimbilir neler göreceğiz Görünüşe bakılırsa ilk önce başkentte patırtılar izleyeceğiz, sonra illerden dalga dalga olumsuz işaretler. Partiler ekim ayında toparlanabilirse toparlamr, yoksa özal1 ın parasıyla, devlet olanaklan ve TV'siyle cumburlop! Bir de bakarlar ki denız bıtmiş, tekne karaya oturmuş. Tabii tnönüler, Demireller, Ecevitler, eski tayfalar da... labilir, ama sonuçta özal'ın partide ağırlığını kıracak herhangi bir güç olmadığına göre dilediğini aday göstehp istedığini dışlayabilir. Kimi küçük rahatstzlıklar duyulabilir. Fakat Özal, çağ atlatan Türkiye'ye iki bin yıhna dek refah yolunu açacak kadroyu oluşturduğunu yumuşak, kandmcı sesiyle TV'den söylemeye başlayınca maddi manevi yararları Başbakana bağlı kesimlerden, kişilerden pek ses çıkmaz. ANAP'a iki bine yakın başvuru yapılmış, bunların dörtte üçü milletvekiiliğinin değil, ANAP antetli 'iş yürüten pasaport" peşinde. özal'ın "kişisel idealleri" için gözunu kırpmadan ailesi dısında yakınında olanlan bile harcayacağını gösteren örnek Milli Eğitim Bakanı Emiroğlunun durumu değil mi? Bakanına sormuyor söylemiyor bile, Malatya'dan kardeşini baş köşeye oturtacağını duyuruveriyor. O aday olmayacakmış, Dinçerler çekip gidermiş, Halefoğlu siyaseti bırakıyormuş, umurunda bile değil. Özal'ın listelerin açıklanmasından sonra yapacağı "en genç, en yeni kadro" kampanyasının öteki listeler beklendiği gibi çıkarsa daha şimdiden oldukça etkili sonuçlar vereceğini varsaymak yanlış olmasa gerek. Buna karşın, SHP lideri înönu doğrusu göstermelik örgüt ilişkileri kuruyor. Demirel günde iki bin kişinin elini sıkıp nabız yokluyor. Çıkarılan yasa seçim öncesi parti içi ilişkileri dilediği kadar olumsuzluğa itsin, yasanın yürürtüğe girdiği günden başlayarak bir biçime on seçim anlamı taşıyacak girişimler yapılabilirdi. Her ilde örgüt yörenin özelliklerini dikkate alarak liste taslakları hazırlayabilir, merkeze gönderebilirdi. Bu yöntemle partilerde bugün görülen sancılar hafıfleyebilir, her kafadan ayrı sesin çıktığı lıderörgut görüşmeleri bir ölçüde kanalize olabilirdi. Örneğin SHP'de merkez kadrolarında gorev alanların hepsi adaylığa soyunurken illerden gelen yazılı nabız yoklamalarıyla listeler daha az tartışmalı biçimde hazırlanabilirdi. Lider, elbette örgütle yaptığı GERÇEK Halefoğhu Shultz ve Şevaranadze Uegörüşecek •İH Genel Kurulu için New York'ta bulunan Halefoğlu, ilk ikili temasım dün Fransız Dışişleri Bakanı Raimond ile yaptı. Gorüşmede Türkiye'nin AT'ye tam üyelîk başvurusu ele alındı. (Baştarafı 1. Sayfada) lıştığını anılanndan öğrenmekteyiz Gerçi anlatılanlar, anı denemeyecek kadar taze ve bugunü etkileyecek kadar güçlüdür. Çünkü "12 Eylül Adaleti"nin dağıtılması henuz bitmemiştir ve ne yazık ki 1990'a yaklaşan Türkiyede sürmektedir. Türkiye'de anarşi ve teröreson vermek için yapılan 12 Eylül müdahalesi, ne yazık ki amacından saptınlmış, çoğu yerde gereksiz bir resmi teröre dönüştürülmüş kimi yerde adaletsizliğin uygulaması gibi yürütülmüş, temelde tutucu ve gerici bir dünya görüşünün siyaseti niteliğini kazanmıştır. Oysa "12 Eylül Harekâtı" başlangıcındaki gerekçeye bağlı olarak bir sınırda durabilseydi, bugün başka biçimde değerlendirilebilirdi. Gerçekler bir süre giz/enebilir. Bu süre kimi zaman daha uzundur, kimi zaman daha kısa... 12 Eylül'ün gerçekleri ise her türlü öngörüden daha kısa bir süre içinde ortaya dökülüyor. Ülkemiz adma bu ivmenin yararlı olduğunu söyleyebiliriz. ŞEBNEM ATİVAS NEW YORK Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun 42. toplantısının açılışında bulunmak üzere New York'a gelen Dışişleri Bakanı Vahit Halefoğlu, dün genel görüşmelerin açılışında ABD Başkanı Ronald Reagan tarafından yapılan konuşmayı izledi. Halefoğlu daha sonra Reagan'ın Amerikan misyonunda NATO ülkeleri heyet başkanlan için verdiği yemeğe katıldı. Yemekten sonra yapılan kısa toplantıda Reagan, NATO ülkeleri ve Japonya ile Avustralya'nın heyet başkanlanna orta ve kısa menzilli nükleer fuzelerin (INF) kaldırılması konusunda Sovyetler Birliği'yle mutabık kaldıkları anlaşma konusunda bilgi verdi. New York'ta kalacağı sürede toplam 33 ülkenin dışişleri bakanları ile görüşecek olan Halefoğlu'nun New York'taki ilk ikili görüşmesi, Fransız Dışişleri Bakanı Jean Bernard Raimond ile saat 17.30'dagerçekleşti. Gorüşmede ele alınan konulann başında, Türkiye'nin Ortak Pazar'a yaptığı tam üyelik başvurusu yer aldı. Halefoğlu'nu New York'ta yoğun bir program bekliyor. Halefoğlu, yarın ABD Dışişleri Bakanı George Shultz ile görüşecek. Halefoğlu Shultz görüşmesinde ikili ilişkiler ve ek mektupla ilgili konulann yanı sıra bu yıl BM Genel Kurulu'nda görü ABDkredili askeri malzemeye zam yaptı v VVASHINGTON (AA) ABD, aralannda Türkiye'nin de bulunduğu birçok ülkeye sağladığı, "Askeri Satış Kredileri" (FMS) ile sattığı askeri malzemelerin fiyatına yüzde 3.1 oranında zam yaptı. ABD Savunma Bakanhğı'nın kredili askeri malzeme satışlarına uygulamaya başladığı zam kararı, "Savunma Güvenliği Yardımlan Dairesi" Başkanı Korgeneral Philip Gast tarafından askeri kredilerden yararlanan ülkelerdeki ABD büyükelçiliklerine yazıh olarak iletildi. Zam kapsamına, "yedek parçalar" ve "lojistik destek" giriyor. Lojistik destek, onarım, silah, araç ve gereçlerin idamesi, teçhizatın yenilenmesi ile tali destek teçhizatı ve ikmal maddelerini içeriyor. Bunların tumu, Türkiye'nin her yıl ABD'den askeri satış kredileriyle satın aldığı malzemelerin yaklaşık beşte birini oluşturuyor. şülecek olan Kıbrıs'ın da önemli bir yer tutması bekleniyor. Ayrıca dışişleri yetkilileri ABD ve Sovyetler arasında devam etmekte olan silahsızlanma görüşmeleri için Türkiye'nin ABD'ye ileteceği görüşler olduğunu belirtiyorlar. Halefoğlu'nun özellikle konvansiyonel silahlarla ilgili olarak daha önce Ankara'da verilen mesajı iletmesi bekleniyor. INF konusunda ABDSovyet anlaşmasının sağlanması üzerine Ankara'da Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, "nükleer silahlann azaltılması NATO ve Varşova Paktı arasındaki konvansiyonel silahlar konusundaki dengesiz durumu daha belirgin bir hale getirecektir" denilmişti. Perşembe günü de Halefoğlu, Sovyet Dışişleri Bakanı Eduard Şevardnadze ile görüşecek. Son iki genel kurul toplantısında geleneksel Türk Sovyet görüşmeleri aksarmştı. Soğuk bir dönemden sonra gerçekleşen bu gorüşmede, Dışişleri yetkililerine göre üç ana konu üzerinde durulacak: Kıbrıs, silahsızlanma ve Bulgaristan. Kıbns Rum tarafınca hazırlanarak muhtemelen Bağlantısızlar Grubu'nca genel kurula getirilecek olan yeni karar tasarısında özellikle Sovyetler Birliği'nin de desteklediği uluslararası konferans konusu yer alacak. Halefoğlu'nun, silahsızlanma ile ilgili olarak Türkiye'nin kaygılarını Sovyet Dışişleri Bakanı'na iletmesi beklenivor. Türkiye gerçekçi (Baştaraft 1. Sayfada) demeli ve esnek nükleer caydıncüık" stratejısini tehlikeye soktuğu bildiriliyor. NATO merkezindeki diplomatik gözlemciler. anlaşma ertesinde cuma günü Türk Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan resmi açıklamanın diğer ittifak başkentlerindeki "iyimser" açıklamalardan farkh olduğunu vurguluyor ve bu durumla, Ankara'nın, Fransa ile birlikte NATO içinde en gerçekçi tutumu alan üye ülke olduğuna işaret ediyorlar. Aynı gözlemcilere göre, Türk Dışişleri Bakanhğı'nın bu "ihtiyatlı" tutumu, Ankara'nın, anlaşmanın uzun vadeli olumsuz sonuçlanndan çekinmesinden kaynaklanıyor. Bilindiği gibi, cuma günü yapılan Türk resmi açıklamasında, iki süper devlet arasındaki anlaşma "özel bir sevinçle" karşılanmamış ve yayımlanan metinde, "Nükleer silahlarda indirime gidilmesi, doğal olarak, Vaışova Paku Oe NATO arasndaki konvansiyonel dengesizliği daha beiirgin bir hale getirecektir" deniknişti. Adının açıklanmaması kaydıyla bu Ankara yaklaşımını yonımlayan NATO diplomatlannın görüşü şu ana noktalarda odaklaşıyor: ' Türkiye, daha baştan beri, orta menzilli füzelerdeki bir anlaşmanın NATO'nun "caydırıcılık" ilkesini belirleyen "esnek ve kademeli nükleer mukabele" stratejisine darbe getirebileceğini gördü. Ankara, iki taraf arasındaki müzakereler sürecinde NATO içinde yaptığı çıkışlarda, bu tür bir anlaşmanın konvansiyonel silahlardaki dengesizliği daha da su yüzüne çıkaracağını vurguladı ve ABD ile Sovyetler Birliği'nin nükleer silahsızlanmaya paralel olarak bir konvansiyonel silahsızlanmaya da gitmesini ısrarla istedi. Kuşkusuz, Ankara'nın bu tutumu, Sovyetler Birliği'nin Kafkasya sınırındaki konvansiyonel üstünlüğunden ve Türk ordusunun yeterince modernize olmamış olmasından kaynaklanıyor. Türk tarafı, orta ve ortakısa menzilli fuzelerin sökülmeşiyle taktik nükleer silahların (INF) NATO açısından büyük önem kazanacağını biliyor. Türkiye, menzili 500 kmîye kadar olan bu tür silahlann kendi topraklan üzerinde konuşlandırılması için NATO'dan yeni talepler geleceğini de biliyor ve bunu istemiyor. Ankara'nın buradaki kaygısı, yeni NATO talepleriyle geleneksel "Moskova'yı gocundurmammk" siyaseti arasında bir tercihe zorlanması. Asya'daki Sovyet orta menzilli füzelerinin kaldırüması isteğini NATO içinde ilk isteyen ve büyük bir diplomatik ustalıkla bunu da başaran Türkiye, yeni anlaşmanın uzun vadeli sonuçlanndan da çekiniyor. Burada Batı Avrupa ülkeleri ile aynı endişeyi paylaşan Ankara, Avrupa'nın 'de facto' biçimde tarafsızlaştınlmasının kendisi için de yepyeni bir durum doğurmasından kaygılanıyor. İşte bu yiizden, Türk Dışişleri Bakanlığı'nın cuma günü yapmış olduğu resmi acıklama, diğer NATO başkentlerinin "iyimser ve beyecanh" açıklamalarından farklı. Diğer bir deyişle, öteki başkentlerin alçak sesle düşünüp yüksek sesle başka görüş ilettikleri bildirilerden farklı olarak, Türkiye, diplomatik çağrışımda da olsa, çok daha "gerçekçi" bir tutum almış durumda. Bir anlamda, Türkiye, aynı tür bir acıklama yapan Fransa ile birlikte, NATO başkentlerinin aslında ne düşündüğüne "tercüman olmuş" bulunuyor. Diğer taraftan, değişik NATO kaynakları, yapılmış olan "iyimser" resmi açıklamalara rağmen, ittifak bünyesinde "endişe rüzgfinnın" estiğini söylemekten kaçınmıyorlar. Bu endişelerin başında, 1967'den beri geçerli olan "esnek ve kademeli nükleer caydıncüık" stratejisinin Amerikan orta menzilli füzelerinin kaldırılmasıyla darbe yiyeceği ve ABD'nin bu tür bir anlaşmayı imzalamakla Batı Avrupayı Sovyetler Birliği önünde "kendi kaderiyle baş başa" bırakmaya hazırlandığı kaygıları geliyor. Nitekim, NATO Genel Sekreteri Lord Carrington'un geçen perşembe günü Londra'da yaptığı konuşmada nükleer silahsızlanma anlaşmasını savunmasına rağmen, "Bazıları bu tür bir anlaşmanın ABD'nin Avrupa'ya şimdiye kadar getirmiş olduğu güvenliği sarsacağını düşünraekte" cumlesini kullanması, Brüksefdeki gözlemciler tarafından, Lord Carrington'un da "üstü kapalı" endişe bildirmesinden kaynaklandığını ifade ediyorlar. Sıra uzuıı (Baştarafı 1. Sayfada) riyetçi Parti'nin kadın kollarının toplantısında yaptığı konuşmada anlaşmanın "ciddi eksikliklerle dolu olduğunu öne surdu. Haig, geçen hafta Ingiltere Başbakanı Margaret Thatcher'le görüştuğünü, bu gorüşmede Avrupalılann anlaşmaya "büyük bir korku ve kaygı ile" baktıklannı anladığını söyledi. Dışişleri BakanlığYndan başka NATO Başkomutanlığı görevinde bulunmuş olan Haıg "Bu anlaşma, Avrupa'nın caydmcı gücüniı ortadan kaldırarak, yaşlı kıtada bir savaş çıkması olasılığını artlıracaktır" dedi. Eski Dışişleri Bakanı, orta ve kısa menzilli fuzelerîn kaldırılmasından sonra, Avrupa'nın savunmasında stratejik fuzelerin (uzun menzilli) daha fazla ağırlık kazanacağını ileri sürdü. Aynı toplantıda konuşan Senato Cumhuriyetçi lideri Bob Dole ise anlaşmanın Senato'da onaylanmasının denelleme konusunun ayrıntılı ve doğurucu biçimde saptanmasına bağlı olduğunu söyledi. Ancak Dole, anlaşmayı "doğru yolda atılmış bir adım" olarak nitelendirdi. Orta ve ortakısa menzilli fuzelerin (INF) karşılıklı olarak yok edilmesi konusunda ABD ve Sovyetler Birliği arasında geçen hafta "ilke anlaşması"na varılmasına rağmen, Moskova ve Washington'un uzlaşma sağlayamadığı iki konu hâlâ çözüm bekliyor. Fuzelerin nasıl bir takvime bağlanarak yok edileceği ve ta Astan yüzünden pahalı ABD'nin "Savunma Güvenliği Yardımı" adı altında, "dost ve müttefîk iilkelere" verdiği paralar, Silahh Kuvvetlerin gerek duyduğu silah ve çeşitli mallann sadece Amerikan piyasasından alınmasında kullanılabiliyor. Yardımı oluşturan paralar, "Askeri Satış Kredileri" ve "hibe yardımı" biçimlerinde, Kongre'nin kabul ettiği mikiarlar ve oranlar üzerinden veriliyor. ABD, geçen yıla kadar Askeri Satış Kredileri'ne yüzde 14 faiz uygularken, geçen yıl bunu yüzde 7.5'e indirmişti. Bu faiz ve kesintilerin üzerine ABD Savunma Bakanhğı'nın yüzde 3.1'i aşan oranda zam yapması, silah ve askeri malzeme üreten 21 büyük şirketin tepkisine neden oldu. Dev silah şirketleri, bağlı bulundukları Amerikan İhracat ve Güvenlik Yardımları Derneği aracıhğı ile Savunma BakanlığYna gönderdikleri yazıda, zam yuzünden askeri yardım programından yararlanan ülkelerin daha az malzeme satın alabileceklerini belirterek, kararı eleştirdiler. Türkiye, kaba bir hesapla ABD'den aldığı her bir dolarhk askeri krediye karşıhk, geriye yaklaşık uç dolar ödüyor. Bu hesabagöre, Türkiye 30'Eylül 1985 tarihi itibarıyla almış olduğu 1 milyar 874 milyon dolar tutarındaki Askeri Satış Kredileri'ne, 1995 yıhna geldiğinde 3 milyar 243 milyon dolar faiz ödeyecek. Ana parayla birlikte Türkiye'nin 1995'te ABD'ye geri ödemek zorunda kaldığı miktar yaklaşık 5 milyar 118 milyon dolara ulaşacak. Dışişleri: Lojistik destekte sorunyok rafların anlaşmaya uyup uymadığının nasıl denetleneceğini belirlemek uzere Sovyet ve ABD'li gorüşmeciler, bu ayın sonunda Cenevre'de yeniden bir araya gelecekler. AA'nın haberine göre görüş ayrılığı bulunan konularla ilgili bilgi veren bir Amerikalı görüşmeci, bu tür sorunların karmaşık olduğunu, ancak teknik ve "çözülebilir" nitelik taşıdıklarını söyledi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) NATO ve Varşova Paktı arasındaki bir savaşta Türkiyeye gelecek dış takviye kuvvetlerine sağlanacak lojistik destek anlaşmaları konusundaki görüşmelerde son aşamaya gelindi. Teknik nitelikteki bu anlaşmaların müzakereleri sırasında egemenlik hakları veya denetim ile ilgili sorunların soz konusu olmadığı belirtildi. Dışişleri Bakanlığı'ndan dün yapılan bir açıklamada, şu bilgiler verildi: "Dış takviye kuvvetlerinin bu NATO planına uygun görevleri gerektiğinde yerine getirebilmeleri için, öncelikle kendi lojistik destek ihtiyaçlannı tespit etmeleri, diğer yandan da takviye alacak müttefik ülkenin bu kuvvetlere sağlayacağı desteği belirlemesi gerekmektedir." Açıklamada, bu tur takviye kuvvetleri kabul eden ülke durumunda olan Türkiye'nin 1982 ve 1984 yıllarında bu konuda anlaşmalar imzaladığı bildirildi, "Söz konusu anlaşmalann yürürlüğe girmeleri için gerekli teknik düzenlemeler üzerindeki çalışraalar halen devara etmekte olup, nihai aşamaya gelinmiştir" denildi. Ankara ile Washington arasında, basında çıkan haberde müzakerelerine dört yıl önce başlanan "ev sahibi destek ülke anlaşmasT'nın takviye güçlere sağlanacak lojistik destek için yapılacak inşaatlann ve bunların denetiminin hangi ülkenin kontrolünde olacağı konusunda odaklaştığı ifade edilmişti. Türk tarafının bunun bir egemenlik hakkı olarak gördüğü, bu nedenle söz konusu kontrolün kendisinde olması gerektiği görüşünde olduğu bildirilmişti. TASS'ın yorumu Sovyet resmi haber ajansı TASS, ABD ile Sovyetler'in, bir silahsızlanma anlaşması yapmak için ilke anlaşmasına varmalarına rağmen, ABD'nin yüruttüğü stratejik savunma girişimi projesinin, daha geniş çapta silahsızlanmaya gidilmesinin önundeki en büyük engel olduğunu bildirdi. TASS, orta menzilli fuzelerin kaldırılması için anlaşmaya varılmasının, uzay silahları ile stratejik silahların da kaldırıiabileceği yolunda umut \erdiğini, ancak ABD Başkanı Ronald Reagan'ın, Yıldız Savaşları adıyla da bilinen projeyi "feda etmeye isteksiz" olduğunu belirtti. Bu arada ABD ile SSCB'nin, orta menzilli fuzelerin sokulmesi için ilke anlaşmasına varmasından sonra, süper güçlerin heyetleri, İsviçre"nin Cenevre kentindeki silahsızlanma görüşmelerine dün yeniden başladılar. (Baştarafı 1. Sayfada) Büyükelçilik sözcüsü de Fransız bağımsız nükleer gücünün orta vadede tartışma konusu edilmesinin söz konusu olmadığını, ancak uzun vadede Paris'in silahsızlanmayı engelleyen güç olarak gözükme istemeyeceğini sandığını belirtti. Bu arada Shultz Şevardnadze anlaşmasının ardından olumsuz acıklama yapan ilk Batılı devlet adamı olan Fransa Başbakanı Jacques Chirac, dünkü Le Figaro gazetesine verdiği demeçte, "Bonn ile Paris arasında askeri işbirliğinin geliştirilmesi" üzerinde durdu. Geçen aylarda Federal Almanya Başbakanı Helmut Kohl'un iki ülke arasında ortak bir tümen kurulması önerisini ima eden Başbakan Chirac, "somutlaşmadığı takdirde simgeselden öteye gitmemeye mahkum ortak girişimler" gerçekleştirme çağrısında bulundu. İrangate "Avrupa füzelerinin karşılıklı imhası" anlaşması, Fransa'da genellikle Başkan Reagan'ın, îrangate'in olumsuz etkisini silme amacıyla kabullenmek zorunda kaldığı bir anlaşma olarak değerlendiriliyor. Savunma Komisyonu Başkan Yardımcısı ve Chiradın başkanı olduğu RPR milletvekili Jacques Baumel anlaşmayı "Sovyet diplomasisinin zaferi" olarak niteledikten sonra "Gorbaçov, Reagan'dan almak istediğini sonunda elde etti. Avrupa savunması hiçbir karşı guvence sağlanmadan Sovyet konvansiyonel üslünlüğüne terk edildi" dedi. Dış politika konusunda Fransa'daki en muhafazakâr çevrelerin temsilcisi olarak bilinen Baumel, "Bir Fransız Alman askeri örgütlenmesi her zamankinden çok gereklidir" dedi. Le Figaro gazetesinin Washington muhabiri Pierre Bocev de "Avnıpa füzelerinin imhası anlaşması kaderin garip bir cilvesi olarak iki süper devletin daha da fazla silahlanması ile sonuçlanacak" ifadesini kullandı. Başbakan Chirac, geçen haf Pazarlık korkusu ta sonu Kohl ile yaptığı görüşmeden sonra, iki lider arasında silahsızlanma konusunda tam bir görüş birliği olduğunu söyledi. Chirac, "Yedi ülkenin üye oldugu Batı Avrupa Birliği'nin bir Avnıpa savunması misakı yayımlaması gereğine geçen aralık ayında işaret etmiştim. Temel prensipleri vurgulayan bu metin, Avrupa'nın sesini duyurmaya yarayacak. Bu adımın önümüzdeki ay atılacağına inancım güçlüdür" dedi. ÖZCÜRLÜK t DEMOKRASİYİ ÇİZMEK... SELDA BAĞCAN "* BEYOĞLU ATLAS SİNEMASI 3 EKİM 1987 • 21.15 • GİŞE TEL. 143 75 76 (Baştarafı 1. Sayfada) zili nükleer silahlar konusunda varılan anlaşmasını "akılca" bulmadığına ve "şüpheli" gördüğüne ilişkin iddiaları ise reddetti. Avrupa'daki orta menzilli füzelere ilişkin girişimlerin yeterli olduğunu, "daha ileri" gidilmesini uygun görmediğini belirten Başbakan Thatcher, geleneksel kuvvetler söz konusu olduğunda Avrupa'nm hiçbir zaman Sovyetler Birliği ile boy ölçüşemeyeceğini söyledi ve "Bu nedenle Avrupa'da ABD'ye ait nükleer silahların bir kısmını tutmalıyız. Ayrıca, İngiltere'nin caydıncı nükleer gücünden asla vazgeçmeyeeeğim" dedi. Thatcher, "Savunmayı bir bütün olarak gormek zorundayız. Hiç olmazsa kimyasal silahlar yasaklanıncaya ve geleneksel silahlarda da yaklaşık bir denge sağlanıncaya kadar nükleer silahları daha fazla azaltmamalıyız" dedi. "Sovyetler Birliği'nin dış siyaseti değişmemiştir. Sosyalizmin bütün dünya için hâlâ tek doğru sistem olduğunu savunuyorlar" diyen BasüdK<uı Thatcher. bu gorüşlerini perşembe günu Batı Berlin'de toplanacak olan Avrupalı muhafazakârlara da aktaracak. Ana muhalefet Işçi Partisi sözcüsü "George Foulkes", başbakanın görüşlerini, "Thatcher, nükleer silahazlanmada iierieme sağlanmasının önüne engel olarak dikiliyor" şeklinde eleştirdi. Thatcher
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle