23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
29 HAZİRAN 1987 HABERLERİN DEVAMI CUMHURİYET/19 Özal: Ana muhalefet,sık sık Kder OKTM AKBAL (Baştarafi 2. Sayfada) manlarına bırakılmış oldu böylece... 27 Mayıs 1960'tan sonra Devlet Başkanı Gürset'in girişimiyle bu kez Halkevleri Derneği kuruldu. Önce adı Küttür Dernekleriydi, sonra Halkevleri'ne dönüştüruldü. Ben de 1960'dan sonraki halkevcilik çalışmalanna katılanlardanım. Istanbul'da Koordinasyon Kurulu'nda görev yaptım yıllarca.. Artık eski gücü kalmamıştı. Halkevleri'nin, geliri yoktu, devlet desteğinden yoksundu, 1965'ten sonra işbaşına gelen sağcı yönetimlerin baş hedefiydi. İlle bir yanhşını yakalamak, ille bir kötüluğünü görüp göstermek çabasındaydı kimı çevreler... Kadri Kaplan, Ahmet Yıldız, Ceyhun Atuf Kansu, Suphi Karaman, Mithat Özdeş gibi Atatürk devrimine inanmış kişiter Halkevleri'nde gorev yaptılar. Bu dernekleri 1980 yılının 12 Eylül'üne dek ayakta tutabildiler. Sonra yetii yersiz suçlamalaria bu güzel kuruluşlar kapatıldı. MGK'nin 7 nolu kararıyla çalışm<»ları askıya alınan Halkevleri'nin yöneticileri mahkemeye verildi, içlerinden tutuklananlar oldu. Genel Başkan Ahmet Yıldız'ın aylarca hapiste kaldığını anımsayanlar bulunur. Ama hak eninde sonunda yerini bulacaktı. Nitekim öyle oldu. Ankara Sıkıyönetim Mahkemesi'nde açılan dava sonunda Halkevleri'nin kapatılması hakkında istem reddedilmişti. Şimdi de Yargıtay 1. Dairesi'nin kararında "Halkevlerı'ntn tüzel kişiliğinı ilgilendiren amaç dışında herhangi bir konumu ve eylemıne rastlanmadığı" belırtılmıştir. Yöneticileri de aklanmıştır. Halkevleri yenıden açılacak. Bu, devrimcileri sevindirecek bir haberdir. Ankara Emniyet Müdürlüğü, Halkevleri Derneği1 nin çalışmalanna izin verdiğine göre en kısa sürede Atatürkün emaneti olan üç küttür kuruluşurtdan bıri, Halkevleri bağımsız bir dernek olarak çalışmaya başlayacaktır Eski bir Halkevci olarak bu sonuçtan büyük sevinç duyduğumu beiirtmek isterim. Halkevleri'nin yasal yoldan yeniden kuruluşunu öteki iki Atatürk kurumunun, Dil ve Tarih Kurumlan'nın izlemesini de beklemek hakkımızdır. Atatürk'ün yaptığı, yarattığı her şeyin bir anlamı, bir önemi vardtr. Bunu artık herkesin anlaması gereklidir. Yanılgılardan dönmek de bir çeşıt erdem sayılır. (Baştarafi 1. Sayfada) söz verilmesini istedi. Bunun üzerine kursuye gelen Turgul Özçelik, kooperatif yönetimini eleştirerek özal'dan göruşme istedi. özçelik'in konuşması sırasında bu kez Koç ve yönetim kunılu üyeleri yuhaladılar. Evren Paşa'nın konnşmaları renkUydi" dedi. Feshedilen HP'nin eski Genel Başkanı Necdet Caip'in "Bogaz Köpriisıi'nü sattırmam" sözüne de değinen Özal, şunlan söyledi: "'Sattırmam' dedi. Şimdi kendi de kayboidu. Yok ortalarda. Onun partisi de degişip durınor. Bir lider gidiyor, obunı getiyor. Bakalım oe olacak? Halla kendilerine 'Yahu siz ne bicım partisıniz? Boyuna değişip duruyorsunuz. Her butçe muzakerelerinde başka bir lider çıkıyor karsımıza' dedim. Siz bir otunın İKİe yerinize." Eski başbakanlardan Adnan Mendcres ile bakanlan Fatin Rustu Zorlu ve Hasan Polatkan'ın naaşlannın lstanbul'a nakledıleceğıni soyleyen özal, böylece bir dönemin yaralarının sanlacaŞını kaydetti. Ülkenin bansa gereksinimi olduğunu ve anarşının denendiğinı vurgulayan Özal, "Tecrüoe ellik de ne oldu? Geleeek gnnlerde eskiye döniış yapmayın. Kimseoin yapacagını da zannMmiyonım" diyerek referandum konusuna değindi. Başbakan özal, daha sonra bazı uyelerin tapulannı dağıtırken sohbet etti. Bir vatandaşın bir kız, bir erkek iki çocuğu olduğunu belirtmesi üzenne özal, "Hah. Tam Evren Paşa'nın istedigi gibi" diye konuştu. özal, tapu dağıttığı üyelere genellıkle nuaşlannı sordu, düşük olduğunu görünce de bu kez katsayı ve yakacak artışından sonra maaşlannın arttıguu söyledi. Güvenpark" kampanyasını yürüten grup üyelerinden biri ile de sohbet etti. Özal, önümüzdeki günlerde parkta otopark yapımına karşı çıkan grup temsilcileri ile Ankara Belediye Başkanı Mehmet Aitınsoy'u önumuzdeki günlerde çağıracağını ve yanında tartıştıracağını söyledi. Özal,"Kampany^nın pantsını nereden bulnyorsunuz" dı>e sordu. Rozel satışından gelir elde edildigini ve bu paranın da mahkeme masraflarına yatırıidığının aktanlması uzerine Özal, "Fon yaratmayı bizim fonlara baka baka ogrendiniz. Para istemek jerine böyle sanlı) eşilli rozetler vennek daha sevimli bir iş" dedi. Özal, ANAP Istanbul Mületvekili Ereöment Konukman'ın da söz konusu rozetlerden taktığını görünce, "Bak sana beyazını vermişler" diye espri yaptı. Çankaya Belediye Başkanı Erdoğan Yavuzlar da kampanyayı desıeklediğini belirterek grup uyelerine çocuklara dagıtmalan için 500 balon yardımında bulunacaklarını ifade etti. •• Demokratikleşmenin Bedeli... (Baştarafi 1. Sayfada) ABD Dışişleri Bakanlığı'nın biryetkilisi, yaptığı resmi açıklamada şoyie demiştir: "Başkan Reagan, Güney Korefde hükümet ve muhalefetin ülkenin içinde bulunduğu politik krize bir çözüm bulacağını umuyor. Bu umudu Korelilerin de tasıdığına inanıyoruz. Sadece muhalefet liderterinin evlerinde gözetim altında tutulmalarına karşı olduğumuzu belirtmekle kalmadık, politik haklann verilmesi konusundaki görüşümüzü de ifade ettik." İnsan haklannı ve demokratik değerieri her zaman hiçe saymış bir rejimi yıllar yılı desteklemiş olan VVashington'daki bu hava değişimi, ister istemez akla Filipinler'i getirmektedir. Diktatör Chun Doo Hvvan'ın sonu Filipinler diktatörü Marcos'a mı benzeyecektir? Amerika, demokrasiye dönük muhalefetin gittikçe yükselmesi üzerine Marcos'un altından iktidar koltuğunun çekilmesini zorlaştırmaktan kaçınmıştı. Reagan yönetiminin, bugün için, Güney Kore'deki diktatörlüğün zamana yayılarak kontrollü bir biçimde çözülmesinden yana olduğunu gösteren belırtiler az değildir. 1988 yaz olimpiyat oyunlanna ev sahipliği yapmaya hazırlanan Güney Kore'yi, Amerika bu açıdan da sıkıştırmaktadır; zira olimpiyatiara dönük şu ya da bu ölçüde bir boykot eylemi Seul : deki rejimin canını çok yakabilir. Güney Kore'deki gösterilerin etkisi kendini diktatör Chun Doo Hwan üstünde de belli etmiştir. Önceki gün yapılan resmi açıklamada anayasa değişikiiği konusunda muhalefetle görüşme masasına oturulabileceği ilk kez ifade edilmiştir. 1948'den bu yana devlet başkanlığının barışçt bir biçimde hiç el değiştirmediği Güney Kore'de değişim her seferinde darbe ya da suikast sonucu gelmiştir diktatörlüğün çözülmesi, hiç olmazsa bundan sonra sancısız ve acısız biçimde gerçeklesebilir mi? Örneğin 1975'te Franco'nun ölümüyle birlikte İspanya'da demokrasiye jeçiş, tereyağından kıl çeker gibi olmuştur. Ustelik Güney Kbre1 de, ekonomik temelin, tıpkı İspanya'da olduğu gibi hayti sağlam ve halkın maddi refah düzeyinin de hayii yüksek okJuğu bilinmektedir. Ama ne var ki iki ülke arasındaki bazı farklar, Güney Kore'de demokrasiye bu tür bir geçiş konusunda insanı pek iyimser kılmıyor. Bu farklardan birjncisi ülkenin ve ulusun bölünmüşlüğüdür. İkincisi, demokrasi küttürü ve birikimi açısından Güney Kore'nin ispanya'ya göre geriliğidir. Güney Kore de eninde sonunda demokrasiye geçecektir. Sıvilleşme ve demokratikleşme süreci işlemeye başlamıştır. En temel insan haklarının ve özgürlüklerin hiçe sayıldığı açık bir dönem, bu ülkede de tarih olacaktır. Bundan hiç kuşkumuz yok! Ama güzel bir geleceğin de ödenmesi gereken bir bedeli vardır; kaçınılması olanaksız bir bedel... Hızır gibi Başbakan Turgut Özal da konuşmasında kooperatifteki yolsuzluk iddiaJannı bıldiğini ve konuyu inceleteceğini söyledi. özal, vatandaşlann ev sahibi olmasından duyduğu mutluluğu dile getirerek, belediyelerin güçlenmesinin yararlarından söz etti. özal, konut politikası ve işsizliğin önlenmesi konusunda yapılanlan anlattıktan sonra "Kedi uzanamadığı cigere pis dermiş, diyoriar ki bu belediyelerin çoğuolugu parayı çarcur edi\or. Birkaç tane bo>le bdediye varsa üzerine gküyonız. Yolsuzluklann uzerine uzerine Hızır gibi gideriz" bıçiminde konuştu. Kentlerin insanların mutlu olması halinde guzel olacağını vurgulayan özal, kamuoyunda FakFukFon olarak adlandınlan Sosyal Dayanışmayı Guçlendirme Fonu'ndan yapılan yardımları anlattı. Bir vatandaşm ev kiralannın yuksekliğinden yakınması uzerine Özal, "Ev yapıp kir» derdinden kurtarmaya çalışıyonız" yanıtını verdi. Atatürk Barajı'nın yapım çalışmalanna da değinen özal, "Hiç su bınkmasak iki senede dolar, ama aşagıyı da KerbelaŞa dondurmeyelim. Biraz su bırakacagız. Atatürk Barajı dört senede dolacak" dedi. Ozal, barajın önümüzdeki yıl su tutmaya başlayacağım belirtti. Bir vatandaşın, "Su bırakmayahm" diye bağırması üzenne özal, "Sen polilika yapıyorsun" diye güldü. Unıg'un (Baştarafi 1. Sayfada) derek emeklilik isteminin tek taraflı bir irade beyara olduğuna dikkati çektiler. Yetkililer, Uruğ'un emeklilik istemine ilişkin bir kararname hazırlanmasının da söz konusu olmadığını, bu nedenle Orgeneral Uruğun emeklilik istemini bildirmesinden sonra emekliye aynlmasını, devletin önlemesinin hıçbir biçimde mümkün olmadıSını ifade ettiler. Orgeneral Üruğ, Genelkurmay Başkanlığı'nı 2 temmuz günü törenle Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Necdet Öztonın'a devredecek. Kara Kuvvetleri Komutanlığf na da Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Necip TorumUy'ın getirilmesi Dekleniyor. Güvenpark ve ögrencıler Butun gun neşesini kaybetmeyen özal, Çankaya Belediyesi'nin ünıversite sınavına giren adaylara "döner, •yran" ikram ettiği Güvenpark'a da gitti. özal, Guvenpark'ta öğrencilerle sınav konusunda sohbet etti ve öğrencilere ikram edilen dönerin tadına baktı. öğrencüer özal'a teşekkür ettiler. Bu arada özal, "Otopark degii Mardin'in 3 köyüne baskın (Baştarafi 1. Sayfada) boş olmadıgını ispatladık. Yine de ispatlanz. Bir a> sonra yine buradayız" dedikleri belirtildi. Xöylülerin kendilerine destek vermelerini de isteyen bölücülerin kaçtıkları yöne doğru sevk edilen birliklerin, op>erasyonlannı sürdurdüğü bildiriliyor. Teröristlerin yakalanması için yürütülen aramalar, özellikle sınıra yakın bölgelerde ek timler de gönderilerek sürdurülüyor. Hakkâri'nin Beytuşşebap ilçesi yakınlannda 12 Mart 1987'de çıkan çatışma sonrasında ölü olarak ele geçirilen PKK Uludere bölge sorumlusu Hüseyin Sarıçicek'in üzerinden çıkan notlar, deşifre edildi. Şifrelerden birinin, "gazetelere ve önde gelen temsilcflerine yönelinecek ve acilen bir aşiretin reisi hedef alınacak" bıçiminde olduğu be lirlendi, gazeteci Mehmet Çağdaş'ın evine saldın düzenlenmesi ve Batuyan aşireti reisi Sait Demir'in öldurüJmesi, "PKK'nin çözülen şifrelerdeki planı uygulaması" olarak değerlendirildi. Ytireklerde yanan (Baştarafi 14. Sayfada) rikalannda her karış toprağında özgürlük içinde yapabilme umudu ve dileğiyle Cumhuriyet okurlanna içten dostluklanmı yoUuyorum. Röportaj içinde onun tüm kimligi ve kisiliği var. Aynı koğuşta kalıyoruz. Cezaevlerinde siyasiler çok şeylerini paylaşıyorlar. Acılan, sevinçleri.. Biz de koğuşumuzdaki 8 arkadaş ortak yiyip içiyoruz. Selim de bunJardan biri. Tabü gece gündüz birlikteyiz. Aynı türküleri söylüyor, aynı karavanaya kaşık sallıyoruz. Yunus Nadı Yanşması'nın ilanını gazetede iik gördüğüm andan itibaren, cezaevi gençliğinı tanıtacak bir röportaj yapmaya karar verdim. Selim'i tanıdığımda, bir dönem gençliğjni simgeleyecek kişiyi bulduğuma inanmıştım. Bütün sorun, onu ikna etmekti. Birkaç günlük konuşmadan sonra, düşünüp kabul etti. öyle pek konuşmayı sevmeyen birisi. Deftere arasıra yazdığı günlük (Baştarafi 15, Sayfada) Cezaevinde büyüyen ler çok hoşuma gitmişti. 7 yıldır içerdeydi. 16 yaşından beri yatıyordu. ldama mahkum olmus ve son yıllann bütün acımasızlıklannı yüreğinde, bedeninde yaşamıştı. Kendini bu dönernde yetiştirmiş, kişilik olarak olgunlaşmış, bilgi ve kültür düzeyi yukselmişti. Liseyi bitirmeye bir dersi kalmış, üniversite sınavlannın ilk basamağında ülke çapında ilk yüzde 13'e girmişti. Röportajı yapıp bitirdikten sonra, koğuşta benzer anılan ve deneyleri yaşamış arkadaşlara okuttuk, hepsi kendinden bu öyküde bir parça bulduklannı söyledi. Onu, şu anda içerdeki gençliğın simgesi saysak yalan olmaz. Tabii en önemlisi Selünlerin acılarının, sıkıntılarının, yoksunluklannın henüz biunediği gerçeğidir. Bu röportaj da bir anlamda sona ermedi. O kahrolası demir kapılar açüana kadar da sona ermeyecek. lçeriden dısanya, bütün yokluğa rağmen büyuttüğumuz karanfil dalları volluyoruz. Evren Paşa'nın konuşmalan özal, televizyonun renklı yayınlar yaptığını anlaürken, "Şimdi TV'nin tüm yayınlan renkJi. Eskiden sade Selim'le sohbetimizın sonuna yaklaştığımızı hıssediyorum. Gümbürdeyen bir yürek, öğrenmeye aç bir kafa, sevdiklerine özlem dolu bir genç, bir yanıyla gyruJ gürUl, bir yatuyla çıplak, yalçın daglardaki kayalar kadar yalnız • e sessiz. Çok seyfer soyHiyor, büyüklerine, kucüklerine, toplumumuza, yüV reğimize kazımamız gereken. Her şeyi silindirle ezıp un ufak ettiklerini sanan kafalara da bir $eyler anlatıyor. Tekrar sevdiğini soruyorum. Hâlâ o sevgilı var mı, yoksa yitip gitmiş mi? tnsanın içine işleyen bir duyarlılıkla anlattı. Başında kavak yelleri bile esraeden, içeri düşmüş yüreğin öyküsunü ben de size aktarıyorum: "1980 yılının eylülu ve sonrası kuşku ve korkuyu en fazla hissettığim aylardı. Her an bir yerlerden geliverecek acımasız bir darbe beküyordum. Zaten toplumsal sorunlara şu ya da bu noktada mudahalede bulunmuş her insanın ortak beklentisiydi bu: "Birgün ansızın ürkütücü bir belirsızliğe doğru almıp göturulmek. Hafta sonlan matematık dersleri almak için okuduğum kasabadan memleketime dönuyordum. Araiık ayının başında ijte böyie bir öğle sonrası, onunJa okulun önünde buluşup bizim eve gittik. Bir şeylerin kopmak uzere olduğunu hissetmiştım ki, evden çıkarken omuzlanndan tutup, alnına küçük bir öpücük kondurmayı düşünmüştüm. Bu düşunce beni çok heyecanlandırmış olsa gerek, demledığuni sandığım çayı bardaklara dökunce, sıcak sudan baska bir şey olmadığı anlajıldı. Onun alayla güluşüne ben de katıldım. Evden çıkarken duşünduğümü yapamadım. Onu alnından öpemedim. Geleneksel ahlak anlayışım canlanıvermişti. Güvenini kötuye kullanmış olurum diye vazgecmiştim. Bazen kendıme çok kızıyorura. tki gün sonra arandığım haberini aldım. Yakalanma tehlikesini göze ahp hemen memlekete geri döndum. Okula geliş yolunu bildiğim için onu bulmam zor olmadı. Hafıfçe yağmur yağıyordu. Yağmur huznü arttırır bende. Neyse, elindeki şemsiyeyi alıp sağ yanına geçtım. Nedense, o sol tarafuna gecmeden yuruyemezdim. O kadar çok birlikte yurümüştük ki, kımin nerede duracağı bile alışkanlık yaratnuştı. Düşuncelerim darraadağın... Uygun sözcükler bir türlü gelmıyor aklıma. Sonunda tum gücümu toplayıp aranmaya basladığımı, içeriye girebileceğimi ve bunun çok uzun sürebileceğini anlattım. Bunlan hangi sözcüklerle dile getirdim bilemiyorum. Arkadaşlığımızı bitirmeraız gerektiğinı söyledim. tlk tepkisi susmak oldu. Kahredici bir suskuniak. Yüzune bakamıyordum, ama kaslarının çatıldığını, hafıften yüzünun kızardığını, kaçak bir bakış anında fark ettim. Kendı duygulanmı hiç ammsamıvorum. Sessizliğin ardından, 'böyle bir şey bekliyordum zaten' dedi. Demek herkes gibi o da bir seyler bekliyormu;!' Artık öykünun sonuydu. Selim'in uzun yolculuğu başlıyordu. Sevgi, bir yere bırakılmak zorundaydı. O öyle duşunmuştü. Yüreğinı yakan bir kararı vermiş, zincirli bir özgurlük kazanmıştı. Neden bırekün? Yuregini oasıl bastırdın? "Sonraları bu soruyu kendi kendime defalarca ben de sordum. O zaman verdjğun yanıt şuydu: Önumde gerçekten zor vülar vardı. Zorluklaruna kimseyi ortak etmek istemiyordum. Daha önce iki ay cezaevinde kalmış, onun ne kadar uzuldüğunü kendi gözlerimle görmuş, çıktığımda diger arkadaşlardan dinlemiştim. Bugun böyle davıanmış olmakla doğru yaptığıma inanıyonım, ama pismaniık da duyuyorum. Doğruydu. Çunku, eğer böyle bir karar almadan ıçeri girseydim çok yoğun bir sevgiyle ona bağlanacaktım. Yaunlar bilir, böyle bir bağın ne anlama geldiğini. Duygular öyle yoğundur ki, dışandan beklenraeyen bir haberin gelmesine katlanmak, bu yüku taşıyabümek için omuz gerek, yürek gerek... Ben riski goze alamadım galiba. Pişmanhk duyuyorum, çünku bu acımasız koşullarda, sevgisızlik ağır bir yük. Dokunmasan da görmesen de dışanda seni seven, seni duşunen, senin sevdiğin birisinin olması gerçeği insana guç "erıyor. Böyle bir duygu cezaevinin buz gibi hücrelerinde bile ısıtabilir >oireğı. • Bir yanımla kendimi binlerce yılhk mutlulukların, heyecanların içinde hissediyorum. Dıinyanın dort koşesinde ya^amı güzelleştirme düşunu bölüştuğüm milyonlarca insan olduğunu bilmek bana güç veriyor. Bir yamm alabildiğine kalabalık. Bir yanım yapayalnız. Duygularım, düşuncelerim, en kuçük olayda binlerce tatlı çagnşımla durmaksızın sevgi uretirken, bunu bir insana aktaramamanın yükü... Sevda tutkusu, âşık olma ihtiyacı bu. Kuş cıvıltılarını dinlerken, göğü yakalama aşkı, hep o eksik ve topal yanımı hatırlatıyor. Sevgiyi susmak çok zor. Aynlmadan önce elimı uzattım. Son bir kez elini sıkarken, yıllarca yetecek türden derin bir nefes aJır gibi, uzun uzun gözJerine bakmak istedim. Gözlerini kaçırdı. Elini bir süre bırakmadım, ama gözlennı yakalayamadım. Okula giderken arkasından bakıp kaldım. 20 gün sonra cezaevine girdim. Mektupta arkadaşlığımızı, konuştuklarımızı unutmamasmı, beni unutmasını yazdım. Mektubun sonunda ilk ve aynı zarnandason ''efa 'seni sevivorum' demiştim" ü bir işçidir. Gri çalışkandır. Üretkendir; iş yapmayı sever. Yorulmaz! Canlılığın, hareketin rengidir gri... Gri binlerce iş yerinin, büronun, dükkânın, işletmenin, alışveriş merkezinin, fabrikanın, sanayi sitesinin, barajın, tersanenin, şantiyenin, deponun ana yapı malzemesi çimentonun rengidir. jk J V Çimentaş, işte bütün bunlan bilerek, 34 yıldır çimento üretir. Yaşama, yapı sanatına sağlamlığı güveni getirir. I I Gri, yapı sanatının rengi; Çimentaş, bu sanatm ülkemizdeki kaynağıdır. B. TRAVEN GECE ZIYARETÇİSI ÇtMENTAŞ TEL Gece Ziyaretçisi B. TRAVEN Türkçesu Okay Gönensin Oda Vayınları IZMİR ÇİMENTO FABRİKASI TURK A.Ş. MEflKEZ BURO ŞAIR EŞBEf BULVARI 27n 35210 ALSANCAK IZMIB TEL 25 85 00 |8 HAT) TELEKS 53434 OTABTB FAKS 14 36 40 FA8RIKA KEMALPASA CAOOESI 35070 ISIKKENT IZMİR 16 10 40 (4 HAT) TELEKS 53435 ICSM TR FAKS 16 10 40 (DAHILI 80)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle