19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER bu yasaklar sayesınde bu koltuğu elde etmiştir. Aslında koltuklarının devamını da yasaklara bağlı göruyorlar. Bu inkâr edilebilir mi? Zora davanan yasaklar sayesinde iktidar olmak ve iktidar olmaya devam etmek, övunulecek, gurur duyulacak bir şey değildir. Onun için de ulkede rejim işlemiyor. Halk, hayatından fevkâladeşikâyetçıdır. Ben kendim için hiç kimseden bir şey istemedim ve istemem. Sadece ulkemin demokrası ile idare edilmesinin ve refah ıçınde olmasının mucadelesıni yaptım ve yapmaya devam ediyorum. (...) Aslında hakka, hukuka, adalete ve vicdana aykırı bulunan yasaklara dayanarak, ülkede iktidar olmayı içlerine sindirenler bu gurur kırıcı durumdan kendilerini kurtarmanın yolunuaramalıdırlar. Kalkacak olan, yasakiar değil, bu iktidarın uzerindeki "ayıp"tır. Golgelı iktidar ne kadar dirense, bir yerden itibaren gâsıp duruma düşmekten kendini kurtaramaz. (...) Anayasanın nasıl değişeceği meselelerine gelince; bu husus aynı anayasada tarif edilmiştir ve 175. madde onun için tanzim olunmuştur ve referandumdan geçmiştit. Şimdi bu maddeye uvmak varken, sadece geçici dörduncu maddenin kalkmasını onlemek için yeni yollara başvurmak, bahaneden ibarettır ( ..) Yasakları muhafaza etmelerı kendı korkaklıklanndarjdır. Korkunun ecele faydası yoktur." *** Duellonun bırincı raundu burada bitı>or. Teslım etmek gerekır kı, gerçek, mantıksal, hukuksal duşunceler açısından Demirel, bu bırincı raundu 1Okazanmıştır. Az çok uzun yer tutan ve "aba altından sopa" konusunu ele alan ikinci raundu gelecek söyleşiye bırakayım. NOTLAR Bu vesile ile şunları not etmek istiyorum: 1) Devlet Guvenlik Mahkemesi karşısında başları umacı gibi ortülu ımam hatiplı genç kızlann sanık sandalyesindeki resimlerini gorduğum zaman, eski bir oğretim uvesi olarak içim burkuldu. Çunku sanık sandalyesinde oturması gereken kişiler bu çocuklar değil, kafalannın içini ve dışını karartıp onların bu kılığa burunmesine ve o sandalyeye suruklenınesine neden olanlardır. Yazık değil mı bu çocuklara?... 2) Yine gazetelerde, dipçikli Mehmetçiklerle genç universitelilerin, neredeyse düşman gibi, karşı karşıya gelmiş resimlerini görunce yıne universitenin emeklı bir oğretim uyesi olarak, derin bir üzüntuye kapıldım ve duşundum: Yöneticilerimız hiç genç olmadılar mı? Hak aramak, dilekçe vermek, 12 Eylul oncesine donmek demek değildir. Eğer yaşamak istiyorsak, dinamik ruhlu, duşunen, kafası işleyen bir Ataturk gençliği yetiştirmek gerekir. Mıymıntı bir gençlik, geleceğımizin güvencesi olamaz. Koskoca bir ülkede bir kışla disiplini kurmak hulyasından ne zaman vazgeçeceğiz, bilemiyorum; daha doğrusu yoneticilerimiz bunun olanaksız bir ış olduğunu ne zaman anlayacaklar? 3) Aralarında ulke içinde ve dışında çok tanınmış aydınlarımızın da bulunduğu yuz binlerce kişinin pasaport alamadığını yine gazetelerde ve köşe yazılarında bkudum. Sevgili Ali Sirmen'ın yazısı gerçekten çok dokunaklı ve anlama yeteneği olanlar için çok anlamlı idi. Pasaport alamayan kişilere Turk vatanı kocaman bir hapishaneden başka bir şey değildir. Yurutme organının siyasi nedenlerle bu kişilere boyle bir ceza vermeye ne hakkı var? Kendi yurttaşını bütun dunya ulkelennde Turk pasaportu ile göğsunü gere gere, serbetçe gezme hakkından yoksun bırakan bir hukümetın, ne "Bizim rejimimiz demokratiktir" demeye ne de Avrupa Topluluğu'nda yer ıstemeye hakkı olur. Bırakalım artık bu eski yontemlen!.. Sovyetler bile yavaş yavaş bırakıvor Bu vesile ile Sa>ın Mehmet Başaran'ın yeni çıkan bir çırpıda, fakat üzıilerek okuduğum 'Yasaklı' adındaki kitabını butun okurlanma tavsiye ederim. Yukanda kendilerinden söz ettiğim sağcı liderler, iktidar için söz duellosuna tutuşacaklanna, böyle kitaplan ibretle okuyarak biraz da boyle yasaklan kaldırmak ve bu notta değindiğim oteki üzücü olaylann onune gecmek için savaşım verseler, demokrasi doğrultusundaki içtenliklerine belki bizleri inandırabilirlerdi. ÇORUM HABER Gazelesi'nc: Evımın kapı numarası 48, >anı ters vazıldığı ıçın, lutfedılen gazetderı bir sureden ben geç alıvorum Numaranın 84 olarak yaalmasını \c boylece çok >ararlandığım gazetemn elıme erken ulajmasının sajlanmasını rıca eder,ıeşckkur\c sevgılenmı sunarım H\ \ 19 NİSAN 1987 HIFZI VELDET VELİDEDEOĞLU Bugün söyleşimizde Başbakan ve Anavatan Partisi Genel Başkanı, Yuksek Muhendis Sayın Turgut Özal i!e eski Başbakan ve eski Adalet Partisi Genel Başka"nı, Yüksek Muhendis Sayın Suleyman Demirel arasında, geçen "haftanın sonunda yapılan dueltodan söz etmek istiyorum. Duello deyince hemen korkuya kapılmayın; sungulu, kılıçlı veya tabancalı turden bir düello değil t>u. Her iki Sayın Başkan, boyle kesici veya delici aletlerden hoşlanmazlar. Hele Başbakan özal, kavgayı hiç sevmez. Demirel, sungünun ucunu gorunce şapkasını alıp savuşur; Özal dajıa esnektir; savuşmaktansa, sungünun golgesine sığınmayı. ülke çıkarlan açısından daha doğru görür. Çunku amacı, demokrasi peteğini once bal ıle doldurup, sonra yöresini ve derece 'derece bütün yandaş ve partidaşJannı ballandırmaktır. Doğrusupu isterseniz, Özal'ın davranışı daha kurnazcadır. Benim sözünü ettiğim .düello, "okurlanmızın gazetelerde, özellikle Cumhurıyet'in sütunlarında tanık olduklan söz duellosudur. Halktan herhangi iki kişi arasında geçerse "atışma" derler bunun adına, ama siyasal Iıderler arasında geçince, "soz düellosu" deniyor. lşin ilginç yanı, bu duellonun usta ile çırak arasında olmasıdır. ' Bu bana, rahmetli Eşref Şefik'Hn bir vakitler radyoda pehlıvan Düello: Raımt 1, Sonuç: 10 lık oykülerını tatlı tatlı anlattığı her ikisi de dunya şampiyonluğuna ulaşmış Koca Yusuf ile Kurtdereli arasındakı gureşi anımsattı: Koca Yusuf, Kurtdereli'nin ustası sayıhrmış. Belki onu yenebilirmiş, ama gureşi bırakıp onu öperek Kurtdereli'yi onurlandırmış ve böylece usta ile çırak arasındaki dostluk bozuimamış. Gelgelelim poliüka arenası güreş alanına benzemiyor; politika arenası nankordur, orada ustalık, çırakbk, dostluk gibi kavramlann pek yeri yoktur. Bu nedenle siyasal düellolar kıyasıya oluyor. Sözunu eıtiğim iki sağcı lider arasındaki düello da bu turden. Şimdi izin verırseniz, siyasal ve ekonomik so'runlann puf noktalanna dokunmakta çok usta olan deneyimli gazeteci Yalçın Doğan'ın saptadığı bu duello olayındaki hamle ve karşıhamlelerin önemlı noktalarını ozetle belirtelim: Yalçın Doğan soruyor: Her uluslararası kunıluş, Türkiye denildiğinde mutlaka siyasal >asakları gündeme getiriyor. (...) Bunu nasıl değeriendiriyorsunuz?.. Özal'ın yanıtı şoyle: Anayasadaki on yıllık siyasi yasaklan bız koymadık. Bizden once konuldu. (...) Ve bu anayasa halk tarafından yuzde 92 oyla kabul edildı. Bunun için ben once 175. maddenin değiştirilerek referanduma gidilmeâni söylüyorum. Referandnmu neden liızumlu goruyorsanuz? Özal Çunkü halîc bu anayasayı yuzde 92 ile kabul etti. (...) Referanduma gidelim, halk karar versin. (...) Ben parlamentodaki siyasal partilere bunu öneriyorum. Onlar kabul etmiyor. Neden kabul etmiyor sizce? Özal (...) Mesela Doğru Yol Partisi referanduma yanaşmıyor. Çunku Demirel, herhalde referandumdan korkuyor. Ama ben Demirel'den korkmuyorum. Doğru Yol Partisi sürekli benım yasaklan kaldırmak istemediğim gibi bir izlenim yaratıyor. Oysa ben bundan korkmuyorum. • •* Demırel'in yetiştirdiği siyasal çırağı dedığim Turgat Ozal boyle konuşunca, ustası, ertesi gunku gazetede şu hamleyi yapıyor: Demirel "Demirel korkuyor" manşeti ile çıkan haberi gordum. Bu haber, anayasanın geçici dörduncu maddesınin getirdiği yasaklarla ilgilidir. Evvela bir tespıt yapayım: AP ve CHP kapatılmasa, bu yasaklar olmasa veya 6 Kasım seçimlerine sadece uç parti değil, butün partiler girmiş olsa idi, bugün Türkiye'de ANAP iktıdarı olmazdı. (...) Bugün işgal ettikleri ıktıdar koltuğunu yasaklara borçlu değıller mi? Açıkça soyluyorum, bugunku siyasi ıktidar PENCERE EVET/HAYIR OKTM AKBAL OKURLARDAN Bakan iyimser tablo çiziyor Ulaştırma Bakam Sayın Veysel Atasoy konuşmalarmda çok iyimser bir tablo çizmektedir. Bu ulkede yaşamayan biri, bu konuşmalara bakarak, Türkiye'nin haberleşme alanında tüm sorunlarım haüetmiş, dünyanın önde gelen bir ulkesi olduğu yamlgısına rahatça duşebilir. Ama Sayın Bakanla aynı ulkede yaşayan yurttaşlara bu konuşmalar ancak mizah konusu olabiliyor. Sayın Bakana haksızlık etmemek için, köylerin otomatik telefon sisteminden yararlanması uğruna verdiği savaştan mutluluk duyduğumu belirtmek istiyorum. Sayın Ulaştırma Bakam, konuşmalarmda iki yıl sonrasına kadar ulkede telefonsuz kişi kalmayacağını, her başvurunun anında yerine getirileceğini belirtiyor. Bakana bakarsak ülkemiz telefon konusunda buytik bir aşama içinde. Acaba Sayın Atasoy ülkemizle başka bir ülkeyi karıştırmış olmasın? Acaba başka bir ülke bakanının konuşma metinleriyle Sayın Atasoy'unkiler karışmış olmasın? Çunkü konuşmalarla gerçekler ayrı tellerden çalıyor. Telefon almak için sıraya yıllarca once giren yurttaşlarla alay ediyor konuşmalar. 1978 yılında telefon bağlatmak için gerekli başvuruyu yaptım. O yıldan beri telefonun bağlanmasım bekliyorum. Defalarca Gayrettepe'deki Telefon Başmüdürlüğu'ne başvurup bilgi almaya çalıştım. Her defasında da "Daha sıranız gelmedi. Gelince bağlarız" denildi. Dokuz yıldır sıram gelmedi. Oysa Sayın Bakan her başvurana hemen telefon bağlanacağını soyluyor. Acaba dokuz yıl çok mu kısa bir süre? iki yıl önce emekli oldum. Öyle sanıyorum bir ikinci emekliliği hak edecek süre kadar da telefon bekleyeceğim, Şimdi soruyorum yetkililere: Şişli İzzetpaşa Mah. Akbaş Sok. No: 12'deki evime ne zaman telefon bağlanacak? Bağlanmayacaksa gerekçesi nedir? Cevap bekliyorum. HÜSEYİN YILMAZ / İSTANBUL konudaki taleplerimize PTT yetkilileri hiçbir olumlu cevap vermemektedir. Acaba PTT Genel Merkezi konuyu açıkhğa kavuşturamaz mı? MEHMET GULER ADIYAMAN • "Dürüst ve seviten bir insandı o. Dehşet ortamı yaratmak için öldürdüler onu. Herkes bunu biliyor. Katillerin yakalanmaması, araştırmanın benimsenmemesi şok etkisi yaratryor bende. En acı tarafı da, öldürülen sanki lüzumsuz biriymiş gibi davranmaları. Ne kadar olgun olursanız olun intikam hissi duymamak elde değil." ^ 7 Aralık 1979 sabahı Levent'te öldürülen Prof.Dr. Cavıt Orr h a n Tütengil'in eşı emekH felsefe öğretmeni Şükrüye Tütengil .jböyle konuşuyor... .: Ümrt Sezgin'in "Aydınlanmamtş Cinayetler" adlı kitabını okur,ken öfkelenmemek, büyük bir acıya kendıni kaptırmamak, garip düşüncelere dalmamak elde değil... 12 Eylül öncesındeki cinayetlerin pek çoğunun gizlerı bugüne dek neden çözülemedi? Neden? Çözülmek istenmediği için mi, dıye isier iste(ArkasıJZ. Şopfadaj Karanlıkta Kalan Cinayetler... • Mektııpla kitap toplama kampanyası Okulumuz öğrencilerinin geniş kapsamlı bilgi edinmeleri, bilgi ve becerilerini arttırmak için yeni kurmak ta olduğumz kütüphanemizi zenginleşürmek açısından mektupla kitap toplama kampanyası açmış bulunmaktayız. Kampanyamıza katılmanızla kıvanç duyanz. ALİ YILDIZ Çevre Sağlık Meslek Lısesı Mudüru DtYARBAKIR Çok uzun yıllardan beri Adıyaman Telefon Rehberi bulunmamaktadır. Bu Telefon rehberi .. Sirkeci'den yokuş yukarı vurun, vılayetı gerıde bırakın, Iran Konsolosluğu'nu geçin, Gazeteciler Cemiyetı'nın hemen yanında, eski Emınönu Halkevı'nın kapısının yanındakı boşlukta, duvarın dıbınde bir bust göreceksiniz. Eğer dıkkat etmezsenız, göremezsınız, çünku çevresıyle birlikte yıpranrnış, yılların yağmuruyla, çamuruyla kararmış bust, bakımsız çevresıne uyum sağlamıştır Turan Emeksiz'in büstudür bu .. Kımdır Turan Emeksız? Çoğu kişi anımsayamaz. "27 Mayıs Devrim Şehıdi"dir Emeksız; ünıversıte gençliğınin 2728 Nisan 1960'ta baskı rejimine karşı ozgürlük dırenışlerı sırasında oldürulmuştür; ama o günden bu yana o kadar çok genç öldürüldu kı, sayısını kim bılecek? Hesabını kım tutacak? Asılanlar, mahpushanede sağlığını yıtırıp yok olanlar, sokaklardakı vuruşmalarda kım vurduya gıdenler, ışkence tezgâhında canını yitirenler... Oıyorlar kı: Onlar anarşıst, terörıst, katıl, isyancı idiler; ölümü hak etmişlerdı Yaşlılar böyle konuşuyorlar, aşın kaynatılmış lop yumurtaya dönüşen yürekleriyle toptancı kararlara varıyorlar; insanca yaklaşımı bir türlü benimseyemıyorlar Egemen çevrelere göre yakın tarihımızde ölumu hak etmeyen üç ölu var. Menderes, Polatkan, Zorlu Bunlar, ozgürlük ısteyen gençlerın ustüne meydanlarda tankla yürüyenler, yaylım ateşı açtıranlar değil mi? . * Amacım, geçmışın acı sayfalarından anılan gündeme getırıp kan davalarını bilemek değil Doğu Anadolu'dakı kan davaları çoğumuza ılkel gelır; siyasal yaşamdakı kan davaları daha mı mantıklı? Yaşanan olaylarda ille de yan tutulacağına çatışmaların nedenleri araştırılırsa öfkeler durulur, kinler sılınir, doğrular bulunur. Temelınde ekonomik nedenler yatan bir ozgürlük savaşımının ıçınde yaşıyoruz. İster sağdan gelsin, ıster soldan olsun, her ölüm bu savaşımın ürünüdür. Ozgürlük ve demokrası ısteyenler ıle karşı duran egemen çevreler arasındaki çatışma, kanlı ve acılı yaşanıyor. Bu süreç durdurulamaz mı? Kolayı var. Avrupa Topluluğu'na girmek için başvuran özal, parlamentoda büyük çoğunluğa dayanıyor. ANAP'ın bir an için Avrupa Konseyi, NATO ve Avrupa Topluluğu'ndakı demokrası hukukunu ictenlikle benimsediğıni varsayalım; yapacağı ilk iş, Türkiye'deki "vesayet demokrasisi"nın yasakçı yasalarını değıştırmek değil mıdir? Batı Avrupa'dakı özgürlükler ülkemızde geçerli olduğu anda gençler de sokaklarda yürümeyecek; yürürlerse demokrasinin gereğı, doğal ürünü sayılacak... * Son günlerde gençler yine yürüyüş yapıyorlar, coplanıyorlar, gözaltına alınryoriar, tutuklanıyoriar Ankara'da bir emniyet amirinin yürüyüştekı ünıversıtelılere çağrısı kulaklarımda yankılanıyor: Çocuklar, dağılın!.. Bızı güç durumda bırakmaytn, geleceğ zi de söndürmeyin... Ülkemizin dramı, polisin bu çağrısında özetleniyor; Türkiye'de hukuk düzenı, egemen sınıfın çıkarlarına bekçılık eden yasalardan oluşuyor. Jandarma, polis, savcı, yargıç bu yasaları uygulamakla yükümlüdür; ozgürlük ısteyen yurttaş, ıster genç olsun, ister yaşlı, yasaları çiğneyen sanık oluyor. Bu durum değışmedikçe, kuşaktan kuşağa çatışma, savaşım, hesaplaşma sürecek... Doga yasası gibi bir toplum yasasıdır bu; unüne geçmek olanağı yoktur Gençlığin durdurulması olanaksız görünüyor, kuşaktan kuşağa ezsen, assan, kessen, cezaevlerıne tıksan da ozgürlük istiyorlar Turan Emeksiz'in büstünü Cağaloğlu'nun bir köşesinde unutsak da, Kenan Evren'in heykelım Alaşehir'e diksek de, tarihin yasalarını değıştırmek olanaksızdır Emeksız, 1960'ın nisan ayında öldürüldu; 1987'nin nisan ayındayız. ve gençler yine yürüyorlar. Turan Emeksiz'in Cağaloğlu'ndaki büstü. t HonutUari Uğ&Uetvuze Ciçek £(tinı Rovventa Glti Rowenta, geliştirilmiş bir otomatik çamaşır makinesidir. Dört gözlü deterjan kabini vardır. Birinci ve ikinci gözlere deterjanları, ü'çüncü göze yumuşatıcıyı ve dördüncü göze çamaşır suyunu koyarsınız. Beyaz çamaşırlarınızı leğende çamaşır suyuna basmazsmız... Geliştirilmiş bir otomatik çamaşır makinesi alın. Rowenta alın. Leğenlerinize de çiçek ekin, çiçek.... 1 Sessiz ve sarsmtısız çalışır. Enerjiden, zamandan, deterjandan ve sudan tasarruf etmeniz için: ^ Sıcak ve soğuk su kabul edecek çağdaş bir sistemle donatılmıştır. Son derece kolayük ve tasarruf sağlayan, 18 ayn program imkânı vardır. Az kirli, çok kirli. yünlü, sentetik, v.s. akla gelen her çeşit çamaşın özenle yıkar% durular. 1 Dış etkenlere dayaruklı, uzun ömürlü, özel dizaynlı, paslanmaz çelik kazanına 5 kg. kuru çamaşır alır. < Rowentat Geliştirilmiş Otomatik Çamaşır Makinesi'nin butun Türkiye'de yaygın servis ağı vardır. Üretım • Elekfropak A.Ş. Türkıve Genel Dağıtımı * İleri Elektrik, İhracat Ticarel A^. Bankalar Cad Şark Han No 50 Kat 2 Karaköv Isıanbui Te! 143 81 60 (4 hal) « Ankara 19 65 03 19 28 86, Iznur 25 75 15 25 75 18 Adana 30913/14 ' Bir Cankurtaran Hoidino kuruhjsudur. Dört Gözlü Deterjan Kabini Ön yıkama ve temel yıkama için deterjan, yumuşatıcı ve çamaşır suyu konmaya elverişlı biçimde, dört gözlü olarak hazırlanmıştır. Seçilen programa göre, en uygun zaman ve miktarı otomatik olarak ayarlar. geliştirilmiş otomatik çamaşır makinesi'
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle