19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/12 19 NÎSAN 1987 Sekiz kez çarmıha gerildi SAN FERNANDO (FUipinkr) Filipinler'deki San Fernando kasabasında önceki gün Mario Castro adında 36 yaşındaki bir şahıs, tam sekiz kere çarmıha gerildi. Halkının büyük çoğunluğu Katolik olan Filipinler'de her yıl yinelenen kanlı bir ayinde, lsa'nın çarmıha gerilişi aynen gerçek hayata aktanhyor ve bu iş için seçilen kurban çağdaş tsa kıhğında çeşitli acılar içinde . kıvraruyor. tşin başka bir ; ilginç noktası da, Isa'nın • çannıha gerilişi ' canlandınlırken, tarihe çok sadık kalmması oluyor. (Fotoğrnf: REUTERj Işınla prostat tedavisi ANKARA (BJL) Hacettepe Üniversitesi ürologlanndan Prof. Dr. Sezad Yaraan, "ProsUt kanserini yenmede ilk iş, hastalann hastalık Ueriemeden hekime başvurmalartdır" dedi. 7. Ulusal Kanser Kongresi'nin son gününde, "prostat kanseri" konusunda bir konuşma yapan Prof. Dr. Sezai Yaman, prostat kanserinin Türkiye'de Avrupa ülkelerine nazaran az olduğunu belirterek, erken teşhis ve tedavinin önemini vurguladı. Yaman, prostat kanserini tedavi etmede artık patologlarla beraber, ışınla tedavinin yaygınlaştırılması gerektiğini kaydetti. Banş yürtiyüşü BREMEN (Cumhuriyet) Bremen'de geleneksel banş yürüyüşü olaysız başladı. Almanya'nm, tkinci Dünya Savaşı'ndan sonra tüm dOnyada banş için başlattığt ve Bremen'de gerçekle^tirilen savaşa karşı banş yürüyüşüne dün Alman DGB Sendikalar Birliği'ıün öncülüğünde, Brernen'deki sol Türk örgutleri, Alcaanya Tiirkiyeli İşçiler Federasyonu, Demokratik Dernekler îşçiler Federasyonu ve diğer Kurt örgütleri de katıldı. Yürüyüşe 50 bine yakın kişi katıldı. Banş yurüyuşu pazartesı gününe kadar devam edecek. Türkiye Milli Kültür Vakfı ödülleri İSTANBUL (a.a) Türkiye Milli Kültür Vakfı'nın "Tiirk Milli Kiiltürü'ne hizmet şeref ödülleri" İstanbul'da verildi. Kültür ve Turizm Bakanı Mesut Yılmaz, düzenlediği törende "Ulaşmak istediğimiz Batılı toplumlann silik bir kopyası olmak istemiyonız" dedi. Daha sonra 1986 yılı Türk milli kültürüne hizmet şeref ödülü, milli kütüphaneye yaptığı hizmetlerden dolayı araştırmacı yazar Mujgan Cumbur'a verildi. 1986 yılı radyo ve televizyonda milli kültüre hizmet ödüllerine ise Yusuf Ziya özkan, Bekir Erdem ile metin yazarı Besir Ayvazoğlu layık bulundular. 600 bin liraya tüp beüek tSTANBUL (a.a.) Türkiye'de en geç bir yıl sonra tüp bebek yöntemiyle çocuk sahibi olunabileceği bildirildi. Eminönü Leo Klübü'nce düzenlenen panelde konuşan tstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Cevat Babuna, tüp bebeğin günümüz fiyatlarıyla en az 600 bin liraya mal olacağını söyledi. Tüp bebek yöntemini uygulamak için gerekli malzemenn önümüzdeki günlerde l.Ü. Tıp Fakültesi'ne getirileceğini, klinik ve laboratuvarlann yaz sonunda hizmete açılacağını belirten Prof. Cevat Babuna, Türkiye'deki kısır çiftlerin de en geç bir yıl sonra çocuk sahibi olabileceğini kaydetti. HABERLERİN DEVAMI APye üyelik ve iç hukukumuz (Baştarafı 1. Sayfada) luliığunu oluşturan uç uluslararası : örgüt (Avrupa Ekonomik Toplulu ğU( A\rupa Kömür \e Çelik Topluluğu, Avrupa Alom Enerjisi Topluluğu) "Avrupa Topluluğu Hukuku" adi verilen bir ortak hukuk duzeninesahip bulunmakıadır. Avrupa Topluluğu hukukunun özelliklerinin başında, anılan uç örgütün kunıcu antlaşmalannda tanınan yetkiler sonucu örgut organlannın, üye devletlerin yerine geçerek, birtakım kurallar koyabilmesi gelmektedir. Başka bir deyişle, üye devletler topluluğu ilgılendiren konularda yetkilerınin onemlı bir bolurnunü topluluk organlanna devretmiş bulunmaktadır. Ancak, Avrupa Topluluğu hukuku bir başka çok onemli özelliğe daha sahip bulunmaktadır. Bu kurallar uye devletleri bağlamakla kalmamakta, aynca, onlann ıç hukuklannda doğrudan uygulanabilir bir nitelik göstermektedir. Durum böyle olunca, ulusal organlann çıkardığı yasalar ve öıeki kurallar ile Avrupa Topluluğu organlannın koyduğu kuralların zaman zaman birbirlerine ters düşmesi olasılığı vardır. lşıe. bu çalışma olasıhğı karşısında, Avrupa Topluluğu hukuku kurallannın üye devletlerin iç hukuk kurallarına ustun tutulması gereklüiği de topluluk hukukunun bir başka özelliğinı oluşturmaktadır. Nihayet, u>e devletlerin işlemlerinin Avnıpa Topluluğu hukukuna uygunluğu ile topluluk organlannın kararlarının kurucu antlaşmalara uygunluğu Avrupa Topluluğu Adalet Divanı adı verilen bir yargı organının denetımı altında bulunmaktadır. Türkiye'nin, Avrupa Topluluğuna tam üyelik başvıırusu ile, >ııkarıda belirtilen özelliklerdeki topluluk hukuku düzenini olduğu gibi benimsemesi gerekmektedir. Bu, Avrupa Topluluğuna Uye olabilmenin temel koşuludur. O zaman yapılacak iş, anılan bu Avrupa Topluluğu düzenıne iç hukukumuzun uyarlanması olmakladır. Niıekim. topluluğa üye olan butün devletler bu tür uyarlamalarl yapmak zorunda kalmıştır. Türk hukukunda. A.T. hukukuna uyumun sağlanması yolunda gerekli olan ilk duzenlemeler anayasamtz ile ilgilidır. Nitekım, A.T. hu kuku kurallanrun ülkemizde de doğrudan geçerli olabiunesini sağlamak için yapılması gereken anayasal değişikliklerin başında egemenlik yetkilerinin kullarulmasına ilişkin hükümler gelmektedir. Zira, anayasamızın 6. maddesi "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" dedikten sonra, "Türk Milleti, egemenliğini, anayasanın koyduğu esaslara göre yetkili organları eliyle kullanır" kaydını koymaktadır. Yetkili organlann hangıleri olduğu araştınldığı zaman ise, 7. madde yasama vetkisinin TBMM'ce kullanılacağmı bildirmekte ve bu yetkinin TBMM'ce devredilemeyeceğini öngörmektedir. Yüriltme yetkisi, 8. madde ile Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu'na verilmekte ve kuJlanırnırun anayasa ve yasalara uygun olması gerektiği bildirilmektedir. Yargı vetkisinin ise, 9. madde aracılığıyla. "Türk milleti adma bağımsız mahkemelerce" kullanılacağı kabul edümektedir. Oysa, Avrupa Topluluklanna tam üye olunması ile bu yetkilerin bir bölümünün kullanımında Topluluk organlannın devreye girmesi gerekecektir. Böylece, yasama yetkisinin kullanımında topluluk çerçevesine giden konularda konsey ya da komisyonun Türkiye'de doğrudan uygulanacak kurallar koymasının kabul edilmesi zorunluluğu vardır. Yurütme yetkisinin kullanımında, her ne kadar A.T. hukuku bu görevi üye devletler yürütme organlanna bırakmakta ise de anayasamızın bu yetkı kullanımını yalnızca anayasamıza ve yasalanmıza uygunluk koşulu ile sınırlı tutması nedeniyle, bu uygunluğun A.T hukukuna uygunluk ile de sağlanabileceğinin öngorülmesi gerekmektedir. Yargı yetkisinin kullanımında ise, bunun "Türk milleti adına" yetki kullanan mahkemelerce gerçekleştirilmesinin öngorülmesi nedeniyle, Avrupa Topluluklan Adalet Divanı'nın alacağı kararlara uyulmasının sağlanabilmesi için bu yetkiyi kullanmakla görevlendinlen yargı organlan arasında anılan dıvanın da alınması gerekmektedir. Anayasamız hukumlerinin A.T. hukukuna uyarlanması zorunluluğu yalnızca egemenlik yetkilerinin kullanılmasına ilişkin bu temel hukümlerle de sımrlı kalmamaktadır. Turk toplumunun siyasal, ekonomik ve toplumsal yaşamına ilişkin birçok anayasa hukmu ile yabancıların Tttrkiye'deki haklarına ilişkin anayasal hükümlerin değişürilmesi ya da A.T. hukuku kurallarının ışığında değişik yonımlanması gereği vardır. Örneğin, anayasamızuı ülkemizdeki yabanalann statusünü düzenleyen 16. maddesinde yabancıların Turk yurttaşlanndan ayrı düzenlemelere tabi tutulabıleceği hükmu topluluk uyeliği ile değişik uygulanmak zorundadır. Zira, topluluk hukuku cerçevesinde üye devletler birbirleri yurttaşlan arasında ayrım gözetraemek ve eşit davranışta bulunmak yükümü altında bulunmaktadır. Öte yandan, anayasamızda düzenlenen, örneğin gezi ve yerlesme özgürluğü (mad. 23), çalışma ve sözleşme özgurlüğu (mad. 48), çalışma hakkı ve ödevi (mad. 49), çalısma koşullan ve dinlenme hakkı (mad. 50), sendika kurma hakkı (mad. 51), sendikal faaliyetler (mad. 52), ucrette adalet sağlanması (mad. 55), sosyal guvenlik hakkı (mad. 60) v.b. birçok konu A.T. hukukunun emeğin serbest dolaşımı ya da sosyal guvenlik kurallan çerçevesinde birtakım duzenlemelere tabi tutulmuş bulunmalan nedeniyle, topluluk hukukuna uyarlanma gereksinimi gösterebilecektir (1). Yine, örneğin anayasamızda uluslararası antlaşmalann ya TBMM'ce kabui edilen uygun bulma yasası (mad. 90) ya da Bakanlar Kurulu kararnamesi (mad. 90 ve 244 sayılı yasa) sonucu Türkiye'yi bağlayabilmesi kabul edildiğinden, Avrupa Topluluğu organlarının yaptığı ve bütün üye devletleri doğrudan bağlayan anlaşmalann (2) Türkiye bakımından da geçerli olabilmesı için anılan bu hükmun de gerekli değişikliğe tabi tutulması zorunluluğu vardır. Bu örnekleri çogaltmak olanaklıdır. Fakat, ulusal mevzuatımızın A.T. hukukuna uyarlanması zorunluluğu yalnızca anayasa hükümleri ile de sımrlı değildir. Nitekim, A.T. çerçevesinde gerçekleştirilen ve malların serbest dolaşımını amaçlayan gumrük vergılerinin kaldırılması, uçüncü devletlere karşı ortak gümrük tarifeleri uygulanması, ortak bir tarım politikası uygulanması, kışilerin ve hizmetlerin ya da sermayenin serbest dolaşımımn sağlanması, ortak taşımacılık politikasının gerçekleştirilmesi gibi birçok konuda yasalanmızj A.T. hukuku kurallarına uygun duruma getirmek zorundayız. Yine, Avrupa Kömur ve Çelik Topluluğu çerçevesinde kabul edilen kuralların, bu iki urune ilişkin ilgili ulusal duzenlemelerimizin yerini alması gerekmektedir. Nihayet, Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu çerçevesinde oluşturulan butün topluluk kurallanrun bu konuda var olan ulusal mevzuat kurallanmızın aykın hükumlerini ortadan kaldırması ve noksanlarımızı tamamlaması söz konusu olacaktır. Ancak, bu teknik hukuksal gereklerden başka ve en az onlar kadar önemli olan iç hukukumuzda geliştırihneye gereksinme duyulan bir başka konu daha vardır: Demokrasinin butun koşullarının işlediği ve insan haklarına tam saygılı bir toplum olma. Bu konuda kaydedilecek ilerlemeler toplumumuzda sağlayacağı rahatlık ve hoşgörü yanında, Avrupa Topluluğuna uye olabilmenin de siyasal koşulunu oluşturmaktadır. DİPNOTLAR (1) Bkz. F. Arsava, Avrupa Topluluklan Hukuku ve Bu Hukukun L'lusal Alanda Uygulanmasmdan Doğan Sorunlar, Ankara, SBF yayım. 1985, s. 444445 (2) Değişik örnekJer ve bu konuda AET organlanmn yelkisi için bkz. H. Pazarcı, Uluslararası Hukuk Açısından Avrupa Ekonomik Topluluğu 'nun Yapnğı Anlasmalar. Ankara, SBFyaymı, 1978. EVET/HAYIR OKTAY AKBAL (Baştarafı 2. Sayfada) mez düşünüyor insan... Hele on kişi var ki, hepsi ayrı birer değerdi, kendi alanlannda üstün birer kişilik sahibiydi. Onların öiümleri bugün de karanlıklar ardında... Kiminin suçluları az çok belirlenmiş, kimininki yakalanmtş; ama hepsi ya aklanmış, ya da şu bu nedenlerle serbest bırakılmış... Kim bu on kişi? Savcı Doğan Ûz, yazar Ümit Kaftancıoğlu, Doçent Dr. Orhan Yavuz, Mühendis Akın Özdemir, Adana Emniyet Müdürü Cevat Yurdakul, Prof.Dr. Cavit Orhan Tütengil, Prof.Dr. Ümit Doğanay, Prof.Dr. Bedri Karafakioğlu, Doç.Dr. Bedrettin Cömert... Kitabın önsözünde Ümit Sezgin şöyle diyor: "Bu kitapta anlatılan on cinayet kuşkusuz o dönem Türkiyesi içinde yalnızca on örnek anlamındadır Çünkü yalnızca burdaki cinayetler değil, daha pek çok cinayet Aydınlanmamış Cinayetler' başlığı altında incelenebilir. Ama bu on olayın seçimi, o koşullarda belirgin birer örnek olmalan değildir yalnızca... Bu kişilerin konumlan ve bu konumlan nedeniyle katillerce seçilmeieri de varılmak istenen sonuçlann ve uygutamanın mantığı açısından ilgi çekicidir." İstenen neydi? 12 Eyüil'e geimek, 12 Eylül'ü yaratmak mı?.. Türkiye'nin bir suskunluk dönemine girmesi, emekçilerın sesinin kısılması, basının ağır baskılara sokulması, demokrasi ve özgürlük özlemcilerinin, hak arayanların bir yana itilmesi... Bütün bu 'aydınlanmamış' ve bu gidişle de aydınlanmadan kalacak' korkunç cinayetler toplumda bir bezgıniık, bir bıkkınlık yaratmak amacını taşıyordu. Yani, ne olursa olsun, ne yapılırsa yapılsın, kim işbaşına gelirse gelsin, varsın demokratik hak ve özgürlükler ortadan kalksın, ama bu cinayetler fırtınası son bulsun!.. Ben, bu görüşü pek çok insandan, hatta cinayetlere kurban gidenlerin yakınlarından da duydum. Diyorlar ki: 'Keşke 12 Eylül'de yönetime el koyan güçler bunu bir yıl önce yapsaydı da, eşim, oglum, babam, kocam terör olaylarına kurban gitmeseydi.' Oysa bütün bu cinayetleri düzenleyen, uygulayan örgütler, güçler, Türkiyemizde özgürlüğü, demokrasiyi, çok partili, çok sesli düzeni ortadan kaldırmak amacını taşımıyorlar mtydı? Ankara Savcı Yardımcısı Doğan Öz, imzasız tehdit mektupları alıyordu: "Kızılköpek. HarekeOerine dikkatet. Senin gibikızıllara bu memleketi bırakmayacağız." Sonra cinayet uygulandı. Daha daha sonra katil zanlısı da yakalandı. Mahkemeler, duruşmalar sonunda 'suçlu' bılinen kişi aklandı, özgürlüğe kavustu. uz'ün avukatlarından Devecioğlu temyız dilekçesınde şöyle diyordu: "Bu tumüyie siyasal bir cınayettir. Türkiye'nin yazgısına egemen olmak isteyen bir küçük çete, arkasmdaki destekçileıiyle birlikte bu cinayet planlamış, uydu katiller hükmü yerine getirmiştir. Sesimiz adalet arayan mağduriann çtğlığıdır. Bu haksızlığı her yerde haykıracağız." Prof.Dr. Karafakioğlu, Doğanay, Tütengil, Cömert, Yavuz gibi bilim adamları niye ardı ardına öidüruldü? Hepsi gündelik politikanın, parti çekişmelerinin, sağsol tartışmalannın dışında, saygın insanlardı. Bu gıbi kişileri öldurerek toplumda terör ve korku yaratrnaktı amaç... 'Bakın, en umulmadık, en iyi, en sağlam insanları öldürüyorlar, bir gün sıra bana da gelir, en iyisi özgüriüklere, demokrasiye son vermektir' mancını yaygınlaştırmaktı... Böyle de oldu gerçekten... Kemal Türkler'in öldürülmesinin nasıl planlandığını aşın sağcı örgütten biri şöyle an\almış:"Yakacık'taki bir evde aşın sağcı bir partinin lideri, 'DİSK'İ kastederek eliyle ot biçer gibi bir hareket yaptı. Ben bu hareketten DİSK yöneticilerinın yok edilmesini istediği kanaatine vardım." Birkaç gün sonra Türkler öldürülür; bu aşın sağcı örgütten biri şöyle konuşur: "Bravobizim çocuklara, bu ancak böyle olurdu." Ya Adana Emniyet Müdürü Cevat Yurdakul, ya Ümit Kaftancıoğlu, Ya Bedrettin Cömert, ya Akın Özdemir?.. Hepsinin öldürülmesi kalın bir sis perdesi attında... Üstelik zamanla soruşturma dosyaları da ortadan kayboluyor. Tütengil'in dosyası gibi... Nasıl, neden, niçin? Kimler kaybediyor? Kimler bu işlerin örtbas edilmesini istiyor? Aydınlanmamış cinayetler bu kadar değil elbet. Ama hepsi üzerınde er geç tek tek durulacaktır. Ümit Sezgin ve onun gibi başkaları, dürüst birer araştırmacı, tarihe ışık tutan inançlı kişiler, yakın geçmişimizin karanlık yanlannı aydınlığa çıkaracaklardır. Sezgin, önsözünü şöyle bitirmiş: "Üzerinde uzun uzun duşünulmesi gersken bir soru daha: Adtnı yanlış mı koyduk acaba, aslında 'aydınlanmış cinayetler' mi demeliydik?" ÜNtVERStTE ÖNÜNDE OTURDULAR İstanbul'da önceki gün açlık grevine başlayan 126 kifi, dün sabah geceyi geçirdikleri Güven Kliniğinden aynlarak Beyazıt'a, üniversitenin önüne geldi. Burada su ve sigara içerek açbk grevine devam eden öğrenci ve öğrend yakmlan, saz ve gitar çaiıp türkü söyledller. (Fotoğraf: CUMHURİYET) (Baştarafı 1. Sayfada) diklerini ve slogan atmadıklannı söylediler. öğrencilerin avukatlan da bu tip davranışlann modern dünyada normal karşılandığını, AT'ye giriş oncesindeki Türkiye'de de doğal sayüması gerektiğini savundular. Mahkeme, I72öğrenciden 18'ınin tutuklanmasuıa, dığerlenrün tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmasına karar verdi, cezaevine gönderilenlerin adlan şövle: Haldun Karaaslan, Aynur Erkan, Nâzım Topcu. Mustafa Emtt. Güven Sozbir, Arzu Turkoglu, Mine Soy, thsan Metin Erdogan, Gurgun Hascelik, Ayşc Özdamar (doktor). Ali Öztıırk, Ali Saygılı, tbrahim Kuşcuoğlu, Dilek Dogru. Erdal Özgul, Yuksel Aksn. Ferndun Diribaş, Saim Gözek. 172 öğrencır.üı 1 yıl ile uç yıl arasında hapis is ..ı! ile yargılanmasına 15 mayısta başlanacak, bu arads DGM'dekı duruşma sürerken, dışanda bekleyen anne ve babalardan Yatıştırma çabası oluşan bir kalabalık vardı. Öğrencileri, yakınlanndan 12'si çocuklanmn aç bırakıldığını belırterek, sağlık kontrolunden geçmesini istediler, bu nedenle, duruşma sonuna kadar 7 saat açlık grevinde bulundular. Trabzon, Sıvas ve Adana'daki açlık grevi sürerken, Bolu'da bir grup öğrenci, açlık grevine başladı. Trabzon'da KTÜ'de okuyan 8 öğrencinin eylemine dün 6 kişi daha katıldı. Ankara'da dun sabah 63 öğrencinin daha DGM Savcılığı'nda sorgulaıuası yapıldı ve gözaitındaki 167 öğrencinin sorgulaması tamamlandı. Bu öğrencilerden ıfadesi emniyette alınan 14'ü hakkındaki soruşturmanın 27 nisana kadar süreceği belirtildi. Ankara'da gözaitındaki arkadaşlannın salıverilmesini isteyen 23 öğrenci açlık grevine başladı, Doç. Dr. Yalçın Kuçuk'ün evmde açlık grevije bağlayan oğrenciler, ck üp öğrenci derneği yasa önerisinden vazgeçil mesini istiyorlar, Bu ar.ada Ankara Emniyet Müdurluğu'nde halen gözaltında bulunan öğrencilerin, bugün yapılacak üniversite seçme sınavma polis gözetiminde katılabilecekleri bildirildi. tçişleri Bakanı Yıldırım Akbulut, öğrencilerin yanında olduklarını ve her zaman diyaloğa açık bulunduklanm söyledi. YÖK'ü ve üniversitelerde "tek tip öğrenci derneği" öngören yasa önerisini protesto amacıyla çeşitli eylemlerde bulunan öğrenalerin hareketlerini "kanunsuz" olarak nıteleyen Akbulut, "Ögrenciler yasa onerisi nedeniyle birtakım hareketler içine girdiler. Öğrencilerin harekederi kanunsuz hareketlerdi, tasvip etm«k mumkün değildir. Yürüyuşleri uygun bir şekilde, kanuni bir şekilde olmadı. Bu nedenle bazüan mahkemeye ven\i Ltazilan ise gözaltında bulunuycr. ı. .UÜC. , ••sedur ne ise o nyguiaGacakür'' u edi. öğrencilerin bu eylemlerinin "kendi çıkarianııa uygun" olmadığını da kaydeden Akbulut, "Problemlerini kanuni bir şekilde dile gelirmeleri halinde kendilerine yardımcı olunız. Hem boyle davranırlarsa, kendilerini daha da iyi anlatırlar. Kanuni olmavan yollarla kendileriDi tam anlatamazlar" dıye konuştu. •* Üniversite seçme sınavı bugün Haber Merkezi Üniversite seçme sınavı bugün yapılacak. Sınava katılacak adaylann en geç saat 09.00'da sınava gireceği salonlarda bulunması gerekiyor. Sınavlara bu yıl 628 bin 82 aday katılıyor. İdil'de çatışma Birer şehit oldu Mardin 'in tdil ilçesi kırsal kesiminde meydana gelen çatışmada iki terörist ötü olarak ele geçirildi. MARDtN (a.a.) Mardin'in Idil ilçesi kırsal kesiminde guvenlik kuvvetleri ile terörisüer arasında çıkan çatışma sonucu iki terörist ölü olarak ele geçirildi. Teröristlerin attığı el bombası ile yaralanan bir er de şehit oldu. 7. Kolordu ve Diyarbakır, Hakkâri, Mardin ve Siirt illeri Sıkıyönetim Komutanhğı Basın ve Halkla tlişkiler Şubesi'nden konu ile ilgili yapılan açıklamada şöyîe denildi: "17 Nisan 1987 gfinü Mardin ili tdil ilçesi kırsal kesiminde guvenlik kuvveüeri ile çaöşmaya girişen leröristlerdea kacmayı başaranları yakalareak için aramalara devam edUmiş ve 16.00 sulannda. bölgedeki mevcnt magaralardaa birinde gizlenen bu teröristlerin ateşiyle karsılaşılmıştır. ABDJaponya (Baştarafı 1. Sayfada) cek. Karara göre, bundan böyle Japonya'dan ABD'ye ihraç edilecek tüm bilguayar chiplerine, renkli televizyon, elektronik hesap makineleri ve bilgi işlem cihazlarına yüzde 100 gümruk vergisi uygulanacak. ABD yönetimi bu kararı alırken, iki ülke arasında geçen yıl yapılan "chip" ticareti anlaşmasına dayandı. Bu anlaşma, ABD'li chip üreticilerinin, Japon fırmalarını "damping" yapmakla suçlamaları uzerine ahnmışu. Anlaşmaya gore Japonya, gumruk kapılannı ABD chip'lerine açacak ve chip fiyatlannı da gözden geçirecekti. Başkan Reagan'ın kararı imzaladığı 17 nisana kadar, ABD Tıcaret Bakanı Clayton Yeutter dahil, herkesin, "Japonya son anda dampingten vazgeçip gerginliği sona erdirir" şeklinde yorum yapmasına karşın, çekik gözluler, uygulamalannda haklı olduklarını one surerek konuyu tartışmalarla çözümleme yanlısı olduklarını vurguladılaı. Japonlar da " G A T T ' a gideeeğiz" derken, GATT'ın 23/1 numaralı maddesine dayanıyoriar. Gozlemcüce göre ABD'nin öncski gün başlayan yüzde 100 gümrük vergisi kararı, Japonya Başbakanı Vasuhiro Nakasom ım bu ay sonunda VVashington'a >apacağı ziyarete kadar sürecek. Bu zıyaret sırasında sorunun çözumlenememesi durumunda ise işin buyüyeceği goruşü de özellikle ABI'de yaygın. Bu ülkede, yapılan < " umlarda Japonya''< nın ilk misille .esi, ABD'nin tanm urunlerine kaı ,\ olabilecek. Şimdilik Japonya tarafı tepki gosterse de sessiz görunüyor. ABD Başkanı Reagan'ın kararı imzaladıktan sonra, Japonya'nın daha once vanlan anlaşmalara uymadığım hatırlatarak "Adil olmayan ticari uygulamalarla ABO >an iletken sanayiinin tehlikeye atdmasına göz yumamam " şeklindeki sözüne ilk tepki, Japonya'nın VVashington büyükelçiliğinden geldi. Büyükelçilikten yapılan açıklamada, Japon hükumetinin gumruk vergisi kararı karş'ısında "derin üzuntü" duyduğu kaydedildi. Tokyo'da dün bir açıklama yapan Japonya Başbakanı Yasuhiro Nakasone de karara tepki gösterdi. Şimdilik bir misilleme duşunmediklerini ifade eden Nakasone, konuyu GATT'a götüreceklenru söyledi. TokyoWashmgton arasındaki bu "diyalog" sürerken, Japonya İngiltere arasında da bır tıcaret savaşının ilk sinyali Londra'dan geldi. tngiliz hukumetinden yapılan açıklamada, Japonya'nın bu tutumunu sürdurmesi halinde, Ingiltere'de faaliyet gösteren Japon banka ve sıgorta şirketlerinin lisanslarının iptal edilebileceğı vurgulandı. UĞUR MUMCU GOZLEM "Altın Lale" Sovyet filminin Kültür Servisi 6. Uluslararası Istanbul Sinema GUnleri kapsamında düzenlenen "UlusJararası Altın Lalc" yanşması ile "Dr. Nejat Eczacıbaşı V«kfı Yıhn En İyi Türk FUmi" yanşması sonuçlandı. Sov>'et yönetmen Roman Balayan'ın "Tılsımım Koru Beni" adh fîlmi Altm Lale'ye değer görülurken, Ömer Kavur'un "Anayarl CHeli" yılın en iyi Turk filmı seçildi. Lütfü Akad da Türk sinemasına yaptığı katkılardan öturu Alun Lale Onur ödulüne layık bulundu. Helma SandersBrahms, John Berger, Nouri Bouzid. Pal Gabor, AIi Özgenturk. Slanislaw Rozewich ve Hale Soygazi'den oluşan "Uloslaraı«sı Altın Lale" yanşması Seçıci Kurulu, Altın Lale odulünu "Sinema dili ve yaşam ile sanat arasındaki karmaşık ilişkileri aklarımındaki şiirselliği" nedeniyle Sovyet yonetmen Roman Balayan'ın "Tılsımım Konı Beni" filmine vermeyi kararlaştırdı. Secici Kurul aynca, "Hâlâ ca|daşımız olan eşsiz bir 16. yuzyıl sanatçısının tulkularının çarpıcı anlaUmı" nedeniyle Ingilız yönetmen Derek Jamıan'ın "Caravaggio" filmine ve "Oiağandışı bir kadın ressamın ic ve dış çatışmalannı, tolkuyla vansılan" Meksikalı yönetmen Panl Leduc'un "Frida" filmine birer ozel ödul vermeyi kararlaştırdı. Rekin Teksov, SeçU Büker. Nesli Çölgeçen, Funızan ve Ahmet Mekin'den oluşan "Dr. Nejal Eczacıbaşı Vakfı Yılın En tyi Türk Filmi" yanşması Secici Kurulu ise "Biçimi butunlüğu, >arattıgı atmosfer ve bireyi loplumsal bir çerçeve içinde çagdaş bir anlatımla beyazperdeye getirmekteki başansı" nedeniyle, yanşmaya katılan 19 film arasmdan oy çokluğu ile Ömer Kavur'un "Anaynrt Oteli" filminı yılın en iyi Türk filmi seçti. Altın Lale ve En tyi Türk Filmi ödülleri, dün gece Emek Sineması'nda düzenlenen törenle sahiplerine verildi. Sovyet yönetmen Roman Balayan'ı Altın Lale odülunu, İstanbul Valisi Nevzat Ayaz'dan alırken, ömer Kavur'a ise odülunu, tstanbul Anakent Belediye Başkanı Bedrettin Dalan verdı. Törende aynca Lütfu Akad'a da 40 yıidan beri Turk sinemasına yaptığı hızmetlerden öturu Altın Lale Onur ödulü verildi. Akad'a ödulunü, Kültür ve Turizm Bakanı Mesut Yılmaz sundu. OLUM Leyla Buzcugil'in sevgili eşi, Sema Baykurt, Deniz Salman, Ufuk Gürtürk ve Maruf Buzcugil'in sevgili babalan; Tuncay Kececi ve Mecla Soyer'in kardeşleri; Arda Meriç, Aras, Berrak ve Alev'in biricik dedeleri, Tuna Baykurt, Tuncay Salman ve Sinan Gürtürk'ün kayınpederi, »• •• Değerli eğitimci, Milli Eğitim Bakanhğı eski Teftiş Kurulu Başkanı AHMET MARUF BUZCUGİL 18 Nisan 1987 günü vefat etmiştir. Cenazesi bugün öğle namazmdan sonra Hacı Bayram Camii'nden kaldırılacaktır. Dostlanna ve yakınlarına duyurulur. Güvralik kuvTetlerinin tesÜJB ol çsğrtlanna ateşe devamte cevap veren teröristlerie, bütün gece sıiresmre çaüsraa snrdtiriilmaş 18 Nisao 1987 günü, 09.00'da guvenlik kuvvetleri tarafından magarava girilmiş ve iki terörist silahlanyla birHkte ölü olarak el« geçirilmiştir. Magarada yapılan aramada birer nitt G3 ve A3 makioe8 tüfek üe bir adet kaleşaikof titfek, çok sayıda el bombası, mermi, örgütsd doküman ve malzeme ele geçirilmiştir. 8a silahlı çatişma esnasıada teföristierin atugı el bombası ,11e yaralanan bir crimiz kaldınldıgı hastasedr s«hlt olmnjtur, Böigede arama faaliyetleriae devam «tilmtktedir." Aynı bölgede önceki gün meydana gelen bsr başka çaüşmada iki terörist ölü olarak ele geçirilmiş, bir er ise şehit olmustu. (Baştarafı I. Sayfada) TBMM'de yapılacak cami, açıkça "din sömürüsü"ne yarayacaktır. Milletvekiileri ve bakanlar, cuma günleri, peşlerine seçmenlerini takarak "toplu namaz" kılacaklardır. Göreve başlarken, "laik cumhuriyete ve Atatürk ilke ve inkılaplanna bağlı kalacaklarına" yemin eden milletvekilleri, seçmenlerin önünde, "dini bütün Müsluman" olduklarını kanıtlamak için namaz kılacaklardır. Milletvekilleri namaz mı kılmak istiyorlar? TBMM'nin mescidi yetmiyorsa TBMM'nin hemen arkasında, yeni, Emniyet Genel Müdürlüğü bınası yanında yapılan cami var. Bu cami, TBMM bahçe duvarına yurüyerek üç dakikalık uzaklıkta.. Bu camiyi küçük mü buluyorlar? Atlarlar arabalarına, giderler Kocatepe Camii'ne.. O da araba ile üç beş dakikalık uzaklıktadır. Amaç din görevıni yerine getirmek değildir. Amaç din duygularını kullanarak siyasal kazanç sağlamaktır. Ne diyor anayasa? Kimse, devletin sosyal, ekonomik, siyasi veya hukuki temel düzenini, kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma veya siyasi veya kişisel çıkar yahut nüfuz sağlama amacıyla her ne surette olursa olsun, dini veya din duygulannı yahut dince kutsal sayılan seyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz.. TBMM'de cami yaptırarak "siyasal namaz" kıldırmak, din duygularını kullanarak "siyasi veya kişisel çıkar yahut nüfuz sağlama" değildir de nedır acaba? Anayasamn 24'üncü maddesi böyle yazmış; Ceza Yasasının 163'üncü maddesi de bu din sömürüsüne yaptınm getirmiştir. Yatırım, 5 yıidan 10 yıla kadar hapistir. Caminin temeli, laik cumhuriyetin TBMM başkanı tarafından atılıyor. Birkaç yıl içinde bitecek caminin açılışında da herhalde, laik cumhuriyetin cumhurbaşkam, başbakanı ve aynca "askeri ve mülki erkan" da hazır bulunacaktır. Cami açılınca neler olacağını düşünmek hiç de güç değildir: Başbakan ve bakanlar kurulu üyeleri ve iktidar partisi milletvekilleri, hep birlikte, seçmenlerini arkalarına alarak namaz kılacaklar, bu "toplu namaz" TRT'den canlı yayın olarak ekranlara yansıtılacaktır. Mevlitler, cuma hutbeleri, teravih namazları, bayram namazları, böylece, açıkça siyasal amaçlarla kullanılacaktır. Bundan hiç şüphe yok, niç ama hiç, hiç, hiç.. Laik devlette, "din" ve "siyaset" sözcükleri yan yana gelmez. Gelirse, din bir kutsal kavram olmaktan çıkar; seçim sandıkları için kullanılan bir "malzeme" olur. TBMM'nin bahçesinde bugün temeli atılan cami ile laik cumhuriyetin temellerine dinamit konulmaktadır. Göreve başlarken laiklik ilkesine bağlı kalacağına yemin eden laik cumhuriyetin TBMM başkanı, bu temeli atarken, hem yemininı bozmakta hem de"siyasi merrtaat temin ve tesis eyleme maksadıyla din ve dini hissiyatı veya dince mukaddes tanınan seyleri alet etme" suçunu işlemekte; bu suçu işleyeceklere de elverişli ortam yaratmaktadır. Bu "siyasal cami"de "laiklik ilkesinin ruhuna fatiha" okunacaktır. TBMM camisinin temeline Sayın Karaduman'ın eliyle atılan ilk harç ile laik cumhuriyetin temetinden bir köşe taşı daha sökülüp atılmaktadır. Umanz, yüce devlet büyükleri, bu cami projesini de "Atatürk ilke ve inkılaplanna" uygun bulmazlar.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle