Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
15 NİSAN 1987 AET'nin y yolu ıızıııı ve dikenli HADİ ULUENGİN BRÜKSEL Aylardır beklenen olay nihayet gerçekleşti ve Türkiye, Avrupa Ekonomik Topjuluğu'na on üçüncü üye olmak için resmi başvurusunu yaptı. Şimdi sormatnız gereken ilk soru, bundan böyle ne olacağı. Yani Ali Bozer'in Brüksel'de Leo Tindemans'a resmi müracaat mektubunu iletmesinin ardından Türkiye'yi bekleyen süreç ne? Ortak Pazar'ın "anayasası" durumundaki Roma Anlaşması'nın 237. maddesine göre, her Avrupa ülkesinin AETye üye olmak için başvuruda bulunma hakkı mevcut. Topluluğa katılabilmenin ön şartlan, Avrupalı olmak, çoğulcu parlamenter demokrasi ile yönetilmek ve Avrupa ülküsünü paylaşmak. Yine anlaşmanın aynı maddesine göre, başvuru talebinin yapılacağı yer, AET'nin hükümetler kanadındaki karar organı Dışişleri Bakanları "Konseyi", "konseyin", "mütalaa" için başvuruyu ileteceği organ ise, yürütme işlevini gören çokuluslu Brüksel Komisyonu. Normal prosedüre göre, komisyonun "miitalaa raporundan" sonra Dışişleri Bakanları Konseyi'nin tam üyelik başvurusunu yapan ülkenin üye olup olamayacağı hususunda oybirüği ile karar alması gerekiyor. Ne var ki, henüz hukuken yüriirlüğe girmeyen yeni AET sözleşmesi "Acte Unique"e göre, ashnda bir danışma organı olan Avrupa Parlamentosu'nun yetkileri arttınlmış durumda. Yani, eğer parlamento Türkiye'nin üyeliğini uygun görmezse, diğer üye ülke hükümetleri istemiş bile olsalar Ankara'mn Ortak Pazar'a girebilmesi mümkun değil. Bu durumda, Türkiye'nin resmi başvurusundan sonra işleyecek mekanizma ne? Son anda bir "yol kazası" olmazsa, 27 nisan günü Lüksemburg'da gerçekleştirilecek olan AET Dışişleri Bakanları Konseyi'nde almacak karar, Türk başvurusunun "miitalaa" için komisyona havale edilmesi olacak. EN AZ İKİ YIL... AET hükümetlerinin işi komisyona devretmesiyle birlikte ise, hem bu hükümetler hem de Türkiye için bir bekleme devresi başlayacak. Özellikle Türkiye için en az iki yıl alacağı sanılan bu bekleme devresinde, komisyon bünyesinde kurulmuş olan heyet, ülkenin siyasi, ekonomik ve toplumsal yönlerini ayrıntılanyla inceleyen bir rapor hazırlavacak ve*>unu bitirdikten sonra yeniden Bakanlar Konseyine sunacak. Yani, bu süre içinde yapılacak tek çalışma Brüksel Komisyonu'nun raporuyla sınırlı kalacak. Komisyonun, iyi bir ihtimalle iki yıl sonra raporunu Bakanlar Konseyine sunmasından sonra ise, yeni AET sözleşmesi "Acte Unıqae" uyannca, Avrupa Parlamentosu'nun görüş bildirmesi gerekecek, AET danışma organının Türkiye'ye "hayır" demesi durumunda, Bakanlar Konseyi CUMHURfYET/13 AET hükümetlerinin işi komisyona devretmesiyle birlikte, bekleme devresi başlayacak. En az iki yıl alacağı sanılan bu devrede, komisyon bünyesinde kurulmuş olan heyet, ülkenin siyasi, ekonomik ve toplumsal yönlerini ayrıntılarıyla inceleyen bir rapor hazırlayacak ve bunu bitirdikten sonra yeniden Bakanlar Konseyi'ne sunacak. her halükârda Ankara'ya olumlu bir cevap vermeyecek. Bunun tersi, yani Parlamento'nun "okeyi" durumunda ise, ortak pazar Dışişleri Bakanları Konseyi Türkiye'nin AET'ye üye olup olmayacağı konusunda oybirliği ile karar yerecek. Diğer bir deyişle, örneğin, Lüksemburg, Yunanistan ya da İrlanda "Ben istemiyonım" derse, Ankara'nın Avrupa Topluluğu'na üyeliği suya düşecek. Her şeyin olumlu olduğunu varsaydığımızda ise, konseyin "evet" karanndan sonra Türkiye ile müzakereler başlatılacak. Büyük bir ihtimalle, daha önceki örneklerde olduğu gibi, Bakanlar Konseyi Ankara ile müzakerelerin sürdüriilmesi için komisyona yetki verecek. Nihayet, bu müzakereler de tamamlandıktan sonra, tam üyelik anlaşması Ankara ve diğer on iki başkent tarafından imzalanacak ve hem bu ülke parlamentolannın, hem de TBMM'nin onayına sunulacak. DEMOKRASİ, DEMOKRASİ... Türkiye'nin tam üyelik başvurusu ertesinde siyasi açıdan devreye girecek ve hukuki şemayı etkileyebilecek değişik faktörler mevcut. Hiç kuşkusuz, bunlardan birincisi demokrasi. Bugün Türkiye'de mevcut demokrasi şartlanmn AETnin temelini oluşturan Roma Anlaşması'nın dibaçesindeki demokrasi kavramıyla çeliştiği, bütün Ortak Pazar başkentleri için ayan beyan ortada. Ne var ki, diğer faktör, yani "reel potitika" faktörü sayesinde, An kara'nın başvurusu ilk aşamada reddedilmiş değil. Diğer bir deyişle, AET bütünündeki "güçlü hükümetler", Türkiye'de Ortak Pazar ölçülerinde demokrasinin olmadığını bile bile ve Türkiyenin Avrupa Topluluğu üyesi olabileceğine inanmayarak, jeostratejik kaygılardan dolayı Ankara'yı ilk başta "gocundurmamak" için, Türk başvunısunun "miitalaasına" karar verecekler. Fakat, bütün tahminlere göre, hükümetlerin bu kısa vadeli "gocundurmama" siyaseti hem Brüksel Komisyonu'ndan, hem de Avrupa Parlamentosu'ndan dönecek. Zaten, esas olarak, üye ülke başkentleri de bunun bilincinde olduklan için Türkiye'nin önüne ilk aşamada bir set çekerek Ankara'yı "goaındurmama" yolunu seçnıiş bulunuyorlar. Strasbourg'daki Avrupa Parlamentosu'nun, Ankara başvunısunun hemen ertesinde, muhtemelen mayıs ya da haziran ayında, Türkiye konusunda genel bir tartışma açacağı şu anda Brüksel'de bilinen gerçek. Parlamento'dan çıkacak olan karann ise, Türkiye'nin bugünkü demokrasi şartlarında AET'ye tam üye olamayacağı biçiminde şekilleneceği hemen hemen kesin. Üstelik, Strasbourg'un bu kararla, yürütme organı Brüksel Komisyonu'nu "fiili", o olmazsa "maoevi" baskı altına alacağı da açık. Brüksel'de bilinen başka bir gerçek, komisyonu "baslu" altına alacak kurumlann yalnız Avrupa Parlamentosu ile sınırlı kalmayacağı. Hem üye ülke hükümetlerini hem de Avrupa Parla mentosu'nu etkileyen kurumlann başında gelen uluslararası iki sendika kuruluşu ICFTU ve ETUC derhal devreye girerek, ülkede demokrasi ve işçi haklarının düzeltilmemesi durumunda Türkiye'nin AET'ye üye olamayacağı temasını işleyecekler. Aynı şekilde, işçi, işveren ve hükümet temsilcilerinden oluşan ve tam üyelik konusunda "danışma hakkına" sahip olan diğer AET kurumu "ekonomik ve sosyml komite" de, Ankara'nın başvunısuna karşı çıkacak. Olaya iyimser bir yaklaşımla baktığımız takdirde, AET hükümetlerine Türkiye'yi "gocundurmamak" için zaman kazandıracak olan "miitalaa süresinin", Ankara lehinde çalışması ıhtimali de mevcut. Ancak bunun tek motoru yine Türkiye olduğu takdirde. 1988 seçimleri ertesinde daha özgürlükçü bir dönemin başlaması, siyasi yasaklann kalkması, işçi haklarına getirilen kısıtlamaların ilga edilmesi, kısmi bir genel af çıkması, ister istemez, başta komisyon olmak üzere diğer "baskı gruplannın" da tutumunu etkileyecek. Hatta, örneğin, komisyonun hazırladığı ilk "miitalaa raporunun" Türkiye'deki gelişmelerden sonra yeniden kaleme alınması ve böylelikle yeni bir sürenin geçmesi dahi, göz ardı edilemeyecek bir ihtimal. YUNANİSTAN ENGELt... tyimser dilek ve tahminlerle Türkiye'nin demokrasi açısından güllük gülistanhk bir ülke olduğunu varsaysak bile, Ankara'nın bu şartlar altında dahi çözümlemesi gerekecek olan ikinci siyasi faktörü, Yunanistan engeli oluşturacak. Papandreu hükümeti iktidarda olsun veya olmasın, Atina, AET bünyesinde olmanın avantajlarını kullanarak, başta Kıbrıs sorunu olmak üzere, Türkiye iki ülkeyi ilgilendiren çeşitli sorunlarda taviz vermediği takdirde, Ankara'mn Avrupa Topluluğu'na üye olmasını engelleyecek. 26 Haziran 1984. AET üyesi 10 ülkenin başbakanlan kiz henüz topluluğa kabul edibnemişlerdi. ve dışişleri bakanları Fransa'da bir toplantı öncesinde. O tarihte tspanya ve Porte A R P E O O İ TOPLULUĞITMJN TARİHÇESİ V U A K N MK M ^ 1 1 Topluluğun temeli 6 üye ile atıldı 2 5 N a r t 1 9 5 7 : Federal Almanya, Belçiile müzakereler kesildi ka, Fransa, ttalya, Lüksemburg ve Hollanda 3 0 T e a » u 1 9 6 5 : Fransa, AET bütçeRoma'da Ortak Pazar'm lemellerini oluşturan sinin Avrupa Parlamentosu tarafmdan saptanve üye ülkeler arasında tam bir ekonomik ve masını ve kontrol edilmesini öngören teklıjıesiyasi bütünlüğü hedefleyen anlaşmayı imzare karşı çıktı ve toplantılara kattlmayarak "boş ladtlar. koltuk" politikasını sürdürmeye başladt Bu, 195S: Ortak Pazar'ın kurumlan, yürütme Ortak Pazar'ın en büyük buhranı olarak nitelendi. orgam durumundaki komisyon ve danışma organı durumundaki Avrupa Parlamentosu ola1 M a y ı s 1 9 6 7 : tngiltere yeniden tam üyerak belirlendi. lik başvurusunda bulundu, ancak Fransa yine 1 O c a k 195S: Gümrük Birliği'ne giden karşı çıktı. yolda, üye ülkeler arasmdaki gümrük vergisi 196S: Şeker, süt ürünleri ve yüzde 10 oranmda azalttldı. sığır eti için tek bir sabit fıyat saptaması yü9 A g a s t o s 1 9 6 1 : tngiltere, AETye tam rürlüğe girdi ve üye ülke vatandaşlannın isteüye olmak için başvuruda bulundu. dikleri diğer bir üye ülkede çalışma hakkı hu14 Ocak 1 9 6 2 : flk orta tarım politikası (OTPJ saptandı, buna göre, iç pazarlarda fıyat kuken kesinleşti. \'Z A r a l ı k 1969: La Haye zirvesinde lar aynı olacak. AET için yeni bir dönemin başlatılması karar1 Teaıaraz 1 9 6 2 : Gümrük vergi indirimi laştırıldı ve tngiltere'nin üyeliği için müzakeyuzde 50 oranmda azaltıldı. relerin yürütülmesi onaylandı. 15 A r a l ı k 1 9 6 2 : Üye ülkelerin sınırları 3 0 H a z i r a n 1970: tngiltere, trlanda, Daiçinde sermaye dolaşımı büyük ölçüde serbest nimarka ve Norveç ile tam üyelik için müzabırakıldı. kereler başlatıldı. 14 O c a k 1 9 6 3 : Fransa Cumhurbaşkanı 2021 M a y ı s 1 9 7 1 : tngiltere ve Fransa General De Gaulle'nin "îngiltere AET'ye tam yöneticilerinin yaptıkları temaslar neticesinde üyelığe hazır değil" demesinden sonra Londra Londra'nm AET'ye tam üye olmasını engelleyen nedenlerin önemli bir bölumü ortadan kalktı. 2 2 O e a k 1 9 7 2 : tngiltere, Danimarka, trlanda ve Norveç'in AET'ye üye olması kabul edildi, üç ülke parlamentosu bu kararı onaylarken, Norveç'te 26 eylülde yapılan referandumla Oslo üyeliği benimsemedi. 1977: Portekiz ve tspanya AETye tam üyelik başvurusu yaptılar. 3 Nisan 1 9 7 8 : AET, ilk kez bir komünist ülke (Çin Halk Cumhuriyeti) tarafından resmen tanındı. 5 A r a l ı k 1 9 7 S : Avrupa para sıstemi olarak adlandırılan ve üye ülke dövizleri arasında uyum ve garanti sağlayan mekanizma yürürlüğe girdi. 2 8 N a v u 1 9 7 9 : Yunanistan'ın AET'ye tam üye olmasını benimseyen Zappeion anlaşması imzalandı. 7 ve 10 Hazlran 1979:110 milyon seç men ilk kez Avrupa Parlamentosu'na gıdecek milletvekillerini seçtiler. 1 O c a k 1 9 8 1 : Yunanistan AETye resmen onuncu üye oldu. AETnin tohumu 77 yılda fittzlendi NAZIM GÜVENÇ "Avrupa Ekonomik Toplulngıı'nun varmak istediği nihai amaç, yani üye ülkelerin siyasal birliği ve tek bir devlet çatısı altında butünleşmeleri, aslında, pek de yeni bir fikir değildir. "Avrupa Birieşik Devletleri" sloganı 1910 yıllanndan beri sık sık ortaya atılmıştır. Ancak 1957'de AET'nin kuruluşu ve kurucu altı üye devlete 19731986 arasında değişik tarihlerde altı devletin daha katılmasıyla bu tasan ilk kez ciddi ve tutarlı, gerçekleşme umudu taşıyan bir girişim niteliği kazanmıştır. AETnin neden ve ne amaçla kurulduğunu daha iyi kavramak için, ilkin "Avrupa Birligi" fikrinin gelişimine bir göz atmakta yarar var. Hemen şunu belirtmek gerekir ki bu fikri ilk ortaya atan (Batı) Avrupalı ileri kapitalist ülkeler "(Batı) Avrupa Birliği" amacında birleşmekle birlikte niyette aynlıyorlardı. Her devlet, "Birligi" başka yan amaçlann dışında asıl olarak öteki ülkeler üzerinde kendi baskınlığını (hegemonyasım) kurmak için bir araç olarak görüyordu. Kapitalist ülkeler arasındaki çıkar çelişkisi bu ülkeleri hem birbirleriyle mücadeleye hem de bazı rakiplerine karşı başka bazı rakipleriyle ittifaka zorluyordu .Örneğin ilk "Avrupa Birligi" planının gerisinde yatan düşünce, ele geçirilmiş sömürgeleri o yıllarda sömüıgeye sahip olmayan, ama çok hızlı bir büyüme süreci içindeki ABD'ye ve Japonyaya karşı birlikte korumaktı. Ancak o devirde sosyalist devletlerin yokluğu, kapitalist Ülkeler arasında gitgide keskinleşen çelişküerin rahatça çatışmaya dönüşmesine ve birbirleriyle mücadele eğiliminin dayanışmaişbirliği eğilimine ağır basmasına uygun bir zemin oluşturuyordu. Böylece 191CClarda ortaya aülan ve kâğıt Üzerinde kalan ilk "Avrupa Birieşik Devietleri" tasansından sonra 1930 yılında Fransa bu kez "Avrupa Federal Birligi" fikrini ortaya attı. Gerçekte, Fransa, "Avrupa Federal Birliği" sayesinde lngiliz ustünlüğünü sımrlamak ve surekli yeni pazarlar ele geçiren ABD'nin ilerleyişini çelmelemek istiyordu. 1. Dünya Savaşı'ndan yenık çıkan Almanya ise "Fransa ile banş" siyaseti ardında askeri gücünü yeniden elde etmek üzere zaman kazanmayı amaçlıyordu.Ancak Avrupalı ileri kapitalist ülkelerin birbirleriyle rekabetleri daha ağır bastı ve Fransa'nın önerisi yandaş bulmadı. ÖZEL tKTİSADİ HÖLGELER Avrupa'da siyasal birliğin sağlanamamasına karşıhk büyük sömürgelere sahip Batı Avnıpalı ülkeler, sahip olduklan pazarları, sömürge ve yansömürge ülkeleri daha iyi saklayabilmek, denetleyebilmek için "özel iktisadi bölgeJer" kurdular. örneğin Îngiltere. sömürge ve dominyonlannda yalmzca lngiliz mallannın yararlandığı bir "tereihli sistem" yarattı. Fransa da sömürgelerini "frank bolgesi" içinde toplamakta gecıkmedi. 2. Dünya Savaşı'mn bilinen sonucu güçler dengesinde büyük değişiklikler yarattı. Avrupa'nın üç buyük ülkesi Almanya, tngiltere, Fransa hem "dünya egemenliği" hayallerine veda etmek zorunda kaldılar hem de türlu yollarla gelişip güçlenmesini ve kendilerıni geçmesini önlemeye çalıştıkları ABD'ye her bakımdan muhtaç duruma düştuler. Doğu Avrupa ise sosyalistleşti. Bu koşullarda "Avnayı alanında altı Avrupa ülkesi (Fransa, ltalya, Bdçika, Lüksemburg, Hollanda ve F.Almanya) bir Ortak Pazar kurdular. îngiltere, sömürgelerinden sahip olduğu ayncalıklannı korumak için bu birliğe girmedi. Toplarsak, savaşı izleyen ilk on yıl içinde Batı Avrupa Ülkeleri arasında ekonomik, politik ve askeri bırlik pek ileri düzeylerde gercekleşmedi. Bununla birlikte, "Kömür ve Çelik Ortak Pazan" bir ilk adım olmuştu. Buna üye altı ülkenin bu Ortak Pazar'ı öteki sanayi dallanna da yaymak için 1955 yılında başlattıklan görüşmder sonunda 1957 Roma Antlaşması ile Avrupa Ekonomik TopluluğuAET kuruldu. Antlaşmaya göre, Ortak Pazar, derece derece tüm sanayi ve tanm ürünlerini içine alacak biçimde genişletilecek ve belirli bir süre içinde üye ülkeler arasında gümrük birligi sağlanacaktı. Ekonomik bütünleşme daha ilerde siyasal birliğe dönüştürülecekti. Avrupa Birligi fikrinin bu tarihçesinden sonra AETnin kuruluşundaki özgül ekonomik neden ve amaçları kısaca şöyle sergilemek mumkündür: AETnin kuruluşu, üye altı ülkenin tekellerine hem iç (ortak) pazarda en iyi satış olanakları sağlıyor ve belirli bir pazan belli ölçüde güvenceye bağlıyor, hem de dünya piyasasında daha iyi rekabet etme olanağı yaratıyordu. Çünkü Ortak Pazar ülkeleri kendi aralannda belirli sınırlar içinde "serbest rekabet" ilkeleri uygularken, üçüncü ülkelere karşı ortak bir tavır almakta ve onlara kendileri ile "serbestrekabet" olanağı vermemektedirler. özellikle ABD ve Japon tekeüeri ile daha iyi rekabet edebilmek üzere maliyeti düşürmek, verimliliği arttırmak, teknik düzeyi yükseltmek üzere üretimde yığışmanın da daha ileri götürülmesi gerekiyordu. AET'nin kuruluşu, tekeller arası birleşmelerle bu yönde de gelişmeyi kolaylaştırmaya ve karaçılamaya dönüktü. "Avrupa Birligi" fikri neden, nasıl, ne zaman doğdu? ve en düşük gelir Türkiye'de ANKARA (a.a.) AET'ye başvuruda bulunan Türkiye, 370 milyon nüfusu, 2.5 trilyon doları bulan gayri saH milli hasılası, 500 milyar dolara yaklaşan ithalatı ve ihracatı bulunan büyük bir Ülkeler topluluğu ile karşı karşıya gelecek. Toplulukta, gayri safı milli hasıla içinde sanayinin payı yüzde 40, tarımın payı yüzde 4, hizmetlerin payı ise yüzde 55 düzeyinde. ÜIKEUH F.Almanya BelçikaLuı Danimarka Ffsnsd Hollanda İnglltere bsanya italya PortekU Yunanistan Tirkiye Nfitos (•Hyen) 61.2 9.9 5.9 54.9 14.4 56.4 38.7 57.0 10.1 9.9 48.3 Yüzölçümü itibarıyla, en büyük AET üyesi ülke Fransa, en küçük Ulke ise Lüksemburg. En kalabahk AET ülkesi Federal Almanya, en az nüfuslu Ulke ise Lüksemburg (400 bin dolayında). AET üyesi ülkelerde 1984 yılı itibarıyla nüfus, 1985 yılı itibarıyla gayri safi milli hasıla, fert başına gelir ve tüketici fiyatlan artış oranları şöyle gerçekleşti: flyat (H) 2.2 4.9 4.7 5.8 23 6.1 8.8 9.2 19.2 19.3 45.0 AETye yeni yatırun projeleri ANKARA (Cumhuriyet Böroso) AET'ye tam üyelik için dün yapılan başvurunun kabul edilmesini sağlamak için AET hükümetleri duzeyinde etkin firmaların desteğinin sağlanmasına çalışılacağı öğrenildi. Edinilen bilgilere göre, hükümet, tam Üyelik başvunısunun kabul edilmesini sağlamak amacıyla bazı önemli kamu yatınm projelerini koz olrak değerlendirmeyi düşünüyor. Bu konuda yurütülecek kamuoyu oluşturma faalıyetlen çerçevesinde Türkiye'nin AET'den sağlayacağı imkanlann yanı sıra buyük bir pazar niteliği de taşıdtgı, aynca Ortadoğu ülkeleriyle olan iyi ilişkileri çerçevesinde AET'nin Türkiye ile birlikte Ortadoğu pazannda daha büyük pay sağlayabileceği anlatüacak. Yetkililer, dün yapılan başvurudan sonra, AET'nin ekonomik birimlerinde Türkiye lehine bir kamuoyu yaratılmasını sağlamak uzere Odalar Birliği ve TÜSİAD'ın da harekete geçerek AET iş çevreleriyle ilişkilerin geliştirilmesine çalışılacağım beHrttiler. Bu arada, geçmiş yıllarda yapılan uluslararası ihalelerde fazlaca bir pay alamayan Avrupa firmalanna bundan sonra daha sıcak bir yaklaşım gösterilmesi bekleniyor. Geçen hafta cuma günü teklifleri alınan ithal kömüre dayalı termik santral projesinin değerlendirmesinde AET'ye tam üyelik olgusunun göz önüne aJınacağı bildirildi. Avrupa firmalannın birinci termik santralda fıyat yönünden geride kalmalan nedeniyle ihaleyi kaybetmeleri halinde de yeni teküfle ikinci ve üçüncü santrallann kendilerine veribnesinin düşünüldüğü ifade edildi. Başvurudan sonra AET başkentlerinde yurütülecek temaslar sırasında Türkiye'nin bundan sonra açmayı düşündüğü projeler hakkında da bilgi verilecek. Ingilizlerin ilgisini çekmek ve Fatih Köpnisu'nün "acısını uantturmak" için 3. Boğaz Köpriısü için ihale açılacağı duyurulacak. Ayrıca, tstanbul Boğazı tüp geçiş ve metro projelerinin de en kısa sürede ihaleye çıkanlacağı anlatılacak. ANKARA ANLAŞMASIİMZALASIYOR 12 Eylül 1963. Türkiye ile AET'yi Gümrük Birligi' ne götürecek ve ileride de tam üye durumuna sokabilecek olan Ankara Anlaşması, TBMM'de dü zenlenen bir törenle imzalandı. (Fotoğraf: ARŞtV) nıpa Birligi" tasarılan yine sahneye çıktı. Tabii bu kez de her devletin artniyeti ve konuya yaklaşımı başka başka idi. "Avrupa'nın Birligi" fikrinin en ateşü savunuculan savaşm son yıllanndan başlayarak Almanlar oldu. Daha 1944'te Almanya'nın mutlak bir yenilgiye gittiğini gören ba2a Hitler muhalifleri Batılılarla gizli görüşmelere giriştiler. Bunlar, ilk adımda, bir süreç içinde, ekonomik birliğin sağlanmasını ve bunun giderek siyasal birliğe dönüştürülmesini öneriyorlardı. Bu görüşler savaştan sonra da yeni kurulan "Hıristiyın Sosyal Birligr (CSU) tarafından savunuldu. CSU'nun programında bu konuda şöyle bir pasaj vardı: "Biz, uluslarm hak eşitliğinden ve halklar arasında banşlan yana>ız. Halklar ailesi çerçevesinde Avrupa uluslariistu bir topluluktur. Batı Hırisliyan kultüninü biriikte korumak ve geiiştirmek için bir Avrupa Konfederasyonu'ndan yanayız. Hiçbir Avrupa ulkesi tek başana var olamaz. Parasal ve iktisadi bir Avrupa Birligi kDnılmasım oneriyoruz. Avrupa devietleri arasında gümrük duvariannın kaldınlmasını istiyonız." savaşm büyük galibi ABD ise, başlangıçta Avrupa Birliği'nden yana değildi. 194246 yıllan arasında ABD dış politikasına yön veren "Morgenlhau Planı" tam tersine Almanya'nın parçalanmasım ve zayıf duşürülmesini öngörüyordu. Buna karşıhk, 1946'dan başlayarak ABD politikası değişti. Bunun başhca nedeni, ABDnin Sovyetler Birliği'ne karşı yeniden güçlü bir Batı Avrupa oluşturma ve böylece "Sovyet yayümasır'na set çekme hesabi"dı. Alr" ya karş: takmılacak tavır "Birl. t.*. Avrupa" tasarısının çekirdeğini oluşturuyordu. Potsdam Antlaşması ile Almanya dört muzaffer güç arasında bölünmüştü. Oysa Almanyasız bir Batı Avrupa, Sovyetler Birligi ve sosyalist Doğu Avrupa karşısında çok güçsuz kalırdı. Böylece ABD de o güne değin kuşku ve tedirginlikle karşıladığı "Birieşik Avrupa" fikrinin savunucusu kesildi. Fakat Îngiltere, Batı Avrupa dev• letlerinin birleşmesini sözde desteklerken, pratikte hiç öyle davranmadı. Çünkü Îngiltere, Avrupa birliğini daha çok askeri ve siyasal alanlarda işbirliği yapmak olarak görüyor ve dünyanın dört bir yanında sahip olduğu sömürge ve dominyonlarından tek başına sağladığı çıkarlan kendisine saklamayı yeğliyordu. Fransa ise sorunu her şeyden önce "Alman tehlikesi" açısından ele alıyor ve geleceğin Birieşik Avrupa Federasyonu içinde ltalya ile ittifak kurarak kendisine Ustün bir yer edinmsye çalışıyordu. Sonunda Almanya'nın ikiye bölünüp batı bölgesinde ayn bir Alman devletinin kurulmasım ve bu devletin Avrupa Federasyonu içine alınmasını, Sarre böigesinın kendisine verilmesi koşuluyla kabul etti. Ne var ki o yıllarda Baü Avrupa ülkeleri siyasal konularda temelde anlaşabilmekle birlikte ekonomik çelişkilerini aşmayı başaramadılar. Bu yüzden ABD'nin beklediğinin tersine 1953'te yalmzca kömür ve çelik sa 6SMH Kljl başına Tuketlel (milyar S) geHr (Un S) artış or 10 234 624.3 79 9 7.980 54.8 10.960 5114 9.298 124 2 8 280 7.986 4552 167 9 4305 3562 6.249 20 7 2.070 327 3.270 53.1 1.084 AET üyesi jlkelerde, 1985 yılı itibarıvla ihracat, ithalat, dış ticaret dengesi, altın dışmdaki rezervler (milyar dolar olarak) ile işsizlik oranları da şöyle:; ÜLKELER F.AImanya BelçlkaLuı Danimarka Fransa Hollanda İnglltere bpanya italya Portekiz Yunanistaa Tirkiye Ihraç 174.1 17.2 960 62.4 101.0 24.0 5.7 4.3 80 tthal 145.3 17.9 100.6 57.0 103.3 28.0 7.7 10.5 11.3 Ticaret 28.8 0 8 4 5 5.5 2.3 40 2 0 6.2 3.3 Rezerv 44.4 4.8 5.4 26 6 10.8 12 9 112 15.5 14 0.9 1.1 Issiz 9.3 13.5 9.2 10 8 15.6 131 21.6 10.6 8.5 8.3 131 AET üyeliği sendikal hakları genişletecek P r o f . Nusret Ekin, tam üyelik başvurusu ile birlikte ortaya çıkan durumun işçileri ilgilendiren kısmmın son derece karmaşık olduğunu, ancak Avrupa ülkelerinde yaşayan işçilehmizin, pratik olarak AET'nin Prof. Nusret Ekin sosyal politikasından ve serbest dolaşım hakkından yararlanmaya başlayacağını kaydediyor. ŞÜKRAN KETENCİ AET'ye tam üyelik öncelikle işçiler için serbest dolaşım hakkının kazanılmasını gündeme getiriyor. Ancak pratikte tam üyelik ile işçilerin serbest dolaşım haklan ayrılmış durumda. Yunanistan. Portekiz. İspanya tam üyelik haklannı kazandıkları halde, işçiler için serbest dolaşım hakkını henüz elde edebilmiş değiller. Türkiye ise daha önce 1986'da tam üyelik başvurusunu yapacağı varsayımı ile AET ile serbest dolaşım hakkı için 1976'da muzakereleri başlatabilmiştir. Bugün tam üyeliğe başvuru aşamasında ise Başbakan Özalın beyanları, tam uyeliğin öne alınması, serbest dolaşım hakkında ertelemenin söz konusu olabileceği doğrultusundadır. Tam uyeliğin koşullarından biri olan Turk işçilerinin AE r içinde serbest dolaşım hakları, iktisadi ve sosyal konularda olduğu gibi, çok sonralan ulaşılacak ve kademelerden geçecek bir gelişmeye aday görulmektedir. Türkiye'de sendikalar ve Turklş, Türk işçileri için serbest dolaşım hakkını isterlerken, AETye tam üyelik başvurusuna, serbest dolaşım hakkı gecikse bile çok farklı bir gerekçe ile sıcak bakıyorlar; AETye tam üyelik sendikalar için Batılı ülkeler ölçeğinde demokrasi ve sendikal haklar isteyebümenin önemli bir aşaması olarak görulüyor. Türkiye'nin AET'ye tam uyeliğinin gerçekleşmesi halinde, AET ölçülerine doğru demokratik ve sendikal haklann kazanılması savaşımının kolaylaşacağına inanılıyor. AET üyesi Türkiye'de, anayasa ve yasalardaki demokratik ve temel sendikal haklan kısıtlayan hükümlerin değişmesi zorunluluğunun doğacağı belirtiliyor. AET'ye tam üyelik başvurusunun işçilere yansıması konusunda görüşune başvurduğumuz Prof. Nusret Ekin, TürkiyeAET üişkilerinde, lam üyelik başvurusu ile ortayla çıkan ve öncelikle işçileri ilgilendiren gelişmelerin oldukça karmaşık bir nitelik gösterdiğini bildiriyor. Türkiye AET üişkilerinde siyasal tercihlerin one çıktığını vurgulayarak, gelişmelerin uzunca bir sure daha sadece Avrupa1 daki göçmen işçilerin AET sosyal politikasından ve serbest dolaşım haklarından yararlanacaklan anlamına geldiğini açıklıyor. Prof. Nusret Ekin, Türkiye'nin 1966'lardan itibaren Avrupa ülkelerine işçi yollamaya başladığım, aynı tarihlerde AET'ye uye olmak için başvurduğunu, bugün ise 1.8 milyon Türk nufusun ve 700 bin işçinin Avrupa'da bulunduğu bir noktaya gelindiğini belirtiyor. Ancak göçmen işçiler sorununun AET sosyal politikası içinde çözumlenecek sorunlara dönüştürülemediğini, genellikle Avnıpa ülkeleri ile ikili anlaşmalar icinde değerlendirildiğini vurguluyor. 1976 konsey kararlarında sınırlı da olsa Avrupa'da çalışan işçilere bazı kolaylıklar getirildiğini, ancak 12 yıIın bitimi ile başlayacak ve 22 yılın sonunda, 10 yıl içinde gerçekleşecek üç kademede serbest dolaşım hakkı karanndan geri dönuldüğune işaret ediyor. 1986'lara gelindiğinde, Turkiye'nin görüşu, serbest dolaşım hakkının otomatikman başlaması, AET'ninki ise halen AET ülkelerinde çalışan Turk işçilcrinc vc dc 3>nırlı bir dolaşım hakkı doğrultusunda, karşıhklı resmen bildirilmiştir. Prof. Nusret Ekin, 10 yıllık gecikme ile AET'ye tam uyeiik müracaatı ile ilişkilerin siyasi tercihlerin iktisadi ve sosyal butünleşmeden onde geldiği bir modeie oturtulduğuna değiniyor. Batıda çalışan göçmen işçilerin sorunlannm çözumunün tam üyelik ile başlayan, vizelerin kalkması ve serbest dolaşımla tamamlanacak kademeli bir modelden geçeceğini belirlerek, "Bunun anlamı Tiirkije'nin uzunca bir sure sadece Avrupa'daki göçmen işçilerin AETnin sosval polilikasından ve serbest dolaşım haklanndan yararianmasıdır" diyor. Bu arada Avrupa işçi hareketi, AETnin sadece Avrupa'daki Türk işçileri için öngörduğü çok kısıtlı serbest dolaşım hakkı yerine, yine sadece bu işçilerle sınırlı olarak serbest dolaşım hakkını savunuyorlar. En son 19 Aralık 1986'da Alman Sendikalar Birligi (DGB). hükumetine yaptığı bir resmi başvuru ile AETde yaşayan Türk işçileri için serbest dolaşım hakkı tamnmasım istemişîi.