19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET/10 15 NİSAN 1987 Pasaport yasağındaki uygulamalar, 'cezanın kişiselliği' ilkesini hiçe sayıyor 'Salaneah' yakınına da pasaport yok rın başında pasaport yasaklan konusu geliyor. Yabancı gruplar aynı sorulan ülkemizde görüştükleri bilim adamlarına, sanatçılara, hukukçulara da soruyorlar. Gruplann en çok, kaç kişiye pasaport verilmediğini öğrenmek istedikleri, bu soruyu Başbakan Turgut Özal'a, Içişleri Bakaru Yıkunm Akbulut'a, Adalet Bakanı iken Necat Eldem'e sık sık sordukları, ancak net bir sayı alamadıklan belirtiliyor. tçişleri Bakanı Yıldınm Akbulut, "Pasaport yasagı konusu. özellikle AET'ye girmeye hazırlandığımız şu günlerde Avrupalılar tarafından Ugiyle izleniyor. Pasaport yasasının bu açıdan da düzeltilmesi gerekmiyor mu?" biçimindeki sorumuzu şöyle yanıtlıyor: "Dışarıdan bize bakanlar için de aynı şeyi düşünmek lazım. Diğer ülkelerin kanunlannı bilmiyorum ama onların da yani sınırlama koymuş olmaları gerekir bazı şeylere, değil mi? Yani guvenlik açısından." Avukat Turgut Kazan ise, Türkiye'deki yasağın görüntüsünün dışarıdan başka türlü görünmesinin sağlanması amacıyla 30.4.1986 tarihli 3280 sayılı yasanın çıkanldığını ve Pasaport Yasası'nın 22. maddesinin birinci fıkrasına bir cümle eklendiğini söylüyor. Bu değişikliğe göre, "Yabancı memleketlere gitmeleri mahkemelerce yasaklananlar dışında kalan sanıklara zanıri hallerde tçişleri Bakanının leklifi ve Başbakanın onayı ile pasaport veya pasaport yerine geçen seyahat vesikası verilebilir" denıliyor. Avukat Turgut Kazan, bu değişiklikle ortaya çıkan yeni durumu şöyle yorumluyor: "Yalnızca Mahmut Dikerdem'e, Aziz Nesin'e ve Abdullah Baştürk'e pasaport vererek, Türkiye'de boyle bir yasak kalmadıgı imajını yaratmaya çalışıyorlar. Ne var ki durum acı ve açıktır. Bugün yiiz binlerce insan pasaport alamıyor. BUgi işlem merkezindeki sayı tam olarak bilinemiyor. Biz Mahmut Dikerdem'e, Aziz Nesin'e pasaport verilince sevindik. Bunu sağlıklı bir yaklaşım olarak gördük. Ama ilerleme olmadı. Başka adım atılmadı." Avukat Giilçin Çaylıgil ise yönetimin her konuda olduğu gibi bu konuda da keyfi davrandığını söyleyerek, "Bir Mahmut Dikerdem, bir Abdullah Baştürk pasaport alabiliyor, ama sade vatandaş alamıyor" diyor. TEPKİLER Pasaport Yasası hükümlerine, pasaport yasaklılannın adlarının bulunduğu listelere, genel olarak pasaport hakkının zorlanmasına ilişkin çeşitli kesimlerden yoğun tepkiler her geçen gün çoğalıyor. Yazar Bekir Yıldız, 1962 yılında işçi pasaportu alırken hiç zorlukla karşılaşmadığını, yazar olduktan sonra pasaport almasının güçleştiğini ve çeşitli zorluklarla karşılaştığını söylüyor. Eleştirmen ve Edebiyat Tarihçisi Atilla Özkırımlı, hem pasaport alırken, hem havaalanından çıkış yaparken, hem de dönüşunde defalarca zorluklarla karşılaştığını söylerken, bir başka ünlü yasaklı, Mehmet Nabi tnciler (Inci Baba) tepkisini şu sözlerle dile getiriyor: "Zorluk iistüne zorluk çıkanyoriar. Verdikleri pasaportla yurtdışında adım atamıyoruz. Sanki Amerikan pasaportu veriyor adamlar, o kadar nazlanıyorlar.." POLmKA VE OTESI MEHMED KEV1AL Herkes İçin DemokrasL. Başbakan Turgut Özal, ülkemizde demokrasinin gecikmesini birbiri ardına gelen üç asker darbesine bağlıyor. Bağlantısı yanlış değildir Asker darbeleri yapılıyor, demokrasi yitiriliypr, ancak darbeyi yapanlardan hiçbir şey sorulmuyor. 12 Eylül darbecilerinin kimi eksik gediği için Meclise sorular, önergeler, araştırmalar verilmektedir. Bunlar parlamentoya veriliyor, ama bir türlü görüşülemeden, araştınlamadan ANAP çoğunluğunun oyları ile geri çevriliyor. Buna ne denir? Amaç demokrasi istemek, demokrasiyi pekiştirmek ise eskilerden hesap sorulsun, eski eksik ve gedikler ortaya dökülsün ki bir daha yınelenmesin! Bunun da tek açılma yolu parlamento görüşmeleridir. Ben işin cezasında değil, hesabındayım. Birçok şey yapılmış, karanlıkta kalmış, belli yasalarla ağza alınması yasaklanmış... Bunlar ancak parlamentoya verilen öneriler görüşüldüğünde gün ışığına çıkar, yapanlar da açıklandığı için bir daha yapma cesareti göstermezler. Şimdi en sonuncusuna bakalım. Demokrasi çığırından çıktı diye demokrasiye el konuldu. Uzun süre doksan günlük gözaltı günleri, hapishaneler dolusu sanıklardönemi yaşadık. işkenceler, Türk ulusu işkenceye yatkındır sözleri gırla gitti. Birçok demokrasi dışı işlemler görüldü. Şimdi el bebek. gül bebek demokrasi günleri yaşıyoruz. Demokrasi mi bu? Demokrasi olmadığını, demokrasinin geciktiğini Turgut Özal da biliyor ki, darbeler demokrasiyi geciktiriyor hikmetinde bulunuyor. Şimdi eğri değil, doğru oturup doğru konuşalım. Kimse kendisi için demokrasi istemesin, herkes için demokrasi istesin! Eğer gerçekten demokrasi istiyorsak, demokrasi istemlerimiz herkes için olsun!.. Demokrasilerde azınlıkoylarının da, çoğunluk oylarının da hakkı venlir. Çoğunluğu alanlar azınlık oylarını göz ardı etmemelidir. Azınlığın da demokratik oyları gözetilmelidir. Eğer Ortak Pazar'a gerçekten girmek istiyorsak şu 141142163 engelleri ortadan kalkmalıdır. İşte TKP'nin Genel Sekreteri Haydar Kutlu, Güneş gazetesi yazarlarından Turhan Aytul'a düşüncelerini ve görüşlerini anlattı, kıyamet mi koptu? Ortak Pazar'a karşı değilmiş... Bunları biliyor muyduk? Demek 141142 kalksa. bir sosyalist parti kurulsa, TKP de konuşma olanağı bulsa, bunları söyleyecekmiş. Eskiden olsa, Aman TKP bunları söyledi. ha!' dıye kıyamet kopardı. Şimdi söyledi, unutuldu gitti. Eğer gerçekten demokrasi istiyorlarsa, sermayeci kesime de söyleyecek bir çift sözümüz var: Öyle her sıkıştığında askeri yanına alıp demokrasinin canına okumasın, bu alışkanlıklarından vaz geçsin!.. Sermayeci kesim üçtür, sıkıştı mı askeri yanına alıyor, vay demokrasi gitti türküleri ile demokrasinin canına okuyor. sonra demokrasi yitiyor, oturup elbirliğiyle bize demokrasi aratıyor. Yok efendim, bundan da vaz geçilsin... Artık kımse yutmuyor bu oyunları! €ğer herkes için demokrasi istiyorsak, bunu da kuracaksak, demokrasiye engel olan bütün tuzaklan ortadan kaldırahm. Bu komünistmiş, bu şeriatçıymış gibi öcü göstermelerini bırakalım... Komünist ise komünist; şeriatçı ise şeriatçı... Çıksın ortaya lafını söytesin... Ortak Pazar'a girecek isek, ayağımızı sağlam basalım. Tartışmaya açık hiçbir konu kalmasın ortada... Ne var Batı demokrasılerinde? Şunlar, şunlar, şunlar... Bizim demokraside de olsun!.. Olmasın diyenler varsa, inanın kendine güvenmeyenlerdir, özel bir çıkan olanlardır. Bundan kırk yıl önce, tek parti demokrasisine girdiğimizde, yani sağcı iktidar, sağcı muhalefet oyununu oynadığımız yıllarda, muhalefet bir şey söyledi mi, iktidar: "Vay, Moskova Radyosu ağzı ile konuşuyor..." diye basardı yaygarayı... Muhalefet iktidar olurdu. bu kez o da karşısındaki partiye: "Vay, Moskova Radyosu ağzı ile konuşuyor" der, üstüne üstüne giderdi. Bundan kurtuiduk, ama yeni kapanlara yakalandık. bunlardan kurtulmasını bildığimizde demokrasiyi kurarız. Bir kez kurduk mu, asker de sivil de bozamaz. Tıkır tıkır işler. Pasaport Yasası'ndaki "Memleketten aynlmalannda genel güvenük bakımından mahzur bulunduğu tçişleri Bakanlığı'nca tespit edilenler" bölümünün uygulanması sırasında, hukukun temel ilkelerinden olan "cezanın kişiselliği" ilkesinin de sık sık çiğnendiği ileri sürülüyor. Bu ilkenin çiğnendiği olaylar, "Bir lcişi hakkında yünilülen soruşturma veya dava nedeniyle bu kişinin yakınlannın da pasaport hakkından yoksun bırakılması" olarak ortaya çıkıyor. Bu konudaki ilginç olaylardan birinin, geçen mart ayında ölen Istanbul Barosu eski Başkanlanndan Orhan Apaydın Barış Derneği Davası nedeniyle tutukluyken, eşi Gürsel Apaydın'ın pasaport almak için başvuruda bulunduğu sırada yaşandığı belirtiliyor. Üaha önce Londra'da ameliyat olan ve iki kalp kapakçığı değiştirilen Gürsel Apaydın, sağlık kontrolü yaptırmak için yurtdışına çıkmak istedığinde, dosyasında "Eşi Banş Derneği davasından tutukludur" sözlerinin bulunduğunu gördüğü ve bu nedenle pasaportunun her sayfasına "iptal" damgası vurulduğu bildiriliyor. Gürsel Apaydın ise bu durum karşısında tepkisini " A m a bu biitiin aileyi cezalandırmaktır" diyerek gösteriyor. Aynı tepkiyi eşi ve kızı için Mehmet Ali Aybar, 8 yaşındaki Kiraz için Dogu Perinçek, annebabası ve halası ile, halasının kocası için Fatoş Güney ve daha birçok kişi göstermek zorunda kalıyorlar. DIŞARIDAN NASIL GÖRÜLÜYOR? Helsinki Izleme Komiteleri, özellikle Amerikalı gruplar Türkiyeye geldiklerinde Türk yetkililerine sürekli olarak sordukları sorula Şair öğretmen Mehmet Başaran 'ın 30 yıllık ilginç öyküsü Yeşil pasaportlu bir yasaklı 3 ceği belirtiliyor ve bilgi edinilmesi isteniyordu. Mehmet Başaran, yurtdışına çıkabilmek için kendisine gerekli olan pasaport için dönemin Kültür Bakanı Talat Sait Halman ile görüştuğünde, Bakan'dan "1 Ekim 1971'e kadar tamamlanacak" sözünü alırken, Mustafa Ekmekçi, Mehmet Başaran adına Başbakan Yardımcısı Sadi Koçaş'la görüşmesinin sonucunu "Tamamdır, sen neticeyi Istanbul'dan takip et" sözleriyle bitiriyordu. Milli Eğitim Bakanı adına Selahattin Başiplikçi imzasıyla 9 Eylül 1971 tarihinde İstanbul Valiliği'ne gönderilen bir yazı, Mehmet Başaran'ın yurtdışına çıkış nedenlerini anlattıktan sonra "Valiliğinize müracaatında gerekli pasaportun verilmesini rica ederim" deniliyordu. Bir yazı da aynı imzayla Mehmet Başaran'a gelmişti. Bakan adına Selahattin Başiplikçi, Mehmet Başaran'a Federal Almanya'da neler yapacağını açıklıyor, iyi yolculuklar ve başarılar diliyordu. Pasaport yasaklılannın listesi oldukça uzun. Bugün yurtdışına çıkışı yasak olanlardan Şerif Gören'in durumunu, Mehmet Basaran'ın 30 yıllık ilginç pasaport öyküsü nü ve Prof. Dr. Rona Aybay'ın bu görüsünu sunuyoruz. ŞERİF GÖREN Türk sinemasına yâkın zamanlann en büyük ödülünü, "Yol" adlı filmiyle Cannes Film Festivali'nde Costa Gavras'ın filmiyle birlikte kazandıran yönetmen Şerif Gören de "sanıklıgı" nedeniyle yurtdışına çıkamayanlardan. Gören'in pasaportunun süresi 1979 yılında bitti. 12 Eylül'den sonra DİSK davasında yargılandı. Bu süre içerisinde "Yasa maddesi açık, yargılananlara pasaport vermiyorlar" diyerek başvuruda bulunmayan Şerif Gören, yargılandığı davada beraat etti. Ancak pasaport alabilmesi için bu kararın kesinleşmesi gerektiğini biliyor. Pasaport Yarası Halil Nebiler davayla ilgili olarak Mehmet Basaran'ın ifadesine başvurulmuş, daha sonra "Kocaeli Muddeiumumiliği"nin 53/360 karar, 53/112 sayılı takipsizlik kararı 25.4.1953 tarihinde kendisine tebliğ edilmişti. Takipsizlik kararı;ı:n son tümcesi şöyleydi: "Haberi olmaksızın başkalan tarafından hazırianan derneğin gizli maksatlarına hizmet edecekler listesine ithal edilmiş olması kendisinin suçluluğuna delalet etmeyecegi cihetiyle suçla alakası tespit edilemeyvn ve bu hususta bir delil ve emare bulunmayan mazlum Mehmet Başaran hakkında CMLK'nin 163. maddesi ger^gince takibat icrasına mahal olmadığı." Mehmet Başaran, takipsizlik karannın fotokopisini Danıştay'a gönderiyor ve karar uzun süre işlemde kahyordu. Danıştay'ın son kararı 28 mayısta Başbakan'a tebliğ ediliyordu. Esas 1971/3210, karar 1973/2523 sayılı Danıştay kararı, beş üyeden Başkan Kâzım Yenice ve üye Hikmet Müftügil'in karşı oyuna karşın, üç oyla idarenin tasarrufunun yerinde olduğu yolunda çıkıyordu. Böylece, Mehmet Basaran'ın gezi özgurlüğü Danıştay kararıyla kısıtlanmış oluyordu ve üstelik Mehmet Başaran, gezi özgurlüğü Danıştay kararıyla kısıtlanan ilk TC yurttaşı oluyordu. Şerif Gören Başbakana başvuracak Yurtdışına sadece bir kez, 1978 yılında "Almanya Acı Vatan"ı çekmek için F.Almanya'ya giden, "Yol", "KaıT, "Derman", "Kurbağalar" gibi önemli filmlerde imzası bulunan yönetmen, önümüzdeki günlerde pasaport için başvuruda bulunacağını bildirdi. Gören, eğer bu Şerlf Gören, DISK davasında yargılandı ve beraat etti. Ancak karar henüz kesinleşmediği için Gören yasalara göre pasaport alamıyor. Yol, Kan, Derman, Kurbağalar gibi filmlerde imzası bulunan yönetmen, önümüzdeki günlerde "zaruret hali" gerekçesiyle başbakana başvurmayı düşünüyor. günlerde önemli bir davet alırsa bu başvuruyu "zaruret hali" olarak resmi makamlara götürüp İçişleri Bakam'nın önerisi ve Başbakanın onayı ile pasaport almak niyetinde. Mehmet Başaran Yeşil pasaportuna rağmen yurtdışına çıkamadı. İçişleri Bakanı Tannyar, devreyegirince, "tahdit"kalktı. ülehmet Başaran: 1971 yılında pasaport almak için başvuruyor, ancak ret cevabı alıyordu. Başaran 'a pasaport verilmemesinin ardından 1951 yılında Köyleri Kalkındırma Derneği'nde 'sakıncalı' faaliyette bulunduğu iddiası çıkıyordu. Aynı dernekle ilgili davada aldığı takipsiztik kararı da Başaran 'm 20yıl sonra aklanmasına yetmiyordu. Basaran'ın başına gelenler Şair ve öğretmen Mehmet Basaran'ın başına gelenler, pasaport almak isteyen bir Amerikalının ya da herhangi bir Avrupalının başına gelseydi neler olurdu acaba? Türkiye'de Danıştay kararıyla gezi hakkı kısıtlanan ilk kişi Mehmet Başaran. Bir pasaport alabilmek için yıllarca uğraştıktan sonra Dışişleri Bakanlığı'nca kendisine yeşil pasaport verilen ilk kişi de Mehmet Başaran. Bu pasaportla yurtdışına çıkmak üzere bindiği uçaktan, motorlar çalıştıktan sonra "tahdidin var" denilerek indirilen kim? O da Mehmet Başaran... Hepsi bu kadar değil. Devletin yurttaş aleyhine gerçekleştirdiği en komik işlemlerden biri, 1953 yılındaki bir soruşturmadan dolayı hakkında takipsizlik kararı verilmesine karşın, bu soruşturma nedeniyle sakıncalı olarak damgalanıp 1983 yılına kadar kimin pasaport alması engellenmiştir? Mehmet Basaran'ın.. Mehmet Başaran. pasaport hakkı peşinde koştuğu süre içinde başına gelenleri anlatsa kitap olurdu. Nitekim oldu da. Bir süre sonra Çağdaş Yayınları arasında çıkacak olan "Yasaklı" adlı kitapta anlatılan pasaport macerasının kısa bir özetini şimdi biz yapalım: Göztepe Ortaokulu öğretmeni Mehmet Başaran, yurtdışına çıkmayı aslında hiç düşünmüyordu. 1966 yılında 4489 sayılı yasaya göre Milli Eğitirr. Bakanlığı'nca işi gereği bir süre için Londra'ya gönderilmişti. Sonra aradan yıllargeçti. 17 Mayıs 1971 tarihinde kendisine bir Müdurler Kurulu kararı geldi. MEB Müdürler Kurulu kararıyla 1 yılhğına F.Almanya'ya gönderilmesi uygun görülüyor, gidip gitmeyeceğini üç gün içinde bakanlığa bildirilmesi isteniyordu. Karşı oy yazısı Karara karşı oy veren Yenice ve Müftügil'in karşı oy yazısında gerekçe şöyle açıklanıyordu: "Dava konusu işleme sebep olarak gösterilen hususlardan sadece işlem tarihinden 20 yıl kadar önce, sonradan yıkıcı, bölücü faaliyetlerde bulunduğu tespit edilen bir derneğe davacının da üye kaydedilmiş olması sabit bulunmuş, dernek başkanı ve üyelerden bazılarının isnat edilen suçtan mahkum edildikleri anlaşılmakta ise de daNalının dernek faaliyetlerine hiçbir surette katılmadığı ve derneğin gizli maksatlarına hizmet edeceklerin listesine dahil edildiginden haberdar olmadığı, hakkındaki takipsizlik kararında ifade edilmiş bulunmaktadır. Davacının 20 yıl önce girdiği derneğin esas maksadını bildiği dahi tesbit olunamamış, mücerret uyesi bulunduğu derneğin zararlı faaliyetlerde bulunduğu gerekçesiyle bağlı bulunduğu bakanlıkça bilgi ve gorgusünu arttırmak üzere > urtdışına gönderilmesine Başaran'ın döviz tahsisi işlemleri de tamamlandı ve kendisi pasaport harcını yatırdıktan sonra 17.9.1971 günu pasaportunu almak için tstanbul Emniyet Müdürlüğü Pasaport Şube Mudürlüğu'ne gitti Ama burada hiç ummadığı garip bir şeyle karşılaştı. İki satırhk resmi bir yazı: "5682 sayılı Pasaport Kanunu'nun 22. maddesine göre pasaport dileğinizin yerine getirilemeyeceği İçişleri Bakanlığı buvruklanyla bildirilmiştir." ÇAUŞAINLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL "BağKur dışındaki hizmetim" Sorıı: BağKur'un 11. basamağında 1 >ıl 2 a\dır prim ödemekteyim. Yaşım 56. 1972 yılından bu >ana aralıksız prim ödemekteyim. Şu anda hiç prim borcum da >ok. İlgili ler, istersem hemen emekli olabileceğimi söylediler. Açıklamasını istediğim konu ise şöyle: 1972 yılından önce 1065 gün Sosyal Sigortalar Kurumu'na prim ödedim. A>nca 6 ay da Emekli Sandığı'na kesenek kesilmişti. İlgililer. gerek SSK'de, gerekse Emekli Sandığfndaki hizmetlerimin emekli olduğumda emekli maaşıma hiçbir katkısı olmayacağını ve maddi bakımdan bana bir yarar sağlamayacağını söylü>orlar. BağKur dışında geçen bu çalışmalarımın valnız BağKur'daki eksik günlerimi tamamlamaya yarayacağını söylüyorlar. Kanıma göre ise. memur ve işçi emeklilerinde hizmet ne kadar çok olursa ona göre maaşları da artıyor. Bövle bir hukum varsa ona göre durumuma açıklık getirilmesini bekliyorum. Ekim 1972'de ilk prim ödemeye başladığım tarihin üzerinden ekim 1987'de 15 yıl geçıniş olacak, bu tarihi beklememde bir kazancım olur mu? F.E. ADAPAZARI YANIT: BağKur'ca bağlanan "Yaşlıhk aylığından yararlanabilmek için: a) Sigortalının kurumdan yazılı talepte bulunması, b) Kadın ise 50, erkek ise 55 yaşını doldurmuş olması ve en az 25 yıl sigorta primi ödemiş bulunması şarttır. c) Radın ise 50, erkek ise 55 yaşını doldurmakla beraber en az 15 'am yıl sigorta primi ödemiş olanlara da kısmi aylık bağlanırî' 50 yaşını doldurmuş kadın ve 55 yaşını doldurmuş erkek BağKur sigortalılan 25 tam yıl prim ödeme karşılığında ""o 70 üzerinde. gene aynı yaşları doldurmuş olup 15 tam yıl sigorta primi ödemiş olaniar ise V» 60 üzerinden yaşlıhk ayhîına hak kazanırlar. 2829 sayılı yasa uyarınca çeşitli sosyal guvenlik kurunılarına "tabi çeşitli işlerde çalışmış olanların hizmet sureleri, aynı tarihlere rastlamamak kaydıyla" birleştirilir. 268 sayılı BağKur Genelgesi'nde de, diğer kurum ve sandıklarda geçen hizmetlerin. BağKur'da geçmiş hizmetler gibi değerlendiriieceği ve toplam hizmet süresine göre aylığın bağlanacağı vurgulanmıştır. Emekli Sandığı ile Sosyal Sigortalar Kurumu"nda geçen hizmet süreleriniz BağKur'ca göz önüne alınacak ve bu çahşmalar karşılığı toplam 1.265 gün, BağKur'ca bağlanacak yaşlıhk aylığını ° o 3 oranında arttıracaktır. ^ Emekliliğinizi Ekim 1987'de istediğinizde aylık oranınızda en r çok o 1 oranında artış olacaktır. BağKur Yasasf nda değişiklik yapılması gündeme gelmiştir. Ekim 1987'ye kadar beklemekte yarar vardır. Bakan düzeyinde biri gerekli Dönemin Pasaport Şube Müdürü Nuran Sayın'dır. Mehmet Başaran'a yol gösteriyor: "Bakan düzeyinde biri bu konuyla ilgilenirse sorun çözülebilir.." Göztepe Ortaokulu öğretmeni Mehmet Başaran, "Bakan düzevinde biri"ni bulabilmek için Ankara"ya gidip Mustafa Ekmekçi'ye danışıyordu. Birlikte, dönemin Başbakan Yardımcısı Atilla Karaosmanoğlu'na gidip görüşüyorlardı. Karaosmanoğlu, görüşmenin sonunda Mehmet Başaran'a, çözum için İçişleri Bakanı Hamdi Ömeroğlu ile görüşeceğini söylüyordu. Başbakan Yardımcısı Atilla Karaosmanoğlu'nun İçişleri Bakanı Hamdi Ömeroğlu ile görüşmesinden ise beklenmedik bir sonuç çıkıyordu. Hamdi Ömeroğlu, Karaosmanoğlu'na "Siz bu iş üzerinde durmasanız daha iyi olur efendim." diyordu. Mehmet Başaran ne yapacaktı şimdi? Yasal yolları sonuna kadar kullanacaktı elbette. Konuyu Danıştay'a götürdü. Danıştay'ın birinci ara kararına, "meselenin mahiyetine ve davanın tasvir şekline göre davalının birinci savunması alındıktan sonra yurütmenin duruldurulması konusunda karar verilmesine" 12 Ekim 1971 tarihinde oy birliğiyle karar veriliyordu. Bunun üzerine İçişleri Bakanlığı tarihsiz ve numarasız bir savunma yapıyor, bu savunma Danıştay aracılığıyla Mehmet Başaran'a iletiliyordu. Savunmada. olaydan 20 yıl once (1951) yılında Kırklareli'ndeki Köyleri Kalkındırma Derneği davasından söz edilerek, öğretmen Mehmet Basaran'ın derneğe girmeden önce ve girdikten sonraki faaliyetlerinin sakıncalı görüldüğü gerekçesi one sürulüyordu. Oysa, o J 9 7 9 yılında birinci dereceden emekli olan Mehmet Başaran, başvuru sonucu hakkı olan "yeşil pasaportu" aldı. Ancak 1981 yılında yurtdışına çıkmak isteyince yeşil pasaport bir işe yaramadı. Uçaktan indirildi ve Yeşilköy karakolunda "tahditli" olduğu bildirildi. karar verilmesi vaki pasaport talebinin reddinde kanuna uyarlık bulunmamaktadır. Bu sebeple dava konusu işlemin iptali gerektiği reyiyle karara karşıyız." Ama karar çıkıyordu ve yapacak bir şey kalmıyordu Mehmet Başaran'a. Istanbul'dan takip et! Türkçe öğretmeni Başaran, dönemin bulanıkhğından da etkilenerek yurtdışına çıkmayı istemiyordu. Ancak okul müdürü İbrahim Denktaş ısrar edince kabul etti. Bu kez 4 Haziran 1971 tarihinde günun parasıyla önemlice bir yolluk, 500 lira gönderildi ve Ankara llköğretmen Okulu'nda düzenlenen 31 numaralı Almanca kursuna katılması istendi. Bir aylık kurs bitti ve 30 Temmuz 1971 tarihinde İstanbul Valiliği'ne Milli Eğîtim Bakanlığı adına H.tlhami Çokar imzalı bir yazı geldi. Yazıda Mehmet Basaran'ın yasa gereği bilgi, görgü ve ıhtisasını arttırmak üzere 11 ay için F.Almanya'ya gönderile Ve yeşil pasaport Devirler değişti, karma hükümetler geldi, karma hükümetlere Köy Enstitusü çıkışlı Mustafa Üstündağ bakan olarak geldi. Bu dönemde Mehmet Başaran, Şah Rıza Pehlevi Lisesi Türkçe oğretmenliğine getirildi ve bu gorevde 1979 yılına kadar çalıştı. Aynı yıl birinci derecede devlet memurluğundan emekli oldu. Birinci dereceden emekli olan devlet memurlarına Dışişleri Bakanlığı yeşil pasaport veriyordu. Mehmet Başaran da yeşil pasaport istedi. Şaşılası bir şey ama hemen verildi. Danıştay kararıyla pasaport hakkı elinden alınan Mehmet Başaran, 1979 yıiında yeşil pasaport sahibi olmuştu. Aradan iki yıl geçti. Başaran, pasaportunu kullanma fırsatını bulamadı. Pasaportun geçerlik süresini uzatmak gerekiyordu. 1981 yılında süreyi de uzattı. Aynı yıl İsveç'te bir yakını hastalandı Basaran'ın. Mutlaka gitmek zorundaydılar. Eşi Bisan Başaran'la birlikte üç aylıklarını kırdırdılar, 81 bin liraya gidişdonüş uçak biletlerini de alarak bir pazar günü Yeşilköy Havaalanı'na gittiler. Bilet kontrolünden geçildi, pasaport kontrolünden geçildi. Uçağa bindiler. Türkiye için olumsuz görüntü PROF.DR. RONA AYBAY "Pasaport Yasası'nın 22. maddesi idareye çok geniş yetkiler veriyor. 1981 yılında yapılan değişiklikten önce de bu madde şikâyetlere yol açıyordu. Pasaport verilmemesi halinde, kendisine pasaport verilmeyen kişi, pasaport verilmemesi işlemi aleyhine iptal davası açıyordu. Ancak davada sonuç uzun sürede alınabildiğinden karar pratik olarak işe yaramıyordu. Örnegin, uluslararası bir toplantıya çağrılan bir bilim adamı veya bir sanatçı o toplantıya katılamıyordu. 1981de yapılan değişiklik 22. maddeyi daha da ağırlaştırdı. Bu maddede çok uzun bir suç listesi var. Dokuz bent halinde sayılmış olan Ceza Yasası hükümlerine atıfta bulunan listedeki suçlar, sanıklann pasaport almasını engelliyor. Sanık olmak, suçlu olmak değildir. Genel olarak uıahkemelerin, davası görülen kişilerin yurtdışına çıkmasını engelleme yetkisi zaten var. Bu liste, hâkimin karanna gerek kalmadan, adeta iddiayı mahkumiyete dönüştürüyor ve yurtdışına gitmeyi otomatik olarak yasaklıyor. 1986 yılında yasaya bir ek getirildi. Çok zorunlu durumlarda İçişleri Bakam'nın teklifi ve Başbakanın onayıyla pasaport verilebilir denildi. Aslında temel sorun şu: Pasaport nedir? Yurtdışına çıkış için elde bulundurulması zorunlu bir belge midir? Çağımızda bazı ülkeler pasaport sisteminden vazgeçmiş görünüyorlar. Bazı ülkeler arasındaki ikili anlaşmalar veya uygulamalar nedeniyle pasaport kullanımı kalkmış gibi görünüyor. BelçikaHollanda, FransaAlmanya veya İskandinav ülkeleri arasında olduğu gibi. Ama bütün bunlar pasaportun tamamen kalktığı anlamına gelmiyor. Günümüzde Türkiye'de pasaport olmadan yurtdışına çıkmak hııkuken ve fiilen mümkun değil. Pasaport verilmeyen yurtdışına çıkamıyor. Hayati sağlık tehlikesi karşısında > urtdışına çıkılamıyor, PROF. DR. RONA AYBAYTV GORUŞÜ Aybay: Sanık olmak suçlu olmak değildir. Davalı kişiler listesi, adeta iddiayı mahkumiyete dönüştürüyor ve yurtdışına gitmeyi otomatik olarak yasaklıyor. 1986'daek yasayla pasaport izni Başbakan 'ın onayına bağlandı. Basit bir İşlemİn bu kadar ÜSt düzeyde halledİlmeSİ dü sündürücüdiir Kalkışa 10 dakika kala anons Avusturya Havayollarf na ait uçağın motorları çahştırıldı. Kalkışa 10 dakika kalmıştı ki alanda "Ahmet Başaran" adı anons edildi. Mehmet Başaran, Mehmet Başaran'dı. Ahmet Başaran değildi. Anons onu ilgilendirmezdi. Çok geçmedi, onu ilgilendiren anons da yapıldı. Hemen ardından polisler gelerek uçaktan, eşinin yanından alıp götürdüler Mehmet Başaran'ı. Eşi Bisan Başaran, umarsız İsveç'e uçarken, Mehmet Başaran Yeşilköy Polis Karakolu'nda beş saat tutuldu. Sonra bir sivil polis gelip Cağaloğlu'ndaki Pasaport Şubesi'ne götürdu. Başaran, o geceyi nezarethanede geçirdi. Ertesi gün kendisine, tahdidi olduğunu, sıkıyönetime giderek tahdidini kaldırması gerektiğini anlattılar. Sıkıyönetim'e gitti, ama görevliler tahdidin kendileriyle ilgisi olmadığını söylediler. Mehmet Başaran, yeniden "bakan düzeyinde biri"ni buldu ve İçişleri Bakanı Selahattin Çetiner'e başvurdu. Bundan iki ay sonra İstanbul Pasaport Şubesi'ne Çetiner'in "tahditlerinin devamına" diyen yazısı geldi. Olmuyordu. Yeşil pasaport, Danışıay, bakan.. Kalkmıyordu tahdit işte. Aradan iki yıl daha geçti. Emekli öğretmen, şair Mehmet Başaran, 1983 yılında Berlin Senatosu'ndan bir seminer için davet aldı. Davet, gidişdönüş uçak biletiyle birlikte gelmişti. Başaran yine bir bakan buldu. O dönemin İçişleri Bakanı Ali Tannyar, olmayanı olur kıldı. Tahdidi kaldırdı. Mehmet Başaran, 1 haftahğına gitti, geldi... ADIL CAN'ımızı (19581985) unutmadık, unutmayacağız. Yaşamı yaşamımız, onuru onurumuzdur. uluslararaM toplantılaru katnınamıyor. Hu da 1 urkiye'nın yurtdışındaki imajı açısından olumsuz bir göriintü veriyor. Uluslararası bir toplantıya çağrılan bilim adamı veya sanatçı, o toplantıya kendisine pasaport verilmediği için katılaraa>ınca Türkiye'nin gorunumu açısından çok olumsuz sonuçlar alınıyor. 1986 yılındaki ek, Ruhi Su ve benzeri olaylar nedeniyle yapıldı. Ancak Başbakanın onayıyla pasaport alınabiliyor. Basit bir işlemin bu kadar üst düzeyden halli düşundürucudür. Oraya çıkmadan iş çözülmelidir. Pasaport bir idari işlemdir. Cezaya dönüştürülmemesi gerekir." auşunaurucuaur. Rona Aybay Sanık olmal. su lu olmak f değildir. tddianameler adeta mahkumiyete dönuştulü o t o m a t i k y a s a k konuyor Ailesi ve arkadaşları Müh. AYSUN ÇETİNSÜ ile A. LEVENT ŞENOCAK nışunlandılar. İzmir 12.4.1987 BİTTİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle