19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER lunun daha açıhşını yaptıklannı gazetelerden öğrendik." Şunu hemen herkes biliyor ki, imam hatip okullannda öğrenim görenlerin büyük çoğunluğu Atatürkçüleri ve laikliği savunanları, " k o m ü n i s t " veya "kâfır" diye görüyor. Şimdi gelelim asıl önemli olan noktaya: İmam hatip liselerinden mezun olanların çoğu, yüksekokullan veya polis kolejlerini bitirerek, yönetici kadrolan içinde yer almışlardır. Ben bu gibi genç memurlardan bazılarıyla birkaç kez resmi dairelerde karşılaştım. Adımı verince hemen saygı ile yer gösteriyorlar ve o daireye düşen işimin görülmesi süresince beni soru yağmuruna tutuyorlardı. Örneğin, miras hukuku kuralları, yani erkek çocuklar 2 pay alırken, kız evlatların bir pay almasının daha adaletli olup olmadığıru soruyorlar, yanıtımı beklemeden, erkekler bağımsız çalışarak babadan kalan serveti işletip çoğalttıkları halde, bu servetin kızlann veya damatların elinde çarçur edildiğini söylüyorlardı. Hemen imam hatip tornasından geçirilmiş bir kafa karşısında bulunduğumu anlıyor ve Mecellenin 39. maddesini onlara okuyarak: "Zamanın değişmesiyle hukuk kurallannın da değişmek zorunda olduğunu" söylüyordum. Yanıtlan şu oluyordu: "Ama sizin şeriat kuralları dediğiniz o kurallar, "Allah'ın kelâmı'dır, bir harfi, bir noktası bile değişmez ve değiştirilemez." Ben; "Sizin Allah'ın kelâmı dediğiniz hükümler, Tann ile kul arasındaki ilişkiyi düzenleyen ibadet hükümleridir" deyince hemen: "Hayır, Kuran'da böyle bir ayrım yok, o bir butündür" dedikten sonra, ellerindeki son silahı kullanıyorlar: "Siz Kuran'a inanıyor musunuz, inanmıyor musunuz?" Şeriat üzerine bir yazı yayımladığım zaman bana hemen mektuplar gelir; " K a t l i n vaciptiı" diye fetva ifadeli tehdit mektupları da alıyorum ve artık her olasıhğa karşı bu mektupların fotokopisini çektirip, aslını ilgili devlet dairesine teslim ediyorum. Yaşhlardan gelen mektuplara aldırdığım yok, ama gençlere acıyorum. Geçen yıl Zonguldak'tan Biyoloji Fakültesi'nin bir öğrencisi bana dinsel kuralları öğretmeye kalkıyor ve mektubunda hakaret ediyordu. Davacı olsam hüküm giyeceğini bilmiyordu. Ama ben, değil şimdi öğrenim gören gençlere karşı, öğrenimini çoktan bitirmiş, yazar olmuş ve köşesinde bana hakarette bulunrnuş öfrencilerime karşı bile dava açmayı kendim için küçüklük saydım ve saymaktayım. Birkaç hafta önce, kahramanlık taslayarak: "İşte adresim" deyip, Istanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi üçüncü sınıfında olduğunu söyleyen bir öğrenci de mektubunda şöyle dîyordu: "Eğer şeriatçı dediğiniz zaman Siileyman Demirel önderliğindeki 46 ruhunun mensuplannı, Turgul Özal onderliğindeki Anavatanlılan, Necmettin Erbakan onderliğindeki dindar insanları ve Tiirkeş onderliğindeki milliyetçileri kastedi>orsanız, bu memleketin yüzde 78'i şeriatçıdır; sadece SHP'ye oy veren yiizde 22'lik bir kısmı Atatiirkçiidiir. Hayır, hayır Hıfzı Bey. hayır! Bu memleketin yüzde 78'i Miisliimandır ve >iizde 22'si ise ki buna siz de dahüsiniz komünist tir." Şimdi bu gencin hukuk fakültesini bitirip bir yerde yargıç olarak görev aldığım düşünün; adalet dağıtırken karşısındakinin yüzde 78'lerden mi, yoksa yüzde 22'lerden mi olduğunu araştırıp, kararını öyle verecek. Kafası yıkanmış bir kez. Yazık değil mi bu gençlere ve yazık değil mi bu vatana? Şeriatçılann amaçlanna ulaşmak için izledikleri strateji programına giren bir uygulama da, AlBaraka gibi bankacı para şirketleri ile ortaklık kurup, Tiirkiye'de bu tür bankaları çoğaltmak ve bu yönden yabancıların ağzıyla şeriat propagandası yaptırmaktır. Nitekim geçen yaamda da belirttiğim gibi, 31 mart tarihli Cumhuriyet'te okuduğuma göre, AlBaraka'nın sahibi Şeyh Kâmil gazetemiz muhabirince yönetilen, "Başannızın sırrı nedir?" sorusuna verdiği yanıtta şöyle demiş: "Çünkü prensiplerimiz, çalışma sistemimiz, insanoğlu tarafından konulmadı. Yüce Allah tarafından kondu. îslam bankaları, Kuran ve sünnete göre çalışırlar, hiçbir insanoğlu bundan daha iyi bir sistem kuramaz." 1400 yıl önce Arabistan'da banka olup olmadığı konusu uzerinde durmayacağım; ama bu konuşmanın dupedüz şeriatçıhk propagandası olup olmadığını sormak istiyorum. Sosyalist devletlerden biri Türkiye'de banka açsa ve onun yöneticisi, açık açık başarımızın sım Marksizm ideolojisinde yatmaktadır diye demeç verse, vay bu adam ülkemizde komünizm propagandası yapıyor diye ortalık allak bullak olmaz mıydı? Görülüyor ki, Rabıta gibi şeriat örgütleri, bol paralar harcayarak, ülkemizde yerli yandaşlarıyla birlikte, kendi amaçlan doğrultusunda çok büyük mesafeler almışlar. Rahmetli Atatürk'ün dediği gibi "Gaflet, dalalet ve hıyanet" yüzünden geldik çöküşün kıyısına. 3040 katlı oteller, türlü fabrikalar ve teknik yenilikler kurtaramaz bizi bu uçuruma duşmekten; kafaların içini çağdaş bilimle aydınlatarak kurtarabiliriz laik Atatürk cumhuriyetini. Bunun için de 1) İmam hatip Iiselerinin sayısını dinsel gereksinmelere gore hesaplayıp, saptamak ve ders programlarından da, adına "şeriat" dediğimiz İslam Hukuku bölümünü kaldırmak (daha önce yazmış olduğum gibi bu hukuk, üniversite hukuk fakültelerınin, hukuk tarihi veya mukayeseli hukuk derslerinde bilimsel yöntemlerle incelenmelidir). 2) Böylece sayıları azaltılan imam hatip liselerinden geriye kalanlarını hiç vakit geçirmeden normal liselere dönüştürmek. Sayın Evren, Devlet Başkanlığı döneminde bütün iktidar kendisinin ve Milli Güvenlik Konseyi'nin elindeyken, hiç değilse bunlan gerçekleştirerek Atatürkçülük doğrultusunda bir hizmet yapar ve Türkiyemizin geleceğini birçok tehlikeden kurtarabilirdi. Oysa işler tam ters doğrultuda gelişti. Ne yazık, ne yazık... 12 NİSAN 1987 Şeriatçılarm Stratejisi HIFZI VELDET VELİDEDEOĞLU Bilindiği gibi "strateji", bir hedefe, bir amaca erişmek için birçok olasılık karşısında geniş kapsamlı eylemleri tek merkezden yönetmek demektir. En çok savaş konusunda ve "taktik" karşılığı olarak kullanıljyor bu sözcük. Yedeksubay okulunda tabya dersinde öğrendiğimize göre, bir savaşta, yerel ve sınırh ölçüde yapılan saldırı veya savunmalara "taktik harekât"; savaşın karada, denizde, havada ve denizaltında büyük bir cephede, kimi zaman ulkenin her yanında ve her yönden uyum içinde yönetilip yönlendirilmesine ise "stratejik harekât" denir. Laik Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı savaş açmış olan şeriatçıların da, inceden inceye saptadıkları bir stratejiyi sabırla uyguladıkları apaçık bir gerçektir. Atatürk döneminde devrimlere karşı çıkan şeriatçılann kafalan ezildiği için, uzun süre kendilerini toparlayamadılar. Ama onlar, özellikle Karadeniz'in çok sarp bazı kıyılarındaki engebeli arazi yuzünden denetimi hemen heırten olanaksız gizli medreselerde eylemlerini sürdürdüler; yani şeriatçıhk tohumlan kurutulmayıp hep yeşertildi. Daha sonra birbirini izleyen değişik siyasal ortamlardan yararlanarak, bu yeşermeler filizlendi, derken büyüdü ve sonunda ülkemizin her yöresinde ve iilke dışında dal budak salıp, çok tehlikeli bir durama geldi ve laik devleti neredeyse tehdit edecek güce ulaştı. *** Bu nasıl oldu? Son otuz yıldan beri, belki bu sutünlarda 4050 kez yazdık: Tutucu politikacılann verdikleri ödünlerle oldu, ilerledi ve yayıldı. Eski Milli Eğitim Bakanhğı Teftiş Kurulu Başkanı Sayın Ahmet Maruf Buzcugil'in 20 Şubat 1987 tarihli Cumhuriyet'te çok ilginç ve özlü bir yazısı çıkü. "Gericilikten Yakınmaya Hakkımız Yok" başlığını taşıyan bu yazıdan şu bölümii aşağıya aktarıyorum: "Bilindiği gibi, Atatürk devrimleri 1924 Anayasası ıle giivev dikler açmak idi. ce altına alınmıştı. Buna karşıri, Şimdi bizdeki şeriatçılann gelip geçen siyasal iktidarlar, o, stratejisi buna benziyor: tmam anayasanın kimi maddelerine hatip liselerinde şeriat tornasmuymayan programlarını uygula dan geçirdikleri genç kafalan, simaktan geri durmadılar. Milli yasal bilgiler ve hukuk fakülteeğitim açısından, bu anayasanın lerine, polis kolejlerine ve 'elleüstiine ilk gölge diişüriılen mad rinden gelse' harp okullarına ki desi, laiklik ile ilgili olandı. bunu da denediler yerleştirmek, İmam hatip okullannın, imam geleceğin yönetici ve subay kadhatip yetiştiren dinsel bir meslek roları ile ileride bir gün başgösokulu olma amacından ve özel tereceğini umduklan genel ayakliginden sapdrılması, kapılannı lanmayı yöneterek laik cumhukız öğrencilere de açması, yeterli riyeti yıkmak. ve sıandart dozda genel ve geStrateji bu. 30 Mart 1987 tarekli ders prograndarından yokrihli Cumhuriyet'te Oktay Aksun olmasına karşın. genel eğibal, R. Hacaloğlu'nun bir mektim veren liselere denk sayılmatubunu yayımladı. Bu mektubun sı, ucuz politika aracı olarak kulsayılara Uişkin satırlarını buralanılması ve gereksemenin çok ya alıyorum: "Türkiyemizde üstünde çoğalmasıyla bu gölge 51.000 cami, 11.000 mescit için gittikçe koyulaşıp karardı. Kuran kurslannın artık pıtırak gi 62.000 imam, 67 il, 637 ilçe için 700 müftü, 2100 vaiz kadrosuybi iilke düzeyine yayılması için la toplam 64.800 din adamı kadortam hazırdı. Atatürkçii göriişrosu olduğu, öliim, ayrılma, lerle bilimin öncülüğünde yetişemeklilik nedeniyle halen 2640 tirilmesinin öngörüldüğii devkadronun boş olduğu, bunun rimci bir gençliğin >anı sıra, dinyanında 38.500 öğrencinin mesel kuralların sosyal yaşama egemen olmasını amaçlayan, Ata zun olduğu belirlendi. On bir yıl içinde imam hatip liselerini bitirtiirkçuluğu karşısına alan, bagmiş 42.000 kişi yargıç, avukat, naz, gerici. ilkel bir gençlik daha yönetici, öğretmen, mühendis devlet eliyle üretilmeye başlandı. olarak üniversiteden mezun olBu siireç içinde laiklik ilkesi, çeşitli >önetim kadrolarının ve si du. Araştırma sonunda meslek liseleri ile öğrencilerinin sayılayasal partilerin işlerine geldiğinrında azalma görülürken, imam ce yorumlanabilen, sanki çok hatip mezunlannda önemli artışanlamlı, kompleks bir kavramların göze çarptığı, halen mış gibi, tarüşrna gündeminde 28.679'u kız olmak üzere toplam hep kaldı, taa gunümuze dek..." 231.654 öğrenciye karşılık, erkek meslek liselerinde 166.960, kız Işte stratejinin ruhu, özü bu meslek liselerinde 63.180 ki, toprada. Eski çağlarda berkitilmiş lam 230.120 öğrenci öğrenim gö(müstahkem) kaleleri düşürmek rüyor. Gereksinim duyulan taiçin ordularda, "lağımcılar nm meslek liseleri, 1980 yılında bölüğü" adıyla uzman bir sınıf 36 iken, bu sayı 16'ya, yine yetiştirilirdi. Bunların görevi, 1980'de 28 olan köy ebe okullakuşatılmış kaleye dışarıdan şa rı 8'e düşürüldü. Ticaret ve tuşırtmaca saldırılar sürdürulürrizm okullan sayısı aynı dönemken, düşmana sezdirmeden, topde 230'dan 2I9'a, öğrenci sayısı rak altından tüneller açıp, kale99.877'den 92.527'ye düşerken, nin içine kadar ulaşmak ve orasağlık okullannın sayısı 93'ten dan geceleyin kuvvet sızdırarak, 91 ' e , öğrenci sayısı da beklenmedik bir baskınla kale19.230'dan 18.769'a indirildi. yi ele geçirmek ya da büyuk baSon gunlerde kurtuluş bayramı rut fıçılarını kalenin altına depo nedeniyle Bayburt'ta toplanan ederek uzaktan ntilleme yoluybakanların, iki imam hatip okula kale duvarlarında buyük ge PENCERE Seni Sevmeyen Ölsün!.. Bindiğim taksinin radyosu açık. Arabesk çalıyor. Şoför gaza bastı. Sordum: Ne çalıyor? Polis radyosu abi!.. Allah seni inandırsın TRT'yi sitdi attı, harbi çalıyor. Söyleyen kim? Tüdanya abi... Tüdanya mı? Ne biçim ad bu? Eski bir kıraliçeymiş abi, çok acı çekmiş abi, bikjiğin gibi değil abi, bu söyleyen kız da çok acı çekmiş abi, Tüdanya olmuş zavallı kız... Devletimiz zeval görmesin, TRT'sinde arabesk yasaktır, Polis Radyosu'nda serbest. Polisimiz halkımıza daha yakın; karakolunda ayna, radyosunda arabesk var. Emniyet Teşkilatı'nın 142'nci kuruluş yıldönümüne Başbakan Özal ile İbo (İbrahim Tathses) da katılmışlar. İbo mikrofonu başbakanın eline tutuşturmuş; Sayın Özal değme şarkıcılara taş çıkartacak biçimde "Mavi Mavi"y\ söylemiş; Tathses de yağcılık yapmış: Başbakanım şimdi benim okuduğum sesin oktavını aştı, güçlüyüz, mutluyuz... İbo, Süleyman Bey gibi yasaklı... Televizyon İbo'ya kapalı. Çünkü Tathses "Aydınlar Dilekçe" sine imza attı; geçenlerde Kürtçe şarkı söyledi diye yargılandı. İngilizce, Fransızca, Almanca söylersen iyi de, Kürtçe soylersen neden kötü? Bırakalım bu örtyargıları, köksüz tutkuları, saçma sapan yasakian, silelim dargınlıkları. Sayın Cumhurbaskanımız Alaşehır'de yaptığı konuşmada: "Benim ölümümü, hastalığımı istey&nler var" demiş "Ama çok şükür, sapasağlam ayakta duruyorsam, sizlerin duası ve desteğiyle duruyorum." Sayın Evren'i sevmeyen ölsün!.. * Şoför dedi ki: Harbi soylüyor Tüdanya abi.. Şarkının adı ne? Seni Sb.meyen ölsün!.. Valla mı? Valla abi.. Hem kız güzel soylüyor. Neden güzel soylüyor? Çünkü çok acı çekmiş abi, Tüdanyalaşmış... Her acı çeken Tudanyalaşır mı? Tudanyalaşır abi, kıraliçe gibi olur, acı çekenin sesi güzelleşir, demii çay gibi olur... Şoför kardeşin mantığı sevimli ve çekimli: Seni sevmeyen ölsün, birbirini sevmeyen ölsün, birbirimizi sevelım, Atina'ya gidelim, Katina'yı sevelim, düşsün enflasyon, düşsün faizler, Kerkük'ü alalım, keyfimize bakalım, go home Yankee!.. Birbirimizi seversek, çözemeyeceğimiz sorun, aşamayacağımız güçlük yok, çalışalım arkadaşlar, gelsin dolarlar, ağlarsa anam ağlar... Gazeteye geldik, taksimetreye baktım, 1810 lira yazıyor, iki tane binlik verdim: Üstü kalsın! . Şoför: Abi dedi seni sevmeyen ölsün!.. • Odama girdim, gazeteleri açtım. O ne? Emekli öğretmen Mehmet Burgaç, geçim derdinden umutsuzluğa düşmüş; Başbakanlık binasının önünde kendini yakarak öldürmeye kalkışmış. Herkes şaşakalmış. Emekli öğretmen, heykel gibi dikilmiş, kibriti çakınca faşşş diye alevier içinde kalmış, meğer zavallı adam üstüne başına daha önce benzin dökmüş... Emekli öğretmen Mehmet Burgaç Sayın Özal'ı sevseydi, kendisini yakarak öldürmeye kalkar mıydı? Seni sevmeyen ölsün Özal!.. EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Öğretmenlere Bir "Tebliğ"! "Belki eiinize geçmişOr. MeşhurCemaletOn Kapten Hoca'nm mektubu bana bu ayın başmda geldi. Sonra gazeteniz ve basında Hoca'nm tüm öğretmenlere mektup gönderdiğini duydum. Bu mektubu size aldığım gün postalamayı düşunüyordum. Ancak bizi yönetenlerin bir tepkisi olacak mı dıye geciktirdim. Çünku babam bana dedi ki, "Oğlum, Atatürk ve Inönü devirierinde, böyle bir irtica olayı oldu mu, buna karşı genelgeier gönderilirdi, (yanınızdayrz) derlerdi. Ataturk'ün yanındaki muallimler yüreklendirilirdi. Şimdide yapılır, acele etme" dedı. Bekledim, bir yazı gelmedi. Onun için, Hoca'nm mektubunu size yolluyorum. Ben kıdemli bir öğretmenim, Sayın Hükümet Başkanı, mali yıl için bütçe kanununda 'en az alan öğretmen yüz bin TL. alacak' demişti. Ben bile bu parayı alamıyorum. Benim ve arkadaşlanmızın ekonomik ve mali bunaltm içerisinde bulunduklan bir sırada, Hoca durumu iyi kollamış olacak ki, Hz. Muhammed'in öbur dünyada vaat ettiklehyle birlikte bu dünyada bize kurtuluş yolunu göstermekte. Ben Hoca'nm bu yolunu aç kalsam, susuz kalsam yine seçmem. Ben Atatürk yolu, laik yoldan hiç vazgeçmem. Ancak diğer arkadaşlanmdan çıkar mı, çıkmaz mı onu da kestirememl Bana sekiz yıla yakın bir zamandan beri devhtimden bir mektup gelmedi. Cematertin Kaplan'dan geldi. Bu mektubu üstlerime göturseydim İyi biliyordum ki, "Cemalettin Ağabeyden geien mektubu niye öyte yüzüne gözune bulaştırdtn" diye beni sürgün edecekleri kesindi. Çunkü, benim gibi laik cumhuriyeti benimsemiş, Atatürk devrimcisi öğretmenler olarak sürekU surgüne uğramadayız. Işte AkbaJ Ağabey, ben bana mektup yazan Hoca 'ya şunun şurasında bizim Kırşehir'in turküsunü mü söyleyeyim: "Dahnda baykuş ötsün" "Gulun dokülsun Cemal" diyerek.." Yukandaki mektup adı saklı bir öğretmenden geldi. Ekte de Cemalettin Kaplan'ın "Tüm Türk Öğretmenlerine Tebliğ Mahiyetınde Açı k Mektup" u var.' Bizler kim sizler kim ? önce mezkur ayeti ceiilehn ışığı attında ve etrafında tarbşalım" diye başlıyor... "Bizler", "Hz. Muhammed'in peygamberiiğine inanan, Kuran'm anayasa, şeriatın kanun, devletin isiam devleti olmasını isteyen"\erdir. "Bizler, Kuranı anayasa olmaktan, şeriatı kanun olmaktan kaldıran, devleti islamdan ayıran puta ve put kanunlanna karşıyız, Kemaüzm cereyanma karşıyız" diye sürüyor Bay Kaplan'ın 'tebliğ'i!.. Uzun mu uzun bir tebliğ'! öğretmenlere şoyle sesleniyor: "SA 28 duşen çok mühim şeyfer vardır. Gelecek nesitlerin şekiHenişi şahslyet ve karakter kazanmalan hep size göre ve hep sizin telkin ve terbiyenize göre olacaktır. Bir kelime ile gelecek nesli siz inşa edeceksiniz." Ne yapacak 'seriat'a bağlı öğretmenler? Önce oğrencilerini Mustafa Kemal'in düşüncelerinden, devrimci atılımlarından koparacak... Bakın ne diyor bu konuda: "Dinle ilgili ne varsa dinin emir ve yasakian ne ise bütün bunlan devirmiş, tersyüz etmiş, ettirmiştir. Allah ile yanşa girmiş. Firavun gibikendisine 'Rab' dedirtmiş. Bizim Rabbimiz sen her şeyi yaratan sen, Samsun 'a çıkan ilah sensin, biz sana kul olur ve sana tapanz diye yazanlan taktir etm/ştı'r. 'Atatürk ekber, Atatürk ekber' diye başlayan ezanı uyduranlar alkışlanmışbr." Böyle akıl almaz yalanlan ardı ardına dizen bu Hoca Efendi, MSP'den aday oluyor. Müftu oluyor, yıllarca bu tür yalanlaria çevresindekiteri aldatıyor, sonra da Almanya'ya gidip orada şeriatçı öfgutterden gelen bol parayla geçımini, cevresindekilerin geçimini sağlıyor! Ta oralardan Turkiye'nin dort bir bucağına kasetler yollayıp bu tür gerici, yalan yanlış düşüncelerini yaymayı başanyor... YaTürkiye'deki 'tüm' öğretmenlere 'tebliğ'lerini gönderebilmesi, bütün öğretmenlerin okullarına, adlarına?.. Kim bilebilır tüm öğretmenlerin adreslerini, okullannı, adlannı? Bunu ancak Milli Eğitim Bakanhğı sağlayabilir, bu adresler, adlar ancak bu bakanhktan elde edilebilir. Yobaz Cemalettin'e bu öğretmenlerin adlarını, yerlerini gösteren listeyi verenler kimlerdir? Yurdun uzak bir köşesindeki öğretmen, geçinme sıkıntısı ve unutulmuşluk duygusu içindeyken ta Almanya'dan bir mektup alıyor, öte yandan T.C. Eğitim Bakanhğı onu çoktan unutmuş!.. Atatürk döneminde Milli Eğitim bakanları Necati ve Dr. Reşit Galib gibi inançlı devrimciler, öğretmen arkadaşlarına sık sık dostça mektuplar gönderir, hepsiyle yakından ilgilenirlerdı. Şimdikı bakanlar, Atatürkçü öğretmenleri değil koruma^ savunmak, 'devrimci' kişiliklerinden öturü onlan acılardan a'ilara, sürgünierden sürgünlere yollamaktadıriar. Bu öğretmer erin listesi de gerici örgütlere ulaştırılmaktadır. Evet, geç kalıyoruz: Çok geç! Samsun'a çıkar g bi Atatürk devrimcileri, Samsun'a çıkar gibi davranmak, Türkiye Cu^nhuriyeti'ni temelinden yıkmak isteyenlere karşı savaşım vermek zorundadıriar I I I ılıııı sizlere tesekküredenı r YENİ ÇIKTI V 9. TİVATPO Ş METİS Çeviri: Kerem Çalışkan Desen: Esat Tekand Tiyatro ve Brecht ile iîgilenenlerin zevkle okuyacağı bir kitap. Metis Yayınlan Bmbirdirek Sok. 5/3 Cağaloğlu/lstanbul Tek 527 79 21 ŞİİRMÜZİK KASHLERİ DİZİSİ ÇIKTI. ı snlannılM ^ırterıylı «ıırKrımn «ııısı Duny< farlan dıznı »Mı anrann m CAN YÜCEL i ARİF DAMAR ! OKTAY RİF&T Sana 34 yüdır tercih edilen üstün kalitesiyle Türkiye'de marg^rinin adı olmuştur. Sana, onu en çok satılan margarin yapan ev harumlanna,teşekkürlerini sunuyor. F Yasaklanan kaset DANIŞTAY karanyia çıktı YAPIM Kaçeoenmız şur Kıtaoçıgı ııaveıı ve ozeı ıcutu ıçtndeaır Ftvao 2000 TL IKDV aanıl) PTT gıderı «ıcrva atttır oaemeiı ıste«ier VEMI D U N Y A P K 91 SISKECHSTANBUL • KASETLfRIMIZ CUMHUHIYET KİTAP HLUBU 2 ISTANBUl KİTAP 5ENLIGI ADAMUZIK STANOINOA SATILMAKTADIR » , a « y t »AYINLARI Digıtım Bajtr'iıhjsıp So»Tan Ap I S ' . M E L O D I 1522 71 0 6 ı ANKVA.DA ( 3 2 4 2 7 2 ı Arıf Oamaf ' BUGÜN " imza qununde 522: »ENı : U N Y A 1 0 / 6 CagalogluIST Sana,Türklyede margarinin adı. EV İŞLERİNE YARDIMCI OLACAK YATILI BAYAN ARANMAKTADIR. 586 07 82
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle