17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
24 HAZİRAN 1986 Ozetle HABERLER CUMHURİYET/7 Etnlak Jfergisi için 15 günlük ek süre Emlak Vergisi ödeme süresinin, haziran ayı sonunda tamamlanmasmdan sotvra 15 günlük bir ek sürenin daha verilmesinin düşünüldüğü öğrenildi. AS'KA'nın Matiye ve Gümriik Bakanlığı yetküilertnden aldığı bilgiye göre, Bakanhk Emlak Vergisi ödeme süresini uzatma yetkisini 15 günlük dilimler hatinde kuttanma eğitimini taşıyor. Bakanhğm Emlak Vergisi ödenmesinde sahip olduğu 3 ayhk uzatma yetkisinin 1 ayı haziran içinde kullantimıştı. Milli Eğitim'in Anadolu liselerine alternatifv Çok aıııaçlı lîseler büyük bir maddi yük getirmektedir. Aynca sınavlar, kazanamayan öğrenciler ve velileri üzerinde psikolojik gerilimlere neden olmaktadır. • Özetle bu tür oknllar egitimde fırsat ve olanak eşitligini zedeiemekte pahalı bir öğretim şeklini de beraberinde getirmektedir. SORUNLARIN ÇÖZÜMÜ Bu arada, ANKA'nın edindiği bilgiye göre, sorunlann çözümünün uzun bir süre ve büyük maddi yatınmlar gerektirdiği gerekçesiyle, 4 yıl önce "çok programlı tek tip lise" uygulamasını öngören bir eğitim modeli hazırlandı. Bu modelle önerilen ve normal 3 yıllık lise öğretimini kapsayan uygulama şöyle saptandı: "Lise 1, 2 ve 3'ncü sınıflarda ögrencilere ekonomi tkaret genel teknik ve tanm derslerini içeren ortak program uygulanacak ve her program içinde ağırlıklı yabancı dil saatleri olacak." Öte yandan, yeni modeli halen uygulanmakta olan eğitim modelinden daha "akılcı ve başanlı nitelikte" şeklinde tanımlayan Ortaöğretim Genel Müdürlüğü^ ne göre, çok programlı tek tip lise uygulamasının sağlayacağı diğer avantajlar şöyle açıklandı: "Yeni modd, yabancı dilde ögretim yapan okuUara olan olağannstü akımı önleyecek egitimin maliyeri açısından ekonomik fırsat eşitliginin sağlanması açısından ideal olacak. Genelde tıim ögrencilerin iierde seçecekleri mesleklerde yabancı dilden yararlanmalannı sağlayacak." DIIYDUK/GÖRDİK YALÇf \ PEKŞEV ABD'ye Yolculuk (I) Amerika Birleşik Devletlerine ilk kez gidiyordum. "Ozgürlükler ülkesi"ne gtdeceğimi duyan deneyimli dostlar "Aman1' dediler, "cebinde 10 dolardan fazla para taşıma.. Diğer paralannı çorabının içinde sakla.. Gece saat sekizden sonra sokağa çıkma.. Gündüzleri bile ıssız yerlere gitme.. Metro ile dolaşma.. Kimseye yol sorma... Barlardan, gece kulüplerinden uzak dur. Senden para isteyen biri çıkarsa cebindeki parayı hemen ver. Canını kurtar.." Bu uyarılar bende bazı kuşkular yarattı.. Acaba "ozgürlükler ülkesi"nde özgür yaşayanlar sadece soyguncular ve hırşızlar mıydı? Ünlü gangster Al Capone^ un yaşamış olduğu Chicago kentine de uğrayacağımı öğrenenler iyice telaşlandılar: "Yandın" dedi birkaçı... "Otelden dışarı adımını atma.. Kapını icerden kilitlemen yetmez.. Arkasında birkaç iskemle, hatta mümkünse masayı daya.." Bu sözlere itiraz etmek gereğini duydum. "Yahu' dedim, "benim bildiğim Al Caponeçoktan öidü.. Yoksa hâlâ yaşıyor mu?" Chicago'yu iyi bilen bir dost "İyi ki yaşamıyor" dtye yanıt verdi.. "Oldü de kurtuldu.. Eğer yaşasaydı onu da soyarlardı." • • • Kulaklanm bu uyarılarla dolu, gözierim faltaşı gibi açık, Chicago'nun "Americana Congres" adlı lüks otelinde odama girdiğimde başka uyarılarla da karşılaştım: Yatağın başucuna bırakılmış bir kartta, "kapı vurulduğunda kesinlikle açmamam, hemen "0" numaraya telefon ederek durumu bildirmem, kıymetli eşyalarımı ve paralanmı otelin kasasına bırakmam, gece yatarken kapının üzerindeki bütün kilitleri takmam" öneriliyordu. Dediğim gibi ABD'ye ilk gidişim ve ilk günüm.. Bütün bu uyarılar, otelin önünde uzanan alabildiğine geniş ve o ölçüde aydınlık Michigan Caddesinde bir gece turu atmamı engelleyemedi.. Öyle ya, otelde kalacak olduktan sonra buralara kadar gelmenin ne anlamı vardı? Cebime 10 dolarlık bir banknot koydum, diğerlerini çoraplarımın içine yerleştirdim ve sokağa çıktım. Yoldan geçen tek tük insanlar, köşe başlannı tutmuş karanlık görünüşlü kişilere mümkün olan en uzak noktadan geçmeye çabaiıyortardı. Ben de aynı yolları izlememe karşılık yarım saatlik bir yürüyüşün sonunda koluma bir zencinin eli yaptştı.. Bileğime yapışmış siyah eli görünce sabahtan beri ictiğim Coca Colalar yeniden özgürlüklerini elde ettiler ve vücudumdan ter olarak çıkmaya başladılar. Biraz sonra beynim yeniden faaliyete geçti ve cebimdeki 10 dolariığı hatırladı. Daha sonra da zencinin söylediklerini anlamaya başladı.. "Biraz bozukluk" istiyordu sadece.. Hemen çeyrek dolarlardan otuşan bozuklukları çı karıp uzattım ve her şey bitti.. Zenci 'Thank you sir" de dikten sonra uzaklaştı.. • • * Anlatılan ürkütücü oykülere karşın ABD'de yaşadığım en ca resminin üzerine çarpı işareti konularak anlatıhyordu. Sozü edilmesi gereken başka bir kavram da "Amerikan boyutu".. Daha Chicago Havaalanı'nda boyut kavramım değişti.. Müthiş susamıştım. Bir Coca Cola içmek istiyordum. Coca Cola satıcısı "büyük mü küçük mü" istediğimi sordu. Fazla susamış olduğum için yanılıp, "büyük" demiş bulundum. Bu talimatım üzerine kadının elime tutusturduğu şey nereden bakarsanız bakın bir kova idi ve ağzına kadar doluydu. Bardak niyetine kullanılan plastik kap bu kadar büyük olmasa, kpindeki sıvıyı bitirdikten sonra Türkiye'ye getirir, çop sepeti olarak kullanabilirdim. Daha sonra Amerika'daki "küçük"ün ölçüsünü de oğrendim. Bunlara bizde "aile ooyu" deniyor. Üstelik büyüğün de büyüğü var. Adı "Jumbo." Bir Türkün altı aylık içecek gereksinmesini rahatlıkla karşılaya• • * Boyut farMılığı her konuda karşımıza çıkıyor. Yemekler tabaklar içinde değil, tepsiler içinde geliyor. Bizim "hamburger" diye bildiğimiz köfteli ekmekler, Amerikalı benzerlerinin minyatür bir modeli olabilir ancak. Pastalar, kekler, hatta bildtğimiz meyveler bile dev boyutlarda.. Tabii fiyatları da.. Oteldeki sabah kahvaltısında üç oğünlük yemek yedikten ve Türkiye'de 4 kişilik ailenin bir haftalık mutfak masrafı kadar para ödedikten sonra dünyanın en büyük binası olan Sears Tower'ı dolaşmaya çıktık. Amerikalılar kafayı büyüklüğe takmış durumdalar. En sık kullanılan sözcükJer "great" ve "greatest"... Büyük binalar, büyük arabalar, anormal genişlikte ve uzunlukta caddejer, en büyük biftekler, en büyük Coca Colalar, kısacası her şeyin en büyüğü makbul kabul edi Ortaöğretim Genel Müduriüğü, bir kısım derslerin öğretimini yabancı dille yapan bütün okullann sorunlara yol açtığım, fırsat eşitsizliği yarattığım kabul ederek, 4 yıl önce hazırlanan 'Çok programlıtek tip lise' modelini yeniden gündeme getirdi. SHP'nin tarım paneli SHP Ankara tl Başkanhğı, Polatlı Uçesinde "Tarim Sorunlan ve Türkiye" konulu birpanel dü' zenliyor. Tanm Sorunlan ve Türkiye Paneli 26 haziranda Polath Bdediyesi Düğün Salonunda saat 10.30'da yapüacak. PaneU SHP MKYKüyesi Prof. Yakup Kepenek ile Saim Kendir, Metin Sahin veAktn Birdal katüacaklar. kin ileri sürdüğü sorunlar şöyle belirtildi: • Bo tür okullann bugünkii durumu toplumun çeşitli kesimlerinin özlem ve dileklerini karşüama yönünden yeterli olma3 yıtlık lise öğretimini kapsayan bu modele göre, öğrencilere maktadır. • Bu okullarda her yıl gittikekonomiticamt, genel teknik ve tanm derslerini içeren çe artan sayıda öğrencinin basortak program uygulanacak ve her program içinde ağırlıkh vurmasına karşm, okulların sıdil dersi saatleri olacak. nırh öğrenci kontenjanı bu konudaki isteklerin karşılanamamasıANKARA, (ANKA) EğiANKA'nın Milli Eğitim Gençna neden ohnaktadır. timle ilgilenen çeşitli kişi ve ku lik ve Spor Bakanlığı doküman• Btınun yanı sıra sosyoruluşlardan sonra .Milli Eğitim lanndan elde ettiği bilgilere göekonomik acıdan daha geniş olaGençlik ve Spor Bakanlığı da, re, Bakanhk Ortaöğretim Genel naklara sahip ailelerin çocuklaher yü yüzbinlerce çoçuğun gire Müdürlüğü bir kısım derslerin n söz konusu okuUara girme açıbilmek için birbirleriyle yarıştı öğretimini yabancı dille yapan sından daba büyük şansa sahip rıldığı Anadolu liselerinin bütün okullann sorunlara yol açolmaktadırlar. "Egtâmde fırsat ve olanak eşit tığım kabul ederek, çeşitli çözüm • Bu okuUara, sınavla öğrenlifcini zedeledigini ve pahalı bir önerileri geliştirdi. ci ahnması, velilere çocuklannı öfretim şeklini de beraberinde Ortaöğretim Genel Müdürlübu sınavlara hazırlama açısmdan getirditini" kabul etti. ğü'nün Anadolu Liseleri'ne iliş Erenler'de referandum Adapazan'nm Erenler Belediyesi'ne bağh Yenimahalle'nin Adapazan Belediyesi'ne bağlanması yolundaki referandum, 293 ohtmtu oya karşıhk 634 oyla reddedUdL SHPTi Erenler Belediyesi'nin elinden ahnarak Adapazan Belediyesi'ne bağummak istenen mahaUede, önceki yıllarda her iki belediyece yaptınlmış büyük kent hali bulunuyor. Erenler Belediye Başkanı Murat Soğancıoğlu, "Hakla batıl ortaya çıktu Böylece vatandaş, gerçeği bir daha vurguladı" dedu Bu durumda Yenimahalle halkı, yeniden Erenler Belediyesi sınırlarmda kakb. DÜZELTME Ua in In Aiİaİ'inİint\t> aUglinUniie si günü sünnet ettirdiği oğlu için önceki gece aralannda Basbakan Turgut özal ile eşi Semra Özal'ın da bulunduğu ve çoğu sanat çevresinden olan kalabalık bir topluluğa düğün yemeği verdi. Arabeskçisi, komedyeni, artisti, tiyatrocusu, davulcusu, politikacısıyla Istinye AbduUah Restoran'da 9yasındaki oğlu Ahmet'in sünnet düğününü yapan Sunal, "erkek" babası obnanın mutluluğunu yaşadı. tstanbul Anakent Belediye Başkanı Bedrettin Dalan'm "hafif metro"nun temelinin atüısı onuruna Beylerbeyi Sarayı'nda verdiği kokteyle katılan özallar geceyarm saat 23.00stralannda buradan kalkıp tstinye AbduUah Restoran'a gittiler. Vaktin bir hayli ilerlemis olması nedeniyle "koskoca basbakan bu saatten sonra düğüne gelmez" diyenlerin saytsının çoğaldığı bir sırada Özallarhn el ele restorana girmeleri önce şaşkınlxk ardmdan da alkıslarla karşuandı. 9 yaşmda sünnet olan Ahmet'in yatağma giden lurgutÖzal, cebinden çıkardığı kalemi verdL Semra özal ise, altın taktt. (Fotoğraf: YALÇIS ÇAKIR) le tamnan Kanserli mahkum intihar etti Gökçeada Tanm Açık CezaevVnde adam öldürmek suçundan 25 yıla hükümlü Kadir Yaman, tahliyesine on gün kala intihar etti. 1leri derecede akciğer kanseri olan Yaman 'ın hastalığımn acısına dayanamayarak intihar ettiği ileri sürülüyor. Gazetemizin 20 Haziran 1986 Sinemada çizdiği "tnek Şaban" tipiyKemalSunal, geçen cumarte sayısında yer alan ÖSYM tarihli haberinde geçen "Prof. Ömür Akyüz ise Boğaziçi Üniversitesine tamamen atarak gırebilme oranının yüzde 30 olduğunu söyledi" cümlesini "Boğaziçi Üniversitesi'nin bir programına tamamen atarak girebilme olasılığının yüzde 13 olduğunu söyledi!' biçiminde düzeltir, özür dileriz. Türkiye deki şigortacılık branşlarııula ILK lerin uygulayıcısı olan AMİARATASI Türkiye de yine ilk def a korkutucu olay bu oldu. 10 günlük kalış süresini bu kadar ucuz atlatmamda, bir daha akşamları hiç sokağa çıkmamarnın, çıksam bile bu gezintileri, camlan sıkı sıkıya kapatılmış otomobiller içinde yapmamın acaba bir rolü oldu mu, bilmi Jiyor yorum. Bu yiyip içme sonucu dünGördüğüm kadarıyla ABD : yanın "en büyük" insanları da de "adam soyma özgürlüğü" ABD'de yaşıyorlar. Şişmanlığı dahil hiçbir özgürlük kısıtlan nedeniyle ülkemizde film mamıştı. Ne ki, bazı yerlerde oyuncusu olabilmiş rahmetli bunun ayrıklanna da rastla Necdet Tosun, normal bir dım. Örneğin birkaç lokanta Amerikalının yanında müşterilerine taoanca ile içeri "balıketinde" sayılabilir. girilmesini yasaklamıştı. Kısıtlama tıpkı sigara içme yasağı YARIN: Yeni nın belirtilmesi gibi bir taban Al Capone'lar. ANADOLU SİGORTA Gazeteci nerede yetiştirilir? BASBAKAN Özal'ın Güneydoğu Anadolu gezisinin maliyetinin tamamını hesaplayabilmek çok zor, ama sadece beş askeri helikopterin gezi maliyeti 45 rnilyon lirayı buluyor. Üstelik Sancak Air'in iki helikopteri için de herhangi bir ücret talep edilmedi. THY'nin iki özel uçağı ile başlayan ve helikopterlerle süre n gezinin ilk durağı olan Diyarbakır'da gece gazeteciler için pek de hoş geçmedi. Gazeteciler kendilerine "yetiştirme yurdu"nun ayrıldığını öğ, renince itirazlara başladılar, ama artık vakit geçmişti. Çünkü Urta'daki otellerde yer kalmamıştı. Gazetecilerin yetiştirme yurdunda kalacağını duyan Basın Danışmanı Can Pulak da olayı süsledi: "Niye böyle yaptınız? Başka bir misafirhane olamaz mıydı? Yetiştirme yurdunun ismi bile gazeteciler için haber yapmaya elverişli" Bazı bürokratlar da konuyu duyunca muhabiriere, "Zaten yetişmeye ihtiyacınız var" diye esprılere başladılar. Konaklama sorununun yanı sıra, Diyarbakır'daki yemekte de milletvekillerinin itirazları "Neden bizim masamıza servis yapılmıyor?" ANAP Balıkesir Milletvekili Necat Tunçsiper'in başı çektiği itirazlara turistik otel yöneticileri, "Self servis yapılıyor. Zaten bu nedenle otelimizde yeterince garson da yok" yanıtını verdiler. Tartışmaları doğal olarak milletvekilleri kazandı ve sonunda başka otellerden garsonlar getirilerek masalara servise başlandı. Basbakan Turgut Özal'ın GAP seferi bu şekilde sona erdi. Darısı başka seferlerin başına diyoruz... ElektronikCihaz ortasin başladı (Ünlük yaşantımıza tamamen giren, en basit elektrikli büro makinesinden, en gelişmiş elektronik bilgi işlem ünite ve sistemierine kadar iş hayaömızın her alanında (Konutlardaki cihazlar hariç) kullanılan elektrikli veya elektronik dhazların ani ve beklenmedik her türlü hasar neticesinde, onarım ve yenilenmesini gerektiren zarar ve zivanlarm güvencesini Türki\^'de iîk defa yine ANADOLU SİGORTA veriyor. Dün, her zaman dün değildir "BIZ kavga değil, sevgi, banş, birtik berabertik Istiyoruz. Meselelerlmizi kavgayla değil, dostça çözeceğlz" Bu ve benzerı cümieler, DYP Genel Başkanı Hüsamettln Ctndoruk'un, televizyonda kendisinı tanıttığı programda soyledıği cumlelerdeniîazılan. Ama aynı Cındoru^'un, TV dışı konuşmalarında da ak sık yınelediği "Blz geçmlfl unuttuk" sozünü tekzıp edercesine, geçmişı deşmesine ve 1961'dekı 1983'teki tutuklanmalanndan söz ederek, bunları hâlâ unutamamasına ne demelı? Cindoruk demokrasının erdemlerini anlatiı uzun uzun. Hiç itırazımız yok. Demokrasının kesintıye uğradığı dönemlerde Türk halkının ne acılar çektığinı anlattı. Ona da ıtirazımız yok. Pekı ya şu cümleyi nasıl kabullenmeli? "Oemokraslnln keslntlye uğradığı dönemlerde, Ihracat da hayali olur" DYP Genel Başkanı, bugünku hayali ihracatçıların ısım babasının, AP Genel Başkam'nın yeğeni Yahya Demirel olduğunu nasıl da unuttu? Rektör Cirfin açıklaması Gazetenızın 8 Haziran 1986 tarihli nüshasının 9. sayfasında Ankara Taşı isimü köşede yayınlamış olduğunuz "Şecaat Arzetmek" başlıklı yazınızla gerçekten asıl sız "Şecaat arzediyorsunuz." Bu yazınızda gazetenıze Basın Kanunu: nun 19. maddesi gereğince yayınlamak üzere göndermış olduğumuz açıklamayı öyle bir yorumlamıssınız ki, sızin deyiminizle "Karmaşık bir mantıksal ve matematiksel çorba" yapmışsınız. Gazetenizin 13 Mayıs 1986 tarihli nüshasının 13. sayfasında yer alan haberinizdekı "Üniversite tarafından istasyona konan tabelada. Atatürk'ün Konya'ya gelişi yanlış olarak "3 Ağustos 1920" olarak yer alıyordu. Bu, yanlışlığın tartışma konusu olan birinci bölümu idi" ifadeniz ile aynı haberin altındaki "Üzerinde iki tarih yanlışı bulunan mermer plaket" notunuzu unutmuş görünerek, 8 Haziran 1986 tarihli habennizde "Ancak bu acrklama da bir anlama hatası nedeniyle Cumhurıyet'in adı geçen haberinı doğruluyor ve bu durumda Sayın Rektörün neyı açıklamaya çalıştığı pek anlaşılmıyor. Bununla da kalmayan açıklama yeni bir hesap hatasım daha içeriyor" buyuruyorsunuz ve "Anımsanacağı gibi gazetemızde yer alan haberde Atatürk'ün Konya'ya gelişının 3 Ağustos 1920 olmadığı ıdaia edılmıyor" şeklinde ılavede bulunuyorsunuz. Ikı haberiniz arasında mevcut bu taban tabana zıt ifadeler, bizim değil gazetenizin hesap hatasım tescil eden ve gerçeklerin tarafınızdan ne denli saptırıldığını ve "çorbaya" çevrildiğini gösteren şahane kanıtlardır. "Şecaat Arzetmek" isimli haberinizde Büyük Atatürk'ün niçin ikinci gelişinin kutiandığı konusunda bizim gerekçelerımizi ve açıklama metniyle birlikte size yolladığımız Konyalı meslektaşlarınıza ait düşünceleri de zikrederek kendi vorumunuzu yapsaydınız belki bir parça inandırıcı olabilırdıniz. Kal: dı ki, önemli olan, Büyük Atatürk ün Konya'ya gelişlerinın ilk defa kutlanmış olmasıdır. Büyük Önder'in her gelişteri kutlanmaya değer bir olay değil midir? Kendi deyiminizle "Günler, aylar ve yıllar harmanlanarak karmasık, mantıksal ve matemattksel çorbayı" gerçeği gizlemek için bizzat sizin yaptığınız anlaşılmıyor mu? Bu beğenmediğiniz "çorbayı" gazetenizin aynı sütununda aslına uygun olarak teşhir buyurmanız daha akılcı olmaz mıydı? Biz bu konuda hesap hatası yapmadık. Gerçeği saptırmak suretiyle haber veren kaynağınıza güvenerek ve de yanlışınızı doğru göstermekte ısrar ederek siz hata yaptınız. Bugüne kadar tarihi değiştirmeye hiç kımsenin gucü yetmemıştir ve bundan sonra da yetmeyecektır. Gene kendi deyiminizle "Meydan boş olmayınca" "Şecaat arzetmek"liğiniz rnümkün olmadı. Atatürk'ün Konya'ya ilk gelişi, bizim istasyon binasına koyduğumuz panoda yazılı ve sizin yanlıştır diye işaret ettığiniz 3.8.1920 tarihidir. Aynca 'YÖK"ün öğrenciler kadar öğretim üyelerine de feleklerini şaşırttığı antaşılıyor" şeklindeki ifadeniz ve koyduğunuz karikatür sadece sızin şahsi anlayış ve görüşlerınizden ileri geçemez. Bu açıklamamızı gazetenizin aynı sayfa ve kösesinde yayımlamanızı rica ederim. Savgılarımla. Prof. Dr. HALİLCİN. Selçuk Üntversttesi Rektörü AYRINTILI BİLGİ İÇİN Genet Mudurluk Tel 143 55 20 Santral (7 Hat)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle