23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/8 20 KASIM 1986 Nötron bombası atılmış gibi... 2 Kore'de savaşın yol açtığı onemli bir sorun da, Japonya'daki Koreliler. Savaş sırasında yüzbinlerce Koreli, Japonya'ya gönderilmiş ya da sürülmüş. Böylece Kuzey ve Güney diye ikiye ayrılmanın yam sıra Korelilerin Uçüncu bir parçası da Japonya'da kalmış. Kuzey Kore'nin başkentinde güzelparklar, alanlar, havuzlarvar, amahepsi bomboş... ANKARA N0TLAR1 MUSTAFA EKMEKÇİ Bir Sergi, Bir Türkü... Dünyanın bir ucundaki kapalı kutu: sokaklar, alanlar Kim 11 Sung'un özdeyişleriyle dolu. Köşebaşlannda dev resimler var, Kim İl Sung'u (bazen oğlu Kim Jong İl'le birlikte) çocukları severken gösteren veya işçilere buyruk verirken gösteren... Romanlar Kim İl Sunş'la bitiyor Gazetelerde bütün haberler Kim İl Sung'la ilgili, televizyon, sürekli onu gösteriyor. Şarkılar onun üzerine, bütün şiirler, bütün öyküler, bütün romanbj onun sözleriyle sonuçlanıyor veya ona teşekkürle bitiyor. (Ke«inlikle abartmıyorum. Kim ll Sungizme ve Çuçe düşüncesine göre, edebiyat böyle olacak. Başkanın veya oğlunun sözuyle bitecek.) Kuzey Kore'de kaldığım 12 gün boyunca dünyadan tek haber alamadım derken de, inanın abartmıyorum. Kuzey Kore'ye 26 eylülde gitmiştim. Biliyorsunuz, 28 eylülde Türkiye'de ara seçimler yapıldı. 29 eylül sabahı otelden toplantıya giderken dilmacıma; "Sizden bir ricarn v a r " dedim. " D ü n ülkemde bir seçim yapıldı. Sonuçian beni çok ilgilendiriyor. Acaba seçim sonuçlannı bana öğrenebilir misiniz?" Doğrusu, dilmacıma, "seçim", hele hele "araseçim'' vb. kavramlannı anlatıncaya dek de akia karayı seçmedim değil. Tam üç gün sonraydı. Dilmacım müjdeyi verdi sabah sabah. "İstediğiniz haberi öğrendim" dedi. Cebinden bir kâğıt çıkardı. "Sizin dedi, "babaparti mi. anaparti mi, bir partiniz varmış. tşte o parti tam 211 mille(>ekilliği kazanmış." Bir an kavrayamadım, şaşırdım. Sonra da ne diyeceğimi bilemedim ilk anda. Japonya'da da 700 bin Koreli Nitekim sempozyuma Japon delegesi olarak katılan Itiro Hariu da yaptığı konuşmada bu gerçeğe değindi. Hariu'nun açıklamalanna göre Japonya'da halen 700 binin üstünde, bir milyona yakın Koreli yaşamaktaydı. Bunlann çoğu, tkinci Dünya Savaşı yıllannda ve daha önce gelmişti. HaJen çok kötü koşullarda yaşıyorlardı. Büyük baskı görüyorlardı. Sempozyıımda yaptığı konuşmada aynı gerçeği vurgulayan diğer Japon yazar Makoto Oda da, hemen hemen aynı şeyleri söylüyordu. "Japonya 500 yüdır Kore'yi sömürüyor" diyordu. Hele hele 19101945 yıllan arasındaki 36 yıl boyunca Japon emperyalizminin Kore'deki sömürii ve baskısı inanılmaz boyutlara çıkmıştı. Şimdilerde, Japonya ile Kore arasındaki 500 yıl önceki sömürü savaşının romaıunı yazdığını açıklıyordu. "Romanımda, Japonya emperyalizmine karşı Kore halkının nasıl direndigini anlatacağım" diyordu. Bu yıl Japon Yazarlar Birliği'nce Lotus ödülüne de aday gösterilen Makota Oda, 1932 yılında Osaka'da doğmuş, 1957 yıhnda Tokyo Üniversitesi Yunan Dili ve Edebiyatını bitirmiş, 195860 yıllan arasında Harward Üniversitesi'nde ihtisas yapmış, çağdaş Japon Edebiyatının ünlü romancılarındandı. Oda'nın "Yer ve Gök Tarafından Seçilmiş Biri", "Bir Modern Öykü", "Amerika" gibi ünlü romanlan vardı. "Hiroşima" adh romanı Japonya'nın dışında da kendisine haklı bir ün sağlamıştı. Kuzey Kore Demirtaş Ceyhun'un gezi izlenimleri Kent için 3 saatz Pyongyang'da oturanlar, her gün normal iş saatleri dışında üç saat de ücretsiz bir kamu işinde çalışmak zorunda. Ya yollan supürecek, ya yol inşaatlarında, bina inşaatlannda çalışacak. tlkokul çocukları da bu yukümlülüğe tabi. Onlar da yollardaki çiçekleri suluyor. Oda'nın bir diğer ilginç yanı, kansının Koreli oluşuydu. Karısı, Japonya'da doğmuş Korelilerdendi. Konuşmasında bu durumu da açıkladıktan sonra, "Kanmın aflesinin durumu, bir bakuna, bugiinkü parçalanmıs birçok Koreli ailenin durumunun tipik örnegidir. Kanmın akrabalannın bir kısnu şimdi Güne>'dedir, bir kısmı buradadır, Kuzey'dedir, bir kısnu da Japonya'dadır. Bu tipik durum yalnız kanmın ailesi için değil, birçok Koreli aile için geçerlidir" diyordu. Beş gün süren sempozyum ve toplantılardan sonra, tam bir hafta boyu da, bizleri Pyongyang dışındaki değişik bölgelcre götürdüler. Örneğin en büyük liman kentleri olan Nampo ve çevresini, güney sınınndaki ülkenin ikinci (veya üçüncü) büyük kenti olan Kaesong'u, kuzeydeki Myohyang dolaylannı, çoğu zaman otobüs penceresinden de olsa görme olanağını bulduk. Üniversitede mimarlık okumuş biri de olduğum için, şunu açık yüreklilikle belirteyim ki, Kuzey Kore'nin başkenti Pyongyang, gerçekten son derece modern, kentçilik bilimi ilkelerine uygun olarak yeni baştan kurulmuş, sözcüğün tam anlamıyla bir Batı kenti. Geniş bulvarlar, yeşil alanlar kentin içine gerekli yerlerde kama gibi ustaca girdirilmiş ve havuzlarla, akar sularla süslenmiş. Geniş parklar, kente çağdaş bir görünüm kazandınyor. Binalar genellikle çok katlı. Ama yüksek katlı binalann yerleştirilmesi de, çağdaş kentçüik ilkelerine göre oldukça uygun, ustaca. Kim tl Sung\m heykel ve resimleri, Kuzey KoreUlerin yaşamınm aynlmaz bir parçası gibL Her alanda, her yerde Sung *un görüntüsüne rastlamak mümküıu büs ve kamyonlara kalmış. Onlar da çok az. Ama her köşede bir trafik polisi (askeri) var. Genellikle de trafik askerleri kadın. Yollarda, sabahın erken saatlerinde okula giden, işe giden kalabalıklar görüyorsunuz, bir de akşamları işten dönek kalabalıkları... O saatlerde otobüs durakları tıpkı Türkiye'deki gibi ana baba günü oluyor. Koreliler, otobüs beklerken de, kadınlı erkekli hemen çömeliveriyorlar. Çömelmiş durumda oturarak bekliyorlar. Tonrtlof tntş Kim II Sung: Kim ll Sung, ülkenin yalnızca başkanı değil. Sözcüğün tam anlamıyla tannlaştırılmış. Halkın tanrısı. Hani biz Müslümanların bir işe başlarken "Allah izin verirse" demesi gibi, Kuzey Koreliler de her işe hatta konuşmaya böyle başhyor. Romanlar bile onun sözleriyle bitiriliyor. " Y a h u " dedim nice sonra, " o senin söyledigin tam üç yıl öncenin haberi. 1983'teki seçim sonuçlannı bana söylüyorsun. Ben 1986'daki seçim sonuçlannı istiyorum senden." Seçim sonuçlannı Türkiye'ye gelinceye dek de öğrenemedim. Sekiz buçukta oteldeyiz Gene bir gün, Sovyetler Birliği'nden bir yazar arkadaş da, tıpkı sır verir gibi, " D ü n etçiliğimizde duydum, bir nükker denizaltımız Karaip Denizi'nde yanıyormuş" dedi gizlice. Hemen hemen bütun gecelerimiz otelde geçiyordu. Tiyatro, opera, sirk filan gibi gösterilere götürüldüğümüz günler de, çok çok saat sekiz veya sekiz buçukta otele dönmüş oluyorduk. "Büyük Önder" Kim tl Sung'un yazarlar onuruna verdiği yemekten de aynı saatlerde döndük. Otelde de, akşam yemekleri saat yedi sekiz arasında yeniyordu. Gündüzleri bile izinsiz sokağa çıkmak yasak olduğu için, gece sokağa çıkmayı kimse düşünmüyordu. Ayrıca gece gidilebilecek herhangi bir yer de yoktu. Dolayısıyla herkes odasına çekiliyordu. Yemeklerde biradan başka içki de verilmiyordu. Adam başına bir litre bira. Parasını vererek de lokantadan bir içki getirtemiyordunuz. Çaresiz, her akşam saat sekizde odama çıkıyordum. Açıyordum radyoyu veya televizyonu. Gündüz öğle tatillerini de çoğu zaman oteldeki odamda geçiriyordum. Radyo sürekli açıktı. 3 saat kent için çalışma Pyongyang'ta oturanlar, her gun normal iş saatlerinin dışında üç saat de ücTetsiz bir kamu işinde çalışmak zorunda. Ya yollan süpürecek, ya yol inşaatlarında, bina inşaatlannda çalışacak. İlkokul çocukları da bu yukümlülüğe tabi. Onlar da yollardaki çiçekleri suluyorlar. Herkes çalışıyor. Günlük 8 saatlik mesainin dışında, üç saat de kent için çalışıyor. Kaldığımız otelin karşısındaki bir inşaatın temelini geceleri kamu hizmeti gören insanlar kazdı bağnş çağrış, gördüm. Pyongyanglılar o kadar çok çalışıyorlar, o kadar çok çalışıyorlar ki, yorgunluktan gerçekten ayakta duracak halleri yok. Hemen yol kenanna çömeliveriyorlar kadınlı erkekli. Bir de yollara tükürüyorlar gürültülü gürültülü. Ekim aymda bile yollannda serseri güz rüzgârlarımn savurduğu hazan yaprağı bulunmayan bu tertemiz kentin bomboş, sessiz haline baktıkça insanın (hele bir Batılının) şaşırmaması oianaksız. Sanki Kore halkı yaşama küsmüş. Akşam oldu mu yollarda bir tek Allah'ın kulu kalmıyor. Sadece ücretsiz kamu görevi yapan insanlar kalıyor ortalıkta. Bir de işe gidenlerle, telaşlı telaşlı işten dönenler... Yani sadece Kim İI Sung'un kulları kalıyor ortalıkta. Gerçekten, Kim ll Sung'un, dünyaya küs, yapayalnız, ama ilginç bir ülkesi var. Haberlerin hepsi Kim İl Sung üzerine Ama şunu belirteyim ki, onca süre içinde radyodan bir kez olsun bir spikerin bir haber okuduğunu duymadım. felevizyon renkliydi ve iki kanal vardı. Ama oradaki haberler de hem çok kısaydı, hem de baştan sona büyük önderle ilgiliydi. O gün kimi kabul etmişti, konuklarıyla nereyi ziyaret etmişti, nerede kimlere söylev çekmişti? Hep onlar gösteriliyordu haber saatinde. Hemen her gün de bir konuk geliyordu o sıralar. Zaten eylül ve ekim aylan Kore'nin en güzel mevsimiymiş. Bu nedenle de bütün resmi konuklar bu aylar içinde çağnhrmış ülkeye. Orada olduğumuz süre içinde Polonya Başkanı Jaruzelski, Nikaragua Başkanı, Çin Halk Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanı, Yugoslavya bilmem ne bakanı geldi... Butun konuklar, havaalanında okul çocuklarının çığlıklarıyla karşılanıyordu. Modern bir kent Kendinizi modern bir Avrupa kentinde sanıyorsunuz, ilk anda. Ve Koreliler, bu modern kenti şu son otuz yıl içinde yeni baştan yapmışlar. Çünkü, eski Pyongyang, Kore savaşlan sırasmda Amerikan uçakları tarafından yıkılmıs, yerle bir edilmiş. Belki de bu yüzden, ulusal mimari örneği diye niteleyebileceğimiz eski yapılara çok az rastlanıyor. Kimi büyük hizmet binalan da, özellikle klasik mimari üslupta betonarme olarak yapılmış. örneğin kongre salonu, büyük tiyatro vb. Bir de kentin eski üsluplu giriş kapıları var. Her yönde bir kapı bulunurmuş. Yani her kentin dört kapısı var. Gerçekten, son derece güzel. Uzakdoğu havasında, lirik şeyier. Pyongyang kadar değilse bile, gerek Nampo çevresindeki, gerekse Kaesong çevresindeki yeni kent parçaları da hemen hemen aynı güzellikte ve aynı özenle inşa edilmiş. Başkent, geceleri de, gerçekten Batılı kentlere taş çıkartacak güzellikte; ışıl ışü, renk renk aydınlatüıyor. Kenti ortasından ikiye bölen Taedong nehrinin bir yakasından karşıya baktığınız zaman geceleri, hele biraz da alkollüyseniz, dalgınsanız, kendinizi rahatlıkla Boğaz'da sanabilirsiniz. Çünkü karşınızda, tıpkı Beyoğlu yakası gibi, ışıl ışıl, renk renk, habire size göz kırpan bir modern kent var. Ankara'da, Mıllı Piyango'nun "Talih Kuşu Sanat Gaierisi"nde, H » zalı Avni Uğur'un sergisine gittık, birkaç arkadaş. Yahya Kanbolat, Ya şarÇallı, yolda karşılaştığımız Macaristan Kültür Müsteşarı Andrr i, yes ile eşi Emma İlyes de bıze katıldılar. Avnı Uğur'un babası Fı Uğur sergıyı toptamak üzereydı. Havza'ya götürecekti. Avni, Samsund; 19 Mayıs Üniversitesi'nde ftsım bölümü son sınıf öğrencisiydı. Bir trafil kazasında ıki bacağını yrtirmişti. Açılışta bulunamadığım için Avni Uğur la tanışamadım. Avnı'nın suluboya soyut resimlerini beğendi Çallı. A/ni Uğur'un babası Rahmi Uğur sergiyi gezdırdı. Çok şakacı, gün görmüş bir adam Rahmi Uğur. Emekli öğretmen, Cumhuriyet okuru Beni görür görmez "domuz" konusunu açtı. Bakın, dedi, size bir olayı anlatayım. Biz asten Kafkasya'dan gel mişiz. Yıllar önce oradan göç etmişiz. Orada şoyle bir gelenek vardır Türkiye'ye göçecek olanlar, ailenin gençlerini öncü olarak yollarlar, Gidin bakın bakalım, orası nasıl? Yaşayabilir miyiz? diye. Genç lerden gelecek habere göre hazırltklarmı yazarlar, onlar d» göçerier. Bir aıleden bir genç gelmış, Amasya mı, Tokat mı, bir yerleri dolaşmış dönmüş. Ailenin yaşlılarına bilgi veriyor Şoyle diyor: Peynırleh soğaır soğan ekcr&k yerîer. Buıgunan var. Et yemezlor Kafkaslı yaşlı nine sorar bu kez: Domuz sucuğu ne yok mu evlat? Yb/c nine. Domuz yernezler, yasak!... yfaoo, der nine, »z gidip yerleşin. Ben burada kalacağım, domuz sucuklanmı bırakıp gidemem! Rahmi Uğur anlatıyor ardından: Onun için Kafkas göçmenlennın yaşlılan orada kalmış, yalnız gençlerı gelmiştir. Nedeni de budur! Bızım de orada kalmış yakınlanmız çok. inan bak, çoğu Türkiye'de domuz yenmedıği için gelmediler.. Yalova'dan emekli öğretmen Seyfı Koryürek, "Ankara Notlan"nöa çıkan domuzla ilgili yazıları derler, toplar, bu yaz Almanya'dan Türkiye^ ye dinlenmeye, gezmeye gelen halk ozanı Ihsan Güvercin'e verır. Köyümüzdekı etsızliğın acısını doyasıya değil, yeterı et yememenin acıklı bıçımını bılesın. Çevrende ya da uzağındakı domuz besicıiiğini, çiftliklerinı gez, et kesim yerlerini gör. Sazınla, sözünle süsle bakalım. Ekmekçi'ye de bir sürpriz yapalım! der. Köy enstitülerınde öğretmenlik yapmış olan Seyfi Koryürek, Ihsan Güvercin'e, Prof Fehmi Yavuz'un yapıtını da verir. Ihsan Güvercin Almanya'ya dönünce. yeğeni Yusufla birlikte "Güvercin İkitisi"ri\ kurar. Eşı Ayfer de yardımcısıdır. İhsan Güvercin, oradaki çalışmalarından sonra hazırladığı dörtlüklerı Seyfi Koryüreke gönderir. Seyfi Koryürek, gelmiş geçmış en başarılı Mıllı Eğıtım Bakanlarından Hasan Ali Yücefın sevdiğı, beğendığı kışılerden biri. Yücel, ona el yazısıyla "İnananlar er geç bahtiyar olurlar" demiş. "Güvercin İkılisr'nın çalıp söyledikleri, "Memleketten Görüntüler"Ğen bazı dörtlüklerı buraya aktarmak istiyorum: "Yurdu gezdik seksen altı yazında/Akıl almaz nice nıce hâl gör^Ck./Denızınde, dağlarında, düzunde/Gahı zehır görduk, gahı bal gördük. Denizlerı, havası ve güneşı/Zor bulunur aramayla bir eşı/Hem ziyaret ettık, bacı kardeşt/Bazı evlilerı bu yıl du! gördük. Gİezımizı bir kenara koyalımAjördüğümüz eksikten sayalım/MemlekBtte ne var ne yok duyalımfSaz üstünde ses vermeyen tel gördük. Şehırier büyümüş, sevrmsız olmuş,/Köylü akın etmış, içine dolmuş/r1misı aramış, nzkını bulmuş/Yokluktan yakınan nıce kui gördük. Üç günlük durryada bir mal telaşı/Kayadan kayaya vuruyor başı/bn geçim kavgası olmuş uğraşı/Tatlı canın yongasını mal gördük. Geçım derdı yemek demek, et demek/Et yememek vücutta var dert demek/Sığır eti sınm demek, sert demek/Sanmayın ki koyun kuzu bol gördük. Beslenmeyen toplum mutlu olamaz/Dertlere mantıklı çözüm bulamaz/Böylece giden kervan menzil alamaz/Halı tezgâhında gergin çul görduk. Avrupa'da ko/lu köyde kalıyor/EvdHnden üçbeş domuz alryor./Bir yılda sürüye sahıp oluyor.../Böyle sözün değehni pul gördük. Çünkü yasak etmış dtn, şu domuzuABiine lutfetmiş koyunla kuzu./Keçıyie ateşın bence bır özu/Nıce zümrüt tepelerde kül görduk. Şikâyet etmemek için bu yurttan/Cehaletin yükü inmeli sırttanJAyıdan, sırtlandan, çakaldan. kurttan/Korkmamaya çare nıce yol gördük. Domuz yemez bır dedenın torunu./Sayın Fehmı Yavuz yazmış sorunuföüvercin'ım cehaletın korunu,/Sondurmeyeuzanan bır kol gördük." Ihsan Güvercin, yıne kendısı gibi bir halk ozanı olan, Almanya'da yaşayan Alıekber Aydoğan'\a birlikte "Derdiyoklar lkılisi"m kurarlar Birlikte çalıp soylerler. Bantkasetler yaparlar. Seyfi Koryürek'ın yazdığı "Öğretmenler, Oğretmenler" başlıklı türkünün son dörtluğu şöyle^ "Kurucusu yarınlann/Dedelenn, torunlannAJstası Derdıyok'lann,/Öğretmenler, oğretmenler" ÇAUŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL •Konuklara gösteriler Önce büyük önderin doğduğu köye götürülüyordu. Sonra ünlü Nampo Barajı gezdiriliyordu. Ardından da, yüz bin kişilik Kim ll Sung Stadı'nda, gerçekten çok görkemli bir spor gösterisi yapıüyordu konuk onuruna. Her akşam, bütün bu törenleri başından sonuna dek izlediğim için, programlannı iyi biliyorum. Bizim onurumuza da düzenlenmişti. Salt bizim için hazırlanmış sanmıştım o spor gösterilerini. Meğer, sadece bizimle ilgili yazılar bölümü bize özgüymüş. Ve her konuk için sadece o bölum değiştiriliyordu. Kısacası, Pyongyang'da kaldığım 12 gun boyunca dünyadan tek haber olsun almadım. Ne gazete, ne radyo, ne televizyon... Kuzey Koreliler sanki dünyaya küsmüşler ve hiç ilgilenmiyorlar. Kuzey Korelilerin ne öğrenmeleri gerektiğine de demek Kim İl Sung (büyük önder) karar veriyor. Kim tl Sung'tan habersiz kuş uçmuyor Kuzey Kore'nin (Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti'nin) kurucusu Kim tl Sung, tam 41 yıldır ulkenin değişmez başkanı. 1912 yılında Pyongyang yakınlanndaki Mangyongdae köyünde doğmuş. Fakir, ama devrimci bir ailenin çocuğu. Doğduğu ev şimdi restore edilmiş, çevresi düzenlenmiş, bir müze haline getirilmiş. Kuzey Kore'ye gelen bütün konuklar, mutlaka bu köye de götürülüyorlar. Kim îl Sung, ülkenin yalnızca başkanı değil. Sözcüğün tam anlamıyla tannlaştırılmış. Halkın tanrısı. Hani, biz Müslümanların bir işe başlarken, "Allah izin verirse" demesi gibi, Kuzey Koreliler de, her işe, hatta konuşmaya böyle başlıyor. Denilenlere bakılırsa, ülkede tam 60 bin heykeli varmış. Bütün "Çalışmaya başlamamla birlikte" Emekli Sandıjp'na tabi bir hizmetten emekli aylıgı almakta iken, isçt statüsünde ve Sosyal Sigortalar Kunımu 1 na bağlı olarak yeniden çalışmaya basladım. Ancak, çalışmaya başlamamla birlikte emekli aylıgı m kesildi. Gerekçe olarak da 1101 sayılı yasanın EK5. maddesi gösterildi. Çalışüğım işyerinde iş kazası ve meslek hastahklan primi kesilmekte iken 3279 sayılı yasanın >ürürlüğe girmesiyle bu kez Sosyal Güvenlik Destek Primi de ödemeye basladım. 3279 sayılı yasanın emekli aylıgı alan tiim emeklilere çalışma olanağı sağladığını ilettiğim ilgililer ise 1101 sayılı yasanın yünirlükte olduğunu ve "3279 sayılı yasaru yalnız SSK emeklilerini ilgilendirdiğini" soylediler. Sorulanm şunlar olacak: 1 3279 sayılı yasanın 1. maddesi "Tüm Sosyal Güvenlik Kurumlarından Emekli Ayhğa Alanlar" deyimini kullandığına gore biz Emekli Sandığı'ndan emekli aylıgı alanlar bu kapsama girmiyor muyuz? 2 Hizmetleri Birleştiren Yasa'dan da vararlanamadıgıma göre bu bizmetler sonuçta ne olacak? 3 Halen çalışmak ta olduğum kamu kurulpşundan aynldığımda kıdem tazminatımı alabilecek miyim? 4 Şu anda emekli aylığım kesilmiş olduguna göre SSK benden Sosyal Güvenlik Destek Primi alabilir mi? Y.G. ANKARA r 1 3279 sayılı yasa "506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi ve Bu Kanuna Ek Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun" başlığı ile çıkanlmıştır ve Emekli Sandığı Yasasına bağımh değildir. 1101 sayılı yasa ile "5434 Sayılı T.C Emekli Sandığı Kanununa Ek ve Geçici Maddeler Eklenmesine ve Bu Kanunun Bazı Hiikiimlerinin Kaldınlmasına Dair Kanun" adı ile yayımlanmıştır. Bu yasanın hükümlerinin tümü de Emekli Sandığı iştirakçileri ile ilgilidir. 1101 sayılı yasa, kamu kesiminin Sosyal Sigortalar Yasası'na bağlı işyerlerinde çalışan Emekü Sandığı emeklililerinin emekli aylıklannın kesilmesini öngörmektedir. 2 "Sosyal Güvenlik Destek Primi ödenmiş süreler" 3279 sayılı yasa uyannca "sigortalüık siiresinden sayılmaz", ayrıca da bu süreler için "2829 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumlanna Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında Kanun Hükümleri" de uygulanmaz. 3 Kıdem tazminatı alabilmeniz iş akdinizin İş Yasası'nın 14. maddesinde belirlenen nedenlere dayalı olarak "festaedilmesi"ne bağlıdır. 4 Yasa ile kurulu olan Emekli Sandığı'ndan "emekli aylıgı almakta iken" Sosyal Sigortalar Yasası kapsamındaki bir işyerinde çalışmanız nedeniyle sizden "Sosyal Güvenlik Destek Primi kesilir.' Emekli aylığınızın kesilmemesini ancak özel sektörde çalışmakla sağlayabilirsiniz. SORU: Nötron bombası atılmış gibi Ama gariptir, bu güzel kent sanki yaşamıyor. Bomboş. Veya nötron bombası atılmış. Bütün bu güzel yollar, alanlar, havuzlar, binalar birer dekor. Kimsenin özel otomobili olmadığı için yollar oto SCRECEK Erdal öz GÜLÜNÜN SOLDUGU AKSAM ÇEVjK KUVVETİN GÖLGESİNDE (1980 1984) TURKIYE UfukGüldemir SOKİimir, r^ınal Operasyonu'ndan v so>vjr *imdi de Çevik Kuvvetın Gölgesinde ile şu sorulara yanıt arıyor: • Doğu Anadotu, Turkiye'nin yumuşak karnı mı? • Pakistan'a atom bombast yapmak için kkn yardım etti? • Suudi Arabistan ve Kuveyt'e neden Türk askeri misyonu gittl? • "Gandi" fllmi neden yasaklandı? • ABD Savunma Bakan Yardımcısı Perle, nscton basının irtjca Konusunda "histerik çığlıklar" aönasmı istedi? • Olası bir Körfez krizincte Turkiye'mn rolü ne olacak? TEŞEKKÜR Babamız Hüseyin Duran'm ameliyatını üstun bir başan ıle gerçekleştiren ve ameliyat sonrasmda da yakın ilgılerini esirgemeyen Sa>ın Prof. Dr KEMAL ALEMDAROĞLU Sayın Dr. Rahmi KAYA Sayın Dr. Şerif ÇINARLI Sayın Dr. Saıni MERZE ile Hemşire Hatice Persil ve emeği geçen diğer personele en ivien teşekkurlerimizi sunarız. EŞİ ve ÇOCUKLARI Onaköy sahilinde mıistakil evler. Aksamlan 164 30 95 EKG'LERSTETESKOPLAR KALİTELI, HESAPLI 345 82 46 S.S K. ve işyeri kartımı kavbettim. Geçersızdir. AYŞE ERTUĞRUL Öğrenci kimlik karnemı kavherim. Hukiımsuzdur. M. AD1L DEMlRCt İMZA GUNÜ ERDAL ÖZ 2U Kasım 1986 Bugün 15.0019.00 arası kıtaplannı imzahyor. AKADEMİ KİTAPEVİNİŞANTAŞI ILAN Isianbul 11. As. Huk. \1ah.nin E.986/473 K. 986/574 sayılı ve 17.11.1986 T.lı ilamı ile Vağcı olan soyadım KORKUT olarak tashıh edilmiştır. MEHMET RAIF YAĞCI Gümuşsuyu'nda deniz manzaralı 12 000.000 Akşamları 164 30 95 Bayan eczacı aranıyor. Tel: 550 17 16 İMZA GUNU UFUK GÜLDEMİR 21 Kasım 1986 Cuma günü 15.00 19.00 arası kitaplarını imzahyor. T.C. GÖLBAŞI (ANKARA) SULH HUKUK MAHKEMESİ Sayı: 1985/310 Davacı Golbaşı Bdedıye Başkanhğı vekili Av. Bekir Atak tarafından davalı Abdullah Bağış aleyhine açılan tahliye ve alacak davasuıın >apılan açık yargılaması sırasında, davalı adına çıkanlan tebligatların adresinde bulunamadığından bahisle bila lebliğ iade edildiği, ?abıta marifeti ile yapılan tahkikat sor.ucunda teblıgata yarar adre^ı tespit edılemediğinden, da\a dilekçesi ve duruşma gununün ilanen tebliğine karar verilmiş olmakla; Davalının duruşma gunü olan 15.12 1986 gunü saat 9.30'da mahkenıemızde hazır olması seya kendisini bir vekılle temsıl ettirmesı gerekııği. aksı halde HLMK.nun 509 ve muteakip maddelerı gereğince aıvap kararı çıkarılmaksızın duruşmaya yokluğunda devam edılip, karar verilebıleceği hususu duruşma gunu ve dava dilekçesi tebliğ yerıne gesmek üzere ilanen tebüğ olunur. AKADEMİ KİTAPEVİ NİŞANTAŞI Dr. ERDAL ATABEK Bahanye Cad. 96/3 K.ADIKÖY Tel: 336 04 49 SAKAJ OLMAK SUÇ DEĞİL, ONU İŞSİZGÜÇSÛZ BIRAKMAK SUÇTUR... TürVlye Sakatiar Deraeği'ni Guçlendirelim.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle