Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
27 EKÎM 1986 CUMHURÎYET/7 16 Osman Köksal, kamuoyunda "Madanoğlu davaa" diye bilinen dava nedeniyle yargılandı ve yargılama sonunda aklandı. Dosya Yargıtay'dayken afyasası görüşülmekteydL O günlerde Köksal ile sık sık beraber olurduk. Bana hep "Afiyi ama inşaüah bizleri kapsamaz" derdi. Hakkındaki davanın afyoluyla ortadan kaldınlmasmı istemiyordu. Bu konuda bazı başvurularda bulunduğunu bana söylemiştl "Manevm sandığı"ndan bu konuda CHP hükümetinin başbakan yardımcısı Orhan Eyüpoğlu'na yapttğı başvuru da çıktu Osman Köksal'ın 20 Ekim 1973 giinü Başbakan Yardımcısı Orhan Eyüpoğlu"na çektiği telgraf şöyie: "Sayın Orhan Eyüpoğlu CHP Genel Sekreteri Ankara Çıkanlacağı kamuoyuıa duyurulan genel affı aynnülan ik Mmemekle beraber destekhyorum. Ancak, af tasansında (aftan yırarbuımak istemeyen ve davasını siirdiinneyi uygun görarierin isteklerini karşuayan) bir maddeye yer verilmesini diler, saygüanmı sunanm." Osman Köksal'ın sandığından çıkan mektuplar İnkılap Mektupları' Uğur Mumcu 'nun kaleminden dısanda, eerekse evde esen havanın etkisi aftındaydım. Zaptı imzalamamak olabilirdi. Fakat oğlum bakımından sonucu olumlu düşünemiyordum. Zaptı imzaladım ve eşime de imzalamasını rica ettim. Bu davranışımız birçok kişi tarafından zaaf olarak kabul edüebilir. Ben insanlık dışı hava içine sokulmuş bir kişinin üzerinde bu tür bir havanın artmasına neden olmamak için zaptı imzalamayı onur olarak kabul ederim. Kaldı ki, ben de bir insanım, babayım. Kudret de oğlumdur. Gerçek dışı zapta imza: Gerek GÜRSEL VE KÖKSAL Cemal Gürsel, 27 Mayıs'tan sonra kader btüği yapttğı Oman Köksal'ıuyarmış, "Kıstih bir anayasa mttleü, orduyu sizleri mutsuzhığa sürükler" demişll Köksal: Aileden biri rehin alınacak Menderes hükümetinin Gümrük ve Tekel Bakanı Hadi Hüsmanın Köksal'a, Köksal'ın da ona yazdıkları mektuplar çok ilginç. Bu mektuplar da Köksal'ın ince ruhu ile Hüsman'm duyarlı kişiliğini yansıtmaktadır. "Kaderin cüvesi'' derler ya; şimdi okuyacağınız olay da b&yle işte.. Hadi Htisman, Menderes hükümetinin Gümrük ve Tekel Bakanıdır. Oğlu Ali Hüsman, 27 Mayıs gecesi ihtilale katılan muhafız alayında yedeksubay olarak görev yapmaktadır. Askerlikte o bilinen kural geçerlidir: "Emir demiri keser" İhtilal gecesi muhafız alayında yedeksubay olarak görev yapan Ali Hüsman ne yapabilirdi ki? Hiç. thtüalden sonra Yassıada'da tutuklu DP milletvekilleri arasında bir söylenti dolaşır 'ÜÛ Hüsman, babasuu tutuklayanlar arasındadır" Hadi Hüsman, 30 Aralık 1969 günü Köksal'a bir mektup yazarak konunun açıklığa kavuşmasını ister. Köksal da Hüsman 'ın sorularını yanıtlar. Mektuplan okuyalınv "Sayın Osman Köksal, 27 Mayıs'ı takip eden günJerde birkaç gün getikmefleHarp Okuln'na getirilen Bayan Hilal Ulman (Bursa) bana, Mahallemizde Hadi Hüsman'ı oğlu tevkif etmiş, şeklinde bir dedikodu var, neden böyte söylüyorlar bUmiyorum' demişti. Bu dedikoduya o zaman ben de bir mana verememistim. Ofhun An, o tarihte kumandanı bulnndııguniLz Rjyaseti Cumhar Mukafız Alayı'oda yedeksubayhk görevuti ifa etmekte idi. 26/27 gecesi de kıslasında kaJnuş idi. Biz bonu emsalleri gibi .nonnal görmuş, başka bir mana vermemiştik. Sonradan başında zabaliniz olarak alayınızm ibtiJaJde esas rollerden birini ifa ettiğini öğrenmişük. Bu vaziyette Ali'nin o geceyi hangi şartlar içinde nasıl geçirdiğini tespit edemedim. Ve bu dedikodu, benim içimde devamlı olarak bir ukde halinde kaldı. Fakat bekJedim. Aradan zaman geçti, birçok şeyler uzak haüralar Kaline geldi. Hisler yatıştı. Oteden beri çok arzo ettiğim haide bir türlu cesaret edemedigun bir hususu zatıalinizden ögrenmek istiyorum ve doğruca size başvuruyorum. Be•im tevkiflmde Ali'nin şu veya bu sekilde bir rolü olmns mudar? Ali o geceyi kışlasında mı, nerede, nasıl geçinııiştD'? Hadiseden önceden haberdar mı idi? Lâtfeder bildirirseniz, devamlı olarak içimi yakan, o zaman bana iotikal ertirilmiş bir dedikoduyu belki aydınlatmış olunım. Kanm ilk d«fa Yassuda'ya beni ziyarete geldigi zaman, zattaliniz, kendisine bilvasıta baber göndererek, bir şeyden endişe etmemesini, huzur içinde olmasını, eger arzu ederse köşk nunükası içinde tahsis edilecek bir binada geçici bir mıiddet içİB lulabilecegiııi bUdinnJşsiniz. Iskat edilaıis hükömet üyeanin aileani hunaye maksaduu Uşıdıgı haricen anlasdan böyle bir haberin gönderflmesine bele zatıalinizi o ana kadar hiç tanımamış iken sizi sevkeden sebep acaba ne idi? Osman Köksal, tabii senatörlükten istifa etmiş, bir süre de Cumhurbaşkanlığı kontenjan üyeliği yapmıştı. Bu görevden aynlınca, her gün artan hayat pahalıhğı karşısında bir süre emekli aylığı ile ayakta kalmaya çalıştı. Basaramadı. » 1979yılında, Turizm Bankası'nda müşavirlik görevi aldu Bu görevi çok kısa sürdü. 198012 Eylül'ünden sonra kurulan Ulusu hükümeti Turîzm ve Tanıtma Bakanı tlhan Evliyaoğlu tarafından görevinden alındı. Bu durumdan kimseye yakınmadu Eski arkadaşlanndan birine olsun gidip "Bana iş verin" demedi. Acılarınıyalmzca ailesi ilepaylasma yolunu seçti. Oğlu Kudret'in TKPB diye bilinen dava nedeniyle gözaltına alınıp yargılanması bu ihtilalciyi yureğinden yaralamıştı. Son günlerine yaklasırken tuttuğu notlarda bu acıları "Ben bir insanım. Bir babayım" diye anlatıyor Köksal. Köksal'ın son günlerinde yazdığı anıları okuyarak bir baba yüreğinin içine düşürüldüğü acıları biraz daha yakından duyalım. Anılann bu bölümünü okurken yüreğim burkuldu. Başını hep dik tutmayı başarmış bir ihtilalcinin son günlerinde çektiği acıları, bu anıları okurken sizler de paylasacaksınız. Hele yaşammızda bir günü gözaltında ya da tutuklu olarak geçirmişsenız veya oğlunuz, kızınız, kardeşiniz, bir yakmınızın başından böyle olaylar geçmisse bu acıları daha iyi anlarsınız zabıt ile çelişkili olur. En ryisi, eşyalar arasında bulduk, diye yazalım. Örneğin şu büfenin üzerinde bulduk diyelim." Üçuncü polis derhal söze girdi: " Büfenin üstü olmaz. Bu biife Kudret'in evinden yeni taşınmış. Geüririerken para buradan düşer. Sonra sornya maınz kalınz. En iyisi Kudret'in diğer odalara konan eşyalara bakalım ve bir yer arayalım..." Bu arada annesi Kudret'i mutfağa çağırdı. Bir polis ile gittiler. Çay içtiler. Diğer iki polis evin diğer odalarını doiastı ve salona döndüler. Polisler diğer odaları gezerken ben de mutfağa girmiş, Kudret'in durumunu saptamaya çalışıyordum. Kudret takatsızdı, sararmıstı. Gözleri içine çökmüjtü ve yüzünde iyileşmeye yüz tutmuş çürük lekeleri görünüyordu. Polis konusturmuyordu. Bu durumdayken polisin biri içerden seslendi: ' Osman bey, gelir misiniz?" Gittim. ' Şu zaptı imzalar mısınız?" Zapta şöyle bir göz attım. " Bu zabıt gerçege uygun olarak yazılmamış. 17.000 lirayı ben verdim. Siz sandıkta bulduk diye yazmışsınız, dedim. Bu sırada Kudret ile mutfaktaki polis salona girdiler. Polis bana şu yanıtı verdi: " 17.000 lirayı sizin verdiğinizi yazarsak örgüt parasını siz mnhafaza ediyonnoşsunuz gibi olur. Sizi bu olaylara sokmamak için böyle yazdık." Bu sırada Kudret birşeyler söylemek istedi. Ters ters bakarak Kudret'i susturdular. Gerek dışanda, gerekse evde esen havanın etkisi altındaydım. Zaptı 12 Eylül sonrası KöksaVın dava sanığı oğlu Kudrefi bulamayan polisler, "Osman KöksaVı alalım mı?" diye üstlerine danıştrlan Görülüyor ki, Köksal, kapitalist sistem ile MarksistLeninist sis'' temi eleştirmekte, Batı Avrupa ülkelerinde örneklerini gördüğümüz "demokratik sosyalizmi" savunmaktadır. Gürsel ile bir anı Köksal'ın sandığından anayasa konusunda Cemal Gürsel ile ilgili bir anı ve gazetemiz Genel Yayın Müdürü Hasan Cemal e gönderdiği bir mektup çıktı. Köksal'ın "Unutamadığım bir anı" başhğı ile sunduğu bölüm şöyle: ".. Rahmetli Gursd'i çok iyi niteUkleri olan bir insan ve komutan olarak tanımıştım. Gürsel ile bol amlanm olmuştur. Ölümüne rastlayan şıı günlerde uzerimde etkinligini ve tazeliğini yitirmeyen bir anımı anlatmak istiyorum." 196061 yıllan ihölai yönetiminde MBK üyeliği, Cumhurbaskanlığı Genel Sekreterüği ve Muhafu Alayı Komutanlığı vazifelerini yunitüyordum. Bu vazifelerim gereği Devlet Başkanı Gürsel'i sık sık göriir ve konuşurdum. Günlerden bir gün 'Kurueu Meclis teşkili hakkındaki yasa'yı imzalatmak için Gıirsel'in yanına gittim. Hazuianan vasa tasansını etraflıca anlatum. Zaman zaman sözümü keserelfsonılar sordu. Hepsini yanıtladım. Konuşmam sona erdiği zaman koltuğuna iyice yaslandı. Bir.v, nefeslik dinlendikten sonra konuşmasmı şöyle sürdürdü: ** Kurueu Meclis Yasası iyi hazırlanmış; emeği geçenlere î lütfen tesekkürlerimi ulaştır. Yalmz yasada noksan bir yan , gördüm. J Noksanlık neresinde paşam? > "Dinle, anlatayım" diyerek konuşmasına devam etti: ^ Tiirk ordusu Tiirk milletinin bağnndan çıkan ordudnr,A Milletin karakterini taşır. Birbirine tutkundur. İ Ordu milletin ve vatanın uygarhğa ve mutluluğa yükselmef sini, özgürlüklere eksiksiz sahip olmasını, tüm demokratik mV teliklerle bezenmiş demokratik rejime, hukuk devletine, sosyal adaiete, yozlaştınlmamış Atatürk ilkeferine kavuşmasıni, her birey için insanlık saygınlıgına yarasır bir yaşam düzeyine erişmelerini, aslında mfllet için özlem duyduğu ve gerçekleşmesini istediği bu dilekler, Atatürk cumhuriyetinden kaynâklanmaktadır. Türkiye bugün MBK yönetimindedir. Bunun halka yansıması, "ordunun yönetimde bulunduğu" biçimdedir. Doğrusu da budur. Yapılan ve yapılacak herşey onfaıya mal edilecektir. Olumlu işler, milletin ordusuna sevgi, saygı ve güvenini artıracak, oiumsuz işler de saygı ve güvenini azaltacaktır. MBK kutsal olduğu kadar, sorumluluğu da geniş bir yönetimin basındadır. Arkadaşlarımın bu duyguları taşıdıgını gönnekle mutlu oluyorum. Konuşmamı şuraya getinnek istiyorum: Kurueu Meclisin bir kanadı olan Temsilciler Meclisi, Türk ı ordusunun milleti için özlediği ve gerçekleşmesini dilediği ilkeieri içeren bir anayasa yaparsa, milleti, orduyu, Temsilciler Meclisini ve bizleri mutlu eder. Yok, böyle olmayıp, kısıtlı bir anayasa ortaya koyarsa, milleti, ordu> u ve sizleri mutsuzluğa sürükler. 'Bu anayasa kısıtlı bir anayasadır" dedikodulan birie bizleri üzer. Şimdi sana sonıyorum: Yasayı yaparken bu durumlara çare düşündünüz mü?' 'Etraflıca düşündük Paşam. Temsilcüer Meclisi tarafından bu ilkeieri bildikleri ve kısıtlı bir anayasa değil de çağın koşullanna, memleket gercekierine ve Atatürk ilkelerine uygun bir anayasa ortaya koyacaklanna inandık. Ama inancımızda aldanırsak ne yapanz diye de düşündük. Böyle bir anayasanın Kurueu Meclisin ikinci kanadı olan Milli Birlik Komitesi'nden geçmeyeceğine eminiz." Köksal'ın anılan Bir gece yarısı polisler (üç polis) Kudret'i almaya geldiler. Bulamayınca beni götüreceklerini söylediler. 'îOlur", dedim. Köksal'ın Hüsman lehine konuşması Ynksek Adalel Divanı'nda tanık olarak ifadeniz alınnuştı. Konusmalanmuan birinde, zapta dani aynen geçmiş olduğu izere,' Bu hadiselerin birçoklanndan hükümet azasudan bazdannın haberleri olmazdı, onlara söylemezkrdi, mesela Giimrök ve tnhisarlar Vekili Hadi Hüsman'm bunlardan haberi yoktu..." demiş idiniz. Bu sözler o günlerin son derece agır şartlan içinde benim için, manasım ve maksadım, siz bir milli birtik üyesi bulundugnnuz için layikile anlayamamış olmakla beraber, ne kadar ferahlatıcı bir hadise, lehimde ne biiyük maddi bir delil olmuş idi, bilemezsiniz. Bunun sebebini o giinden beri hep kendi kendüne sorar, fakat bir tiirlü içinden çıkamam. Sizi o zaman bn şekilde konnsmaya sevkeden saikler acaba ne idi? Intilale takaddüm eden günlerde NATO'nun Istanbui'da yaptığı toplantı miinasebeti ile Tekel idareânin hatıra olarak, emsali veçile çıkardığı sigaralardan bir karton, Ali ile kumandanı olarak, zatıalinize gondermiştim. Akşam eve gelince, Ali paketi afmadığmızı, batta 'biz hediye kabul elraeyiz, istersen ben sana sigara vereyim' dediginizi, bu sözlerden çok üziildüğünü bana soylemiş, ben de doğrusu bu hareketinizi garipsemiştim. Ali'nin sözleri dogrn ise bu bareketinizin saiki acaba ne idi? Çok muhterem Osman Köksal, sırası iJe arzettiğim bütön bu husnslar tafsilatı ile notlarımda mahfuzdur. Ancak buntan nakiki vaayette ancak siz aydınlatabilirsiniz. Benim bunlar hakkında bana verilen bilgilere istinaden yapabileceğim tahmin ve laymetiendinneier, takdir buyurursunuz ki, eksik, belki de tamamen yaalış bazı göruş ve kanaatlann tesiri aJtında hatalı olabüecektir. Sizi rahatsu ettigim için şimdiden özör diler ve bu vesile ile şimdiye kadar münasip bir fırsat bulamadığım için yapamadığım teşekkfirlerimle saygılanmı sunanm." Osman Köksal, bir askeri yönetimin en güçlü adamlanndandı.. Ne banka yönetim kurulu üyesi oldu, ne de oğluna kredüer yağdrnh. imzalamamak olabilirdi. Fakat oğlum bakımından sonucu olumlu düşünemiyordum. Zaptı imzaladım ve eşime de imzalamasını rica ettim. Bu davranışımız, birçok kişi tarafından zaaf olarak kabul edilebilir. Ben insanlık dışı hava içine sokulmuş bir kişinin üzerinde bu tür bir havanın artmasına neden olmamak için zaptı imzalamayı onur olarak kabul ederim. Kaldı ki ben de insanım, babayım, Kudret de oğlumdur. Kudret ile Nilgün emniyet tarafından gözaltına aünınca, evin kirasını boşa vermemek amacıyla emniyete gittim. Şube başkanı Sayın Kemal Çobanoğlu'nu gördüm. Anahtar Nilgün'de idi. Anahtarı istettim. Aynı zamanda "Evi bizim eve taşıyacağız, bir emriniz olacak mı?" dedim. Adamlanna sordular. Evde işimiz kalmadı dediler. Anahtarı aldım. Ben rahatsızdım. Evimi damadım Ömer Kaysı taşıdı. Eşyaları bizim eve yerleştiren de odur. ömer evi taşıyacağı zaman bütün eşyaları, sandıklan, dolaplan alt üst etmiş ve herşeyi iyi bir şekilde kamyona bindirmiş. Zabıtta yazılan sandığı da elden geçirmiş. Ama orada para yokmuş. 1 Ancak içlerinden biri telefon etmeyi uygun gördü. Kime telefon etti, bilmiyorum. Biri telefon ile: " Osman Köksal'ı alalım mı?" diye sordu. Oradan gelen yanıt olumlu olmayınca evden çıktılar ve gittiler. Bu olay, aileden birine rehin olarak alınacağını gösteriyordu. Kudret'i birkaç gün ne biz ne de polisler bulabildik. Valnız Kudret her gün telefon ediyor' sıhhatte olduğunu söylüyordu. Ya annesi ya da karısıyla konuşuyordu. Annesi teslim olmasını istediğinde verdiği yanıt "Hayır, işkence yapariar" oluyordu. Annesine dedim ki: " Yarın telefon açarsa Kııdret'e söyle.. Kendisi ve arkadaşlan bana gelsinler.. Ben Sıkıyönetim Komutanhğı'na teslim edeyim. Bu surette iskenceden kurtulmuş olurlar." Annesi benim yanımda, söylediklerimi Kudret'e aktardı. Hepsi de "Olnr" yanıtım verdiler. Ben ertesi gün Sıkıyönetim Komutanı Sayın Korgeneral Recep Ergün'ü aradım. Sanırım Çankın'daymış, bulamadım. Daha ertesi gun Kudret ve arkadaşlan yakalandılar. Bu işi beceremedik. Ben telefonların dinlendiğini biliyordum. Nitekinı 17.000 lira için polisler evime gelince "Telefon konuşmalannızı dinliyorduk" dediler. 12 Eylül ve 1982 Anayasası 1982 Anayasası'nın tartışıtmaya açıldığı günlerde Köksal'ın Cumhuriyet gazetesi Genel Yayın Müduni Hasan Cemal'e yazdığı ve o günlerde gazetemizde yayınlanan 14 Temmuz 1982 günlü mektup da şöyle: 1961 Anayasası Atatürk ilkelerine, çağın koşuDanna ve Türk toplumunun yapısına uygundur. "1961 Anayasası bazı siyasal partiler tarafından kasıtlı olarak uygulanmadığı için Türkiye 12 Eylül ortamına girmiştir. Anayasalar toplumu daba ileriye götürecek biçimde değiştirilebilirier. Ancak, 982 Aldıkaçtı tasansı, Türk toplumunu çok gerilere götürecek, otoriter bir rejim doğuracak ve Atatürk ilkelerini yozlaştıracak biçimde hazırianmıştır. Bu tasan ne Türk milletine, ne de Türk ordusuna yakısmaktadır. Bu tasan, Tiirk milletinin ve Türk ordusunun düşunce yaşamından çıkanlmalıdır. Yakdmalı ve külleri çok derinlere gömülmelidir. Zira Türk ordusunun yönetiminde bu tür bir anayasa tasansı ortaya konması içte ve dışta orduyu üzecektir. Eski Milli Birlik Komitesi üyesi Osman Köksal." Demokratik Sosyalizm Osman Köksal ölümüne yakın hangi sıyasal görüşleri savunmaktaydı? Guncel olaylar karşısında tepkisi neydi? Bu görüşlerini anılarınm bir yerine yerleştirdiği şu satırlardan okuyoruz: " Gerek düsünce, gerek eylem planında birçok kimse kapitaüst düzende, sosyalist düzende katı doktriner yönleri ile benimsenip uygulanmasının doğru olmayacağı inancındadır. Bu inançta olanlara göre. bir loplumda ekonomik faaliyetlerin sosyal organizasjonu, sınırlan, ilkeieri iyi belirtilmiş bir "karma ekonomi düzeni"ne oturtulmalıdır. Bu inancı taşıyanlann kendi aralannda pek çok göruş farklan bulunmakla beraber, hemen hepsinde ortak olan yön, soy şekliyle kapitalist ve sosyalist sistemlerin insanlann gerçekten özgür olmalanna ve insanca yaşamalanna ters düsen temel inançlann eleştiri konusu yapılmasıdır. Bu gorüşu benimseyen çeşitli gmplar arasında en önemlilerin Batı Avrupa iılkelerinde "demokratik sosyalizm" ve "ortasol" akımlan olduğunu söyleyebiliriz. Bu düşunce sistemini benimseyenler için de tıpkı kapitaJizm ve sosyalizmde olduğu gibi ekonomik sistemin temel amaa "toplum refahını" sağlamaktır. Yalmz bu amaç ne kapitalist yoldan, ne de sosyalist yoldan saglanabilir. Kapitalist düzen "liberalizmi" esas alır ve bireyi herşeyin üstünde tutar; insanları piyasa mekanizmasının insafsızca işleyen ve zayıfı ezen dişlilerinin içine atar. Sonuç, adaletsizlik, israf ve başıbozuk bir gidiştir. Karma ekonoraiyi savunanlara gore kapitalist düzene sosyalist duşünürlerin yönelttikleri eleştirilerin buyük bir çoğunluğu haklı ve yerindedir. Fakat kapitalizmin yerine teklif edilen sosyalist düzende de sivri ve sakıncaiı \önler vardır. Toplumu herşeyin ustunde tutmak, bireyi geri plana itmek, bazen insan haklarına ve özgurlükiere ters düşen dunımlar yaratabilmektedir. Aynca, üretim duzeninde kâr güdüsü tamamen ortadan kalktıgında sistem ağır bir bürokrasiye boğulmakta ve çalışmalar verimsiz haJe gelmektedir. Bunun yanında merkezi planlamanın devlet otoritesine dayanarak verdiği kararlann anüdemokratik yönıi bir yana bırakılsa bile, fiyat sisteminin rehberliğinden hiçbir şekilde yararlanılmaması kaynak israfına ve refah kaybına yol açmaktadır. Oemek ki, sosyalisl sistemin de kapitalist sislem kadar sakıncaiı yönleri vardır. Karma astemi savunanlar sadece diğer sâstemieri eleştinnekle yetinmeyip, kendi sistemlerinin dayandığı temel inançlan ve bunlann gerçekleştirifmesini sağlayacak araçları ve çerçeveyi de açıklarlar. Onlann temel inançlan: 1 Ozel yaşam arzusu. 2 Birey toplumun ilişkileri. 3 Sosyal guvenlik içinde çalışma isteği." Nilgün eve geliyor Nilgün, Kudret'in eşidir. Nilgün Emniyet Müdürlüğünde 2025, Mamak'ta da 56 gün gözaltında kalnuştır. Nilgün, 20 Ekim 1982 günü saat 20.30 sıralannda eve geldi. Evimiz günlerce süren sıkıntıü havadan biraz olsun kurtulmuştu. Sevinçli ve mutlu idik. Ama Kudret'in hâlâ Emniyet Müdürlüğünde oluşu, sevincimizi ve mutluluğumuzu doruk noktasına çıkarmıyordu. Bir masa etrafında ben, eşim Hikmet Köksal, kızım Serpil Kaysı ve damadım Ömer Kaysı oturmuş, Nilgün'ü dinliyorduk. Nilgün kendisine ve arkadaşlanna emniyette yapılan insanlık dışı eylemleri anlatıyordu. Anlattıklan halk arasında konuşulanlan kanıtlıyordu. Nilgün'ün konuşması yine evin havasını kasvetli haJe sokmuştu. Aramızda ağlamalar, sızlamalar, bayılmalar ohnuştu. Nilgün muhataplarmı daha fazla Uzmemek için konuyu değiştirerek bana şunları söyledi: "Baba bir aralık Kudret ile emniyette karsılaştık. Kudret bir solukta bana dedi ki: Polisler benimle para pazarlığına giriştiler. Eğer benden önce çıkarsan babama söyle, bana 17.000 lira borç para bulsun, bazıriasın." Zaman hayli ilerlemişti. Kızımı ve damadımı evlerine uğurladım. Biz de yattık. Gözüme uyku girmedi. Odanın aksamki havasının etkisi altında sabahı ettim. Evimizin kasvetli havası hâlâ surüyor ve biz bu havayı teneffüs ediyorduk. Ertesi gün, yani 21 Ekim 1982 çarşamba günü saat 10 suları idi. Ben, eşim ve Nilgün çay içiyorduk. Kapı çalındı. Ben açnm. İçeriye Kudret ve polis olduklannı söyleyen üç sivil girdi. Bir an Kudret'in Nilgün gibi eve geldiğini sanmıştık. Yanılmışız. Polislerin hâkimane bakışları sevinmemizi engeUedi. Bu sırada Kudret bana: Baba paraya ihtiyacım var. Bana 17 bin lira verebilir misin?.. dedi. Akşamki konuşmaları hatırlayarak olayı anlamıştım. Kudret bana bu öneriyi yaparken, salonda eşim Hikmet Köksal, gelinim Nilgün vardı. Evimizde başkaca kimse yoktu. Kudret'in isteği uzerine 17.000 lirayı çıkardım ve Kudret'e verdim. Kudret de bu parayı o anda aynen polislere verdi. Bundan sonra polisler aralannda salondakilerin duyabilecekleri bir ses tonu ile şöyle konuşmaya başladılar: Zaptı yazan polis: " Zapta, parayı babası mı verdi voksa eşyalar arasında bulduk, diye mi yazacağız?" Polisler bir an düşundüler. İçlerinden bir diğeri: " Parayı babası verdi, diye yazacak olursak, emniyette tutulan KöksaJ'm yanıtı Köksal'ın Menderes hükümetinin Yassıada'da yargılanan Gümrük ve Tekel Bakanı Hadi Hüsman'm bu mektuba gönderdiği yanıtlar da şöyle: "Sayın Hadi Hüsman, Tesekkiir ederim. Elimde olmayan nedenleıie cevapta geciktim. Özür dilerim. Sonılannızı sıra ile cevaplandırmaya çalışacağım. 1. tbtilalde Muhafız Alayı Ankara içinde görev almamıştır. Ali, çalışkan ve değerli bir subayım idi. Ali'nin diğer subay ve astsubaylanmın dışında bir düsünceye sabip olmadığını sezinliyordunı. Bununla yetinmiş idik. Ali'yi 27 Mayıs oğleden sonra arkadaslanyia bahçede otunırken görmuştum. Aramızda şöyle bir konuşmanın geçtiğini batırlıyorıun. Ali üzüliivor musun? Babam içinde oiduğu için üzüiüyorum. Voksa iktidar suçlu idi. 2. Sayın Bayan Hiısman'a hiç bir haber göndennedim. YaJnız, Ali'ye raştladığım zaman Sayın Bayan Hüsman'm ve sizlerin sıhhatinizi, ihtiyaçlaruuzın olup olmadığım sorardım. Beni bu yola sevk eden neden anlayışım ve kumandanlık görevimdi. 3. Yassıada'da verdiğim ifade, tamamiyle göriislerim ve vicdani kanaatimdir. 4. Sigara isine gelince; Ali'ye şunları söylemiştim: 'Hediye kabul etmediğimi biUyorsunaz. Subayım oiman dolayısıyla babam ikaz etmen gerekirdi. Bu işi yapmadığından dolayı üznldüm. Babana saygılanmı söyle, küçüklüğümden bu yana takip ettiğim prensibime saygı göstereceğine ve bana danlmayacağına erainim.' Sayın Hüsman, nasdsa olay sizlere yanuş aksetmiş. Muhafız Alayı Kumandanı olmadan evvel buna benzer bir olay daha olmuştu. Aynı şekilde sözlerle hediyeyi kabul etmemistim. Y'ainız, söylediğira sozler bakan arkadasınıza aynen intikal ettirildiği için uzulmemişti. Sayın Hüsman, Cevaplanmla. tatmin olmadığımz cihetler var ise lütfen tekrer yazınız, cevapiandırayım. Sayın Hüsman aüesine sağlık ve başanlar dilerim. Saygılanmla Osman Köksal" Köksal'ın ölümü Osman Köksal, oğlu Kudret Köksal'ın davasmda tanık olarak dinlendL Konu, polislerin Osman Köksal'dan aldıklan 17 bin liraydı. Köksal, duruşmadan çıkarken fenaiaşmıştı. Güçlükle yürüyordu. 11 ekim günkü tanıklıktan yirmi gün sonra da geçirdiği bir kalp krizi ile bu fırtınalı yaşamına gözünu yumdu. Oğlu Kudret tutukluydu. Ailesi eski arkadaşlan aracılığı ile Sıkıyönetim Komutanlığına başvurarak Kudret Köksal'ın, babasınm cenazesinde bulunmasım istedi. Komutanlık tutuklu Kudret Köksal1 ın babasınm cesedini Gülhane Hastanesi'ndeki morgta görmesine izin verdu Tutuklu Kudret Köksal'ın babasınm cenaze töreninde hazır bulunması guvenlik açısmdan "sakıncaiı" görülmüştü. Ankara'da Maltepe Camii'nde yapılan törene Köksal'ın silah arkadaşlan gelmişlerdi. 27 Mayıs ihtîlaline katılan subaylar, Kurueu Meclis üyeleri ve parlamenterler, bu eski arkadaşlanna son görevlerini yapmak üzere caminin avlusunda buluşmuşlardı. Tabutunun başında birçok yüksek nitbeli subay toplanmıştı. Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı'ndan birçok subay da cenaze törenine gelmişti. Köksal'ın tabutu, askeri törenle top arabasma alındı ve bandonun çaldığı cenaze marşı ile Atatürk Lisesi önüne kadar getirildi. ' Daha sonra tabut, "asri mezarlık" ta toprağa verildL Bir buruk törendi bu. Gözlerim eski arkadaşlannı aradı törende.. Çoğu yoktular. Çelenklere baktım. Çelenk bile yollamamışlardı. Bir askeri yönetimin en güçlü adamlarından biriydi Ne bir bankanın yönetim kurulu uyesı olmuştu, ne oğluna devlet bankalarmdan krediler yağdırmıştı. \ Üzerinde bir takım elbise, ayağında pençesi delik bir ayakkabı ile', ölmüştü. Ve cenaze törenindeki o deyiş ile "er kişi niyetine" ölmüştü! Anısı onünde saygıyla eğiliyorum. StRECEK NOT: "İnkılap Mektnplan" dizisi bmnâ» •oktatamyor. Yanndan itibaren bu diziye ilişkin bize göndcrilea taa •efctap, acıklama ve belgeleri yayımlayacafız. (U.M.)