23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
ym •• • **•• »•• «•. Cumhuriyef Kültür gurbetçîlerî okııllarııı dışında Türkiye'yi çok sevdî ^ ıiMtıı < umhurivcl \Uı!baaulık \c (ıa/eiL'Uİık I urk Anonım ^ırkeıı adına Nıtdır Nadı. # < 'iMic! Vnııı Mııdııru llasan C emal. \1ue\\oe Mııdııru Kmıne l >aklıgıl. W J l.li.ri Shıdıırıı Ofca» (.(»nenwn. # Hjber McrUvı VI j durcı. \al\ın Ba>er. Saşla Du/cm \oncımenı \h Acar, # Temsıkıler AN k\R\ >.ahın Dugan. I/MIR Hikıml (, rlinkavj. M ) \ V \ Mehmel Meajn \K\:\1 :S lcmmu/ 1985 Imsak: 4.01 Guneş. 5.48 Oğle: 13 15 Ikındı 17.11 Akşam: 20 32 Yatsı: 22.11 Vn/s Vy7<>n Kıanhul Haberlcrı Rriı» O». IJı» Haherler hrgun Balcı. I konomı Os Banjn \e Yuyun Cunhuri\el Matbaacılık veGazetecılık TA Ş Turk Ocağı Cad man l'lagat. Kulııır \ydın tmrv. Maga/ın Yalçın Pek^en. Spor IJanı>manı Abdtıl 39 41 Cağaloğlu Kidnhul, PK 246 IstanbuJ, Tel 526 J0 00f9bat), TeJev 22246 # kadir Yurrlman. Du/elımc Kefık [>urt«ı>, Araslırma "jahin Alpav, b Vndıka Şuknm Burolar \nkara: Zı>a Gokalp BuKarı Inkılap Sokak No 19/4 Tel: 33 II 414"f, kelrnfi, 0 koordınator Ahmel Konıhan, • Malı l>lcr Krol Krkul. lUn /iya hrge Telev 42344 0 rzmin Halıt /ıva Bulvan 1352 Sok 2 3, Tel 25 47 0913 ]23OTelex: ne. Hdlkla llıjkıler (iuldercn K»>ar. Idarc llus<>in (.urçr. Işkımc Nadu.ı Sonme/ 52359 # \dana: Çakmak Cad \ o 134 Ka! 3, Tel I455O19731 Telev 62155 40 bin konut için üye kaydı Haber Merkezi Kadıköy ilçesi stmrtarı içinde 40 bin konutluk bir "kent" kurmak uzere faaliyete geçttği açtklanan Büyukşehir Konut Yapı Kooperatifı'nin, yarın ortak J: kaydma başlayacağı bıldıri' Kooperatif Başkanı Husı Yıldız, "Halkın konut sorunu, gelişmif yabancı ulkelerde olduğu gibi ancak çok ortaklı kooperatiflerin oluşturacaklan uydukentlerle çozumlenebüir" dedı. UMUR BUGAY Kitle iletişim araçlarının bu denli geliştiği gunümüzde, kültürlerarası alışveriş yine de çok sınırlı. Sıradan bir Ingiliz, yüzyılın başında Mısır'ı nasıl tanıyorsa, sonuna yaklaştığımız şu gunlerde de aşağı yukarı yine öyle tanıyor. Televızyonda, "Aç Afrika'ya V'ardım Konseri" başlarken bızim çocuklar, annelerinin bol salçalı makarnasını ıştahla govdeye indiriyorlardı. Tanıîma filminde açlıktan kıvranan, olen ınsanlan görünce, hızları kesıldi. "Kim bunlar baba?.. Neden açlar?.. Niye oluyorlar?" dıye sormaya başladılar. Doğrusunu soylemek gerekirse, ınsanlann ıçinde >aşadıklan dunyadan pek haberleri yok. Haberi olanlarınki de kalıp biçiminde. Yakın bir dostum, AFS'nin aracılığıyla, Amerıkalı bir lise öğrencisini bir yıl sureyle, evinde misafir etti. Oğlu Ingilizce eğitim yapan bir lisenin birinci sınıfında okuyordu. Başlangıçta bunu çok yalın, karşılıklı bir yardımlaşma olarak görmuştum. Amerika'dan gelecek olan deiikanlı, dostumun oğluna arkadaş olacak, Türkçe öğrenip Türkıye'yi tanırken onun da Ingilizcesini ilerletmesine yardımcı olacaktı. Iş gerçekleşince, hiç de öyle olmadığını anladım. Olay, toplumsal ve kultürel yönden birçok çelişkiyi içinde taşıyor, misafir edenlere büyük sorumluluk yüklüyordu. Bol dantelü bir yaz GtPÜR KORSAJ Nina Ricci'nin çok romantik ve güzel bir gece kıyafetu Beyaz kabartma gul motifleri ile süslu gipür korsaj. Yeni oglumuz Timothy Uzun yazışmalar yapıldı. Dostum aile fotoğraflarını, yanı sıra sosyal durumlannı aynntılı olarak anlatan bir mektubu Amerika'ya yolladı. Amerikalı öğrencinin ailesi de aynı biçimde yanıt verdi. Her şey inceden inceye yoklanıyordu. Kaç kişi oldukları, anne babanın ne iş yaptıklan, kaç odalı bir evde oturdukları?.. Dostum bir gün cebinden, heyecanla bir fotoğraf çıkardı. "Çok hoş çocuk yahu. şuna bakf" dıye gösterdi. "Yeni oglumuz bu işte" Timothy James Moody'di bu. 17 yaşmda. Indianalı bir yargıcm oğlu. Dörl kardeşin en küçüğü. Lise son sınıf öğrencisi. On güne kadar geliyordu. Delikanlının yatak odası özenle hazırlandı. "Hangi yemekleri scverdi? Siit içme alışkanlığı olabilirdi... Kola da severdi bunlar... Gece kalkabilir, evi karaulık bulabilirdi. Odasına bir gece lambası koymalı mıydı? Yalmadan önce okuma alışkanlığı var mıydı acaba? Giysi dolabında, kitaplıkta Timoth> içio yerler ajnldı. Yastığı yiiksek mi olmalı\dı? Alçak gelirse, bir yastık daha eklenebilirdi, araa ya yatagını begenmezsc?" ANKARA (a.a.) Yeni açılan Anadolu liselerıne 29 mayıs tarihmde yapılan sınav sonuçlanna göre, kayıtlar devam ediyor. Ordu, Giresun, Tokat, Şanlıur/a, Kırklareli, Hatay, Gumüshane, Mardin, Kars, Kırşehir, Manisa, Erzincan Anadolu Iıselerinin bulunduğu illerde sınava giren ve Anadolu liseleriyle özel Türk ve yabancı okullardan herhangi birini kazanan öğrenciler, illerinde yeni açılan bu okullara 1 ağustos tarihine kadar kayıt yaptırabilecekler. Anadolu liseleri ile özel Türk ve yabancı okullarda kesin kayıt işlemleri 15 ağustosta tamamlanacak. Daha sonra boş kalan kontenjanlar için yedek listeier yayımlanacak. AMAÇ KİŞİLİĞ1 GELİŞTtRMEK' AFStnamacı, kültürlerarası işbirliğinisağtayarak 1618yaş grubu öğrencilerin kişiliklerini geliştirmek. Her yübu yöntemle otuza yakın öğrenci, yabancı kulturleri tanımak için AFS'in karşıhkh anlaşması bulunan dünyanm çeşitli ülkelerindeki ailelerin yanına gidiyor. (Fotoğraf: UĞUR GÜNYÜZ) nu, karştlıklı tartışarak çözumlediler. Yemeklerden sonra, Türk kardeşiyle birlikte sofrayı topluyorlar, anneye yardım ediyorlardı. Yavaş yavaş yolları öğrendi. Hafta sonlarında, guneş batmadan eve dönmek uzere, AFS'li arkadaşlarıyla diskoya da gitti. Yarı yıl tatilinde Uludağ'a çıkıp kayak yaptı. Artık daha duzgün tümceler kuruyor, telefonlan yanıthyordu. Anlatılanlardan şaşırtıcı bulduklanna, "Allah Allah... Çok Allah Allah..." diyordu. AFS'li birgrup arkadaşıyla, yıl ortasında, Gaziantep'e gitti. Lahmacunu çok sevmişti. Fazla kaçırınca, ishal olup tstanbul'a döndıi. Mayıs sonunda okullar bittiğinde, Timothy düşunceliydi. Türk babası, "Oğlan elini şakağına koyup öylece kalıyor" diyordu. Annesı, "Ne duşunuvorsun Tim, bir isteksiz gorundulerse de, daha sonra kampa 18'de girebileceğimizı soylediler. Tam 18'de oradaydık. Kurs bitmişti. "Şimdi evlerinize gidebilir. istediğiniz kadar kola içebtlir, gunun her saatinde banyo japabilir. yemeklerden sonra istediğiniz kadar siıl içebilirsiniz, gule güle" denmişti onlara. Ertesi sabah erkenden yola çıkacakhrı için, elimizı çabuk tutmalıydık Öğrencilerin içinden hemen bir seçim yaptık. Oysa, hepsi de konuşmak, bir şeyler anlatmak istiyordu. AFS yetkilileri de, özellikle magazin basınının tutumundan yakınıyorlardı. Gazetelerde çıkan birkaç fotoğraf ve kupürü göstererek, "tşte, işin boyle dedikodu yanıvla ilgileniyorlar" dediler. "Kız erkek ilişkileri, aşklar falan... Oysa, biz çok başka bir amaç için çalışıyonız." Onlara, hak vermekle birlikte, çoğunluğun amaçlarından habersiz olduğunu, etkinliklerini halka iyi iletemediklerini anlatmaya çalıştım. Yeni açılan Anadolu liseleri Aşı kampanyası için araştırma ANKARA (a.a.) Türkiye'de çocuk ölümlerinm en aza indirilmesi için, Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı ve UNICEF'in işbırliğı ile tüm yurtta 11 eylülde başlatılacak olan çocuklara aşı kampanyası öncesindeki araştırmaya çarşamba günu başlanacak. Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etud Enstitüsü 'nce yürutülece* araştırmada görevlendirilen tıp öğrencilerinin eğitimi sürüyor. 1985 yazı dantelin ağırlıklı dönemi. Nereye bakarsanız dantel Trikosunda, tişörtünde, deri giysisinde, mayosunda, tayyöründe, elbisesinde ve elbette gece modellerinde hep dantel var. Kısacası, bol dantelli bir yaz Çenenin hemen altına kadar yükselen sert danteller, baston yutmuş gibi bir görünüm kazandmyordu giyenlere. Ama sonra yumuşayıp dökülmeye başladı danteller. Sımsıkı yakalar açılmaya başladı. önce boyun çıktı ortaya, gün yüzü gördü. Sonra dekolte aşağı doğru kaymaya başladı. NECLA SEYHUN Moda tarihi boyunca insanoğlunun uç büyük tutkusu var. Daha doğrusu tutkulannın odak noktası: Mucevher, kiırk ve dantel... Kürk ve mücevher çol daha önce kullanılmaya başlamış tarih boyu. tnsanlık kadar eski insanoğlunun bezemesi. Ama dantel, tekniğinden ötürü, insanoğlunun belirli bir düzeye erişmesini, keşfedilmeyi, dokunmayı beklemiş yuzyıllar boyu. Bu nedenle moda sahnesinde bebrmekte biraz gecikmiş. tnsanoğlu danteli dok'uduğu günden bu yana da bir daha peşini bırakmarruş. öylesine sevmiş, öylesine tutulmuş ki ona, bep kullanmış, hep... Gitgide daha buyük bir beceri kazanarak dantelin türlüsünü uretmiş. Her yerde, her türlüsunü kullamr olmuş. En büyük dantel tuketicileri erkeklermiş bir zamanlar... Kadınlarınki onlann yanında pek zavallı kalırmış. Ne dönemlermiş zaten. Dantelin güzeli erkeğe, kiirkün, ipeğin güzeli erkeğe... ErkekJerin altın dönemi. Peruklar kadınlarmkinden on misli zengin ve guzel bukJeler halinde omuzlardan dökulur, en pahalı ipek ve kadife giysilerin yaka ve manşetlerinde köpük köpük, en nadide danteller çekermiş gözü. Dize kadar gelen pantolonlar dizkapağı hizasında kat kat dantel volanlarla son bulurmuş. Paçalı tavuk misali. İSPANYA'DA DANTEL Ama dantel Fransız sarayını kasıp kavurmadan önce, lspanyol modasının en büyük siisü. O devrin tablolarına bir göz atmak, dantelin ne denli gönüllerde taht kurduğunu kanıtlamaya yeterli. O günlerin dantelli lspanyol modası komşu ülkeler tarafından Fransa, ltalya ve Ingiltere'de de büyük bir zevkle kopya ediliyordu. Moda ağırhğmın IspanyolIarda olduğu dönemler. Sert dantelden kat kat çenenin hemen altına kadar yükselen danteller, baston yutmuş gibi bir görünum kazandınyordu giyenlere. Ama sonra yumuşayıp dökülmeye başladı danteller, kurallarla beraber... Sımsıkı yakalar açılmaya başladı. önce boyun çıktı ortaya, gün yüzü gördü. Sonra dekolte aşağı doğru kaymaya başladı. Dekolteyle beraber dekolteyi susleyen dantel yakalar da... TED LAPIDUS'TAN BİR MODEL Ted LaSonra zamanpıdus'un beyaz muslinden drapeli bir gece elbi lar değişti. Köpsesi. Modeli, çok şık, kenan dilinüi gipur dan r ü l e r i n altından telden yapıbmş bir ceket tamamhyor. s, u l a r *ktl G ! n e dantelü tarafından... tspanyol modası gözden düşmeye başladı. DANTEL SARAYDA Fransa moda dünyasında ağırlığım koymaya başladı. 14. Louis zamanı. Danteli Versailles Sarayı aldı ele. Moda kurallannı saray saptamaya başladı. Her ay gerçek insan büyüklüğünde günün modasma göre giydirilmiş manken bebekler Avrupa'ya ve Fngiltere'ye yollanmaya başladı. Avrupa başkentlerinde heyecanla beklenir oldu bu moda elçisi bebekler. Erkek modasının kadınlannkinden önemli olduğu, erkeklerin dantel paçalı tavuklar gibi dolaştığı dönemlçr o işte. Tam bir çılgınhk, tam bir dantel fırtınası! Ama ısraf göklere çıkınca, kanunlarla, yasalarla, fermanlarla önu alınmaya çalışıldı. Alınabildi, alınamadı, o bir başka hikâye, ama dantel moda dünyasındaki önemini bir daha hiç yitirmedi. Hiç gözden, gönulden ırak olmadı. DANTTELLİ YAZ 1985 yazı dantelin ağırlıklı dönemi. Ne denli dantelli model var bu yaz!.. Nereye baksanızdantel. Trikosunda, tişörtünde, deri giysisinde, mayosunda, tayyöründe, elbisesinde ve elbette gece modellerinde'dantel!.. Bazı modacılar gipür motiflerinden çiçek kupeler yapıyorlar. Bazı modacıların koleksiyonlarında gipür dantelden iskarpinler var. Gipür günün gözdesi. Siyahı, beyazı, renkleri... Işlisi, incilisi, taşlısı... Kısacası, bol dantelli bir yaz. Allahtan yasaksız ve fermansız!.. Uyum kampı 1984 yılının ağustos ayı ortalarında Timothy bavulunu, çantasını yuklenip Türk babasının evine geldi. Uzun boylu, bebek yüzlu, konuştukça yanakları kızaran, yakışıklı bir delikanlıydı. Akşam yemeğinde, Türk kardeşi bakkaldan aldığı aile lyiyu kolayı masarun ustüne koymuştu, ama o "Su içmek islediğini" söyledi. Turkiye'ye bir hafta önce gelmiş, AFS'nin Bebek'teki kampında, bu yeni tanıyacağj ülkenin insanlarıyla uyum sağlayabilmesi için, kısa bır kurstan geçmişti. Teşekkur etmeyi, "merhaba"yı öğrenmışti. Yeni ailesinin çevresinde kimi görse, bölerek ve sondaki a'yı uzatarak, "Merha..baaa" diye selamlıyordu. Kampta onlara, "Türkiye'de yemekkrde su içildigini, ber evde her gün banyo yapılmadığını, yemeklerden sonra siıl içilmediğini" anlatmışlar, boylesi isteklerde bulunmamaları için sıkıca uyarmışlardı. llk gece, her şey umulandan da iyi geçmişti. Yemekten sonra Timothy, "Sıkıştıgını, tu>alete gitmek istediğini" söyledi. Kapısı açıldı, ışığı yakjldı, içeriye sokuldu. Delikanb az sonra, mosmor dışanya çıktı. "Tuvalet kâgıdı yok" diyordu, sıkılarak. Oysa dolapta kâğıt vardı. Bir rulo bitmiş, yenisini yerine koymayı unutmuşlardı. Petrol OfisVnin rekabet gücü MERSİN, (Cumhuriyet) Petrol Ofısi Genel Müdürlüğü ile Petrol Işverenleri Sendikası (PUÎS) işbirliği ile ortaklaşa duzenlenen bölge bayiler toplantısmda konuşan Genel Müdur Mehmet Gultekın bu yıl yabancı şirketlerin Turkiye'de Petrol Ofısi ile rekabetlerini arttırdıklarını belirttı. Ve kendilerinin yabancı şirketlerle rekabet edemedıklerıni söyledi. Sendika yöneticileri ile çok sayıda baymin kattldığı toplantıda konuşan Petrol Ofısi Genel Müdürü Mehmet Gültekin şunları söyledt "fietrol urünleri pazan 1985 yıhnda bekienmedik bazı gelişmelere sahne oldu. Bu yıla kadar bizimle sadece madeni yağ piyasasında sıkı rekabete girmiş olan yabancı dağıtım şirketUri bu yıl daha etkili bir şekilde ve değisik yontemlerle petrol pazanna girmiş bulunmaktadırlar." Tinıothy'nin beklentileri O gunlerde, dostum tatile çıkıyordu. tki oğlunu arabasının arkasına oturttu. Ayypık, Izmir, Çeşme, Bodrum'u içine alan bu gezi Timothy için çok çarpıcı oldu. Amerika'da ona, "Hangi ülkeye gitmek istersin?" diye sorduklannda, "Mısır ya da Mezopotamya'da bir ülke" diye yanıt vermişti. "Türkiye'ye gider misin?" dediklerinde, fazla isteldi görünmedi. Bu ülke hakkmda fazla bilgisi de yoktu. Ansiklopedilerden, coğrafya kitaplanndan Turkiye'nin yerini buldu. Cumhuriyetle yönetildiğini, yüzölçümünü, başkentinin Ankara olduğunu öğrendi. Bu da ona yetmişti. İndianalı tanıdıkian, "Turkiye'nin çöllerle kaplı olduğunu, develerle gezildiğini, kadınların çarşaf giydjğini" söylemişlerdı ona. Uçaktan indiği zaman.bu beklentileri boşa çıkmıştı. Boğaziçi'ni, orada yaşayanları görunce şaşırmış, ama "Bakalım Turkiye'nin »iimü böyle mi?" diye sormuştu içinden. Izmir'de, Bodrum'da görduklerinden sonra, iyice şaşırmış, "Çoo.. küzel.. Çokiizel" demeye başlamıştı. Hollanda asıllı bir Belçikalı. Bodrum ve Kuşadası'na bayılmış. "Okulları yadırgadım" diyor, "Tartışma yok." Kadın erkek ilişkileri konusunda ise, "Sokaktaki insanların tavrı çok ters, laf atıyorlar, klakson çalıyorlar. Ama artık alıştım, önüme bakarak hızh hızlı yürüyorum" diyor. kız mı var?" diye sorunca, "Var" demiştı, "Ama önemli olan o degil. O benim sorunum, çözümlerim. Burada öyle insanlar tanıdun, öyle şeyler gördüm ki... Gitmek benim için çok guç." 1985 yılının ilk haftası, öteki ASF'li arkadaşlarıyla birlikte, dönüş hazırlığı ve uyum için, yeniden Bebek'teki kampa alınacaktı. Bir gün önce, çok merak ettiği, Türk hamamına götürüldü. Bir guzel keseletilip, bol köpukle >ıkatüdı. O akşam, Türk anne babası ve kardeşiyle, yemekte bır yudum da rakı içti. Gözleri dolmuştu... Ertesi gün Timothy'yi kampa teslim ettiler. Kapılar yuzlerine kapanmıştı. AFS'nin Türkiye yetkilileri, " O günden sonra, artık hiçbir şekilde çocugu göremeyeceklerini, yolcu etmeye de gelemeyecekJerini soylediler." Telefonla da aranamıyordu çocuklar. Bu yasaklarm nedenini sorduğumuzda, "Biıyük bir sorumluluk tasıyoruz" dediler. "Dünyanın çeşitli ülkelerinden oğrenci getiriyoruz Türkiye') e. Soz verdigimiz gibi, bu çocuklan ailelerine sağ salim leslim etmek zorundayız. Burada degişik toplumsal vapılarda ailelerin yanında, çeşitli etkiler altında kalıyorlar. Birçoğu, kız, erkek arkadaş ediniyor. Her yılın sonunda, bu arkadaslan kapımızı aşındınr, görüşme isteğiyle kıvranırlar. Butiin bu etkilerden uzak tutmak zorundayız onlan. Haksız mıyız?" Hak vermemek olanaksız. tbanielle Kruip Amerikalı Ted Karşıma ilk, Amerikalı TedCrorvell adında genç oturdu. 18 yaşına basnnş, Californialı. Turkiye'de Samsun PTT Müdurü'nun yanında misafir edilmiş. Namık Kemal Lisesi 3. sınıfında okumuş. Mudurun 19 Mayıs Üniversitesi'nde bir oğlu var. "Benim Türk baba... PTT mudiir Samsun'da" diyor. California'dan gelmeden önce, "Türkive fakir bir ülke" demişler. Özal duymasın. "Kapalı bir toplum." Turk ağabeyiyle önemli bir surtuşmesı olmamjş. Yemekleri, "Çokuzel" buluyor. Hamsiye bayılmış. Yatağı da yumuşakmış. "Bizim tuvaletleri" sorunca, "Aüsmak zorundaydım" diyor. "Ne yapayım?" Alışmış da... Türkiye'ye geldiği ilk uç ay guçlük çekmiş. Ted, Türkiye'deki insanları, "Çok iyi, yakin" buluyor. "Çok rahattar" diyor. O da, oteki arkadaşları gibi, okulda derslerin uzun ve yorucu olmasından yakınıyor. Eğlenceye, spora zaman bulamarruş. îzmir'i, Goreme ve Ürgup'u gezmış. "Yanında kaldıgın aile seni sıkfı mı, yasaklar var mıydı?" diye sorunca, "Son soz annemdeydi" diyor. Anlaşılan, yasakları anne koyuyormuş. Ted'e göre, "Atatürk'ten önce Türkiye şimdiki İran gibi"ymış. Hoşlandığı bir kız arkadaşı olmuş, ama birlikte gezememişler. "Samsun kuçuk birşehir" diyor. "Türkiye'de bir yıl daba yasar mısın?" diye sorunca da, "Yaşarım. çok sevdim, araa" diyor, "Kışin. Yaz için California'ya gitmek isterim." El sıkışıyoruz. "Buesöyleyecek son bir sözun var mı?" sonıma verdiği yanıt: "Allahaısmarladık." Eski Japonya Sağlık Bakanı geliyor ANKARA (a.a.) Eski Japonya Sağlık Bakanı ve Türk Japon dostluk grubu üyesi Kozo Watanabe yarın Ankara'ya geliyor. EskiBakan Watanabe. bakanlığı dönemmde Japonya 'daki genelevlere "Turk hamamı" denılmesıne karşı çıkmtş ve Sağltk Bakanı Mehmet Aydın tarafından Türkiye'ye davet edılmişti. Fiona: Dersler gıkıcı Fiona Adamson da Californialı. 18 yaşına Türkiye'de basmış. Gaziantep'te bir den fabrikatorünün yanında kalmış. Gaziantep Anadolu Lisesi son sınıfında okumuş. Californialı bir Protestan papazının kızı. Amerika'dan gelmeden önce kitaplardan, "Fakir ve kapalı bir toplum" olarak okumuş Türkiye'yi. 1 yıl yaşadıktan sonra, izlenimleri şöyle: "Türkiye modern olmak istedi... fki Türkiye var. Biri modern. tstanbul, tzmir, Ankara gibi. Bir de doğu var... Kapalı toplum." Fiona' Timothy Moody, Turkiye'nin çöllerle kaplı, develerle gezildiğini sanıyormuş. Aranan nitelikler İstanbul'u, tzmir'i, Bodrum'u gö'rdükten AFS (American Field Service)in amacı, kulturlerarasonra çok şaşırmış. sı işbirliğini sağlayarak 1618 yaş grubu öğrencilerin kiTürkiye'deki eğitimi şiliklerini geliştirmek. Türk Kultür Vakfı'nın koruyuculuğunda etkinlik gösteriyor. Her yıl Milli Eğitim Bakan"kuru, ağır ve lığVna başvurarak okullardan aday öğrencilerin seçilmetekdüze" olarak lerini istiyor. Okul yönetimleri de, öğretmenlerin önetanımlıyor. rileri doğrultusunda, adaylan saptıyor. Her yıl 50008000 arasında aday başvurusu oluyormuş. AFS bu adaylan "öğretmenler OSYM'nin hazırladığı bir test sınavına sokarak, ön eleanlatıyor, öğrenciler meden geçiriyor. Bu test sınavının sonunda 300'e yakın dinliyor, kimsenin aday kalıyor. Kalan öğrenciler AFS tarafından sıkı bir sözlü sınava alınıyor. Bu sınav daha çok karşılıklı göyüzü gülmüyor" rüşme biçiminde. Aday öğrenciye yöneltüen sorular, ondiyor. Timothy, İstanbul'da 12 aya yakın kaldı. Ikinci buyük şaşkınlığı okulların açılmasıyla yaşadı. Sporun her dalını seviyordu. Indıana'daki lisenin yuzme takırrundaydı ve dereceleri vardı. Yaz aylannda da bir havuzda cankurtaranlık yapıyordu. Muziğin de her türunü seviyor, kusursuz denecek kadar iyı klarnet çalıyordu. Turk anne babası, boş zamanlarını değerlendirmesi için onu ellerinden geldiğince, konserlere, tiyatrolara götürmeye çalıştı. Yine de sıkılıyordu çocuk. Bizim okullar onun için, "Kuru, ağır, tekduze"ydi. Sabah dokuzda sıralara oturuyorlar, akşamustu on altıya kadar hep öğretmenler anlatıyor, onlar dinliyorlardı. Kimsenin de yuzü gulmuyordu. Kırık dönük Türkçesiyle, "Çok ders var" diyebildi. Delikanlı, daha çok arkadaşlık. daha çok oyun, daha çok gezi istiyordu. Onun bu yakınmalanndan oğlum geldi aklıma. llkokula başlamıştı. Aradan bir hafta geçmesine karşın, okulu ustüne hiçbir şey anlatmıyordu. Bir gün dayanamayıp, "Okulunu sevdin mi, öğretmenin nasjl?" diye sormuştuk. Omuz silkip, 'Onun aklı fikri desrte!" diye bağırrruştı. Timothy'nin, 12 aya yakın bu Türkiye misafirliğinde, önemli bır uyumsuzluğu olmadı. İyi yetiştirilmiş bir çocuktu. Ağabeylerinın eskilerini gıyiyor, aza katlanmayı biliyordu. Dostum da ona iyi babalık etti. Birçok soruda şu temel nitelikleri anyor: • Kendi kulturünu tanıyor nu? • Çevresine karşı duyarlı mı? • Kendi kendine karar verebilme yeüsi var mı? • Başka bir kültürle tamşmak isterken, beklentileri gerçekçi mi? • Uyumlu ve düzenli bir kişjlige sahip mi? Gençlerde aradıkları bu nitelikleri nasıl saptıyorlar, hangi soruları yönelterek buluyorlar, bilmiyoruz. Bildiğimız, her yıl bu yöntemle otuza yakın öğrencinin, yabana kulturleri tanımak için, çoğunluğu Amerika olıriak üzere, AFS'nin karşılıklı anlaşması bulunan dünyanın çeşitli ulkelerinde yaşıyan ailelerin yanına gittiği. Aynı biçimde, Türkiye'ye de çeşitli uikelerden (çoğunlukla Amerika'dan) otuza yakın oğrenci geliyor. 12 aya yakın sürede Turk külturunü tanjmış oluyorlar ve anladığım kadarıyla da, bizim kulturumüze âşık oluyorlar! Ted Crotwell 18 yaşmda. Türk yemeklerini çok güzel bulmuş, ancak alaturka tuvaletlere ahşıncaya kadar 3 ay güçlük çekmiş. Okulda derslerin uzun ve yorucu olmasından yakınıyor. "Yanında kaldıgın aile seni sıktı mı?" diye sorunca, "Son söz annemdeydi" diyor. nın Gaziantep'te 16 ve 14 yaşlannda ıkı kızkardeşi olmuş. iyi geçinmişler. Gaziantep'e gittiği ilk bir ay midesinden hasta olmuş. "Turkiye'de öğrenci serbest düşunemiyor" diyor. "Dersler sıkıcı. Burada kitap okuyortar, ama hiç duşünmüyoriar. Öğretmen anlatıyor, biz dinliyoruz. Amerika'da biz hazırlanz. Serbestlik yok. Spor, muzik. sanat çalışmalan hiç yok denecek kadar az. Bir de ders seçim i yok. Öğrenciler ders seçemiyor. bu çok kötü." Fiona, Gaziantep Anadolu Lisesi'ndekı din derslerine kendi isteğiyle girmiş. Turk kızkardeşleriyle din ustüne konuşup tartışmışlar. Aralarında bu konuda bir surtuşme oimamış. Aile ramazanda oruç tutmuş. Ona iyi bakmışlar. Gezdirip, ıstediği birçok şeyi yerine getirmişler, ama kendi başına gezmesine izin vermemişler. "Hele geceleri, gün battıktan sonra, hiç..." Gaziantep'te sevdiği, benimsediğı kız erkek birçok arkadaşı olmuş. Defteri adreslerıyle dolu. Onlarla mektuplaşacak. "Türk annenle cinsel, psikolojik sorunlarım konuşabildin mi?" soruma, "Hayır. Yok.." dıye >anıt veriyor. "Kızianyla konuşur muydu?" soruma da, "Hayıııır." Türkiye'ye, kesınlikle bır daha gelmek istiyor. "Gaziantep'e mi?" diye sorunca da, kesinlikle, "Hayıııır.." Becky Welman, hepsinden çok konuşmak istiyor. An(Aıkası 15. Sayfada) ANKARA (a.a.) Korsika'da geçirdiğı bır deniz kazası sonucu ölen OECD Ekonomi ve Ticaret Müşaviri Taner Başıbüyük dün Ankara'da törenle toprağa verildi. Taner Başıbuyuk için Hacıbayram Camisı 'nde duzenlenen cenaze torenıne yakmlan, Maliye ve Gümrük Bakanı Ahmet Kurtcebe Alptemoçin, Bakan/ık Hazine ve Dış Ticaret Musteşarlığı yetkilileri ile çalışma arkadaşları katıldı. Hacıbayram Camısi'nde kılınan öğle namazından sonra Başıbuyuk'un cezanezi Cebeci Asri Mezarlığı 'nda toprağa verildi. Taner Başıbüyük toprağa verildi BURSA, (a.a.) Balkan Göçmenleri Kultür ve Dayanışma Derneği'nm (BalGoç) ilk Genel Kurulu bugün Bursa'da yapılacak. Dernek Başkanı Mümin Gençoğlu, Genel Kurulun eğitim araçları salonunda s o ' 11.00'de başlayacağım bildiı BalGöç''un Genel Kurulıı Ne umdular, ne buldular? Timothy'nin Turkiye'de geçen kısa, ama yürek isteyen, insana "Çok Allah Allah" dedirtecek bu, "Yabancı kültürle tanışma" seruveni, beni, ertesi gun Bebek'teki kamptan ulkelerine gidecek olan öteki kultür gurbetçisi arkadaşlarından birkaçıyla da konuşmaya itti. Bu çocukların ızlenimleri neydi? Ne ummuş, ne bulmuşlardı Türkiye'de? AFS yetkilileri, bu görüşmeye önce biraz tSTANBVL, (a.a.) Beyazıt Devlet Kütüphanesi'ne eklenmek amacıyla restorasyonuna 1979 yılında başlanan binanın onarım çaltşmaları, ödenek sağlanamadiğı için yarım kaldı. Hizmete gırişının 100. Yılı 1984'te kutlanan Beyazıt Devlet Kutuphanesı 'nden yer darlığı nedeniyle yılda ancak 44 bin kişi yararlanabiliyor. Beyuzıt Kütüphanesi ek binası
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle