23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER nularak piyangonun kaldınlmasını önermiştim. " U m u t " u se\erim de, "umut sömürusü"nu sevmem. Benim önerime kulak veren olmadı, doğal olarak. Çunku ulkemızde " M e m e t " , "umut ekmeği" ile beslenmeye alıştırılmıştır. Umut ambarı onu daha ne kadar besler, kestirile•* • Bu yazıya "Yılı Devirmek" başlığını koydum, ama doğrusunu isterseniz, biraz duraksayarak kullandım bu deyimi. "Çam devirmek", "dağ devirmek", "hukümet devirmek". "kitap devirmek", "buyuk bir şişe rakıyı devirmek" gibi deyim ve sozleri çok duydum veya okudum da, şimdiye değin "yılı devirmek" deyimini ne duydum ne de bir kitapta gördum. Ama herhalde vardır diye duşunuyorum. Madem ki "devirmek" yalnız "yatırmak", "duşürmek", demek olmayıp mecazi olarak "sona erdirmek", "sonuna değın bitirmek" anlamlanna da geliyor, o halde 365 (dort yılda bir 366) günun tümünu >aşayıp bitirmek olgusunu anlatmak için neden "yılı devirmek" denmesin? Bence denir. Denmesine denir de, burada bir sorun daha çıkıyor karşımıza: Acaba biz mi yıllan deviriyoruz, yoksa yıllar mı bizi? Gazetelerin yazdığına göre bu yılbaşını kimileri ancak 30 bin, kimileri 300 bin, kimileri de uç milyon lira harcayarak "devireceklermiş!.." Istanbul'daki butün lokallerde yer kalmamış. Demek ki, herkes bir yıl daha yaşlanacak, üstelik de kimileri yığınla para ödeyecek! Belki de haklı olarak denebilir ki, bu gibiler yaşlandıklan için değil, yaşlandığını unutmak için ödeyecekler bu kadar çok parayı. Bak, buna diyecek yok; istedikleri kadar çeksinler kafayı öyleyse!... Her fırsattan yararlanarak doğada, ozelikle ormanlarda yazın çok doiaşırım. Bu gezintilerde yerde yatan yıllanmış, kalın ağaç kütüklerine sık sık rastlanm. Kimisini insafsız balta sermiştir toprağa. Belli ki, devirenler gecenin ilerlemiş, ıssız bir saatinde gelip götürecekler onu. Eğer mez Yılı Devimıek!.. HIFZI VELDET VELÎDEDEOĞLU Bugunlerde ıki yılın kavşağına yaklaşıyoruz. 48 saat sonra 1985'i devirip 86'ya atlayacağız. Bu seferki kavşakta iki de yıldız var, hem de kuyruklu turden: Biri, uzayda sayısız gaz molekülünün yansıttığı ışıktan kuyruk taşıyan Halle> Kuynıkluvıldızı. Öbürii dc Tiırkiye'de milyonlarca umuttan oluşmuş bir İcuyruk taşıyan milyarlık piyango >ıldızı. Aslında bu bir umul yıldızı. Her gün tanık olduğumuz yalanların "kuyruklusu" oluyor da, piyangonun neden olmasın? Para bu. Çekilişin ikramiyesi ne kadar büyük olursa, umut kuyruğu da o kadar uzar!.. Ben, kuyrukluyıldız olayı ile ikinci kez karşılasıyorum. 76 yıl önceki birinci karşılışmayı, Nesin Vakfı Edebiyat Yıllığı 85"te özetle şöyle anlatmıştım: "Şu satırlan yazdığım sırada, dışarda lapa lapa kar yağıyor. (...) On iki gündur bir turlu dinmedi. Aksi gibi kömurümüz de tükenmiş. (...) Varlıkhlar ile yoksutlar arasında büyük bir mesafe bulunan halkımızın yardımcısı olsun Tanrı! Bilirsiniz ya, biz Doğululann bıitün umudu Tann'dadır; kendi kendimize yardım etmeyi bir türlü akıl edip öğrenemedik de ondan. (...) Sapmalan bırakalım da konumuza dönelim. (...) Çocukluğumun Istanbul'da geçen bölümünde bir de "kuyrukluyıldız" olayını arumsıyorum: Bir gün bize gelen Ferdane Teyze, daha sokak kapısından gırer girmez telaşla anneme: 'Kızım, hemen Kuranı Kerim'i aç okumaya başla; pek yakında dünyaya kuyrukluyıldız çarpacak ve kıyamet kopacakmış. Hem bu yıldızın kuyruğu zehirIiymiş, dünyayı yalayıp geçtiği zaman yeryüzünde bir tek canlı kalmayacakmış. ButUn kahvelerde ve her yerde bu konuşuluyormuş. Şimdi Ali Enişten anlattı, ben de hemen sana habeT vermeye geldim' dedi ve girmeden döndü gitti. Akşam eve gelince durumu öğrenen babam, 'Bunu ben de duydum, gazeteler de yazıyordu" dedikten sonra ortaya konuşarak, 'İnanmamalı boyle şeylere; şimdiye kadar kimbilir kaç kuyrukluyıldız gelip geçti dünyanın yakınından. Onlar çarpmadı veya zehirlemedi de bu mu yapacak? İnanmamalı boyle haberlere' diyerek konuyu kapatmak istedi. Ne var ki, bu açıklarna benim merakımı gidermediğinden (o zaman altı yaşındaydım) sedirde babamın yanına oturup, yıldızın kuyruğunun nasıl olduğu, at kuyruğuna benzeyip benzemediği, bunlann nasıl düşmeden gökte durduğu.. gibi bir sürü sonı yönelttim. Bana verdiği yanıtlann aynntılannı şimdi anımsamıyonım, ama zavallı adaırun hiç usanıp sıkılmadan beni yanıtladığını çok iyi anımsıyorum. Gece olunca evimizin kuçuk balkonuna çıkıp, kuyrukluyıldızı görmek istedimse de, annem kesinlikie yasakladı. Babamın aracılığı bile para etmedi. Inanmış bir sesle, " Ç o cuğun hayatına ve evimize uğursuzluk getirir" diyordu annem. (...) Ortaokula gittikten sonra, çocukken kafamı çok uğraştırmış olan bu yıldızın, güneşimizi, her 76 yılda bir kez çok yakınına sokularak, ziyaret eden ve güneş sisteminin bir üyesi olan Halley Kuyrukluyıldızı olduğu nu öğrendim. Tanhsel belgelerin geriye doğru araştınhp incelenmesinden, bu yıldızın şimdiye değin insanlarca saptanan ziyaretlerinin sayısı 28 oluyormuş. Demek ki, bu kuyruklu gök cismi, l . ö . 67 tarihinden beri gözleniyor. 1986'da yine gelecek. Eğer nasip olursa, 1910'da kaçırdığım fırsatı belki bu kez yakalayıp kuyrukluyıldızı gorür, böylece çocukJuğumdan beri içimde yaşayan merakı gideririm." (sh. 443, 444, 446). • * • Kuzey ve Guney Yanmküresi'yle bütün dünya, Halley ile çalkalanıyor; göğe yöneltilmiş yüz milyonu aşkın buyuk dürbün ve teleskop, bu yıldızın başını ve kuyruğunu gözlemliyor. Uzaya yollanan araçlar, kuyruktan parça alıp getirecekler. Binlerce yıldan ben ınsanoğlunun kafasını karıştıran parlak kuyruklu bu doğa füzesinin, neyin nesı olduğu, hangi nesnelerden oluştuğu anlaşılacak. Bilimi yaratan meraklı ve düşünucu insan kafası durmuyor ve durmayacak; meğer ki ınsanlık bir gun kendi kafasını kendi eliyle yok ede!.. Evet, dunya Halley KuyrukJuyüdızı ile uğraşıyor. Bizler de batısı, doğusu, kuzeyi ve guneyi, Başbakanı, parlamento üyeleri, yoksulu zenginiyle butun ülke halkı, milyarlık birinci ikramiyenin "omut yıldızı" ile uğraşıyor ve dolup dolup taşıyor. Gerçi "umat fakiıin ekmeği" ise de, şimdilerde ekmeği bile dilediğince yiyemeyen " M e m e t " bile vannı yoğunu bilete yatırıyor. Ah bir araç bulunsa da milyarlık biletin satılacağı yeri, bilgisayarla işleyen füze kesinliğiyle, herkesten önce bulup bileti oluşturan rakamlann bir fotokopisini alıp getirse!.. Kimbilir kaç milyona satıhrdı böyle bir araç? Ama yok. Milyonlarca umuttan oluşan milyarlık piyango yıldızı başı ve kuyruğu ile birlikteyılbaşı gecesi, bir tek umudun kapalı evrenine girip sönecek. Gazeteler ve insanlar, birkaç gün de bu yeni kurulan evrenin sahibiyle oyalanacaklar: Bir milyarı kazanan ne yapacak, ne edecek? Demeçler, resimler, röportajlar, sonıJar, yanıtlar... Maksaı halkı oyalamak ve "fakirin ekmeğı" olan " u m u d u " paraya çevirip elinden almak değil mi? Bu furya geçtikten sonra yeni bir oyalama taktiği daha bulunur eloet!.. Tam 40 yıl önce 1945 yılının 14 kasım ve 7 aralık gunlerinde yine bu sütunlarda, "Kumar ve Toplum", "Kumar ve Hukuk" başhklı iki yaa yayımlamış, bunlarda piyangonun toplumu kumara alıştırdığını öne surup, "Tayyare Piyangosu" yerine devletçe bir "uçak vergisi" ko orman koruyucuları, yörede birkaç gece nobet tutsa, yakalarlar bu gorkemli govdeyi devirenlerı. Ama nerede bu dikkat, içten sevgı ve ilgi!.. Yerde yatan kütuklerden kimisini de sert rüzgâr, kasırga devirmiş. Henuz toprakları dokülmemış kocaman kökünden belli. Ama oylelerine rastladım ki, ne balta, ne de kasırga yıkmış. Bunları deviren, yıllar; o yıpratıcı, acımasız uzun yıllar. Demek gun gelmış, bu ulu ağacın vaktiyle birer birer devirip arkasında bıraktığı yüzlerce yıldan en sonuncusu. Kendisi yıkılıp gitmeden önce şu koca gövdeyi devirerek, eski devrik yıllann öcunu almış ve birbirıni izleyen o eski uzun yıllann guç yetiremediği şu gorkemli ağacın işini, bir yeni yıl bitırivermış. Ne var ki, gövdeyi deviren yeni yıl değil, gerçekte, eski ve yeni yıllann sinsi, sabıriı iş ve elbirliği değil midir?.. Ağaç kimbilir kaç yüzyılı birer birer devirdiğini sanırken, o yıllardan her biri ağaçtan bir şeyler alıp goturmüşler ve onun artık çurüyüp, ayakta duracak hali kalmayınca, ölümcül son yumruğun vurulmasını yine kim bilir kaçıncı kuşaktan "torun yıl"a bırakmışlar... Biz insanlarda da durum böyle değil mi, diye duşününim, hep "Yılları deviriyoruz" diye boburlenirken gerçekte onlar bizi deviriyor ve böylece doğanın "sürekli değişim" yasasının buyruğunu hiç şaşmadan yerine getiriyor. Bu süreç yalnız canlılarda değil, cansızlarda da göruluyor ve "boyle gelmiş, böyle gidiyor." • • * Zamanla veya daha somut olarak yıllarla uğraştığımı sanmayınız. Büyük torunumun ikizleri: Adı ve Zeynep, "Büyük dede, sen yıllarla uğraşamazsın, o işi bize bırak" der gibiler. Gerçekten de uğraşıyorlar zamanla: Çabucak üç buçuk yaşına geldiler. Dur yok, durak yok onlar için; devinim, devinim, devinim... Behçet Necatigil'in "ötcden beri dostum" dediği karıncalar gibi, "Bir telaş, bir telaş." Boy da attılar. Sanki zamanı dipten yukanya doğru yırta >ırta yukseliyor keratalar. Gözlemek çok tatlı. En sonunda nasıl olsa zaman a yenik düşeceklerinin bilincine varmalan için vakit çoook erken daha. Bu bilince ne denli geç vanrlarsa o denli iyi. Bir vakitler, kendi torunlanmdan böyle söz ederdim. Şimdi oğlumun tonınlarını aniatıyorum. Uç uca eklene eklene Halley'in kuyruğu gibi uzayan şu "yıF'lann bana ettiğj azizliğe bakın siz!.. * • • PENCERE At ve Binici 29 ARALIK 1985 Benim devirmeyi en çok sevdiğim şey çok içtenlikle söylüyorum yıllar değil, kitaplar. "Emeklilikten sonra okunım" diye nice kitap aldım, yurdumuzda ve turlu zamanlarda gezdiğim ülkelerde. Devir, devir, devir; bir türlü bitmiyor devirmekle. Araya yenileri de giriyor. "lleride okunım" diye değil, "Hemen okumalıyım" diye kitap almalı; yoksa birikiyor, okuma açlığı da gittikçe büyüyor ve kitaplan de\irmek güçleşiyor. Bu bir " a z a p " , ama gülmeyiniz tatlı bir azap! Ne kadar yaşlansa da kitapsız olamıyor alışan. Kimin olduğunu bilmediğim şu dizeleri pek severim: "Bulutlar kunıyup kıtlık olsa da Yine yıl harmansız olmaz demişler." Kurduğumuz harmanın işi bu yıl bitmezse, şu kitaplan da gelecek yıl deviririm diye düşünurüm hep. Umut bu, ölmüyor. "Çiftçinin karnını yarmışlar, kırk tane gelecek yıl çıkmış." Gerçi şimdilerde "Yıl uğursuzun, eyyam arsızm." "Ar yılı değil, kâr yılı" diyenlere bütün yaşamımız boyunca katılamadık. Ne yapalım, fikir rençberiyiz biz. "Rençber kırk yılda, tüccar kırk günde" demiş atalanmız. Hoşçakalın!.. DÜZELTME Dün bu sütunlarda çıkan "İki Tür Cenneı mi''" başlıkh yazıda anılan ayetlerde bazı dızgı kanşıklıktan olmuş Enfal suresınde "Ey Peygamber, ınsanları savaşa teşvik ct", Bıkan suresinde "Savaş, hoşlanmadığmı? halde sıze farz kılındı", Tövbe suresınde " . .hoşnutluğunu mujdcler" bıçimindc olacakh. Oüzchıı, özUr dileriz. OKTftY AKBAL EVET/HAYIR İlginç Açıklamalar... OKURLARDAN Kooperatifçiliğimiz zor koşullarda tngiltere'de tüketim kooperati/çiliği şeklinde başîayan hareket, giderek öbür ülkeleri de sanyor, Fransa'da tüketim kooperatifçiüğinin, Almanya'da da kredi kooperatifçiliğinin başarılı örnekleri göruluyordu. Kırsal kesimdeki yığınlar, kooperatijîerde birleşerek tekelci politikalara karşı çıktüar. Yurdumuzda ilk kooperatifleşme hareketi olarak, Mithat Paşa'mn girişimiyle kurulan Memleket Sandıklan 'm görüyoruz. tlk Memleket Sandığı 1863 yıhnda Niş vilayetinin Pirot kasabasında kurulmuştur. Daha sonra 1867 yıhnda hükümetçe kabul edilen yönetmelik çerçevesinde yaygınlasmaya baslamıştır. Bu yönetmelikle, bugünkü tartm kredi kooperatifçiliğinin temeli atdmışnr. Memleket Sandıklan sermayeyi, imece usulüyte orta malı topraklan ekip biçen köylülerin katkılanyla sağlamıslardır. Daha sonra da, köylülere borç verme islemine geçmişlerdir. 1883 yılından sonra, bu sandıklar hükumetin denetimi altma girmişler ve Menafi Sandıklan adını almışlardır. Mithat Paşa 'dan sonra uzun bir süre kooperatifçilik hareketine rastlanmamıştu. Cumhuriyet döneminde kooperatifçilik alanmdaki önemli girişimler, 193S yıhnda 2834 sayıh Tarım Satıs Kooperatifleri ve Birlikleri Yasası ile 2836 sayıh Tanm Kredi Kooperatifleri Yasalannm çıkartüması olmuştur. 1935 'ten sonra ülkemizin dört bir yanında tanm satıs ve tanm kredi kooperatifleri kurulmaya baslamıştır. 1969 yıhnda çıkanlan Kooperatifler^ Yasası ile kooperatifçiliğin geüşmesi hızlanmış ve 1980 oncesi dönemde etkin ve başarılı kooperatifçilik çalışmalan yapılmıştır. Bugün yurdumuzda kooperatifçilik zor koşuUar altındadır. Tanm Satıs ve Tanm Kredi Kooperatifleri yasalan değiştirilmiş ve bu kooperatifler daha da güdümlü hale gelmişlerdir. Kırsal kesimde, pek çok tanmsal amaçlı köy kalkınma kooperatifî ya kapanmıs ya da kapanmak üzeredir. Kooperatiflerin finansman sorunlanna çözüm getirilmemiştir. Var olan kooperatifler, kooperatifçilik ilkelerini uygulayamaz hale gelmişlerdir. Tüm bunlara karşın, ülkemiz kooperatif hareketinin geleneği yaşamaktadır. Onun birikimi, deneyleri yeni kuşaklann dinamizmi ile birleşecek ve kooperatifçilik ateşi söndürülemeyecektir. MEHMET ŞAKİR ÖRS, İZMİRKARŞIYAKA dürunün odasına geldi, bize şiirier okudu. Bir ay kadar sonra tekrar cezaevine gıtmiştik, yine Nazım Beyi çağtralım da şiiner okuyaJım, denildi. Nazım Hikmet Bey biraz geç geldi, başgardiyan 'Etendim 1 Nazım Hikmet Beyin tezgâhlan var, ışçilere ip dağrtryor dedi. Biraz sonra Nazım Hikmet Bey ayağında koca takunyalarfa geldi, geciktiği için özür diledi, ben kendisine latife olarak 'Sizin tezguhlannız varmış. Siz patronsunuz!' deyince 'Vallahi hâkim bey bana komünist diyorlar, bir patto giydirdiler ustüme, her taratı sarkıyor, bu benim değil d'ıyorum, hayır senindir diyorlar, üstümden bir türlü çıkaramıyorum' demiş, hepimiz bir hayli gülmüştük. Bütün bunlar hayal oldu. Hayat bir film gibi..." Hasan Kemal Çiçekoğlu şimdi 73 yaşında, yanrn yüzytl savctlık, hâkimlik yapmış, Vargıtay üyeliğinden emekli, şimdi avukat olarak çalışmalarını surdürüyor. Karşılaştıkça söyieşiriz. * Bu arada, Ankara'dan Avukat Şakir Altay'dan aldığım bir mektubun şu ilginç bölümünü de sunmak istiyorum. Sayın Altay şöyle yazıyor: "Güncelliği belki kayboldu, ama yanlış bikjiye dayanan yazıiar devam ediyor. Konu Menderes'in özel kasasından çıktığı söylenen kadın külotu!fössıadaYüce Dtvan Kürsüsünden bunu sallayıp gösteren rahmetli Ömer Attay Egesei değil! Bunu siz de biliyorsunuz, yazar bayana verdiğiniz güzel yanıtta belirttiniz de... Bu yazınıza karşın Sayın Samim Lütfü, Egesel'in eline gene bu külotu verdi! Inanın bu yanlışlık Mti derken Sayın Mehmed Kemal çıktı ortaya. Gene aynı işi Egesei yaptırdi. Oysa o külotu çıkanp gösteren Yüce Divan Savcı Başyardıması Fehrettm Öztürk'tür. Bir zamanlar BMkbaşı'nın yanından ayrılmayan, sonra da AP bakanlanndan Seyfi Öztürk'ün ağabeysidir. Danıştay üyeliğinden emekli şimdi... Askerlerin gökjesinde 27 Mayıs'ın sürüp gideceğini sanmış olabilir Egesei... Ancak kürsüden külot çıkanp gösterecektiptebir insan değil idi. Davranış kusuru varsa, o da 27 Mayıs devhmine aşın inancından ilen gelmıştir. Bugün 27 Mayısa sırt dönenler, o gün 27 Mayıs'ın nknetlerinden yarartananlar değil mi? Sağlığmda yazamadtktannı ölünce, öç alırcastna hem de yalan söyleyerek ortaya sermek midir gazeteciHk?" Şu iki ilginç, bir bakıma belgesel mektubu okurlanma sunmakta yarar gördüm. Kooperatifçilik, kapitalist sömürünün arttığı 19. yy'da, bu sömürüye karşı bir tepki olarak doğdu. Kır ve kent Avukat Hasan Kemal Çiçetoğlu'ndan bir mektup atdım. Sayın emekçileri, yaşam koşullanm Çtçekoğlu, 194354 arasında Ankara Basın Savcılığı görevinde buiyileştirebilmenin ve sömürüye Iunmuş deneyimli bir hukukçudur. Yaşamının ilginç anılanndan soz karşı koyabibnenin yolunu ediyor. Bunlardan ikisini Sayın Çiçekoğlu'nun izniyle bu sütuna aramaya başladılar. almak istiyorum. Sanayileşmenin beşiği olan "Benim basın savctlığım bu çok canlı ve hamketii sryasi hayablngiltere'de, Manchester mızın yıllan içinde geçmiştir. Meşhur Kenan Öner başta, 18 avukat şehrinin yakmında küçük bir Hlkmet Bayur, Nihat Kürşat, Nurettin Ardtçoğlu'nu savunuyordu. Rahkasaba olan Rochdale'de, 28 metii Vasfi Raşit Sevüğ de avukatlar arasında idi. Bir ara hâkimi dokuma işçisi bir araya ret talebinde bulundular, bu münakaşalar devam ederken Vasfi Ragelerek bir tüketim şit hoca, Biz tabii mahkeme huzuruna çıkanlmadık' dedi... Hikim kooperatifî kurdular. Öncüleri Celil Cevhenoğlu idi. Eski içtşlen Bakanı Faik öztrak'ın yeğeni ite Charles Hovtarth isminde bir evliydi, ben de Hakkı Tank'ın yeğeni okjuğum için böyle bir iddiada işçiydi. Rochdale 'U işçilerin bulunuyohardı. Ben kalktım, Hikime 'Sanıklar ve avukatlan mahbu mütevazi, ama anlamlı kemeye ibmatsızlık gösteriyorlar, bu davadan kendinizi çekirf degirifimi, aynı zamanda Dünya dim. Rahmetli Celil Bey 'Savct böyle bir taJepte bulunamaz' deyince Kooperatifçilik Harekeri'nin Kenan öner Bey bunu fırsat bitdi, 'Savct da pekâlâ biliyor ki, bu mem temelini oluşturuyordu. lekette demokrasi kuşu konacak dal bulamıyor' dedi. Bu söz üzerine ben de kalktım 'Demokrasi kuşu var mı? \bk mu? Bilm'ıyorum, şayet böyle bir kuş var da konacak dal bulamıyorsa, bu gürültü de nasıl konsun? Onu siz kondurmuyorsunuz' deyince büyük gurültü çıkt. Hâkim Celil Bey, vasfi Raşit Hoca'yı gürültü yaptığı için tevkit etti, sonra da davadan kendisini çektt." 1 Bakanlık test "uzmanlarının" gerı zekâlı bulduğu 500 normal cocuk Ustun zekâ Sayın Çiçekoğlu'nun kimbilir daha ne ilginç anıları vardır! Bunile kanstırılan paranoya vakası Gurkan, Cindoruk, Yıldız Kenter, Pınar Kür, lardan birini daha okurlanma sunmak isterim: Hasan Pulur ve birçok ünlü kendi zekâlarım nosıl değerlendiriyor 2 "Bursa'da hâkim iken bir hırstzlık vakasının keşfi için savcı ile beBasarılı yönefici yöneticilik testinden zoyıf aldı Hangı meslek için raber Bursa Cezaevı'ne gıtmiştik. Cezaevı Müdürü Tahsin Bey aile koç zekâ katsayısı (IQ) gerekiyor? dostumuzdu. Onun arzusu üzerine Nazım Hikmet Bey cezaevi mü> Turkls sendıkaları genel gre*e "evet" dedi ı SHP'de kaynama SODEP'ten geler.ler Baskanlık Dıvanı'na korsı 1 fçısleri Bakanı "Komünisf partı kuruiabıfir Ancak " ' Istonbul'un iki buyuk ocıl servısınden manzoralar Ip'e kjruyan amelıyat eldıvenleri, tek tonsiyon aletinın pesınden kosan doktorlar ve Amerika'ya bir servet kacırarak geleceğmi "garantiye" alan devlet baskonı Morcos "Ruhlar alemı" bılımın gundemınde Paropsikolojı. Fusun Onal 18^0'daki yasamına nasıl dondO? Atı, Amerika'ya Avrupalı götürdü. Bu yaratık karşısında dili tutuldu Kızılderililerin, aklı başından gitti.Kızılderili ilk bakışta at ile biniciyi tek yaratık sandı. Nitekim Maya'ların önderi Tecum, beyazlann önderi Pedro de Alvarado ile dövüşürken mızrağını ata sapladığında, düşmanını öldürdüğüne inanmıştı. At devrikJi. Pedro, Tecum'un şaşkınlıktan büyüyen gözleri önünde ayağa kalktı. Bir an'dı bu. Sonsuzluğa vurgulanan bir an. Pedro, donakalmış Tecum'un göğsüne kılıcını sapladı. Mayalar ve Aztekler, beyaz insanın deyişiyie "kızılderililer", atla binicisini aynmsadıklarında iş işten geçmişti. İki uygarlık hesaplaşryordu; Ostün oian öiekini boyunduruğa vuracaktı. • Avrupa, Amerika'yı 15'inci yüzyılın sonunda keşfetti. Maya ve Aztek uygariıkları azımsanır gibi değildi. Düzgün yerteşim yerteri, sulama kanalları, tanmda teraslandırma yöntemleri, mimartan, heykelcileri, gökbilimcileri, mühendisleri vardı; ama, üç şeyi bilmiyortardı: Tekerlek, at, demir. Beyaz insan, kızılderiliyi hayvandan saydı; tümünü maden ocaklanna yolladı; tarihin en büyük acılarından biri yaşandı. Maya ve Aztek uygarlıkları yağmalandılar; tapınakları yerle bir edildi; töm zenginlikleri Avaıpa'ya taşmdı; İsa'dan önceki tarih çağının köleliği canlandınldı. Sanayi kapitalizminin hamurunu, Amerika ve Afrika'da ilk çağ köleliğinin Avrupalı eliyie yeniden canlandırılması mayalandırmıştır. iTinci yüzyılda Rahip Gregorio Garcia'nın, Kızılderililerin Yahudi soyundan geldiklerini ileri sürmesi bir aşamaydı; ama, yadsındı. isa'nın torunlan, Kızılderililerin Adem'le Havva soyundan geldiğine inanmıyorlardı; inansalardı, köleliğın mantığı bozulacaktı. Kızılderili hayvandı; alınır, satıhrdı. • Oysa 17*inci yüzyılda "Batı uygariığı" dediğimiz oluşumun büyük dönemeci Avrupa'da yaşanmaktadır. Uyanış Çağı'na dolu dizgin girilmiştir; feodal düzen çökmekte, burjuva yükselmektedir. Yazariar, fizoloflar, sanatçılar, ölümsüz yapıtlannı üretmektedir. 18'inci yüzyıl ise "Aydınlanma Çağı" diye ünlenecektir.Güney Amerika'da beyaz soyiu uygar bayanlar; maymunlanyla Kızılderili ve zenci kölelerine gümüşten tasma takıp bu yaratıklan yanlannda gezdirirlerken, Avrupa'da Vbftaire, Diderot, Rousseau bütün insanlığa yansıyacak Fransız Devrimi1 nin düşünsel yatınmlarını yapıyoriardı. İnsanlık, köleliği, feodaliteyi ve kapitalizmi tek çağda yaşıyordu. Batı ırygariığının çoğu düşunürünün Kızılderililere ve siyahlara karşı bakış açıları alabildiğine olumsuzdu. Onlar kendi toplumlarından ötedeki ufukları kapsayacak boyuttara nasıl ulaşsınlardı? Uygarlığa her katkı, bütün insanlığa katkı demekti; ama, takvim yaprağı her ülkede aynı yılı göstermiyordu. • 20'inci yüzyılda da çağlar, yerbilimdeki katmanlar gibi üstüste değil, içiçe ve karmaşık biçimde yaşanıyor. Gezegenimizin kimi bölgesi çok geri, kimi bölgesi çok ileridir. Uygarlıklann tanışmalan, görüşmeleri, bağdaşmaları, bütünleşmeleri sanıldığından çok daha güç oluyor; altta kalanın canı çıkıyor. Türkiye'nin iki yüzyıla yaklaşık Batılılaşma surecinde acılar yaşandı, yaşanıyor. Bu sorunu köktenci ve eylemci biçimde ilk kez çözme yolunu açan Mustafa Kemal'dir. Mustafa Kemal, ilk kez at görmüş Kızılderili gibi şaşırmadı; Avrupalı'nın atıyla binicisini birbirden ayırdı. Batı emperyalizmiyte Batı uygariığını birbirinden ayırmak, at ile binicisini aynmsamak demektir. • Şimdi Türkiye, at ile biniciyi tek yaratık sananlann egemenliğine boyun eğmistir. Uygarlıklann çok boyutlu, karmaşık, ama, karışık olmayan niteliklerini kavrayacak bilince ulaşamadan da çağa yetişmemizin olanağı yoktur. Muhasebe Elemanlan Aranıyor CAGIN TUTKUSU ZEKA TESTLERI AYA Reklam Hızmetlerı A.Ş. Seher Yıldızı Sokağı. No: 6. Etılerlstanbul Tel: 163 55 2 9 163 74 54 ORFfeVRES A PAR1S STABIIOpoint 8 8 Bıkmaz! Bu kalem zarif yazar. Bu kalem uzun uzun yazar. Uzun ömOrlüdür. Okulda, büroda.evde her yerde yazar, çizer, yazar, çizer, bıkmaz! STABİLOpoint 88 şimdi Türkiye'de, belli başlı kırtasiyecilerde. Alın, uzun süre zevkle kullanın. Acenfe ve Servs KAPA SAAT Tıcoret Ltd Ştı Holoskârgazı Coddesı 123/2 Horbıye Istanbul Tel 148 96 1213 İSTANBU1 &*p GırdolBokırioy 57] 80 40 Giııgero TıcorelBeyo^u 149 30 53 Tuğhon TıcafBToksni 143 49 17 Husey^ Şc*.rvBohonve 33<f: 35 68 llpo Vore' Horb'ye 146 81 76 Kony^ fel Şfı Srlceo 520 71 86 Kuz Opnk A.Ş. AJoaoy 523 97 70 Murat ÇMrvOsmonbey 146 38 67 Şodan Çe«n=<5lı I 46 38 08 ACANA Eropso Op«kSaot lxj Şd 10 441 ANKARA Gungef>cı Tıcaret 31 69 45 MUTJI &v*o^u 27 62 82 ANTAK r'A ıspır MDştaoğlu ' 6 '397 IZMIR Hangav O a « 21 75 60 M k.jonçoğKj 13 94 30 SAMSÜN Samsun Oprt 12 370 Schwan Stabılo Gmbh TOrKıye Mumessılı: SINAİ KİMYA A.Ş. Yıldız Posta Cad Dedeman Han 48/13 Esentepe Istanbul Tel 173 08 00 (4 hat) M SchvvanSTABflO "YAZIMCİZİM USTASI' vfedal Ozer 33 6 ' 20
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle