Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/10 29 ARALIK 1985 Courmayeur'dan Atina'dan Izmir'den gelen sürpriz STELYO BERBERAKİS ATİNAYunanistan'da Noel tatilı nedenıyle "habersizlik"ten kıvranırken, Yunan televizyonunun ikinci kanalı ERT2, ister istemez yardımımıza koştu. 24 aralık gece yansuıda kutlanan Noel bayramında radyo ve televizyonlan, özel eğJen programları yayımladı. TV önüugeçip, bu programları Lzleyenlerin arasuıda biz de vardık. ERT2 kanalı, Noel programım Akdeniz anemisinden mustarip çocuklann yaranna bağışlamıştı. Şarkıcılar, dans gnıplan ve orkestralar sırasıyla ekran önüne gelirken, takdimciler, arada bir, Yunanistan'da 3 bine yakın Akdeniz anemisinden müzdarip çocuklar için bağışta bulunanlann adlannı sıralıyordu. Zaman zaman da toplanan miktan açıklıyordu. Sabahın erken saatlerine kadar yaklaşık 4 milyon drahmi (16 milyon lira) toplanmıştı. Gecenin sürprizi ise, bir tzmirliden geldi. Takdimciler, yayım adeta kesercesine şunlan söylemeye başladılar: "..Ve isie Noel gecesinin sürprizi tzmir'den geüyor. Komşumuz Tnrkiye'nin lzmir in'nde yavınınlızı izkyen bir Türk vataodaşı. Akdeniz anemisiyle savasa katkı mahiyetinde para bağışında bulunacağını az önce ERT2 kanahna telefonla açıklamıs balunuyor. Kendisine tum donya çocuklan ve hastauktan mustaripler adına ozellikle tesekknr ediyona." ProgTamı stüdyoda izleyen seyirciler o ana dek görülmeroış bir alkış kopardılar. Türk vatandaşının adı "Sayın Muanuner" olarak tanıtıldı. Komşu tzmirlinin bu hareketi üç kez takdim edildi. Üç kez de yoğun alkış topladı. Bılindiği gibi Yunan TV'si Türkiye'nin Ege kıyılanndan rahatlıkla izlenebiliyor. "Sayın Muammer" de bu izleyicilerin herhalde arasında bulunuyor. Bir de Nod egJence programlan yayımlanınca bugünlerde izleyicilerüı sayısı iyiden iyiye artış gösteriyor. Italya'da telaş İtalyanlar, Noel yemeği ve hediyeleri için 5 milyar lira harcadı. Trenlerde yer kalmadı, uçak seferleri aksadı, restoranlar ve kayak merkezleri dolup taştı. Felaketlerden yakasını bir türlü kurtaramayan Napoli'de ise Noel'de hüzünvardı. NİLGÜN CERRAHOCLU COURMAVEUR/flAIJA Ba n bazı insanı çocukluk dünyasma döndüren dev Noel ağaçlan, kocaman kırmızı fiyonklar ve çam dallanyla süslü jık vitrinler, şampanya, somon füme ve yülanmış şaraplardan oluşan gösterişli "Nod sepederir yollarda eüerinde birbirinden büyiik paketlerle koşuşan insanlar, ağzına kadar dotu restoranlar... ttalya'da Noel ve yılbaşı aunosfeıi bu. Her zaman olduğu gibi bu Noel haftası ve yübaşı arifesinde de hiçbir sorunu olmayan bir bolluklar, bir düşler ülkesinde vaşıyor gibüer gene ttalyanlar. Bu "en büyuk bayram" için aiınan "on acüncü «T" ikramiyesinin hemen tümünü bir haftada harcamak geleneği içinde olan ttalyanlar; şimdiden saatlerce süren Noel yemeği ve hediyeleri için 5 milyar dolar harcamış bulunuyorlar. Genellikle aile içinde yenen ve çeşitli mezeler, geleneksel Italyan hamur işleri, et, balık, peynir, meyve ve tathlardan oluşan, en iyi şaraplar ve şampanya ile kutlanan Noel yemeğine karşılık; yeni yıl genellikle bir eglence yerinde karşılanıyor. ltalya'da geleneksel Noel yemeğine çok benzcr bir yılbaşı menüsü hazırlayan restoranlar, bu menüye mutlaka bir de "mercimck" ekliyorlar. Tatiının üstüne ve saat 12'den sonra yenen "mercimek", ttalyanlar için yeni yılda "p»nr"yı simgeliyor. Her iki yemeğin, geleneksel tatlısı ise "Panettone" adi verilen, basit bir meyveli kekten oluşuyor. Geçen yüzyılın sonunda Milanolu bir pastacınrn icat ettiği bu kocaman kubbe şeklindeki çok suslü pakeîler içinde saOlan "pMettone"yı, "cebi zenginier" sampanya ile "gönln zenginler" ise köpüklü beyaz şarap ile tadıyor. "panettone" en az "Noel agaa" ka<£ax bu bayram ve bolluk haftasımn simgesi ttalya'da. Bu hafta içinde 4 miryon ttalyan ise, Noel'de ailelerinin yanında bulunmak ya da yeni yılı değişık bir yerde kutlamak için İtalyan basınınm deyimiyle "hareket halinde" bulunuyor. Fakat ttalyanlann toplu tüm "nareketierinde" olduğu gibi, bu "laş ksreketi" de daima bir kargasa ve kannaşa ile sonuçlanıyor. Trenlerde yer bulunmuyor. Havaalanlannda servisler aksıyor. Ekspres yollann girış ve çıkışlan saatler süren araba kuyruklarıyla tıkanıyor. Bu tip sorunlara rağmen, giderek anan sayıda ttalyan, "kış tarilTne çıkıyor. Hatta kış tatili bu üJkede yaz tatüi denli olağan ve vazgecilmez hale gelmeye başlıyor. Bu yıl çok cirnri kalan bir kar yağışına rağmen, ttalyan Alpleri'ndeki turistik tesislerin tümünun dolu olması, kış sporlannın giderek yaygınlaştığını ve "orta anıflaştıgını" gösteriyor. Nitekim, "Cortina" ve "Connnayeur" gibi 20 yıl öncesinde sadece bir avuç zengın Italyamn adını bildiği kayak merkezlerinde, bugün Fendi'nin en son kürk koleksiyonunun parçalannı taşıyan kadınlardan, her yerde kayak anoraklanyla dolaşan, pizzacılarda yemek yiyen ve ilk defa skiler üzerine çıkan, yeni "müdavimlere" dek her sınıftan, her türlü müşteriye rasüamak olası. Çam ağacı, Noel Baba ve hediyelerden oluşan karlarla kapiı bir beyaz dünyaya çekilen bu insanlar için ashnda çok daha başka şartlarda geçen "di|erleri"nin Noel'i ancak televizyon ekranlannda kalıyor. Haberleri dinlemek için televizyon düğmelerini çevirenler "diger İtaryjTnın Noel'ini seyrederken, olsa olsa biraz irkiliyorlar. Diğer ttalya'nın, yani felaketlerin yakasını bırakmadığı Napolililerin Noel'i bu. Mafyanın haraça kestiği, sürekli deprern felaketlerine uğrayan, Maradona ile oyalanan NapoRlerin Noel'i, Noel kartlarının yansıttığı banş, sevgi, özveri ve huzur dünyasuıdan çok farklı bir dünyayı sergiliyor. Geçen hafta 70 milyon litrelik bir benzin deposunda çıİcan yangında evinin yanıp kül oluşuna taruk olan orta yaşlı bir kadın: "Bo yirjrdigim DÇÜDCÜ «V" diyor ve ağlayarak anlatıyor: "Ükini kolen salgıııuKİa, tamameıı enfekte oldu^n için bmkmak zonında kaldun. tkincisini deprem başıma \ıkn. Bunu da ymgm. Bizim NoeJ'imiz de bu işte" Şimdi Napoli Körfezi'nde terk edilmiş bir geminin kamaralarında çoluk çocuk üstüste yaşayan yangın felaketzedelerinin anlattıklan, yeni >ilı geleneksel "panertone" ve jarapanyalan ile karşılamaya hazırlananlara biraz hüzünlü, ama çok uzak geliyor. BİR NOEL MANZARASI Burası Londra. Noel her yerde aynt NoeL Baba da aynı baba. Hediyeler defifnüyor. HayalUr farkh. Brüksel'den HADİ ULUENGtN Çoğulcıılıık ve rekabet yaraücılıktır soruya cevap arattıran dört dörtlük bir rOportajdı. Yanm saat sonra, Belçika televizyonu Fransızca kanalının haber bülteni başladı. Olay, orada da ilk havadisti. Spiker, "Bizim kiiçttk olaylan drematize etmek gibi bir yayın politikamu olmamasına rağmen Noel gecesi meydana gelen bu özttcü olayı dayurmak ve zavallı yurttaşlanmıza daba çok kol kanat gerilmesi gerektiğini vurgulamak istiyornz" gibilerinden kilise vaazına benzeyen bir "giriş" yaptı ve sonra röpoıtaja geçildi. Röportajı, her karşılaştığımda başımı çevirdiğMm o ucube suratlı hatun yapmışü. önce istasyon binasını yalnız dışandan gösterdi, sonra da Cizvit papazıyla Ia! ettayin bir büroda gerçekleştinliği mulakau sundu. Diğer berduşlarla konuşma, olay yerinin imajlan hak getirc. Varsa yoksa, Noel'in kutsiligine ve yalnız yasamanın zorluğuna dair bir alay laf salatası. Lüksemburg televizyonunun kızının ellerini beğendiğimden degil, bu röportaj öbürünün eline su bile dökemezdi. Lüksemburg televizyonu, bu Ulkede en çok bakılan teievizyondur. Rekabet içinde doğmuş ve bugün geldigı yererekabetiçinde ulasmıştır. Hem Belçika, hem Fransa, hem de Almanya'ya yönelik yayın yaptığından, bu ülke televizyonlan ile sürekli didişmek zorundadır. Aksi takdirde, sondajlarda oranı düşer ve reklam pastasmdan nanay alır. Çünkü Lüksemburg televizyonu özeldir ve yalnız reklam gelirleriyle yasar. Bu yüzden, dinamik bir yayın poliükası izlemek, sürekli kendini yenilemek zorundadır. Lüksemburg televizyonunun gazetecileri iyi para alır. Ama ekmek aslanın ağzındadır. llelebet stüdyoda kalacaklanna dair bir garanti yoktur. Mesleklerinde başanlı olamazlarsa, kendilerine "hizmeüerinden dolayı teşekkür edilir." Belçika televizyonu devlet televizyonudur. Reklam abnaz. GazetecUeri ve sunuculan "bir lokma, bir hırka" geçinirler, ama sırtları "devlet babaya" dayalı memurdurlar. Ruhlan da memurdur. Ne kendüeri başkalanna rakip, ne de başkaları kendilerine rakip olmadığından can sıkıahktan geviş getiren programlar yaparlar. Gazetecinin müdürü, müdürün müdürü, müdürün üst müdürü, üst müdürün genel müdürü vardır. Birkaç istisna dışında, gazeteciler özel haber üretmeye bile uşenirler ve "annut piş agzuna düs" misali ajans teleksleri ve diğer ülke televizyonlannın gönderdiği röportajlarla yetinirler. Bu yüzden de bu ülke halkı kendi televizyonuna rağbet etmez. Ya Lüksemburg'a ya da diğer komşu televizyonlara bakar. Ben bu fîlmi daha önce gördüm diyenlere kıssadan hisse: Rekabet yaratıcüık getirir. Tekillik, rehavet ve uyusukluktur. Tekillik, "GözJerimi kapanm, vazifemi yapanmrtbktır. Çoğulluk, kendini yenilemek, talebe arz sunmak, yeni arza yeni talep yaratmakür. Vaaz haberler vermeyen ve olaylara cevap getirmeyen televziyonlara canı gönülden bakılır. Merkez istasyonlannda beTduşlann, neden olduğunu söylemeyen, ama seyircilere berduşlann neden olduğunu sordurtan televizyonlara canı gönülden bakılır. Çoğul televizyonlara canı gönülden bakılır. Tekil televizyonlara ya bakılmaz ya da kerhen bakılır. Tekillikte cevaplar hanrdır. Çoğullukta, sorulara çoğul cevaplar sorulur. Tekillik ve tekellik uyuşukluk, çoğulluk ve rekabet yaraücılıktır. BRÜKSEL Noel gecesi merkez istasyonunda bir berduş öldü. Adamcağızın cesedini çarşamba sabahı bulmuşlar. Otomafik gazoz makinesiyle, peron bileti dağıücısınuı arasında öyle sıkışmış kaliruş. Üzerinden kimlik pkmamasına rağmen, berduşu istasyonun öteki müdavimleri tanıdığından, adını sanını, cinsini cibilliyetini çıkarmışlar. Olay, çarşamba akşarru televizyonlara birinci haber oldu. Ellerini çok sevdiğim ve arada sırada karşüaştığımda bakıştığımız, Lüksemburg televizyonunun o tatlı kın, olay yerinde bir röportaj yaptı. önce, peron bileti dağıtıcısını, gazoz makinesini, adamcağızın ttzerinde öldüğfl kartonlan falan görüntüJedi. Sonra, bankJarda kesliren diğer berduîlarla konuştu. Noel gecesini nerede geçirdikJerini, mekân olarak hep merkez istasyonunu seçip seçmediklerini sordu. Berduşlara insanca yaşama hakkını savunan ve bu yüzden polisle başı derde giren Cizvit papazıyla da istasyon gişelerinin önünde bir mülakat yaptı. Hiç cevap getinneyen, ama Paris'ten Küçük dünyu SABETAY VAROL PARİSParis'te bir akşamüstü sigara almak üzere evden çıkıyorsunuz. Kentin ünlü cafelerinin art arda dizildiği Montparnasse Bulvan insan kaynıyor. Sınemalardan çıkanlar, metro ağızlarında sevgililerini bekleyenler, Paris'e eğlenmeye gelmiş banliyölü gençler, köpeklerine ihtiyaç molası verdirmeye çıkmış ihtiyarlar, soğuk havaya rağmen caddenin genış kaldınmlarını dolduruyor. Bu insan selinde, insanın, kendini dışlanma duygusuna kaptırması işten bile değil. Söz konusu duygudan kunulmak için aşina bir yüz arıyorsunuz. Bugün şansınız varmış, lspanya'nın en geri bölgelerinden biri olan Estramagura'nın derinliklerinden kopup, Paris'in kaoslu yaşamına kendini terk eden eski tanıdık Serafln'e rastlıyorsunuz. Size bir kahve ısmarlayıp laflamayı öneriyor. Kabul edip kendisini izliyorsunuz, ünlü "Cafe Selecl"in karşısındaki Cosmos'un kapısından içeri giriyorsunuz. Camekânlı terastaki masalardan birinin çevresinde, yaş ortalaması yetmiş civarında bir grup tspanyol, bir araya gelmiş hararetli bir şekilde tartışıyorlaı. Dostunuz Serafin, her birini, isimlerinin başına birer "don" sıfatı ekleyip, size tanıştınyor. tspanyol iç savaşından kalma eski mülteciler. Eğer Cafe Cosmos'tan çıkıp eve dönme yerine Rennes Sokağı'nı izleyip Latın Mahaliesi'ne doğru uzanırsanız, yeni küçük serüvenler sizi bekliyor demektir. Saint Germain Bulvarı'nın köşesindeki Drugstor den bakınmayı ihmal etmezseniz, fo toğrafını gazetelerden bildiğiniz, Paris'in sürgün hayatı yaşayan Nikos Sampson'a rastlamanız işten bile değildir. Biz şimdiye kadar denk getiremedik, ama görenlerden dinledik. EOKA eski liderlerinden olan Sampson. nasıl Makırios'un manevi oğlu olduğunu, papazın kendisine kazık atıp, nasıl yapay bir darbe girişimi tezgâhladığını anlatıp dururmuş. Türk ordusunun Kıbns'a asker çıkarmasına ve Yunanistan'da Albaylar Cuntası'nın devrilmesine yol açan darbe girişiminde Sampson'un hiçbir sorumluluğu yokmuş. Oradan da çıkıp Seine SokağVna dalıyorsunuz. Guzel Sanatlar Okulu ve Paris'in ünlü sanat galerileri civarındaki "Palette" adlı cafeye gelene kadar Cezayirli yönetim karşıtlarının yapıştırdığı afişleri okuyup, "Hallun Mücabitleri" örgütü üyesi tranlı gençlerin Humeyni rejimi aleyhine topladığı imza listesini güç bela sollayıp, Le Pen yanlısı garson JeanFrançois'ya bir grog ısmarlıyorsunuz. Kış gunü eğer grip hastaIjğjna yakalanmışsanız, yanm bardak rom, şeker, İimon ve sıcak suyun karışımından mamul grog adlı içkiyi yudumlarsanız bir şeyiniz kalmaz. "Paktle" Paris'teki Türk aydbn ve sanatçılannın bir çeşit buluşma yeridir. Kendinizi grog sayesinde daha iyi hissettiğinız için de arkadaşlann akşam yemeğini bir Rus lokantasında yeme önerisini geri çevirmede güçlük cekeceksiniz. Yemek fashnı bitirip kalkmak üzereyken, Gurcü muziğinin son arabesklerini de dinledikten sonra, altmışında, Şarlo bıyıklı bir Gürcu masanıza yanaşıp, size Turkçe hitap ediyor. İkinci Dünya Savaşı'nda Almanlann kurduğu Gürcü lejyonuna nasıl gönüllü yazılıp, Yunan komünistleriyle savaştığını, savaş bitince, ufak bir tekneyle nasıl Bodrum'a gelip. Isparta'da mülteci kampına sokulduğunu, babasının eski ahbabı Celal Bey sayesinde kurtulduğunu anlatıyor. Bindiğiniz taksinin şoförü, çeki' gözlü bir Asyalı. Ülkesi Kampuçya run vahşi Vietnamlılarca nasıl işgal edildiğini aynnülanyla dinlemeye vakit kalmadan yolculuk sona eriyor. Gezinin sebebi hikmeti sigara p3ketinde dört, beş sigara kalmış, aynı yarım gün boyunca kenanndan katıldığınız tartışma ve geçen isimlerden bilincinize yansıyan iki sözcuğü kafamzdan atamıyorsunuz: Mikro kozmoz, Turkçesi: Küçük dünya. Dr. Jacobson\uı muayenehanesi y IANJU AKERSON NEW YORK Noel'de bazı New Yorkluların en çok uğradığı dukkân, dev mağazalann dışında Doktor Jacobson'un muayenehanesi. Park Avenue üzerinde 75. Sokak'taki muayenehane hanl harıl işliyor. Başıru kaldıracak vaku olmayan estetik uzmanı Dr. Jacobson burun, göz, kulak, çene, boyun, göğus, alın düzeltmekle meşgul. Aynca vilcutlardaki fazla yagları da özel makinesiyle eritiyor. Şu günlerde gördüğü aşın ilgiyı iki nedene bağlıyor Dr. Jacobson: "Birincisi. insanlar Noel partilerinde her zamankİDdea daha giizel gonınmek istiyorlar. tkincisi. 1985 Gelir Vergisi be>innamelerinin suresi dolmadan estetik tedavi ucretini masrafa geçirerek bunu vergiden düşmek".. Dr. Jacobson kendisini geceyansı yatağmdan kaldıran "acil tedavT telefonlannın yoğunluğundan yakınmıyor. "İnsanlar balo. kokteyl, gala. loplanO falan önccsi sıcağı sıcağına tstetik mudaluüe yapılmasını istiyorlar. Geceyansı telefon edip ertesi gıine randevu alı>oriar. Onlann bu heyecanına sayp duyuyorum ve zevkJe bizmet edryorum" diyor. Dr Jacobson"a göre bu insanlar için estetik cerrahiye basvurmak saç yaptırmaya berbere gitmek kadar basit bir olay. Sıcağı sıcağına tedavi konusunda şu örneği veriyor Dr. Jacobson: "Bazı erfcek ve hanım muşteriler havaalanına giderken bile bana ugrayıp birkaç )iız dolar karştlıgı yuzlerindeki kınşıklıkJan geçici olarak gideren kolajen ignesi vaplınyorlar... Bo>lece birkaç saat sonra katılacaklan loplannda gergin ve zinde bir >iızle goriınujorlar." Dr. Jacobson'un muayenehanesındeki tarifede en duşük ücret kolajen iğneleri için alınıyor. Burun düzeltme ameliyatı 3 bin 500 dolar. Gögus amelivatları 2 bin 500 ile 5 bin dolar arası değişıyor. özel makineye girip vticuttakı fazla yağları eritme ise en pahalısı. 7 bin 500 dolara kadar çıkıyor. Muşteriler genelde magazinlerden kopanlmış boi fotoğraflı sayfalarla gelıyorlar Dr. Jacobson'un muayenehanesine.. Bu sayfalardaki artist ya da model yuzlerini göstenp "Şu burnu, şu gozii istiyonım" diyorlar. Aralarında tüm yüzünü dergi sayfasındaki modele tıpatıp benzetmek isteyenler de çıkıyor. Goğıis ameliyatı için başvuranlar daha çok playboy sayfalanndan örnek getinyorlar. Dr. Jacobson "Bo Derek gögüsleri ve Michaei Jackson'un burnu birara çok popdierdi" diyor. Dr. Jacobson'un muayenehanesinın dört duvarı a>na kaplı bekleme salonu, ilginç konuşmalara sahne oluvor. Bir kadın "Hangi rna>o>u giysem deliye döndüm. Hepsi luerimde çirkin durdu. Bir msrvo abp yanımda getirdim. İçeri alındıgımda giyip dokcora gosterece|im. Artık doktor Jacobson mayoyu çjriun gosteren vucudumun ne kadar kötıi yeri >arsa icabına baksın" şeklınde konuşuvor. Bir başka kadın ıkide bır saatine bakıyor. "Evlenmeji düşiinduğum adam iıç saat sonra New Vork'la olacak. Paris'len geliyor. Onunla buluşmadan vüziime kolajen ignesi yaplırmam gerek" diyor. Genç bir kadın Noel alışverışınden çok hüzunlendığini söyluyor: "Ne giysem vakışfıramadım. Bıitun aldıklanmı iade ettim. Sonunda derin duran dudak kenan çizgilerimin beni >orgun, cansız ve yaşlı gosterdigi kanısına vardım. Artık doktor ne yaparsa >apsın beni bu çizgilerden kur(arsın ".. Noel için \eniden burnunü düzelttırmeye gelen orta yaşlı bir erkek "Burası plastik ameliyata gereksinme duyanlar için bir kâbe" dıyerek Dr. Jacobson'un ustalığını övu. yor. Dr. Jacohson'un eski ve devamlı muşterılerınden bin olduğunu gururla vurgulayan yaşlıca bir hanım "Burası New Vork" diye başını sallıyor "Sosjal ve iş hayatı >önunden statunuzü koru>abilmek için bayagı uğraş venneniz gereken sert, acımasu bir kenl.. Ourmadan yeni ve sizden daha genç insanlar gelip si/e rneydan okuyorlar. Kendinizi her raraan alıanın ilgisini çeken bir mal gibi sürekli satmak zorundasınız".. Çok genç, çok güzel bır kadın ötekiîenn biraz meraklı bakışlan altında Dr. Jacobson'un muayenehanesine lers bir yaklaşım süruyor. "Çok sıradan, alısılraıs bir güzellige sahibim. Oysa bir karakteristiğim olsun istivomm. Vuzümün biraz biçimini bozabilir misiniz?" diye soruyor. Dr. jacobson ciddı bır gülumsemeyle "Bir şejler yaparu" diye umut veriyor... Central Park'taki Henry Moore1 un heykeli martılara ve güvercınlere yenik düşu>or. Park yetkilılerı "Henr> Moore'un heykeli korklugurnuz gibi bazı tannsever Ne« Yorklulann bo>alanna hedef olmadı. Hiç beklemediğimiz şekilde martılar ve güvercinlerin saldınsına uğradı. Onlann bıraktıgı pislikler boyadan beler. Bunlan binbir çabayla temizleyelim derken Henry Moore'un çizgileri bozulmajn başladı. Bu yüzden beykeli Central Park'tan taşıyoruz.. Başka çare yok.." diyorlar... "Her şej olabilir" denilen Nevv York'ta heykellere estetik ameliyat yapılamıyor. New York'tan Londra'dan Eski tas, yeni hamam RAGIP DURAN LONDRA Yazıyla çiziyle uğraşan insanlar, tarihleri akıllannda tutabiür de, bir yılın geçtiğini anımsamak için çoğumuza bazı degirmen taşları gerek. Çin'e 1985'te mi gitmiştik? Hüseyin, bu yıl mı bosanmıştı güzel karısından? Ekranları ve manşetleri kaplayan olaylar kadar, her birimizin gönlünü. kafasını uzunca süre işgal eden küçük büyük hadiselerle anacağız 1985'i. Eskiden çok, yeniye meraklı olanlar, 1986'nın neler getireceğini merak ediyor: Humeyni ölür mü? Bizim maaşa zam gelir mi? Yazın tatile gidebilecek miyiz? Ah şu bizim oglan imtihanları kazansa da rahat etsek. Bana kabrsa resmen yutturuyorlar bize. Takvimlerdeki rakamlar değişiyor, o kadar. Dalay Lama ülkesine dönebilecek mi? Evet, Papa yine bir sürü ülkeyi ziyaret edecek. Normali de bu zaten. Vatikan'a kaparup pineklemesi garip olurdu. Bizim maiıalleye kimler taşınacak acaba? Bu yıl secim olur mu? Yine de iki gece sonra, içip, gülüp, eğleneceğimiz için çoğu zaman canh bir varhk gibi tanıtılan yeni yılı iyi karşılamamız gerek. Konukseverlik ölmedi ya! Terör devam eder herhalde değil mi? Reagan ile Gorbacov yine buluşurlar mı dersin? Şu bizim kızı ne zaman everecegiz yarabbbiiiimmmm! Möendiz çocugu da nasıi kaçırdık... Televizyondaki bir programda yılın bilançosu çıkarılıyor: Çin'de en çok satan üç kitap; "Nasıl seks yapılır?", "Ingilizce H Kitabı" ve "Den Siao Ping'in Seçrne Eserleri" Seneye "tngüizce nasıl seks yapılır?" diye bir kitap mı çıkacakmış? Pol Pot'un hasta olduğu söyleniyor. Yanm ağızla geçmiş olsun. Galatasaray artık bu yıl sampiyon olsun da, seneye Avrupa maçlanna gidelim. 1985'te çok şey oldu. 1986'da daha da çok sey olacak. Yeter ki, kadınlan, kentleri, şarkılan ve zeytinyağü fasaJyeyi sevmeye devam edelim. Gözlüğünde çok renk, kulaklannda çok ses, gönlünde okyanus, kafanda da zamanı yenme azmi varsa, şimdiden yedik bitirdik büe 1986'yı. Haydi rastgele... 20. yüzyılın 400 yıllık ipekçileri MAGDA KRANCE Washington Post WASH1NGTONTürkiye'nin kuzeybatısındaki dağ köylennde ipek böceği yetiştiren erkekler, >ılda iki kez Bursa'mn merkez pazannda toplanırlar. Sepetleri bembeyaz kozalarla dolup taşan satıalar ve mUşteriler, yün kasketlerinden ve giydikleri kalın gömleklerle pantolonlarından ötürii buram buram terleyerek, birbirleriyle karşılıkü bağırıp çağrışarak, jestlerle pazarbk ederler. Kullandıklan kelimelerin anlaşılması (Türkçe, Batılılann kulaklarına çok yabancı gelen bir dildir) ünkânsız olmakla birlikte, elkol lisanı eski olduğu kadar evrenseldir de. Sadece VVashıngton ve New York'u görerek Birleşik Amerika'>n tanımak olamayacağı gibi Turkiye'yi tanımak için de tstanbul'un ötelenne gidilmesi gereklidir. Dolayısıyla kendimizi, bir anda, Bursa'da başlayan ve batı Turkiye'yi kapsayan bir gezıde buluverdik. 400 yülık Koza Han tpek Pazarı, nüfusu bir milyonu aşan, gökdelenlerle dolu bu hareketli şehrin tam merkezinde bulunuyor. Burada biraraya gelen erkekler, canh tarihin ve sadece kendileri için yazıp gene kendileri için oynadıklan canh piyesin devamlı bir haikasını temsil etmekteler. Dünyanın başka herhangi bir ülkesinde ya harabeye dönüşecek ya da mıize haline getirilecek pazar. burada, yani Türkiye'de, 20. asnn amansız kükremesinin duvarları dışında bırakıldığı bir sığınak, toplananlan köy hayatının altşılageien yeknesaklığından bir an dahi olsun uzaklaştıran küçük, ama cıvıl cıvıl kaynayan bir ticaret merkezidir. özellikle kadınlar olmak üzere yabancılann buraya sık sık uğramadıklan, gözlerde beliren şaşkın ifadeden kolayca anlaşılabiliyor. Yabancının varhğı fark ediliyor, dikkatli ve meraklı bakışlarla izleniyor. Türkiye, gidip geünerek aşınan ülkelerden ayaklarını kesmeye arzulu turistlerin solukları kesecek muazzam keşifler yapacaklan bir ülke. Turkiye, o kartpostallarda gözlenen, milyonlarca kişinin çektiği ve daha milyonlarca kişinin çekeceği tek fotoğrafta yaratılan bir ulke değildir. Turkiye, ister koza satıyor, ister kilim dokuyor, ister kurban kesiyor ve isterse turist guruhlan için zoraki bir gösteri değil ve fakat hayatlanru böyle kazanıyor olrnalanndan öturü, ibriklerle su satıyor olsunlar, insanların istediklerini yaptıklan bir ülkedir. Turkiye, bir turistin her duyu organını, yeninin heyecanıyla ütretecek bir ulkedir. Bunlara rağmen, çok az sayıda Amerikalı Turkiye'yi görmüştür. Bunların bazıları, Avrupa ve Asya arasında uzanan eski başkent tstanbul'un muhteşem camilerıni. saraylarını, pazarlannı ve parke taşlı sokaklannı dolaşmışlar, bazılan ıse yakındaki Yunan adalanna yapılan bır turun bir bölümu olarak, bir gunluğüne, dünyanın en büyuk arkeolojik mahallerinden biri olan Efes'in ortaya çıkarulan harabelerini gezmişlerdir. Haziran ve kasım aylarındaki uçak kaçırma olaylarından sonra çoğu Amerikalı, Ortadoğu'da terör eylemlerine yol açan dinî fanatizmin salgın haline dönüşmuş olabileceğini duşünerek, kaygı duyabilir. Ancak bu kaygı yersızdir. Türkiye'de şehirlerde silahlı muhafızlar her yerde gorulmektedir. Havaalanlanndakı guvenlik önlemleri ise çok sıkıdır. Izmir'de, havaalanında hem ustumuzü ve hem de bavullarımızı (biri dışarda, biri de içerde) sıkı sıkıya aradılar. Yetkililer, sert bir ifadeyle esimin bıçağını da aldılar. Istanbul'da bavullarımızı alana değin ve eşim de isteyene kadar vermediler. Nihayet her yolcu, uçağa binmeden önce bavullarını teker teker gostermek raecburiyetınde. Buna rağmen, Türkiye'de bulunmaktan huzursuz değiidik. Temmuzda Amerikalı rehınelerin serbest bırakıldıklarınj yazan bir Amerikan gazetesine goz atarken, bir ayakkabıcı bana, "Türkleri orada olanlarla yargıJamayın. Biz de dindanz, ama onlardan farklı.Mz" demişti. Gerçekten farklıdırlar. Son yıllarda dini bir akım gozleniyor olmakla birlikte, 'Amerikan aleyhtarı fanatik bir unsur îurememıştir Türkier, ashnda, Batı ve Amerıkan yanlısı bir eğilim içindeler. Yabancı gözüyle Zürih'ten TEŞEKKÜR Yaptığı başanb ameliyatla beni yeniden sağlığıma kavuşturan, Isviçre'de yeşilNoel DOĞAN ABALIOĞLU ZÜRİH Noei 1985, İsviçre'de yeşil gecti. Genellikle kutsal akşam beyazuklar içinde düşlenir. Kartpostallarda Noel Baba'nm beyaz yakalı kırmızı kurkü, geyikler tarafından çekilen hediye yüklü kızağı, yanan şomine, şomineye asılı çoraplar ve bacalardan tüten dumaniarla betimlenir. Ve kişilerin tanınmışlığına, firmalann drolanna göre posta kutulan bu tip kartlarla dolar. Postaanın taşımadığı hediye kutulan ise, arabalarla dağıubr. PTT aralık basından başlayarak yogun bir çalışmaya girer. Paketler dağlan bulan yığılmalara neden olur. Bu da ek iş demektir. Böylece işsizliğin neredeyse sıfır olduğu bu ttlkede yıl sonlan, öğrenciler, emekliler 35 kumş daha kazanmanın yolunu bulurlar. Resmi olmayan yoUardan kazanç saglamaya uğraşanlar da özellikle bu ayı Zürih'te gecirmeğe gelirler. Avrupa'nın en zengin ve pahaiı olan bu kentine yankesiciler doluşur. Gazetelerde her gün, kitle taşıma araçlanndaki hopaılörlerden her saat başı, kişilerin dikkatli olmasım, yanlannda sadece gerekli pararun ve bunun da iç cepte taşınmasım polisin bildirisi olarak yayımlarlar. Alışverişin rahatca yapılabilmesi için kentin beliru' yerlerine artık trafiğe çıkmayan birkaç eski otobüs "Paltetevi" olarak yerleştirilir. Elinizdeki agirlıklan buraya ücret ödemeden fış karşılığı teslim eder ve rahatça çarşıda dolaşmaya devam edersiniz, dükkân kapanma saatinden sonra emanetlerinizi alır, evinize giderseniz. Zaten birilenne çarpmadan dolaşma olanağı bulunmayan bu Noel öncesi günlerde mağazaiann cirosu yılın diğer 11 ayını fersah fersah geçer. Aynca her 15 flakikada Noel renklcrine bürünmüş, mum gorunümunae ışiKlandınlmış âU yıllU IKI aksb tek tramvay Noel Baba giysili vatman tarafından Bellevue'den kalkar, gölün suyunu boşaltan Limmal Nehri boyunca Central'e vanr, istasyon önünden dönüp ünlü İstasyon Caddesi boyunca Bürkli Meydanından gene BeUevue'ye annelerin çocuklanm beklediği yere vanr. Bir yabancı eğer günun bilincinde degılse Noel öncesi hafta sonu şasırabilir. Zürih kentine özgün "Okol yılbaşta" diye adlandırüan cuma günü, çocuklar sabah 4'de kalkarlar. Her kapı züini çalmaya, tencere kapaklannı carpmaya, yerde ipe bağlanmış konserve kutulannı sürümeğe, başka bir deyişle gürültü yaparak yılda 1 kez bUyükleri uyandırmağa haklan vaıdır.tşe gitmek için arabanıza bindiğinizde ketçap veya hardaldan önünüzü göremiyorsanız hoşgörüyle başınızı sallayarak ön camınızı siler, yaramazlann otomobil >ikayıcılanyla ortaklık mı kurduklannı düşünebiürsiniz. 24 aralıktan sonra her şey bıçakla kesilmiş gibi durur. 6 ocak Kutsal 3 Kral (bu her yü değişen, kayan bir tarihtir) gününe kadar hayat neredeyse durur. Artık milattan önce ve sonrası örneği Noel öncesi ve sonraii geçerlidir. Ne bir şeyinizi bu tarihten önce onartabilir, ne de bir iş veya özel bağıntı kurabilirsiniz. Toplum Noel psikozuna girmiştir. Şimdi mağazalann cirolan tatil yörelenne kaymıştır. Yılbaşı gecesini de içeren bu iki haftalık dinlenceye çevre ülkeler de katıiınca oteller ve lokantalarda yer bulmak sonın olur. Ama bu yıl durum değişik. Beyazlık çok yukanlarda, Alp'lerin doruklannda. Fransız bölgesinde salt geçen hafta sonu 3 milyon frank (1 frank yaklaşık 280 TL) zarar vannış. Ne teleferikler çalışıyormuş, ne de oteller doluymuş. Kayak takımlannı yenilemeğe gönüllü olmayanlar da cabasıymış. Büyflk şairimizin dedıği gibi "agzımda Tobler cikoUtasaniD Udı''na katkıda olan inekler kayma pistlerindeki yeşilüğe yayılmış, otluyorlarmış. ve ameliyat ekibine, aynca yakın ilgilerini esirgemeyen Sayın Dr, GÜRBÜZ BARLAS Sayın Prof. Dr. TUGRUL ÇAVDAR, Sayın Dr. NEVZAT YEGİNSU, Saym Dr. ENGİN BAYMANOĞLU, Sayın Dr. AZET NAZAR, Sayın Dr. TEVFİK CtVELTye ve Amiral Bristol Hastanesi yöneticilerinden İSMAİL SAYIN ve bütün çalışanlanna ve baş hemşire NURAN ÇANGIRI ile hemşire FATMA KÜÇUKERENKÖY ve kat arkadaşlarına en içten sevgi ve teşekkürlerimi sunanm. Almanya'dakiler, Türkiye'dekiJer BİZÎM ALMANCA'YA SİZDE ABONE OLUN Çağdaş Yayıncıhk Türkocuğı Cu.i. 39/41 Cağaloğlu/İST. NEZİH H. NEYZİ