Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
8 KASIM 1985 CUMHURÎYET/11 Tarih, 12 Mart 197L. Öğlen yemeğinden sonra evimden çıkmak üzereyim, telefon çalıyor: 'Öğle haberlerini dinledin mi?' 13 "EmekMk ifiemi nasü olmuştu?" 15 mart günü, Hâkim Yarbay Emin Deger telefon etmiş. "Gendknmuy Persond Başkanhgı'nda baa anlamli faaliyetler ve hazıriıklar oMufunu" söylemiş. Başkaca açıklamada bulunmamıştı. Değer, bizlerle beraber olan bilgili ve inançlı bir askeri hâkimdi. Bu kısa bilgiden, itiraf edeyim, kendime yönelik bir anlam çıkarmamıştım. Gerçi, 9 Mart günü, bizim isteklerimiz doğrultusunda bir müdahalenin olmayacağı belli olmuştu. Ama bizi hangi gerekçe ile emekli edeceklerdi? Şunu anladım: Demirel hükümeti, Gürler, Batur başta olmak üzere bizleri müdahalc dosyası ile birlikte yakalar yargılardı. Demirel hükümetinin gücü buna da yetmezdi. İş çoktan çığnndan çıkmıştı. Başbakanhğa uç yüz metre mesafede, generaller "miidabele edelim mi, ermeyelim mi?" diye toplantılar yapabiliyorlardı. Yasalara göre siyaset ile ilgilenmetnesi gereken Silahh Kuvvefler tam anlamıyla siyasetin içindeydi. Kim "dJsipUn" adına bizleri emekli edebilirdi? Evet hükümet, böyle bir karar alabilirdi. Ama hükümet, çoktan otoritesini yitirmişti. Bizlerle birlikte faaliyetlere katılan içimizde ve başıtnızda bulunan iki komutan, Gürler ve Batur'un yönettikleri bu askeri müdahalede bizlerin suçu neydi? Onlardan ayrı, onlann bilgileri dışında ne yapmıştık gerçekten? Ne yapmıştık ki, emekli edilecektik? Bir emeklilik söz konusu olacaksa, başta Gürler ve Batur olmak üzere hepimizi kapsamalıydı. Bir yargılama söz konusu olacaksa, en baştaki sandalyeye Gürler, sonrakine Batur, üçüncusüne de ben oturmalıydım. Ama aramızda ve başımızda bulunan iki orgeneral. fıkir değiştirip, diledikleri yönde bir askeri müdahalede bulunacaklar, bizler de demokrasi, hukuk devleti ve ordunun disiplini adına ordudan atılacaktık! Nasıl bir vicdandı bu? Gurler ile müdahale dosyası uzerinde konuşurken mi disiplinsizlik etmiştik? Yoksa Batur'un kasket ve siyah gözlük takıp katıldığj toplantılarda bulunurken mi? "Sayın generatim, 12 Mart Muhtırasını nasü öğrenmiştiniı?" Emekli Tümgeneral CELİLOİJRKANL 12 Mart öncesi ve sonrasını anlattı UĞUR MUMCU yazdı D. Başkanı Tuğgeneral Ömer Çokgör.. Kurmay Albay Bahattin Taner, Kurmay Albay Nedim Arat, P. Albay Omer Sanlı, P. Albay Kadri Tandogan, Tank. Albay Cavit Bayar, Tank. Albay Kadir Ok, Top. Pilot Albay Hidayet Dgar, Mu. Albay Mehmet Namlı.. w Ordo, şartlan uygulanmazsa yönetime el koymaya kcmnrlı olduğunu bildirdi rLmeklilik "Nasıl tebliğ ettiler emekliUk islemini?" 16 mart salı gunü Gülhane Askeri Hastanesi Göz Servisi'nden aldığım randevu gereği hastaneye gidecektim. Bunun için de Kurmay Başkanı Korgeneral Savaşçı imzası ile bir "rauayeneye sevk tezkeresi" gerekiyordu. Emir subayıma telefon ederek, emri imzalattırıp evime getirmesini söyledım. Dakikalar geçiyor, kâğıt gelmiyordu. Emir subayımı yeniden aradım. O pırlanta yurekli emir subayım Nihat Bodur, boğula boğula "Kurraav başkanımn böyle bir kâgıt vermediğini" söyledi. Üstelik Kurmay Başkanı hemen karargâha gelmemi ıstiyormuş. Artık ayağım suya ermişti. Kurmay Başkanı, benim emeklilik islemini tebelluğ etmemek için hastaneye yatma niyetinde olduğuma hükmetmiş ki, "muayeneye sevk kigıdını" vermeye yanaşmıyordu. Evet bir an önce karargâha gideyim, emeklilik emrini imzamla tebelluğ edeyim. Korgeneral Savaşçı da Pian ve Prensipler Başkanı Tümgeneral Celil Gürkan'dan kurtulsun. Yürüyerek karargâha gittim. Komutanlarm ültimatomu 'üzerine Demirel istifa etti Bir hareket bekliyorduk. Ha bugün, ha yann... Ama aksilik bu ya, o gün öğle haberlerini dinlememiştim. 10 mart gününden sonra da bütün kanallarımız birdenbire kesilivermişti. Öğlen evdeydim. Tam karargâha döneceğim sırada, Genelkurmay Merkez Dairesi Başkanı Tümgeneral Şükrü Köseoğlu telefon etti. 13.00 haberlerini dinleyip dinlemediğimi soruyordu. "Dinlemedim" deyince durumu anlattı. 12 Mart'ı böyle öğrendim. Bu Danıştay dosyasının gunün birinde hukukçularca incelenmesini istiyorum. Çalışma odasına gidip, Danıştay dosyasını getiriyor. Ilginçtir "disiplinsizlik" nedeniyle emekli edılrmştik. Hem de bizlerle hiç ilgisi olmayan 42 sayılı yasa ile.. Dava açtık. Ama biraz sonra duyduk ki, Tağmaç, Danıştay Başkanı tsmail Hakkı Ülgen'i çağırarak, dilekçelerimiDanıştay Başkanımn, Tağmaç'a "Müsterih olun biz gerekeni yapanz" dediğini duymuştuk. Başkan, tam tersini söyledi. Hukukun ve vicdanın emrettiği yönde karar vereceklerini bildirdi. Bu yolda güvence verdi. Bir başka gun emekli Tuğgeneral ömer Çokgör ile, Onuncu Daire Başkanı Ihsan Olgun'a gittik. Olgun, benim için övgülü sözler söyledi. Daha sonra ko 12 MART'a beş kala... nde sorgudan geçirilecekti. koyduğunu, sonraları öğrenmiş"Sayın Gurkan, bu olaydan tim. Sayın Mumcu, bizlerin o sonra Gürler ile hiç karşüaştınız günlerde "Marksist Darbeciier" mt?" gibi tanıtılıp suçlanmamızda bir12 Mart günü saat 15'e doğ çok çevrenin çıkan vardı. Ben ve ru, Genelkurmay Sekreteri Kur arkadaşlanmın, Marksist ideolomay Albay Nadir Savaşan ji ile bir ilgisi yoktu. Atatürk'gelerek saat 16.00'da brifing ün tam bağımsızlık ilkesini odasında Orgeneral Gürler'in bir savunan, 1961 Anayasası'nda konuşma yapacağını söyledi. yer alan temel hak ve özgürlükZamanında toplantı salonuna leri daha da genişleterek özgürgittim. Daha bir gün öncesine lükçü demokrasinin temelini kadar bana karşı çok yakın ilgi atmaktan başka bir düşüncemiz ve sevgi gösterileri sergileyen hatta çalışma odamın önünden geçerken, masamın yanına kadar sokularak "Cetikiğim, geçiyordum, bir iman tazeleyim dedfan" diyerek yanağımı öptükten sonra çıkıp giden general arkadaşlann bazılan çok soğuk ve mesafeli duruyorlardı. Bir günde bin yıl değişmişti sanki! MMaber bülteni okunduğu sırada, Genelkurmay Karargâhında, subay lokantasında diğer general ve subaylar radyoyu dinliyorlarmış. Köseoğlu, muhtıra haberini duyar duymaz, tepkisini "çok komik" diye dile getirmiş. Köseoğlu'na cevap verme gereğini duyan tek kişi de, iki de bir "Müsaade edin arkadaşlar, gidip Tağmaç'a 'Kalk o koltuktan, ben oturacağım' diyeyim, karşı korsa karnına kurşunu boşaltayım" şeklinde "hamasi" konuşmalar yapan Korgeneral Atıf Erçıkan olmuş. Duygulanmıştık. "Sonra ne oldu?" İki gün sonra, yürütmeyi durdurma istemimizin reddine ilişkin karar geldi. Karann altında bizler için gözyaşlan döken Ihsan Olgun'un da imzası vardı! ' 'Danıştay ne yönde bir karar verdi?" Yürütmeyi durdurma istemimiz reddedildi. "Gerekçe neydi?" Crürler bana bakıyor Gürler, yanında, Korgeneral Savaşcı olduğu halde brifing salonuna girdi. Savaşçı ön sıradaki koltuğa otururken, Gürler de kürsüye geldi ve konuşmaya başladı. Hayret, Gurler'in gözleri bana, sadece bana dikilmiş, hep bana bakarak konuşuyordu. Gözlerindeki rahatsızlık nedeniyle zamân zaman bakışlannda bir "şehlalık" gözlenilirdi ama gözlerini bana dikişi bir göz rahatsızlığı değildi.! Yaptığı konuşma belleğimıje ve notlarımda kaldığına göreşöyleydi: "Radyooun haber bulteninde dinlediğiniz gibi dört komutanın imzası Ue bir muhtıra verilmiş balunmakudır... Bugiınden, bu saarten itibaren, bütün arkadaşlanmın, komutanlıgım bilgisi ve oaayı dışında hicbir hareket, beyan ve davranışta bulunmamalannı, $imdiye dek bazı çabalar içinde iseler, bu >ararsız ve zararh çabalanna son vcrmelerini, gereken her şeyin baştaki sorumlu komutanlar tarafından diışiinöİnp, yapılacagına inanmalannı, komuta kademesine gıivenmeterini isterim." Emin Değer'in 15 Mart günü Ptrsoneı' Dairesi'nde bazı hazıriıklar olduğunu bildiren sözlerini, Gürler'in bu konuşması ile birleştirdim. Evet, bizler emekli edilecektik. Gerekçe mi? Bulurlardı. Ama neden? Neden, Gurler böyle davranmıştı? Batur niçin "bir arada olmam" dediği Tağmaç ile aynı muhtıraya imza atmıştı? Arada neler olmuştu? Gürler ve Batur arasında bir anlaşma olmuş, bu anlaşma Genelkurmay Başkanı Tağmaç ile bir uzlaşmaya dönüşmuş ve sonunda 12 Mart Muhtırası dört komutanca imzalarup, sonradan TRT Genel Müdürü olacak General Musa Ögiin tarafından radyoya götürulmüştu. Gürler ve Batur saflannı seçmişlerdi. Bizler tasfiye olacak, böylece amaçlarına ulaşacaklardı. "Sayın Gurkan, Orgeneral Batur, 12 Mart Muhtırası 'ndan birkaç tfin sonra CHP Genel Başkanı merhum Ismet tnönu ile göriistüğünü ve tnönu 'nün de bu görüşmeden sonra muhtıracılara karşı ouunlu tutum takmdığını yazıyor. O zamanki \ftT Müsteşarı Korgeneral Fuat Doğu 'nun bu islerdeki rolü nedir?'' Korgeneral Doğu, MİT Müsteşan olarak, elbette, bu hareketleri yakından izlemiştir. İçimizde haber kaynakları da vardır. Şüphem yok.. Hep duşünürdüm, aramızdaki en hızlı geçinenlere sonradan hiçbir şey olmadı. "Merhum Inönü'nün 'çok tehlike/i bir 24 saat geçirdik' diye bir ifadesi vardı, anunsarsınız, nasıl değerlendirmiştiniz bu sözleri?" MİT Müsteşarı Fuat Doğu'nun 12 Mart'tan bir ay kadar önce, Orgeneral Muhsin Batur'u zıyaret edip, önune bir dosya 12 Mart günü saat 15.00'e doğru Genelkurmay Sekreteri Kurmay Albay Nadir Savaşan, saat 16.00'da Orgeneral Gürler'in brifing odasında bir konuşma yapacağını söyledi. Gürler konuşma yapmak için geldi, gözlerini bana dikerek, "Bugünden, bu saatten itibaren, bütün arkadaşlanmın, komutanlığım bilgisi ve onayı dışında hiçbir hareket ve beyanda bulunmamalarını, şimdiye dek bazı çabalar içindeyseler, bu yararsız ve zararlı çabalanna son vermelerini, gereken her şeyin baştaki komutanlan tarafından düşünülüp yapılacağına güvenmelerini isterim" dedi. 12 Mart'ı böyle tebelluğ ettik. *.*!.*. ^bA.^^ 1S mart salı günü, Gülhane Askeri Hastanesi Göz Servisi'nden aldığım randevu gereği hastaneye gidecektim. Ama bir "muayeneye sevk tezkeresi" gerekiyordu. Emir subayımı gönderdim, Kurmay Başkanı Savaşçı 'nın imzalaması gerekiyordu. Uzun süre geçti, kâğıt gelmedi. Emir subayımı aradım. "Kurmay Başkanı'nın böyle bir kâğıt vermediğini" söyledi. Üstelik Kurmay Başkanım, hemen karargâha gelmemi istiyormuş. Artık ayağım suya ermişti. Kurmay Başkanı, benim emeklilik islemini tebelluğ etmemek için hastaneye yatma niyetinde olduğuma hükmetmiş olacak ki, "muayeneye sevk kâğıdı"nı vermeye yanaşmıyordu. Karargâha gittim. Bir personel binbaşı beni bekliyordu. Emeklilik karanmı tebliğ etti, gitti! nuya girdik. thsan Olgun duygulu bir konuşma yaptı. "Bu kadar genç yaşta pınl pınl üniformalannızdan ayrılmanıza çok uzuldum. Tanndan en buyuk ni>azım. inşallah, hak, adalet yerini bulur da sizler de o şerefli Uniformalannıza dönersiniz" diyordu. Konuşma sırasında Ihsan Olgun'un gözlerinden yaşlar boşanıyordu. Gerekçe, yapılan anayasa değişikliğinden sonra asker kişilerin özlük işleri ile ilgili davalar, Askeri Yüksek ldare Mahkemesi'nce görulecekti. Ancak o tarihte böyle bir mahkeme yoktu. "Karşı oyyazısı var mıydı?" Vardı. Şiikran Ersümer. Ancak önce iki üye karşı oy yansı yazmıştı. Daha sonra 1 üye muhalefet şerhindeki imzasını kaldıracak, ancak kararlar, tebliğe çıkartıldığı için karar, bir kısım arkadaşlara iki kişilik muhalefet şerhli, bir kısım arkadaşlara da bir muhalefet şerhli olarak gönderilecekti. "Dosyanız daha sonra Askeri Yüksek tdare Mahkemesine gönderildi..." Evet burada da reddedildi. "Dava açmaktaki amaemız neydi?" Geleceğin ne getireceğini bilmiyorduk. Yapılan haksızlığı hiç olmazsa yargı organlan önunde tarttşmak istiyorduk. Düşünün ki, Gürler ve Batur ile birlikte, bir hareketin içindeyiz, disiplinsizlik nedeniyle emekli ediliyoruz. Gürler ve Batur'ların devirdiği Başbakan ise emeklilik işiemimizi imzalıyor! Bu işlemleri, o gün için tartışacağımız bir başka yer yoktu. Bu yüzden dava açtık. Yoksa, kazansak bile orduya geri döneceğimizi hiçbir zaman düşünmedik. Kazansak bile döndururler miydi hiç! "Sayın Gurkan, o günlerde sizlerle ilgili çeşiıli yorumlar yapıldı. Neydi bu suçlamalar?" Önce Cumhurbaşkanı Sunay'dan başlayayım. Sunay, The New York Times'ın unlu muhabiri C.L.Sulzberger'e bakın ne diyor: "Soldan ziyade saga messup olduklan, demokratik reformUn durdurraak istedikleri..." Sunay bir başka demecinde de Yankı'da pkmıştı bizleri Marksist olarak suçladı. Sunay'a gore once sağcı olduk sonra da Marksist! İngiliz The Economist: 1 2 Mart'ı nasıl öğrendim? Bir hareket bekliyorduk. Ha bugün ha yann! Ama aksilik bu ya; o gün öğle haberlerini dinlememiştim. 10 Mart gününden sonra da bütün kanallarımız birdenbire kesilivermişti. öğlen evdeydim. Tam karargâha döneceğim sırada, Genelkurmay Merkez Dairesi Başkanı Tiimgeleral Şükrii Koseoglu telefon etti. Bu, mert, inandığı yolda sonuna kadar gitmesini bilen, son derece çalışkan ve dürüst, namuslu, bilgili ve asıl önemlisi sözünü çekinmeden söyleyen arkadaşım Köseoğlu 13 haberlerini dinleyip, dinlemediğimi soruyordu. "Dinlemedim" deyince durumu anlattı. Haber bülteni okunduğu sırada Genelkurmay Karargâhında subay lokantasında diğer general ve subaylarla radyoyu dinliyorlarmış. Dinleyenler arasında Korgeneral Atıf Erçıkan da varmış. Köseoğlu, muhtıra haberini duyar duymaz tepkisini "çok komik" diye dile getirmiş. Onun bu tepkisine, radyo bültenini dinleyen generaller arasında karşılık verme gereği duyan tek kişi de o güne kadar aramızda bulunan ve ikide bir "Müsaade edin arkadaşbu. gidip Tagmaf'a kalk o koltuktan ben oturacagım, diveyim, karşı korsa karnına kurşun boşaltayım" şeklinde '•hamasi" konuşmalar yapan ve 10 mart günlu genişletilmiş komuta konseyi toplantısını basmaktan söz eden Korgeneral Atıf Erçıkan olmuş! "Neresi komik Şükrii Paşa, doğrusu bu degü mi?.." demiş. Binek arabanu beklemeden, Namık Kemal mahallesindeki evimden yürüyerek karargâha doğru yürüdüm. Kapıdan adımımı attığım anda her tarafta ve herkeste heyecanu bir havamn esmekte olduğunu gördüm. Hatta bu arada, Silahlı Kuvvetlerdeki şu anlattığım çalışmalar içinde bulunan Ankara Merkez Komutanlığı Kurmay âaşkanı Kurmay Albay Bahattin Taner arkadaşım o da mert, inançlı, sözünün eri şövalye bir subaydı bana telefon ederek "kutlamış" ve birkaç gun sonra başına geleceklerden habersiz, muhtıranın verilmesinden duyduğu engin sevinci dile getirmişti. Albay Taner'in tebrikini 'kerhen" kabul ettim; çünkü olayların içyüzünü telefon ile anlatmam olası değiJdi. Kurmay Albay Bahattin Taner, 16 Man günü bizlerle emekli edilecek ve sonradan Erenköy'deki Ziverbey Koşkü' L'LbSU, GÜRKAN'LAR VEEVREN TürkiyeMuharipler Derneği'nin 67. kuruluşyıldönümü resepsiyonundan bir anı. Soldan sağa Bülend Ulusu, Celil Gurkan, Mes adet Gurkan ve Kenan Evren. olmadı. Kendimizi hep Kemalist devrimciler olarak görduk. "Sizinle beraber kimler emekliye sevkedildi?" Ben, Genelkurmay Merkez Dairesi Başkanı Tümgeneral Şükrii Köseoğlu, MSB, Tef. Daire Başkanı Tuğgeneral M. Ali Akar, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Teknik Daire Başkanı Tuğamiral Vedii Bilget, Hava Kuvvetleri Komutanlığı Harekât Emir subayımın yüzü bembeyaz kesilmiş. Belli ki ısdırap içinde. "Komutanım. Odada bir personel binbaşısı arkadaş var. Size bir emir tebliğ etmek üzere bekli> or. Müsaade eder misiaiz gelsin?" Geldi. Kararı tebliğ etti; gitti! "Sayın Gurkan, sanıyorum o günlerde Danıştay'a başvurmuştunuz." Acı acı gülüyor: zin kabul edilmemesini istemiş. Başkan bunun mumkun olmadığını söyleyince "Öyteyse isteklerini ıs'af edecek bir karar çıkartmaynT' diye konuşmuş. Olayı haber alınca Danıştay Başkanından göruşme isteminde bulunduk. Başkan hepimizi topluca kabul etti. Duyduklarımızı anlattık. Başkan, goriişmeyi doğruladı, Tağmaç'ın isteklerini de aktardı. Biz, "Emeklive sevkedilen general ve yerlerinden alınan albaylar 'Kemalist reformcular' olarak bilinmektedir. Hiçbiri sosyalist değildir. Bu subaylar, gerek dış ticarette, gerekse büyiik sanayide geniş olçude doietlestinneleıi öngören sosyal ve ekonomik konular ile egitim alanında köklti reformlan kapsayan bir prog> ramdan yanadırlar." Tercüman gazetesinde de "komüıtisl" olduğumuz yazıldı. "Sizlere' radıkaller' adı takılmıştı." Sayın Mumcu, insanlann bir genel doğruitusu olur. Benim doğrultum, daha önce de söz ettim, lttihat Terakki, harekât ordusu, Kuvayi Milliye ve 27 Mayıs çizgisi ile bütünleşmiş. Marksizm ile hiçbir ilgimiz yok.. O günlerde, Kemalist devrim anlayışını 1970'lerin koşullanna göre yorumlayıp, uygulamak istiyorduk. Hiçbir zaman totaliter bir düzen yanhsı oimadun. O hazırlık günlerinde bile sadece askerlerden oluşan bir askeri yönetim değil sivillerle ortak bir geçici yönetim kurulsun istedim. Amacım, totaliter sağ bir askeri yönetime karşı, özgürlükçü demokrasiyi amaçlayan geçici bir yönetimle gerçek demokrasiye ulaşmaktı. "Sayın Gurkan, o günlerde, özellikle genç havacı subaylar arasında örgutlenmeler de oluyordu. Bir bilginiz var mıydı bunlar hakkında?" Sayın Mumcu, bu hazırhklarda biz karacı subaylar son derece ciddi çalışıyorduk. Gürler'e ulaşan son halka bendim. Oysa Hava Kuvvetlerinde her şey o kadar açıktı ki!.. Kuvvet komı1tanlannın bu tür örgutlenmeler içine girdiğini duyan genç subay da elbette kendini rahat hissedecektir. Bizlerin bu gruplarla bir ilgimiz yoktu. Olamazdı da!.. Ama her fırsatta kendi gücunden söz eden Batur'un kendi kuvvetinde astlan arasındaki örgütlenmeleri bilmemesi, o "güçlü lider" imajı ile bağdaşır mı hiç? ' 'Şimdi son bir soru: 12 Martı nasıl değerlendiriyorsunuz?'" Son otuz yılın olaylannı dünyadaki gelişmelerden soyutlayamazsınız. Hele Ortadoğu olaylannı hesaba katmazsanız olaylan hiç yorumlayamazsınız. ,., Birinci sonuç: 1961 Devrim Anayasası, bu dönemde budanmış ve dolayısıyla 82 Anayasasına bu dönemde kapı aralanmıştır. "Toplumda sosyal uyanış ekonomik gelişmeyi aşmıştır" diyen birinin başını çektiği muhtıra ile tam bir kısırdöngüye girilmiştir. 12 Mart sonrası ile 12 Eylul öncesi, bu kısırdöngunün bir bölumudür. İkinci sonuç: Bu dönemde insan haklarına aykırı işlemlerie devletin saygmlığına gölge duşürulmüş, işkenceli sorgular dönemi baslatılmıştır. 12 Mart rejiminin bu uygulamalan, Türkiye'nin dış saygınlığını da zedelemiştir. Üçüncüsü: Muhtırada reformlardan soz edilmesine karşın, hiçbir alanda reform yapılmamış, "reform" sözcuğü bir aldatmaca olarak kullanılmıştır. Nihayet, ülkenin sorunları, huzursuzluklan, dertleri, gidtrek daha da artmış, anarşi devleti neredeyse teslim alacak aşamalara kadar tırmanmış ve her bakımdan hazin olan 12 Eylül öncesi günlere gelinmiştir. Tabii gözler yine Silahlı Kuvvetlere çevribniş ve bilinen müdahale olmuştur. "Sayın Gurkan, konusmamızı 'Bir daha askeri müdahale ile karşılaşmamak için ne yapmalıyız' sorusu ile noktalamak istiyorum." Durup dururken askeri müdahale olmaz. Ülkenin siyasal koşullan Silahh Kuv'vetlere yansır. Eğer sivil demokrasi işlerse, müdahale olmaz. Bunun için ilk kpşul, özgurlukçu demokrasinin yerleşmesidir. Çok partili hayata girdiğimiz 1950'lerden bu yana özgürlükçü demokrasiyi yaşamadık. Hep yarım yamalak sistemlerle yetindik. Kısıtlı demokrasiyi gerçek demokrasi sandık. Siyasetçiler arasında özgürlükçü demokrasiyi gerektiğlnde canı pahasına savunacak sivil liderler yetiştiremedik. Demokrasiyi pek savunmadık. 1961 Anayasası tam olarak uygulansaydı, bunca sorunu yaşamazdık. 12 Mart yönetimi, bu anayasayı "lüks" bularak işe koyuldu. 61 Anayasasını gereği kadar savunamadık. "Sayın Generalim, son soru: Siyasal düşüncenizi tanımlar mısınız?" Atatürk'ün "tam bir bağımıızbk" ilkesine inanmış bir Kemalist... Bağımsızlık bilinci ile dopdolu bir sosyal demokrat. Devrimci ve ilerici bir emekli general!.. AÇIKOTURUM Gazeteciler Cemiyeti'nin " 3 . Basın ve Matbaacılık Fuan" nedeniyle düzenlediği DUYURU İSTANBUL ŞATRANÇ DERNEĞİ'NDEN Derneğimizın Olağan Genel Kurul Toplanıısı 24 Kasım 1985 Pazar gunu saat 16.00'da Me>rutı\et Cad. 109/1 Tepebaşı adresindekj lokalimızde yapılacakıır. Çoğunluk sağlanamazsa 8 Aralık 1985 Pazar gunü saat 16.00'da lokalimizde mevcut uyelerle yapılacaktır. Basın Özgürlüğü ve Basının Sorumluluğu konulu açık oturum, 8 Kasım 1985 Cuma günü saat 14.30'da ftıann açıldığı Cağaloğlu'ndaki İstanbui Rcklam Sitesi Konferans Salonu'nda yapılacaktır. Açık oturuma: (Soyadı harf sırasına göre) Mehmet Barlas Uğur Mumcu İsmail Cem Haluk Şahin Oktay Ekşi Necati Zincirkıran Güngör Mengi katılacaktır. YÖNETİM KURULU GÜNDEM: 1 Başkanlık Dtvanı scv'iıııi. 2 Y'onetım Kurulu taalıyeı raporu \e bılanço raporunun incelenmesi. 3 Denetleme Kurulu raporunun ıneelenmesı. 4 Yonetım Kurulu'nun ibra edilmesı. 5 Yeni faaliyet don'emi butçesınin goruşulmesi. 6 Dilekler. ' 7 Seçımler. KARTALKAYA KARTAL OTEL "SICAK YUVANir rOnsAB A ı<»ı BUTUN YARDIMSEVER DOSTLARIMIZI GELENEKSEL İMECE KERMES'İMİZE BEKLİYORUZ 910 Kasım 1985 (Cumartesi Pazar) Saat 9.3019.00 Divan Oteli Salonu Taksım YÜZME HAVUZU DİSKO LÜKS ODALAR Her hBita sonu 1 kişi Tâm p a n s r y o n ^ ^ f j günlük 12CXX)TL*KDV f\W*4'*§W+ tOtobus servisimiz vaıdK C/# * Wm* 1611074161822616122813361660 IMZA GUNU HASAN KIYAFET Cumartesi gunu kitaplannı TÜYAP Kitap Fuan'nda saat 13.0019.00 arası imzalıyor Yann: Celil Gürkan'ın anılarına .vanıtlar ve "Bomba Dava*»ı\