19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER turistik imajını saptaması ve bu imajı çekici hale getirecek bir sistemi kurup harekete geçirmesi gerekmektedir. Bu sistem içinde, turistik tanıtım ve imajın amacı, Türkiye hakkındaki tarihsel ve Islami niteliklerin yarattığı olumsuz yönleri gidermek ve potansiyel turistin zihninde unutulmayacak bir kavram yaratmak olmalıdır. Müslüman bir ulke ve topraklarımızın çoğu Asya'da kalmasına karşın, gerektiğinde bir Avnıpalı gibi davranabüeceğimizi her zaman, her yerde vurgulamalıyız. Ülkemizin en önemli özelliği olan Avrupa ve Asya arasında doğal bir geçit yeri göstermesini, üç tarafının denizlerle çevrili olmasının sağladığı avantajı, Batıdan Doğuya giden kara ve hava yollannın uğrak alanı olduğunu ve ticaret bağlantılan için uygun bir yerde bulunduğunu unutmayarak, iki kıta arasında bir köpriı görevi gördüğünü tanıtma imajımızda temel nokta almalıyız. Tanıtmanın ilk adımı olan turistik imajın saptanmasından sonra, ele alınması gereken en önemli konu, bu işi üstlenen birimler arasında koordinasyonun sağlanmasıdır. Esas amaan, potansiyel turisti, efektif turist haline getirmeyi amaçlamış, imajı ve Türkiye'yi yurt dışında tanıtmakla uğraşan ve yurt dışında temsilcilikleri olan Dışişleri, Kültür ve Turizm, Çalışma, Maliye, Ticaret, Milii Eğitim Bakanhkları ile BasınYayın Genel Müdürlüğü ve Diyanet Işleri Başkanlığı gibi kuruluşlar arasında tutarlı bir işbirliğinin kurulması, bürokrasi aksaklığını ortadan kaldıracaktır. Bu birimleri denetleyecek ve koordinasyondan sorumlu olacak tek bakanhk da Turizm Bakanlığı olmalıdır. Çünkü turizm alamnda en üst düzey örgüt olarak bu resmi birim kabul edilmektedir. Ama salt turizm ve turizm tanıtma işleriyie uğraşacağı için, bu bakanlık sadece "Turizm Bakanlığı" adını taşımalıdır. Tanıtma veya kültür niteliklerinin bu bakanlığa eklenmesine gerek yoktur, çünkü zaten turizm alanının fonksiyonları çok boyutlu olduğundan. tüm bunlan kendi bünyesinde toplamaktadır. Ama çeşitli fonksiyonları içerdiğini söylediğüniz ve tek bir Turizm Bakanlığı sözü ile yetindiğimiz bu bakanlığa ağır görevler düşmektedir. tlk önce kendi yapısının bürokratik engel ve formalitelerden anndınlarak, geniş yetkilerle donandırılması şarttır. Bunun için de yurt içinde ve dışında bulunan tüm müdürlük ve bürolann pazarlama, işletme anlayışıyla yönlendirilmesi gereklidir. Devlet memuru düsüncesinden, inisiyatifi kullanamama korkusundan sıyrılmış, turizm piyasasının gerisinde kalmamış bir bakanlık, böyle bir görevin üstesinden gelebilir. Koordinasyonun sağlanması kadar önemli olan bir konu daha vardır. Yukarıda sözü geçen ve Türkiye'nin tanıtımı ile uğraşan tüm birimlerin diplomat, ataşe, danışman, müfettiş gibi sıfatlarla yurt dışına atanan personelinin gerçekten bu işe uygun kişilerin arasından seçilmiş olması zorunludur. Bu görevliler Türkiye'nin çekici yönlerini, turistik zenginliğini ve imajını tanıtacağı, mesajlan ileteceği kitlenin toplumun çeşitli katmanlarını içermesi gerektiği anlayışında olmalılar ve kitlesel bedefleri ri temel alan bir ön egitimden geçirilmelidirler. Ulaşılmak ve hitap edilmesi gereken kişi sadece diplomat, "kalbur üstü" diye adlandınlan zengin ve paralı turist değil, orta halli turist; memuru, işçisi, öğretmeni, emeklisi, öğrencisi de vs. olmalıdır. Bu nedenle seçilmiş ve analizi yapılmış hedef, pazara uygun, çeşitli seyahat motivasyonlarını göz önünde bulunduran reklam ve halkla ilişkiler kampanyaları açıp, sık sık yinelemelidir. Bu arada yurt dışında kurulu Türk dernek ve lobileriyle devamlı yakın ilişkiler içinde bulunulmahdır. SONUÇ Ama tabii Türkiye'ye çağnhp ağırlanması gereken kişiler herhangi sıradan kişiler değil, o ülkenin sanatçısı, bilim adamı, yazarı, gazetecisi, ödül kazanmış insanlan olmalıdır. Çünkü arnaç saygınlığı ve unvanı olan, toplumu etkileyen bu kişiler kanalıyla sokaktaki adama ulaşabilmektir. Tum bu yukanda sayılanlar uzun vadede gerçekleşebilecek işlerdir. Çünkü ilk aşamada, sahip olduğumuz kafa yapımızın değişmesi temel koşuldur. Turizm Batıdan doğmuş bir olaydır. Batının malıdır. Ona ayak uydurabilmek için de bizim kendi feodal anlayışımızdan ödün vermemiz gereklidir. Turizmimizin genç olduğunu kabul edersek, gençlikten oigunluk çağına geçebilmek için, yaptığjmız hatalardan ders alarak gelecekte turizmden daha çok şeyler umabiliriz. 30 KASIM 1985 Turizm Taıutmasmm Yeniden Organizasyomı Turizm, Batıdan doğmuş bir olaydır. Batının malıdır. Ona ayak uydurabilmek için de bizim kendi feodal anlayışımızdan ödün vermemiz gereklidir. Turizmimizin genç olduğunu kabul edersek, gençlikten olgunluk çağına geçebilmek için, yaptığımız hatalardan ders alarak gelecekte lurizmden daha çok şeyler umabiliriz. PENCERE • •• Kitaplığımın bir gözünde çeşitli boylarda dört Kuranı Kerim durur. Babamdan kalmış anılardır bunlar, zaman dördünün de rengıni dönüştürmüş, yapraklannı sarartmıştır. Birinin iç kapağında babam eski yazıyla şu notu düşmüş: •• Birinci Cihan Harbi'nde Cebellübnan ve havalisi 43'üncc Fırka Erkânı Harbiye Reisi, Kjdemli Erkânı Harp Yüzbaşısı olup 1333 senesi Arabistan ricatında Baalbek şimalinde bir gece yürüyüşü 'çekilişi' sırasında. benimle helallaştıktan ve öpüştükten sonra şakağına dayadığı tabancasıyla, intıhareden merhum Bahaettin Efendiye ait olup tarafımdan muhafaza edilmiştir?' Arada sırada bu eski yazıya bakıp düşünürdüm: Baalbek neresiydi? Lübnan'da olduğunu biliyordum. Bir gün ansiklopediyi açip baktım: Baal tanrısına tapanların başkenti. Masal gibi geldi bana... Çocukluğumda oyuncak gibi gördüğüm bir dizi silahın bizim evde ne işi vardı? Suriye'den sedef kakmalı bir Arap hançeri, Şark Cephesi'nden gümüş saplı bir kırbaç, paslanmış kan lekeleriyle kararmış bir İngiliz kasaturası, eski bir mavzer, tabancalar ile Kuranı Kerim'lerin bağıntısını ancak büyüdükten sonra anlayabildim. Babam daha Harbiye'de öğrenciyken önce Şark Cephesı'ne, ardından Suriye'ye gönderilmiş; yenilgiden sonra Kuvayi Milliye'ye ve en son Uşak Cephesi'ne katılmış. Albaylıktan emekli olduktan sonra bile arada sırada gözleri dalar gider: " Koskoca bir imparatoriuk yitirdik yahu" derdi "Ama bir vatan kazandık." •k Belleği Olan Kuranı Kerim FÜSUN İSTANBULLU Araştırmacı lkinci Dünya Savaşı'ndan sonra bütün dünyada bir bilim ve sanayi dalı halini alan turizmin, Avrupa'da başta Fransa, Italya, İspanya ve İsviçre olmak üzere birçok ülkelerin bütçelerine pek büyük katkıda bulunması, dikkatin bu konu üzerinde toplanmasma neden olmuştur. Bu nedenle, turizmin bir gelir kaynağı olduğunu kabul etmek demek, daha çok turist çekmek demektir. Daha çok turist çekmek de, var olan turistik sunumu, pazar olarak seçilen hedef ülkenin eğilimini belirledikter sonra, etki oranı yüksek ve sonuç alıcı bir turistik propaganda, tanıtma, pazarlama ile yapılır. Çağımızda tanıtma psikolojik, sosyal, ekonomik, politik faktörlerin kaçınılmaz zorunluluk haline getirdiği bir olay ve kitlesel iüşkilerle sıkı bağlan olan bir alandır. Avrupa'nın turistik halkaları arasına girmış olan Tiırkiye'nin de, gelen turistin gerekli dövizi bırakmasını sağlaması ve Türkiye'den dönenlerin yeni turistler göndermesi için Türkiye hakkında olumlu propaganda yapmasını sağlaması gereklidir. Ama, Türkiye'nin tanıtma etkinliklerinin mevcut durumuna bakıldığında, bunun genellikle düzensiz ve yetersiz olduğu, dolayısıyla da hareket noktası ile hedefi ve hedefe götürecek yöntem ve araçlardan yoksun oldugu sonucu ortaya çıkmaktadır. Özellikle planlı kalkınma döneminde 1963'ten beri hız kazanan turizm tamtması ve dış reklamahk faaliyetleri pazarlama ile ilişkili kılınmarruş, politik ve kültürel tanıtma sadece ticari anlamda olması gereken turizm tamtması ile kanştınlmıştır. Bu iki tanıtma çeşiti çok ayrı konular olmasından dolayı ticari anlamda tanıtmanın pazarlama politikasırun bir bölumü olduğu unutulmuştur. Bu nedenle yurt dışmda kunılan turizm örgütleri ve tanıtma bürolarının yerleri, fonksiyonları iyi tanımlanamamış, marketing ve ticari etkinlik göz önünde bulundurulmadan politik nitelikler üzerinde durulmuştur. Turizm sektörünün üst düzey örgütü olan Kültür ve Turizm Bakanhğı'nda bile, tanıtma çalışmalannın yam sıra turizm pazarlamasına yönelik etüdleri yapması için Tanıtma Genel Müdürlüğü adının Tanıtma ve Pazarlama Genel Müdürlüğü olarak değiştiriknesi 1983 yılına rastlar. Aynca diplomatlanmızın Türkiye'yi temsil etmeyi sadece o ülkenin salt devlet adamlan ve diplomatlan ile bağlantıda olma anlayışında ele almalan, yurt dışındaki tanıtma, turizm, basm burolan kadrolarının hükümetlerin adama göre iş ilkesine uygun elemanlarla doldurması, tanıtma işleminde kargaşa yaratmıştır. Tum bu etkenler, Türkiye'nin dış dunyada arzuladığımız saygmhğa erişememesine neden olmuştur. Son dönemlerde üst düzey yöneticilerinin dünyamn çeşitli yerlerine yaptıkları geziler, Türkiye'nin adının duyulmasına olanak sağlarruştır. Ama yeterü değildir, bu tanıtmanın bir çeşididir, bütünün içinde belirli bir smıfın yaptığı tarutmadır. Önemli olan, kamuoyunun her kesimine Türkiye'nin varlıgını duyurmaktır. UNUTULMAYACAK İMAJ YARATMAK GEREK Türkiye, bugün vardığı düzey ile, sahip olduğu insan gıicti, olanak ve araçlarla daha tutarlı, daha etkili bir tanıtma faaliyeti yurütecek durumdadır. Tanıtmasını yapabilmesi için de, ilk önce EVET/HAYIR Emeğin Hakkını Tanımak... Brüt asgari ücret 24.525, ele geçen para: 16.996. Vergi iadesıyle birlikte: 18.356... Ekim 1985'e kadar böyleydi. Şimdi durum şöyle: Brüt: 41.400, Net: 27.812. Vergı iadesini de katarsak, 32.262 TL... Yüzde 75 bir artma var. Bir de şu sayılara bakalım: 4 kişilik bir ailenin aylık mutfak gideri 1 nisan 1984'te, 'Cumuriyet'e göre 42.215; 'Milliyet'e göre 32.830 lira. Yeni artışlarla bu sayı 6080 bin liraya yükselmiş Mutfak giderindeki artma oranı ise yüzde 80'in üstünde... Beyaz peynir, şeker, et, tüpgaz giderleri de ayrı. Başbakan icraatın içinden izlencesinde diyor ki: "Ülkemizde çahşan ücretliler enflasyonun üstünde bir gelir sağlamışlardır..." Evet artış yuzde 70'e yakın, ki enflasyon bu denli yükselmemiş... Burası da doğru, ama dört kişilik bir ailenin ayda otuzkırk bin lirayla geçinmesi yine de olanaksız! Denecek ki bu asgari ücret, herkes bu durumda değıl ki! Öyle olsun!.. 32 bin değıl, 60 bin alsın emekçi, ne çıkar yani! Günden güne artan pahalılık karşısında 5060 binin bir değeri kalıyor mu? Nerde evkırası, ocJun kömür, okul, giyim kuşam, ilaç vb... 'Petrol iş' sendikasının yayımladığı dergiden aldım bu sayıları. Hepsi doğru, hepsi yaşanan gerçeklere dayanıyor... Derginin baş yazısında deniyor ki: "Bir asgari ücret daha belirlendi. Bir önceki asgari ücretin yüruriüğe girdiği tarihle kıyaslanınca, işçilerin yaşamında pek bir değişiklik getirmediği, getirmeyeceği apaçık beili bir asgari ücret. Komisyondaki işçi temsilcileri de getirdikleh önerilerin onaylanmayışı karşısında olumsuz oy vermekten başka bir etkinlik gösteremediler. Asgari ücret, bir anlamda mevcut hükümetin ekonomik politikasında hiçbir değişikliğe niyeti olmadığını, sıkılan kemerleri bıraz olsun gevsetmeye yanaşmadığını gösteriyor." "Petrol İş" dergisi önemli bir soruna parmak basmış, diyor ki: "İşçi temsilcilerinin komisyonda hiçbir etkinlik gösterememeleri ise, Türkİş'in sorunlara çözüm getirmek için bu yapısı ve bu uygulamalan ile yetersiz kalışının son göstergelerinden biri oldu." Dergide emekçi yurttaşlar da gerçekleri apaçık gözler önüne sermişler. Üç çocuk babası, ayda on bin lıra kira veren, 37 yaşındaki Mustafa diyor ki: "Elli bin lıra da az. 28 bin lirayla nasıl geçineceğiz? Bekâr adam bıle bu parayla geçinemez. Açlığa, sefalete mahkum olacağız." 35 yaşında, üç çocuk babası Ahmet: "Normal bir ailenin sabah kahvaltısı bile 500 liradan aşağı değil. Paranın adı para, hiçbir değeri yok" diyor. Öteki emekçıler de buna benzer yakınmalar ıçindeier: "Asgari ücret 1 elli binden az olmamalı. Nasıl olsa iş bulmak da şansa kalmış. ' "Yaşlıyım diye kimse ış vermiyor." Bir de şu sav var ikı de bir yinelenen: Yüksek ücret işsizliğı arttırır!... Devlet Planlama raporunda asgari ücretin yükseltilmesınin işçiler için 'gaddarltk' olacağı belirtiliyor. 'Petrol İş' dergisinde bu konudaşu görüş belirtiliyor: "Eğer bugün ülkemizde işsiz sayısı hızla artmakta ise bunun başlıca nedeni, işsizliğin işverenlerin değil, emekçi halkımızın sorunu olmasıdır. İşsizliği ve pahalılığı azdırmaktan başka bir sonuç getirmeyeceğı başından belli olan bir ekonomik polıtika sürdürülürken işsızlikle mücadele koordinasyon kurulları kurmak hiç de inandırıcı olmamaktadır." Emekçi kesimin sesi hiç çıkmıyor. Türkİş dışında başka etkin örgüt yok. DİSK ki özel sektör kesiminde çalışan emekçilerın cok büyük bölümü DİSK'e bağlı sendikaların üyeleriydilerbugün adalet önünde hesap vermekte... Beş yıldır sürüyor bu hesap verme... DİSK'e bağlı sendikaların çalışmalan askıya alınmış. Adaletın yargıya varması bekleniyor... Bir aklanma halınde DİSK'e bağlı sendikalar yeniden çalışmalara başlayabilsinler, haklannı savunma savaşını sürdürebilsinler... Şimdılik meydan işverenlere ve işverenlerle iyi geçinen sendika yöneticilerine kalmış durumda... Yıllardır böyle... O zaman iş dünyamız tek sesli, tek görüşlü, tek yanlı, dolayısıyla işlemez bir halde... Gerçek demokrasıye geçildiğinde, bir takım konular, suçlamalar adalet önünde cözümlendığinde, emeğe, emekçi yurttaşa değer veren partiler, sendikalar özgür bir savaşımia çalışanın hakkını savunabildiğinde, ancak o zaman bu çıkmazlardan kurtulunur. Ne zaman? Bilmem. O zamana kadar bu tür tartışmalardan hiçbir yarar gelmeyecektir. Ama eninde sonunda söz işçilerin olacaktır. Çocukken, çevremde gözüme takılan her şeye bir anlam vermeye çalışırdım. İşin içinden çıkamazdım. Çünkü çevremde gördüğüm her bir silah; mavzer, tabanca, hançer, kasatura, kırbaç, bana oyuncak gibi gelirdi; Fazıl Hüsnu Dağlarca'rvn şiirindeki gibi: "Çocuklar korkunç, Allahım, Bebek yapariar haçları Aşina değiller hatıramıza Severken aynı ağaçları." Evimizdeki silahlar babam için birer anı, benim için birer oyuncaktı. İnsanlar aynı şeye bakarken gördüklerini, yaşadıklan kadar algılayabiliyorlar. İnsanın anılarını istiflediği belleği var; eşyanın yok. Kimi insan, bu eksikliği gidermek istiyor. Sevgilisıyle dibinde buluştuğu ağaca, derslikte oturduğu sıraya, cezaevinde kaldığı hücrenin duvarına adını yazmaya meraklı olanlara kızar mısınız? Bir yandan adını zaman ötesine taşımak isteğinden doğar bu, öte yandan eşyanın belleğine yaşanan olayı kazımak dileğinden. Küçükken babamın silahlarıyla oynadığımda, geçmişten hiçbir anıyla yüklü olmadıklarını ancak büyüdükten sonra anladım; keşke onların da üzerlerine birkaç sözcük kazınmış olsaydı. • Kitaplığımda duran dört Kuranı Kerim'den en çok "belleği olanı" seviyorum. "Ric'af'm kahrına dayanamayan Erkânı Harp Yüzbaşısı Bahaettin Efendi'yi sanki çok yakından tanır, bilir, duyumsar gibiyim. Onlar neler görmemişlerdi ki!.. Çanakkale siperlerine kaç üniversite gençliğı gömmüşlerdi; Şark Cephesi'nde kardan adam olmuşlardı; kızgın çöllere düşmüştü golgeleri; Kuvayı Milliye'yi içleri ürpererek kurmuşlardı; Anadolu elimizden gidecek diye yürekleri titremişti. Onlarda tarih bilinci, yaşadıkları hayattan kaynaklanmıştı. Biz hiçbir şey bilmiyorduk, anlamıyorduk; ancak şimdi anlıyoruz, biliyoruz, duyumsuyoruz; ve diyorum ki: İyi ki öldü babam, iyi ki öidü Bahaettın Efendi de bugünleri görmedıler. Görmediler; ama, Padişah 1 Vahdettin'in bugünkü Türkiye de "aydın" ve "vatansever" sayıldığını ruhları duymuştur da, kemikleri mezarlarında sızlamıştır. OKTAY AKBAL Gözte Srtesi 104,108,113,131,13914 5 m 2 değişik tiplerde 1536 adet konut, ayrıcaçarşılar,bürolar, ilkokul, cami ve diger sosyal tesislerden oluşan Soyak Göztepe Sitesi'ninşimdi2. kısım satışlarına başlanmıştır. LÜKS AMA EKONOMİK Geleneksel Türk sokaklarındaki gi bi ölçülü cumbalar çıkmalar ile ik limde de dengeli mimari biçim ve şekillenişler... GerekJi açıklıklarla yeterli doğal ı^ık düzenine kaMişturulmus havadar, sağlıklı mekânlar... İçinde yaşanılmaktan haz dmaılan, insanlan biraraya getiren düzenli parklar, açık anfiler, çarşı \e açık pazar alanları... ~Yaşayanların rekreas\ron gereksinimlerini optimal bir biçimde kar şıla\'an gezi yolları, spor alanları. çeşitli çocuk bahçeleri. yeşil alanlar. Market, kasap, mana\\ kuruyemişçi. pastane.videoklübügibigünlük ticaret merkezlerinin yanısıra, kafeterşa, lokanta,sauna,İoıaför,diskotek gibi bütünleyici fonksiyonlar... ÜSTELİKFtaKr GARANTtStÎLE Karakol, sağlık ocağı, muhtarlık. postane. ilkokıü, cami gibi genel hizmet alanları... En küçük ayrıntısına kadar hesaplanmıs \ e planlanmış alt yapı tesisk Soyak'ın teknik ve mali gücü ile ileri bir standardizas\7on sistemi sayesinde kayıtsız şartsız sabit fiyat garantisi... " HEMEN ŞANTtYEYE GELİNİZ DAÎRENİZİYEBİNDE SEÇİNİZ. ^^fA% Satış Büromuz pazar dahil her gün • dg. saat 10°° 18°° arası açıktır. İ N Ş A A T V E T İ C A R E T A.Ş. AAD *^f ŞantiyeAdresi: BILSAK'ta BUGÜN Konser Saat 15.00 TURHAN YÜKSELER CazCenter Saat 21.00 EMİN FINDIKOĞLU Görsel Atl. Saat 14.00 M. Guleryuz, NÜ çalışma CafeFoyer Saat 10.00 Yerliyabancı basın, fotokopi, çay, kahve, kek, kahvaltı Lokanta Saat 22.00 CengizBülentTurgut (gitar) Önceden yer ayırtmak için: BtLSAK 143 28 79/ 143 28 99 LibadeCaddesi Karayollurı Trafik Muayene İstas\xxıu Üstu GiVztepe İSTANBIL Tel: 335 " 2 ı5 335 " 9 69 335 37 47 GONUL SOYOGUL (ALAYLIOĞLU) ile arkadaşımız CEMAL SOYOĞUL evlendiler, mutluluklar dileriz. 29.11.1985 İzmir CLMHURİYET ÇALIŞANLARI SATILIK DAİRE Bağdat Cad. Selameçişme'de kömür kaloriferli, sıcak sulu, 150 rrr lıiks daire. Tel: 150 15 98 2547 Sayılı YukseK Oğretim Kanunu ve ilgili yonetmelikleT uyannca enstitümuze arajtırma görevlisi ve uznran kadrolanna aşağıdaki özellikleri belirtilmiş elemanlar ahnacaktır. Baş\Tiruların ilan tanhinden sonraki 15 gün içinde şahsen yapılması gerekmektedir. Sınav günü aynca Enstitu Sekreterliğinde ilan edilecektir. I. Araştırma Gore>lileri Anabiüın D«lı Adaytn Özelliği Adet Pediatrik Temel Bilimler Biyolog (genetik dalında deneyimli) Pediatrik Temel Bilimler Diyetisyen (Alan çalışmalannda deneyimli) Genel Pediatri Uzmanlık Öğrencisi (Sınav günunde zorunlu hizmeti bitimine en fazla 3 ay kalmış tıp fakültesi II. l zmanlar mezunu) AnabiUm Dalı Pediatrik Temel Bilimler Eğıtimci (Çocuk Gelişimi ve Eğitimi ile Özürlü Çocuklar Alanlannda Deneyimli) AnaÇocuk Sağlıgı Kadın Hastalıklan ve Doğum Uzmanı İSTANBUL ÜNİVERSİTEŞİ ÇOCUK SAĞLIĞI ENSTİTÜSÜ IVfÜDÜRLÜĞÜ'NDEN DUYURU Kalbine dikkat et uzun yaşamayı hak et. 19351985 MEHMET AK 18.11.1985 günü aramızdan ayrıldı. Onurlu yaşamını unutmayacağız. y KENT OYUNCULARI ÖUmânün 35. yılı dolayısıyla ORHAN VELİ TOPKAPI HASTANESI MÜŞFİK KENTER gösterisi Yalnız 2 oyun 1 Aralık Pazar 15.00 ve 18.00 Tel 524 19 194hat ÖGRETMEN ARKADAŞLARI adına GAYRET SEÇKİN
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle