23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURtYET/6 3 KASIM 1985 Yunanistan,NA TO 'dan çıkarken kârlı olduğu gibi dönerken de kârlı olmak istiyordu Yunanistan'ın NATO'nun askeri kanadına dönüşüyle ügili gelişmeleri yakından izleyip irdeleyen, kimi girişimler yapan sorumlu kişilerin başında eski Milli Savunma ve Dışişleri Bakam Hasan Esat Işık geliyor. Hasan Esat Işık, 1980'den önce Milli Savunma Bakanhğı sırasında bu konuyla ilgili resmi görüşmeler yaptı. Bakanlıktan aynldıktan ve 12 Eylül 1980'den sonra bir dizi girişimde bulundu. Bütün bunlar topluca ele alınırsa olayın nereden başlayıp nereye geldiği açıkça görülebilir. Işık'ın 1980 öncesi ve sonrası yaptığı bu görüşmelerle. girişimler resmi metinleriyle arkadaşımız Cüneyt Arcayürek'in dizi kitaplarının 7.'sinde yer alıyor. Bilgi Yayınevi tarafından basılıp piyasaya çıkarılan "Demokrasinin Sonbahan 1977/1978" adlı bu kitapta konuyla ilgili şu bölümler yer alıyor: Yunanistan'ın NATO'nun askeri kanadına donüşünun uzun bir öyküsü var. Bu öyküde yer alan kahramanlardan birinin sonına gösterdiği duyarlık yıllardır sürüp gidiyor. Bu insan, sorumlu görevlerde bulunsa da, bulunmasa da, ya da askeri yonetimler işbaşında olsa da, Ege'deki Türk yararları için sürekli savaşım veren bir insan. Ege sorunu, Yunanistan'm NATO'ya dönmesiyle ilgili Batı baskılanru bu değerli, yurtsever insanla izlemek ve bu insanla öyküyu canlı bir tablo gibi gözler önüne sermek olanaklı. Diplomathgıyla tanınan, daha sonra iç politikada yerini alan Hasan Esat Işık, 1978'de Ecevit taükttmetinde Milli Savunma Bakankğına getirildi. Bu kez Milli Savunma Bakaıüığma kökeni diplomat olan bir kişilik gelmişti. Savunma kavramımn dış politikadan soyutlanamayacagı göz önune alırursa, Hasan Esat Isık'ın Milli Savunma BakankğYna getirilmesindeki amaç kolaylıkia saptanabilirdi. Şimdi, resmi belgelere dayanarak Hasan Esat Isık'la birlikte Yunanistan'ın NATO'ya dönmesv ve Ege sorunlarıyla ilgili Balı'dan gelen baskıları ve gelisen olaylan izleyebiliriz. Savuoma tsbirligi Anlaşması çerçevesinde iyi bir işbiriiği yaptlabilecegini memnanluUa" belirttiler. Haig önerüen formülü kabul etmememizin belki de yi olduğunu esnekiiğin karsılıklı olrnasımn doğru olacafeıru söyledi ve bu vaziyeue konunun siyasi makamlara intikal ettirileceğini bildirdi. Haig, Türk Yunan görüş aynlıklannı asabilmek için bir formul düşündüpnü söyledi ve açıkladı: "Taraflar değisik tutumlanm ve kontrol bolgesi hakkındaki dc£>»i'~ •nlayışlanm saklı tutarlar ve sonra iki başl:enl bu konular nzerindc bir mutabakata varmaya çalışır." Işık, Yunan hükümeüerinin tutumu hakkında genel olarak Luns'a söylediklerini Haig'e de anlattı ve "Askeri örgütten çıkü, Turkiye'ye ambargo uygulanmasım bu şekilde daha garantiye almış oldu. Ambargonun yanlışlığı anlaşılıp kaldınunca şimdiki eski oldubittileriyle askeri örgute dönmek istiyor. Her egemen ülke istedigi karan almakta serbesttir, fakat bunun sonuçtenna da kallanmak zorundadır" dedi. "Biz müttefiklerimize Yunan hükümetigibi'bizi tercih edin' demiyonız, fakat bizim zaranmıza, Yunanistan'ı destekler bir tutum içinde otmamalamn da beküyoruz" diye ekledi. Işık, Yunanistan'ın askeri orgute dönüşünun askeri nitelikteki koşullan hakkında da Luns'a söylediklerini yineledi ve: "Yunanistan'a hiç güçlük çıkarraak niyetinde degiliz, fakal geçirdiğimiz deneyler bizi dikkatli ohnaya zoriuyor. Fakat bütün bunlara karşın ulusal guvenliğimizin ve haklantruzın garanti altına alındığına bizi inandıracak bir formul bulunursa esneklik gostererek, hatla kamuoyumuzun tepkisini bile sincye cekecek bir ıutum almaya hazinz. rini getirdi. Beni ziyaretinde yapbgiBiız konuşmtda kendisine Yunanistan'ın askeri örgüte dönmesine 'evet' diyebilmemiz için komutanlık sorumluluk alanlan sınırlannın belirienmesinin şart olmasını yineledim. Bu şartın böyle bir kesinlikte olduğunu bilmedigini, ilerisi için veleri bir guvence alınması halinde eski koşullara benzer çercevede dönüşc 'evet' diyeceğimizi düşunmuş olduğunu söyledi. Kendisine Bruksel'de yaptıgımız konuşmayı, Haig'e soylediklerimi hatırlatnm. TurkYunan iltskilerinde bizim ne kadar hoşgöriılü, Yunan tarafının ise her şeyi kendine baglama hırçmlıgı içinde olduğunu uzun uzun yeniden izah ettim. Luns, yine bu sonınun tahmininden de güç bir sonın gözüktugunu yineledi." Hasan Esat lşık'la anlauığımız öykünün "serencamı" bilmedi. Işık, Milli Savunma Bakanlığından aynlırken, hukümete güruşlerini bildirdi. tstifadan önce bu görüşlenni Genelkurmay Başkanlığına da bilinen yollardan yansıtu (ocak 1979). Bu görüşler şöyleydi: "...Yunanistan'ın Ege konusunda Türkiye ve Yunanistan arasında mevcut andlaşmalaria bu bölge ile ilgili diğer andlaşmalan daima kendi lehine bir yoruma zoriadıgı ve hatla bazen de andlaşmalan açıkça çigneyerek Ege'de kendi lehine ve tabii Türkiye alejhine fiili durumlar yaratmaktan çekinmediği bir gerçektir. Limni Adası üzerindeki tasarruflan Ege adalannın silahlandınlması bunun en açık örnekleridir. BİR TOPLANTI Başbakan Bülent Ecevit, Genelkurmay Başkanı Kenan Evren ve Milli Savunma Bakam Hasan Esat Işık. Bizim adalan almak aklımızdan geçmiyor, fakat bu adalar Yunanistan'a aittir diye de Yunanistan'ın Ege'de tek basına egemen veya nazınt devlet haline gelmesine de razı olamayız" dedi. Haig, komuta sırurları sorununun ciddi bir sorun olarak ortaya (ıkmış olduğunu belirtti. Şunlan söyledi: "Önce eski uygulamaya 'geçici' olarak itibar edilebileceğini duşünmüşlüm. Yunanlılar buna da itiraz etmişlerdi, fakal sonradan istemeyerek de olsa kabul ettiler. Bu formule göre eski »ınırlar ortadan kalUmış olacak ve bunlann \eniden saplanması gerekecek, >aptanınca>a kadar sadece hukuken degil uygulamada geçici olarak eski sınırlara itib»r olanaok. Bunu kabul etmek Yunanistan için bir geriieme idi. Fakat öğrendim ki Ankara 'geçici' deyimini yeterii bulmuyormuş. Burada karar verecek sizsiniz. Fakat 'geçici' düzenlemenin hukuki bir anlamı olmadtgı belirÜlebUir. Yunanistan'ın göriişü için dt aynı şey yapılabilir ve bu şekilde guçiük aşılabilir." Işık, Haig'den 'geçici' deyiminin anlaşmanın tümune mı, yoksa sadece komuta sınırları için mi gecerli olacağını sordu. Haig, sadece komuta alanlan sımrlan ile ilgili olduğunu 'tasrih'edince Işık, "Fakat 'geçici' denilen şeyler zamanla daimUeşiyor" deUi. Haig, "dogru" dedi. ancak çıkan guçlüklcrin üye hükumetleri endiselendirdiğini belirtü. Işık, Haig'e "Mütıefikler Yunan hükümetine Türkiye ile anlaşması gsrektiğini hissettirseler isler kolaylaşabilir. Yunan hukumeli müttefiklerin kendisini destcklediğinin güveni ile aşın isteklerde bulunabiliyorlar" dedi. Haig, esnekiiğin karşıhklı olması gerektiğini yineledi, "Bu konuda arabuluculugum isteniyorsa hazınm" diye ekledi. Aynlırken, "geçici düzenleme, hukuki durumu haiddar etmeyecek" diyordu. Işık, daha sonraki gelişmeleri 1985'te bana şöyle anlattı: "Kastm ayında Luns Ankara'ya geldi, önerileTürkiye ise, Yunanislan boyle davranırken Ege ile ilgili anlaşmalann kendisine tarudıgı haklan yorum zorlamalan ile genişletmek yoluna gitmedigi gibi, Yunanistan'ın yorum zorlamalan ile hakkını genişletmesi girişimlerine bile sessiz kalmıştır, hoşgonı goslermiştir. Şurası iyi bilinmelidir ki Yunanistan'ın kıyılanmız yakınlanndaki adalan sınırlı hakka sahip adalardır. Bu adalar Yunanistan'ın diğer adalan gibi veya Yunanistan'ın ana topragı ile bir tutulama7. Lozan'dan başka Türkiye'nin katılmadığı Paris andlaşmasında bile bu adalann silahlandınlmayacağı kaydı >ardır. Bunun nedenini anlamak zor değildir. Coğrafya, ul> sal guvenlik, tarih bu adalann Anadolu'ya egt men devlele ait olmasını gerektirir. Sadece bu adalar üzerindeki nufus çoguniugunun Yunanlı olması bu adalann mülkiyetinin Yunanistan'a verilmesine neden olmuştur. Denilebilir ki adalar, toprak olarak değil de, adalar üzerindeki Yunanlılar yüzunden Yunanistan'a bağlanmıştır. Kısıth haklara sahip olmasının nedeni budur. Bu adalann korunması, Türkiye'nin banş sevgisi ve iyi niyeti ile uluslararası dengeye emanet edilmişlir. Yunanislan, adalan bahane ederek kendi gu\enliğini ta kıyılannuzdan iıibaren saglamak iddiası hakkına sahip olmamalıdır. Çünkü böyle bir durum 'uzaktan kendini savunma çok yakından da Turkiye'ye saldırma' olınağı şeklinde kabul edilebilir. Bunun kabulüne bizim için olanak yoktur. Bunun yanında bu adalar karasu olarak. kıta sahanlığı olarak Ege'de Yunanistan'a ek haklar verilmesine bir neden olmamalıdır. Türkiye'nin dışında sanınm pek az bir ülke kıyılanna bu kadar yakın adalann bir başka iükeye ait olma>ına nza gosierebilir. Şurası da unutulmamalıdır ki TurkYunan dengesi, Türkiye'nin galip geldiği ve Yunan saldmsı ile başlamış bir savaş üzerine bina edilmiştir. Turkiye galiplik hakkını kullanmamıştır. Hakkını almaktan kendisine çektirilmiş olan ıstırabı ödemekten çok, Türkiye Ue Yunanistan arasında devamlı bir dostluk ve işbirligi ortamı yaratılmasına önem vermiştir. Nitekhn Batı Trak>a'da nufus, çoğunluk itibanyla Türk olmasına karşın Yunanistan'ın güvenUk gereksinmelerini göz onunde bulundurarak bu topraklann Yunanislan'a bağlı olmasına izin vermiştir. Atalürk'un dogdugu, Turkiye'deki özgürlük fikirierinin beşigi Selanik'in bile Yunanistan'ın olmasını kabul «tmiştir. Butun bunlar Turkiye'nin Yunanistan'la işbiriiğine verdigi önemin ve bunu saglamak amacıyla benimsediği özverilerin açık kanıtlandır. Türkiye bunu yapmışken hiç olmaz ise Oniki Ada'nın ttalyanlar tarafından terk edilirken Yunanistan'a değil, Turkiye'ye devri gerekebilird' Mademki Batı Trakya'da nufus çoğunluguna gort değil, guvenliL gereksinmelerine göre hareket edilmişti. Oniki Ada'da da nufu> çogunluğu değil, güvenlik gereksinmeleri dikkati nazara alınabilirdi. Türkiye bunu dahi istememişlir. Ama bunu istememiş olması, Yunanistan'ın Ege üzerindeki iddialannı kabul ettigi anlamına kesinlikle almamaz. Bundan çıkan anlam şudur: Yunanistan Ege bolgesinde Bau Trakya da danil, normal olarak alması gerektiginden çok fazlasını almıştır. Hiç olmazsa su ve hak olarak artık asgariyi almalıdır. kıta sahanlığı, deniz ve hava sonımluluklan, adalann silahlandınlması konulan değerlendirilirken bu durum göz onunde bulundurulmahdır. Bütün bunlar gostermektedir ki artık Ege'de tarafımızdan Yunanistan'a gösterilecek yeni kotaylıklar yoktur. Yunanisian'la aramudaki işbirliğini haklarımızı koruyarak adalet ve eşitlik içinde sağlamaya çalışmalıyız. Limni gibi adalann silahlandınlması üzerinde titizlikle dunılmabdır. Hatta bu konu sadece Turk Yunan ilişkilerinde degil, NATO çerçevesinde de gerektiğı gibi değerlendirilmelidir. Genelkurmay Başkanlığımızın bu konuyu değerlendirmesine yukanda yansıtılan düşüncelerimizden de anlaşılacağı gibi, bakanlığım da tamamen katılmaktadır. Ege'deki hak ve sorumluluklanmız bizim için hayali öneme sahip konular haline gelmiştir. Yunanistan'la ilişkilerinuzi duzeltmek için hatta kuzeyden gelecek tehdide başka ülkelerden destek saglamak için Ege'de Yunanistan'a yeni haklar hatta kolaylıklar sağtanması dahi artık mümkün olmaz hale gelmiştir. Boyle düşünmek Türk Yunan ilişkilerinin iyiliğine önem vermemek anlamına gelmez. Yunanistan'la iyi ilişkiler kurmak Türkiye için önem taşır. Bu politika bize Ataturk'ten miras kalmıs bir politikadır. Bunun gerçekieşmesi için Türkiye kendine düşeni yukanda belirtilmeye çalısıldığı gibi fazlasıyla yapmışlır. bundan sonra da kendisinden orveri beklemek yanlış olur. Yunanistan anlayışlı olmalıdır, aşın ihıiraslardan vazgeçmelidir. Yunanistan'ın kendisine bir Archıpelle (takım adalan) devleti bünyesi verme çabalanna biz tabiatıyla destek olamayız. Bu, Yunanistan'ın bizi dışanda hırakarak Ege ile butünleşmesi anlamına gelir. Bundan sonra Megaloldea'ya bir adım kalır. Yunanistan'ın Ege Denizi'ndeki haklannı sınıriı lutmak zorundajız. Herhalde aşın iddialanna kesinlikle karşı çıkılmalıdır. Bir gün bir Dışişleri Bakammızın TBMM'de 'Limni ve Semadirek adalarının gayri askeri slatüleri Montrö Andla^ması ile kalkıyor' >olundaki bir açıklaması Yunanistan'a bu bolgede yeni haklar vermis olmaz. Montro Andlaşmasının metninde ancak böyle bir hüküm mevcutsa ona itibar olunabilir. Biz bu görüşü mutlaka savunmalıyız. Bu güçle hukukçulara sahip olduğumuzdan da hiç kuşkumuz yoktur." Bu "görüşler" 1979 yılında bildirildiği zaman, 1984'te başımıza veşitli sorunlar çıkaran Limni ve Semadirek Adalarıyla ilgili olaylar orıada yoktu, kamuoyuna Yunanistan'ın bu adalan silahlandırmasıyla ilgili "sorun" yanMmamıştı. Cüneyt Arcayürek açıklıyor: Yunanistan'ın NATO'ya dönüşü tki gflrüşme Hasan Esat Işık, 17 ve 18 Ekim 1978 gunleri Bruksel'de NATO Genel Sekreteri Luus ve Baskomutan General Haig ile görüşmeler yaptı. Şöyle özetlenebilir: Karşılıklı olarak Amerikan ambargosunun kalkmasından duyulan memnuniyet ifade edildi.Işık,Luns'a bu hususta gösterdiği kişisel cabadan dolayı ayrıca teşekkür etti. Luns, Türkiye'nin ekonomik koşuUannın zorluğunun ittifakça büindiğini, askeri yardım yanında ekonomik yardım uzerınde de durulaeagını, bu defa Ankara'ya geldiğinde yalnız iyi niyet ifade eden sozler taşımakla yetinmek isıemedığıni. hem yardım hem Yunanisıan'ın NATO askeri örgurüne dönüş koşullan ile ilgili somut ve gerçekçi öneriler getirebilecejini umduğunu belirtti. Yunanisıan'ın askeri örgüte dönüşü konusunda Luns, özetle şunları söyledi: "NATO bir yargı organı degildir. Hangi tarafın iddialannda naklı olduğunu saptama yetkisi yoktur. Tiim üye hukumetler Yunanisıan'ın askeri örgüte dönmesini arzu eimektedir. Komuta kontrol alanlan ile ilgili olarak düsüBiikn formülu askeri komitede uygun bulmamışstnız. Bu formülii Yunan hukutneti de beğenmemiş. Yunanlılar kamuoylannı ileri surerek formüllere dtrenmektedirier. Türkiye'nin de tabii ikili nitelikteki sonınlann çozumlenmesini, Yunanistan'm askeri orgıite döniışüne "evet" demenin koşulu yapması doğru olmaz. Boyle sonınlan ve özellikle Ege'deki komuta alanlan sının konusunun çozumlenmesini bir an koşul haline getirirseniz, Yunanistan'ın orgule dönmesini bekleyen tüm mültcfikleri karşınızda bulabilirsİMZ. Yunan hükümeti de bu dönuşu Turki>e zaranna koşullara bağlauıak istediği izlenimini verirse, o da ittifak içinde kendini ters duruma sokmuş olur." Işık, bu sözleri özetle şöyle yarutladı: "Ynnanistan'ın askeri örgüte dönmesini biz de tflrn^yi» tsteriz. Hem Yunanistan'ın komşusu olarak, hem NATO üyesi olarak. Ancak bunun 1 unanistan'ın Türkiye'den yeni ödünler sağlamasına vesile yapdmasını kabul edemeyiz. NATO içinde Turkije \e Yunanistan'ın davranışlan baştan beri farklı olmuştur. Türkiye sadece ortak savunmaya onem vermiştir. Yunanistan ise ortak savunmayı hemen hemen hiç düşünmemişlit. Hep NATO çerçevesiode alınacak tedbirlerin Türkiye°>e karşı kendini guçlendirecek niteUkte olmasını sağlamaya çauşmıştır. Örneğin SO'li yıllarda Kıbns anlaşmazlığı patlak verdiğinde NATO'nun bu konu ile ilgilenemeyecegini, çıinkii Kıbns'ın NATO bölgesine dahU olmadığını ileri surmüştur. NATO genel sekreterine bu konuda göziemcilik sıfatı verebilmek bile bir sorun olmuştur. NATO'nun kendisi Kıbns bo)gesinın sorumluluk alanı dısında olduğunu ilan edince, Sovyetler daha guvence icinde Doğu Akdeniz oolgesindeki mevcudiyetlerini pekiştirmek yoluna gitmişlerdir. Fakat aynı Yunanistan 1974 Banş Harekeli'miz sırasında 'Nato' gereken miidahakde. hulunmadı' diye NATO askeri örgütünden çıkmıştır. Turkiye'ye ambargo uygulanmasına çahşımş ve muvaffak da olmuştur. Yunan hukümetinin itlifaka zarar verici bir lutum içinde olduğu açıkça göriılmektedir. Bu defa da askeri örgüte dönmek islemesi NATO ortak savunmasını güçlendirme arzusundan çok, zamanla Türkiye alevhine gerçekleştirmiş olduğu oldu bittileri pekişlirmek ve bunlan NATO'ya tescil ettirmek amacından kaynaklanabilir. Tutumu bu kuşkuyu vermektedir. Yunan hükumetinin Ege adalannı silanlandırma çabalan da oldubitti yaratma siyasetinin bir başka tezahürüdür. Yunanistan'ın askeri örgütten çekilmesi ile artık Ege'de iki devletin yetki alaniannı belirleyen sınıriar kalnaaustır. Üstelik NATO için şimdi Ege'de iki karargâh oluşturmak istendiğine göre, komuta alanlannın kesin olarak belirlenmesi daha da zonınlu hak gelmiştir. Müttefiklerimizin bunn teslim edeceklerine inanıyoruz." Bu konuşma üzerine Luns, Işık'ın sözlerinin zihnindeki bazı sorulara ışık tuttuğunu, sonınun çözümlenmesınin sandığından da güç goründüğünü söyledi ve şunlan ekledi: "Yunanistan'ın askeri örgüte dönüşü ile ilgili askeri nilelikteki koşullar hakkında Genel Sekreter olarak NATO askeri makamlannın sozlerine ve degeriendinnelerine dayanmaktan başka çarem yoktur. General Haig ongöriılen yeni düzenlemenin kabul edilebilir nitelikte olduğunu söyledi. Tnrkiye'nin bu konudaki duyarlılığını da anlıyorum. Adaiann silahlandınlmasımn sizin için taşıdtgı nezaketi de anlıyorum, fakat ittifak ikili ilişkiler konusunda karar alamaz. Adalann silablandırüması Türkiye için ciddi bir lehdit olmamalıdır." Işık, "Yunanistan'ın Turkiye'ye saldırması defU, Ege'de egemen devlet haline gelmc iddiasının da bizim için kabul edilebilecek bir şey olmadığını, asıl bunu vurgulamak istediğini belirtti ve 'hep Türkiye guçludür' deniyor, fakat bir yandan da Türkiye'nin zayıflatümasına neden olunuyor" dedi. Işık, Luns'un yanmdan aynlırken Yunan hükumetinin 1974 öncesi durumun kabulünü askeri örgüte dönüşünun önkoşulu haline sokıuğuna dikkati çektı, bunun kabul edilemeyeceğini vurguladı. Bakan Işık ile Haig karşıhklı olarak ambargonun kaJdırılnıasından sonra şimdi "Aroerika ile HASAN ESAT IŞIKTAN UÇ MEKTUP, UÇ UYARI Ege'deki haklarımızı fazlasıyla ihmal ettik Hasan Esat Işık, Yunanistan'ın NATO'ya dönüşüyle ilgili hazırlıklann hız kazandığınt görünce, bu kez 14 Şubat 1980'de zamanın Cumhurbaskanı Fahri Korutürk'e bir " u y a n " mektubu gönderdi: "Ülkemiz içte buyük hatta vahim sorunlarla karşı karşıyadır. Dünya durumu da yalnız bötgemizde değil, tüm olarak naztk bir dönem içindedir. Bu elbet bize, daha çok kendimıze özgü dışilişkilerimizle, güvenliğımizle ilgili sorunlarımızt unutturamaz. Bunlann biri de Ege sorunudur. Bu iç ve dış karışıklık içinde Türkiye Ege sorunlan üzerinde fazla durmayabilır, tavizkâr olabilir diye düşünenler ve bundan yararlanmak isteyenler olabilir. Dışarda böyle bir kanı yerleşmesinın ne kadar sakıncalı olduğu açıktır. Buna meydan vermemek bizim için çok önemlıdir. Bir devlet hıç bir zaman hazır oiduğundan daha fazla uysal olabilecegı izlenimi vermemelidir. İnsanlan olduğu gibi devletleri de kanılarından vazgeçirmek guçtur. Mümkün olsa bile lüzumsuz kırgınUklara, gerginliklere neden olur. Önemli olan aleyhımıze görüşler içlere yerleşmeden sorunlarımızı çözümleyebilmektir. Yunanistan'ın NATO askeri orgutüne dönüşü, çeşitlı nedenlerte olağanüstü bir ivedilık kazanmış gözükmektedir. Bu konuda bir plan oluşturulmak istendığı söylenmektedir. Bu plan hakkında, yabancı basında ve basınımızda verilen bilgiler kanımca TOrkiye için endışe vericıdir. Yunanistan Türkiye'yi, artık iyice anlaşılan bir şey, Ege'de karasulan içinde hapsetmek emelmdedir ve buna kendi gücü yetmeyeceğini bildiğinden, başta Amerika Birleşik Devletleri, diğer NATO ülkelerıni de alet edebilmek hevesindedir. Basında çıkan haberlere göre oluşturulmak ıstenen plan da Türkiye'nin Ege'deki hak ve sorumluluklarını kara suları ile sınırlarnaktadır, ayrıca Ege'de Türkiye ile Yunanistan arasında bir tür tampon bölge öngörmektedir. Bu bir bakıma Yunanistan'ıh Ege'deki oldu bittilerinı ortak müttefiklerimize korutmak demektir. Yunanistan'ın bu yöndeki eğilimı KissingerBitsios mektubu ile ortaya çıkmıştı zaten. Boyle bir plan gerçekleşirse Türkiye de imzasını atmış olur bu mektuba, bir başka deyımle, sadece başka devtetlerın tertiplenyle degil, kendi nzamızla Ege'deki hak ve sorumluluklanmız karasulanmızla sınırlanmış olur. Bunun ne kadar sakmçalı olduğunu en başta zatıaliniz bilirsiniz. "Üç tarafı denizlerle çevrili Türkiye bir kara devleti hüviyetıne sokulamaz" sözlermizi hep heyecanla anımsarım. Atatürk de, deniz kuvvetlerinin görevini tanımlarken "Donanmamızın görevı evıatlanmızı topraklarımız üzerinde savaşa mecbur Dırakmamak, düşmanı karasularımız dışında tutmaknr" demışler Bu da benim için her zaman esinlenmemız gereken bir irşattır. Hak ve sorurnluluklarımızı karasulanmızla sınırlarsak, bu irşatlar uyannca hareket olanağından kendimizi yoksun bırakmış oluruz. Kanımca hak ve sorumluluklarımızı, şekli ne kadar mülayımleştınlirse mülayimlestirilsin, Ege'de karasulanmızla sımrlayamayız. Ege'de Türkiye ve Yunanistan dışında NATO adına da olsa başka ülketerin kontrol açısından sorurnluluk almalarına lüzum yoktur. Türkiye'nin ve Yunanistan'ın Ege'deki sorumluluk alanlan Ege'nin ortalarında bir yerde kesişmelıdır, bir üçüncu sorumluluk alanı söz konusu olmamalıdır. Herhangi bir Türk hükumetinin bu konuya başka türlu bir yaklaşırm oiabileceğinı düşünemiyorum. Ancak Türkiye NATO içinde, Yuninastan'ın tam tersine, Ege'deki haklanru fazla ihmal etmiştir, ancak beş, altı senedir bunlann üzerinde ciddiyetle durmaya başiamıştır. NATO çerçevesinde Türk Yunan anlaşmazlıklarında özverinın Türkiye'den beklenmesi adeta gelenek haline gelmiştir. Nıtekim, "ambargo" gibi müttefikler arasında düşünülmesi bile mümkün olmaması gereken bir onlem Turkiye'ye uygulanabilmıştir. Bekledığımiz malı dış yardımlar da gözönunde butundurularak Türkiye'nin Ege'de yeni ödünlere ikna Korutürk'e: edilebileceğini düşünenler bulunabilir. Görüntüsü ile Türk kamuoyunu rencide etmeyecek bir formülle, Yunanistan'ı tatmin ederek NATO askeri örgütüne dönüşü sağlanmak istenebilır. Bunun gerçekleşmesı mümkün olmayan bir tasavvur olduğunun hükümet yetkilılerince gereken kesınlikle bir an evvel açıklanmasında buyük yarar olduğu kanısındayım. Aksi halde yukarıda arzetmeye çalıştığım sakınca doğabilir, NATO çerçevesinde aleyhımize oluşmuş ve yerleşmiş eğilim ve hatta tutumlarla mücadele etmemiz gerekir. Ege'deki haklarımız elbet öncelik taşır, fakat müttefiklerımizde neye evet, neye hayır diyebileceğimiz hususunda yanlış izlenimler oluşmasma meydan vermemeye de özen gostermeliyiz. Yunanisıan'ın NATO askeri örgütüne dönüş kosullarıyla ilgili doğru yanlış böyle haberler en ciddi gazetelerde ısrarla yer aldığı bir sırada biz sssiz kalırsak, istemediğimiz böyle bir izlenimin doğmasına biz de yardım etmiş oluruz. Ben şahsen, Türkiye'nin böyle planlara "evet" demesı beklenemeyeceğinı Bursa'da bir basın toplarrtısında açıkladım Bunu tabii, dışilışkilerın nezaketinı gözönunde bulundurarak dikkatli bir uslup içinde yapmaya çalıştım. Bu açık,lamanın metnini itişıkte takdim ediyorum. Bu konuda bizzat zatialilerine hitap etmek gereksinmesi duymuş olmamı bağışlayacağınız duygusu ile, en derin saygılarıını arzederim." keler aynı durumdadır. Dünya barışını zedeleyen de, mutlaka birden fazla ülkeyi ilgilendiren dış sorunlara aynı yöntemlerle ve zıhniyetle ortak çözümler aramaya ülkelerın kendilerini ikna edememesidir Bazı ülkeler. Türkiye gibi karşıhklı anlayış ve iyi niyete dayalı çözümlere önem vermekte iken, bazı ülkeler de güç kutlanma ve fırsatçılık politikasından vazgeçememektedırler En büyük zorluklar bu zrt zihniyetlerden esinlenen ülkeler arasındaki ilişkilerde ortaya çıkmaktadır. Böyle bir durumda, dıkkat edilmez ise, iyi niyet, safîyetle karıştınlabilmektedır ve iyi niyet cezaiandırılmış olmaktadır. Dış sorunların bazısının çözümlenmesinde Türkiye'nin iradesi, bu sorunlar bizi yakından ilgilendirse bile, nihai sonuç üzerinde oldukçamütevazibırroloynayabilecektır Bu bölümde dünya kuvvel dengesini. Batı Doğu Güney Kuzey ilişkılerini, hatta NATO'nun genel politikasını ve Ortadoğu sorunlarını sayabıliriz. Bu "bu konularda bizim tutum ve davranışlanmızın önemı yoktur" anlamına gelmez. elbette vardır. Fakat bu konularda biz ne kadar iyi niyetli, isabetli ve azimli davranırsak davranalım, nihai sonuç gene de başka devletlerin zihnıyeti veya kaprısleri doğrultusunda şekillenecektir. Hatta bir ölçüde. ikili ilişkiler aianında bile, Türk Sovyet ilışkileri için böyle düşünebilinz. Buna mukabil bir alan var ki. o alanda Türkiye'nin iradesi nihai sonucu en buyük ölçüde etkjleyecek mevkidedir O da Ege dir. Bu nedenle, ne kadar büyük güçlükler içinde olursak olalım, bu alanda azimli davrandığımızda, görüşmelerde istedığimız sonucu alabiliriz. Bu alanda Yunanistan'ın bilinen aşın iddialarını çelmek zorundayız. Deniz kuvvetlerimizde en küçüğünden en buyüğüne kadar her kademmede görev almış bir denizci olarak Ege'nin Türkiye'nin yaşamındaki önemini çok iyi takdir edersiniz. Herhalde siz de, Türkiye'nin hak ve sorumluluklannın, kıyılarımıza yakın Yunan adalanna karşın, Ege'nin ortalanna kadar uzanmasının zorunluluğunu kabul edersiniz. Bizim Sovyetler Birliği'ne karşı anlaşılır dikkat ve hassasiyetimizden yararlanarak, NATO içinde de "hırçtn çocuk" hüvryetine bürünerek Yunanistan Ege'de bizim zaranmıza önemli oldu bittiler yaratmıştır. FIR hattı, deniz ve hava kontrol ve sorumluluk aianları, ulusal hava sahasının 10 mil olarak ılan edılmesi, Limni Hava Kontrol Merkezinin boyutları, kıta sahanlığı konusundaki gırışimleri, hatta adalarını silahlandırması bir yana, iki ülkenin NATO'ya gırdikleri gün Deniz ve Hava Kuvvetleri arasındakı güç oranı bugünkü güç oranıyla kıyaslanırsa Yunanistan'a karşı NATO içinde ne kadar musamahakâr davranıldığı şorülur Bir de bugün NATO ülkeleri bugünku Türk Yunan askeri güç dengesinin korunmasından söz etmektedirler. Gözetilecek bir denge varsa bu, iki ülkenin NATO'ya üye oldukları günkü denge olmalıdır. Yunanistan şimdi bu otdubittileri bir anlamda NATO'ya ve onun aracıhğıyta bize tescil ettirmek hevesindedir. Askeri örgüte dönüş koşullan bunda ne ölçüde başarı sağladığının bir miyarı olacaktır. Bu defa da başarı sağlarsa bundan sonra Yunanıstanın ihtiraslannı frenlemek daha da güçleşecektır ve çok endışe ederim bundan. Türkiye'nin yalnız Yunanistan'la değil başka NATO ülkeleriyle de ılışkıleri bir gün olumsuz yönde etkilenecektir. Bu nedenle Türkiye'nin NATO içinde Ege üzerindeki kontrol ve sorumluluklannın, en azından 1964 başında Yunanistan'ın ısteği üzerine NATO Askeri Karargâhı'nca bir emirte fiili olarak kara sularımız hattına çektirilmeden evvel olduğu gibi, Ege'nin ortalarına doğru yeniden uzaması guvence altına alınmadan Yunanistan'ın Askeri örgüte dönüşüne "evet" denmemesı zorunlu gözükmektedir. Mektubumu bitirmeden bir hususu da belırtmek isterım. Sıkıntılı dönemimizden söz ederken. eminim zaten anlamışsınızdır, asken müdahale ile başlayan bir dönemi kastetmıyorum. Çok iyi bildiğinız gibi ülkemiz epey bir süredir ekoncmık açıdan ve asayış açısından çok sıkıntılı bir dönem içinde idi. Yunanistan da bu sıkıntılar gün ışığına çıktığından berı, bunlardan kendi lehine sonuclar çıkarma gayreti içindedir Mamatı şurası da bir gerçek kı, askeri müdahaleden sonra Yunanistan ve pek çok NATO üyesi askeri idarenın, belki Kıbns'ta da, fakat herhalde Ege'de eski idareye kıyasla daha musamahakâr davranabilecek mevkide olduğunu düşünmekte ve bunu beklemektedır. Basındaki haber ve yorumlardan bu anlaşılmaktadır. Prof. Fahir Armaoğlu da 14 eylül tarihli Tercüman Gazetesi'nde çıkan yazısında buna değinmişt'ır. Hangı zemmae ve ne vesıie ne ele alınırsa alınsın, Ege sorunlan konusunda çok dikkatli olmamız gerektiğı kanısındayım ve bu kanım yeni değildir. Daha 714 sayıh Notam kaldırılmadan evvel bu konudaki düşünceierimı 14 Şubat 1980 tarihli bir mektupla cumhurbaşkanımıza bildirmiştım. O mektubun bir örneğini ilişıkte takdim ediyorum. Ege ile ilgili görüşmelerın canlandığı bugünlerde bu konudaki gorüşlerimı siz de aktarmayı kendime borç bildim. Saygılarımı arz ederim. Dzal'a: Yunanistany Ege'de egemen olmak istiyor Hasan Esat Istk 1983 secimlerinden sonra iktidara gelen "mürtendis Turgut Özal'a da bir "mektup" gönderdi (17 Arahk 1963). ..Buounlerde yıne Amenkan hükumetinin Kıbns ve Ege sorunlan için bir •çözümler paketi" hazırlamış oiduğundan soz edılmektedır. Hatta 15 Atalık 1983 tanhlı Güneş gazetesmde bu çözümlenn ıçeriğı bile açıklanmaktadır AciKİanan bılgılere gore Ege ıçın ongörüıen çozum Türkiye'nin Egedekı hak ve sorumluluKiarını karasulan ile sınırlamakta. Ege'de NATO içm Yunan adatarına dayanacak bir yeni savunma hattı tesis ederek bu adalann silahlandırılmasına meşruluk kazarKJırmaKtadır. Tek bir kelıme 'ie Yunan huküfrtetlenmn riıyalarını gercekleştırıp, Yunanistan'ı Ege'mn 'egemen" en azından "nazım" devleti haline getırmektedir. Bu haber doğru olmayabilir. Dîleğim ve tahmınim de budur Amerika hükümetlerının Yunanistan'ı kayırdığı üıtınir. Fakat kayırmayı bu boyutlara vardırabıleceğım düşünmek çok zordur.Bu davranış sadece Turkiye'ye karsı değıl, kanımca Amenkan çıkarlanna da ters dusen bir davranış olur Fakat böyle haberler karşısında kamuoyu, gazete, iktidar, pavlarr.ento olarak azımle ve anında tepkı gösterılmez ise, boyle haberler bugun için doğru olmasalar da bir gün olaylarla doğrulandığına tanık oiabilirız. NATO çerçevesinde Güney Kanat savunması ıte ilgili olarak uzmanlar tarafından hazırlanmış olan bir raporda. bılındiğı gıbı Ege'deki Yunan adaiarına dayandırılacak bir yeni savunma hattı onerılmıştir ve son anda Türk heyeünm mudahalesı ile bu raporun NATO Savunma Bakanları toplantısı gundemine alınması onlenebilmiştır Bir ulus yalnız belirli bir dönemde aynı zamanda yaşayanları ile değıl, gecmıs. mevcut ve gelecek kusakları ile birbutündur. "Ulusal beka" bu demektir. Ege'deki haklarımız üzerinde kayıtsız kalmıs bir kuşak mevkıine düsmemelıyız. Bu şekilde ne ecdadımıza layık olmuş. ne de gelecek kuşaklara karşı görevımızi yapabılmiş oluruz. Böyle bir tutum gelecek kusaklan büyük güçlükler içıne itmek. hatta 'ulusal beka "mızı tehlıkeye sokmak demektir Kredi. döviz gıbı güncel dıyebileceğimiz sıkınMarı haffletebilmek ıcin Ege'deki hak ve scumluluklarımız gibi "devamlı" nitelikteki haktarımızdan vazgecmek elbet söz kontısu olamaz. NATO güvencesine karş:lık Ege'deki haklarımızdan da vazgecmek düşunülebılecek sey değildir Hicbir Türk hükümetı biiıncli olarak öoyle tutumlar içıne gırmez. Fakat böyle durumlar. hak ve çıkarlanmızı korumaya gereken dikkatı göstermediğimıztakdirde. ırademız dışında. kendilığınden de oluşabılır Onun ıcin sanıyorum kı Ege'de Yunan adaiarına dayandırılacak yem bir savunma hattı gırişımleri üzerinde ciddiyetle durmalıyız. Ege'dekı haklarımızın en az Ege'nin ortalarına kadar uzanması zorunluluğunu her vesile ile yirtetemelıyız Ege'de yeni bir savunma hattı oluşturulmasır» zorunlu görmedığımızı ve uzmanların bunda ısrar etmeleri ve NATO sıyasi makamlarının da bunu uygun görmes1 halınde bile, bunun gereğıne başvurmadan önce, ulusiararası anlaşmalarla sılahlandınlmaları yasaklanmış ve ancak bu koşul ile Yunanistan'a aıt olmaları kabul eaılmış adalardan. hangılerinin sorumluluğunun Türkıye'ye verılmesi gereKeceğımn saptanması gerekeceğmı şımdıden belırtmelıyiz. Bu düşüncelenme daha çok açıklık getıreceğı kanısı ile bu konjda bundan önce yazmış oldüğum mektuplarla. basına verdiğım bazı açıklamalarımın örneklerını de ilişıkte sunuyorum. Bu mektubumun bir örneğini Dışışleri Bakanlığına da yolluyorum En iyi dileklerle saygılarımı sunarım . Hasan Esat Isık, 12 Eylül müdahalesinden sonra da "işin peşini" bırakmadı. Sorumlu insan değildi, ama geçmişi bilen, geleceğe saptamalar yapmış bir sorumluluk duyan biri olarak, Yunan tırmanışı karşısında suskun kalamayacağım anladı; oturdu askeri yönetimin Başbakanı Ulusu'ya bir mektup yazdı: Ankara 26 Eylül 1980 OZEL Sayın Bülent Ulusu Başbakan Ender rastlanır güç koşullar altında, çok önemli bir makamda büyuft sorumluluklar üstlenmiş bulunuyorsunuz. Ülkemizın çetin ve acil sorunlarını, uzun vadeli çıkar ve haklarımızı, Cumhuriyetin dayandığı temel ilkelerı tehlikeye sokmadan oiumlu çözümlere yönettmek gerekiyor. Burvda basanlı olmanızı candan dilerim. Bu yöndeki çabalarınızda herkesın size yardımcı olması bir ülke görevidir. Ne kadar meşgul olabileceğinizi tahmin ediyorum. Vaktınizı almak istemem. Sadece asli mesleğim gereği onemsemekten kendimi uzun süredir alıkoyamadığım bir konuda, dışilişkilerimizi ilgilendiren bir konuda, düşüncelerimi size de arz etmek gereksinmesi duydum. Bilınen bir şeydır Bir ülke sıkıntılar içine girdi mi, o ülke ile sorunlan olan ülkeler bu sorunlan bir an evvel çözürrleme çabasına girerler Bunun nedenı de acıktır. Boyle bir dönemde alabıleceklerinin azaıntsmi alabileceklerini düşünurler. Genelde de bu düşünce geçerlidır. Buna pek çok örnek verılebilir. En son örneği iran ile Irak vermiştir Bu iki ulke arasında da uzun senelerden berı bir deniz kontrolu sorunu vardır. Bir süre önce Şah. Amerika ile yakın ilişkilerine ve kendi askeri gücune dayanarak, Irak'ın bir sıkıntılı dönem içinde bulunmasmdan da yararlanarak, ihtılaflı bölgede kendi lehıne bir durum yaratmış, hatta bunu o zamanın Irak hükümetine bile 1975'te bir anlaşma ile tescil ettirebilmişti. Şimdi de Irak, İran'a aynı şeyı yapmak ister görünmektedir. Görülüyor kı, sıkışık dönemlerde verilen rızalar gerçekten içe sindırılmış olmuyor ve ılk fırsatta en hırcın yollarla bundan sıyrılmak çareleri aranıyor. Denebilir kı bir tarafın sıkışık durumundan yararlanılarak gerçekleştirilen anlaşmalar, anlaşmazlıklan sürüncemede bırakmaktan daha sakıncalı olabilıyor. Ülkemizi ılgilendiren sorunlarda da bu gerçeğe önem vermemiz gerekiyor. Türkiye kendine özgü ve dünya durumu ile ilgili pek çok sorunlarla karşı karşıyadır. Esasen az çok farklarla hemen hemen bütün ül Yunanistan oldubitti hevesinde Ulusu'ya:
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle