Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/10 18 KASIM 1985 Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Bülend Uîusıi' 9 Demirel'i yokladım, on gün öncesine orarîla daha kaygüı görünüyordu. tstanbul'a gitmiş, dönmüştü: "Bir CHPAP hökttmeti istiyorlar" dedi. "Bu hiikümetin 1981 secimlerine dek işbaşında kalmasını..." Demirel şu foilgileri de sıralıyordu: "Bu anayasanın ve seçim yasasının degişmesini istiyoriar. tki partinin bir araya gelerek bunlan sağlamasım. Boyle dttşünüyoriar" diyordu. 1980' den sonra geTçekleştirilen bu iki önemli öğenin öyküsü, Eylül 1979'lardan başlıyordu. Demek ki, askerler daha o sıralarda "müdahale edildiğinde nelerin yapüması gerektiğinr" planlamaya başlamışlardı. Demirel soruyor, yanıt anyordu: "CHPAP hükümetinin 'askere yatkın bir kişinin başkanlığında' kunılmasını istemek demek?.." "Sivilleşmiş bir askerin başbakanhğı galiba" dedim. "Evet. Bu anlam çtkıyor. Bugün emekli bir generalle göriiştüm, dinledim. CHP miüetvekUlerinin bazılan 'Biz programımın uyguluyonız' diyorlarmış, gitmiş bunlan Ersin'e anlatmış..." dedi Demirel. Bu aynntılan okuduğunuz zaman, "ayak seslerinin daha Eylül 1979'da duyuldugunu, hazırlıklann artık planlama dönemine girdigini" bilmem kabul edecek misiniz?.. Bunlar el ele vermezse müdahale ederiz CÜNEYT ARCAYÜREK 12 EYLÜL'e giden günleri yazdı 1 I E BUUENT MUDAHALENIN AYAK SESLERİ (1978 1979) Bana doğru eğildi: "...Memleket elden gidiyor, hatta gitti. Eger bunlar el ele vermezse, biz müdahale ederiz..." dedi. Sesi kararlı olduklarını yansıtıyordu. "Müdahale karariüıgı" çok erken gelmişti, daha görüşmenin başlarındaydık. Ulusu bu kararlıhğın gerekçesini söylemeye başladı: "...Anayasa ne diyor?... Kenetlenmeli diyor, beraberlik diyor. Soruyorum tçel Belediye Başkanına, Tarsus olaylan 'Fellah, Arap, Türk çatışması' diyor. Doğuda Kürt vakası. Gitmez boyle. Oy uğruna gitmez. Biz bunlann el ele vermelerini istiyoruz. Hepimiz, bütün komutanlar böyle düşünüyoruz. Kara Kuvvetleri de ötekiler de..." lusu'nun sesi oldukça kararlıydı: "Anayasa ne diyor?.. Kenetlenmeli diyor, beraberlik diyor... Soruyorum îçel Belediye Başkanına, Tarsus olayları, Fellah,, Arap, Türk çatışması diyor. Doğu'da kürt vakası. Gitmez böyle. Oy uğruna gitmez. Biz bunların elele vermelerini istiyoruz. Hepimiz, büîün komutanlar böyle düşünüyoruz. Kara Kuvvetleri de, ötekiler de..." verme zorunluluğundan ben ve arkadaşlarım, Genelkurmay Başkanı kaç defa söz ettik. Bizim meşnı zeminimiz neresi?... Milli Güvenlik Kurulu. Fakat dinletemedik. Biz muhalefetin sözculüğünü yapmıyoruz. Biz her çevre ile konuşunız, her çevreyle. Muhalefetle de konuşunız. Ama inandığımızı söyleriz. Öyle Yankı'nın dediği gibi degil..." Barut gibiydi. Yüksek düzeyde ipler kopmuş kopacak durumdaydı. Biraz durdu; sonra, "Seçim bir şey gösterecek. Eger birleşmezlerse bizim zorumuzla olur bu..." dedi Ulusu. "Normal kosullarda birleşmeIeri zor olabilir..!' dedim. Hemen yanıtladı: "...O zaman' biz birleştiririz. Bir araya gelmeleri için biz zorlarız. "tşte sorunlar, birlikte içinden çıkınız' deriz. Ardından içinde bulundukları durumu özetleyen, ama içten bir konuşma yaptı: "Cüneyt, Cüneyt... Ben ayda 16 bin lira alıyorum, ayın sontınu zor getiriyonım. tki bin lira elektrik parası verdim geçende. Oysa lojman bedava, otomobil bedava, gene yetişmiyor... Benim altımdaki rütbeler ne yapsın bu parayla, nasıl geçinsin?..." Kimi analizlere geçti: "Bir araya gelirler, seçim kanununu degiştirirler, bu küçük partiler aradan çıkar. Demirelİn, bugüne kadar bir omzunda MSP'yi öteki omzunda MHP'yi v, V C ECEVİT Başbakanlık günlerini Dobra dobra söyleriz Kamuoyu ve partilerdeki eğilimler o sırada bu iki partinin kısa sürede birleşebileceğini göstermiyordu, bir de cumhurbaşkanı seçimi geliyordu. "...'Yankı' bu hafta bize sataşmış. Milli Güvenlik Kurulunda 'muhalefetin sozcülügünü' yapıyormuşuz. Ne muhalefet sozciiİügıi?.. Biz, bunlan tam 20 aydır söylüyoruz. Tam 20 aydır... Biz askeriz. Dobra dobra söyleriz. Bizi ekonorai bilmeyen, politika bümeyen insanlar sanıyorlar, 'Ne olacak, işte' diyorlar belki. Bizzat Başbakana iki partinin el ele taşımasıyla geldik bugünlere... Tamamen aramızda. biz Bülenl Ecevit'e MSP ile hükumet olmasını istemedigimizi söyledik.. Açık açık söyledik hem de..." dedi. Fakat, Batıda küçük partilenn seçim sonrası "katalizör" görevi yaptığıru, örneğin Batı Almanya'da bunun işlediğini söyledim: "Bizde degil..." dedi. "İki büyük parti ilk başlarda oy kaybederier belki, ama bu sistemle de üç aşagı beş yukan gene geleceklerdir." "Kamuoyunda komutanlar arasında bir 'birlik' olmadığı yaygın" dedim. "Hayır, hepsi laf. Evren bizden. Bizim gibi düşünüyor. Müşerref Hekimoğlu, Evren'i APnin cumhurbaşkanı adayı yapmayı düşundügünü yanyor. Hikmet Çetin'le Evren'in kızının evlenecefi söylentileri dolaşıyor, bepsi yalan, yalan!.." dedi Ulusu. "Görürler yakında, biz aramızda birlik ve beraberlik olduğunu yakında kanıtlaru" diyordu. ANLATIYOR (1978 1979) Bazı devletler ABD'de kahvaltı parası ödeyip lehlerine konuşma yaptınyorlar "NÂTO'da Türk görevlileri ile birlikte yaptığınız toplantıda tavır mlmayt kararlaştırdınuî" BÜLELVT ECEVİT "Hazfflık toplantımızda şunu öğrendim ki, Anıerika, NATO doruk toplantısı için, Sovyetler Birliği'ne karşı gereksiz ölçude sert bir bildiri haarlamış. Başkan Carter'ın istegiyle hazırlanrruş bu bildiri... Aynca, Afhka üe ilgili olarak da, bence sakıncalı bir bildiri taslağı hazırlanmış. Başka birtakım karar tasanları hazırlanmış. Bana bunlar izah edildi. Hiçbirini içime sindiremedim. 'Biz bunlann hiçbirine lnhtanu. yız; isttrltrse biz k.atılmadaa çıkanıiar' dedim. Ve bu karanmınn önceden ilgılilere bildirilmesini istedim. Dışjşleri yetküileri çok şaşırdılar, kaygılandılar. Teknik komisyonlarda bu karar lasanlarırun önceden enine boyuna görüşüldüğünu, Türkiye'nin karşı çıkmadığını, şimdi karşı tavır abnmasının büyük sorunlar yaratacağını söyledi. Meger âdet öyleymiş, kararlar önceden teknik komisyonlarda kotarılır, esas toplantıya işin seremonisi ve nutuklan kalırmış. Ben bunu kabul etmedim. Bunlann çok önemli kararlar olduğunu, fakat hukümet başkanı olarak önceden bana danışılmadığını; onun için teknik komisyonlarda alınan kararlarjn, verilen mutabakatların, beni ve hükümeti bağlamayacağım söyledim. Bu tavTuruz, ilgililere duvurulunca, gerçekten ortalık karıştı. NATO çe\T6İerinde ve VVashington'da büyük bir şaşkınlık oldu. Ama sonunda Carter, bizzat hazırlattığı bildiri taslağını geri çekti. Doruk toplantısında ise, benım itıraz ettiğim oteki konulardan bazılarına karşı da, bizim tavnmız belli olunca, başka bazı devletlerden de itirazlar geldi. Anlaşılan. önceden kotarılmış metinlere ve ABD önerilenne takılmak, başka devletler 9 Başka çare yok CHP ile AP'nin, hükümet zorlamasına karşı çıkabüeceklerini anımsattığım zaman, "Başka çare >ok!..." diye yineledi. "Yoksa ordunun hali ne olacak?.. Böyle devam edemeyiz. Orduyu sanki ayn bir parcaymış gibi görmek ve göstermek istiyoriar. Cizre'ye manevralara gittik, bizi 'Defol buradan ordu' sloganlanyla karsıladılar. Kaynıyor doğu ve komunistlerle Kürtler tam bir işbirliği içinde..." Sovyetler'in Körfez'e inebilmek için bağımsız, kendine bağlı bir Kürt devleti aradığını, Christopher'm "Dogu konusunda bi« güvence" verdiğini konuştuk. "Amerika'ya giderken..." diye başladı, "Cumhurbaşkanı bana, 'Bak bakalım, bizi nasü görüyorlar. tran \e Afganistan'dan sonra ilgileri nasıl?' diye görevlendirdi. Orada degil, ama buraya gelen 10 Amerikalı ve NATO'lu senatörle, büyükelçinin evinde yemek yedim. Komutanlardan bir ben gitmiştim yemege. Dedim ki onlara: 'Afganistan gitti, tran ise malum, biz ise daha önemli yerdeyiz, NATO'nun güneydoğu kanadındayız, buraya bir şeyler olursa tutumunuz ne olur?'. Dediler ki senatörler. 'Bizden hiçbir müdahale olmaz. Biz devletlerin içişlerine kanşmayız. Her dcvlet kendi içini kendl sağlam tutmalıdır.' Ha bak şimdi, bizim bir hariciye bakammız ve mülkiyeli dahi çocuklar var ya, onlar da tutturmuşlar, 'Kürt meselesini İsrail kamçılıyor diye..." Memleket elden gidiyor Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Bülend Ulusu, beyaz giysileri içinde zarif ve ince davranışlanyla bir süre konuştuktan sonra, bana doğru eğildi: "Başka çare yok..." dedi ve ekledi: "...Memleket elden gidiyor..." Deniz Kuvvetleri Kornutanhğı odasında yuvarlak bir masanın çevresinde oturuyorduk. Ulusu, her zamanki zarafeti, nezaketiyle karşılamıştı. Yanında Içel Belediye Başkanı vardı, tçeldeki moda şenliğine komutanı çagırmak ıçın gelmişti. Gitti, yalnız kaldık. Ulusu'ya, "Bizim 'birliğe çagrı'yı nasıl karşdadınu paşam?" diye sordum. Çaylanmızı içiyorduk. "Çok iyi" dedi Ulusu. Sonra konuştu: "Esasen başka çare yok. Bu iki parti bir araya gelmeli. Hukümet olmalı" dedi. Ulusıi' Ecevife MSP ile hükümet kurmamasını açık açık tPLER KOPMUŞTU Bülend Ulusu konuşurken barut gibiydi. Yüksek düzeyde ipler kopmuş, kopacak durumdaydı. Komutanlar arasında birlik olmadığı yolundaki söylentileri yalanlıyor, "Biz aramızda birlik, beraberlik olduğunu yakında kanıtlanz" diyordu. nato kanaüannın, aynca bu kanatlardan her birindeki sayısız komitelerin ve alt komitelerin ve koskoca ülkedeki küçük kasabalarda sayısız etkili gazetenin, radyo ve televizyon istasyorüannın da seslerini eklediniz mi, ortaya, her kafadan bir sesin yükseldiği, curcunalı, karmakanşık bir toplum görüntüsü çıkar. Amerikan yönetimi de, bu çoksesli, curcunalı görüntuyü, küçüklü büvüklü yabancı ülkelere karsı ustaca kullanır. Onlardan gelen birçok istekler karşısında, yönetim, genellikle, "Çok hıklısınız, biz de sizin gibi duşunayonız, ama $n Kongre yok mu, şu lobiler yok mu, bunlar? soz dinlelemiyornz!' der. O sırada, bazı yabancı devletlere el altından akıl verildiği de olur: 'Siz de burada bir lobi oluşlurmalısınız, kamuoyanu etkilemede uzmanlaşmış reklam kurumlanyla anlaşmalısınız, bunun başka yolu yok!' deTİer... Ve buna kanan yabano devletler de, milyonlarca, yüz milyonlarca dolar harcayarak, o her kafadan ayn bir sesin yükseldiği toplumda kendi seslerini duyurmaya uğraşırlar. Hatta, bildiginiz gibi, davet edildiklen luks kahvaltılann bile parasını ödemeleri gerektiğine ikna edilirler; sözüm ona davetli gittikleri kahvaltılarda, yemeklerde, paralı konuk olurlar; >a da kendi verdikleri davetlerde, birtakım eski devlet adamlarına, dünyanın parasını odeyerek, kendi haklannı savunucu konuşmalar yaptınrlar. Ülkelerindeki kamuoyu bu yöntemleri ve harcamalan yadırgayacak olursa, 'Ne yapaüm, Amerika1 da usul böyle, başka türlü işimizi yürütemiyonız!' derler. Böylece, Amerikan toplumunun ve yönetiminin çoğulculuğu ve çoksesliliği, Amerika için, verimli biı gelir kaynağma da dönüşmüş olur. Başkanlığın etkisi Ama bu renkli, curcunalı, karmakanşık görüntünün ardında, çoğu kez gözden kaçan bir gerçek İhsan Topaloğlu, "askerlerle" yaptığı görüşmeyi anlatıyor: Eylül 1979'un ilk günleri olağan koşullara döndük. Sağduyu sahipleri kulislerde, "birliğe çağrıyı " gelmekte olan ordu müdahalesine karşı bir birleşme' isteği olarak nitelıyorlardı. Ecevit, Küçük Kurultayda birliğe çağrıyı, "fevkalade" diye niteliyordu. Demırel'den "çağnya uyulmasım" istedi. Eski Milli Savunma Bakanı Ahmet Topaloğlu, istanbul'da Fenerbahçe'deki dinlenme tesislerinde askerlerle görüşmüştü; "Son derece bozuklar" diyordu. Topaloğlu'nun izlenimleri ilgi çekici olabilirdi. Eski Milli Savunma Bakanıydı, üst düzeydeki askerlerle hâlâ görüşüyordu, "CHP'nin sol derneklerden elini çekmesini Ecevit sağlayamazsa, bu işlerin sonu oknayacağını söylediler" diyordu. Demirel'den de yakınmışlar, "Şekeri, şap yapıyor" demişlerdi. Bölücülük konusunda "bozuklarmış", "alttan baskı geldiğinden" yakınmışlar. Topaloğlu, bu görüşmelerden edindıği izlenimleri bir sonuca bağladı, "Bir şey yapacaklar " dedi. "Nasıt bir şey?" "Anladığım kadanyla" dedi Topaloğlu; " 1 2 Mart benzeri bir şey. Ama daha değişiği ve ara seçiminden de önce." "Seçimden önce yaparlarsa çok daha kötü olur" dedim. Topatoğlu, "Henüz yönternini bilemiyorlar" dedi, durdu: "...İki partiyi birlikte hareket etmeye çağıracaklar sanırım" diye ekledi. Evren'in 12 Mart gibı olayiardan ders aldıklarını, geleceğe böyle baktıklarını 30 Ağustos'ta söylemesi böylece daha da anlam kazanıyordu. Topaloğlu, izlenimlerini, duyduklarını anlatmayı sürdürdü: "...Fakat diyorum ya, heniu ne yapacaklarını bilemiyorlar. Tıpkı 12 Mart öncesinin havası. Bugün de Şimdi duruma, altımıza egemeniz, fakat olamayacağımız günler gelebilir' diyoriar ki, ben bu havayı çok iyi bilirim. 12 Marttan önce Genelkurmay Başkanı Tağmaç bana, 'Çağıracağım İnönü'yü, bu anayasa iştın 12 Eylülden önce, bugün o güne benziyor. Sizin yaptığınız 'birliğe çağn' yayını, 30 Ağustostaki mesajlarla biıtünleşiyor. Acabasen askerlerle bu konuda bir şey konuştun mu, bir sorayım, dedim..." Topaloğlu'nu "Hayır hiçbir görüşme yapmadtm" diye yanıtladım. "Ama, bir şeyler seziliyor artık" diye ekledim. Topaloğlu, "...Bunlan bana 'marin' söyledi (Deniz Kuvvetleri Komutanı Ulusuyu söylüyor). Kara Kuvvetleri Komutanı Nurettin Ersin işin başında. Evren'in siyasetle ve hükümetle yakın ilişkisi tabii durumunu değiştiriyor. Seçim öncesi yapmazlarsa seçim sonrası, ama demokratikyollan kapamayarak..." dedi. "Bu biçimde bir muhtıra gene 12 Marta çıkar." "Hayır, bakarsın daha yumuşak olur" dedi Topaloğlu. "Cumhurbaşkanı aracıhğryla neden başka bir yöntem denemiyorlar, ondan geçsinler." Topaloğlu durdu ve: "...Cumhurbaşkanından artık hayır yok' diyorlar" dedi. Bir eklenti daha yaptı: "Vatan elden gidiyor, diyor askerler..." 27 Aralık 1979'da verilen, 1 Ocak 1980 günü açıklanan "ordu uyan mektubu"nun hazırlık süreci Eylül 1979'da başlamıştı. On beş ay sonra patladı... Topaloğlu'ndan bu bilgileri aldığımız sırada tarih, 5 Eylül 1979'du. Ordunun yola çıktığı bir kez daha kanıtlanmıştı. Kapitalist ordu Ulusu, "Başbakana diyorum ki, 'Grevi Batıdan aldınız, siz getirdiniz, iyi de ettiniz'. Ama tek yanlı. Devletin bir kontrolü olmalı. İşçime yüzde 170 zam yapıyorum, yetmedigini söylüyor. Oy korkusu anlıyonım, ama ikisi bir araya gelip çözsünler bunlan. Biz bunlan söyledik mi, 'kapitalist ordu' veya 'sermayenin emrindeki ordu'. Bilirim ben, Tagmaç 12 Mart muhtırasını imzalarken gözlerinden }*aşlar akıyordu. Sonra bir bankanın genel yönetim kuruluna üye olunca, 'Faşist generaller, faşist ordu'.. olacak iş mi?.." diyordu. "Başbakana bazı CHP mflletvekillerinin derneklerie olan ilgisini söylüyoruz. Efendim, 'O derneklerin grev hakkı yok, onlar da dernek kurup sorunlannı dile getiriyoriar' diyor..!' Ulusu, bu çizgiyi verdikten sonra, ordudaki maaşlara ilişti. Örneğin bir subay evini naklederken devletten 67 bin lira alıyor, ama bu işi yapmak için 38 bin lira ödüyordu. "Sivil memurlarla askeri aynı dengeye getirelim dediler. Asker altta kaldı. Bunu düzeltin dedik, bir yasa taslağı gönderdik" dedi. Eliyle bir işaret yaptı, "nerede, yok bu tasan" demeye getiren. Ulusu ya, "Ecevit'e, bir CHPAP hükümetinden söz ettiniz mi?" diye sordum: "Mosmor oluyor" dedi dingin bir sesle. 20 aydır söylediklerini "ciddiye" almayanların tam bu sırada "daha ciddiye" aldıklarını söylüyordu. Ulusu, "CHPAP işbirliğini işlemeye devam etsin gazete" dedi. Askerler, 12 Marfa benzer bir şey yapacak abancı devletler milyonlarca, yüz milyonlarca dolar harcayarak, o her kafadan ayn bir sesin yükseldiği toplumda kendi seslerini duyurmaya çalışırlar. Hatta, bildiğiniz gibi davet edîldikleri lüks kahvaltıların bile parasını ödemeleri gerektiğine ikna edilirler. için de pek âdet degilmiş. Fakat bizim aldığımız tavır, öteki metinlerin de yurnuşaulmasını sağladı. Doruk toplantısı sırasında, Yunanislan'la ilişkilerimiz konusunda büyük baskılarla karşılastık. Onlara karşı da direndik. Önceden hangi noktalarda nasıl bir usluba razı olabileceğimizi hesapladıysak, o noktalarda göruş birUği sağlandı. Böylece, gergin duruma gelmiş ilışkiler içinde gittiğimiz MVashington'dan, üzerinde durduğumuz konularda istediğimiz sonuçları elde etmiş olarak donüyorduk. Amerika'da kamuoyu çok önemli. O gezi sırasında, gazetecilerle, radyo ile, televizyonla görüşmelerimizde de, sanınm, Türkiye'nin sorunlannı ve sorunlara bakış açısını Amerikan ve dünya kamuoyuna ayrınuh biçimde anlatma olanağı elde edildi. Bir önemli sonuç da, ambargonun kaldınlması yolunun acılması idi. Amerikan yönetimi, 1975'ten beri Türkiye'ye uygulanan fakat NATO'yu zayıflatmaktan başka bir işe yaramayan silah ambargosunu kaldırmak istediğini, fakat gerek Kongrenin gerek Kongreyi etkileyen lobilerle kamuoyunun bunu engellediğini öne sürüyordu. Gerçekten Amerikan dış politikasında, Kongrenin, kamuoyunun, lobılerin büyük etkisi vardır. Üstelik, NLxon döneminin acı deneyimlerinden etkilenen Kongre, dış politikada ağırlığım arttırmaya çalışıyordu. Amerika Birleşik Devletleri'nde, yalnız toplum yapısı degil, yönetim de çoğulcudur. Bazen, Pentagon"dan bir türlü, Dışişleri Bakanlığından veya Ulusal Güvenlik Konseyi'nden bir başka turlü ses çıkar. Zaman zaman Hazine Bakanlığından da değişik ses çıkar. O sırada. Pentagon'un içinde, Silahlı Kuvvetlerin değişik kesımlerinden de çelişkili sesler çıktığı olur. Buna, Ticaret Odalan'mn, sendikalann, sayısız dernek ve kulüplerin ve Kongrede Temsilciier Meciisi ile Sevardır; o da, başkanlığın etkisi... Eğer isterse, eğer öyle işine geIirse, Amerikan Devlet Başkanlığı, açıktan veya hiç kimseye sezdirmeden, adeta bir sihirli deinekle, butün o kargaşamn içinden, ıstedıği yolu, kanallan açabilir, kamuoyunu yönlendirebilir. Ben bunu bildığim için, özel görüşmeraizde Başkan Carter ambargonun kaldınlmasını içtenlikle istediğini söylediği, hatta beni de, bunun için, hazır Amerika'da iken, bir kampanya açmaya teşvik ettiği zaman, kendisine, açıkca, 'Ben üstıime düşenleri elbette yapanm. Ama bu yetmez. Eger siz de ambargonun kalkmasını gerçekten istiyorsamz, ağııiığınızı koymahsuıız' dedim. Başkan Carter, bu bakımdan kendi uzerine düşenleri yapmaya hazır olduğunu söyleyince, 'O da yetmez, kamuoyu önünde bana kararlı olduğunuzu açık açık söylemelısinız. ve gereğini yapmahsınu!' dedim. Sonunda Başkan Carter, buna da ikna oldu. Söz verdi ve sözünü tuttu. Ondan birkaç ay sonra da üç buçuk yüdır bir türlü kalkamayan silah ambargosu, Türkiye'nin herhangi bir konuda herhangi bir ödün vermesine gerek kalmadan kalkıı. Kimseye de kahvaln veya yemek parası, lehimize söylev verme, yazı yazma parası ödemedik. Yalnız ambargo kalkmakla kalmadı. Türkiye'ji boğacak duruma gelmiş olan dış ödemeler sorunumuzu çozecek yardım kapıları da aralandı. Ne var ki, bir yandan iç veya dış geüşmeler, bir yandan da 1979 Mayısında Amerika ile aramızda yer alan bir olay, büyük ölçüde düzeIen ilişkilerimizde yeni bazı sorunlara ve olumsuz gelişmelere yol açtı" opaloğlu, "Askerler son derece bozuk" diyor, sonra izlenimlerini şöyle anlatıyordu: "Kara Kuvvetleri Komutanı Nurettin Ersin işin başında. Evren'in siyasetle ve hükümetle yakın ilişkisi, durumunu değiştiriyor. Seçim Öncesi yapmazlarsa seçim sonrası ama demokratik yolları kapamayarak..." lemiyorsa işletiriz diyeceğim' demişti. Ben de İsmet Paşa da çıkar Genelkurmayin aslanlı kapısının önüne bu iktidar yani biz beni askerle tehdit ediyor, der' demiştim. Cumhurbaşkanı Sunay aracıhğryla bir yol aranmasını salık vermiştim. Sunay da parti liderleriyle bir dizi toplantı yapmıştı. Hani sen 'Müdahale edemezsimz paşalar' diye yazmış T TOPALOĞLU MiUi Savunma eski Bakanı İhsan Topaloğlu üst düzeydeki askerlerle hâlâ görüşüyordu. Aldığı izlenimlere göre askerler "bir sey'' yapmak niyetin deydiler. ' StİRECEK İMZA GÜNÜ KONGRE Kooperatifimizin 1985 yılına ait olağanüstü genel kurul loplantısı 7 Aralık 1985 cumartesı günü saat 14.00'te Selımiye Harem İskelesı ustunde bulunan HAREM OTELİ Roofunda yapılacaktır. GÜNDEM: 1 Açılış. 2 Başkanlık Divanı teşekkülü, 3 Olağan Genel Kurul zaptma Başkanlık Di\anı'na imza yetkısi, 4 Kooperatifimize yabancı ülkelerden gelen talepler, 5 Buro giderleri, kooperatif borçları ve proje mukavelesı ile ilgili mali konuların karara bağlanması, 6 Dilek ve temennıler. Sayın uyelerimizin olağanusıu gene] kurula bizzat kendilerinin veya kooperatif ortaklarmdan birisıne verecekleri tam yeıki belgesi ile toplantıya katılmalan onemle rica olunur. İSTANBLL DOKTORLARI CENNET AUASI TURİZM VE VAPI KOOPERATİFİ YÖNETtM KLRUUt NEZİH H. NEYZİ üe BİLSAK'ta BUGÜN Konser: Saat 21.00 KLASİK TÜRK SA2LARI BEŞLİSİ Nihat DOĞU (kemençe) Cüneyt KOSAL (kanun) Doğan ERGtN (ney) Abdi COŞKUN (tanbur) Vahıt ANADOLU (kudura) Dia Gösterisi: Saat 19.00 MEHMET BAYHAN Caf*Foyer: Saat 10.00 Yerliyabancı basm, fotokopi, çay, kahve, Wek, kahvaltı Lokanta: Saat 22.00 BaşakAli ikilisi önceden yer ayırtmak için: BİLSAK 143 28 79/143 28 99 ALİ H. NEYZİ yayımlanmış kitaplannı birlikte imzalayacaklar. AKADEMt KİTABEVİ NİŞANTAŞI 22 Kasım Cuma 15.00'ten itibaren Matematik Oğretmeni Dersanede çalışacak. TeL 582 58 1! Hüdavendigâr Kız Yurdu'ndan aldığım öğrenci makbumuzu yitirdim. Geçersizdir. FATMA MERtÇ StRECEK ve restoran öglen de açık 1 n MAÇKA SANATGALERİSİ akşam da... resim sergtsi «kaaım «4 «raMı ömer uluc Ccvdetpaşa Cad 306/1 BEBEK Tel. 165 04 48 SefÇ' Paza» Pa^nesı dışında nçf^jn itOO '90Üans< açktr EVTAMCAO j i MACKA 1*3 80 23 SARKİS PAÇACI SERAMİKHEYKEL SERGİSİ 1730 KASIM 1985 TAKSİM SANATGALERİSİ