19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
// KASIM 1985 CUMHURÎYET/7 2 CÜNEYT ARCAYÜREK 12 EYLÜL'e giden günleri yazdı sırasında vuruldu. Telefon çaldı: "Abdi tpekçi'yi vurdular" dedi ses ve kapadı. Nerede, nasıl demeye kalmadan telefon sustu. Saat 20.24'tü. Istanbul'u aradım, gazetedeki arkadaşlar "Böyle bir olayın geldiğini, ancak Abdi'nin ölüp ölmediğini bildiren bir haberin henüz gazete ekibinden ulaşmadığını" söylediler. Ama telefondaki sese göre, Abdi Ipekçi vurulmuş ve ölmüştü. Metin'i aradım, inanamadı. Milliyet'le konuşmuş, haberin doğnılandığını söyledi. Basmda bir panik başgösterdi. Yıkıldık. Ipekçi, 1 Şubat 1979 günü Ankara'daydı. Kimi görüşmeler yapmış, bir ara Demirel'i aramış, "Size gelemiyoram, vaktim yok, bir dahaki sefere" demişti. Demirel de "Abdi Bey, Ecevit'e verdiğiniz destegi bize verseydiniz, pek çok işi şimdiye dek çözerdik" diye takılmıştı. Abdi, akşamüzeri bir uçakla İstanbul'a dönecekti. Uçak değiştirdi, sonra gitti, gazetede bir süre çalıştı. Arabasına bindi, evine giderken, Teşvikiye'de bir köşebaşında öldürüldü. Cinayet çok iyi planlannuş, Abdi adım adım izlenerek uygulanmıştı. Bu cinayetin etkisi ve ardından getireceği tepkiler yıllar boyu sürecekti. I Şubat 1979. Teşvikiye'de doğan Abdi tpekçi, Teşvikiye'de öldürüldü, Teşvikiye'de cenaze namazı kılmdı. Ecevlt'in yakın destekçisi, ne var ki, Türk basınının yetiştirdiği en ünlü gazetecilerden Abdi İpekçi, Ecevit'in Basbakanlığı MUDAHALENIN AYAK SESLERİ (1978 1979) Demirel'in elinde bir "îki K" formülü vardı. Kürtçülük ve komünizm. Demirel'e göre bu iki "K" ile gereğince uğraşılmıyor, MÎT'in ne yaptığını anlamak olanaksızlaşıyor, sıkıyönetimler olaylann üstesinden gelme gücünü yiîiriyor, Ecevit'in aylık eşgüdüm bildirileriyle bu gücün yiîip gittiği daha belirginieşiyordu. I I E B LN ÜE T V C ECEVİT ANLATIYOR (1978 1979) Başbakanlık günlerini Demokratik rejim geriye doğru saymaya başlamıştı ÎPEKÇfMN SONU Abdi tpekçi, Türk basmınm yetiştirdiği en ünlü gazetecilerden biriydi. Ecevit'in yakm destekçisiydi ve onun Basbakanlığı döneminde öldürüldü. Bu cinayetin etkisi ve ardından getireceği tepkiler yıllar boyu sürecekti. (Fotoğraf: CUMHURtYET) hükümet anyor, hatta bir CHPAP hükümetine yanlı göriinen dokundurmalar yapıyor, acaba?" diye düşündü. Bundan bir sonuç cıkarabilir miydi? "Acaba" sorusu, Korutürk'ün kafasındaki "idealin" gerçekleşip gerçekleşmeyeceği sonısuna yanıt arıyordu. Cumhurbaşkanı, bir umut ışığı yanıp yanmadığını araştırmak gereğini duydu. Cumhurbaşkanı Korutürk'le iki saatten fazla görüşen Demirel, söze bir "espri" ile girmişti: "Vatandaşlanmız yeni vergileri o denli istekle bekliyorlar ki, Meclis geceli gündüzlü calışıyor" demişti.Daha sonra bunları aktarırken kahkahalar atıyordu. Demirel'in elinde bir "İki K" formülü vardı: "Kürtçülük ve komünizm." Bu iki "K" ile gereğince uğraşılmıyor, MlT'in ne yaptığını anlamak olanaksızlaşıyor, "sıkıyönetimler olaylann üstesinden gelme gücünü" yitiriyor, Ecevit'in aylık esgüdum bildirileriyle bu gücün yitip gittiği daha belirginleşiyordu. AP önderinin Korutürk'e söyledikleri buydu. AP'den aynlanlar Cephe'nin yaşamamasını isteyenlerdi "Kuşkusuz, Adalel Partisi'nden aynlıp bağımsız duruma getenlerin ve grubu bulunmayan iki kuçuk partiden uyeterin katümaayla Mecliste ucu ucuna çogunluk saglaj'an o hükümet CHP programını tam olnrak aygulayacak bir hiikbmet olamazdı. Buraja kadar anlattıklanmz da, otaükümetine amaçla kardngnnuzu gosteriyor. Fakat o sırada, başta genei başkanlın olmak iızere, birçok Adalel Partililer, böyle bir hukümetin yaşayamayacağını one suruyoriardı. iiz. kurduğunuz hükümet için yasama şansı goru>or muydunuz?" BÜLENT ECEVİT Ne kadar yaşayabılırse, çökuntüye doğru gidişin hızı o kadar kesilebilırdi. Bizim kurduğumuz hükümet, bir tür 'olaganüstu durum' onlemiydi. Her şey çıkmaza girmişti. Düsunün ki, 1977 >azındaki bir aylık hükümet dönemimuden sonra, Meclis aylarca kendi başkanhk divanını bile oluşturamamıştı. O sırada Adalet Partisi'nde, bizim kuracağımız hukümetin yaşayamayacağını duşunenler bulunsa bile, 'cephe' ortaklığının ve hükümetinin yasamaması gerektiğini duşunenler de vardı. AP'den aynhp, biziın kurduğumuz hükümete katılanlar arasında kişısel hesaplarla davrananlar da bulunmuş olabilir. Ama katılanların çoğu. kamuoyundaki isteği ve kaygıyı paylaşıyor ve yansıtıyordu. "Kurdugunuz hükümete katılmak isteyenler mi sizinle lemas aradılar, yoksa siz mi onlarla temas aradınız?" BÜLENT ECEVtT Takdır edersiniz ki, bir baska partinin mılletvekillerine, durup dururken, 'Partinizden aynlıp bizim kuraca 2 Herkes ağlıyordu Teşvikiye'deki cenaze törenindeydik. Herkes ağlıyordu. Ecevit siyah sarı renkteydi. Demirel gözyaşlannı tutamıyordu. Fakat, herkes terörün nereye varacağını konuşuyor, daha önceki günlerin umutlu beklentisi aruk hiç kimsede görunmüyordu, yok olmuşru. Abdi'nin katili aranıyordu, bütün basın bu konuya eğilmişti. Büyük gazeteler Abdi'nin katilini thbar' edecek olana büyük para ödülleri vereceklerini açıklıyorlardı. Abdi'nin ölümüyle 'devtef sarsılmıştı. Yargı pekişmişti: Anarşi ve terör durmayacaktı! Ecevit'in başanlı olması, bir parti sorunu değildi. CHP'nin başanlı olup bir seçim daha alması isteğiyle uzaktan yakından ilgisi yoktu. Bir rejim sorunuydu. 1978 başlannda Türkiye'de görillen kimi yozlaşmaların doruğa çıktığını açıkladığımız zaman, Ecevit'in kuracağı hukümetin kısa sürede her şevi ak pak edeceğini öne sürmuyorduk. Ama hiç değilse "gidişi" bir yerde "durdurabilirdi." Ne care ki, demokratik rejim, 1978'in ortalanndan başlayarak, 1979'da "geriye dogrn saymaya başlamışlı..." Kırmızı oy hesabı Şubat 1979'un son günleri. AP, "kırmızı oy" hesabı yaptı: Çıkan sonuca göre, AP ve kimi miUetvekilleri olumsuz oy kullansalar da, sıkıyönetim uzatılacaktı. MGK, sıkıyönetimin anayasa ve yasalara tam uygunlukla, tarafsızlık içinde işlediği görüşündeydi. Fakat, AP'nin açtığı "olumsuz o> kullanımı" ile ilgili dalgalanmalar sürüp gidiyordu. CHP grubunda sıkjyönetime 52 milletvekili karşı çıkmıştı. Ama grubun çoğunluğu olumlu görüşteydi. CHP'li 52 milletvekilinin gruptaki bu davTanışına bel bağlamamak gerekirdi. Grup karan çıktıktan sonra bu miUetvekilleri parti karanna uyacaklardı. 25 şubat günü, TBMM'de, 225 oya karşı 337 oyla sıkıyönetimin, iki ay daha uzatılması kararlaştınldj. AP karşı oy vermişti. CHP'nin yanında MSP, MHP gibi partiler yer almıştı. AP'nin sıkıyönetime karşı davranışına Genelkurmay Başkanı Evren'den 'dolaylı' bir yanıt geldi Evren, sıkıyönetimle ilgili savların gerçekdışı olduğunu söyledikten sonra, TSK'nin "hiçbir partiyle ideolojinin emrinde" olmadığını bildiriyordu. Geırelkurmay Başkanı, muhalefetin özellikle AP'nin sıkıyönetimlerin eşgudüm başkanlığına bağlandığı volundaki savlarımn doğru olmadığını belirtiyor. "... Sıkı>önetim komutanbklannın çok yumosak bir tutum izlediklerini ve henüz anarşinin kökenine inemedikleri iddiasını ileri surenlerin amacı, bu komutanlıkları gayri kanuni yollara sürerek, sanık ve hukumlülere işkence yapmayı, zamanlı zamansız aramalarla vatandaşı huzursuz etme>i telkin ise, aldanmaktadıriar. Yurt düzeyine yayilmış ve büyük sayılara ulaşmış anarşik olaylann kökenine iki ay gibi kısa sürede hiçbir gücün inemeyeceği gerçeğini ulusumuzun ve basınımızın takdirine bırakıyonım..." diyordu. . Ordunun isteği ı Şubat başında hükümet sorunu bütün canlılığı ile gündemdeydi. Turan Giıneş bir gece Besim ÜstüneTin evinde Cumhurbaşkanlığı Hukuk Danışmanı Dhan Öztrak ile konuştuktan sonra, "Edindigim izlenimi söyleyeyim sana" dedi. ".„ Martta Ordu, Cumburbaşkanı Konırurk aracılığıyla Ecevit'le Demirel'e 'birlikte bir hükümet kurmalanm' söyleyecek. Özlrak'a ben. Cumhnrbaşkam'na bu hükümeti destekleme telkini yapmasını söyledim. Eğer vann Ecevit yüzünde aşırı ölçüde tiklerle çıkarsa TV ekranına bil ki, bir şey var. Tabii Cumhurbaşkamyia yapacağı konuşma 45 dakika yerine daha uzun sürerse, 'bir şeyler var' demektir..." Ordudan "gidiş" üzerine kulise kimi sıkıntılar, homurdanmalar yansıyordu. Fakat, Turan Hocanın sözünü ettiği gibi bir "uyan" ile ilgili gelişme gözetilmiyordu. Meğer Turan Hocamn şubat 1979'da sözünü ettiği uyarı, 1980 yılbaşından üç gün önce verilen "Ordu uyan mektnbunun" öncüsüymüş, daha sonra anlayacaktık. Turan Hocaya "hangi önderin başkanlığında" CHP AP hükümetinin kurulacağını sorduğum zaman, "Bence, AP, Ecevit dışında bir CHPlinin başkanlıgını kabul edebilir" diyordu. Bunlar, uzak olasılıklardı. Fakat, Turan Hoca "yalun bir olasdık" görüyordu. Eğer Ecevit'in dışında kurulacak bir CHPAP hükümeti söz konusu olursa önerilecek Basbakanlığı kabul edebilirdi. "Sen olur musun Başbakan?" diye sordum. Geri çevirmedi. mada değil, daha sonraki gelişmeler içinde ortaya çıkmaya başladı. "1978 başında kurdugunuz hükümete kalılanlardan, belirli bakanlıklara getirilmeleri konusunda istekler geldi mi?" BÜLENT ECEVİT Çoğundan gelmedi. Birkaçından bazı bakanhklar için istek gelmiş olabilir, şimdi aynntılannı anımsamıyorum; ama bunlar da ısrar ölçüsüne varmadı. O bakımdan büyük sorun çıkaran olmadı. "Bu daha çok siıe mi bırakıklı?" BÜLENT ECEVtT Evet. "Benim de hatırladıgım kadar, örnegin İstanbul'da Guneş Moteldeki görüşmeler. daha çok hukümetin nelerie uğraşacagı, hangi ilkelere ve onceliklere bağlı kalacağı konusundaydı. Öyle mi oldu?" BÜLENT ECEVtT Evet öyle oldu. llkeler de sanınm çok iyi biçimde saptandı. Nitekim zamanın Cumhurbaşkanı Sayın Fabri Korutnrfc de, hukümetin ilkeleri ve programıyla ilgili övücü bir açıklamada bulunmuştu, hatta o yüzden 'cepbe' ortaklarının ağır hücumlanna hedef olmayı göze almıştı. llkeler iyi belirlendiği gibi, hükumet işleri de, bir sure, oldukça iyi yürüdü. Ama karşı karşıya bulunduğumuz sorunlann ve engellerin boyutlan ortaya çıktıkca ve kışkırtmalar arttıkça, hükumette kiminin morali bozuldu; kimi üyeler de, hukumetı çökertmek isteyenlerin telkinlerine tertiplerine kapıldılar. Daha önce, I974'te uzun bir şiddeı eylemleri ve rejim bunahmının ardından, dokuz ay suren bir hükümet kurmuştuk. O kısa hükümet dönemimizde ülke buyük ölçüde sükunete kavuştu; ölumle sonuçlanan şıddet eylemlen hemen hemen Bağımsız bakanlann, çoğu değilse bHe \ bazıları, eski yakın arkadaşlarımın bazılanndan daha yapıcı ve anlayışlı davrandılar ve bu davranışlanm, hükümet dönemimizin sonuna kadar, hatta ondan sonra da sürdürdüler. gunız hükumele katıhn veya destek olun' denmez. Onlardan. böyle bir öneriyi, böyle bir çağnyı teş\ik edici işaretler gelmiş olması gerekir. Bulunduklan partiden aynlmak istediklerini, bulundukları partiyle sağlanamayacak bir çözum arayışı içinde olduklannı gösteren beürtilerin ortaya pkmış olması gerekır. Biz de, 1977 sonlarına doğru, o yönde işaretler. haberler aldık. onun üzerine kendilerıyle temas olanaklarını aradık. "Bunları kabineye almaktan amacınız. hukümetin icnuıtına ortak olmalannı saglamak ve o şekilde desleklerini guvenceye almak mıydı?" BÜLENT ECEVtT Meclis te yeterii çoğunluğumuz olmadığı halde, çökuntüye, iç kargaşaya gıdjşi durdurmak uzere ne yapıp edıp hükümet kurmaya bizi zorlayan baskılar altındaydik. Bunlar kamuyoundan gelen baskılardı. kendı vicdanımızdan ve kaygılarımızdan kaynaklanan baskılardı ve hatta başka partilerden o arada 'ccphe' hükümetinin basındaki bir panınin bir kısıra uyelerinden ve parlamenlerlerınden gelen baskılardı. Kurmamız beklenen hükümeti, ancak kendi partimizın dışından, bizi tek tek destekleyenlerle kurabilirdik. "Cephe" ortaklığını iktidardan uzaklaştıracak bir hükümet kurulabılmesını saglamak amacıyla AP'den aynlanlar. daha birkaç a> once kendilerıne milletvekili seçilme şansını sağlamış bir partiyı bırakıyor ve siyasal gelecekleri bakımından boşlukta kalmayı göze alıyorlardı. Üstelik, hiçbir sekilde kontrol edemeyeceklen bir başka partinin kuracağı bir hukümetin sorumluluğunu paylaşmış oluvor. lardı. Bırçoklan, Cumhurıyet Halk Partısi'mn genel tutumunu, sosya] ve ekonomik goruşlerini, politikalarını benımsemediklen halde. o partinin kuracağı bır hukumete katkıda bulunmayı kabul edıyorlardı. Uçuruma gidişi durdurmak, hiç değilse bu gidişin hızını kesebılmek amacıyla bunu ıçlerine sindirebilıyorlardı. Bu açıdan bakılırsa görulur ki, kurulmasına olanak sağladıklan hukümetin ıçmde >er almalan, yalnız o hukumet ıçın değil, kendıleri için de bir guvence idi. boyıelikle, sorumluluğunu paylaşacaklan hukümetin, onaylayamayacakları politikalar izlemesinı önleyebilir durumda olacaklardı. Nıtekim o Miada kamuoşunun, 'cephe' iktıdarma mutlaka soıı ve rılmesını isıe>cn KAimlcrı, bunu yadırgamamışlardı. Hukümetin kurulu> bıçimine bu kaınuoyu keMmlermJi.ii gelen c!o>ıırıler, o asagörülmez olmuştu; rayından çıkan rejim yeniden rayına oturtulmuştu; ülkenin dış saygınlığı belirgin biçimde yükselmişti. Birçok kimseler ve kesimler, 1978 başında kurulan hükümetle de benzer sonuçların sağlanabileceğinı sanıyorlardı. Oysa üç yılda, köprülenn altından çok sular geçmişti. 'Cephe onaklığı devlette büyük tahribat yapmıştı. Yeni ve yaygın bir şiddet eylemcileri kuşağı ortaya çıkmıştı. Butun bunlara, ağır bir ekonomik bunalım eklenmişti. Size, başbakanlıkla ilgili bir somut gozlemimi anlatayım... I974'te hem de bir askeri rejımin hemen ardından hukumet kurduğumda, kamu yönetımi bakımından ciddi bir sorunla karşılaşmamıştım. Ama, 1978'deki hukumeti kurduğum haftalarda, bır devlet bakanıru ziyaret için başbakanlık koridorlanna çıktığımda, hemen her kapının önünde asık suratlı birtakım kamu gorevlileri görüyordum; ben koridordan geçerken bir bir sırtlarını çevıriyorlardı. O koşuliar altında, 1974'tekine benzer sonuçlar elde edilebılmesi olanaksızdı; en azından, daha çck zaman ıstiyordu. Bu durumun hukumet içinde yarattığı moral bozukluğuna, hukumet dışından gelen tertipler, kışkırtmalar da eklenince, uyumlu bir çalışma sürdurebılmek bir hayli guçleşti. Ama şunu da beiirtmeyi bir görev sayıyorum: Bağımsız bakanlann, çoğu değilse bile bazıları, eski yakın arkadaşlanmın bazılanndan daha yapıcı \e anlayışlı davrandılar ve bu davranışlanm hukumet dönemimizin sonuna kadar, hatta ondan sonra da sürdurduler "Buna karşılık bazıları da bir 'Altılar Deklarasyonu' yayımladılar. Sanırım bu. size hiçbir haber yerraeden vapılan bir acıklamaydı. Öyle mi?" BÜLENT ECEVİT Evet, daha once de. biliyorsunuz, Sayın Feyzioğlu hukumetten ayrılmıştı "Altılar Deklarasyonu üzerine, 19 saat kadar suren bir hukumet toplantısı yaptınız: bu konuyu tartıştınız. O toplantı sırasında, deklarasyonun dısandan gelen bir elkiyle yapıldığı ızlenimini edindiniz mi?" BÜLENT ECEVtT Benim durumumdakı bir kimse. ehnde somut kanıtlar olmadan, izlenıme dayalı iddialarda bulunamaz. Ama hukumeıi uyumsuzluğa, hukumet uyelerıni huzursuzluğa surüklenıek K'iıı yapılan tahnkier orıadavdı. açıkıaydı. Demirel'in formülü AP önderi Demirel, "Beş oy yeterii hükümeti düşürmek için" diyordu. Kâğıt uzerindeki hesaba göre, bu yargı geçerliydi. Çunkü Millet Meclisinde iktidarla muhalefet arasındaki sayı dengesi 223222 noktasındaydı. Muhalefet beş oy daha sağlarsa, Ecevit hükümeti güvenoyu alamaz, düşerdi. Oyun bu dengenin üzerine kurulmuştu. Ecevit, oy dengesinin bu denli duyarh noktaya geldiği gunlerde bile hükümetin düşeceği kaygısmı duymuyordu. Muhalefetin ne bağımsız bakanlar arasında bir gedik açması olasıhğı vardı, ne de CHP milletvekillerinin muhalefetle biriikte davranmalan olanaklıydı. Korutürk, "AP, on bir maddelik bildiriyle bir Schmidt'ten, Ecevife Guadalupe önerisi: Magosa'yı verin, 200milyon marklık yardımı hemen alın 1979 başında Guadalupe doruğunda Türkiyenin ele alındığına dayalı haberler, başkentte "iyimserlikle" karşılamyordu. Schmidt, "Türkiye dosyasm"açmış ve 'Dörtler' bizeyardıma karar vermişlerdi. Ama 1MFile anlaşmak koşuluyla. Vergi yasalarmın bir türlü Meclisten geçmemesi karşısmda, CHP Genel Sekreteri iki parti arasındaki diyaloğun önemini vurgulayan bir demeç veriyordu. CHP'nin bu davranışı AP'de tepkiler yaptı, ı\urı Bayar, "Bütün bize küfredeceksin, sıkısmca 'gel diyaloğa' diyeceksin, yok öyle şey" dıyordu. Guadalupe doruğundan akan iyimserliğe fazla bağlanmamak gerekti. Çünkü... Ecevit'in Bonn gezisi sırasındaydı. TUrkiye'ye yardım konusunda başı çekmesi ıstenilen Ba'tı Almanya ile resmi muzakereler yapıiacaktı. Ecevit1 in çevresini alan Alman diplomaüar, biraz sonra gelecek olan Başbakan Schmidt'in "önemli açıklamalar" yapacağını Turk başbakanına anlatıyorlardı. Ecevit, çok sonra bana, 'Geldi Başbakan Schmidt 'Eğer' dedi. 'Kıbnsta Magosa'yı verirseniz, iki yüz milyon marklık acil yardım hemen verilecek.' Schmidt e 'Yardımla Kıbrıs işini biribirine kanştırmamak gerektiğini, eğer bu koşulda direniyorsa müzakereleri kesmemizi' söyledim. 'Yok'filan dedi. Ama 200 milyon yardım. yüz milyon marka 50 milyon dolara iniverdL' cger ovn ve uemıret, hıenılen odunieri, iunanistan'tn NATOya koşulsuz dönüsünü kabulet"Başbakan Schmidt, seydik, krediler de akardt, para da akardı"diyor'Kıbrıs'ta Magosa'yı du Eceviı, 1985 ytlmdaki bir söyleşimizde. Tıpkı Demirel'in Ford'a sö'ylediği gibi, "Hiçbir Türk hüverirseniz, iki yüz milyon marklık acil kümeti bu isteklerinizi kabul edemez." Dışişleri Bakanlığı Genel Sekreteri Şükrü Elekyardım hemen dağ ise, çeşıılı gönişmeler yapıp başkenıe döndükverilecek' dedi. len sonra, "Biz önumüzdeki üç ay sonunda ekoKendisine 'Kıbrıs'la nomik bunahnn asmak zonındayız. Eğer aşarnazyardım ışini saA benim soylediğimi yazmayınız lütfen İstankarıştırmamatarını, bul'daki sanayi işçisi sokağa dökuhir" diyordu. bu koşulda Ya çözemezsek, ya ışçiler ayağa kalkarsa?.. direniyorsa Ya?.. Bu olasılıklann arkasında başka bir şeyler HELML'D SCHMİDT müzakereleri olabilirdi. Acil yardım pazarlı"Bu hukümetin gideceğinden söz ediliyor" değında kıbrıs'ta tavizi kesmemizi' söyledim. dim Eiekdağ'a: 'Yok' jilan, dedi kosul olarak one suru"Evet, gidecek!.. Oysa Ecevit'in cesur kararlayordu. Ecevit direnince ama yardım 50 rıyla üsler açılabildi. Öteki partiler üsleri açabilir geri adım atmak zorun milyon marka miydi, sorartm size açabilir miydi?" da kaldı. İniverdL." Elekdağ bunlart bana soyledıği gijı, ABD'de de söylUyordu herhalde. Gerçekten sağ partiler, ABD uslerint Ecevit'in yaptığı gibi, aralannda anlaşıp, O sırada dış krediler, acil para, taze para gibı hele MSP ile açamazlardı. A Imanya yardım etmek sözler soylevip gunlerce yazıyorduk. Batıntn bize ıstıyordu. .\'e kadar vereceğı betli değildi. '\erirken ne istcdiğini" de Ecevit'in bu orne%iy Elekdağ, '•Yartn Christopher (ABD Dışişleri Baaçıkça ortava koyuyordu. üaıt, kredıleri lersıne kan Yardımcısi) geliyor, gundemin ilk maddesi, butün savlarınu karşın bir "baskı" oğesı olarak ekonomik sorunlar" dedi. kullanıyordu. I976'da imzalanan ikilisavunma anlaşması üze"Ver kurtul" stoganını hangı hükümet bnşka rinde görüşmeler yapıiacaktı. ABD'nin 250 milm kabul edebilirdi kı: yon dolarltk yardımı söz konusuvdu. Öne sürülen savlar Genelkurbay Başkanının açıklamasında açıkça yazılmıştı: "... 1 Sıkıyönetim komutanlıkları, Başbakanlıkta kurulan ve kanunda yeri olmayan eşgüdum başkanlığına bağlandıklanndan. yetkileri ellerinden alınmış ve iş göremez duruma getirilmişlerdir. 2 Bu komutanlıklara tayin edilen askeri savcı ve hâkimlerin seçiminde, dısandan bazı güçlerin etkisi olmuştur. 3 Söz konusu hâkimlerden yedisi sakıncalı personel arasındadır ve bir askeri hâkim riışvet almış, kumar oynanuş ve solcu olarak tanınmıştır. 4 Sıkıyönetim komutanhklan, çok vumusak bir tutum sürdürmekte ve henuz anarşik olaylann kökenine inememiş bulunmaktadırlar..." EvrenM kim zorladı Ecevit: Evren'in sözleri bir "uyan" olarak nitelendi. Oysa bu, iktidar ve ordu çevrelerine göre, daha çok bir savunu ve ordunun yerini saptayan bir demeçti. Evren'in Başbakan Ecevit koşutunda gorünmesi, kulislerde, "Bu açıklamayı Ecevit'in yaptırdığı" biçiminde yorumlandı. Ecevit ise, "Gendkurmay Başkanını böyle bir açıklamaya biz degil, muhalefet zorladı" diyordu. Bu sözlerde gerçek payı yok değildi: AP'nin sıkıyönetimlerle ilgili gerekçesinde bu yönlü 'kokalar' vardı. Bunun yanı sıra, AP, MGK'den önce iki girişimde bulunmuştu: Demirel, Cumhurbaşkanına MGK toplantısından önce mektup yazmış, bir açıdan ele alınırsa, bu mektuba MGK'nin "görevini yerine getirip hükümeti uyarmadıgı" anlamını vermişti. Sıkıyönetimlerin 'bölücülüğe' bakmadığmı vurgulayarak beklenen sonuçların gelmedifi kanısını öne sürmuştü. Ordunun "partiler üstü görünümünü" bozmaya yönelik bir davranışa karşı çıkması doğaldı. AP muhalefetinin siyasal alanda one fırladığı varsayımları üzerinde durulurken, bu kez butçe oylaması "birtakım hesaplann" yanlışlığını ortaya çıkardı: 1979 bütçesi Millet Meclisinde 213 oya karşılık 228 oyla kabul edildi. Böylece, bütçe oylamasına değin, yaygınlaştmlan; hükümeıin Millet Meclisi'nde düşürülebileceği savları yitip gidiyordu. 1979'un bu zorlu koşullarında, çeşitli basarısızlıklann sürup gittiği ortamda 228 oy, bir bakıma güvenoyunun yenilenmesiydi. Mecliste hukümetin gitmesini değil, kalmasını isteyenler çoğunlukuydı! StRECEK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle