15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER maktan çok, "bölunmüş" bir görünümde bulunmalan, karamsarları da haklı kılmaktadır. Hele de, başkalarım düşunmek gereğini duymayan uluslann bencil davranışları, salt kendi çıkarlarıyla beslendikçe, barış özlemleri kursaklarda kalmaktadır. Üçüncü ve Dördüncü Dünya larda okulsuz, hasta, aç susuz, ışıksız, evsiz barksız milyonlarca insan bir umut ışığı ararken, silahlanma yanşı için saatte 10 milyon dolar (6 milyar lira) harcanan bir dünyada, eşitlik, adalet ve barış gibi sözler boş kavramlar olmaktan başka ne değer taşır? 1945'te Hiroşima'ya atom bombasının atıldığı günden beri, savaşlarda 25 milyon insanın yaşamını yitirmiş olduğu hesaba katıhrsa, iyimserliğimiz iyiden iyiye azalmış olur. Gerçekte, Birleşmiş Milletlerin yapması gereken, silahlanmayı durdurmakla yetinmek de olamaz. Bundan bir adım daha öteye geçerek, silah üretimi için yapılan harcamaları kalkınmanın hizmetine sokmak ve bu yoldan insanlığın mutluluğuna çalışmak olmalıdır, amaç. Öte yandan, Güney Afrika'daki resmi ırk aynmcıhğmın (apartheid), bütün dünyanın gözleri önünde, kanayan bir yara olarak varlığını sürdürmesi de, Birleşmiş Milletler ilkelerine tümüyle ters düşmektedir. Ne yazık ki, Birleşmiş Milletler'in, uluslararası anlaşmazlıklann çözümünde, barışın korunmasında ve ırk aynmalığı gibi ilkel tutumlann giderilmesinde zorlayıcı önlemler almak yetkisi sınırhdır. örgüt'ün bu gibi konulardaki girişimlerinin başarısını, uluslann egemenlik hak ve yetkileri sınırlamaktadır. Çünkü, Birleşmiş Milletler, devletleTüstü değil, devletlerarası bir kuruluştur. tnsan haklanna saygılı olma görevini savsaklayan devletlere 1 24 EKİM 1985 maktan kurtularnadı. 1974 yılında kabul edilmiş bulunan, Devletlerin Ekonomik Haklan ve ödevleri adlı belgede yer alan ve ulusal kaynaklar üzerindeki egemenlik hakkınm güçlendirilmesini, hammadde üreticisi ülkeler için elverişli ticaret koşullan sağlanmasını, yoksul ülkelere kaynak aktanlmasını öngören iyi niyetli girişimlerden de, ne yazık ki, sonuç alınamadı. Bunlar, Birleşmiş Milletler felsefesinin dayandığî ideal eşitlik durumundan henüz çok uzaklarda bulunduğumuzu gösteren kanıtlardır. Büyük eşitsizliklerle dopdolu bir dünya, Birleşmiş Milletler'in temel ilkeleriyle kökten çelişkilidir. SONUÇ Birleşmiş Milletler örgütü ve onun türlü çalışmaları olmasaydı, hiç kuşku yok ki, hem banş ve güvenlik, hem de kalkınma konulannda, bugün ulaşılmış bulunan düzeye gelmek kolay olmayacaktı. Ama hemen eklemeli ki, gelinen nokta, gelinmesi gerekenden, vanlabilecek olandan çok uzaklardadır. Dünyanın içinde bulunduğu koşullar, Birleşmiş Milletler Örgütü'nün yalnız başına çözemeyeceği ölçüde güç, İcanşık ve karmaşıktır. Örgüt, bunlann çözümüne ancak bir ölçüde yardımcı olabilmektedir. Dü'ş kırıkhğı, biraz da, örgute barış, güvenlik, insan haklan ve gelişme alanlarında gereğinden çok umutlar bağlanmış olmasından doğuyor. Bütün uluslann, toplumsal sorumluluklannın bilincinde olarak bencilliklerinden uzaklaşmaları, örgütü başanlı kılacak koşulların başında gelir. VVilly Brandt'ın dediği gibi, "Ya hep birlikte yüzmeyi öğrenecek, ya da hep birlikte boğulacağız" Boğulmak istemiyorsak, birbirimize çok daha sıkı bir biçimde sanlmak, Birleşmiş Milletler'in temel ilkelerine saygılı olmak zorundayız. 40. Yaşındaki Genç: Birleşıııiş Mfflletler Birleşmîş Milletler Örgütü ve onun türlü çalışmaları olmasaydı, hiç kuşku yok ki, hem barış ve güvenlik, hem de kalkınma konulannda, . bugün ulaşılmış bulunan düzeye gelmek kolay olmayacaktı. Ama hemen eklemeli ki, gelinen nokta, gelinmesi gerekenden, varılabilecek olandan çok uzaklardadır. karşı etkili yaptınmlar uygulamayamaması bundandır. Bununla birlikte, insan haklannın çiğnendiği Ulkelerin dünya kamuoyu önünde kınanması, o devletİer üzerindeki toplumsal baskılann bir ölçüde artmasına yol açabilmektedir. GELİŞMİŞLER VE AZ GELİŞMİŞLER Daha da önemüsi, kalkınmakta olan ulkelere yapılan butün yardımlara karşın bugün yeryüzünde gelişmişlerle az gelişmiş ülkeler arasındaki uçurumun derinliğini hâlâ korumasıdır. Kuze>r Amerika, Batı Avrupa ve Japonya gibi bir avuç ülkede yaşayan dünya nufusunun "In 18'i, yeryüzündeki toplam gelirin % 60'ını aralarında paylaşmaktadırlar. Asya, Afrika ve Latin Amerikada yaşayan °/o 82 oranındaki nüfusa ise, toplam gelirin yalnız °/t 4O'ı kalmaktadır. Hızla büyüyen enflasyon, hammadde fıyatlanndaki dalgalanmalar, döviz borsalanndaki dengesizlikler, Batılı ulkelerin çıkarlarıyla özdeşleştirümiş para ve ticaret sistemleri, aradaki uçurumu derinleştirmektedir. Uluslararası finans kuruluşlan, zengini koruyan, yoksulu daha da ezen, koşullu para politikalarıyla dengesizliğin büyümesine katkıda bulunmaktadırlar. "Yeni Soğuk Savaş"ın özü, ideolojik olmaktan çok ekonomiktir. Zengin ulkelerin, ulusal gelir artışlanndan çok küçük bir bölümünü gelişen ulkelere aktarmaları yolundaki öneriler neredeyse rafa kaldırılmıştır. Zengin ulkelerin bencilliği, Birleşmiş Milletler düşüncesinin özünde bulunan işbirliği, yardımlaşma, kardeşlik ve iyi niyet duygularına ağn* basmıştır. Bu dengesizliğe son vermeyi amaçlayan Yeni Uluslararası Ekonomik Düzen önerisi, zengin ülkelerin savsaklaması yüzunden dosyalarda kal PENCERE "12 Eylül'le RahatladıkL" Herif gelmiş, kahveye kurulmuş, ayak ayak üstüne atmış, ocağa seslenmiş: Az şekerti!.. Kahveci kahveyi getirmiş; herif ilk yudumu höpürdetir höpürdetmez patlamış: Ben böyle kahvenin de, bu kahveyi yapanın da, yedi ceddinin de, sülalesinin de.. Kahveci: Yavaş ol!.. Yavaş olan mı var? Çıkan pata kütede ne cam kalmış, ne çerçeve, ne fincan kalmış, ne tabak. Karakol, zarar ziyan, kan revan, tutanak filan, uzuyor. Ne yapsın kahveci? İşi gücü bırakıp bu Allahın belasıyla mı uğraşsın? Hem bunlar bir değil ki, iki değil ki, ertesi gün başkası gelir. O sıra mahallenin kabadayısı da kahveye dayanıp gözü zaten yılmış olan zavallı kahveciye, sureti haklan görünerek bir öneri getirir: Bu itlerle sen baş edemezsın, evelallah ben burdayım, seni çok severim, bundan sonra merak etme, kahvene göz kulak olacağım; ama, sen de bizi biraz görmelisin, malum, hayat pahalı... Haraç almanın en sıradan yönteminin böyle olduğunu eski kulağı kesikler bilirler. Mal sahibini önce yıldıracaksın, sonra bastıracaksın; arkadaşlarınla beraber kotaracaksın bu işi; birileri korkutacak, öteki bağlayacak. * Çağımızda devletlerarası ilişkiler biraz buna döndü. Güvencesini bir "süper"de arayacak biçimde şartlandırılmış toplumlar korku içinde yaşıyorlar. Halk, biraz kendine gelecek, bağımsızlaşacak, çıkarlarını düşünecek duruma gelse; nereden çıktığı pek belli olmayan bir pata küte başlıyor. Bizde de öyle olmadı mı? İyi kötü bir halk uyanışıyla birlikte iktidara tırmanan sol, Kıbns'ta Amerika'ya eyvallah demedi, içerde sosyal adalete dönük birkaç adım atmak istedi, değil mi? Vay efendım, sen misin Kıbrıs'a çıkan, Ege'de ulusal haklarını korumaya kalkan, Ortadoğu'da Israil'e yan bakan, iç barış için genel af çıkaran. emekçi halk kesiminde uyanışa göz yuman... Sağdı, soldu, komandoydu, ülkücüydü, Marksistti, Leninistti, hareketti, bereketti, selamet derkenarestti derken ortalık birbirine girince, Amerika da devreye girdi; önerileri de hazır: Yunanistan'ın NATO askeri kanadına dönüşüne 'evef di yeceksin; Kıbns'ta gerileyeceksin; Ege'de yumuşayacaksın; IMF'nin buyruklarına körü körüne boyun eğeceksin; işçinin, memurun, köylünün sesini keseceksin; solun boğazını sıkacaksın; Türk parasının değerini ^ ^ .^.^.^JMJJLIIJJ^IMILsürekli düşüreceksin; vesayet ~ ~ "~"~~ WBB^m^Ktn demokrasisi kuracaksın... 12 Eylül 1980'den sonra içerde pata küte bitti; ama vesayet demokrasisi gündeme girdi. Nasıl oldu bu iş? O zamanın ABD Cumhurbaşkanı Fıstıkçı Carter'ın sözü dillere destan: 12 Eylül'le rahatladık." Doğrusu biz de rahatladık; çünkü içerde ne cam kalmıştı, ne çerçeve; ne fincan kalmıştı, ne tabak... Kahvehanenin müsterileri bir bardak çayı rahat yudumlayamıyorlardı, her dakika ha olay çıktı, ha çıkacak... 12 Eylül'le biz de rahatladık. * ABD, Türkiye'nin güvencesi gibi görünür. Ne var ki içerde emekçi halk ne zaman doğrulup da iktidara ağırlığını koyar gibi olsa, Ankara dışa dönük siyasette ulusal çıkarlanmızı gerçekten korumaya yönelse, Amerika başımıza belâ oluyor; alttan alta bir şeyler tezgâhlıyor. Vallahi şu Amerika tam bir süper devlet; bizim gibilerle nasıl oynuyor? Prof. Dr. RUŞEN KELEŞ Birleşmiş Milletler Türk Derneği Başk. Birleşmiş Milletler Örgütü kumlalı 40 yıl oluyor. 40 yaşını henüz doldurmuş insanlar gibi 40'ına ayak bastnış kurumlan da genç saymak yanlış olmaz. Şu aynmla ki, ikinciler için, yolun yarısını geçmiş olmak söz konusu olmadığından, geleceğe bağlanan umutlar her zaman taze kalır. 1945 yılında 50 devletin biraraya gelerek kurdukları Birleşmiş Milletler örgütü, bugün 160'a yaklaşan uyesiyle dünyanın en büyük çokuluslu siyasal kuruluşudur. Her yıl kutlanmakta olan 24 Ekim Birleşmiş Milletler Günü, bu örgütün ömrü boyunca yaptıklannı ve yapmayı başaramadıklannı karşılaştırmaya, insanlığın geleceğine ilişkin özlem ve beklentileri gerçekleştirmekteki rolünü vurgulamaya fırsat sağlar. BAŞARILAR... Bu örgütü 40 yıl önce kuranlar, insanları savaş korkusundan kurtarmak, banş, güvenlik ve özgürlük içinde yaşatmak, uluslararası ilişkilerde hukukun üstünlüğünü egemen kılmak, ırk, dil, din, cins ve renk aynmı gözetmeksizin insan haklanna ve kişiliğine saygılı olmayı sağlamak, uluslar ve insanlar arasında eşitlik ve adalet ilkelerini geçerli kılmak gibi insancıl özlemleri, bir örgüt çausı altında birleşerek daha iyi gerçekleştirebilecekleri inancına varmışlardı. Bu amaçlara ulaşma yolunda, örgütün, çok önemli başanlar elde ettiği yadsmamaz. Kore'de, Kampuçya'da, Ortadoğu'da, Kongo'da, Afganistan'da, hatta Kıbns'ta, insanları çok daha büyük acılar çekmekten korumuş, daha büyük kayıplara uğramalannı önleyebilmiştir. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun 1948 yılında benimsemiş olduğu însan Haklan Evrensel Bildirisi'nde yer alan ve daha sonra başka tüzel belgelerle de uluslararası hukukun güvencesi altına alınmış bulunan siyasal, ekonomik ve toplumsal haklar bütunü, en az 30 yıldan beri, örgütün çalışmalannın başlıca küavuzu olmuştur. Bunun yanı sıra, sörnürgeciliğin yeryüzünden silinmesi konusunda örgütün harcamış olduğu çabalar da üriınlerini vermekten geri kalmamıştu. 19601985 yılları arasında 50 kadar ülke, sömürge olmaktan kurtulmuş, bağımsızhğına kavuşarak, Birleşmiş Milletler Topluluğu'nun kişilik sahibi üyeleri olmuşlardır. Ekonomik ve toplumsal gelişme sorunlarının çözümünde de, Birleşmiş Milleıler'in, türlü yöntemlerle, insanlığa hizmet için önemli adımlar attığı herkesçe bilinmektedir. Teknik konularda işbirliği, dış ticaret ve gelişme, enerji, doğal kaynaklar ve sınai gelişme, sağlık, eğitim, beslenme ve tarım, çalışma, çevre, kentleşme ve yerleşme sorunlan, denizcilik, havacılık ve meteoroloji gibi daha birçok konuda, örgüt, uzmanlık kuruluşları aracılığı ile, insanlığın mutluluğu için başanlı çalışmalar yapmıştır. Siyasal anlaşmazhklar sonucunda yerinden yurdundan edilmiş göçmenlerin yaşamını kolaylaştırmada, insanhğı uyuşturucu maddelerden korumada, doğal yıkımlara uğrayan yörelerde yaşayanlann yardımma koşmada da, Birleşrniş Milletler, akla ilk gelen işbirliği ve yardım örgütudür. ÖZLEMLER... Bu alanlardaki başarılarına bakanlar, Birleşmiş Milletleri bir "buzdağı"na benzetir ve yaptığı işler arasında gozle gorünmeyenlerin, görülebilenlerden çok daha büyük olduğunu öne sürerek iyimserlik yaymaya çahşırlar. Bunda tümüyle haksız da sayılmazlar. Ama madalyonun bir de öbür yüzü vardır. Acaba, Birleşmiş Milletler, sürekli barîşî ne ölçüde gerçekleştirebilmiştir? Düşmanükların ve savaşm yerini kardeşliğin ve barışın almasını istemeyen kimse düşünülemez. Ne var ki, devletlerin hızla silahlanmakta olmaları, banşın yer>üzünde yer yer saldırılarla kesilmesi, uluslann "birleşmiş" ol EVET/HAYIR OKTAY AKBAL : Atatürk'ün resimlerini anımsayın: Masasında Abdülhak Hamit, Yahya Kemal, Falih Rrfkı Atay, Yakup Kadri, Yunus Nadi vb. kişiler... Akşam yemeklerinde tartışılan konular: Kültür, dil, tarih, yazın... Bir çeşit akademi gibi... Karşılıklı görüşler, tartışmatar... Milletvekilliklerine, büyükelçilıklere sanatçıların, yazarların, devrime bağlı aydınların seçilmeleri. 1930'lann TBMM üyeleri kataloğuna bir göz atmak yeter, Meclis içindeki aydın gücünün ne denli etkili oJduğunu anlamaya... h İnönü döneminde de az çok sürdürülmüştür sanatçıya, ay' dına, yazara, şaire saygı, sevgi... Ama giderek azaimıştır. . 1950'den sonra ortadan kalkmıştır iyice... Atatürk döneminin, İnönü döneminin miiletvekilleri arasında, dediğim gibi, pek çok şair, yazar ve gazete başyazan görürsünüz, ama 1950'den bugüne kadar gelen Meclis'lerde nerdeyse hiç yoktur bir ülkenin kültürünü, sanatını temsil eden kişiler. DP'nin şairi Faruk Nafiz Çamlıbel'di. Bayar'ın yakın dostu olduğu İçin 1946'dan 1960'a kadar İstanbul Milletvekiliydi. Yassıada'ya bile gitti. Ne var ki on dört yıl süren milletvekilliği bo', yunca kürsüye ancak antiçmek için çıkmış, herhangi bir konuda, özellikle kendi alanı olan eğitim ve kültür konulannda bile doğru dürüst bir görüş belirtmediği, sanırım ne Meclls'te ne de artkurullarda sorumlu görevier yüklenmediği, hatta hiç ağzını açmadığı için Yüce Adalet Divanınca aklanmıştı. DP'nin Ahmet Muhip Dranas'ı da iki kez Sinop'tan aday gösterdiğini de unutmayalım. İkısinde de seçimi yitirdi Dranas... Yine de Dranas'ı DP iktidarı çeşitli görevier vererek destekledi. Başka? Başka bir şair, bir yazın adamı yoktu, ne Meclıs'te •• ne de o dönemin Cumhurbaşkanı'nın, Başbakanı'nın çevresinde, masasında, yanında... Daha sonraki dönemleri de hep anımsıyoruz. Meclis'te yer alan şairler, yazarlar kimlerdir? Bülent Ecevit, Şinasi Özdenoğlu, Çetin Altan vb. bir kaç ad sayabiliriz ancak! Ama çağdaş Türk yazınında etkili hiçbir şair ve yazar 1950'den bu yana, yani tam 35 yıl boyunca TBMM'ye girememiştir. Hiçbir parti şaire, yazara, sanatçıya böyle bir değer ve önem vermeyi düşünme. miştir. 1950'den bu yana hiçbir devlet ve hükümet başkanı, Sayın Korutürk'ün Türk sanatçılarına bir kezliğine Çankaya1 nın kapılarını açması dışında çevresinde ünlü yazarların, şac ' irlerin bulunmasını, devlet yönetiminde düşüncelerinin dinlenilmesini, onlara ulus işlerinde sorumluluk verilmesini istememiştir. Otuz beş yıldır sürüp giden çöküntüler, bozgunlar, yanılgılar bir bakıma sanata, kültüre, yani düşünceye kapalı otmaktan ilerı gelmiştir desek pek de yanlış olmaz. Ustelik otuz beş yıldır sanatçı, yazar, şair, düşünür çoğunlukla bir çeşit 'düşman' sayılmıştır. Düşman olmasa bile her zaman kuşku uyandıran, güvenilmeyen kişiler olmuşlardır ulusumuzun en gözde insanlan... Hapishaneier. tutuklamalar, duruşmalar, sürgünler, sorgulamalar, kitap toplatmalar, yayın yasaklamaları hep onlar içindir. Nerden mi geldim bu konuya? Şundan; Fransa Cumhurbaşkanı François Mitterrand'ın Güney Amerika gezisine iki ünlü romancıyı, Françoise Sagan'la Le Clezio'yu beraberinde götürmesinden... Cumhurbaşkanı'nın özel çağrılılarıdır bu iki ya zar. Mitterrand'nın sanata, sanatçıya ne denli saygılı olduğunu ; romancımız Yaşar Kemal'e Fransa'nın en büyük nişanı olan Le. gion d'Honneur'ün en üst düzeydeki danını vermesinden de • biliyoruz. Yine General de Gaulle'ün J.P. Sartre'ın Mao'cularla birlikte dergi dağıtması olayından cezalandırılmasını isteyenlere karşı "Bay Sartre da Fransa'dır" demesini anımsayalım. Dün de bugün de devletin üst yerierindekiler, ülkelerinin en ünlü şairlerini, yazarlarını görmezlikten, bilmezlikten gelmeyi bir çeşit erdem, ya da büyüklük gibi görmüşlerdir, görmekte• dirler. Sorsalar, çağdaş Türk yazınının en önemli, en ünlü ya1 pıtlarından kaçını okumuşlardır? Olumlu bir yanıt alabilir miyiz ^. bilemem! Devlet büyükleri diye bilinen kişilerin ülkelerinin du>şünce dünyasına bu denli kayıtsız, umursamaz, hatta 'karşıt' ^ bir çizgide olmaları yadsmamaz ve acı bir gerçektir... Atatürkün büyüklüğü, önemi, o dönemde gerçekleştirilen işlerin, dev; rimci atılımların içinde düsünce adamlarınm var olmasından ; da kaynaklanır bence... Üİkesinin yaratıcı kişilerine sırt çevi' ren, onları düşman sayan bir yönetım anlayışı ile bir ülke ye• rinde saymaktan, hatta giderek gerilere düşmekten kendini ', kurtaramaz. Türktelefon, yannın haberleşme sistemini bugünden sunar. Düşün Adamları Ülkenin Onurudur... Mevcoıt ya da kuracağınız haberleşme sistemînizi TELESET'leyin! TR40 TELESET, yeni, çağdaş haberleşme sistemidir. Elektronik telefon santrallannın, şefsekreterlerin ve düofon sistemlerinin üstün özelliklerini bir araya getirmiştir. TR40 TELESET'in sayısız üstün özelliklerinden bazılan: Üçlü konferans, mikrotelefonu kaldırmadan aramacevap verme, ion müziği, kısalülmış arama, otomank kapı açma, beklemede müzik, ses yükseltici, sesli arama, anons, hat rezervasyonu, özel hat, tesi programı, elektrik kesilmelerinde işlerlik, bilgi alma, araya girme, transfer emniyeti, otomatik geri arama, son numara tekran, gece servisi, genel çağn, çağn yönlendirme, beni takip et, rahatsız etmeyin, abone sınıflandırması, yetki kısıtiaması, müşten verilerinin değiştirilmesi, çağn kayıt kilitlenebilme... Haberleşme sisteminizi degiştirmeden çağdaşlaşhrmak istiyorsaıvz: TR40 TELESET. TR40 TELESET, mevcut telefon sistemınizle birlikte kullanılabilir. Böylece, TR40 TELESETin bütün üstün özelliklerinden yararlanabilirsiniz. Haberleşme sisteminizi yeni kuruyorsaruz, en yeni haberleşme sistemini alın: TR40 TELESET. TR40 TELESET, Baü Alman Telenorma lisansıyla üretilmektedir. Mikroişlemci kontrolludur. Bütün işlevler, tuşlu tek bir panelde toplanmıştır. Cihazan üzerindeki "sıvı kristal" ekrandan, sistemin o andaki durumunu bir bakışta görebilirsiniz. Bugünkü ihtiyacınıza göre kurulur, yannki ihtiyacıruza kolayca ayarlanır: TR40 TELESET. TR40 TELESET, 2den 12ye harıci, 2'den 70'e kadar dahili hat kapasitelidir. Bugünkü ve yann doğabilecek haberleşme ihtiyacınızı, tek başına mükemmel karşılar. TR40 TELESETi görmeden, incelemeden haberleşme sistemi almayın; haberleşme sisteminizi genişletmeyin! Telefon sisteminizi yeni kuruyorsanız, çağdaşlaşünyorsanız ya da genişletiyorsanız, önce TR40 TELESETi görün, inceleyin: Türktelefon'un sunduğu bu imkândan yararlanın, kuruluşunuzu TELESETleyin! Türktelefon, her çapta ihtiyaca uyacak sayısal ve elektronik telefon santrallan, haberleşme sistemleri sunar. TIIRİZM SUNAR rtur 40 0 0 O Cumhurlyet Bayraraı özel Otobüs Tam Pansiyon KARTALKAYA KARTAL OTCL 4 6 0 0 0 . * BOLU KORU OTEL GEÜBOLU BONCUK OTEL 2 9 . 0 0 a URGOPGÖREMEIHİARA GEZİST 33 0 0 0 a.ş. tSTANBUL, Yeni Çarşı Cad. Bıltez Han No: 40 Galatasaray Tel 144 75 00144 48 43 Teleks: 24566 tele tr. ANKARA, Tuna Cad. Çanakçı Han No: 11 Kat 2 Kızday Tel 31 41 40 Teleks: 42583 tZMÎR,ŞehıtFethıBeyCad Sardalar Iş Haru No: 23/4 Gumrük Tel: 25 87 70 Barbaros Bulvan 35 Beçiktaş 1611074 16182261612281 Kadıköy 3361660 KONGRE İLANI Sınırb Sorumlu Milli Eğitim llgilileri Yapı Kooperatifı'nin IX. Olagan Genel Kurulu 9.11.1985 Cumartesi giınu saat 12.00'de TumEmekİş lokaünde aşağıdaki gündem doğrultusunda yaptlacaktır. Gundem: 1 Açıhş, saygı duruşu, 2 Divan teşkili, 3 Faaliyet raporunun okunması 4 Hesap raporunun, bilançonun okunması, 5 Denetleme kurulunun raporunun okunması, 6 Eleştirıler 7 Eleştirilere yöneümin cevabı 8 Yonetimin aklanması 9 Bahçe duvarlan ve tanziminin, sosyal tesislerin borçlu uyeIerin durumunun görüşülmesi 10 Seçimler 11 Dilek ve temennüer ÜRGÜP.GOREMEIHLARA Zelve Peri Bacaları.Yeraltı Şehirleri.Eğlence CUMHURİYET BAYRAMINDA. 2829 EKİM Özel Otobüs Tam Pansiyon Barbaros BuKan 35 Beşiktaş 161107416182261612281 Kadıkuv. 3361660 ELEMAN ARANIYOR • Ortaokul veya lise mezunu bayan sekreter • Orta yaşlı tecrubeli şoför, emekli olabilir. Tel: 147 33 53 146 43 85 33.000. Dilök için sekreter aranıyor. 570 23 43 571 16 36
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle