27 Aralık 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
20 EKİM 1985 CUMHURÎYET/13 S O P R A N O SEMİHA BERKSOY'un A N I L A R I Yıl l939,Almanya'dan döndüğümde Nazım'ı hapiste buldum Avrupa'dan aldığım kürküm ve takma kirpiklerimle Çankırı hapishanesine Nazım'ı ziyarete gidiyorum. Mazım Hikmet, Kemal Tahir ve Hikmet Kıvılcımlı köhne.bir hapisane odasında beni ağırlıyorlar JJönüşte o dönemîn Ankara Valisi Nevzat ^ Tandoğan beni çağınp g ^ ^ V soruyor: Niye Nazım'a H^Vk gittin? Nazım Hikmet ve Fikret Mualla ile mektuplaşmaları Onu sevıyorum, onu sevıyorum... VALİNİN YÜZÜNE BAKTIM, NE DÎYEYÎM? emıha Berksoy, geçmışı yaşayarak, tüm ıçtenlığı ile anlatıyor arulannı. Onu dınlerken bır devrın ınsanlan, olaylan, kınler, sevgıler, dostluklar ve nefretler perde perde canlanıyor. lnsanlar, ınsanlar S«vgıler, ıhtıraslan, korkulan, coşkulan, kalleşlıklen, yucehşlen ve alçalışlan ile insanlar . Bugun yetmış beş yaşında Hâlâ dınç, mucadelecı, dınamık ve sevecen Sanat, aşk ve mucadele, kışılığının uç temel taşı Anılarda kalan mektupları, yaaşmalan, belgelerı, fotoğrafları, desenlen hatta posta 'alındı' makbuzlarını dahı özenle saklamış. Bu belgelerle geçmışıne sanldığı gıbı, bunları geleceğe aktarmasınm da sanat tanhçılenne değerlı kaynak oluşturacağının bılıncmde. Yasamını yazma, bır devnn anılannı yenıden canlandırmak ıstedığımı öğrenınce çok sevınıyor. Gunlerce oturup konuşuyoruz. Bır bavul dolusu mektup, belge, fotoğraf taşıyor evıme Mektuplar, yazışmalar, resımler, fotoğraflar, gunluk tutuimuş notlar Bır gece sabaha kadar ılgıyle, heyecanla gozden geçırıvorum bunları Günun ük ışıkları Boğaz Köprusu'nun ardından pencereme vurmağa başladığında Nazım Hikmet, Kemal Tahır ve Hikmet Kıvılcımlı'nın Çankırı Hapıshanesı'nden Semıha'va yazdıklan ortak bır mektup geçıyor elıme. Çankırı Hapıshanesı'ne yaptığı zıyaretle ılgılı anısının yaşandığı gunlerde yaalmış bır mektup. Mektuba önce Kemal Tahır başlamış, eskı yazıyla, ardından aynı kâğıda Nazım Hikmet yenı Turkçe yazıyla ve "'aldı sazı Nazım" dı>e devam etmış Aynı mektubu Hikmet Kıvılcımlı eskı yanyla tamamlamış Semıha bu mektubun eskı yazı ile olan bölümlennı de yenı yazı ile daktılo edıp mektupa ığneledığı ıçın tumunü okayabıhyorum. 45 yıl önce yazılmış bu mektup Çankın Hapıshanesı'ne taşınmanın hazın bır öykusu Mektubu okurken bır hüzün sarıyor ortahğı Semıha Berksoy'un Naam Hikmet, Kemal Tahır ve Hikmet Kıvılcımh'dan 16 Eylul 1940'da aldığı mektubu ıtınayla katlayıp dosyasına koyarken guneş yukselmış, Boğazın sulannda guneşın ışıltıları oynaşıyor Gecedenberı okumaktan ve uykusuzluktan kızarmş gözlerımı ovuştunıyorum. Usuldan bır uyku bastınyor gözlerımı ama bir FÜSUN ÖZBİLGEN Sunuş Semıha Berksoy, 1930'larda Konservatuvar ve Tiyatro Mektebı ile basladığı muzık ve sahne yasamını yakın yıüara kadar surdurmus, Almanya'da uç yıl opera eğılımı yapmif ilk Turk sopranosu olarak Abnanya 'da sahneye çıkmif, yurt diftnda ve Turkıye 'de operanut kulaklardan sihnmeyen sesi, sahnelerın belleklerde kalan oyuncusudur. Çok yonlü bır sanatçı olan Berksoy, ilk seslı Turk filmının artistı, operetlerın yttdızı. eserlerı yurt ıçınde ve dısında sergılenen bır ressamdır. Semıha Berksoy *un anılan, btr donemın sanat çevrelenne ve kışüenne tşık tutan belgesel hır romaru andınyor. Sanat yaşamı ile ıçlçe geçen duygu dohı ozel yasamı, askları, dostluklan \esevgüen de buyasam romamrun onemlıparçalan. 1934/936 ytUan. Üç arkadas, uç sanatçı, uç yurek sık sık bır araya gelıyorlar. Vaıım Hikmet, o yıllarda pnes yazıyor. Semiha, bu pıyeste sahneye çıkıp şarktlar söyhıyor, Fikret Mualla da aynı pıyeste rol ahyor. Semiha operet ytldızı, \avtn, operetm şarkı sozlerini yavyor. Mualla da Semıha 'mn sahne giysılerınin eskizlennı hazırlıyor. Semiha 'mn gonlu Nazım 'a duşuyor, Fikret Mualla'nın gonlu Semıha'ya. Semiha, Nazun'a olan askının oykusunu yazıyor, Mualla, bu öyküye desenler çızıyor. Sanatlannı olduğu gıbı yureklennı de paylasmayı bılen bu uç sanatçının ısımleri buyudukçe büyuyor ve sınırlan aştyor Y aşam her uçunu de ayrt yonlere savuruyor. Uç arkadas, uç sanatçı, uçu de ayn ayn acılar, hasretler, yoksunluklar çekiyor. Ûçu de umut etmesmı, sevmesını, yureğını sanatına ıslemesım bılıyor. Ayn dusseler de, hasretük çekseier de, dostluklan, mektuplaşmaları, alısvenslen olene dek sunıyor. Bugun bu uç arkadaştan, uç sanatçıdan hayatta kalan, olen dostlannın amlarım, mektuplanm, resimltnnı, desenlermı sımsıkı saklayan Semıha Berksoy. O billur sesb ve yurekli soprano, yıllar yılı hapıstekı \azım'a kitap, çiçek, seker, plak, tutun ve tesbıh yolluyor Paris'tekı Mualla'ya tutun, rakı, lokum, sucuk postalıyor. "Sana tutun ve tesbıh yoUuyorum" dıye yazıyor mektuplarında. Sana yureğımı yoUuyorum.... S ı Bır de çılek reçelı var. Küçucük bir fıncanda. Onu Nazım'la benım arama koyuyorlar Ben de Yahu ne anlayışsızmışım sankı hıçı reçel yememış gıbı Nazım'la bırlıkte o reçelı yıyorum Bendekı akla bak Gıderken bır şeyler gotursene. Onlar sıkıntı, açlık ve kaba urbalar ıçınde Ben kurkler ıçınde Ankara'ya dondum Peşımde bır adam. Sureklı beni ızlıyor Sonunda bır gun cağırdılar, Bırıncı Şube'ye gıttım Neden Çankırı Hapıshanesı'ne gıttığımı sordular Pek bır şey soylemedım Bır ıkı gün sonra Ankara Valısı beni çağırdı O yılların meşhur valısı Nevzat Tandoğan. Ben de Devlet Operası'nda yuksek dramatık soprano Tosca'yı oynuyorum ve devrın Mıllı Şefi İsmet Inonü beni dinlemeye geliyor Nevzat Tandoğan beni karşısına aldı Semiha Hanım, siz Çankın'ya gidip Nazım Hlkmet'le goruşmussünüz. O rezil mkl Nazım 1 lttt lm adamı niçin gıdip gordünüz? dıye sordu C "» ' *"*" * * Valınıo yuzune baktım, baktım Ne Şy Y gunlerde Ankara'da ilk profesyonel o 7 pera olarak sahneye konulan "Tosca""da başrol oynuyorum. hmet Pasa o zaman CumhurreısL Benidıyeyım Ağzımdan tek bır cumle çıktı Onu sevıyorum dinlemeye geliyor ve oyundan sonra elitni sıkarak tebrik ediyor. Valı Nevzat Tandoğan, benden boyle yer Az gelışmış, yoksul bır Anadolu kentı gunlerde Nazım, Çankırı bır karşılık beklemıyordu galıba Çok Çankırı'da hapıshaneye gıderken Hapıshanesı'nde şaşırdı. çocuklar peşıme duşuyorlar "Tango, kalıyordu Nazım, Kemal Nee. O komünistl ml sevtyorsunuz. Tango" dıye arkamdan bağırıyortar Tahir ve Hikmet O adi, rezil adamı.. Ben hıç aldırmıyorum Içım ıçıme Kıvılcımlı bırlıkte aynı Ben hıç gözlerımı kırpmadan yuzune sığmıyor Sevgılımı görecegım Nazım, yerdeler Nazım Hikmet bakıyor ve bıtevıye aynı sozlerı Kemal Tahır ve Hikmet Kıvılcımlı bır sevgılım ya, ben de onu tekrarlıyordum kuçucuk köhne hapıshane odasında ziyarete gıderken Onu seviyorum, onu seviyorum karşılıyoriar beni Orta yerde mınıcık dört suslenıp puslenıyorum Valı bu sozler uzerıne bır süre duşundü koşe bır masa var Üstune pembe bır kâğıt Uzerımde Avrupa'dan ve sonra şöyle dedı sermış ve suslemışler boylece masayı aldığım kurkum, takma Peki Semiha Hanım, madem öyle Oturup konuşuyoruz Dört tane yumurta kırpıklerım, başımda istediğinfz zaman gidip görün onu, ama kırmışlar bır sahana Orta yere getırıyorlar gosterışlı bır şapka Çankırı ıse köy gıbı bır bari gıderken bizım haberimiz olsun.. den bır başka dosya geçıyor elime. Fikret Mualla... Bır mektup "Kanuni sani, Sene 1382" dıye bashyor Yanı 1963 Fikret Mualla, Parıs'ten yazıyor Kıme? Tum yaşamınca sevdığı bır kadına, bır dostuna Semıha Berksoy'a "Sevgili Semiha'cıfıın" dıye başlıyor, Mualla "Sevimli kartını, mektubunu >e dostlann selâmlannı, tebriklerini seviuçle, muhabbetie okudum. 32. seneyi devrneru tebrik ederim şimdiden. Nazım Prag'da ımiş >azıvorsun, fakat adresını bilemi>oruz. Rusya'nın işgal etlıgı >erlere Rideau de fer perdesi di>orlar. Yani bu tarafiardan oralara mektup bem yazmak yasak, hem de raektup lar jtittniyor ve gelmi)or. Fikret Mualla'nın mektubu böylece sürüp gidıyor. Ama ben galıba 1940'lardan baslayıp 1960'lar a atladım Anılan, belgelen, mektupları karmakarışık ettım En ıyısı bunları bır düzene koyup baştan başlamak. Kışılerı, olaylan, anılan sırasıyla aktarmak. Yanı taaa basa dönmek Aynı kâğıda yazılmış üç mektup Çankırı Hapishanesi'nden Semiha'ya uzel, merd ve sanatkar dostumuz, Sıze bu mektubu Çankarı'dan yazıyorum Burası gazetelerde sık sık okuduğunuz tabırle "Şlrın bır vilayet merkezımiz"dır. Buraya yağmur lu bır gece yarısı vasıl olduk Manzara kapalı ve romantıktı Peronda çamın ve uykulu ınsanlar vardı Bız üç arkadas Nazım, doktor Hikmet ve ben beklenmeyen bır seyır olduk Ikı şışman zat, bızı jandarmalann arasında daha yakından gormek ıçın kocaman seslerle buyuk bırer fedakârlık yapar gıbı gazete aldılar Sıvıl bır polıs neferı, dunyadakı butun beledıye reıslenne yetecek kadar cıddı, etrafımıza toplanan koylu çocuklar ına ve hammallan dağıttı Ayaklarımızı sabırsız beygırter gıbı çamura vurarak, bagajları beklıyoruz Şehırde tek tek elektrık yanıyor Sabahleyın bırdenbıre karşılasmak pek meraklı olacak Çankın galıba çukurda kurulmuş Elektrık "pavlekasının" kalın ve hamarat sesı tepelerde akıs yapıyor Ampuller ya pek küçük ya pek yukarı asılmış ışıkları karanlığı aralayarak toprağa kadar ınemıyor Ayak yordamıyla yuruduk Jandarma karakotunda bır muddet ıstırahat Çok şükür jandarma onbaşısı uyanmış Fakat bulunduyük bır propoganda afişı Soluna doğru, kavanozdakı balıklara hayran hayran bakan kedı yavruları Koşede bır dığer kapı Ustunde "dershane" tevhası Yan koseterde ak?ıdan yapılmıs ve yaldızla boyanmş Ataturk büstu Yanında yne yaldızla yazılıp basılmış buyuk sözü "Ey Turfc genci, Turkıye Cumhunyettnı gençlığe emanet ediyorum. Onu mudafaa etmek kudretı clamarlarındakı asıl kanda mevcuttur" vecızesı Çok şükur buralarda Cumhurıyetten bahsetmek serbest ve cezayı mustelzım değıl Odamız o derece rutubetlı kı havası ıslak bır tülbent gıbı ınsanın yüzüne yapışıyor Uçtane karyola verdıler Ortada ıkı kışının ayakta durabıleceğı kadar yer kaldı Köşeye bır saç soba kurduk Duvarların altına (süslu dursun) dıye kırmızı boya surmüşler Elbıselerımızın eteklen ellerımız yüzumuz kıpkırmızı oldu Mazallah dostlanmız görse (Işte zBmirteri yuzleıine vurdu) dıyecekler Çeresız kırmızı kâğıtlar alarak sus boyala rın ustunu çepeçevre kapattık Sıze son gun oradakı odamızı tanf etmıştım Şımdı burayı da anlatayım Hemen ıkı kıtap rafı yaptırarak duvara çıvıledık ve resımler astık Ikı mınyatur, Leonardo Davıncı'den ıkı portre, bır tanesı Jakond ve sızın resmınız Ayak üzerı kahvaltı ettık (Jandarma kumandanı ile mudAldı sazı ele Nazım ' Kemal ın yazdıklan ıçınde en akla yakını sızın fırsat bulup zıyaretımıze gelmenızdır Kemal'e resmmızı vadetmışsmız Ooktor Hikmet de ıstıyor Ona da gondenn Karagözlerınız ıkı eskı arkadaşı kanlı bıçaklı yapmasın (Ooktor da istiyorsa kendısı yazar, sana ne) demeyın O mahcub delıkanhdır Yahut Kemal'ın yanında mahcub sayılır Ben sızın eskı ağabeyınız olduğumdan aklıma gelenı yazabılır ortalığa fıtne gırmemesı ıçın tedbır alabılırım Anneme arasıra uğrarsan^z sızı seven kadıncağız memnun olur Bıze elınız değerse Fransızca okuyacak roman fılan gönderın Yalnız âşıkane olmasın Aşk kıtapta çekılmez şeydır Sozü Hıkmet'e verıyorum lyı yurekli artıst arkadas O gece mektup trıyo olacak denıtdı Sonra Kemal Tahır'ın kemençesı melodram üslubu ile fazla romantızme kaçtı Nazım'ın sazı beni o kadar mahcub mevkıye duşurdu kı, Turkıye nın opera kralıçesı onunde konuşmak ıçn bır haylı boğazımı ayıklamağa ve kendıne çekı duzen vermeğe kalktım denılebılır Içımızde porfır taş duvarlara karşı beserı yüreğın her şeyı erıten yumuşak ıhtılalı ayaklandı (Bu duvarlar bızi oldureceğıne b u onlan yere sereceğiz) dedık Renklı kâğıtlar, tablolar fotograflardan ibaret sılahlanmızla hucuma Kemal Tahir: Duvarları susledik, resimler astık. Iki minyatür, Leonardo Davinci'den ikı portre, bir tanesi Jakond ve sizin resminizğumuz yere gelmek kulfetıne katlanamadı Bızı huzuruna çağırdı Hammallan savdığımıza lyı etmemışız Yatakları bızzat yüklendık Laf arast, "insan çok sıtossa hammallık eder geçlnlr" dıye bır soz savururlar Sız ırtanmayın Epı müşkül bır zanaat Kapısının ustünde "emnıyet odası" dıye yazılı bır aralıkta yatacakmışız Emnıyet odasında neler bulunuyor, tahmın edemezsınız Duvar dıbıne sıralanmış beş numaralı gaz lambası Dolu ve boş gaz tenekelerı Eskı paçavralar Elektrık sönduğü ıçın bır lamba yakdılar Denklerı acele acele açtık Ikı gün ıkı geceden ben ilk defa yatağa yatacağız Odanın dısarıya penceresı yok Malurn ya"emnıyet odası" Derhal yattık Kapıyı kılıtledık Dışarda nobetçının öksürüğu Nalçalı ve sert ayak seslerı Çamurlu bır kasaba şehrı Odanın ısmı (emnıyet) ama tavanı yok Gökyuzunu göruyoruz Bulutların arasında unutulmuş bır yıldızı seyrederek uyuduk Sabahleyın daha yorgun uyanmışız Camsız pencerelerden yemekhaneye baktık Duvarlarda resımler var Galıba Budapeşte nın Tuna uzennden alınıp, taş basmasıyla basılmış yeşılı ve mavısı bol bır resmı Inhısartar ıdaresının sofra tuzu ılanı, yerlı mallar ve ıktısat cemıyetının "aman durup dinlenmeden sut içinız" dıye haykıran bu Nazım Hikmet: Doktor Hikmet'e de resim gonderin. Kara gozleriniz iki eski arkadaşı kanlı bıçaklı yapmasın. O mahçup delikanlıdır, isteyemez. dei umumi bey sızi istiyor) dedıler Tekrar vahşı hayvan seyrı başladı Kucuk bı r sorgu Derhal derd.mızı anlattık, ha'aya kurban gıttığımızı yanık yanık hıkâye ettık (Vah, vah) dedıler Propoganda /apıp yapmayacağımızı sordular (Pekâlâ yapmaytz) dedık Rartat nefes aldılar ve der'akeb sıgara takdım ettıler İlk ve muhım karar Tıraş olmamağa ahdettık Sakal bırakıyoruz Burada zıyaretçımız olmayacak Medenıyet ve ıcaplan artık uzakta kaldı Bız bırıbırımıze hurmet etmeğı her sabah suratımızda)ilet gezdırmekten ıbaret saymıyoruz Şımdı ben bu satırları yazarken, Nazım yattığı yerden telıf ediyor Yahu burada fotoğrafçı yok mudur' Bırer resım çıkaralım Yarın tahkık edeceğız Resım dedıler de cesaretle aklıma geldı Galıba son çıkardığınız fotograflardan bır tanesını bana vermeğı vaadetmıştır Eğer mevcut varsa, o tebessum eden resmınızden bır tane gondenn Sıze baktıkça golnumüz ferahlaycakiır Buraya gramafon getırtmek ıstıyoruz Eğer çok sevdığınız plâklardan bır tane gondenrsenız bızı ve sesmızı hatırlayıp gozlennızı ve arkadas yureğınızı duşunerek çalarız Plâğı Nazım'ın annesıne versenız o göndermenm kolayını bulurdu Adam başına bır buçuk sahıfe yazacaktık Hakkımı şımarıkça tecavuz ettım Aldı kalemı Nazım, bakalım ne soyledı Hikmet Kıvılcımlı: Ölurn kadar soğuk duvarlarda guzel sanatın zaferım bir sanatkânn hediyeleri sayesinde okumuştuk ve o sanatkar sizdinız. geçtık O zaman guzel sanatın, gayet pratık, gayet konkret bır zaferıne şahıt olduk Duvarları yenmıs, duvarları oldur muştük Isyan bızım doğuştan meşrebımızdı Fakat bu manevı ve dılsız ıhtılâlde bızım zafer levhalarımızı kalın zından duvarlarının alnına çakan vasıta ve sılah sızdendı Butün resımlerı sız getırmıştınız Bız, olum kadar soğuk duvarlarda güzel sanatın zafennı bır sanatkânn hediyeleri sayesinde okumuştuk ve o sanatkar sizdinız Böylece guzel sanatın gıdasını burada hatta bır yer altı mahzenınde bız, obur dunya ınsanlan arasında bıle peynır ekmek kadar zarurı ıhiıyaç şeklınde gorünce, nıçın daha ılerısıne gıtmeyelım' Nıçın guzel sanatın en kutlevı, en sarı 7 tecellısını sesın zaferım de ıstemeyelım Nıçın sızın sesınızı de dınlemeyelım'' Her ne kaoar haddım değılse de dermendı Kemal Tahır'le, sazlı şaır Nazım ot cıhetı unutmuş olduklarından, musaadenızle ben kullı mahcubıyetımle beraber kardeşârie gozlerınızden öperım " Bu tabloyu V \RI>: Sinvorina. kara gözlü «iinvorina ^ Hapismesi'nin kohne bir odasmda uç mahyp Hikmet. Kemal Tahir ve Hikmet Kık u m A a y / n vılcımlı ağırladılar beni. Ben kurkler, şapkalar ve takma kirpiklerimle çok şıktım. Dort koşe kuçuk bir masa vardı, bir sahana dort yumurta kırıp ortaya getirdiler. Bir kuçucuk fincandaki çılek reçelini de Saum"la benim arama koydular. Bu tablo beni çok etkılemıstı. Sonradan o gunun bir resmini yaptım. Ortada dort koşe kuçuk bir masa, sağda Kemal Tahir, solda ı\azım Hikmet, ben şapkam ve kurkumle, aralarında oturuyorum, karşımda Hikmet Kıvılcımlı. a n k l n
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle