16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER eski ve köklü bir kuralıdır. Partisinden istifa eden veya ihraç edilen milletvekilinin üyeliğinin her halde düşeceğini kabul etmek, milletvekılini milletin değil, partinin vekili haline getirır. Sosyolojik realite ne olursa olsun, böyle bir duşüncenin liberal demokratik rejimin yerleşmiş kurallarıyla bağdaşmayacağına şüphe yoktur. TBMM KARARI 84. maddenin ciddi sorunlara yol açıcı başka bir yönü de, yukarıda anılan durumlarda milletvekilliğinin düşmesinin otomatik olarak gerçekleşmemesi, bunun TBMM kararına bağlanmış olmasıdır. Üstelik, TBMM'nin bu kararı, adi çoğunlukla değil, "üye tam sayısının salt çoğunluğu ile" (yani en az 201 oyla) alması gerekmektedir. Bu kararın, salt gösterici nitelikte otomatik bir karar, bir formalite olduğu elbette savunulamaz. Karar yetkisinin olduğu her yerde, mutlaka takdir yetkisi de vardır. TBMM'ye, kararını belli bir yönde verme zorunlu luğu elbette empoze edilemez. TBMM'nin, şartların gerçekleşmesi durumunda uyeliğin duşmesine karar vermeye "mecbur" olduğunu bir an için kabul etsek bile, bunu sağlayacak hiçbir yaptırımın mevcut olamayacağı açıktır. Şu halde uyeliğin duşmesine karar verme, TBMM'nin, daha doğrusu Meclis'teki iktidar partisi (veya partileri) çoğunluğunun takdirine kalmış olmaktadır. Bu çoğunluğun, kendi aleyhinde olan parti değiştirmelerde uyeliğin duşmesine karar vermesi, kendi lehinde olanlarda ise vermemesi, elbette ihtimal dışı sayılamaz. Böyle bir uygulamanın ise, demokratik rejimin saygınlığına milletvekili "transferleri"nden çok daha fazla golge düşureceğinde kuşku yoktur. Çoğunluk partisi böyle çift standartlı bir uygulamada bulunmasa bile, TBMM üye tam sayısının salt çoğunluğunun, milletvekilliğinin duşmesi gibi ağır sonuçlu bir karar vermek isteyeceği çok kuşkuludur. Görüluyor ki, 84. maddenin bugunkü metni işlerlikten uzaktır. Maddeyi düzenleyenler bile, uyeliğin düşmesini otomatik kılarak hükme gerçek bir işlerlik vermekten kaçınmışlardır (bunda, kuşkusuz, yukarıda değindiğimiz sakıncaların göz önünde bulundurulması rol oynamıştır). Bugünkü durumda, oyle görunüyor ki, madde ya hiç işlemeyecek veya çoğunîuğun sübjektif takdirlerine dayalı bir biçimde işleyecektir. Öte yandan, anayasamıza göre (M. 85) milletvekilliğinin düşmesi kararlanna karşı Anayasa Mahkemesi'ne itirazda bulunulabileceği, dolayısıyla Anayasa Mahkemesi'nin, keyfi ve yanlı uygulamalan onleyebileceği akla gelebilirse de, boyle bir beklenti yerinde değildir. Çünkü anayasamıza gore Anayasa Mahkemesi, uyeliğin duşmesi kararını ancak "anayasa ve içtüzük hukümlerine aykırıhk" yönunden inceleyebilir. Başka bir deyişle Anayasa Mahkemesi, ancak anayasada belirtilmiş koşulların mevcut olup olmâdığını ve uyeliğin duşmesine karar verilirken TBMM içtüzüğündeki usul ve kurallara uyulmuş bulunup bulunmadığını araştırabilir. Anayasa ve içtüzuk hükümlerine aykırıhk söz konusu değilse, TBMM'nin takdirini incelemek, Anayasa Mahkemesi'nin görev alanı içinde değildir. Kaldı ki, bu söylediklerimız ancak TBMM'ce uyeliğin duşmesine karar verilmesi halinde söz konusu olur. Meclis, uyeliğin duşmesine karar vermediği takdirde, ortada Anayasa Mahkemesi'ne intikal ettirilebilecek bir konu da olmayacaktır. Kısacası, 84. maddenin daha akılcı bir yoruma kavuşturulması konusunda Anayasa Mahkemesi'nin oynayabileceği önemli bir rol yoktur. ÇÖZÜM YOLU Bir Yılan Hikâvosi: S4. Madde En tutarlı çözüm, 84. maddenin anüan hükümlerini bir anayasa değişikliği ile tümden kaldırmaktır. Bu hükmü belli bir süre için askıya almak, belki demokrasiye geçiş döneminin zorunlu olarak yarattığı bazı anormalliklerin giderilmesini sağlayabilir, ama değindiğimiz uzun vadeli sakıncalardan hiçbihni ortadan kaldırmaz. PENCERE 10 EKİM 1985 Dört Dönenceli lUlumba... Haklı olmak, üstün olmak anlamına gelmez; doğruyu savunmak, davayı kazanmaya yetmez. Eğer haklı olan, her hesaplaşmada başarıya ulaşsaydı, insanlık daha büyük hızla uygarlığa kavuşur; çağımızda başımıza püsküllü bela gibi dolanan çoğu sorun çoktan çözülmüş olurdu. Eski Roma'nın egemenleri haklı değil, üstündüler; bugün Güney Afrika'daki beyazlar da hem haksız, hem üstündürler. İnsanın insanı sömürmesi olgusu, binlerce yıldan beri süren bir öyküdür. Uygarlıklar da bu sömürünun çelişkileri üzerinde yükselmiştır. Ne var ki yasadığımız çağda insanlık sömürüsüz bir uygarlık kurmaya amaçlamaktadır. Bu amacı gerçekleştirmenin pek kolay olmadığı görüluyor; yol uzundur; ve bu uzun yürüyüşte, daha nıce haksız, nice haklının belini bükecektir. Arkadaşımız Osman Ulagay'ın 8 Ekim 1985 günlü Curnhuriyet'te yayımlanan haberi "IMF Gözden Düştü" başlığını taşıyordu. Yalnız Türkiye ve benzerı ülkelerde değil, Amerika'da da, IMF ekonomisınin sorunlara çözüm getirmediği anlaşılmıştı ve "alternatif" aranıyordu. Haber şöyle sürüyordu: " 1980den bu yana moda olan eğilime kapılarak Uluslararası Para Fonu'na toz kondurtmayan ve IMF reçetelerini 'ekcnominın kutsal kitabının 10 emri' gibi vazgeçilmez görüp sayan, ulusal ve uluslararası tüm ekonomik sorunların 'piyasanın sihirlı elı* ile çözümleneceğine inananlann dünyadaki son gelişmeleri biraz daha yakmdan izlemeleri zamanı geldi. Bütün doğruları IMF bilir, IMF ne yaparsa haklıdır' modasmm izleyicileri son gelişmelere kulaklarmı tıkadıkları takdirde bu kez 1985'te gündeme gelen yeni moda'n»n gerisinde kalmış olacaklar." Ne oluyordu? Bir süreden beri basın, radyo ve televizyonlardan "sistem içinde" gittikçe büyuyen sorunlara, oluşan çıkmazlara, açılamayan tıkanıklara kapitalızmın doruklarında çare arandığı haber veriliyordu. IMF sistemı içinde yaşayan ülkelere verilen 800 milyar dolar borç, süresınde gerı dönemiyordu; geri ödeme sürelerinde tıkanıklıklar başlamıştı. Öncelıkle Güney Amerika'da "kırmızı ışık" yanıyordu. Amerikan ekonomisınin dört zamanlı emmebasma tulumbasının pistonlarında dönence bozukluğu izleniyordu. Neyd emmebasma tulumbamn dörtlü zamanlaması: Egemen, borç verecek, faiz bindırecek; bağımlı, borç ödeyecek, faiz ödeyecek... Bu dörtlü dönenceye bir de az gelişmişlerin zararına işleyen dış ticaret hadleri bindirilince sömürü çarkı önüne geçilmez biçimde dönüyordu. Kendisine bağlı "az gelişmişleri"^ büyük bir dünya pazarına dönüştürüp sistemine baglayan Amerika, sırasında "vesayet demokrasisi" sırasında "askeri yönetimler"\e emmebasma tulumbasını ışletiyordu. Ne var kı borç yükü "içinden alındıkça büyüyen mezar çukuru" gibi ödendikçe büyüyor; tıpkı her geçen gün biraz daha ağır işe koşulan Romalı köle gibi, efendilerin sistemine hizmet eden halklar, dirençlerinin sonuna yaklaşıyorlardı. Uzak ve yakın ülkelerden homurdanmalar ve başkaldırmalar başlamıştı. Bunlardan kimileri askeri darbelerle eziliyor, seslerini yükseltenler cezalandırılıyorlardı. Amasistemın tıkandığı da görülüyordu; "BüyükPatron" işlerin sarpa sardığını görünce metazori bir "alternatif" aramaya yöneldi. • "BüyükPatron"a gözlerini dikip kuyruklarını apış aralarına kıstıran ne kadar az gelişmiş ülke ekonomisti varsa, şimdi kulak kesilmişlerdır. Onlar önemli değil. . Önemli olan, Türkiye'nin gerçek aydınları ve namuslu ekonomistleridır; başlangıçta IMF formüllerine karşı çıkanlardır; çünkü onlar haklıydılar ve doğruyu söylüyorlardı; ama haklı ve doğru olmak yetmiyordu. Yaşanan deneyimlerle ortaya çıkan gerçekler şimdi onlardan yanadır ve bu kez de Türkiye'nin kısır döngüsünü kırmak için bulunacak "alternatif"\n Amerika'da icat edilmesi olanaksızdır. Alternatifin somut koşullannı Türkiye'de yaratmaktan başka alternatif yoktur. Prof. Dr. ERGUN ÖZBUDUN Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Anayasanın 84. maddesinin konuluş amacı açıktır. Bilindiği gibi, TBMM üyeliğinin düşmesine ilişkin olan bu madde, "Partisinden istifa ederek başka bir partiye giren veya seçim hükümetleri hariç. Bakanlar Kurulu'nda görev alan" milletvekillerinin üyeliklerinin duşmesine, TBMM üye tam sayısının salt çoğunluğu ile karar verileceğini öngörmüştür. Bu hükümk, milletvekillerinin siyasi ve maddi çıkar karşılığı partilerini değiştirmeleri önlenmek istenmiş, boylece hem siyasi ahlakın korunabileceğı hem hükümetlerin istikranna yardımcı olunabileceği düşünulmüştür. Ancak bugünkü şekliyle 84. madde, siyasi ahlakın hukuk kurallanyla korunmasının ne kadar güç, hatta imkânsız olduğunu gösteren mükemmel bir örnektir. Çünkü madde sadece, milletvekillerinin partilerinden istifa ederek başka bir partiye girmeleri veya hükümette görev almaları ihtimallerini öngörmüştür. Oysa, milletvekillerinin menfaat karşılığı olarak siyasi tercihlerini değiştirebilecekleri, böylece bazı hükümetlerin duşmesine ve yeni hükümet kombinezonlarının ortaya çıkmasına yol acabilecekleri varsayımı eğer doğruysa, bunun maddede yasaklananlar dışındaki yollardan da gerçekleştirilebileceğinde kuşku yoktur. Madde, partisinden ihraç edilen milletvekilinin üyeliğinin düşmesini öngörmediği gibi, böyle bir milletvekilinin başka bir partiye girmesini bile yasaklamamaktadır. Ayrıca, bir milletvekilinin partisinden istifa etmesi, fakat başka bir partiye girmeyerek bağımsız kalması da elbette mümkündür. Dolayısıyla bir milletvekili, kendi partisi içinde kalıp sadece parlamentodaki oylarının yönünü değiştirmek veya aynı şeyi bağımsız bir milletvekili olarak yapmak suretiyle de, bir hükümetin duşmesine ve başka bir hükümetin kurulmasına etken olabilir. Bu davraruşlan dolayısıyla partisinden ihraç edilirse, dilediğj partiye de serbestçe girebilir. 84. maddede butun bunlan engelleyen hiçbir hüküm yoktur. Aslında 84. maddenin konuluş amacını gerçekleştirebilmesi için, bugünkünden çok daha katı ve kapsamlı biçimde yazılmış ve partisinden istifa eden veya ihraç edilen milletvekillerinin üyeliklerinin her halde düşeceğini açıkça belirtmiş olması gerekirdi. Bunun ise, demokratik ilkelerle ve anayasamızın bazı öbür hukümleriyle bağdaşmayacağı şüphesizdir. Bir defa, milletvekilinin partisinden istifa etmesinin, hatta başka bir partiye girmesinin mutlaka bir çıkar karşılığı olacağı varsayımı doğru değildir. Milletvekili, zaman içinde kendi siyasi kanaatlerini samimi olarak değiştirebileceği gibi, parti liderliğinin tutumlarının onun başlangıçtaki beklentılerine uygun düşmemesi de pekâlâ mümkündür. Dolayısıyla, demokratik bir rejimde milletvekilinin partisinden istifa etme hakkı sınırlandınlamaz. Partisinden ihraç edilen milletvekilinin milletvekilliği sıfatının düşeceğini kabul etmek ise, parti liderliğinin eline demokratik düşünce ile hiç bağdaşmayacak son derece tehlikeli bir silah vermek olur. Bu silah, milletvekillerinin parti içindeki her türlü ifade ve eleştiri hurriyetinı bastıımakta kullanılabilir. Anayasa bir yandan "Siyasi partilerin parti içi çalışmaları ve kararlan, demokrasi esaslanna aykırı olamaz" hükmünü (M. 69/3) taşırken, böyle bir çözüm elbette düşünülemez. Yine unutmamak gerekir ki, anayasamıza gore (M. 80) "Türkiye Buyük Millet Meclisi üyeleri, seçildikleri bölgeyi veya kendilerini seçenleri değil, butun milleti temsil ederler." Bu kural, daha önceki anayasalarımızda da bulunan, demokratik temsili rejimin çok Bu durumda bize göre en tutarlı çözüm, 84. maddenin anılan hükümlerini bir anayasa değişikliği ile tümden kaldırmaktır Bu hukmü belli bir süre için askıya almak, belki demokrasiye geçiş döneminin zorunlu olarak yarattığı bazı anormalliklerin giderilmesini sağlayabilir, ama değindiğimiz uzun vadeli sakıncalardan hiçbirini ortadan kaldırmaz. Şunu da sırası gelmişken belirtelim ki, 84. maddede, HPSODEP birleşmesini engelleyen hıçbir hükum yoktur. Bu birleşme, HP tüzel kişiliği içinde gerçekleşeceği ve partisinden istifa ederek başka bir partiye geçen hiçbir HP milletvekili söz konusu olmadığı için, 84. maddenin burada uygulama alanı bulması düşünülemez. Maddenin anılan hükümleri, bu nedenle değil, yukarıda açıklamaya çalıştığımız nedenlerle değiştinlmelidir. Bu madde, ne derece iyi niyetle kabul edilmiş olursa olsun, kendi' sinden beklenen siyasi ahlakı koruma amacını gerçekleştiremeyeceği gibi, siyasi hayatımıza yarardan çok zarar verecek niteliktedir. Bu konudaki bir anayasa değişikliği, maddenin kâğıt üzerinde varlığını sürdurüp fıilen işlemez hale gelmesinden de, Meclis çoğunluğunun sübjektif takdirine göre yanlı olarak kullanılmasından da çok daha dürüst, sağlıklı ve hukuka uygun bir çozümdür. EVET/HAYIR OKTflY AKBAL Oğrenerek, zorlanmadan... Sınava Doğru, 6. yılına giriyor. Bu yıl üniversite adaylarına daha zengjn, daha geniş boyutlu bir Sınava Doğru sunuyoruz. Geçen yılın sonuçlarını titizlikle inceledik. Gerekli bilgjleri anlayarak, kavrayarak, zorlanmadan edinmenizi sağlayacak; deneme testleriyle bilgilerinizi yönlendirecek ve sizi üniversite sınavlanna en verimli şekilde hazırlayacak bir program oluşturduk. Geleceğe ve kendinize güvenle bakabilmeniz için. Sınava Doğru'nun ilk sayısı çıktı. Gelin, başarüı olmak için sınava doğru birlikte çalışalım. Suç: Genç Olmak!.. "Ceza Kanunu'nun eskiden de varolan 141 ve 142. maddelerine ek olarak son beş yılda yürürfüğe giren yasalar özgüriükleri önemli şekilde kısrtlamış ve gencın düşunebileceği, çözüm getirebileceği alanı sınırlamıştır. Çekingenlik ve yaratılan hava bu alanı daha da sınırlamıştır. Bir örnek vereyim. Bir üniversitemizde 'İktisadi Düşünce Tarihi' dersinde Manc'ın anlatılmadığını duyunca inanamadım. Çünkü ABD'nin en tutucu üniversitelerinde bile bu derste Marx anlatılır ve Manc'm düşüncelerinin yer almadığı bir İktisadi Düşünce Tarihi kitabı düşünülemez... Sonuç acıdır. Bir bilim dalının iyi anlaşılması için öğrenilmesi gereken bir konü, gencin düşünce alanından çıkanlmıştır. Artık daha az boyutlu bilimler yaratır hale gelmiştik." Prof. Dr. Nuri Karacan böyle diyor 'Düşün' dergisinde yayımlanan 'Genç Olmak' adlı açıkoturumda... Genç olmak! Özlenilir bir durum olmaktan çıktı çoktan beri!.. Kuşkulan üstüne çekmek, korkulur kişi sayılmak, başı dertlere girmek vb... Bir yerde görevliler kontrol mü yapıyorlar, geçen taşıtları mı denetliyorlar. Kimlık mi soruyorlar, bakarlar saçı ağarmış kişiler var, onlara bir şey sormazlar, ama genç birini gördüler mi, 'in aşağı, ver kimliğini, kimsin, nerden gelip nereye gidiyorsun?' soruları başlar hemen!.. İşte son olay: Ruhi Su'nun cenaze töreninde yakalanıp gözaltına alınanlar hep genç yurttaşlar... Neden? Belli değil. Belli olan gençlikleri. Tek suç: Genç olmak... 'Düşün' dergisinin 'Genç Olmak' açıkoturumunu ilgiyle okudum. Sizlerin de okumanızı isterım. Nuri Karacan, Uğur Kökden, Oya Köymen, İlhan Selçuk ve Afşar Timuçin oturmuş bu konuyu konuşmuşlar, tartışmışlar. Biliyorsunuz, Birleşmiş Milletler Örgütü 1985 yılını Katılım, Gelışme ve Barış ilkelerı temelinde Dünya Gençlik Yılı olarak ilan etti. Biz ne yaptık bu 'Gençlik' yılında? Hiç! Boş sözler ürettik. TV'de, radyolarda yaşlıları konuşturduk, olur olmaz nedenlerle genç insanlarımızı kötüledik, suçladık. Hiç unutmamalıydık ki, bu ülkede yaşayanlann yüzde altmışının, yetmişinin yaşı yirmi beşten otuzdan aşağı... Yaşlılar bir avuç, ama gençler, çocuklar onlarca milyon!.. 'Genç Olmak' açıkoturumunun bütününü okumak gerek. Yıne de birkaç alıntı sunmak istiyorum. İlhan Selçuk konuşuyor: "Gazi Mustafa Kemal bir asker, orduyla beraber bir devrim yapılmış. Niçin Cumhuriyet orduya emanet edilmemiş? Bu soru bugün de gündemdedir, ben, yanıtının verildiği kanısında değilim" İlhan Selçuk başka bir yerde de şöyle sürdürüyor düşüncesini: "Gençliğe vicdan özgüriüğü vermiyoruz. İnsanlık tarihinin en önemli asamalanndan birisi vicdan özgürlüğünün kazanımıdır. Vicdan özgüriüğü kaç yüzyıl önce başiamış, benimsenmiş ve uygar dünyada da gerçekleşmiştir. Bizde de Cumhuriyet döneminde gerçekleşmiştir. Eskideyimle Tevhidi Tedrisat Kanunu, yeni deyimle Öğretim Birliği Yasası bir devrim niteliğindeydı ve okullardan din dersi kaldınlmıştı. Laiklik ilkesinin geçerlik kazanması da öğretimde böylece sağlanmıştı. Şimdi öğretimde din derslerinin zorunlu hale dönüşturülmesi, vicdan özgürlüğünü silip atmış olmaktadır." Uğur Kökden, dünya nüfusunun beşte birinin gençlerden oluştuğunu, oysa Türkiye'de nüfusun yarıdan çoğunun genç olduğunu belirttikten sonra, "Yani Türkiye genç bir nüfusa sahiptir. Çoğunluğunu genç nüfusun oluşturduğu bir ülkede azınlıkta olanlann ölum cezasında ısrar etmelerini anlamak güçtür. Doğal olarak gençlik olümü dışlar, o halde azınlık tarafından çoğunluğun mutlak hakkı olan yaşama hakkının ölüm cezasıyla göigetenmeye çalışılması. bir ülkede güç anlaşılabilecek bir noktadır. Türkiye'de genç nüfus içinde intihar olayının da yüzde 50'nin üstünde seyrettiğini burada söylemenin yararı var" diyor. Afşar Timuçin de, 'aydm düşmanlığı'na değinmiş; haklı olarak diyor ki: "Ösmanlıdan bu yana bir aydm düşmanlığı var. Sivrilen adamın başı kesıliyor". Bir takım örnekler veriyor Timuçin, şöyle tamamlıyor: "Demek ki, Türkiye'de hiçbir zaman aydına, aydm için gerekli, aydm olmak için gerekli koşullar verilmek istenmemiş". Aydın düşmanlığı ile gençlik düşmanlığı eş değerdedir. Üniversitelerinde Marx'ın okiıtulmadığı bir toplumda 'aydın olmak' olanaksızdır da... Bu yalnızca bir tek örnek... "Genç Olmak'... Bir süreç... Birkaç yıl sonra genç adam, orta yaşlı, daha sonra da yaşlı bir adam olacaktır. Yitirdiğı yıllara acınan, dövünen bir kişi... Yerini başka gençler alacak o zaman. Sürüp gidecek böylece. Bir kısır döngü mü? Yoksa aydınlık bir çıkış yolu mu? Bize yol gösteren yine Atatürk oluyor bu konuda da... Cumhuriyeti gençliğe emanet ediyorum, diyen büyük adam sanırım hepimizden daha genc. hepımizden daha yaşam dolu, hepımizden daha gerçekçı .. Gençhğın değerıni, önemini bildiği, ona güvendığı için... dogpu! Her oboneye bir kitap. 10 aboneye Commodore 64 bügisayar. Sınava Doğru'ya abone olan herkese bir kitap; 15 Kasım 1985 tarihine dek abone olanlar arasında çekilecek kurada kazanan 10 kişiye de teybi (Data set) ve "Adım 64" eğitim kasetiyle birlikte Commodore64 bilgisayar amıağan ediyoruz. Abone olmak için aşağıdaki formu doldurarak Sınava Doğru Abone Servisi, Türkocağı Caddesi 39/41, CağaloğluIstanbul adresine postalaym. GA1ATASARAY SÜPER PTYANGOSU •••••••••••••••4 Sınava Doğru'ya abone olmak istiyorum. Adım, Soyadım: Okuduğum lise: Doğum tarihim: Adresim: Abone ücreti olan 6,000. TL'yi sayılı posta havalesiyle gönderdim. İmza: 600 ASDODGE SÜPER ŞÖLINE KATIUN; Çekılış 19 Ekım 1985, Cumartesı günü Süper Sanalçıiann eşliginde Spor Sergi Sarayında. 32 yıldan beri, DAKTİLO ve MUHASEBE kurlarımızı bitiren LİSE MEZUNLARI! Aylar, yıllar geçiyor; Siz hâlâ BOŞ MU BEKLİYORSUNUZ ? Hiç olmazsa BİLGİSAYAR ÖĞRENİN. Geleceğin insanı bilgisayarsız olamayacak. Orta ve İlkokul mezunlarına bite IŞ ÇOK; ELEMAN Y O K . • SATIŞ YERLERİ: MİLU FT1ANGO BAYTLERI PTT MERKEZLERI. ISTANBUL HALK EKMEK BUFELERINDE M\CM\L\RD\ VE HER YERDE AYRICA: 1111 CUMHURPttT ALTIM BALIKESİR BAROSU'NDAN YAŞAM DOSYASI YARIŞMASI Türkiye'de hukuk mesleğinın çeşiıli kaılannda görev surduren hukukçulann katılacağı, Yaşam Dosyası Yarışması bu yıl da surdurulmektedır. Hukukçuların mesleklerinin yurutulmesı sırasında rastladıklan konuları. yazın turunden birini seçip yazarak, Balıkesir Barosu Başkanhğı'na 25 Kasım 1985 tarihine kadar gönderilmesi gerekmektedir. Yazılar 25 sayfayı geçmeyeceklerdir. Geçen >ıl olduğu gibi yanşmayı kazanan yazarlar törenle ödullendirılecek \e vazılar kitap haline getinlecektir. Genı; bılgı, Balıkesir Barosu Başkanlığf ndan alınılabilınecektir. ÂIİLLA ŞOFÖR OKULU Türkiye'de tek. Eğitim ve öğretimde tek. Uzman bayan kadrosuyla tek. Disiplin ve ciddiyetıyle tek. Ücrette çok ucuzluğuyla tek. Eğitmen olarak emekli subay veya oğretmen aranmaktadır. Fındıkzade/lst. 523 79 11 AMPİYÖrSJ Mcrkezl Beyoğlu Şubati Kadıköy Şub«si Beyazrt , Mrthat Paşa Cad.. 14/1 Istıklal Cad.. Yonca Han, 87/7 Altıyol, Kuşdıli Caddesi. 6/3 Tel. 527 55 25 527 49 03 522 21 06 Tel: 149 7993 149 81 06144 90 11 Tel 338 08 42 3 3 6 1 1 5 0 Oflckat: Bu 3 şubemizden başka ŞAMPİYOJİ adıyta çalışan hiçbir Daktilo, Sekreter ve Bilgisayar kursu şubemiı değildir. • Mediko kartımı kaybettim. Hukumsuzdur. EYL'P KELEBEK • Nüfus kâğıdımı kaybettim. Geçersizdir. KAZ1M HATKAS
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle