29 Mart 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 Cumhuriyet SANAT EDEBİYAT ŞUBAT 1971 Genç eleştirmen'in ıstırapları «nç Werther'in utıraplan, güzel Charlotte'a karşı duyduih* itiraf edilemez aşktan doguyordu. Genç eleştirmenin ıstıraplan ise, karşılıksız bir aşkın ötesinde, çok daha karmaşık ve çeşitli nedenlerden ileri gelir.. öncelikle, genç eleştirmenin 1970' lerin Türkiyesinde yaşayan bir aydın olduğunu söylemek, bu ıstıraplann önemli bir kısmının nedenini kendinde taşır. 1970lerin Türkiyesinde yasayan bir aydmın, ülkesinin bugün içinde bulunduğu.'içine getirildiği hale bakarak ıstırap çekmemesi olanağl var mıdır? Ülkesi insanlannın yüzyıllardır içinde yasadığı olumsuı koşullann, çektiği çilenin 1970'lerin Türkiye'sinde d« halkımn büyük bir kısmı için hala »yniyle sürüp giUtğtnl jörmek, gıdasıılık, doktorsuzluk, bilgisizlik, lömürü ve ilgisizliğin yıpratısı lçind« eevherinl tükettnekte olan Anadolu tasamnın değişıneyen acılı yazgısım yüreğinde duymak, genç elestirmeni de, 1970 Türklye'sinin tüm düsünen lnsanları fibi yaralar... Politlkanm çirkefind« funden güne halkın çıkarlanna nrt çevinnekte olan poliUkact füruhunun lktldar ve ikbal kavgası etrafındaki igrenc oyunlannın YeTdlgA bulantı, günden güna artar. Yıllar yılı, bilince eri«tijinden beri kendisine öğretilmls olan, benlmseyegeldiği ışıklı, aydralık ilkelere, düsüncelere, Cumhuriyet Türklyeıine ilk hınm vermls olan inanç, ülkü ve duygulara karsı yıllardır sindiklerl kovuklartfan baı kaldınnaya başlayan toprak altı yaratıklannın günden güne artan, eür>t bulan ıaldmlan, beyninde uğultular yıpar u Ama umudunu yitirmeı henüz, genç eleştirmen... Bu ulkede bel bağlayacak kitlelerin, aydınıyla, sanatçısıyla, gençligiyle var olduğunu düşünür. Dürüstlüğün namuısuıluğa, dogrunun yalana, iyinin kötüye, aydmlığm karanlığa galip geleeeğine, lnsancıl, devrimci, ilerici düşüncenin, tutuculuğa, bağnazlığ», gericiliğe, eyyamcılığa yenik düşmeyecegin» inanır. Tarih boyunca hep öyle olmamıs mıdır bu? ma, eleştirmenin umutlan gündfcn güne kınlmakta, güvendiğl dallar birer birer çatırdamaktadır.. Eleştirmen, ülkesinin yüzyıllann birikimi sorunlanna ilk kez yürekle eğilen, bilirosel yoldan gerçeklerl ortaya koyan bilimsel dü?üncenin, diyalektlk metodun, sol hareketin gücüne inanır. Yıllardır ilk kez, doğrular ortaya konmakta, yaralar «çılmakta. dertler teşhis edilmekte, tedavi yollan araştırılmaktadır.. Yürürlükteki düzenln iğrenç cfolaplan, sömürünün çarkı, vatan ihanetinin belgeleri bir blr açıklanmakta, halk, yüzyıllardır süregelen uykusundan uyandınlmaktadır.. Gerçeği yazan kitaplann yasakianması, gazetecilerln mahkemelerde, hapishanelerde süfcndürülmesi, öğretim üyelerinin üniversitelerden uzaklaştırılması, eleştirmeni şaşırtmaz.. Düzen elbette kendini savunmaya kalkacaktır.. Ama, o neT O güvenilen, bel bağlanılan sol da kendi içinde birbirine girmis, ortak düşmanla kavgayı bir kenara koymus, kendi kentfini yemeye başlamamış mıdır? Tek gerçek sınıf partisi olan parti tüm gücünü iç kavgalarla yitirir, sol dergiler mücadeleyl bırakıp birbirine kara çalmaya girişir, solun genel kurmayları, düşünen beyinleri, savaş plânlarını bırakıp levazım ayrmtılarıyla, sen ben kavgasıyla uğraşmaya başlarlar.. Eleştirmen umutsuzdur, yoksa Fransı* sağc.sı Thoma» Molnar'm geçenlerde yayınladığı «Sol'a oepheden bakış La gauche vue d'en face» kitabında ileri sürdüğü, »ol'un her zaman kendi kencfini yemeye, devamlı bölünmeye mahkum olduğu, gerçeğe biraz yaklaşır yaklaşmaz, daha solda kalan, daha «an» solcular tarafmdan suçlanmasının önüne geçilmez bir biçimde tekrarlanacağı yolundaki kehanetleri doğru mudur? Sol, bu «kısır döngü» yü kıramıyacak, kendi içinde böiünmeleri önleyip tek bir güç halinde eyleme geçemiyecek midirî 8 gün yenl bir tuzak kurulmakta, gldi? yavaşlatılmak, giderek geriye döndürülmek istenmektedir.. Her romanında Osmanhlığm yüceltilmesinden Atatürk suikastçılarının kahramanlaştırılmasına, devrimlerin yerilmesinden köy enstitülerinin suçlanmasına, Cumhuriyet'in bir temel taşını, bir ilkesini, bir başansım sistemli biçimde dinamitlemekte olan bir romaneı, Serveti Fünun'un «üstadı azara» ı nidalarına benzer övgülerle bas tacı edilmekte, «Tahiriler mezhebi» günd'en güne güç kazanmakta, yaşları gencecik bir «ürü eleştirmen, oturup «üstadı azam» ın eserlerini «ayfa layia inceleyen övgünameler düzmektedirler.. Bizim eleştirmen (edebiyat eleştirmeni olmadığı için bu lşi kendisi yapamamaktadır) bir türlü akıl erdirememektedir : «üstadv aıam» ı bu denli öven, «even, ikide bir kendisiyle oturup «üstadım, efendim, mirlm»H konuşmalar yapan bu Cumhuriyet kuşağı gençlert, niîin merak edîp de kendisine Cumhuriyet Türklyesi, Atatürk devrlmleri, Atatürk hakkındaki gerçek ve kişistl düşüncelerini sormazlar, laym yazann yaçamındakl bazı olaylann, bu olaylann ken atillâ dorsay dlsinde yaratmı? olabileceği kişisel birikimlerin, çSküntülerln, tortulaşmalann, acılaşmalarm, yazann eserlerine egemen olduğu löylenen bilimsel görüşün yanısıra bu eserler üzerinde ne denli, ne ölçüde bir etki yapageldiğini araştırmazlar? Bu arada, Atatürk düşmanhğı bir moda halinde »anat çevrelerinde tfe yayılır, durur.. dergi sahibi bir ünlü ozanı, derglsinde «Atatürk'ü sevmemek suç mudur?. sorusunu sorabilmeye dek götürür... 1970'lerin Türkiyesinde, Atatürk'e sövmek, devrimleri yerden yere vurmak, gericiliğe, yobazlığa, tutuculuğa, hem de «düşür.ce özgürlüğü» yaftası altıntfa göz kırpmak, yalnızca aşağılık poliükac.nm işi olmaktan çıkmış, sanatçıya da bulaşmıştır.. Bu arada, sanat çevreleri ise, meleklerin cinsiyetini tartışan Bizans kaygısızlığı içinde, çöküşe doğru hızla giden bir toplumda sanatın, yeni baştan, ülke yararına çalışacak biçimde ele alınması, devrimci harekete yararh bir paralele oturtulmasımn yollannı araştıracak yerde, «geleneklerden nasıl, ne ölçüde yararlanabilir?», «Divan şiirine dönüş mümkün müdür?» tartışmalarına dalmış, gitmişlerdir... < | * " | A > r i r ı Türk vatandaşı, Türk aydını, Türk »olcusu 1 1 1 f llilarak üzülünmemesi olanaksız bu durumların yanı• w " " s ı r a , içinde daha yakmdan bulunduğu çevre ve ugraş da genç eleştirmeni ayn üzüntülere salar... Söjlemeyl unuttuk, eleştirmenimiz bir sinema eleştirmenidir çünkü... îşinl gücünü bırakır, sinema seyreder, sinema konuşur, sinema yazar.. Sinema tutkusu, sinemanın gücüne, önemine olan inancı Onu bu yola sürüklemiştir. Ama eleştirmen, bu konuda cfa umutsuzdur, kötümserdir, bezgmdir.. Nasıl olmasın ki, Türkiye'de aslında var olmıyan, varlıgı bilinmeyen bir konu üzerinde kafa yormakta, dil dökmektedir. Türkiye'd'e sinema her şeydir, ama henüz bir »anat değildir... Bırakın yıllardır uyutulmuş, beyni yıkanmış, şartlandırılmış olan halkı.. Ama aydın çevrelerde bile sinemanın «sanat» olduğu, önemi ve etkisi henüz kaîalara yerleştirilebilmiş değildir. Sanatı, birkaç bin kişi arasmda görülen, okunan, tarttşılan kitaplarmdan. şiirlerind'en, resimlerinden ibaret sanan bulutların üstündeki Türk sanatçısı, kendi bir bardak sudaki fırtırıasına dalmış, çağın en etkili, en «komple» sanatını kapısmm dısında bırakıvermiştir. Hangi edebiyat dergisinin sinemaya yer verdiği, sinema kulüplerine, Sinematek'e gidenlerin ara^ında yüzde kaç oranında sanatçı bulunduğunun incelenmesi, bu gerçeği hemen ortaya çıkarıverir.. Yıllar yılı donup kalmış bir sansür anlayışı, filim getirticilerinin sinema anlayışıyla elele vererek, sinemanın yüz akı en önemli filimlerin yıllardır Türkiye'ye uğratılmamasında benzersiz bir başarı kazanmi|t:r.. Genç eleştirmea, A bu konuda yazar, çizer, gereğinde sansürden nasılsa geçtniç onemli bir filmin bu kez getirticileree kesilmemesi için gider, adamlara yalvar yakar olur.. Tek, önemli, üzerinde konuşulmaya, yazılmaya değer bir ıilim, Türkiye'de gösterilsin diye... Türk sinemasının hali ise daha da içler acısıdır.. Brezilya'dan Senegal'e, tüm dünya ülkelerinin uluslararası şenliklerde sesi duyulurken, Türk sineması hâlâ çağ dışı uyku haplanndan başka bir şey imal edemez... Şenliklere filim yollamak yerine, Kezban'lan Roma'ya, Hippi Fatma'lan Paris'e yollayarak «dışan açılıra biziro sinemamız.. Böylece »ınırlı blr «eyirci ve okuyucu içinde boğulup kalmıj diğer sanatlara karşılık, gerçekten önemli bir potansiyeU olan, Türk halkının devrimci uyanısında, o blr yana, kültürel kımıldanısında önemli bir katkısı olabilecek bir larıat, yıllaT yılı yetenekslzlerin, beceriksizlerin. tüccarlann elintfe heba edillr, durur... Toplumsal olayların patlayışlar hallnd» birbirini lzlcdlği, taribinin en önemli değijimlerinden birinl yasayan Türkiye'de, •faumı »Imdlllk bütün olanlara nrt çevirmis, vıcık vıcık melodramlar, romantlk masallar, Ringovarl kavga dögüs filimleri anlaUrak gününfl geçirir. Bir tek saygıdeğer yönetmen çıkıp da, sanatını, bügisini, sinema ıevgi«inl çagda» olmamn lorumuyla birleştirerek günümüz Türkiye'sinin sorunlanm ele alan bir filim yapmayı, onu yapamıyorsa kamerasınt sırtlayıp sokağa çıkarak, alnemanın tarihsel «saptama» görevi doğrultusunda bir çalışmada bulunmayı rfüşünroez. Türkiye'de bir 27 Mayıs Devrimi günlerinde çekilmis bir metrelik filim yoktur. Türkiye'de «on yıllann toplumsal olaylannm bir metrelik filminl çekmiş bir profesyonel slnemacı yoktur. Sinema anlayışları budur bizimkilerin, yurt tevgileri budur... Saçma gapan seyler yapar, oturduklan yero*en de bunları savunmak için sözüm tına «bilimsel» görüşler ileri »ürerler. Gerçek sinemacmm yeri ise kürsü değil, sokaktır.. önce eseriyle, yaptıklanyla konuşur gerçek sinemacı... Bunlann arasmda. bırakın sinemacıyı, insanca davranışlardan yoksun olanlan bile vardır. Tesadüfen karşılastığınızda size terbiyesizce o*avranmayı, yanyana düşersenlz size dişlerinin arasından küfretmeyi marifet sayarlar.. Oturup sinema, sanat sorunlarını tartışmanız. büyük bir kısmıyla olanak dışıdır.. sinemayı sevmezler de, bilmezler de... Ve son filimlerini görmediğinizi söylediginizde de. sarski saçmalıklarını izlemeye zorunlu imişsiniz gibi size ctanhrlar. Genel kültürden. dünya görüşünden, çağdas aydın tanımından bu denli uzak, üstelik gerçek sanatçıya özgü tevazudan çoğunlukla bu denli yoksun bu zümrenin Türk sinemasma yıllardır egemen olagelmiş. olmakta ve daha uzvın süre de olacak gibi görünmekte olması. üstelik yaptıkları filimlerin pekâlâ halkça da tutulması, eleştirmeni zaman zaman kuşkularm, ıstırapların en büyüğüne bile götürür : acaba ulusun eerçek temsiicilerl, gerçek sinemacıları bu kişiler midir? Yabancılaşma, bu kişilerle halk arasmcta değil. aldıçı kültür, yetiştigi ortam nedeniyle halk i!e kendisi arasında mı meydana gelmiştir? (1). Böyle hir çevrede, bu sorularla kendi kendini yiyerek sinema yazarlığını yürütmeye çahşan eleştirmen, umudunu bu kargaşada ortaya çıkan, devrimci, gözüpek, heyecanlı gençlere bağlamaya kalkar, bu «ger.ç sinemacılar» ın yaptığını yakından izler, destekier. Ama ararfan ramanlar geçer, bakar kl «genç sinemacılar» filim filân yapmazlar... Tek yaptıkları dedikodu, suçlama, çamur atma, sabotajdır. Karçılanna Yeşilçam sinemasının kokuşmuş yanlarmı alacak yerde. karınca kararınca bir şeyler yapmaya çahşan devrimci kuruluşlan alır, Sinematek'i, Hisar Kısa Film Şenliği'ni sabote etmeye kalkarlar bunun da adı «devrimcilik» olur.. Işte Türkiye'de sinema çevrelerinin hali de budur.. Genç eleştirmenimizin ıstıraplan, görültfüğü gibi. genç Werther'in ıstıraplannı bir hayli geride bırakır. Yaşadığırnız çağ, toplumsal sorunlan, kaygılan, üzüntüleri, tüm ülkenin, giderek tüm insanhğın sorunlarını, ıstıraplannı, teker teker herkesin de duymasını, sırtlanmasını gerektirmektedir. Çünkü, Dostoyevski' nin dedigi gibi «Herkes, her şey için, herkese karşı sorumludnr» artık... 1970 Türkiyesinin aydını için, karşı cinsten birisine âşık olarak ıstırap çekmek, giderek genç Werther örneği canma kıymak, yüzyıllann ötesinde kalm'.ş bir lükstür... (1) Bu çok önemli konuya ayn blr yazıda değinmek gerekir. d^rgîlefl arasmda Fikret KATNAKÇI «Her bakınıdan eoV: geç f lisebildim. İlk kitabım kırk be« yajımdayken yayımlanablldi. O zamanlar yajıtlanm ve arVtadasım olanlar, Sabahattin Ali, Sait Faik, Orhan Veli, Haldun Taner, Orhan Kemal, Yaşar Kemal, d'aha niceleri birer ünlü sanatçıydılar. İlk kitabım kırk yasımda çıktığına, bugün de elli beş yaşımda ve elli bej kitabım olduğuna gore, bütün bu güTültü patırtı on bes yıl içinde olup bitmiştir. YanJ Içimde hep geç kalmış olmanın, yetişememenin, yetiştir». memenin acelesi vardı, yine de var... lşte bu acele yüzünden. eserlerime istedigimce özen gösteremedim, daha dikkatli ve titiz davranamao*ım. Kısa zamanda çok ?ey öğrenmek ve çok şey yazmak zorundaydım. Salt kabiliyetle sanatçılığın bir yere dek yürüse bile, sonuna dek yürüyemiyeceğini anlamı»tım.» Aziz Nesin, Teni Edebiyat dergisinde özeleştirisini yapıyor. (Sayı: 3. Ocak 1971). Bir sanatçı olarak ne yapmak istediğini, kendisine yöneltilen. eleştirilerde doğru ya da yaıv hş bulduklannı. kuşakcfaşlanyla benzerliklerini, bundan ronra neler yapmayı düşündügünü açık bir yürekle, içtenlikle, alçak gönüllülükle özetliyor. «Özyaşamda oldugu gibi özelestiride de sorum ve suç, ister istemez bizden başkaları* na da bulaşır.» gibi bir yargının gölgesine sığınmasma rağmen, geldiği toplum çevresinl ve yetiştigi kültür şartlanr.ı ön plâna alarak yazarlık onurunun elli beş kitapta sergilenen hesabını veriyor. Adnan özyalçıner de bu çerçeve içinde Yeni Gün eazete. sinde yayımlanan 1910 Raporn adiı yazısında kendine ve okuyuculanna karşı 1970 yılınm ve sanat geçmişinin kısa bir özeleştirisini yapıyor. Papirü» dergisi de geçen yıl «Kendileri» adıyla bir özel sayı hazırlamış, 17 sanatçımmn kendi kalemierinden biyOgrafilerini sunmuştu. (Sayı 46 47, Mayıs 1970). O zaman bu davranışt saygm bulmuş, özellikle eleştirel alanda önemli bir boşluğun doldurulduğunu gördüğümüzden sevinmistik. Sonra Papirüs kapandı, hu biyografiler de öylece kalo*ı. Bugün de eleştirl dalındald çabalann azlıgım düşünürsek, sanatçılann özyaşamlan ils eserlerinin kendileri tarafından lunulması, hem eserlerinin anlaşılmasında anahtar degerinds bİT bilginin saglanmasına, hem fle klltele»tn!f, « « kmhpİM içlnd» ükışmı» ele»tlrlnln y«ni boyutlara açılmatma ol«v» naklar hazırlayacaktır. EleştV rinin arkadaşhklara, dojtluklara uzanan lylmser yargılsn, ganatçının okuruyla bir hesaplaşma niteliğine bürünüp 8releştiriyle pekişince rfaha acımasız, daha yahn, daha gerçekçi MT tavır takmacak, belkl de okurla edebiyat arasındakl köprülerın bağlanmasına d« yarıyacaktır. Aziz Nesin. «Ancak gerçekten çok büyük ve kendi büyüklügüne kendisi inanmış gerçekten büyük yazarlar, kendi büyüklüklerine herkesten önce inanmışlardır sanatçılar, yaptıklan yanlışlarda kendile» rini sorumlu görür ve bunu a. çıklamaktan çekinmezler.» diyor. Büyük yazarlık bir yana, az gelişmiş bir ülkede kültür emperyalizminee yağmalsnmış değerlerin erozyon kesiminö*» her sanatçı. kendisi olmanın bi« linci içinde, önce kendisine, sonra halkına ve çagın» karsı tariht sorumlulugunu takınmalı. ne için. kimin için. hangi ideo'oji ve sınıf uğruna sanat yaptıgmın hesabını ödemelidlr. Bu da ancak özeleştiriler yoluyla olur. Açık yürekli, yalansız. içten, alçak gönüllü özeleştirilerle... KISA... KTSA... YENt DERGl: (Ocak 1571, Savı 76) Behçet Necatitil'in, 11han Berk'in, Ahmet Ada'nın çiirleri var bu sayıda. Necati?il* in şiirleri tor anlaşılır, soyut, kelimelerin s8yleyis Eücünden Eelen bir duyarhîa dayanıyor. llhan Berk. Deniz Kitabmdan sesleniyor yine. Nesirle siir arasında bir «Syleyiş. yaşantısmın agırhk kazantfığı yerlerde başanh olan bir duyarhkla Bodrum üzerine çeşitlemelerini sürdürüyor. Ahmet Ada eenç bir şair. Daha siirinl kurma yolunda. Dergideki 1ki şiiri de Ahrnft Arif'in etkiMnde. Derginin tek hikâyesi Fakir Baykurt'un. Alıtılmıs bürnkrat düzene bi« linçsiz blr baskaldırışın öyküsü. Duz anlatımı. basit, fakat sorunlan irdeleyen vapuı, ger» çekçi örgüsü ile dikkati çeklyor. VARIIK: fOcak 1971. Sayi 76(11 Adnan BinyaTar, Dünyayı Detiştirmek adlı yazısıno*a halkçı sanat. ulusal sanat kavramlarının kapsadığı anlamı hçıklamava çalişıyor. Sanatın ulusallığınm halkın dili, düsünce ve duygu deSerlerini anlamakla kavranacaîını, sanatçının bu bîrikimlprle garatmı kuracağını söylüyor. Blrçok yerleri dogru. fakat eksik bir yazı. Sanatçının politik görü«ünü. dünyaya bakis açısını Snemcemediîinrfen gelivor eksikligi de. Yine de geçen «vın okunabilir yazılarından biri. REFtK nLRBAŞ'ın ilk şjir kitabı enç eleştirmen, umucfu sanat çevrelerinde arar, biraz da... însanlık tarihinin en karanlık safhalarmda bile sanat her zaman ileriye dönük, yol gösterici, ışık tutucu görevini yapmış, toplumun ilerisinde yer almıştır çünkü... Hitler rejiminde Almah lanatçısınm faşizme boyun eğmeyen onurlu tutumu, günürnnz Yunanistan'ı veya Ispanya'smda da aynen tekrarlanmakta değil midir? Ama eleştirmen, bu yandan da günden güne artan bir hayal kınklığı ile karşılaşır.. Sanatta gerici, sağcı kanat, toplumsal yaşamda sağın baş kaldırması paralelinde günden güne sesini loluğunu çoğaltmakta, güç kazanmaktadhr.. llerlemek, ileri doğtu bakmalt zorunda olau Cumhuriyet Türkiyesinin yoluna her G Ornek müzik kuruluşu yayınları sımar Selmi ANDAK tatürk devrimlerinin getirdiği ışık altında, müzik alanında çok sesli evrensel müzik kültürünün aşılanması ve yayılması amacıyla Konservatuar ve müzik okullan dışında, çeşitli kuruluşlarm hem sayısı, hem de olumlu çabaları, re yazık ki. hergün artan sanatçı ve dinleyicinin istek ve çabasına kjyasla, pek azdır! ANA Moskova Önlerinde Cem Sultan Olayı YeşilGölge Ihtiyar Gençlik Acı Para A Maksim Gorki Dünyonm 1 no lu ror\\anf. «atan kltap: Ikl bölüm blr erada mücadeleslnl Gorkl ANA romanında anlatiyor. yaym organı niteliğindedlr. Görülüyor kl, bu kuruluş, Tür ldye'de müzik eğitimi konusunda, kendi kaderince çaba sarfediyor ve hiç te küçümsenmeyecek rakamlar veriyor. Darısı \arsa ötekilerin ve yeni kurulacaklann başma... özellikle İstanbul'da eksikllği duyulan Filârmoni Demeğininl Aleksandroviç Bek Almanları Moskova önlorlode durduran^TÜrk taburu:nur\ öyküsü!'Komuta mevkllndekl bütün eskerlerln muharebe kazanma teknlğlnl bulacaklan blr eser.v Vera Mutaffçiyeva (Bulgar kadın yazarı) Yabancı kâyn'ak!arda"h da yararlanarak glzll kalmış belgelerlo Cem Sultanın rornanı.( j Kemal Bilbaşar Milliyet gazeteslndo blr kısmı •Şu"1945~yıllan»adı altmda. yayınlanan ve MAY ROMAN ÖDÜLÜnü kazanan romanı. Bu olumlu bir İM kuruluş arasında, 8'inci yılına erişen Ankara Türk Filarmono Derneği'ne kısaca göz atmak yararhdır. 1953 yılınm son aylarında Ankara da başta o zamanki adıyla, Riyaseti Ctımhur Filârmoni Orkestrası (Bugün Cumhurbaşkanlığı Senfoni OrkestrasOnm elemanlarından değerli müzisi'en Şüy.rü Arsev ile Hüseyin Eliçtn' in Öncülüklerinde bazı devrimci ve ileri sanatçılar, çok sesli sanat müziğl uygarhğınm Türkiye'de de yerleşebilmesl için, res mî öğretim sisteminl yetersiz bularak, Ankara Filânnoni Derr.egi'ni kurmuşlardı. Bu öncü kurulu? sonra Kamu Yararına Uygun Dernekler statüsüne uyarak, 1958 yılında adıru Ankara Türk Filârmoni Derneği'ne çevirdi. Amacuu «Batı sanat müziğinl, Atatürk devrimlerine paralel olarak bütün yurt sathına yaymak» cümlesiyle belirleyen bu dernek, uzun süreli amacına vannak İçin çimdiye kadar üd yolu benimseyerek çahşmalannı hızlandırmıştır. 1 Yerli sanatçı ve topluluklanmıza yararlı olmak üzere değerli yabancı sanatçı ve her çeşitten topluluklar getirerek, sanatçılarımıza yararh olmak. 2 Yerli sanatçı ve topluluklanmızı (mUmkün olursa yabancılan da) yurt düzeylne götü rerek haUamıza yararh olmak... Ankara Türk Filârmoni Demeği, yukarda belirlediği amaçta | bugüne kadar sessiz sedasız, fakat sanat ve mtlzlk çevrelerimlzta bile pek farkında olmadıklan çok olumlu çabalar sarfetmlştlr. Birinci yolda düzenledifl yUzlerce resital ve konserlerle yabancı solist ve topluluklann TUrklye*ye gelerek müzdkseverlerimİ2oe tsnınmasmı sağlamışür. Hdnd yolda İM: Ordu ve B01tfi, Püot Bölge, Yurt içi ve Yurt djşı konser tumelerini, Cumhurbaskanlığı Senfoni Orkestrasvyla işblrllği yaparak gerçekleştirmJştir. Aynca blr konser salonuna kavuşulabilmesi İçin o Eamaaın Sergl Evi*nln restorasyonuna başlangıç olarak 40 bin liraya yainn bütçeslnl buna ayırmıstır. Dernelc, Cumhurbaskanlığı Senfoni Okestrasınm yurt içi ve yurt dışı kon ser turneleri için yardunda bu lunmuş ve 172 konserde, orta'.ama bin dinleyiciden 172.000 dinleyictye müzik dlnletUmiştir. Aynca yayınladığı Filârmoni Dergisi. başta ErmuJcam Saydam'ın gayreüyle UUmMl blr KADINLAR BARAKASI T«r*«k» Torres'in romanı. (10 Ur«) YAŞAMAK GÜZEL ŞEY BEKARDEŞİM Nazım Hlkmet'in romanı. (10 Ura) SON ŞİİRLERİ Mfczım Hlkmet'in sürlerl. (10 lira) İNSANLIK UGRUNA BorU Polevoy'un romanı. (20 llr*) BÜYÜK MÜCADELE fttoymn Daskalof'un romgnı. (20 lira) Hahora Kitabevl P.K. C Beyatıt t«t. ' KUS TÜFANI Ç 1 K T 1 ... Isteme adresi: Ankara Cad. U, Kat: 4, Sirkeci Istanbul. Reklimcıllk ItOCK 54 Mehmet SEYDA Cumhuriyet gazeteslnde yaymlanan've MAY ÖDÜLÜ'nÛ Uazanan romanı. MİLLÎ EGİTİİYI BAKANLİG1 YAYINLARINDAN 1000 TEMEL ESER SERİSİ No. Erol Toy roman TEMEL ESER Fıyatı 1000 Kltabın adı Babnrnâme (Baburun Hâtıratı I) > » » II > > III Seçmeler Türk Bilmeceleri Erenlerin Bağından Seçme Hikâyeler I » . » II Türk Atasözleri ve Deyimleri I ı > > • II Yazan veva Miitercimi CİNSEL TEKNİK Japon doktorunun kitabı ondört milyon şattt. Jlnekoloji ve clnsel •flltlm konultfiftd* bOyOk *; blr \ otoVltt olan J«pon doktoro Sha Kokken : "Cinsel Teknik* adı altınd» yayinltdıflı kltabındı clntel konulard» yanlıs anlamaltrı bilimsel ve ptikolojlk, bllgller* tftyanan «çıkiımalart» fll<lerm«ktedlr. Erkeğin ve kadının, eşlerlnin clnsel Isteklerinl t«mmmK v« onları tatmin etmenln yollannı Dr. Sha öğretmektedlr. Dr Sha 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 Reşit Rahmeti Arat • Hazırlayan: Muharrem Ergln 5, » > > . > » > 5, Peyami Safa Hazırlayanlar: Faruk K. Tımurtaş . Ergun Göze 5, S, S, Şükrü Elçin Yakup Kadri Karaosmanoğlu ömer Seyfeddin Tertipieven: Senay Kırhalh » » » [ MilH Kütüphane Genel Müdürlüğvince f hazırUnmıştır. E S E R L E R : 5.5,S.5, İ L M İ Kltabın adı X a1a r1 Mahmut Kemal lnal Komisyon Fivatı 4».10,10.10, "GENEL KÜLTÜR K I T A P L A R I V 1 Itlâmhlt une«»i Turit Edtbly»t> v« I n Uki MHİrıl»» '2 ONtn.u Lügault Tutt (K»«ı»U M«hmyt) 3 Kompozityon llk»ltri v« Antolojial 4 Körofilu Dtdaioilu 6 Emejin Tarihi 0 Cin»«l T»knik; ftıan. Or. ttıa KokkM 7 10 Sair 10 Şiir: Aıım Buirei Kutsal Isyan Hasan İzzettin|Dinamo yturtufcı* Sava^ımnın glzll katmı^ yarriarryla^t\JVay«»l. SON HATTATLAR (7. Baskı) tSLÂM ANSÎKLOPEDÎSİ Fas.: 85 88 » > 87 Orts Öğretim Genel Mfidürlögüne bağlı oknlların tdsreet ve öfTetmenleri için 2. Boskı Hikenmekjüzeredir ! yakında 3.'baskı OSMAHU TARİHt Ahmi RASIM Tekbüyük ciltll 4O TL. BÜYÜK DÖNYA TARİHİ 4 büyük boy ciltll 16O TL.4 May YayınlarıKredi Han, Cağahğiu İSTANBUL RekJâmcüik: 276 Ek: 55 10,TÜRK ANStKLOPEDtSÎ Fas.: 147 10. , > > 148 1000 Temel Eser serisinden mevcuchı biten eserlerin 2 nci baskıîan yapılacaktıt. Türk Anslklopedisi'nin halen nesredilmekte olan 19. cildinin fasiküüerinin abone bedeli 64, liradır. IBİr cilt 8 lasikül olup fasiküllerin perakende fiyatı 10, liradır.) (3) 1000 Temel Eser'e abone kaydı yapılır. Pullu ve ödemeli satışımız yoktur. Bakanlığımızın ilmt ve kHsik eserleri; T.B.M.M. öyeleri, memur, subay, «gretmen. flklr işçilerl, Bankalann daimi memurlan ve Devlet Sektöründe çahşan daimi lşçilere taksitle 12 ay vâdeli olarak satılır. Taksitli satışlarimızda • » 5 inrfirim yapılır. /1 Daha fazla izahat ve broşürümüzden almak üzere şshsen veya yazı ile Müdürlüğümüze muracaat edilebillr. DEVLET KİTAPLAR1 MCDCRLÜGO Snltanahmet . Istanoul Satı» Tel : RJd 03 Orta öğretim Genel Müdürlüğü öğretim ve Eğitım ^iubesince hazırlanmıştır. Komisyon 11.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle