29 Mart 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 Cumhurİyet SANAT EDEBtYAT ŞUBAT 1971 HİKİYE BOZULMALAR hanım evlâdı diyor, Mehraet kaptan, kendini bilmiyor muydu? Ne demeye deniz i?lni seçmiş? K&rhane kspıcısı olsaytfı ya. Sefer Olur, haftalarea denizin ortasmda kahrsın elbet. Kadın kısmını rüyanda büa göremezsin, var mı lâmı cimı, kadının tırnağını bıle goremezsin ruyanda. Günü geçmiş bozulmus da kamarasına kapanmışmış. Ulan çu başıma gelenlere bak. Işe bak be. Stajyer kaptana bak sen. Evde kalmış kız gibı nâğmeler. Baylarımıza b:r de karı bulunduracağız gemide anlaşılan. Nerden de getırir başıma falarlar bovle manyaklan yahu. Peki sen nerden biliyorsun kadmsızlıktan bu hâle girdığini? Hızır kaptan düşünceli tfüşünceli bakıyor, omuz «ilkiyor. Teîsıze açmış bunu geçenlerde. Mehmet kaptan üstelıyor. Ne açmış? Ne bileyim, şey işte, eğer uıarsa, yanl kadın göremezse Uzun zaman, bir kadınla kalamazsa bozulurmuş, malenkoli oluranuş. Mehmet kaptan gülsün mü, yoks» öfkelensin mi, büemiyor |U sırada. Ne olurtnuş. ne dedın? Canım, ne bileyim ben işte, yaşamaktan zevk almazmış e zarr.an, kafası bozulurmuj, mâ'.i hulya gibi bir fey işte, senin anlayacağın. Alİah Allah, herifiere bak be, deli olmak işten degıl, matmazeller kaptan olmaya kalknuş, ne gunlere kaldık yahu. Pekl fen? Ne ben? Mehmet kaptan öfkeli bir gülüşle gülüyor. Sen kadın isteymce bozulmaı mısın? Hızır kaptan yan yan bakıyor. Kadın bize gbre değıl artık, o geçitten geçtik biz, yaşlandık Yetmışe merdiveni dayadık, birkaç basamak kaldı. Pekı hıç de mi bozulduğun olmadı? Eh işte, bozulacak gibi olurdum ama, bozulmaya vaklt kalmazdı, işım vardı, çahşmak. Kendimi işe verip unuturdum. Paçayı oyle kurtardım işte. Kuyucu Ali gibi. Mehmet kaptan anlamsız bakıyor, bu adı daha önce htç duymarr.ış Hızır kaptandan; içinde bir merak tfa doğuyor ve totuyor. O da kim? Kim bu Kuyucu Ali? Hızır kaptan denizden yana dönüyor, kollannı küpeşteye yaslıyor, mavi göğü denizden avıran ufuk çizgisine dikiyor gözİerini, dusünüyor. Bizim köyde Ali diye biri vardı, bizim yaşta gençleTden, arkadaşımdı benim. gençtı, güzel bir delikanlı. Goz koyduğu bir kız vardı, koyün namh kızlanndan. Kıxı, pusu kurup bekledi. çekip kaçırdı bir gün. Kızla evlenmektı niyeti. Ama, olmadı işte, olmadı mı olmuyor. Kıza erkekliğını ıspat edemedi bizim arkadaş Ali. Bir gece yıkık bir değirmende kaldılar. Ama olmadı. Oiması gereken şey olmadı gitti işte. Katfın onu bekledi mi, olmalı. yoksa bir oimatiı rm, tenden kötü, senden rezıl adam yrktur dünyada. Kadının ıkı ağzı vsrdır, ikısi de doymak isteı, a; kalmaya gelemez. Hele iki ağızdan biri, doymak içın ille O tfe erkek eîine bakar, o ağızı «ç bırakmak en büyük günahıdır erkeğin. Bizim Ali inat ettikçe büsbütün sarpa sarmış o i»i, sonunda da hepten bozulup, tutulmuş kalmış, yoksun kalmış umuttan, elden ayaktan olmuş, sırtüstü yatıp kalmış, kafasının içl kapkara. Kız konusmasa ya işte, ama konuşmus, «senin gücün yetmez> demiş, «sen kuyu açamazs:n.» Hoş, bir bakıma iyi etmiş öyle demiş de. Çünkü Ali'yı meslek sahibi eden o soz. Erkeğin gururu incindi mi, bir taraftan baş kaldmr muhakkak. tstedıği kıza sahip olamadı bizim Ali, cnunla pvlenemedi ama, bir mesleğe sahıp oldu. yalan yok. Açtığı kuy; irın sayısı bellı değil. Ali'nın üstüne kuyucu yoktur bizim tar arda. Bir kez benim de gormuşlügüm var bir kuyu açtıg.m. Bastan sona bır şehvet sahnesidır, bır gbrmeni lsterdım. O Al:, çıplak bir kadın vücudu gormüş gıbı bakar kara topraSa, gozlerı. kuyuyu açacagı yere bir dikilir. bakakahr durur bir zaman. O sırada kafasımn ıçmde bır sahne canlanıyor eminim, belki de geçmışteki o anı, Kazmaya bir el atU mı burun delıkleri iyice açılıyor, kıs zeyyad selimoğlu rak kokusu almış aygırlannki gibi, ben gördüm. Sonra, dibe doğru inme başlar. akıl almaz bır hızla toprak dibine doğru inmek. Kendini bır kaptırdı mı, ?ahı gelse a>ıramaz onu topraktan. Toprakla sarmaş dolaş olmuştur çok geçmeden, bır kadınla kenetlenmiş samrsın, kolları elleriyle, bacaklarıyla. tşınl bitirince, saatı gelip de doydu mu işine, o zaman sırtüstü uzanır Ben gördüm, garip bir titreme geçiyor vücudundan o zaman, ve Ali rahathyor. ır süre konuşmuyorlar. Gemiden uzaklaşıp ötede dinginleşen küçucuk dalgaların «esi yalmz. Çünkü rüzgâr yok aslında, ve deniz d"e pürüzsüz. Hızır kaptan, süvartye bakıyor gülümseyerek. Ya sen, dıye soruyor, ten hiç bozulmadın mı, hiç bozulmuyor musun senî Mehmet kaptan gülüyor. Bozulmaz olur muyum, ben insan değıl miyim? Ben de bozuldum elbet, ama kadın dalgası değildi beni bozan. Ben de bozuldum bir kez. Hem, en azından bir yıl sürdü. Hızır kaptan merakla soruyor. Sana ne old"u peki? Neden bozuldun? Otuz yıl kadar oldu, ikinci kaptandım bir şılepte. Güneydeki limanlardan birindeydik, demir üstünde. Şimdiki gibt mendırek yoktu henüz limanda, açık liman, göğsü bağrı Akdenize karşı açık. Gece birden, çok kuvvetli bir lodos fırtınası başgosterdi, Guvendığim tek şey teknenin sağlamlığı, bir de sura tiydl teknenin. Denizler bir vurdu mu bodoslamayı aşıyordu, ağır mı ağıT hava. Traverse çıkıp havayı açıkta atlatmaktan başka çare yoktu, yoksa demir tarayıp karaya gitmek işten değü öyle bir durum. Demiri vlra edip açılroaya karar verdım. Ama "dediğim gibi, bodoslamayı aşan deniı. ırgatı süpürecek kadar kuvvetli vuruyordu. Usaklan topladım, ıçlerinden bır gonüllü lstedim, başustüne gidip ırgatı çalıştıracak güçte bır adam. Yüzüme kuşkuyla bakarlarken içlerinden en genci, on dokuz yaşındakı Fıkri atıldı, «ben varım, efendi kaptan», dedı, «ben alırım demiri.» «Peki Fikri». dedim, «git al eemiri, ama denizlere dikkat et, boş bulunma • Gülerek baktı vüzüme. dedi ki, «sen benim için denizden korkma efendi kaptan.> Ben bir sey soylemeden hızla uzakla'jtı davlumbazdan, merdivende karanlığa kanşırken son gorduğum, genıs omuzlarıydı. Gerçekten de gıdıp vira etti demiri, ama sonra, kuvvetli bir denız sesi içinde bir haykırma duyuldu. Uşakları koşturdum, simit attırdım karanlık denize, ama deniz geri vermedi. Tam bir yıl, en azından bir yıl kadar, bozuk dolaştım. Rize'ye, babaıian kalma evımize çeküdım. Ormanlara dadandım. ağaçlar arasına .. Ormanın ye«ilinde denizin yesilinı unutmağa çalıştım. Ama baktım, olmuyor, onunla karşılasmn gerek yeniden. Çünkü, H.zır, kaçmakla unutulmaz, kaçtıkça kafanın içinde daha bir canlanıyor unutulmak ıstenen. Kalkıp geldim, işte gıne buradayım, küpeştenin kenarında. 6*enizin yesilı de omuz başımda. Kolayına bozulmam, hiç bir şeyden: ama ağaçlann arasına •izlenecek kadar bozuldugum da oldu. Şimdı aym güney limanında bir mendirek uzanıyor, orada lodo=tan korkulacak bir şey kalmadı. Hızır, lodos ruzgârmı hiç sevmem. hastalıkh bir rüzgârdır, soluğu ölüm kokar, omuzlan çökertır, bir bezginlik verir içime, olmaz şeyler dtşündürür. Kolayına bozulmam, ama her agT lodos fırtmasıyla, yaşamaktan daha bir koptuğumun farkmrlayım, yaşlanvyorum artık. ehmet kaptan susuyor. Hızır kaptan, onca yıllık arkadaşı suvarınin ağzından ilk sefer ki kötümser bir söz duyuyor, onun için hayli şasırmış, garip bir bakışla süvariye bakıyor. Ufuk çizgisinin tam ustünde kurşun glbi ağır bulutlar var b> "rde, bir araya yığılmışlar. Kao an bozulmayı anlamam ben, diye sürdürüyor Mehmet kaptan, anlamam. Varsa iyi, yoksa iyi, ikisi de aynı kapıya çıkmalı denizci ağzınrfa. Gıt o staıyer baya soyle, ilerde bozulacağı çok değişik konularla karsılaşacak. Daha bu gündeu sağlam durmayı beceremezse, kaptan koprüsüne adım atmasın. Git şöyle, anlat ona, kendini kantara vurup bir düşünsün, meslekte kalmavı aklına koyuyorsa gecikmesin, vardiyaya buyursun. Denize adam vermek de var he^apta. Hızır kaptan davlumbazdan ayrılıyor, yavaş yavaş uzaklaşıyor. Mehmet kaptan bir süre tek başına kalıyor küpeşte kenarında. Bıraz ötede tfumen başmda. on sekız yaşUtında bir gemici, Temel var. Mehmet kaptan denize arkasını dönüp, sırtını küpeştenin kenanna yaslıyor. Durduju yerden ilerive sağa bakınca, Temel'e ilişiyor gözlerl, Temel'in sırtını göruvor ve çok geniş omuzlarını. Temel'in omuzlan ne kadar da... böyle, geniş ve kemikli... boyle... kapı gibi omuzlar. Mehmet kaptan düşünceye dalıyor. Fotoffraf: Tulay DtVİTÇİOĞLU AGIT Bütün dünya ergileri sizlerin olsun! Ki hiçbirini görmeden girenler var topraga. Ben daha azmı görerek gideceğim. Ki ağlasam da onlar geri gelmez bir daha. Tozlu stepler neyse, mavi kıyılara bakarak, Neyse yanmda Sivrihisar'ın Çukurova, însan yaşammda da aynntılar öyle uzak, Öyle çorak ki... onlar geri gelmez bir daha. Onlar ki bir sofrada tadınca yiyememiştiler, Öpüşememiştiler bir kızla belki de doya doya Mısır tarlalan gibi fışkırmıştılar, güîeçtiler. Öyle gençti ki onlar... geri gelmez bir daha. Ateş çevresinde uçuşan pervaneler gibiydiler. Uğradüar ceylânlar gibi vağlı kurşunlara. Sivaslı, Malatyalı analann bebeleriydiler. Onlar ki bütün Anadoluydular... geri gelmez bir daha. M B Cahit KÜLEBİ ORTANCA Güzdü. Renklerin hızh çözümü Hava çürük ot kokulanyla ıslak Dolaştım durdum kıyı boyunca N Bütün aynhklanmı ansıvarak Ben miydim var mıydım orada mıydım Geçtiğim yerlere dönüp baktıkça Gün ışığı gölgemi sildi süpürdü Alçacık bir damdı bütün gördüğüm Önünde pespembe açan ortanca. AZERÎ YAZARİ CERGİZ HLİSEYİN ÎLE KONUŞMA T ÜT'K edebiyatı, Turk sanatıyla ılgilı olarak son yıllarda Balkan ulkelerıyle Sovyet Rusyada gerek çeviri gerekse ıncelemelerle yoğun bir çalışma surup gıtmekterfir. Balkan ulkelerindeki ve Sovyet Rusya'dakı Turk halkları için çağdaş Turk romanı, hikâye ve şıirinâen ornekler yaymlandığı gibi ülkenm kendı resmi dılır.e de bu ürünler aktarılmaktadır. Bu işi geniş bır çevirici kadrosu yonetmektedır. Bu çeviricılerin çoğu da o ulkelerde yaşayan Turk halklarının aydın çocuklarıdır. Her biri ulkelerindeki ya Turk Dili ve Edebiyatı Kursulerinin yetkıli kışıleri ya da oramn Yazarlar Birliğı brgütlerıne baglı çevirmen ve yazarlarıdır. l«te bu yazar ve çevirmenlerle türkologlar çeşıtli zamanlarda Türkiye'ye inceleme yapmak için gelmektedirler. Sovyet Rusya'yla olsun, Balkan devletlenyle olsun çok çeşitli ilişkılerimiz yanında resmi bır de kültür anlaşmamız olmasına karşılık bu anlaşma nedense yalnızca sporcu alışverişleriyle spor da'.larmda ışlemekte, kültür, sanat, edebiyat alanlarında çoğunluk tıkanıp kalmaktadır. Tıkanıklığın en belirgin ompğiyle pasaport ve vize işlemlerinde karşılaşıldıgı akıl almaz bir durumdur ama gerçektir. limler Akademisi'nın Şarkivat Enstıtupunden bilımsel derece alrfı. Şımdi Moskova'da oturmakta, ünıversitede oğretim üyesi olarak çalışmaktadır. Yayınlanmış be? hıkâye kitabı vardır. Azeri dilınde yayınlanan dört kitabı sunlardır : Benim Bacım, Eriven Heykel, Çetın Yokuş, Nevruz Gülu. Ayrıca hıkâvelerınden yapılmıs seçmeler Rusça olarak Şehir Üzerinde Külek (Rüzgâr) adıyla yayınlandı. Benim kendİMyle konustuğum gun, otelinde hasta yatıyordu. Hemen erteji gün de 15 gunlük vizesi rfolduğundan Ankara'ya bir gunlugüne uğrsyıp oradan Moskova'ya done. cekti. Yurdumuzda uzun kalamadığına uzuldüğunu belırterek sanatçüarla, yazarlarla bol bol gorüşüp tartısamadığına acındı. Yaza gelırsiniz yeniden» dediğımde. hafifçe gulumsedi. Elinueki 15 gür.luk vizeyı bıîe bın guçlukle aldığını hatırlattı. Ben de hemen sorulara geçtim. • Türkiye'ye ilk gelişiniz mı bu? % tkinci gelişim bu. Birinci gelisim, 1969 yılı Temranznnda Bağdat'tan Moskova'ya. dönerken oldu. On gün kadar kal. dıvdım o zaman. Önce Ankara' vı, sonra da tstanbnl'n gezip gördüm. tyi bir raslantı sonucu AnUara'da, Tiirk Dil KuruOnun için de bu yazarların mnnun XII. Dil Kurultayını çoğu, turi't olarak kısa bir süizledim. Bu knrnltayda birçok re için ülkemize gelirler. Tam sanatçı ve yazar arkadaşla tabrgutlü, daha doğrusu ekononısma olans|ı bnldam. mik o'.anakları geniş resmî ya • Bu ikinci gelişinizde, bida yaygın bir Yazarlar Birliğirincisine göre, tartışılan d"üşünmiz, Sanatçılar Birliğimiz olceler, girisilen eyîemler açısınmadığından kendilerıni karşıladan en çok göze çarpan aynrr. yamadığımız bu kişi'.er sanatçı nedir sizce? ve edebiyatçılarımızla tartışıp göruşemeden, sıradan bir turist 0 Birbirine karşı olan dü gibi, kimsenln haberi olmadan şünce ve eylem groplarının btgecıp giderler. Göruşebıldikleri İirginleştiğini gördüm. Bn araraslantıyla karşılaştıkları bir da devrimciler seslerini daba iki eski dost, mektuplaştıkları kolay isitilebilir duruma getirbirkaç »anatçıdan öteye gitmisler. Bence Tiirk aydınlanmeı. nın artık, orta yol gibi belirgin olmayan bir yolu tntmaBunlardan biri de son günmaları gerekir. Her biri, düşün lerde ülkemize gelen Azerbayce ortamı içindeki yerini kesin canlı hikâyeci Cenşiz Hüseyin. olarak beili ettnek zomndadır Türkiye Sanatçılar Birliği'nin • Ne zamandan beri Türk olanaklarının kısıtlı oluşu yüEdebiyatıyla ilgilenivorsunuz? zunden şimdilik Başkan Oıhon % Nâzım Hikmet'le ben 195"' Murat Arıburnu'nun oturduğu de tanısnuştım. Türk edebiyaapartmanda yapılan toplantıla. tına f |ilimim işte o zamanlarrından birinde karşüaşıp tadan başladı. Türk edebiyatını mştık Cengiz Huseyin'le. Kenbana sevdircn onun şiiri, onun disine birkaç soru yöneltip insancıllığı oldu. Çünkü benim Turk sanat ve edebiyatı konuasıl işim, u?raş(ığım asıl kol sundaki düsunceleriyle kültür Türk edebiyatı değildi. Dilim alışverişinrfe yakınlaşmayı sağTürkçe olduju için Azeri edelamak için yapılacaklann nebiyatıyla ilgiliydim. Bu yüzden, lef olabileceği konusundaki odil birliği açısından içiçe sayınerilerini öğrenmek istedim. lır edebiyatlannuz. Nitekim KOnuştuklarımızı da okurlarıNâzım Hikmet, bir vatan ede. mıza duyurmayı bir borç say. biyatı gibi severdi Azeri edfdım. biyatmı. İlk kitabı «Günesı îçenlerin Şarkısı> daha lftîTde Cengiz Hüseyin. 1929'da BaAzerbayean'da basıldı. O za. ku'da doğdu. 1952de Moskova Devlet universitesini bitirdi. manlar Anvp harfleri yürürlükteydi bizde. Onnn için bn ki. 1955'te de Sovyetler Birlıği Bıtap eski yazı hagkılıdır. Nâzım Hikmet, sairügi yanında kisi olarak. insan olarak da büyük bir kişüikti. Beni en çok etku leyen yazarlardan biri. • Neler çevırdinız? # Azerbaycan'da yayınlanacak olan Çağdaş Türk Siiri An. tolojisi var. Bu antolojide ak. lımda kaldıfına göre şu şairler var : Cahit Sıtkı. Hasan tzzet. tin Dinamo, Cahit Kfilebi, Rıfat Ilgaz. Fazıl Hüsnü Dağlar. ca, Melih Cevdet Anday, Metin Eloğlu, Nevzat t'stün, Oktay Rıfat, Ceyhun Atuf Kansu ve baskaları. Kitabı Azerbaycan'ın büyük yayınevlerinden Azernesir yayınevi yayımlıyor. Geniş bir antoloji olan bu kitabın üç çcviricisinden biriyirn ben. Bu çalışmanın dısında bir de haftalık edebiyat sazetesi «Edebiyat ve Güzel Sanat» ta tam bir sayfa olarak Çafcdas Türk Şiirinden Seçmeler'im yayınlandı. Moskova'da 196Tde 100. dofum yıldöniimü dolayısıyle Rusça yaymlanan Tevfik Fikret'in şnrleri üstüne yaptığım bir inceleme, dünya edebiyatını içertn ayhk bir dergide, «lnnostrandva Literatura» da yayınlandı. Bu ikinci Kelisim, Türk edebiyatına daha yakmdan eğilme. me yol açacak. Türk edebiyatını yol yazıları, makaleler ve çevirilerle tanıtıp yaymak ama. cındavım. • Toplumsal ve ekonomik çehşkılerini çozümleyememiş ulkelerde aktuel olaylar one geçer. Sızce sanat ve edebıyatın bu gunlük olaylar karşısındakı tutumu ne olmalıdır? 0 Bence sanatın ve edebiyatın bu anlamdaki görevi isçiyi ve köylüyü kendi kendilerine tanıtıcı olmalı, onların gözlerini örten ve çörüslerini sislendiren perdeleri ortadan kaldırmaya çalısmah. Tek kelimeyle uyarıcı olmalı. Bu konuda gördüfüm bir oyunla bir filimden sözetmek isterim. Biri: Vasıf öngören'in «Asiye Nasıl Kurtulur?» oyunu, öteki: Yılmaz Güney'in «l'mot» u. tkisi de övgüye değer yapıtlar. Sanatçının uyarma görevi birinci is. İkinci ise gelince, köylü ve işçilerden yetenekli kisileri sanat ve edebivata çekmek, onlara yazma olanakları hazırlamak, kendi dertlerini. kendi sorunlarını kendilerine anlattırmak olmalı. Orta sımfın, vani küçük burjuvanın devrimci ya. nını güçlendirmek, burjuva öz. lemini körletmek. isin baska önemlı bir vanı. Asıl amac: varlıklı sınıfı, büyük burjuvaziyi, yöneticileri ve onların arkasındakileri, vani empervalistleri, isbirlikçilerini elestirerek foyalannı ortaya çıkarmak olmalı. Devrimcilik sivasal a. landa daha keskin ve kesin tavırh olmak zorundadır. Ama edebiyat ve sanatta devrimcilik daha scnis anlamda islen » X.'. *• adnan özyalçmer alma cüçlügü gibi çeşitli islemler çüçlesürivor dnrumu. Kimsenin kimseden h a b e r i o I m a d ı ğ ı için de olumlu olmuyor. Bu geliş sidişler tek taraflı olmamalı. Azer. baycandan bir yazar geldi mi, buradan da bir vazar oraya gitmeli. Karsılıklı olmalı vani. Yazarlar Birlik'.eri aracılığıyla çeşitli çafrılarla olur bu. Biz. de yazar birlikleri devlete baflı oldufundan ekonomik ola. nakları genis örgütlerdir. Sizdekilerse bu çaŞrıları yapabilecek çüçte de(il vazık ki. Gene de çaîrıda bulunursa bizden gelecck sanatçının, yazarın vize ve Bteki îslemlerini kolaylastırabilir. Bu karsılıklı çağrılar gelistirildikçe tartısarak, görfiserek hirbirimizin sanatına, e . debiratına daha çok vakınlaşmıs oluruz. Benden önce Türkmen Ker Babavef geldi. Ama resmî çagrılı olmadığı için de birçok sanatçıvla «rörüşemctlen gitti. Kocamıs bir Türkmen sairidir Babayef. önemli bir sairdir. Tnlüdür. Ama herhanel bir vabancı gibi, üçbes eşin dostun dısında. kimsenin haberi olmadan çelip gitti. BirliU aracıiıgıyla gelmis oUavdı hü. tün sanatçılarla görüsmek, tar. tısmak olanasını bnlur, Türk halkı da bövle bir Türkmenden haberli olurdu. % Istanbul'da bulunduğunuı sure ıçir.de Türk sınema ve tiyatrojunu ızlemış olmahsınız. Eriebiyatımırla rfa otedenberl ilgıli oiduğunuza gore Turk sanat ve edebıyatının son duru. mu ıçın ne dü$ünuvorsunuz? 9 «Bu Şehrı Stanbul» İs «Asive Nasıl Kurtutnr?» en beiendigim ovunlar. Bu oyunlar, halka vakınlıŞı açısından ve doirudan dotruva kövlü ve isçiye vani her tiirlü emekçive seslenmesi bakımından önemli. dir. öteki sevrettiitim birkaç oyun da vararlıdır ama, onlar dolavlı volla vararlandırıyor halkı. Bu türlü bir Mildan da vararlanabilir sanatçı. Filim olarak Kuvu, Sürtük ve Vmct'u eördüm. Sürtiik ve î'mnt TürU linemasında iki voldur hence. Birincisi zararlı, cıkmaz bir yol. Vartıklı sınıftan herhsngi hir 7ençini vantıftı hütiin kötülüklere karsılık acındırarak yoksulun göziinde vücpltmevi amaçlavan insan olarak ona da acındıran. hrr iürlii kötülüSünü voksulun eftzündf bajışlattıran zararlı bir vnl. tkincisi olan lTmut. Tiirk «in<tT>a«ının hir umnt v n ' v 1 " ' Edebıyatta da ıkı vul a>dınlı*a kavusmustur. Biri devrimci vol, öteki halktan uzak olanların volu. Halkın der'iinden sorunlarından ıızak olanların volu. Türk va7arı, Türk avdını bu iki voldan birini secme durumundadır «imdi Rir va/ar icin devrimri adım k.T»anmak da en şereflı bir joldur. Necati CUMALI MAKEDONYA Balkan dağlannda şimöi kimbüir Hangi eşkivamn binbir hikâyesi Ve pusu kurduğu yerlerden biri Bir gece baskını gibi söylenir Sanki bir masal silâh sesleri Soğuk bir sonbahar akşamı gibi Parola Makedonya dağdan dağa özgürlük adına sanki ne varsa Komitacı bir îstanbul haberi Şafak sokerken ikinci mıntıka Rumeli'nin karargâhı jandarma Sanki dökülen yağ, kınlan testi Ve ölgün bir ağaç gibi \iizleri Meşrutiyetin ilânmdan sonra Bağımsızlık nokta ölümün adı Harbiyeden mezun doğum yerleri Başkan Sarafo dolu dizgin Sofya Sırma cepken tüfeğin kucağmda Saraym hareket istikameti Şiîre! Selânik'ten sonra Kosova Balkan daglan çağın duvanna Bir yangın otağı sabaha karşı Sanki var olmanın kız kardeşi Ve imza yerine asılan yafta Makedonya ihtilâl komitesi melidir. Edebiyat elbette siyasal olgulara baülıdır. Ama edebivatta siyaset yapmanın volları çok çeşitlidir ve geniş bir alanı kapsar. # Turkiye Türkçesinın öz. leşme akımmı bır çevirmen olarak nasıl karşılıyorsunuz? Sozdızimı ve yenı sözcükler açısmdan karşılaştığınız guçlukler var mı? Azericede bu konuda herhangı bır çalışma yapıhyor mu? 0 Moskova'daki türkologlar bu akımı çok ivi karsılıyorlar. Ben bir çevirmen, bir yazar o . larak kimi güçlüklerle karsıla. sıyorum. Dili zorla deijistirmek her zaman olumlu sonuçlar vermez. Ama özlestirmeve de karsı olduçum ganılmasın. Îstanbul Efendisi'ni seyrederken yüzde altmıs beşi yabancı, Arapça. Farsça olan sözcüklere güldüm. Bu durumdaki bir Türkçe giilünçtür elbet. Simdivse yüzde yetmisi Türkçcdir söz. cüklerinizin. özîestirme akımını bence bilimsel bir kontrol altında tutmak gerekir. Azeri Türkçesiyle Türkiye Türkçesi birbirine çok vakındır, Ama simdi Türkive Türkçesini anlamak süçlesmistir. Gene de bu temizlemc çabası iyidir, olumludur. Ama dffistirmcyi defistirmek icin vapmamak şartivle. Azerbavcanda dilde devrim yapmayı gerekli görmüyornz. Arapça ve Farsçadan aldıfımız sözcükler kendi dilimizin malı olmustur artık. • Rusya'daki çesnh Turk halkları yazarlarından bız yalni7ca Cengiz Aytmatof'u, son yıllarda yapılan çenış çevırilerıyle tanıdık. llg: de ççkti. Bı'im bılmediEimiz başka hangi vazarlar var' • Sovyetler Birliği'nde 26 fürk dilli halk yasıyor. Hatta bunlardan Gagavuzların edebivatı daha üç yıl önce yazılı hale geldi. Ondan önce masalları ve sarkılan>la sözlü edebivat durumundaydı. Tanınmıs Tiirk dilli çağdaş yazarlardan romancı Kazak Muhtar Auezof üç . dört yıl önce oldii. Balkarlardan sair Gavsın Guliyet. Ayrı. ca Tatar ve Baskırtların çok iyi yazarlan var. Bunlardan Mustay Kerim en önemlilerindfndir. Bütün bu vazarlar eserlerini önce kendi dillerinde yazarlar, sonradan bu eserler Rasçaya çevrilir. Ordan da baska vabancı dillere. Tavgın bir Türk dilli edebirat vardır Sovyet Rusya'da. Bu Türk dilli edebivatların bir bölümü de Azerbavcan gibi avrı bir Cum hnriyet'te yer alır. 0 Uluslararası kültür ve ^a nat alışveriçlerı konusunda prılıtik anlasmaların di'sınd'a sanatçılar olarak yapabilecekİTİ miz nolerdir "sızce1* 9 Rn iliski yalnııca de\let. ler arasındadır. Tek basına çeliş gidişler feiiç oluyor. Vize İ. Nurer UĞURLU CENGİZ HtSEYİN IFotoğral. Selçuk AYBATAfU
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle