02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
S Şubat 1936 selerin Vecheierini değiştirecek değildir tesbit içindir. Zira Yahya yakalandık kanaatinde bulunmaktayız. tan 10 gün sonra Üzeyrin Ali Saible mü^Amandan gelen muhacirin rolü lâkat hakkında hiçbir ihbar ve iddia mev^ Üzeyir hakkında daha fazla ısrar et cud değildir. Binaenaleyh: aıeden diğer maznunlarla meşgul olmağa başlıyacağız. Yalnız Üzeyir hakkında 1 Suikasdciler temmuz nihayetinde kanaatimizi tevlid eden bir iki nokta üze ve ağustos bidayetinde Üzeyrin yanına rinde daha durmaklığımız icab etmekte gelmişlerdir. dir. Gene bir an için Üzeyrin tazyik al2 Üzeyir itirafatını tamamen elle tında ifade vermiş olduğunu ve uydura rutulmuş tarihlere istinad ettirmektedir. rak bu masalı ortaya attığını kabul ede 3 Üzeyrin Andirin müddeiumumilim. Zabıtadaki 41 inci sahifesinde mev sine verdiği istida çok calibi dikkat olducud ifadesine ne diyeceğiz? Üzeyir yalnız gu gibi Yahyayı yakalatmış olmasi da masal uydurmakla kalmıyor, başka hu kendisini bu işin faili gösteren delillerdensuslarda da malumat sahibidir. Bilfarz dir. mevzuu bahsettiğimiz 41 inci jahifedeki . . 4 Yahyanın ve Arifin ifadelerile ifadesi çok şayanı dikkattir. Üzeyir, E Üzeyrin ifadeleri arasında tam bir mutatem ve arkadaşlarının Amanda toplana bakat vardır. rak Türkiye hükumetine karşı fenalık 5 Yahyaya aid fasılda da zikretyapmak teşebbüsünde olduklarını biliyor, tiğimiz eibi Yahyanın altı ayhk kış müdhatta Sultan Hamidin oğlu Selimin de detini Üzeyrin yanında geçirmesi boş bir Amana gelerek Arablan uyandırmak ve şey değildir. Nitekim Üzeyrin Muhacir başka hükumetlerden yardım temin etmek ismindeki bir adamdan bahsetmiş olmasuretile hükumetimize fenalık yapılmak sı kendisinin bu işle daha çok evvelden istendiği, bundan iki sene evvel îngiliz ilgili olduğunu göstermektedir. pasaportile Amandan gelen Muhacir is6 Üzeyrin Ali Saibin çiftliğine gitmindeki Çerkesten işittiğini söylüyor. îşin tiği bir hakikattir. daha garibi Arifi de alarak Amana gö7 Üzeyir, mahkemedeki ifadesinde türen bu Muhacir ismindeki adamdır. on, on beş gün zulüm gördüğünü söylediBunlan da polis mi dikte etmiştir? ği halde, bu ifadesi de hakikate mugayirGene bir noktaya işaret edelim. Üzeyir dir. Çünkü 2 teşrinievvel gecesi gelen ÜAli Saible olan mülâkatını anlatırken zeyrin 4 teşrinievvelde itirafı tesbit edilAli Saibe kendisini böyle işlere niye gi miştir. İtiraf eden bir adamm zulüm görriştiğini sorduğu ve Ali Saibin de bu söze mesi mantık haricinde bir iddiadır. Bü karşı cevab olarak «meb'us olduk ta bir tün bunlar Üzeyrin hâdisedeki alâkasmı şey mi olduk, bizi dama taşı gibi oynatı elle tutulacak kadar tesbit etmektedir. yorlar» dediğini de ifade etmektedir. Üzeyir hakkındaki mütaleamızı da şu Üzeyir Ali Saibi nafiz, sözü geçer kuv suretle tesbit ettikten sonra Arife geçiyovetli bir meb'us olarak tanımaktadır. Bü ruz. tün sözlerini uydurduğunu farzetsek, Ali Arifin ihtilâttan memnuiyeti Saibin dama taşı gibi oynanılması hakkmrefedildikten »onra... daki malumatı nereden çıkıyor? Demek Arif gerek zabıta tahkikatı, gerek sulh ki bugün bütün bu sözlerin uydurulmasma hâkimi huzuru ve gerekse ilk tahkikatın aklen^ mantıkan imkân yoktur. Ali Sasonuna kadar itirafında devam eden yerbin Üzeyre böyle bir söz söylediğini kagâne maznundur. Arif yalnız ve yalnız bul ettikten sonra da diğer ifadelerini kaihtilâttan memnuiyet karan refedildikten bul etmememiz için bir sebeb mevcud deve diğer maznunlarla temasa geldikten gildir. sonra mahkeme huzuruna gelmiş, orada Dahasî var: Üzeyir, Ali Saibe gb'tür inkâra başlamıştır. İhtilâttan memnuiyet müş olduğu mektubun meal ve muhte karan refedildikten sonra diğer maznunviyatı hakkında da malumat sahibidir. Bu larla temasa gelen Arif o kadar güzel işte nazan dikati calib diğer bir nokta da talim edilmiştir ki yüksek heyetinizin huÜzeyrin anlatmış oldugu mektub me zurunda şifre kelimesini bir işkence alealile Yahyanın sözleri arasındaki irtibat ti olarak anladığını söyliyecek kadar ileri tır. Yahya, hareket ederken Çerkes E gitmiştir. Beş sene Amanda gaz kumpantemin kendilerine: Azimkâr olunuz, de yasında şoförlük eden Arifin şifre kelimiş olduğunu söylemişti. Üzeyrin Ali Sa mesini anlamamasına imkân yoktur. Niîbe verdiği mektubda ayni mealde bir tekim bunu yüksek huzurunuzda da is cümle mevcud. Bunu nasıl tevil etmeli? pat etmiş, şifre kelimesini işkence aleti oBir nokta daha: Üzeyir Çerkestir. A larak sandığını söyledikten biraz sonra Çikgözdür. Jandarma başçavuşluğuna ka yüksek riyasetin vaki (şahsı malumdur) dar ırtıka etmış ve aynî zamanda miica sualıne karşı hayır (»erserinin biridır) ce>delede milis yüzbaşlığı yapmıştır. Çerkes vabını vermiştir. Şifre kelimesini işkence Etemi ancak ve ancak Adanada çıkan aleti sanan Arif (şahsı malum) tabirine Türk Sözü ismindeki gazeteden tanımak (serseridir) cevabını vermekle hapisane de ne suretle talim edildiğini vazıh ve satadır. Buna da mı inanacağız? Şimdi bir parçacık ta Üzeyrin Yahya rih ifadelerile anlatmıştır. yı niçin yaka]atmış olmasi meselesine intikal edelim. İlk bakışta mademki Üzeyir .Yahya ile beraberdir. Onu yakalatmış olmakla bütün komployu ele vermiş ol maz mı? diye bir fikir akla gelebilir. Fakat hadise hiç te öyle değildir. Arifin gerek zabıta, gerek sulh hâkimi ve gerekse istinatk dairesindeki ifadesi tamamen itirafa mütedair oldugu içindir ki bu itirafın bir hulâsa ve zübdesi olan istinatk dairesindeki ifadesini gözönünde tutmak ve Arif hakkındaki tahlillerimize bu suretle devam etmek istiyoruz. Evvelâ Arif kimdir? İddianamenin başında Üzeyrin kardeşi olduğunu söylediğimiz bu adamdan bahsederken kendisinin 929 senesinde Muhacir isminde birisile bir miras meselesini hal için Suriyeye gittiğini söylemiştik. Arifi Suriyeye götüren Muhacir yukarıda kendisinden bah settiğimiz şahıstır. Üzeyre misafir gelmiş Üzeyirle bir takım siyasî meseleler hakkında görüşerek sakıt şehzade Selimin Amana gelerek Arablan ayaklandıraca ğından bahsetmişti. Arifi Amana götü ren bu adam olduğuna nazaran hâdisenin dikkati calib bir şekilde bir hadise oldu ğuna inanmak mümkün değildir. Şimdi Arifin itirafatı hulâsasını nakledelim: Arif diyor ki: (Amanda bulunduğu zaman orada Çerkes Etem, Reşid, Hamdi ve saire namındaki adamlan gördüğünü, bunların Atatürke karşı suikasd yapacaklanndan haberdar olduğunu, Türkiyeye 934 senesinde avdetinden evvel bir gün Kudüs yolu üzerinde Çerkes Reşid ve Yakubun suikasdi yapmak için fedai gönderdiklerini, bunlan evlerinde muhafaza edip yiyecek vermelerini ve ağabeysi Üzeyrin de bunlan alıp Ali Saibin çiftliğine götür mesini tenbih ettiklerini, kendisinin kö yüne avdetten sonra 935 senesi ağustosunun ilk günlerinde köylerinin yukarı tarafında Hamdiyi yanında bir arkadaşile beraber gördüğünü ve Hamdinin yanın daki arkadasının isminin Yakub olduğunu, Hamdinin kendisine (işte biz geldik, Atatürke suikasd yaDacağız) dediğini ve Üzevrin nerede olduğunu sorduğunu, kendisinin de cevaben: (Üzeyir kaza merkezine gitmiş oldugu için köyde bu lunmadığmı) söylediğini, onun üzerine Hamdinin, biz beş altı kişiyiz, arkadaşlann mütebakisi ileride orman içensinde. Üzeyir gelince gelsin, dediğini, Üzeyire bunu haber vermesi üzerine Üzeyrin bunIann yanına giderek iki saat sonra avdet ettiğini, kendisine suikasdcilerin kendilerini Ali Saibin çiftliğine götürmeği teklif ettiklerini ve kendisinin de hükumet sıkı tutuyor, olmaz, diyerek savdığını söylediğini, bunlarm gitmesinden on altı veya on CUMHURİYET yedi gün sonra Yahyanın geldiğini, Yahya geldiği zaman kendisinin köy bağında iskambil oynamakta bulunduğunu, Yahyanın silâhlannı beraber sakladıklannı ve bilâhare Yahyanın ağabeysi Üzeyir tarafından yakalattınldığını ve ağabeyisinin bundan maksadı suikasdcilerin gelmiş olduklannın şayi olmuş oldugu kanaatinde bulunduğunu ifade etmiş ve Arifin zabı tada başkaca ifadesine müracaat edilmemiştir. Arif istintak dairesindeki 16 10 935 tarihli ifadesinde hadiseyi aynen bu suretle anlatmış, yalnız silâh meselesinin yalan olduğunu ve ağabeyisi Üzeyrin Şaban Çavuştan Ali Saib için mektub almıştım, sözünün kezalik yalan olduğunu ve bundan başka bütün ifadelerinin hakikat olduğunu beyan ve ifade eyliyerek sonuna kadar bu sözünde ısrar etmiş 2010935 T. de ağabeyisi Üzeyirle yapılan muvacehesinde dahi ağabeyisinin yüzüne karşı bu sözleri söyliyerek ifadesinde ısrar ettiğini bildirmiştir. Arifin itirafı bu şekildedir. Şurada işaret etmek istediğimiz asıl mühim nokta Yahyayı Etemle tanıştıran arabacı Ha middir. Hamid, Arifin bir dostudur. Bunu da yukanda uzunuzadıya tahlil etmiş olduğumuz Mahmuddan Arife yazılan mektubdan anlıyoruz. Arifin zabıtada ve istintaktaki itirafatının en karakteristik noktası kendisinin Suriyede şoförlük yaparken basit bir şoför olarak kalmadığını, bir takım siyasî işlere burnunu sokmuş olduğunu, bize anlatmasıdır. Çerkes Etemin Türkiye aleyhinde çalıştığını Kâmil isminde birisinin evinde Kınm sultan, Kâzım gibi adamlarla içtimalar yapıldığını söyledikten maada Tüfekçi Yakubdan da bahsetmek suretile bütün teşebbüslerin içine girmiş bir a dam gibi salâhiyetle söz söylemesi bize bu işte Arifin itirafatının samimiyetini tam bir surette izah etmektedir. Arif bütün ifadelerinde o kadar samimidir ki adeta bir hafız sadakatile istin taktaki itirafile zabıtadaki itirafınm yekdiğerini tam bir surette tevkif etmektedir. Her iki ifade de tetkik olununca mutabakatının derecesi derhal göze çarpmakta dir. Arifin istintak dairesindeki ifadesıle zabıtadaki ifadesinde iki tane mühim mübayenet varAr. Fakat buna mübayenet te denmez. Çünkü Arif istintaktaki ifadesinin tamamen hakikate uygun olduğunu zikretmektedir. Arif zabıtada Üzeyrin daha evvel mektub almış olduğunu ifade etmişti. Bilâhare istintak dairesinde bu mektubdan malumatı olmadığını tavzih ve tashih etmektedir. Arifin ikinci inkân isc »Uâhlar ıçeselesine aiddir. Silâhlan Yahyadan almadığı ve silâh görmediğini istintak dairesindeki ifadesinde söyliyen Arif silâhlan Zerkuz oğ. Ömere verdiği yolundaki ifadesinden vazgeçmekte bu iki nokta hilâfına zabıtada ne söylemişse son dakikaya kadar bunlara sadakat göster mektedir. Şimdi bu iki ifadenin hakikaten yalan olup olmadıklannı, yalansa bida yette niçin söylenmiş oldugu meselesini tetkik etmek icab ediyor. Arif ilk ifadesinde ağabeyisi Üzeyre suikasdcileri haber vermiş oldugu zaman ağabeyinin kendisine (ben evvelce Çerkes Etem tarafından bana yazılmış bu hususta mektubu da Şaban Çavuş vasıtasile aldım. Çerkes Etem bana yazdığı bu mektubda gönderdiği suikasdcileri Ali Saibin çiftliğine götürmekliğimi bildiriyor. Gidip şunlaıla konuşayım, dedi ve gitti.) tarzmda söz söylediğini söylüyor. işte Arifin istintak dairesinde inkâr ettiği ifade budur. Şimdi bu inkâr edilen ifadenin esasa müessir bulunup bulunmadığmı ve hakikaten yalan olup olmadığını tetkik edelim. Üzeyrin daha evvelden Çerkes Etemden mektub almış olduğuna dair bütün tahkikat safahatında hiçbir delil mevcud değildir. Imdi Arifin böyle bir söz söylemesi ancak şu şekildeki bir esasa istinad edebilir. Üzeyir, Şabandan almış oldugu mektubu Arife söylemiş ve Arifin aklında bu şekilde kalmışnr. Ni tekhn Arifin bilâhare meseleyi tashih etmesi böyle birşey vaki olmadığını da söylemiş olmasi bu nazariyeyi kuvvetlendiren bir amildir. Silâhlar meselesine gelince, biz bugün dahi hâlâ silâhlardan Arifin malumatı olduğu kanaarindeyiz. Arif, Yahyanın silâhlannı aldığı zamanla tevkif edildiği zaman arasında aşağı yukan 25 günden fazla bir müddet geçmiştir. Silâhlar bu hâdisenin yegâne maddî delili olmasi itibarile gerek Arifin ve gerekse Üzeyrin bu silâhlan imha etmemeleri için bir sebeb mevcud değildir. Yukarıki yazılanmızda Yahyanın ifadelerinin sıhhatini beyan ederken bu silâh meselesine gene temas etmiştik. Yahya bütün ifadelerinde silâh meselesinde ısrar etmiştir. Hal böyleyken Yahyanın diğer ifadelerini kabul ederek silâh meselesini reddetmesi için bir sebeb tasavvur olunabilir mi? Şu halde Arifin rücu ettiği iki mesele hakkındaki neticeyi şu suretle bağlıyabiliriz. Mektub meselesinde hakikaten Arifin zühulü mevcuddur. Çünkü hadise mavakaa uygun değildir. Silâhlar meselesini ise gerek Arif ve gerek Üzeyir bil mekte, fakat inkâr etmektedirler. kikaya kadar muhafaza etmiş ve hatta ağabeyisi Üzeyirle yapılan yüzleştirmede de ağabeyisinin yüzüne karşı bütün söy* lediklerinin doğru olduğunu izah etmiş tir. Diğer maznunlar hakkında tatbik ettiğimiz usulü Arif hakkında da tatbik ede rek evvelâ ifadelerinde mübayin gibi görünen noktalar üzerinde tevakkuf edelim. Arif te Yahya gibi rakı şişesinin mev cudiyetinde musırdır. Ancak arada bir fark var: Yahya rakı şişesini biraz içilmiş bir vaziyette kovuğa saklamış olduğunu, Arif ise atıldığmı iddia ediyor. Hadisat bize Yahyanın ifadesinde samimî bulunduğunu göstermiştir. Çünkü rakı şişesi hakikaten Yahyanın söylemiş oldugu kovukta bulunmuştur. Bu da bize gösteriyor ki Arif silâhlar üzerindeki ifadesinde samhnî değildir. Nitekim ilk smtan cephesi rakı şişesine aid malumatı olmuştur. Yukanda söylemiş olduğumuz veçhile Arifi Suriyeye götüren adam Muhacir ismindeki Çerkestir. Bu Çerkesin Üzeyire Sultan Hamidin oğlundan bahsetmiş olmasına nazaran pek te masum bir adam olmadığı tezahür etmektedir. Arifin Suriyede ne iş gördüğü hakkında sıkı bir surette takib edemiyoruz. Ancak kendi ifadesinden anlamış oldugu muza nazaran orada gaz kumpanyasında şoförlük yaptığını anlıyoruz. Yahyayı Eteme tanıtan Hamid namındaki bir arabacı idi. Hamidin Arifi tanımış olduğunu dosya meyanındaki Mahmudun mektu bundan anlıyoruz. Hamidin Yahyayı Çerkes Eteme tanıtmış olmasına nazaran merkumun Çerkes Etemle alâkadar olduğuna şüphe yoktur. Binaenaleyh Arifin de Çerkes Etemle alâkası olmaması im kânı tasavvur edilemez. Nitekim bu ciheti bize Arif te son dakikaya kadar itirafında sarahaten söylemekte ve Reşidin kendisi Türkiyeye avdetinden evvel suikasdcilerin gönderileceğini söylediğini beyan eylemektedir. Arif bu sözünde samimidir. Verdiği ifade bunu gösteriyor. Arif bu sözünün lâalettayin bir söz olmadığını göstermek için zaman ve mekân tasrihine lüzum hissetmiş, Kudüse giden yol üzerinde bu sözün sarfedildiğini «öylemiştir. Arif üzerinde temerküz eden delilleri diğer maznunlarla saydığımız için tekrara lüzum görmüyoruz. Ancak burada dikkat ve itina ile nazara alacağamız bir nokta vardır ki o da şudur: Arifin hazır!ık tahkikatındaki ifadesile istintak dairesindeki ifadesi tetkik olununca silâhlar ve mektub meselesine aid tafsilât kaldınldıktan sonra ifadenin tamamen ayni oldu ğu gSriîlmektedir. Zabıtadaki itirafile istintaktaki itirafı arasında 13 gün gibi bir fark mevcuddur. Arif zabıtadaki ifadesi ni aynen istintakta da söylemiştir. Hatta bir kelimesini dahi unutmadan. Eğer uydurulmuş bir hikâye olsaydı Arifin her hangi bir noktada aksaması iktiza etmez miydi? Bundan başka Arifle kardeşi Üzeyir muvacehe edilmiş ve Arif kardeşinin yüzüne karşı bütün ifadelerinin doğru ol duğundan bahsetmiştir. Bunu ne suretle tevil edelim. Arifin zabıtadaki ifadesile istintaktaki ifadesi arasında calibi dikkat bir nokta da şudur: îstintaknamenin 14 üncü sahifesinde Arif Hamdiyi gör düğü zaman Hamdinin kendisine Yahya isminde bir arkadaşlan olduğunu söyle diğinden bahsetmiştir. Zabıtadaki ifadesinde bu cihet hiç sorulmadığı için Arif bu hususta bir şey söylememiştir. Arifin bunu istintaknamede söylemiş olduğuna nazaran şöyle bir tahlile tbâi tutabilmeklÜğimiz iktiza etmez mi? Yahya ile Arif tam bir tecrid halinde bulunmaktadıriar. Nitekim tevkifhanede dahi bu tecrid hali hâkim kararile temdid olunmuştur. Şu halde Arif Yahyanın ismini de, Yahya da, Üzeyir de ve kendisinde, mevcud olduğunu gördüğümüz ilham kaynağmdan mı almış oldu? Arifin istintaknamedeki ifadesinin küçük bir kısmmda da biraz tevakkuf et mek iktiza etmektedir. Îstintaknamenin on beşinci sahifesindeki ifadesinde Arif, Hamdiyi köylerinin üç metro ilerisinde gördüğü zaman kendisine Atatürke suikasd için gelmiş olduklannı söylediğini ifade etmektedir. Sorgu hâkimliğinin gayet hakh olarak (Hamdi sana böyle birdenbire nasıl açılmıştır?) cevabma karşı ise (Ben Amanda Reşidle gezerken bu Hamdi beni görmüştü. Oradan benim suikasd işile alâkadar olduğumu zannede rek ilk hamlede bana açılmıştır.) demektedir. Görülüyor ki Arif hiçbir sualin üsrünü açık bırakmamak niyetindedir. Tıpkı Yahyanın gösterdiği kuvveti Arif te aynen temsil etmektedir. Arifin istintaknamedeki ifadesinin samimiyetinin diğer bir delili de şudur: kat'iyyen müstantik olduğunu bilmiyor dum, sözünü nakzetmez mi? Görülüyor ki Arif müstantik huzurundaki itirafatında nihayetine kadar samimî ve dürüsttür. Ancak ihtilâlttan memnuiyet karannın ref'i üzerine mahkemeye geldiği zamandır ki almış oldugu ders üzerine bu samimî ifadesinden vazgeçmiştir. Arif hakkında söyliyeceklerimiz de bundan iba rettir. II etmekliğimiz faydadan hali olmıyacaktuv Üzeyir, Şaban Çavuştan nıektubu aldığının ikinci günü ki bu meseleyi münaka* şa etmiş ve suikasdcilerin ağustos bidaye» tinde gelmiş olduklan ispat eylemiştikakşamı yola çıkarak sabaha yakın Ali Saibin çiftliğine gitmiş olduğunu ve bu mektubu vermiş bulunduğunu söylüyor. Binaenaleyh herşeyden evvel temmuz sonlarile ağustos bidayetlerinde yani ağustosun dört veya beşine kadar Ali Saibin nerede bulunup bulunmadığmı tesbit etmek iktiza etmektedir. Ali Saibin yirmi altı temmuzdan dört ağustos tarihine kadar Adanada bulun duğu gerek kendisinin itirafatı ve gerekse polisin kaydile anlamaktayız. Ali Saib 26 ağustosta niçin Adanaya gitmiştir? Ali Saib bize bu husustaki ikameti esbabını izah eylerken ortağı Aliden bir tel graf alarak Istanbuldan temmuz sonlarma doğru hareket ettiğini ve Adanaya gitti ğini ve çiftliğine hiç uğramamış bulun duğunu beyan etmektedir. Ali Saibin Istanbuldan Adanaya hareket tarihi olarak elimizde mevcud vesaik, Ali Saibin îstanbulda oturmuş oldugu ev sahibinin ifadesile polis kayid suretleridir. Binaenaleyh bu vesikalar üzerinde yürüyelim. Elimizdeki polis kaydine nazaran Ali Saibin 26 temmuz 935 tarihinde Adanaya gitmiş olduğunu ve 4 ağustos tarihinde de avdet tmiş bulunduğunu görüyoruz. Yalmz buracıkta Ernniyet müdürlüğünün 1211935 tarihli tezkerpsinin su satırlannı beraber okuyahm: (Mumaileyhin 48935 tarihinde Adanadan Ankaraya gittiği ve 29935 tarihinde de Ankaradan Adanaya döndüğü halde bu geliş ve gidise aid beyannamenin otel müsteciri tarafından verilmemiş olduğundan bu seyahatin ev velce bildirilmemiş oldugu bittetkik anlasılmıştır.) Ali Saibin tahlili Şimdi Ali Saibe geçiyoruz: Ali Saib böyle bir komplo işine girebilir mi? Giremez mi? Yukarıdaki kısımda okuduğumuz raporlara nazaran muhteris bir adam olan Ali Saib bu işi yapabilir. Buna bütün kanaati vicdaniyemizle, bütün Türk efkân umumiyesi ve bütün dünya efkân umumiyesi muvacehesinde bilâkaydü şart evet diyebilirz. Esasen görmüş oldugu muz bu davanm bütün delilleri, emareleri ve takib ettiğimiz hadiselerin bütün sey ri de buna bizimle beraber evet demektedir. Ali Saib bidayeti ifadesinden mahkemedeki son ifadesine kadar tamamile inkâr etmiş oldugu için ifadelerinin üze rinde duracak değiliz. Binaenaleyh Ali Saibin bu işte maznun olduğunu, Yahya, Üzeyir ve Arifin bizce iki kere iki dört edercesine sabit olmuş olan ifadelerine atfen tahlil edeceğiz. Ali Saib ismini ortaya atan Yahya dir. Yahya, bu ismi ortaya nasıl atmıştır^ Günlerce isticvaba tâbi tutulduktan son ra bütün isimleri vermiş ve en nihayette son nefes katrasını verir bir adam gibi (son bir sırrım kaldı onu da söyliyece ğim) diyerek Ali Saib ismini ortaya at mıştır. Âvukat Hamdi Sevket bu hususta dinlettiğim Polis Müdürü Sadrinin şehadetini istihfafla karşılamıştı. Ben ortaya attığım bir şahidin davaya müessir olmadığını bilmiyecek kadar tecrübeshz değildim. Öyle olsaydı Cumhuriyeti temsil eden bu makamda bir an bile durmağı nefsime zül addederdim. Polis müdürü Sadriyi niçin şahid gösterdim. Çünkü Yahya istintakta iken rücu etmiş bulu nuyor ve bu rücuuna mahkemede de devam edeceğine kani bulunmuş olmaktaydım. Binaenaleyh yüksek hâkimler heyatine Yahyanın nasıl itiraf ettiğini ve nasıl Ali Saib ismini ortaya attığını anlat mak icab ediyordu. İşte bunun içindir ki Polis müdürü Sadriyi şahid gösterdim. Sadrinin ifadesini vuzuhla bir daha tek rar edelim: Sadri, diyor ki: (Suçlulardan Yahya tahkikat sırasında ifadesini bir anda vermiş olmayıp parça parça itirafta bulunduğunu ve bir gün evvelki ifadesindeki irtibat muhafaza edilmek suretile isticvabı yapıldığını ve en nihayet kendısine senin söyleldiklerin doğrudur, fakat karanlık noktalar kalıyor. Karamezar K. de yirmi beş gün ikametini ve bu teşekkülün Istanbulda, Ankarada adamlann olduğunu söylemiştin. Fakat bu noktaları tamamile izah edemedin. Daha bildiğin varsa söyle. Ifaden bitsin, seni bırakalım dediğinde derinden bir ah çekerek son bir sırn olduğunu ifade etmekle istizah edildikte bu işin başında Ali Saibin bulunduğunu ve çiftliğinde talim göreceklerini ve Ankaraya sevkederek icab eden elemanlarla tanıştıracağım söyledi ğini ifade etmektedir. Sadri Ali Saibi tanımakla beraber şahsan bir muarefesi mevcud değildir. Yalnız onun Atatürkle muarefesi olduğunu bilir ve Atatürkün nimetlerine mazhar olmuş olan bu adamm böyle bir harekete iştirak edeceğini merd Sadri bir türlü aklına sığdıramamış, hayretten hayrete düşerek derhal valiyı haberdar etmiştir. Yahya bu itirafatını tüyü kıpırmadan Vali, Emniyeti Umumiye müdürü, Dahiliye müsteşarı ve Da^iliye Vekili yanında da itiraf etmiştir. Ali Saib tstanbulda oturduğu evde hüviyetini ketmetmişti Demek ki Ali Saib 26 temmuz 935 ilâ 4 ağustos 935 tarihine kadar olan seyahati hakkında beyanname dahi vermemiştir. Nitekim beyanname defterinin sureti çıkarılarak gönderilmiş burada dahi Ali Saib için geldiği tarih olarak 26 7935 tarihi gösterildiği halde Ankaraya dönüş tarihi olarak 210935 tarihi tesbit edilmiştir. Çünkü Ali Saib beyanname verrruemiştir. Ali Saib 267935 tarihile 47935 tarihi arasında çiftliğine gitmiş midir? meselesini biraz sonraya bırakarak îstanbuldaki ev sahibinin ifadesi üzerine biraz duralım. Îstanbuldaki ev sahibine, kendisinin meb'us olduğunu söylememış, pamuk tüccarı olduğundan bahsetmiştir. Ali Saibin meb'us olduğunu ev sahibi ka < dın çok müddet sonra Adana saylavı Ferid Celâlin kayınvalidesinden işitmiştir. Pek şerefli bir hüviyet olan bu hüvivshn 3aklanılması esbabı bizce meçhul oldu ğundan bunun üzerinde durmryacağız. Ali Saib bu kadının ifadesine nazaran temmuzun 12 veya 13 üncü günü eve taşınmış, takriben 19 unda Adanaya gitmek üzere aynlmıştır. Adanaya gittiği tarih ise 27 temmuzdur. 89 gün nerede kaldığını bilmiyoruz. Maahaza bilmek için de bir lüzum hissetmiyoruz. Şura cığa kadar ispat etmek istediğimiz ve ispat ettiğimiz hâdise Ali Saibin 26 tem muzdan 4 ağustos tarihine kadar Adanada bulunmuş oldugu meselesidir. Ali Saib Adanaya ortağı Alinin telgrafı üzerine gittiğini söylemiştir. Ortağı Ali, Ali Saibi çağırınca bir iş için çağırmış demektir. Yoksa İstanbulda, Modada ailesile beraber yaz tatilini geçiren bir adamı Adanaya ziyareti için çağırmış değildir. Fakat buna mukabil Ali Saib 26 temmuzdan 4 ağustosa kadar çiftliğine hiç gitmemiş olduğunu Adanada Yenı otelde kaldığını ve hatta kendisini teşyi edenlerin isimlerini saymaktadır. Bittabi Ankaraya gelmesi için Adanadan trens binmiş olmasi lâzımdır. Onun içindir ki mumaileyhi teşyi edenlerle alâkadar olmak lüzumunu hissetmedik. Bu müddet zarfında çiftliğe gitmiş midir, meselesine gelince: Bunun için resmî kayidlere istinaden birşey söyliyemiyeceğiz. Çünkü Adana polisinin 2810935 tarihli der kenarı Ali Saibin Yeni otelde kiralamış oldugu odanın daimî surette kiralanmış olduğunu, Ali Saibin lüzum gördükçe otomobil veya ara trenlerile çiftliğine birçok defalar geldiğini ve ancak tarih tes biti imkânı olmadığını zikretmektedir. Ali Saibin çiftlikte kalmış oldugu hak " kında yalnız ortağı Alinin ifadesi mev cuddur ki bu ifadenin üzerinde durmaklığımız lâzımdır. Ali, 2510935 tari hinde alınan bu ifadesinde tarihten bir buçuk ay evvelsine kadar Ali Saibin üç gece çiftlikte kaldığını, ondan birkaç gün sonra gelerek tekrar bir gece çiftlikte yatmış olduğunu söylemektedir. Ve ifade tarihinden 70 gün evvelsine kadar olan vaziyetinden bahsederek ondan evveisi için birşey söyliyememkte ve Ali Saib o zaman çiftliği yalnızbasına idare ederdi, demektedir. Gerçi bu çiftlikte yatış kevfiyetini çiftlik müstahdemininden Ömer inkâr etmekte ve muvacehe yapılması üzerine Ali de ifadesinden rücu ederek, ha yır, yatmadı, şeklinde izahı mesele eylemektedir. Hâdisenin en mühim ve canlı delili Suikasdciler geldikten ve Üzeyirle konuştuktan sonra köyde bir şayia dolaşmağa başladığını yukarıda ispat etmiş ve bunun en büyük delili olarak ta ağustosun 20 sinde Üzeyrin ortada hiç bir se beb ve bahane yokken Andirin M. U. sine istida verdiğini ileri sürmüştük. Demek ki Üzeyir, aleyhindeki dedikodu dan ürkmüş bir vaziyette bulunmaktadır. Kaldı ki Yahya da iki gün sonra gele cek, gelmemiş 25 gün teahhurla mülâkat mevkiine gelmiştir. Binaenaleyh Üzeyrin bu vaziyet karşısında Yahyayı yakalat ması en tabiî bir hareket olarak telâkki edilmelidir. Yalnız Üzeyir bir noktada aldanmıştır. O, Yahyanın nihayet kaçakçı olarak tevkif edileceğini ve kaçakçılığı hakkında hiçbir delil görülmeyince serbest bırakılacağını tahmin etmiş ve bü tün plânını buna istinad ettirmiştir ki eğer Yahya hakikaten itirafa geçmiyerek inkânnda ısrar etmiş olsaydı Üzeyrin böyle düşünmekte hakh olduğunu da ispat etmiş olacaktı. Binaenaleyh Üzeyrin Yahyayı yakalatmış olmasını biz hâdisenin mühim ve canlı delillerinin en birincisi olarak addetmek mecburiyetinde kalı yoruz. Yahya gibi Arif de Ali Saibden bahsetmiştir Üzeyir, istintak tahkikah esnasında kendisinin köyden çıkmadığını söylemiş ve ancak Yahyanın yakalanmasından bir hafta, on gün sonra Zülfikarzadenin dü ğününe gitmek için 10 gün kadar K. den aynldığmı ifade etmiştir. Şu halde Üzeyir mademki köyünden hiçbir surette çıkma mıştır. Çiftliğe nasıl gitmiştir? Meselesi de sorulabilir. Üzeyrin çiftliğe nasıl gittiği hakkında kendisinin sarih ikrar, itirafından baska bir delile malik değiliz. Bunu ancak Üzeyir kendisi delillerini göstermek suretile ikrar etmiş ve 18 saat mesafeyi bir gecede katettim diyerek tarih olarak ta suikasdcilerin geldiği günden iki gün sonra olduğunu ileri sürmüştür. Su halde çiftliğe gitmiş olmasi, yukarıda da söylediğimiz ağustosun 2 veya dördüne tesadüf etmektedir. Bunu burada söyle mekten maksadımız, Üzeyrin Zülfikar ı zadenin düğününde bulunup bulunmama[sının hâdise ile hiç te alâkası olmadığını Arif mahkeme huzurunda vermiş olduğu ifadede tazyik gördüğü için itiraf ettiğini ve hapisanede de bu tazyikın de vam etmiş olduğunu müstantikin, müstantik olduğunu anlıyamamıs bulunduğunu söylemekte idi. İstintaktaki ifadesinde inkâr ettiği silâhlar ve mektub meselesi için de polisler beni tazyik ettiler. Bu iki meselevi onun için söyledim, demiştir. Su halde müstantikte tazyikten tamamen kurtulduğuna ve tazyik olmadan ifade Arifin ifadelerinin devamt verdiğine delâlet ermez mi? ve bu söz Arifin mahkeme huzurunda müstantikin Arif bundan sonraki ifadelerini son da, Yahya, inkânnda Ali Saib ismini ortaya atmaktaki maksadının fazla tazyik gördüğü için aklına gelen ilk büyük adam ismi olduğundan bahsetmektedir. Yuka rıda da bilmünasebe bahsetmiştik. Kuş çubaşı Eşrefi, Abdülkadir Kemaliyi, Mahmud Nedimi, Receb kaptanı, hulâsa bütün Çerkes teşkilâtının liderlerini ve içtimalannı tanıyan Yahyanın bu ifade sinde samimiyet aranabilir mi? Ali Saibi mahkum etmek için yalnız Yahyanın bu inkânndaki delil kâfi gelmez mi? Bu nun aksine herhangi bir vicdan nasıl kani olabilir? Yahya itirafatında yalnız de ğildir. Kendisinden yirmi gün ve belki de daha fazla sonra getirilen Arif te hiçbir ihtilâta tâbi tutulmaksızın yapmış oldugu itirafında ayni ifadeyi teyid etmiş (Ben Amanda iken Reşid bana size adamlar göndereceğiz, onlara iyi bakar sınız. Bu adamlar Gaziyi öldürecekler dir. Ağabeyim Üzeyir onları Ali Saibe götürsün.) demiştir. Arifin ifadelerinin hakikate tam bir surette muvafık bulun duğunu yukndanberi izah etmiş oldugu * muz içindir ki bu ifadenin üzerinde ar tık çok durmıyacağız. Üzeyir, Ali Saib üzerindeki itham lan itmam etmiş ve Ali Saib hakkındaki kanaatlerin tam bir şekilde tecellisine yardım eylemiştir. Üzeyrin ifadelerini yukarıda tahlil etmiştik. Maahaza Ali Saib bahsinde bu ifadelere tekrar rücu Mânidar bir seyahat Şimdi buracıkta bir nezbe tevakkuf et
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle