Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
8 HAZİRAN 2007 CUMA spor GÖRÜŞ HALİT DERİNGÖR ki futbolcu tanırım. Oyun karakterleri birbirine benzer. Biri Melih Kotanca, diğeri de Tuncay Şanlı. Biri bizim kuşağın yani siyah beyaz dünyanın futbdlcusu, diğeri de bugünün, renkli dünyanın futbolcusu... Melih Kotanca futbolunu Balıkesir Ali Hikmet Paşa Stadı’nın taşlı topraklı sahasında geliştirmiş. Sonraları İstanbul’daki Güneş takımına gitmiş. Bu kulüp G. Saraylı Yusuf Ziya Öniş tarafından kurulmuştu. Kulüpte çok büyük futbolcular vardı. Daha sonra Mektebi Sultani (G. Saray Lisesi) taraftarları bu takıma tepki gösterdi. O günlerin Başbakanı Saracoğlu da bu kulübü kapattı. Cihat Arman, Boncuk Ömer, Rebii Erkal, Melih Kotanca gibi futbolcular da F. Bahçe’ye geldiler. Melih Kotanca’nın futbol tekniği pek yoktu ama fizik gücü, belki de dünyada az görülen cinstendi. Futbolu atletizm ile beraber yürütürdü. O yıllarda atletizme çok önem veriliyordu. Kotanca, ciritte Türkiye, 400 metrede de Balkan şampiyonu olmuştu. Dekatlon birinciliği de vardı. Sabahları bu oyuncu sporunu yaptıktan sonra öğleden sonra da futbolunu oynar ve gollerini atardı. Fizik gücünden, rakip oyuncular çok korkardı. Çünkü onları ezip geçerdi. Kendisiyle yıllarca beraber futbol oynadım. Ama bütün bu özelliklerine karşın sahada adeta bir sürpriz adamdı. Ne yapacağı belli olmazdı. Umulmadık pozisyonlarda goller atar ama bazen de mahalle futbolcularının bile kaçırmayacağı golleri kaçırırdı. Bir maç vardır ki hiç hatırımdan çıkmaz. Mısır’ın Ennadülül Ehli takımıyla oynuyoruz, oyun son dakikalara gelmiş. 00... Son dakikada Kotanca’nın önüne bir top yuvarlıyorum. Kendisi, 100 metreci olduğu için topa hâkim olarak kalecinin önüne kadar gidiyor. Ve GOLFÜN EFSANESİ NICK FALDO Ahmet YAZICI Türkiye golfle 1895’te İstanbul Golf Kulübü’nün kurulmasıyla tanıştı. O yıllardan bu güne büyük gelişim gösterdi. Günümüzde ise bu sporun merkezi olarak Antalya gösteriliyor. Geçenlerde Belek’te hayranlarıyla buluşan ünlü golfçü Nick Faldo, Golf Federasyonu’nun düzenlediği Türkiye Ümitler Gençler Şampiyonasını izledi. Ve gençlerimize uyarılarda bulunarak onların gelişimlerine katkıda bulundu. Ayrıca Türkiye Golf Federasyonu Başkanı Ahmet Ağaoğlu ve Nick Faldo, genç golfçülerimiz Koray Varlı ve Nejla Gerçek’le Faldo’nun dizaynını yaptığı Cornelia Golf Sahası’nda mücadele etti. 6 major zaferi bulunan Nick Faldo Türkiye’ye ilk kez geldiğini belirterek, “Türkiye golfün merkezi olabilir” dedi. Nick Faldoyla Türkiye’nin golfteki geleceğini konuştuk. Cornella Golf Sahası’nın dizaynını siz yaptınız... İlk olarak araziyi gördüğüm zaman heyecanlanmıştım. Güzel bir saha olacağını tahmin ediyordum. Arkadaşlarımızla çok iyi bir çalışma yaptık. Türkiye’de böyle bir saha dizaynını yaptığım için onur ve gurur duyuyorum. Kendi yaptığınız sahada oynamak nasıl bir duygu? Çok fazla heyecan duydum. Her yerinde izim olduğunu düşünüyorum. İnsan evde kendi yaptığı yemeği bile bir farklı yiyor. Ya da kendi çocuğunuz olduğu zaman daha çok seversiniz. Bu da böyle bir şey... Kendinizin var ettiği parkurda oynamak mutluluk verici. Aslında biz fazla bir şey yapmadık. Ağaçlara ve doğaya göre düzenledik. Organizasyon için neler söyleyeceksiniz? Türkiye’ye ilk gelişim ve böyle bir ülkede bulunduğum için çok mutluyum. Babam ve annem anlatıyordu. Gelince daha iyi anladım. Gençlerle bir arada olmak mutluluk vericiydi. 14 yaşındayken bir kez İrlanda’ya uçmuştum. Şu an dünyanın her yerine gidiyorum. Ama İrlanda’ya gidişim benim için çok özeldi. Bana çocukluk yıllarımı hatırlattı. Ahmet Ağaoğlu’yla birlikte olmak güzeldi. Benimle oynayan Koray ve Nejla’ya da teşekkür ediyorum. Golf hayatımda birçok anım oldu, inanılmaz şeyler yaşadım. Antalya’daki organizasyon da güzel anılarım arasındaki yerini alacak. Golfte Türkiye’nin geleceğini nasıl görüyorsunuz? Ahmet Ağaoğlu Türk golfü için çok önemli bir isim. Türkiye 2002’den beri golfte gelişim gösteren ülkelerden biri... Daha da gelişeceğini düşünüyorum. Fırsat buldukça Ağaoğlu’yla konuşuyoruz. Söylediği projeler eğer gerçekleşirse Türkiye kısa bir süre içinde golfün merkezi olabilir. Büyük turnuvalar da Belek’te yapılabilir. Bölge iklim koşulları açısından muhteşem. Avrupa’daki golf sahalarında eylül ve ekimde maç yapılamaz. Ama Antalya’da yapılabilir. Sponsor da bulunursa büyük golf turnuvaları oynanır. Genç golfçü Koray’ın performansını nasıl değerlendiriyorsunuz? Her sporcuda olması gereken ama bazı sporcularda eksik olan mütevazılık Koray’da çok sağlam. Bu nedenle ben onu diğerlerine göre daha önde görüyorum. Golfteki yeteneği ise golf duruşu mükemmel ve yetenekli... Önümüzdeki 5 yılda iyi çalışırsa Avrupa’da ses getirebilir. Türkiye’de çok başarılı sporcular var. İyi bir eğitimle çok iyi seviyeye gelebilirler. C Tuncay’a Ağabey Nasihati 19 İ topa öyle bir vuruyor ki meşin yuvarlak bugünkü Fenerium kapısının karşısındaki “Papazın bağı”na gidiyor... Oysa o dakikaya kadar Kotanca, Mısır takımını pestile çevirmişti... Bir de bugünkü Tuncay Şanlı’ya bakalım... O da bir Anadolu çocuğu. Sakarya’da top koşturmuş, sonra da F. Bahçe’ye gelmiş. Onun da Melih Kotanca gibi futbol tekniği yok. Ama korkunç bir fizik gücü var. 3 kişinin yapacağını yapıyor. Kısa sürede, büyük futbolcu unvanını kazandı. Onun da oyunu sürprizlerle dolu. Sahada ne yapacağı belli değil. Resimlik goller attığı gibi o da umut edilmeyecek basitlikte goller kaçırıyor. Yani Melih Kotanca da Tuncay Şanlı da Spor Toto gibi futbolcular. Ne çıkacağı belli değil. Tuncay’ın son haftalarda özellikle Denizli’ye attığı gol hatırlardan çıkmayacak. Topu rakiplerinin başlarının üzerinden alıp, ters çalım atıp sonra da gole çevirmeyi ancak ve ancak Ronaldinho yapabilirdi. Yabancılar sadece bu maçını görüp onu almak isteseler, en yüksek transfer bedelini öderler herhalde... Biz böyle yapıyoruz ya... Bir kere gördüğümüz futbolcuya kesenin ağzını açıyoruz. Tuncay Şanlı, Avrupa’ya gitmek istiyor. Herkes ister. Ama gitmeden önce oynadığı futbola otokritik yapması gerekir. Orada oynayabilir miyim, oynayamaz mıyım diye... Ona göre de karar vermesi gerekir. Dünya çapında olan kaleci Rüştü’nün durumu gözümün önünde. Bence Tuncay, yabancılar bana 10 verirse, bana 5 veren F. Bahçe’de kalırım derse bugünkü şöhretinden de daha büyük şöhret olmuş olur. Bu da ona bir ağabey nasihatidir... Ve ona da bu yakışır... hderingor?hotmail.com www.halitderingor.net Türkiye’ye ilk gelişim ve böyle bir ülkede bulunduğum için çok mutluyum. Babam ve annem anlatıyordu. Gelince daha iyi anladım. Gençlerle bir arada olmak mutluluk vericiydi. Türkiye 2002’den beri golfte gelişim gösteren ülkelerden biri... Daha da gelişeceğini düşünüyorum. Fırsat buldukça Ağaoğlu’yla konuşuyoruz. Söylediği projeler eğer gerçekleşirse Türkiye kısa bir süre içinde golfün merkezi olabilir. Büyük turnuvalar da Belek’te yapılabilir. Bizim çocuklar zoru seviyor Sami GÜREL Bosna Hersek yenilgisiyle grupta liderlik koltuğunu Yunanistan’a bırakan ulusal takımda teknik direktör Fatih Terim, ‘’Kimsenin şüphesi olmasın. Liderliği geri alıp 2008’e gideceğiz’’ diyerek Ay Yıldızlı futbolculara olan güvenini bir kez daha gösterdi. Galibiyet halinde işlerinin çok kolaylaşacağını belirten Terim, “Ama bizim çocuklar kolayı sevmiyor. İlla sonuna dek uğraşacağız. Yine de Avrupa Şampiyonası’na gideceğiz” diye konuştu. Özellikle 2. yarıda avantajlı olduklarını vurgulayan Terim, ‘’Bosna Hersek de Norveç de maçlarını kazanarak 13’er puan yaparlar. Yunanistan da büyük olasılıkla 18 puana ulaşır. İkinci yarı öncesi kimse de bir ümitsizlik, moral bozukluğu olmasın. Daha bize yetişseler bile bizden 1 maç fazla oynadıkları için yine de biz avantajlıyız. Yunanistan, Macaristan ve Bosna Hersek’le bir aksilik olmazsa sahamızda oynayacağız’’ ifadesini kullandı. 2008 Avrupa Futbol Şampiyonası Elemeleri’nde Ulusal Takımlar Teknik Direktörü Fatih Terim, Cumhuriyet’in sorularını yanıtladı. Yoğun bir çalışma programınız var. Haftada kaç maç izliyorsunuz? Çoğu zaman bu rakam değişiyor. İstanbul’daki 2. Lig maçlarına da gidiyorum. Canlı olarak 56 maç, TV’lerden de izlediklerimle bu sayı 15’i buluyor. Avrupa’da da çalışmış bir hoca olarak Türk futbolcusunun yabancı futbolcudan farkı nedir? Bizim futbolcumuzun yabancı futbolcudan farkı hepimizin farkı... Ülke farkı, kültür farkı, eğitim farkı... Yani hepimizin farkı onların da farkı. Değişen bir şey yok. Bana zamanında sorarlardı, ‘’Türk futbolu neden ileride değil de geride’’ diye... Ben de “Türkiye hangi alanda ileride ki futbolda ileride olsun’’ yanıtını vermiştim. “Bunun futbolla ne alâkası var hocam” demişlerdi bu yanıtım üzerine... Olmaz olur mu? Eğitimle, kültürle ilgisi var futbolun. Futbol kültürüyle bir alâkası var. Hepimiz bunun içine dahiliz. Sadece futbolcular değil, oturmuş kurumlarda ve toplumlarda futbola bakış açısı başka, bizim ülkemizde başka... En büyük farklılık da burada. Birkaç yıl öncesine dek zayıf denilen Gürcistan, Bosna Hersek ve Moldova nasıl oldu da bir çıkış yakaladı? Baktığımız zaman kökenleri mevcut bu takımların... Ayrılmadan önce saydığın o ülkeler gerek Rusya tarafı gerekse Bosna tarafı zaten dünyada söz sahibi olan ülkelerdi. Futbol ekolü olarak dünyada en başta gelen ülkeler arasında yer alıyorlardı. O nedenle ayrılmış olmaları bu yeteneklerin oynamasına engel değil. Buna alışkınlar. Toparlanma döneminden sonra yeniden eski güçlerini kazandılar. Ayrıca bu beğenmediğimiz, zayıf dediğimiz takımların ulusal oyuncularına baktığımızda birçoğu kendi ülkeleri dışında oynuyor. Türkiye neden futbolcu ihraç edemiyor? Aslında bizim futbolcumuz yurtdışında birçok kulüpte oynar. Ancak bizim hedeflerimiz belirli takımlar olduğu için orada da zorlanıyoruz. Yani hedeflerimiz hep zirvedeki takımlar... Örneğin Barcelona, Real Madrid gibi kulüpler. Ulusal takımdaki misyonunuz nedir? Hedefim ulusal takımla 2008 Avrupa Şampiyonası finallerine gitmek. Ve orada da iddialı işler yapmak... Ondan sonra bakalım. Belki de Avrupa’da görürsünüz beni yeniden. Belli bir takım var mı aklınızda? Ya da sizi UEFA ya da FIFA gibi kurumlarda görev alırken görebilir miyiz? Türkiye’de bir yerde teknik direktörlük yapmayacağımı daha önce de söylemiştim. Tabii ki başka bir mevkiide de görev yapabilirim ileride. FIFA ve UEFA içinde bizi bu mevkiilerin birine layık görürlerse mutlu olurum. “Mustafa Denizli ve Fatih Terim’den sonra Türkiye, ekol olmuş başarılı bir teknik adam yetiştiremedi” görüşlerine katılıyor musunuz? Türkiye’de çok başarılı teknik adamlar var. Özellikle genç jenerasyonda yetenekli arkadaşlar var. Türk antrenörü bu başarıyı yakın zamanda yakalayacaktır. Yeter ki kulüplerimiz onlara güvensin, inansın. Tabii ki kulüplerimiz de seçme hakkına sahip yerli ve yabancı teknik adamı... Antrenörleri incelesinler, özelliklerine baksınlar. Kulüplerimiz onları hak ettiği yere getirdiğinde başarılı olacaktır. Bundan hiç şüphem yok. Arkanıza baktığınızda yerinizi bırakabileceğiniz, emanet edeceğiniz bir teknik adam var mı? Kesinlikle arkama güvenle bakabiliyorum. Benden sonra bu görevi başarıyla yapacak arkadaşlar çıkacaktır. Şampiyon F.Bahçe Ülker Efes Pilsen: 76 F.Bahçe Ülker: 98 SALON: Abdi İpekçi HAKEMLER: Mehmet Keseratar (7), Z.Yılmaz (7), Y.Yılmaz (7) EFES PİLSEN: Cüneyt (3)3, Mustafa (3), Nicholas (7)20, Prkacin (5)4, Haislip (6)12, Rasic (5)3, Ermal (7)22, Kerem (3)4, Cenk (2), Barış (3)5, Can (3)3 F.BAHÇE ÜLKER: Solomon (8)10, Ömer (8)17, İbrahim (9)19, Mirsad (9)21, Semih (7)6, Mrsic (9)15, Oğuz (7)2, Basden (7)3, Clark (7)2, Hakan (7), Rasim (7)3, Can (7) 1. PERİYOT: 1823, İLK YARI: 3146, 3. PERİYOT: 5368 Can İŞBAKAN “100. yılda her alanda kupa...” F.Bahçe Başkanı Aziz Yıldırım, sezon başında böyle çizmişti rotayı. 2007 yılı Sarı Lacivert renkler için ayrı bir önem taşıyordu ve şampiyonluk her branşta kazanılmalıydı. Ülker’den alınan müthiş destekle yapılan yatırım sonucu basketbol şubesi birçok eleştiriyle de karşılaştı kuşkusuz... “Bu takımda çok yıldız var, kesin kavgalar çıkar”, “Egolar ön plana çıkar, F.Bahçe Ülker başarısız olur” deniyordu... Taraflı tarafsız herkes de buna katılıyordu. Ne var ki final serisine gelindiğinde koç Aydın Örs ve ekibi bütün eleştirilere kulağını kapatmıştı. 100. yılın anlamı büyüktü ve şampiyon olmak en önemli amaçtı. Zeytinburnu’nda Sarı ve Lacivert buluşmuş, hayat durmuştu adeta... Futbolda kazanılan şampiyonluktan sonra erkek basketbol takımı da kupayı kaldırmalıydı. Sadece 1 maç vardı. Neden olmasın? Yapabilirlerdi... İşte bu şekilde başlıyordu maç. Abdi İpekçi’de yaklaşık 12 bin taraftar şampiyonluk istiyordu takımından... Hızlı da girdi F.Bahçe Ülker maça, büyük bir istekle hücum etti. Final serisinde ünlenen 3’lükler kendini gösteriyordu. Ömer ve İbrahim’in sayılarıyla karşılaşma 112’lik seriyle başladı. Efes’te ise oyun kurucu sorununu çözmek adına koç Mahmuti, Rasic’i Granger’ın yerine tercih etmişti. Böylece daha derli topluydu Lacivert Beyazlılar... Yine de ateşliydi F.Bahçe Ülker, ilk periyot sonunda 2318 öndelerdi. İkinci çeyrekte Efes Pilsen’in oyunu dengeleme amacı var. Rasic geç kalınmış bir tercih olduğunu kenar yönetimine gösterircesine iyi oynarken, asistleriyle takım arkadaşlarını da oynatıyordu. Ama oyuna Lacivert Beyazlıların korkulu rüyası Mrsic girdi. Yine aldı sazı eline ve ilk yarı 4631’lik F.Bahçe üstünlüğüyle sona eriyor. 3. periyoda girilirken Haislip’in takımını oyunda tutma adına büyük çabası var. Ama şampiyonluk maçı bu. Bırakmıyor Sarı Lacivertliler liderliği elinden... Ömer müthiş oynuyor, İbrahim şut kaçırmıyor. Harika mücadele ediyor F.Bahçe Ülker. Abdi İpekçi’den yükselen coşku adım adım şampiyonluk sevincine gidiyor. Solomon’un penetreleriyle gelen sayılar da rahatlatıyordu Sarı Lacivertlileri ve bu çeyrekte fark 15’te sabitleniyor... (6853) Son periyot artık formalite... Efes gibi bir ekol maçı bırakmış, tribünlerden “100, 100” sesleri geliyordu. Şampiyonluk sevinçleri kenarda kendini göstermeye başlamıştı bile... Hele F.Bahçe Ülker’in şube direktörü Nedim Karakaş’ın eşine bir sarılışı var ki mutluluk ancak böyle ifade edilir... Son saniyelerde taraftar ayakta... 40 dakika doldu... Şampiyonluk kupası havada... Parkelere koşan koşana... 16 yıl sonra gelen bir sevinç bu... Tebrikler F.Bahçe Ülker...