22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

21 ARALIK 2007 CUMA müzik YORUMLAR OSMAN ÇUTSAY ırakalım Almanya’daki Türkiye bağlantılı 3 milyona yakın insanı, Türkiye’nin sadece varlığı bile yıllardır bu ülkenin bir iç politika öğesi. Hafta başından beri, Türkiye, yine Alman iç politikasındadır. Medyadaki haberler, sıradan Alman’ı ilginç bir bombardımanla esir aldı. Ortalama bir Alman’ın aklına, Berlin ve Brüksel’in Türkiye karşısında mesafeli durmakta ne kadar haklı oldukları saptaması adeta çakıldı. Ne oluyordu? Bir kere, Türkiye, “Irak’ın yegane istikrarlı bölgesini”, yani kuzeyini bombalıyordu. Sonra kara birliklerinin de sınırdan içeri giriş yaptığı haberlerin ilk sırasına yerleşti. Aynı anda felaket durumdaki Türk hapishanelerinde bir Alman gencinin (“Marco”) neler çektiği tefrika edilmeye başladı. (40 yıldır Türkiye’nin en parlak gençlerinin sırf solcu oldukları için o hapishanelerde çektikleri, hiç Batı’nın gündemine girmemişti. Böyle bir ilgi toplamayı hiç başaramadı Türkiye’nin omurgası niteliğindeki o insanlar. Kırıldılar ve Türkiye’nin de omurgası kırıldı.) Tabii bu haberlere apar topar İzmir’de bıçaklanan İtalyan rahip ile ilgili haberler yapıştırıldı. Dedik ya, bir haber bombardımanı yaşanıyor. Temelsiz değil. ??? Bu telaş, arka plandaki hesaplar falan çok da önemli değil. Önemli olan, bugün ortalama Alman’ın kafasına yeterince “fikrin” çakılmasıdır. O fikir de şöyle özetlenebilir: Türkiye’ye de, Türklere de fazla yaklaşmaya gelmez... Böyle düşünüyorlar resmen. Böyle düşünüyor ve böyle düşündürtüyorlar. Kuşkusuz basit komploculuklarla bir ilgisi yok bu bakışın. Çünkü böyle bir anlayıştan hareketle senaryolar yazılmıyor. Senaryo yazılıyor yazılmasına da, önce değil, sonra... Yani, ancak yaşananların ertesinde ortaya böyle bir tablo veya senaryo çıkabiliyor. Her şey Türkiye’nin bir “yanlışlık”, bir “anormallik” olduğunu bağırıyor. Dertleri, bu zaten. Sıradan Alman, hem siyasetçilerinin hem de kendisinin, Türkiye ve Türklerden hoşlanmamakta ne kadar haklı olduğunu bir kez daha görüyor. Türkiye’nin “düzeltilmesi gerektiği”, bir sabit fikir olarak Avrupa halklarının kafasına kazınıyor. ??? Korkunç finaline doğru adeta koştuğumuz kanlı bir trajedi bu; daha şimdiden. Senaryo, hep oynandıktan sonra yazılıyor; öyle dedik. Dolayısıyla, faşist veya şeriatçı dünyalarıyla olayları pek kolay açıkladığını sanan cahillerin tam tersine, senaryo, her şey oynandıktan, olaylar yerleştikten sonra yazılıyor. Klarnet sanatçılarının oluşturduğu Akademi Klarinet Ensemble klasikten günümüzün eserlerine farklı bir ses veriyor C Akıllara Kazınan ‘Fikir’ Ama alışılmış rollerin, yerlerin, velhasıl çok şeyin değiştirileceğini, AB olsun ABD olsun durmadan bağırıyor. Bu değişecek birimlerin ilk sırasında Türkiye yer alıyor. Değiştirilecek. Dönüştürülecek. Küçültülecek. Omurgası kırılmıştı, şimdi beyni de yerle bir edilecek. Hep birlikte ona çalışıyorlar. Ne olacağını görmek isteyen, Yugoslavya ile Irak’a bakabilir. ??? Sadece Kosova’da yaratılan ve şu sıralarda Kuzey Irak gürültüsüne getirilen yeni bağımsız devlet değildir Türkiye için emsal niteliği taşıyan. Belki ondan çok daha önemlisi, dünyanın öteki ucundaki bir ülkede, Bolivya’da yaşanıyor: Zengin bölgelerin yoksul bölgeleri resmen itelediğine tanık oluyoruz. Solcu hükümet yeni girişimleriyle ülkeyi bir arada tutmaya çalışıyor. Belçika’da sendikacıların ve solcuların ülkenin birliği için çaba harcadığını ve mitingler düzenlediğini biliyoruz. Solcular bir arada tutmak istiyor. Zenginler, “yeter bu kadar” diye yoksul bölgeleri tırpanlamaya kararlı olduğunu açıklıyor. Demokratlığı kimseye bırakmayan bir uşak ordusu ise tersine sloganlarla yaraların üzerine tuz basmayı sürdürüyor. Yangına körükle gitmeyi solculuk diye yutturmaya çalışıyorlar. Sözlüklerinden emperyalizmi sildikleri için olmalı. Almanya’daki durum ve Türkiye bağlantılı insanların geleceği karanlık. Gösteriler büyümeye başladı. Yarım akıllı milliyetçilerin ve dincilerin beslediği yarım akıllı tetikçilerin nerede ne gibi canlar yakacağını kimse bilmiyor. Kosova’da göz göre göre egemen bir ülkenin (Sırbistan) toprakları (Kosova) resmen koparılıp şimdilik koruma altında “bağımsız” bir devlete dönüştürülüyor. Uzaklarda, Bolivya’da, zenginler yoksulları sırtından atmaya kararlı. İstanbul’da benzer bir hezeyan yaşanıyor. Kendisini zengin sananlar, “sorunlu bölgemizin” artık elden çıkarılması gerektiğine inanıyor. Mafya tetikçilerinden yana çıkmayı solculukla birleştirebilenler, Türk solunun en başından beri büyük acılar pahasına sahip çıktığı bir konuyu, Kürt sorununu, şimdi açık artırmaya çıkararak “demokratizm” oynuyor. Şeriatçı liberallerin eline oynuyorlar. Türkiye’nin omurgasından sonra şimdi de beyni yerle bir ediliyor. Buralarda birileri zil takıp oynuyor. ??? Yugoslavyaları, Irakları kimse engelleyememişti. Peki, o tür hesapları ya biz kırılmış omurgamıza rağmen ve beyinlerimizin sıfırlanmasına da ramak kala, engellersek? Galiba Batı’nın en büyük sorunu, bu. 7 Klarnetin sınırsız dünyası Hatice TUNCER eş klasik klarnet sanatçısının kurduğu “Akademi Klarinet Ensemble” klasiklerden günümüze eserlere klarnetin büyülü sesiyle yeniden hayat veriyor. Akademi Klarinet Ensemble’ı oluşturan sanatçıların hepsi Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi (MSGS) Devlet Konservatuvarı mezunu. Feza Çetin, Sezgin Unan, Burcu Kamacı ve Kıvanç Fındıklı, İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nde klarnet sanatçıları olarak çalışıyorlar. Ebru M. Sonakın Cemal Reşit Rey Senfoni Orkestrası klarnet grup şefliği yapıyor. Tümü aynı ekolden eğitim alan ve aynı orkestralarda çalan ve kafa yapıları da birbirine uyan sanatçılar birlikte müzik yapabileceklerini düşünmüşler. Herkesin gönlünde yatan özlemi, Feza Çetin dile getirmiş ve 2006 yılında çalışmaya başlamışlar. B DA MÜZİĞİNİN ÖNEMİ MSGS’de Feza Çetin öğretim görevlisi, Ebru Sonakın araştırma görevlisi olarak birlikte çalışıyorlar. Feza Çetin ve Sezgin Unan, klarnet derslerini Doç. Ahmet Ermakastar’dan almışlar. Topluluğun diğer üyeleri ise Feza Çetin’in eğitiminden geçmişler. Biraz da bu nedenden olsa gerek soru yönelttiğimizde genç sanatçıların hepsi hocaları Feza Çetin’in yanıtlamasını bekledi. Feza Çetin, “Klasik müzikte oda müziği topluluğunun azlığı bu mesleği icra edenler için büyük bir yaradır aslında” sözleriyle başladı ve oda müziğini tercih etmelerinin nedenlerini anlattı: “Oda müziği, klasik müzik yapanların oluşturması gereken en küçük ailedir. Orkestralarda insanların birbirlerini dinlemeleri zordur. An O cak daha az gruplarla bir araya gelince birbirimizi dinlememiz kolaylaşıyor.” İNLEYİCİYE ULAŞMAK Ortadoğu ve Balkanlar’da yaygın bir çalgı olan klarnet, klasik Batı müziğine 1700’lerde girdi. Türk müziğinde sol klarnet kullanılırken klasik müzikte genellikle sibemol, la, miminör ve bas klarnet kullanılıyor: “Klarnet son zamanlarda bir hayli popüler oldu. Fakat bizim amacımız popülerlik değil, klarnetin olabildiğince güzelliklerini ve derin ses yapısını ortaya çıkarmak. Barok dönemden bu yana bir hayli eser var, D çağdaş besteciler de yazmaya devam ediyor. Zaten grup olarak misyonlarımızdan biri de bu eserleri dinleyiciye ulaştırmak.” KONSERLER “Sistem, disiplin, çalışmak ve ilkelerden vazgeçmemek” Akademi Kültür Merkezi’nde veren topluluğa bu olanağı merkezin sanat danışmanı Zeliha Berksoy sağlamış. Dünya Tiyatrolar Günü etkinlikleri kapsamında İstanbul Kültür Üniversitesi’nde konser veren topluluk, nisan ayında ÇYDD’nin bir toplantısında İTÜ Maçka Sosyal Tesisleri’nde dinleti sundu. Haziran ayında Harbiye Askeri Müzesi’nde bir uluslararası tıp kongresinde çalan topluluk, kasım ayı boyunca Süreyya Sineması’nda üç konser verdi. LASİK DÖNEMDEN ÇAĞDAŞA Akademi Klarnet Ensemble konserlerinde barok, klasik, romantik, çağdaş dönemlerin Klarinet Topluluğu’nun temel özelliğini oluşturuyor. Topluluk, haftada bir veya iki gün bir araya gelip eserleri çalıyor, ama çalışmaya önceden hazırlanıp katılıyorlar. İlk konserlerini 17 Mart 2007’de Akatlar K eserlerinin yanı sıra Türk bestecilerinin eserlerini de seslendiriyor: “Klarnet barok döneme yetişmemişti ama uyarlamalar yapıyoruz. Bu arada repertuvar hazırlarken seyircinin ruhuna da hitap etmek lazım. Tangolar, cazlar ve bütün sevilen melodileri güzel bir şekilde dinleyicilere sunmayı en önemli misyonumuz olarak görüyoruz. Repertuvarımızın dinleyiciye çok iyi yansıdığını düşünüyoruz. Ama kesinlikle ‘bir şeye ulaştık’ demiyoruz. Çünkü müziğin, sanatın hiçbir zaman sonu yok. Mutlaka en güzelini yakalamak için çalışmalarımız düzgün bir şekilde devam edecek.” Monti’nin “Çardaş”, Beethoven’in “Menuet”, Çaykovski’nin “Kuğu Gölü”, Wagner’in “Adagio”, Bizet’nin “Carmen” eserlerinin yanı sıra Henri Mancihi’nin “Pink Panther” , Paul Desmond’un “Tike Five” ve Piazzola’nın tangolarının yorumları Akademi Klarinet Topluluğu’nun konserlerinde büyük alkış alıyor. Adnan Saygun’un “Horon”unu da seslendiren topluluğun konserlerinde Kıvanç Fındıklı’nın 5 klarnet için yazdığı parça da ilgi çekiyor. Topluluk bugünlerde Bach’ın “Chaconne” eseri üzerinde çalışıyor. “Grubumuzu büyümekte olan bir çocuk olarak görüyoruz. Daha biz pişpişliyoruz onu. 5 klarnet için yazılmış eserler olmadığı için uyarlamalar yapıyoruz. Kıvanç Fındıklı kardeşimizin kompozisyon yeteneği olması ve gördüğü her eseri, beş klarnete ayrıca adapte edebilmesi bizim için büyük şans. Eserlerin özünü kaybettirmeden, aynı havayı vermeye çalışıyoruz. Beğenen de beğenmeyen de olacaktır ama biz her türlü görüşe, eleştiriye açık bir grubuz. O eleştiriler çerçevesinde tabii ki düzeltilmesi gereken şeyler varsa düzeltiriz.” B En içten gelen sesler... Akademi Klarinet Topluluğu’nun kurucusu Feza Çetin,1989 yılından bu yana İstanbul Devlet Opera ve Balesi Orkestrası’nda solo klarnetçi olarak yer alıyor ve Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nda klarnet dalında öğretim görevlisi olarak çalışıyor. İlkokulu bitirdikten sonra evdeki piyanoda çocuk şarkıları çalarken yeteneği anlaşılan Çetin, İstanbul Belediye Konservatuvarı’na kabul edildi. Saksofon öğrenmek istemesine karşın fizik özellikleri nedeniyle klarnet eğitimi gören Çetin, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nda lisans ve yüksek lisans eğitimini tamamladı. Burcu Kamacı, ilkokulun son yıllarında bir konservatuvar eğitimini konu edinen “Fame” adlı televizyon dizisinin etkisiyle konservatuvara gitmek istemiş. Annesinin de desteğini alan Kamacı, arp öğrenmek istemesine karşın fizik özellikleri nedeniyle konservatuvarın klarnet sınıfına kabul edilmiş. Kamacı 2002 yılında Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi yüksek lisans programından mezun oldu. Halen İstanbul Devlet Opera ve Balesi Orkestrası’nda klarnet sanatçısı olarak görev yapan Kamacı, birçok festival ve konserde başarılı performanslar sergiledi: “Klarnet bana çok samimiyet ifade ediyor ve insanın gerçek dünyasını yansıtan enstrüman diyebilirim. Piyanoya nasıl basarsanız ses o şekilde çıkar. Ama bir insan klarnet çaldığında onun iç dünyasını, en samimi duygularını anlayabilirsiniz. Çünkü onun içindeki nefesle, sesle karşıya duyurursunuz.” Klarnet eğitimine ilkokuldan sonra 1987 yılında Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nda kabul edilen Ebru M. Sonakın da fiziksel özellikleri nedeniyle klarnet sınıfına alınmış. Yüksek lisansını 2000 yılında tamamlayan Sonakın, halen Cemal Reşit Rey Senfoni Orkestrası klarnet grup şefi olarak çalıyor ve Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nda araştırma görevlisi olarak çalışıyor: “Aslında konservatuvara alınırken çocuğa ne istediği soruluyor ama bütün çocuklar piyano ve keman isterler. O nedenle fiziksel özelliğe daha çok bakıyor. Klarnet 10 yaşımdan sonra hayat biçimim oldu. Hayatımızda birçok şey değişebiliyor ama klarnet artık canımızdan sonraki en önemli şeydir. Klarnet çocuğumuz gibi oldu.” Edirneli baterist bir babanın oğlu olan Kıvanç Fındıklı, keman eğitimi görmek istemiş ama dudak ve parmak yapısı nedeniyle hocaları tarafından klarnete uygun görülmüş. “İyi ki klarnet olmuş” diyen Kıvanç Fındıklı, 1996 yılında Trakya Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nda Oktay Bagirov’un klarnet sınıfında öğrenimine başladı. Yurtiçi ve yurtdışı yarışmalarda ödülleri olan Fındıklı, yüksek lisans eğitimini sürdürüyor. Fındıklı aynı zamanda İstanbul Sezgin Unan PİYANO VE KEMAN Devlet Opera ve Balesi Orkestrası’nda klarnet sanatçısı olarak görev yapıyor: “Klarnet sınırı olmayan bir dünya, sınırsız bir yaşam tarzı benim için.” Sezgin Unan, konservatuvar öğrencisi ablasının yönlendirmesiyle arkadaşlarına göre daha geç bir yaşta, lise eğitiminin ardından müzik eğitimine başlamış. Çemişkezek’ten Mayorka’ya cutsay?gmx.net Feza Çetin T BENİM BİR PARÇAM 1981 yılında Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’na kabul edilen Sezgin Unan, Marmara Üniversitesi Müzik Bölümü’nde öğretim görevlisi olarak da görev yaptı. Sezgin Unan, 1989 yılında katıldığı İstanbul Devlet Opera ve Balesi Orkestrası’nda solo klarnet sanatçısı ve klarnet grup şef yardımcısı olarak görevi yapıyor: “Severek çaldığım için enstrümanımı hiçbir zaman iş olarak düşünmedim. Klarnet benim bir parçam gibi.” SPONSOR ARAYIŞI Topluluğun iletişim danışmanlığını yapan Serkan Turaç, toplulukla bütünleşip altıncı eleman gibi olmuş. Konserlerde bütün düşüncelerini bir kenara bırakıp müziğin keyfini çıkaran Turaç, topluluğun konserlerinin devam edebilmesi için hazırladığı kapsamlı dosyayla sponsor olabilecek kurum ve kuruluşların kapısını çalıyor. “Klasik müzikle ilgilenen herkese Akademi Klarinet Ensemble’ı dinlemelerini öneriyorum” diyen Turaç, grupla ilgili bilgilere internet üzerinde “www.akademiklarnet.com” adresinden ulaşılabileceğini anımsatıyor. Kıvanç Fındıklı urabi Yıldırım’ın yıllar süren müzik çalışmalarının sonunda ilk albümü “Ah Bendeki Sen” Esen Müzik tarafından yayımlandı. Tunceli Çemişkezek doğumlu olan Turabi Yıldırım, aile ortamının da etkisiyle küçük yaşlarda bağlama çalmayı öğrendi. 13 yaşında ailesiyle birlikte Almanya’ya giden Yıldırım, 1987’de arkadaşlarıyla “Dervişler” grubuyla müzik çalışmalarını sürdürdü. Daha sonra İspanya’nın Mayorka Adası’na taşınan ve geçimini dönercilikle sağlayan Yıldırım müzik sevdasını hiç bırakmadı. Mayorka’daki dönerci dükkânından akşamları İspanyol müzisyenlerle birlikte bağlama çalan Yıldırım, iki yıl önce eşi ve iki çocuğunun da yüreklendirmesiyle albüm yapma kararı aldı. Geçen yıl birlikte çalışmaya başladığı Kemal Sahir Gürel albümün yönetmenliğini ve düzenlemelerini üstleniyor. Bağlama, duduk, ney, zurna gibi geleneksel çalgıların yanı sıra yaylı grubunun da kullanıldığı albümdeki parçaların 12 parçadan 10’u Yıldırım’ın eseri. Albüme adını veren “Ah Bendeki Sen” ve “Gurbet” şarkıları “Yemin” adlı televizyon dizisinde sevilerek dinleniyor. Yaralı parçası ise “Hatırla Sevgili” adlı televizyon dizisinin en ilgi çeken şarkılarından biri. Kültürel değerlerin her geçen gün yozlaştırıldığını ifade eden Turabi, “Bu albümü emeğe saygıdan uzaklaşılıp insani değerlerin içinin boşaltıldığı bu ortama karşı bir direniş olarak yaptım” diyor. Ebru M. Sonakın Saadet İkesus Altan için Atatürk Kültür Merkezi’nde cenaze töreni düzenlendi. Törene opera sanatçıları ve öğrencileri ile ailesi dışında katılan olmaması dikkat çekti. (AA) ‘Hocaların hocası’ uğurlandı İstanbul Haber Servisi “Hocaların hocası” olarak bilinen Türkiye’nin ilk kadın opera sanatçılarından Saadet İkesus Altan (91) İstanbul’da toprağa verilirken, cenaze töreninde görevli imamın ilginç tavırları dikkat çekti. Cenazenin alkışlanmasına sinirlenen imam, tabutun üzerindeki kelimei şahadet yazılı yeşil örtünün üzerine Türk bayrağı konulmasına tepki gösterdi. Ankara’da 12 Aralık’ta yaşamını yitiren Saadet İkesus Altan için Atatürk Kültür Merkezi’nde cenaze töreni düzenlendi. Altan için düzenlenen cenaze törenine opera sanatçıları ve öğrencileri ile ailesi dışında katılan olmaması dikkat çekti. Törende Altan’ın vasiyeti üzerine öğrencileri Schubert’in “An die müzik” adlı eserini gözyaşları içinde seslendirdi. Altan’ın Türk bayrağına sarılı tabutu daha sonra alkışlar eşliğinde salondan çıkarılırken cenazenin alkışlanmasına sinirlenen imam “Alkışlamayın” diye seslendi. Cenaze aracına konulan Altan’ın cenazesi bir süre aracın içerisinde bekletildi. Cenazenin Türk bayrağına sarılı olarak kaldırılmasına tepki gösteren imamın kelimei şahadet yazılı örtünün altta kalmasına kızdığı için aracı beklettiği öğrenildi. Tabutun üzerindeki kelimei şahadet yazılı örtünün imamın isteği üzerine yazısız yeşil bir örtüyle değiştirilmesinin ardından cenaze aracı camiye doğru harekete geçti. Teşvikiye Camii’ndeki törende ise imam, eşiyle birlikte cenaze namazı için saf tutan bir kadını uyararak cemaatin arkasına geçmesini istedi. İmam kadının arka tarafa geçmesinin ardından namazı kıldırdı. Altan’ın cenazesi daha sonra Karacaahmet Mezarlığı’nda toprağa verildi. Klarnet ustası Selim Sesler’in “Oğlan Bizim Kız Bizim” albümü, İngiltere’de yayımlanan Songlines’ta 2007 yılının en iyi 10 albümü arasında gösterildi. Songlines’ın 2007 Mart sayısı için başeditör Simon Broughton’ın hazırladığı ve dergi ile birlikte dağıtılan özel toplama CD’de “Yüksek Yüksek Tepeler” parçasına da yer verilmişti. Burcu Kamacı
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear