25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

10 Putin’e suikast senaryosu Türkiye’ye yönelik geçen yıl “felaket senaryosu” hazırlayan Hudson Enstitüsü’nün ardından bu kez CSIS düşünce kuruluşu, Rus lider Putin’e suikast düzenleneceği senaryosunu ortaya attı. Elçin POYRAZLAR WASHINGTON ABD’nin önde gelen düşünce kuruluşlarından Uluslararası Stratejik Araştırmalar Merkezi (CSIS) tarafından hazırlanan raporda Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in suikasta kurban gideceği senaryosuna yer verildi. Türkiye’ye yönelik geçen yıl “felaket senaryosu” hazırlayan Amerikan Hudson Enstitüsü’nün ardından bu kez CSIS düşünce kuruluşu Vladimir Putin’e düzenlenecek bir suikasttan sonra Rusya’da yaşanacak kaosu senaryolaştırdı. OCAK’TA KİLİSE ÇIKIŞINDA VURULACAK’ CSIS kuruluşunun Moskova eski direktörlüğünü yapan Andrew Kuchins tarafından kaleme alınan “Rusya’nın 2017’ye kadar Alternatif Geleceği” başlıklı raporda Rusya’nın 20 yıl içinde ekonomik, siyasi ve sosyal konulardaki olası değişimi ele alınığı ve 20 Ocak’ta olağanüsyor. tü hal ilan edileceği gibi Raporda aralarında savlara yer verilen senarPutin’in 7 Ocak yoda yönetime geçici ola2008’de suikasta kurrak eski KGB kökenli ban gideceği savlarına İgor Sechin, Sergey İvayer verilen üç farklı senov ve Nikolay Patrunaryo işleniyor. Olaylaşev’in geleceği öne sürürın polisiye roman tarlüyor. zında anlatıldığı raporŞÇİLERE ATEŞ da şu ifadelere yer veriAÇILACAK’ liyor: “Başkan Putin’in Kurtarıcı İsa Kilisesi’nde düzenlenen ayinRusya Demiryolları’nın den çıkarken 7 Ocak başında bulunan Vladi2008’de suikasta kurmir Yakunin’in yeni Rusban gitmesi Rusya ve Putin senaryo kurbanı. ya devlet başkanı seçilecetüm dünyayı şaşkınlığa ği öngörülerine yer veriboğdu. Suikastın yurtdışında yaşayan len senaryoda Yakunin’in Surgut’ta oligark Boris Berezovsky’nin de karışgreve giden işçilerin grevi durdurmatığı Çeçenistan destekli olduğu dedimaları üzerine işçilere ateş edilmesi emkodularına karşın cinayet hiçbir zaman rini vereceği de belirtiliyor. çözülemedi. Ülke büyük bir kaosa süSenaryoda ulusalcılığın hızla aratarüklendi.” cağı ve Rusya’nın içinde bulunduğu Rus piyasalarının çökeceği, ülke çakarmaşadan Putin karşıtı Öteki Rusya pında protesto gösterilerinin başlayacaHareketi liderlerinden Boris Nemtsozv’un 2016’da başkan olmasıyla sona ereceği savı da ileri sürülüyor. C dış haberler ATİNA’DAN MURAT İLEM unanistan başbakanının henüz kesinleşmeyen Türkiye ziyareti öncesinde tuhaf bir huzursuzluk yaşamaya başladım. Önsezilerim bana sürekli olarak “aman dikkat” diyor. Ne olacak? Ne ya da neler olabilir? Şimdilik bilmiyorum. Ama huzursuzluğum önümüzdeki ay yapılacak ziyarete kadar sürecek, bunu biliyorum. Yunanistan ya da Türkiye’den birilerinin (!) düğmeye basmasından korkuyorum. “Basarsa bassın” demeyin. Bilindiği gibi düğmeye basılması demek bir takım güç odaklarının harekete geçmesi demektir. Bu odakların harekete geçmesi ise her defasında istenmeyen olayların kaynağı olarak ortaya çıkmıştır. Bu konuda Yunanistan’dan kötü kokular gelmeye başladı. Henüz düğmeye basıldığını tahmin etmiyorum ama bir takım karanlık güçlerin (siz bunlara ister derin devlet, ister derin muhalefet, ister şer odakları deyin) hareketlenmeye başladığını seziyorum. Bu güçlerin yaşam kaynağı iki ülke ilişkileridir. Sabırla ve inatla beklerler, en umulmadık anda harekete geçip TürkYunan ilişkilerinde gerginlik yaratacak vuruşu gerçekleştirirler. Bu defa da yine öyle olacakmış gibi tedirginlik var. Karamanlis’in Türkiye ziyaretinin ocak ayı sonuna doğru yapılacağı varsayıldığında, Atina’daki derin odaklardan ilk işaretler gelmeye başladı. Türk misyonuna ait araçlar meçhul (!) kişilerce yakılmaya başladı. Saldırılarda hedefin sadece Türkiye olmadığı izlenimi verme çabalarına da dikkat etmek gerekiyor. Yunanistan’ın Filipinlerle ne sorunu olabilir? Tabii ki olamaz. Ama meçhul (!) kişiler aynı gece hedef saptırmak için Filipinler ve İtalyan misyonuna ait araçları da yaktılar. Konuyla ilgilenen çevreleri kandıramasalar da, iki diplomatımızın aracı kullanılamaz hale geldi. Yunanistan’da görev yapan diplomatik temsilciliklerimize ait kundaklanan veya hasar verilen araç sayısı son bir buçuk yıl dikkate alındığında 6’ya çıktı. ??? Bu saldırıların üzerinden bir hafta geçmeden bu defa Ege bir anda hareketlendi. İki ülkeyi savaşın eşiğine getiren “Kardak” adası çevresinde olaylar cereyan etme başladı. Yunanlı balıkçılar bir yerlerden emir almışçasına “Kardak” adasını mesken tutmaya başladılar. Sanki koca Ege Denizi’nde başka yerde çipura balığı yokmuş gibi adaya her sabah üçer beşer teknelik guruplarla “parakete” atmak için gelir oldular. Tabii peşle 21 ARALIK 2007 CUMA Aman Dikkat! rinde Yunan sahil güvenlik komutanlığına ait gemiler. Denizle ilgilenen herkes bilir, bu dönem denizler soğuduğu için çipuranın tam zamanı. İyi güzel de, bu balık sadece tartışmalı Kardak adacıkları çevresinde çıkmıyor. Atina’da fırsat bulduğumda eski havaalanının bir buçuk mil açığı ile Pire hastanesinin yaklaşık yarım mil açığında ben de çipura tutuyorum. Ege’de binlerce ada olduğu dikkate alındığında, Yunanlı balıkçılar neden bu kritik dönemde Kardak’a akın etmeye başladılar, gerçekten ilginç. Türk yetkililerin gelişmelere soğukkanlı yaklaşımına, zaman zaman Yunan sahil güvenlik yetkililerinin de katkı sağladığını belirtmeliyim. Ancak bir yerlerden işaret aldığını tahmin ettiğim Kardak’a yakın adalardaki balıkçılar, gerginliği artırma yönündeki davranışlarından şimdilik vazgeçecek gibi görünmüyorlar. Ege’deki suları ısıtabilecek “çipura gerginliğinin” sürdüğü dönemde başkent Atina’da da ilginç olaylar yaşıyoruz. Son haftalarda Atina’daki Türk diplomatların evlerine hırsızlar(!) dadandı. Üstelik bu işi güpegündüz yapıyorlar. Görüntü normal bir vaka gibi olsa da, “aman dikkat” dedirtecek gelişme. Öte yandan yine bu günlerde terörist saldırılar beklendiği şeklinde haberler çıkıp duruyor. Yunanlı meslektaşların bu bilgileri nereden aldıkları bilinmiyor ama kritik dönemde yapılan bu uyarıları “dikkate almak” gerekiyor. Ege’nin uluslararası hava sahasında uçan Türk savaş uçaklarını önlemeye çıkan Yunanlı pilotların son dönemde çok heyecanlı olduklarını belirtmekte yarar var. Bizimkileri görünce mi böyle oluyorlar bilmiyorum. Ancak bu konuya da “aman dikkat” notu düşüyorum. Geçtiğimiz günlerde meydana gelen ve İki ülke ilişkilerini kısa bir süre de olsa etkileyen başka gelişmeyi bu yazımın içine almak istemiyorum. Bilindiği gibi Dışişleri Bakanı Ali Babacan’ın Atina ziyareti sonrasında bir Rum vatandaşımız Beyoğlu’nda darp edilmişti. Kendi gazeteci olduğunu söylese de, gazetecilik mesleği dışında birçok işe bulaştığını belirtilen bu kişi hakkında çok, hem de çok kötü kokular geliyor. İstanbul’da yayımlanan İho adlı gazetede çalışan Andreas Rambopulos ile ilgili bana akan bilgileri önümüzdeki dönemde sizinle paylaşacağım. Şiddete her daim karşı olduğum için, bu çirkin saldırıyı da esefle kınıyor ve “aman dikkat” diyorum. murilem@otenet.gr Y ÖTEKİ SENARYOLAR... Rapordaki başka bir senaryoda Putin’in 2008’de söz verdiği gibi görevinden ayrılacağı ancak yerine kendi seçtiği Sergey Naryşkin’in geleceği ve böylelikle yönetimde “Putinizm’in” süreceği savlanıyor. Son senaryo ise Putinizm’in giderek güç kaybedeceği ve ülkeye demokrasi geleceği yönünde şekilleniyor. Raporun sonuç bölümünde Rusya’nın 20 yıl içinde bütünüyle demokratikleşmesinin düşük bir olasılık olmasına karşın Batı ülkeleriyle özellikle de ABD ile güvenlik konusunda ortaklıklara gidebileceği görüşü öne sürülüyor. Raporu hazırlayan Moskova Carnegie Vakfı’nın eski başkanlığını da yapmış olan Andrew Kuchins ABD’nin önde gelen Rusya uzmanlarından biri olarak kabul ediliyor. ‘İ ‘7 Pakistan olağan hale döndü Pakistan’da, 3 Kasım’da yürürlüğe giren, ülke içinde ve dışında tepkilere neden olan olağanüstü hal uygulamasına son verildi. Devlet televizyonundan yapılan açıklamada, uygulamanın, Devlet Başkanı Pervez Müşerref tarafından sona erdirildiği bildirildi. Başkanlık Sarayı önünde konuşlanan güvenlik güçleri kum torbalarını araçlara yüklerken, Enformasyon Bakanı Nisar Memonarihi bir günü yaşadıklarını söyledi. Eski başbakanlardan Benazir Butto, olağanüstü halin sona ermesinin ileriye dönük önemli bir adım olduğunu, ancak ülkeye demokrasinin yerleşmesi için yapılması gereken çok iş olduğunu kaydetti. Müşerref, ülke genelindeki şiddet ile yargının tutumunu gerekçe göstererek 3 Kasım’da olağanüstü hal ilan etmiş, anayasayı askıya almış ve yargıçları değiştirmişti. Eski başbakanlardan Navaz Şerif ile Benazir Butto’nun ülkeye dönmelerine izin veren Müşerref’in, basın yayın organlarına getirilen kısıtlamalardan ve yargı üzerindeki etkisinden faydalanarak, 8 Ocak’ta yapılacak seçimleri kendi amacı doğrultusunda yönlendirebileceği yorumları yapılıyor. (Fotoğraf: AP) Türk halkı AB kurumlarına güvensiz ESSEN (Cumhuriyet) Kamuoyuna duyurulan Avrupa Barometresi’nin Türkiye’ye ilişkin sonuçlarını değerlendiren Türkiye Araştırmalar Merkezi (TAM) Vakfı Direktörü Prof. Dr. Faruk Şen, “Yüzünü Batı’ya çevirmiş Türk toplumu Avrupa Birliği idealini her şeye rağmen sürdürürken, Avrupa kurumları Türk toplumunun gözünde saygınlığını yitirmiş bulunuyor” dedi. 68’inci Avrupa Barometresi araştırmasının sonuçları, Türklerin yüzde 49’unun Avrupa Birliği üyeliğini olumlu karşıladığını gösteriyor. Buna karşın Avrupa Birliği’nin yürütme organı Avrupa Komisyonu’na güven duyan Türklerin oranı yüzde 17. Avrupa Komisyonu’na en çok güven duyanlar yüzde 69 ile Yunanlılar olurken, bu kuruma en az güven duyulan ülke Türkiye. Bu arada Türkiye, Avrupa Parlamentosu’na güven konusunda yüzde 20 ile en alt sırada yer alıyor. Avrupa Parlamentosu’na da en çok güven duyulan ülke yüzde 77 ile Yunanistan. AB’nin son yıllarda izlediği politikalar ile Türk toplumu nezdinde önemli bir güven kaybına uğradığının ortaya çıktığını kaydeden TAM Direktörü Prof. Dr. Faruk Şen, bir ideal yapı olarak Avrupa Birliği’nin yine de yüzde 49’luk bir kesim tarafından desteklendiğini, ancak kurumları ile güven vermeyen bir AB’nin olumsuz tavrını sürdürmesi halinde bu idealin de çökme eğiliminde olduğunu söyledi. Türkiye’nin son yıllarda kaydettiği ekonomik gelişmenin sonuçlarda yansıma bulduğuna dikkat çeken TAM Direktörü, 27 AB ülkesi ve üç aday ülke arasında Malta ve Romanya’dan sonra gelecek yılın ekonomik açıdan daha iyi geçeceğine en çok inanılan ülke durumundaki Türkiye’nin, gelecek yıldan da, genel yaşam koşulları bakımından daha umutlu olduğuna dikkat çekerek, şunları söyledi: “Türkiye’nin en önemli dezavantajı, işgücü piyasasındaki zorluklar. Türk halkının yüzde 25’i işgücü piyasasında gelecek yıl düzelme beklerken, yüzde 26’lık AB ortalamasının altına düşülüyor. Bu alanda umudun en yüksek olduğu ülke yüzde 45 ile Letonya’dır. Türkiye eğer istihdam konusunda hızlı ve doğru adımlar atabilirse, önündeki engeller kalkacaktır.” Irak askerleri, Basra’nın denetimini törenle İngiliz birliklerinden devraldı. (Fotoğraf: AFP) İngilizler Basra’dan çekildi Dış Haberler Servisi İngiliz birlikleri, Irak’ta denetimlerindeki son bölge olan Basra’yı Iraklılara teslim etti. Irak Ulusal Güvenlik Danışmanı Muvafak el Rubaye ve İngiliz birliklerinin komutanı Tümgeneral Graham Binns de, devir teslim töreninde, Irak askerlerinin göreve hazır olduğunu söylediler. Halen 4 bin 500 olan Irak’taki İngiliz askeri sayısı ilkbahara kadar 2 bine indirilecek ve bu birlikler Irak askerlerini eğitmeye devam edecek. 2003’teki işgalden beri Irak’ta 174 İngiliz askeri öldü. aşbakan Recep Tayyip Erdoğan, AB’de kandırıldığını işadamları toplantısında şöyle açıkladı: “İkili görüşmelerimizde, Sayın Sarkozy bize karşı farklı, sırtımızı döndüğümüz zaman farklı yaklaşımlarda bulunuyor.” Anlaşılan Brütüs’ü oynayan Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, Sezar rolündeki Erdoğan’ı sırtından bıçaklamıştı! Sarkozy, seçim alanlarında Türkiye’nin AB karşıtlığı ile oy toplamamış mıydı? Son olarak, artık Türkiye’nin adını bile duymamak için, Türkiye ile ilişkilerde “üyelik” ve “katılım” sözcüklerini gündemden çıkarttı. Erdoğan’ın sırtına saplandığını sandığı bıçakla Sarkozy, bu iki kavramı kesip attı. Lizbon Doruğu’nda anayasanın yerine “Reform Anlaşması” onaylandı. Sarkozy’den önce benzeri siyasanın uygulanacağını Almanya Başbakanı Angela Merkel de açık seçik söylememiş miydi? Merkel, “Mademki TCAB arasında bir anlaşma imzalanmış, bu nedenle biz ‘pacta sun servanta (ahde vefa – anlaşmaya sada B KAVŞAK ÖZGEN ACAR AB’de Çökme Dönemi Başladı! algıladılar. Erdoğan hükümeti, Batılıların deyimiyle “Makyavelist” davranıyor, Arapçası ile “takıyye” yapıyordu. ABD’nin isteği doğrultusunda “ılımlı İslamı” kurumsallaştırmaya başlayan Türkiye’nin, bu koşullarda Hıristiyan kulübünde yeri olabilir miydi? Avrupa Parlamentosu’nda, “ılımlı” da olsa seccadesini yayıp namaz kılan Türk parlamenterlerinin nüfus çoğunluğu ile ikinci büyük grubu oluşturması nasıl kabul edilebilirdi? Türbanı yasakla kat)’ gösteririz” dese de, Türkiye’yi oyalama yöntemini uygulamaktan çekinmemişti. Sarkozy, Merkel’den daha açık sözlü çıktı, “üyelik müyelik; katılım matılım yok” dedi. Ankara’ya, bir de Berlin’in, Paris’in gözlüğü ile bakalım... Merkel de Sarkozy de Ankara’daki AKP hükümetinin, “kendi dinselsiyasal ideolojisini gerçekleştirmek için sapına kadar insan haklarına saygılı AB yanlısı rolünün takıyyecilik olduğunu” yan AB ülkelerinin bazıları, “Türban üniversitede serbest olmalıdır” diyen bir kişinin YÖK’ün başına getirilmesini nasıl hoş karşılayabilirler? AB sermayesi, alıştığı Bizans sermayesinin yerine, yeşil sermayenin tek başvurulu bir ihalede medya devlerinden birini ele geçirmesini nasıl benimseyebilir? Bizans sermayesi, Sarkozy’nin kararını “patolojik rahatsızlık” olarak nitelerken, Sayın Güler Sabancı da “hukuk dışılık” olarak tanımladı. Sarkozy, “Kanun benim” diyen 14. Lui’nin koltuğunda oturuyor. Hiç olmazsa açık sözlü davranıyor, oyalamıyor. Bizans sermayesi, kendisine şu soruyu sormalı: “Ilımlı İslamı hedefleyen takıyyeci AKP hükümeti bugün iktidarda olmasaydı, acaba AB’de durum farklı olmaz mıydı?” Milliyet gazetesinin başyazı başlığında “AB ile ilişkilerde duraklama dönemi” deniliyor. Duraklama dönemini 1970’lerin sonunda yaşadık. Şimdi “çökme dönemini” yaşıyoruz. Atina’dan‘Rodos’ girişimi Murat İLEM ATİNA Yunanistan Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Yorgo Kumuçakos, Atina’nın Genelkurmay Başkanlığı’nın sitesindeki “Tarihten kesitler’’ bölümünde yer alan “Rodos’un fethi” başlıklı metin için diplomatik girişimde bulunduğunu söyledi. Kumuçakos, gazetecilerin konuyla ilgili soruları üzerine yaptığı belirtilen yazılı açıklamada şunları kaydetti: “Dışişleri Bakanlığı’nın talimatı üzerine, zaten Ankara’daki Büyükelçiliğimiz aracılığıyla Türk Dışişleri Bakanlığı nezdinde sert bir girişim yapıldı. İzlediğimiz pratik çerçevesinde, Türk Silahlı Kuvvetleri Genelkurmay Başkanlığı’nın, tez veya beyanlarını yorumlamıyoruz, yorumlamak niyetinde de değiliz. Keza Türkiye’deki orduyla siyaset arasındaki ilişkiler konusu AB’yi ilgilendirmektedir ve Türkiye’nin Avrupa perspektifiyle ilgili tüm metinlerde bu vurgulanmaktadır’’ ifadesini kullandı. Yunan basını, Genelkurmay Başkanlığı sitesinden “Tarihten kesitler Rodos’un fethi (20 Aralık 1522)” başlıklı metinden alıntılar yaptı ve Yunanistan Başbakanı Kostas Karamanlis’in Ankara ziyareti öncesi TSK’nın Yunanistan’ı, Paris ve Lozan Antlaşmalarını ihlal etmekle suçladığı değerlendirmesini yaptı. oacar?superonline.com
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear