Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
2 OKURLARA İBRAHİM YILDIZ C olaylar ve görüşler 21 ARALIK 2007 CUMA Tarikatlar ve Hıyanet! vrupa’da Hıristiyan toplumlar, kilisenin, siyasal güç sahipleri ile birlikte oluşturduğu katı monarşi rejimlerinin baskılarından kurtularak akıl ve bilim sayesinde, “Aydınlanma Dönemi”ne geçmişlerdir. Müslüman toplumlar ise halife, molla, şeyh, imam, ayetullah vb. gibi inanç tacirleri aracılığıyla ilkel, uyumlu, ılımlı bir insan kalabalığı durumuna dönüştürülmüşlerdir. Şimdilerde emperyalist Batı devletleri Atatürk’ün toplumumuza kazandırdıklarını yok etmek, yıktıklarını ihya etmek ve toplumumuzu tekrar uykuya yatırmak için “Ilımlı İslam” formülünde karar kılmışlardır. Orta Asya’daki Müslüman Türk toplumları arasında ortaya çıkan Nakşibendi tarikatının şeyh ve mollaları, XIX. yüzyıl ortalarında, yaşamı şeriatla düzenlemeye çalıştıkları sırada, Rus çarlık orduları, buralardaki yarı göçebe Türk aşiretlerinin yaşadığı toprakları işgal ile müstemlekeye dönüştürmüşlerdir. XIX. yüzyıl ortalarında, emperyalist Fransa, Kuzey Afrika “Magrip ülkeleri”nin (Cezayir, Tunus ve Fas’ın) sömürgeleştirilmesinde, Ticani tarikatı şeyhlerinden Muhammed es Sagir ile anlaşarak Magrip ülkelerinde ve Afrika derinliklerindeki toplumlar üzerinde egemen olmuşlardır.İngilizler, Hint Müslümanlarının sömürgeleştirilmesinde, “Ahmediye tarikatı” ve fraksiyonlarını kullanmışlardır. ABD, Filipinler üzerinde (1898), Almanlar ise Fas üzerinde (1906) PENCERE İşgal Altında Bombardıman edyamıza nazar değmesin..41 kere maşallah..Arasanız tarasanız böyle basını yeryüzünde bulmak zordur... Askerimizin Kuzey Irak’taki Kandil Dağı’na hava operasyonunu gazetelerimiz öyle bir verdiler ki diyecek bir şey kalmıyor... Sanırsınız ki Üçüncü Dünya Savaşı çıktı. ? Hele çok satışlı bir gazetemizin yarım sayfa derinliğindeki dört satırlık manşetine bayıldım: “Konu komşu bilsin.. Elimiz ağırdır...” ? Amerika da yaman mı yaman... ABD Büyükelçiliği açıklama yapmış: “Türkiye bizden onay istemedi... Bu operasyonu yapmak Türkiye’nin kararıdır ve bize önceden bilgi verildi.” Sevsinler... “Onay” istememişiz... Peki, o durumda bu açıklamaya ne gerek vardı?.. Sanki ta Amerika’ya gidip izin isteyen Türkiye’nin Başbakanı değil de Hotanto’nun Cumhurbaşkanıydı... ? Kendimizi ona buna, elâleme, dosta düşmana rezil etmek için özel çaba mı gösteriyoruz?.. Türk Ordusu Milli Kurtuluş Savaşı’ndan bu yana üstüne aldığı görevleri ne mutluyuz ki başarıyor, son Kuzey Irak harekâtı da başarılı... Peki, Amerika’nın izniyle, istihbaratıyla ve gözetiminde yapılan bir operasyonu medyanın bu kadar şişirmesi görgüsüzlükten mi?.. Dengesizlikten mi?.. Yoksa başka bir numara mı var?.. Amerika Kuzey Irak’ı işgal etmeden önce, Türk askeri PKK’yi ‘tedip’ için sınır ötesinde hiç operasyon yapmamış mıydı?.. ? Amerika’nın Ortadoğu’daki “nihaî hedefi” artık köy kahvelerinde konuşuluyor... Yoksul halklarla oynayıp insanları birbirine kırdırıyor emperyalizm... Bu işte usta mı usta... İşgali altındaki bir ülkede, terör üssünü kendi eliyle temizleyeceğine, Türkiye’nin ağzına bir parmak bal çalmak “nihaî hedef” için Amerika’nın işine geliyor. ABD’nin bir eli Kuzey Irak’ta.. Bir eli Türkiye’de.. İki el bir baş içindir.. ? Bizim aklımız yok mu?.. İnsanın aklını kullanabilmesi için önce dengesini koruması, serinkanlı olması, dolduruşa gelmemesi birincil koşuldur... Kuzey Irak’a yapılan bir hava operasyonunda kendisini bu kadar yitiren bir ortamda ise sağduyu ve aklı ara ki bulasın... Geçmişte Amerika Komünizm umacısıyla Türkiye’yi bir ömür boyu çekip çevirmişti, bu kez Müslümanlığı kullanarak parmağında oynatıyor... Yoksa işgali altındaki terör üssüne operasyon izni vererek koskoca bir Türk toplumunu bu kadar çıldırtabilir miydi?.. Nereye Gidiyoruz? lımlı İslam modeli adım adım ilerliyor. Son günlerde yaşananları alt alta sıraladığımızda fotoğrafın tamamını net olarak görebilirsiniz. Maliye Bakanlığı’nın türbanlı bir öğrenciyi afişlerde kullanarak vergi çağrısı yapması, birçok kimseyi rahatsız etmiştir. Bazı yazarlar, ‘’Şeriatla mı yönetiliyoruz’’ sorusunu sorma gereğini duymuştur. Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK) Başkanlığı’na atanan Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan’ın üniversitelerde türbanın serbest bırakılmasını göreve gelir gelmez dile getirmesi, gerçek niyeti ortaya koymaktadır. Hâkim ve Savcılar Yasası’nı değiştirerek hukuk dışı uygulama içerisine girilmesi, yargının siyasallaştırılarak hükümetin kontrolüne sokulması, yargının bağımsızlığını elinden almaktadır. AKP iktidarı döneminde üye sayısını 100 binin üzerine çıkaran EğitimBirSen’in talepleri demokrasiyle bağdaşmamaktadır.Türbanın serbest bırakılması, ilköğretimde okutulan öğrenci andının etnik farklılıklara göre düzenlenmesi, yalnızca kız öğrencilerin devam edeceği okulların açılması gibi istekler laik ve üniter yapıyı hedef almaktadır. Selçuk Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Şahin Filiz’in,’’Kuran’da örtünme yoktur’’ sözleri nedeniyle yaşadığı baskı ve soruşturmalar özgür ifadeye uygulanan sindirme girişimidir. İstanbul’un iki büyük ilçesi Pendik ve Gaziosmanpaşa’da imam hatip liseli kız öğrencilerin kamu araçları ile özel servis uygulanarak taşınması AKP’li belediyelerin ayrımcılığını ortaya koymaktadır. Ana muhalefet partisi CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın “Türkiye’nin bir dini hegemonya altına girdiğini, sivil anayasa çalışmalarının din devletine doğru gidişte son nokta olacağını” söylemesi dikkate değerdir. AKP kontenjanından seçilen RTÜK Başkanı Zahid Akman döneminde iktidar yanlısı dinci kanal ve programlara cezalar yok denecek kadar azalırken muhalif yayın yapan kanallara ceza yağması kaygı vericidir. Türk Sanayici ve İşadamları Derneği’nin (TÜSİAD) Cumhuriyetin 84 yıllık kazanımlarının tehlike altında olduğunu söylemesi, hükümeti uyarması, gelinen noktanın ülkenin istikrar ve huzur ortamını bozmaya yönelik olduğunu ortaya koymaktadır. Aleviler üzerinde yoğunlaşan baskı, birçok Alevi aydın ve yazarı olduğu kadar toplumun büyük kesimini de rahatsız etmiştir. ‘Alevileri Sünnileştirme girişimi’ olarak yorumlanan bu gelişmeler, yüzyıllardır bir arada yaşayan Anadolu insanını derinden yaralamıştır. Dünyaca tanınan sanatçımız Fazıl Say’ın ülkenin geleceği ile ilgili kaygılarını dile getirmesi hükümet üyelerince eleştirilmiş, bir sanatçının duyarlılığı göz ardı edilmiştir. AKP iktidarı tüm bunların yanı sıra halkı yoksullaştırmıştır. Sanayi durma noktasına gelmiş, işsizlik artmıştır. Tarım ve hayvancılıkla geçimini sağlayan 3 milyonu aşkın tarım emekçisi üretimden koparılmıştır. Bankacılığın yüzde 50’si yabancıların elindedir. Sigortacılık, telekom, limanlar, sağlık, eğitim, enerji, içki, sigara gibi birçok alanda yabancı hâkimiyeti en yüksek noktaya çıkmıştır... A Arif ÇAVDAR egemen olabilmek için Ulu Hakan’dan fetva koparmayı başarmışlardır. Suudi Arabistan’ın İngilizler tarafından sömürgeleştirilmesi sürecinde kaynağı Hambelilik olan ve kendilerini Hz. Muhammet’in soyundan ve en yakın izleyicilerinden sayan “Selefiyeciler” ya da “Vehhabi tarikatı” şeyhleri Mekke ve Medine Emiri Şerif Hüseyin’le birlikte ve İngilizlerin desteğiyle, Bedevi Arap aşiretlerini kullanarak 250 bin Türk askerinin kanına girmişlerdir. Birinci Dünya Savaşı öncesinde ve sonrasında, Irak’ta egemen olan Kadiri ve (Barzani Aşireti’nin bağlı olduğu) Nakşibendi tarikatlarının şeyh ve müritleri, İngilizlerle işbirliği yaparak Musul, Kerkük, Basra ve Bağdat çevresinde yeraltı kaynakları ve yeryüzündeki verimli Mezopotamya toprakları ile Ürdün topraklarının, İngiltere’nin sömürgeleri arasına katılmasını sağlamışlardır. Cumhuriyetin ilk yıllarında İngilizler, önce Hakkâri yöresindeki Nasturi isyanını (1924) ve arkasından Şeyh Said’in önayak olduğu Nakşibendi ayaklanmasını (1925) başlatmışlar ve 1937 yılına kadar sürdürülen, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun 1617 yerinde çıkarılan isyanların da tahrikçisi olmuşlardır. Nakşibendilerin hainlikleri Cumhuriyet dönemi boyunca sürmüş ve 1930 yılında Menemen’de, Öğretmen Yd. Sb. Kubilay ve arkadaşlaKEMAL URGENÇ ADD Kurucu Ü. ve Önceki Gen. Bşk. rına karşı işlenen katliam nedeniyle bu Nakşi canileri yargılayan ve mahkum eden Askeri Mahkeme’nin başkanı General Mustafa Muğlalı’nın, Doğu Anadolu’daki görevi sırasında, komutasındaki sınır birliklerinin (Özalp’teki) kaçakçılarla çatışmasını bahane ederek konuyu hep gündemde tutmuşlar; 1946 ve 1950 seçimlerinde destekledikleri Demokrat Parti’nin önayak olmasıyla bu büyük askerin yargılanmasını ve mahkumiyetini sağlamışlar ve böylece Türk ordusundan öçlerini almışlardır.Güneydoğu Anadolu’da Dağlıca yöresinde giriştikleri saldırıdan hemen sonra kaçırılan askerlerimiz için “Keşke sağ olarak dönmeselerdi” ya da “Bunlar kamuoyundan saklanıp üstü örtülemez” gibilerden düzeysiz beyanlarda bulunan Nakşi politikacıların ordumuza vebal yüklemeye çalışmaları, en hafif deyimiyle kendi “gaflet, dalalet ve hatta hıyanetlerinin ordumuza yüklenmeye çalışılması” biçiminde değerlendirilmelidir. Londra’da oturan Nakşibendi şeyhi Nazım Kıbrısi de Kıbrıs sorununda İngiltere ve Yunanlıların yanında yer almış ve Türk Barış Kuvvetleri’nin işgalci olduğunu ilan edebilmiştir. Saidi Kürdi’nin psikopat zihin ürünü hezeyanlarına bilimsellik izafe etmeye çalışan, ABD yönetiminin “Nakşibendilik” danışmanı Şerif Mardin ile, ABD’nin Pennsylvania ve New Jersey eyaletleri arasında, CIA koruması altındaki bir çiftlikte, “Dinlerarası Diyolog!” adı ile ABD’nin evrensel egemenliğinin sağlanmasına yönelik irşatlarda (!) bulunan kerameti kendinden menkul (!) bir gezici vaizin saçmalıklarından emperyalizmin gerçekleştirilmesi bağlamında XXI. yüzyılda bile medet umulması, hayret ve ibretle karşılanmalıdır. Türkiye’deki Nakşi şeyhleri ve müritlerinin destekleriyle üçbeş yıl önce kurulan bir siyasal parti, inançların sömürülmesi ve emperyalist dünyanın desteğiyle seçim kazanabilmiştir. Bu partinin ileri gelenlerinin, Cumhuriyetin yüce makamlarına kadar tırmanabilmeleri, Atatürk’ten öç alma biçiminde düşünülebilir. I M BUGÜNKÜ RESIM Silahlı Kuvvetlerimiz, Osmanlı ordularının yenilgilerinde, İslamdan sapmış, gerici ve köktendinci tarikatların rol oynadığının bilinci içinde, bizzat kurmuş oldukları laik demokratik Türkiye Cumhuriyeti’ni korumak ve kollamak için Müslümanlığın, “Laik Devlet Düzeni” içinde, inanç (itikat) ve tapınma (ibadet) özgürlüğü ile sınırlı kalmasının ve dini inançların, siyasetten, biçimsellikten ve gösterişten uzak tutulmasının güvencesi olmuştur; çünkü gösteriş için ibadet edenler içinde ahlaklı çıkmamıştır, zira bu tür ibadetler de müşrikliktir. kurgenc?yahoo.com OTOBÜSTEKİLER İyi haftalar.. ilan renkli CUMHURİYET 02 CMYK