22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

12 Dengeler Batı aleyhine bozulurken AsyaPasifik bölgesinde antiemperyalist direniş artıyor C dizi 26 OCAK 2007 CUMA Amerika artık bir masal D Çin’in üçüncü dünya ile ilişkileri in 2000 yılından bu yana Güney Doğu Asya ülkelerinde önemli yatırımlar yaptı, koşulsuz krediler verdi ve ticaretini artırdı. 1997 bunalımından sonra ASEAN ülkeleri Çin pazarına bağımlı hale geldi. Bu ülkelerin dış ticareti içinde Çin’in payı, ABD’nin Avrupadaki payını geçti. 2004 yılı Kasım ayında, Çin Devlet Başkanı Hu Jintao 12 Latin Amerika ülkesini gezerek 30 milyar dolarlık yatırım anlaşması yaptı. 2006 yılında ise hemen de bütün Afrika ülkelerini gezerek, buralarda karşılıklı fayda esasına dayanan ticaret, sanayi, sağlık, kültür konularında projelerin temellerini attı. Bunu 2006 Ekim ayında Pekin’de yer alan ÇinAfrika İşbirliği Forumu izledi. Kırk Afrika ülkesinden 48 delegenin katıldığı bu foruma, Batı medyası geniş yer verdi. Forumun en çarpıcı özelliği, Çinli ve Afrikalı delegeler arasında esen kardeşlik ve eşitlik havası idi. Anlaşmalarda karşılıklı fayda esas kabul ediliyor; kredilere, yatırımlara şart koşulmuyordu. Afrika ülkelerine önemli yardımlar yapan Çin Cumhuriyeti temsilcileri, ısrarla, “Biz sömürgecilikten çok çektik, ilişkilerimizde sömürgeci baskılar olmayacak” diyorlardı. Ancak, Batılı sömürgeciler karşılarında önemli bir rakip olarak çıkmasından rahatsız oldular. Çin Cumhurbaşkanı Hu Jintao, açılış konuşmasında, ÇinAfrika ilişkilerinin geliştirilmesi için 8 maddeden oluşan bir öneri paketi sundu. Bunlardan bazıları şunlardı: ünya hızla değişiyor, güç dengeleri Batı aleyhine bozuluyor. Ben son iki kitabımda sorunu şöyle koymuştum: “Batı’da güneş batıyor, Doğu’da ise yeni bir güneş doğuyor. Amerikan İmparatorluğu çöküyor. 1.300.000 nüfuslu Çin yılda yüzde 910 gelişme hızıyla dünyada ekonomik dengeleri değiştiriyor. Amerika’nın arka bahçesi Latin Amerika’da sosyalizm yeşeriyor. Tek dünya gücü Amerika artık bir masal. AsyaPasifik bölgesinde antiemperyalist dayanışma hızlanıyor.”(*) Bu gerçek Türk kamuoyuna pek az yansıtıldı. Çoğunuza çok aykırı gelmesi olası. Ancak ben bu görüşe ciddi araştırmalar sonucu vardım. Dünya basınında bu gerçek artık kabul ediliyor, bu görüşü derinleştiren ciddi veriler, bilimsel kitaplar var. Türkiye’de, Cumhuriyet gazetesinin, 20 Kasım 2006 tarihli, Strateji ekinde, Barış Adıbelli’nin “Çin Batı’yı Ürkütüyor” başlıklı yazısı, Çin’in nasıl bir dünya gücü haline geldiğini anlatmak açısından çok ilginç. 1213 Aralık tarihli gazetede, Ergin Yıldızoğlu, “İki Köpük” başlıklı yazı dizisinde, “Amerikan üstünlüğünün bir köpük” olduğunu anlatıyor. Ben kitaplarımda, daha da ileri giderek Amerikan imparatorluğunun çöküş sürecinde olduğunu ileri sürdüm. AsyaPasifik bölgesindeki gelişmeleri anlayabilmemiz için de önce, bu çöküşü anlamamız gerekiyor. ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK Barış Konuşmalı! New York Times gazetesinde Robert Kaplan, daha 2004’te durumu şöyle görüyordu: “Artık ABD dünya ekonomisinde gelişmeleri belirleme gücünü kaybediyor. ABD’nin hegemonyasını restore etmek, Batı’nın küresel egemenliğini sonuna kadar korumak, hayal âleminde kalmaya mahkum.” Amerikan pazarına sürüyor. ABD sanayii de gitgide daha çok Çin’e göçüyor. Çin’in dünya ekonomisinde dengeleri etkilediğini, bir ikinci dünya gücü olarak ortaya çıktığını görüyoruz. Batı basını bu gerçeği açıkça ortaya koyuyor. 13 Eylül 2005 tarihli Sydney Morning Herald adlı Avustralya dergisi Çin’in ekonomik gücünden şikâyet ediyor: “Birdenbire Çin, dünya ekonomisinin dengelerini elinde tutmaya başladı. 711 dolarlık döviz rezervleriyle beraber, 500 milyar dolarlık ABD Devlet Bankası bonolarını ve Amerikan tahvillerini elinde tutuyor. Amerikan Merkez Bankası Başkanı Alan Greenspan’in yumuşak faiz politikasını piyasaya sürdüğü paralarla destekleyen sanayileşmiş Asya ülkelerinin başında gelen Çin, Amerika’da tüketim ve mesken çılgınlığını sürdürmeye hizmet ediyor. Çin’in dolar rezervlerini Avro’ya çevirmesi, Yuan’ın değerinde bir değişiklik yaparak iç tüketimi hızlandırması ABD’de faiz oranlarınmiş bir sanayi, kültür ve eğitim düzeyi üzerine kuruldu. İktidarda hâlâ Komünist Partisi var. Batı’ya açılma 5 yıllık devlet planları çerçevesi içinde yapılıyor. Yabancı sermaye güdümlü bir şekilde, tekniğe ihtiyaç olan alanlara getirildi. 2006 yılında sanayi kuruluşlarının yüzde 50’ye yakını devletin elinde. Yabancı sermaye, devletle ortaklaşa kurulan şirketler halinde geliyor, bundan iki taraf da faydalanıyor. Prestowitz’in de anlattığı gibi bu yolla Batı’nın tekniği ve serveti Çin’e, Asya’ya kayıyor. Çin’de bir bağımsız kalkınma modeli görüyoruz. Ben buna, bizdeki Kemalist devletçiliğe benzer bir “devlet kapitalizmi”, bir karma ekonomi sistemi diyorum. Unutmayalım, 2001 yılına kadar, Çin ekonomisini gümrük duvarlarıyla korudu. Bu tarihte WIO (Dünya Ticaret Örgütü)’na girmek için ticaretini dünyaya açtı ve dünya pazarlarını istila etmeye başladı. Bu oyunun ikinci büyük aktörü Rusya, Çin’e önemli silahlar satıyor, iki ülke arasında askeri tatbivenliği sağlamaktı, ABD’nin Orta Asya’da etkilerini arttırması, bölgede asker bulundurması kınanmıştı. 2005 yılında, Çin, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan ve Özbekistan’ı içeren ŞİÖ (Şanghay İşbirliği Örgütü) kuruldu. Sonradan Hindistan, Pakistan ve İran’ın da katıldığı örgüt 2005’te bir anti Amerikan cephe, önemli bir caydırıcı güç oluşturuyordu. Cumhuriyet gazetesinin, 18 Temmuz 2005 tarihli Strateji ekinde bu konuda ilginç bilgiler buluyoruz: “Halen mevcut 10 üye arasında Çin RusyaHindistan nükleer silahlara sahiptir. ŞİÖ’nün üyelerinin yüzölçümü 37.306 milyon metrekare. 2.5 milyarı aşan nüfusuyla ŞİÖ dünya nüfusunun üçte birine sahip bulunuyor. Örgüt 6 milyonluk bir askeri güze sahip. Kaydettikleri hızlı kalkınmayla ve başta petrol olmak üzere ellerindeki doğal kaynaklarla dünya ekonomisini etkiliyorlar.” Dünya siyasetinde de gitgide daha önemli bir rol oynadıklarını, gerektiğinde Güvenlik Konseyi’ndeki veto haklarını kul Ü Ç ATI’DAN DOĞU’YA SERVET VE GÜÇ AKIMI Asıl önemli sorun bu. Bu bilgiyi Clyde Prestowitz’in yukarıdaki başlığı taşıyan kitabında buluyoruz. Prestowitz Washington’da Ekonomik Strateji Enstitüsü’nün başkanı. Bakın o ne diyor: “Küreselleşme çerçevesi içinde sermaye, Batıdan el emeğinin ucuz olduğu ülkelere kayarken, onunla beraber teknoloji, araştırmalar, araştırmacılar, teknisyenler ve bilim adamları da orya göçüyor. Batı geriliyor. Doğu hızla güçleniyor.” Belirttiği çok önemli bir nokta da şudur: Serbest piyasa ekonomisi, Batı’nın aleyhine işliyor, Doğu korumacı, güdümlü, devlet destekli politikalarla güçlendi. Batı özellikle ABD Doğu’nun rekabetine dayanamaz hale geldi. “2005 yılının en önemli haberi, küresel ekonominin göbeğindeki çatlaktır; doların istikrarsızlığı, AB mali üstünlüğünün kaybolması, ABD’nin teknikte öncülüğünün gerilemesi, Çin, Hindistan ve Avrupa’nın yükselmesi...” (Prestowitz, Üç Milyar Yeni Kapitalist, Servet ve Gücün Batı’dan Doğu’ya Büyük Göçü.)* Prestowitz devam ediyor: Dışarıda özellikle elektronik sanayiinde üretim hızla ilerledi. Örneğin 1990’da dizüstü bilgisayarlarının yüzde 80’i Tayvan’da imal ediliyordu. Özellikle Çin çok çekiciydi. Bu çok nüfuslu ülkede, dünya pazarları ve özellikle ABD pazarı için maliyeti çok ucuz mallar imal ediliyordu. Örneğin, WalMart Şirketi 1990’da Çin hükümetiyle bir “Joint Venture” (Ortak Girişim) anlaşması imzaladı. WalMart, mekânı, dağıtım ve uzmanları sağlayacak; Çin hükümeti ise bir vergiden arınmış alan, dostça iş ilişkileri, sonsuz ucuz emek, sadece partiye bağlı sendikalar, istikrarlı para, vergi muafiyeti sağlayacaktı. Prestowitz’e göre Çin’de böyle binlerce ortaklaşa şirket kuruluyor. Bunun Amerika için ne demek olduğunu bir düşünün. WalMart ve onun gibi firmalar Çin’de ürettikleri ucuz malları B Ekonomik anlamda gittikçe güçlenen Çin’de geleneksel semboller hâlâ varlığını sürdürüyor. da bir artışa neden olabilir, tüketim çılgınlığı durabilir.” 21 Ekim 2006 tarihli The Economist dergisi, Çin’in sanayileşmesi ve şehirleşmesi, yaşam düzeyinin yükselmesi sonucu muazzam bir alıcı kitlesinin meydana geldiğini anlatıyor. IMF’nin hesaplarına göre, bu yıl 2006 yılında Çin’de ailelerin tüketim artışı yüzde 7 oranındayken, ABD’de bu oran yüzde 3. Bu gidişle, dünya ölçüsünde Amerikan pazarının yerini Asya pazarları almaya başlayacak. Bu da Avrupa’nın ihracatını ayakta tutmaya yeterli. İN OLAYINI DOĞRU ANLAYALIM Çin’in bir dünya devi olarak ortaya çıkmasını, ucuz el emeğine, dışa açılmasına bağlamak bu konuda yüzeysel kalmak olur. Bu ekonomi, komünist dönemden kalma gelişkatlar yapılıyor. Çin, 1997 Asya krizinden sonra bölgede nüfusunu artırdı. ABD denetimindeki APEC’ten kopan ASEAN ülkeleriyle (Endonezya, Bruni, Malezya, Filipinler, Singapur) ilişkilerini arttırdı. 2004 yılında ASEAN’ın Çin, Japonya ve Güney Kore ile beraber yaptığı toplantıda bir ortak Asya pazarı kurulmasına karar verildi. Bu ülkeler “ABD’nin kullandığı baskı yöntemlerine karşı, çok kutuplu dünyadan yana” olduklarını açıkladılar. Örgütün 2006’da Hanoy’da yapılan toplantısında, Asya Ortak Pazarı’na Vietnam ve Tayland da katıldı. Çin’in bölgede yatırımlarını arttırması ile ilgili bir anlaşma hazırlandı. Aynı zamanda Çin’in güneyinde bir ÇinASEAN zirvesi tertip edildi. Asıl önemli örgüt, Şanghay İşbirliği Örgütü’dür. 1996’da kurulan “Şanghay Beşlisi”nin hedefi Çin ile çevresindeki ülkelerin arasında gülandıklarını da buna ekleyelim. Asya’da böyle bir güç birliği gelişirken Latin Amerika’da antiemperyalist devrim ve 118 üçüncü dünya ülkesinin 2006 Havana Zirvesi ile direniş ve dayanışma yeni bir aşamaya ulaştı. Bu konuyu dizinin 2. yazısında ele alacağız. *C. Prestowitz, “Three Billin New Capitalists Great Shift of Wealth and Power to the East” Basic Books New York 2005 Yıldız Sertel: “Şu Değişen Dünya, TürkiyeAvrasya” Bir Millet Uyanıyor” dizisi No.9 yöneten ATTİLÂ İLHAN, Bilgi yayınevi, 2006 sa. 7880 1. Yıldız Sertel: “Şu Değişen Dünya, TürkiyeAvrasya”, Bilgi Yayınevi “Bir Millet Uyanıyor” dizisi No.9 2006 2. Yıldız Sertel Aslan Başer Kafaoğlu, “ABD ve Serbest Piyasa Masalı”, Kaynak Yayınları DÜŞÜK FAİZLİ KREDİ ? Çin’in Afrika’ya yardımını genişletmek. Çin’in önümüzdeki 3 yıl içinde, Afrika ülkelerine düşük faizli kredi vermesi ve 2 milyar dolar tutarında satın alma kredisi sağlaması. ? Çin işletmelerini Afrika’ya yatırım yapmaya teşvik için, bir ÇinAfrika gelişme fonu oluşturulması. ? Çin ile diplomatik ilişkiler kuran Afrika ülkelerinin 2005 yılının sonuna dek vadesi gelen faizsiz borçlarının silinmesi. ? Afrika’da ekonomik işbirliği bölgelerinin kurulması. ? 15 bin Afrikalı eleman yetiştirilmesi. (Çin Batı’yı Ürkütüyor, Barış Adıbelli, Cumhuriyet G., Strateji Eki, 20 Kasım 2006) Toplantıda başta Mısır Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek ve Cezayir Cumhurbaşkanı Abdülaziz Buteflika olmak üzere pek çok ülke ile stratejik ortaklık, ticaret, ekonomi, sağlık, altyapı konularında yatırım ve işbirliği anlaşmaları imzalandı. Zambia, Brundi, Etiyopya, Somali gibi pek çok Afrika ülkesiyle de bu tip anlaşmalar imzalandı. Çin, bu girişimler karşılığında, Afrika ülkelerinden petrol ve diğer hammaddeler satın alıyor. Anlaşmalar karşılıklı fayda esasına dayandığı için delegeler toplantıdan memnun ayrıldılar. İki gün süren forumun sonunda alınan kararlarda, üçüncü dünya ülkeleri arasıda sıkı işbirliği, kredilerin koşullara bağlanması, içişlerine karışılmaması üzerinde duruldu. Ç ABD imparatorluğu neden çöküyor? aha 1960’lı yıllarda, Amerikan düşünürü P. Kennedy, “Büyük D Devletlerin Yükselip, Yıkılması” başlıklı kitabında, ABD İmparatorluğunun çöküş sürecinde olduğunu belirtti. Bunu doların altın dayanağını kaybetmesine, Vietnam Savaşı’na, AlmanJapon rekabetine, dışarıya dolar akımına dayandırdı. İngiliz, The Economist dergisi, 4 Aralık 2004 tarihli sayısında şu bilgileri verdi: “Eğer Amerika, bugünkü hızıyla borç almaya devam ederse, dolar uluslararası mali piyasalardaki güçlü durumunu kaybedecek.” Hızla artan devlet borçlanması, çılgın tüketici harcamaları, iflasa neden olabilecek kadar büyük cari açık. Aynı dergiye göre, ABD’nin Çin’e 250 milyar dolar borcu var. Çin elindeki bu değerdeki tahvilleri bozduğu gün, ABD önemli bir bunalıma girecek. Petrol fiyatlarının artışı Irak ve Afgan savaşlarının masrafları da buna eklendiği vakit, ABD’nin ekonomik durumu daha iyi anlaşılabilir. New York Times gazetesinde Robert Kaplan, daha 2004’te durumu şöyle görüyordu: “Artık ABD dünya ekonomisinde gelişmeleri belirleme gücünü kaybediyor. ABD’nin hegemonyasını restore etmek, Batı’nın küresel egemenliğini sonuna kadar korumak, hayal âleminde kalmaya mahkum.” Cumhuriyet, 29 Aralık 2004. SÜRECEK lke yeni yıla savaş ve barış kavramlarıyla giriyor. Bir tarafta, Irak sınır güvenliği ve terörün önlenmesi yoğun olarak tartışılıyor. Diğer taraftan da geçen hafta sonu Ankara’da iki gün süre ile “Türkiye Barışını Arıyor” toplantısı ve bunun yankıları konuşuluyor. Var olan iç ve dış koşullarda, Türkiye’nin Irak konusunda, sınır güvenliğini korumanın ötesinde bir askeri hareket girişimi, tam anlamıyla yıkım olur. ABD’nin oluşturduğu Irak ateşine girilmesi, ağır can kayıpları, sonu belli olmayan ölümcül bir macera, demokrasinin askıya alındığı karanlık bir ortam ve ekonomik çöküntü demektir. Ülke, Irak ve Kerkük ile ilgili sorunları, kesinlikle, diplomasi yoluyla çözmelidir. ??? “Türkiye Barışını Arıyor” toplantıları sonrasında bir sonuç bildirisi yayımlandı. Sonuç bildirisi “Barış Program(ı) Taslağı” başlığını taşıyor. Taslak, bir dayatma değil, adı üstünde, bir tartışmaya ve katkı yapmaya çağrı metnidir. Hiç kuşkusuz, gerek toplantı boyunca yapılan konuşmaların, gerekse “Barış Programı Taslağı”nda yer alan önerilerin tümüne katılma olanağı bulunmuyor. Ancak bunların üstünde, toplantının yapılması ve ortaya çıkan barış çağrısı, başlıbaşına çok olumlu bir başlangıç sayılmalıdır. Son günlerin geçerli nitelemesiyle, adına ister Kürt sorunu denilsin, istenirse Güneydoğu, Türkiye’nin böyle bir sorunu vardır. Bir gerçek daha var, geçmişte yapılan yanlışlar nedeniyle sorunun çözümü bir türlü sağlanamıyor. Geçmişin yanlışlarına, karşılıklı suçlamalarla sorunu büyütmek için değil, yalnızca, ders çıkarmak ve yeni yanlışlar yapılmamak amacıyla değinilmelidir. Bunun gibi, usta yazar Yaşar Kemal’in ya da diğer konuşmacıların kullandığı kimi sözcükleri öne sürerek bu oluşumu silip atmanın da doğru bir tarafı yoktur. Geçmişin eksikleri konusunda söylenebilecek çok şey varsa da bunların en önemlisi, toprak reformudur. “Barış Programı Taslağı”nda yer bulamayan asıl eksiklik, yörenin insantoprak ilişkilerinin yeniden düzenlenmesi konusudur. Türkiye, birkaç kez girişmesine karşın, o bölgede toprak reformu yapmamanın yüklü bedelini, on yıllardır ödüyor. Oysa, çağrıda da vurgulandığı gibi soruna, demokrasi ile çözüm bulunacaktır. Demokrasinin ana dayanağı insanın özgürleşmesidir. Yapılacak bir toprak reformu, yöre insanının, ekonomik, siyasal ve kültürel özgürleşmesinin önünü açacaktır. ??? Yapılması gereken “ilk iş”, ölümlerin son bulmasıdır. Barış Programı, “silahlı çatışmaların karşılıklı olarak acilen durdurulmasını” öneriyor. Böyle bir denklem kurmak yanlıştır; burada karşılıklılık değil, öncelikle PKK terör eylemlerinin tümüyle durdurulması gerektiği vurgulanmalıydı. Terör sona erer topluma bunun kalıcılığı güvencesi verilebilirse, Barış Programı’nda sözü edilen siyasal, ekonomik, sosyal kültürel ve medya ve toplumsal iletişim alanına yönelik öneriler çok daha sağlıklı bir biçimde tartışılır. Demokrasinin temelleri sağlamlaşır. Barış, kalıcılaşır. Yeni yılda yalnız barış konuşulmalı ve umut olarak kalmamalı, yaşanmalıdır. ??? Hrant Dink alçakça öldürüldü. Ülkeye, barışa, düşünceye bir kez daha kurşun sıkıldı. Hrant’ı öldüren kimdir? Türkiye düşmanları. Ancak, derece derece başka sorumlular da yok değil: Düşünce cinayetlerini, yıllardır, “faili meçhul” bırakanlar; düşünce özgürlüğünü güvence altına almayanlar; düşüncelerini açıklamaktan başka suçu olmayanları hukuk oyunlarıyla mahkum edenler; kişileri, düşünceleri nedeniyle hedef gösterenler ve bu tür saldırıları önlemeyen yetkililer. Yaşamını barışçı çözümlere adayan Hrant’ın ailesine, yakınlarına, Ermeni cemaatine ve ulusumuza başsağlığı diliyorum. “Güle güle kardeşim Hrant”. yakupkepenek06@hotmail.com
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear