22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

24 MART 2006 CUMA dizi Atatürk halifeliği kabul etmedi KENDİSİNE ÖNERİLEN HALİFELİĞİ ‘ULUSAL EGEMENLİKLE BAĞDAŞMADIĞI’ GEREKÇESİYLE REDDETTİ CUMA YAZILARI ORHAN BURSALI C 9 H alifeliğin kaldırılışı sırasında din bilginlerinden Antalya Milletvekili Rasih Hoca, Kızılay kurulu adına Hindistan ve Mısır’a gitmiş ve yeni dönmüştü. Rasih Hoca, gittiği ülkelerde Müslüman halkın Atatürk’ün halife olmasını istediğini ve bu iş için kendisini de vekil tayin ettiklerini Atatürk’e bildirdi. Bu biçimdeki öneriler yurtiçinden de ve Atatürk’ün eski arkadaşlarından da geliyordu. Atatürk, bu öneriye verdiği yanıtta, başka devlet yönetimlerinin altında yaşayan Müslüman halkın halifenin buyruklarını ve yasaklarını yerine getirme olanaklarına sahip olmadığını belirterek bu öneriyi kabul etmedi. ’BAĞIMSIZLIKLA BAĞDAŞMAZ’ Atatürk bu önemli önerinin kabul edilmeyişinin gerekçelerini söylevde açıklamıştır. Atatürk özetle şunları söylüyor: ‘‘Bütün Müslümanların bağlı olacağı bir halifelik makamının olanaklı olamayacağını düşünüyorum. İran ve Afganistan gibi Müslüman devletler halifenin herhangi bir yetkisini tanımayacaklar, çünkü böyle bir tanımanın o devletlerin bağımsızlıkları ve ulusal egemenlikleriyle bağdaşmayacaktır.’’ Ayrıca sömürü yönetimi altında bulunan Müslüman ülkelerle halifelik makamının ilişkilerinin ne olacağı sorusuna da yanıt aramıştı. Türkiye’deki bir halife, sömürge altındaki öteki Müslüman ülkelerin bağımsızlığa kavuşmasında ne derece etkili olabilir? Sömürge altında yaşayan Müslüman ülkelerin bağımsızlığa kavuşmasına, Türkiye’deki bir halifenin gücünün yetmeyeceğine, böylece dikkati çekmiştir. Atatürk, kendimizi dünyanın egemeni sanmak gibi düşüncelerin, Türk ulusunu felaketlere sürüklediğini belirtmiş ve artık dünyada ulusallığa dayanan yönetim biçimlerinin geçerli olduğuna işaret etmiştir. İNGİLİZLERİN HALİFELİK ISRARI O tarihte İngilizler, halifeliğin korunmasını kendi çıkarlarına uygun buluyor, Hindistan ve Pakistan’daki sömürgelerinde yaşayan Müslümanları halifelerin kutsal gücünü kullanarak yönlendirebilmeyi tasarlıyordu. TBMM’den seçilecek bir halife, şu ya da bu biçimde İngiliz politikasının etkisi içerisine alınabilirdi. İşte bu düşüncelerle Hindistan’da İsmaliye Tarikatı Reisi Ağa Han ile Hint Müslümanları lideri Emir Ali, Başbakan İsmet İnönü’ye halifeliğin korunmasını talep eden bir mektup gönderdiler. Bunların ikisi de aslında İngiliz Hükümeti’ne çok yakındı, Emir Ali de ayrıca İngiltere Kralı’nın özel danışmanıydı. Mektuplar, Başbakan’a ulaşmadan, İstanbul gazetelerinin eline geçmiş ve yayımlanmıştı. Genç Cumhuriyet’in Başbakanı İsmet İnönü bu tezgâhın altında yatan oyunu sezmişti. Kuşkusuz İngilizlerin bu düzeni halifeliğin kaldırılışında etkin oldu. ESKİ HALİFE YARDIM ALAMADI Halifeliğin evrensel bir güç olacağını iddia edenler için, Prof. Şerafettin Turan’ın verdiği örnek çok ders vericidir. Abdülmecit, İstanbul’dan ayrılınca önce İsviçre’ye gitti ve Leman Gölü çevresindeki bir otele yerleşti. Bir süre sonra yüksek olan otel giderlerinin karşılanması için Müslüman ülkelerden yardım sağlamak amacıyla özel sekreteri Keramet Nigar’ı Paris ve Londra’ya gönderdi. Paris’teki Mısır elçisi, eski halifenin önerisini hükümetine iletti ancak herhangi bir yanıt alamadı. İran elçisi böyle bir yardım yapamayacağını açıkça söyledi. Afganistan elçisi ise Afganistan Kralı Emanullah Han’ın, Türkiye’ye ve Atatürk’ün yaptıklarına hayran olduğunu belirterek yardım edemeyeceğini söyledi. Halifeliğin sürmesini Başbakan İnönü’den isteyen Ağa Han ise bu konuda görüşmeye bile yanaşmadı. (Ş. Turan, Türk Devrim Tarihi, 3. kitap s. 60) Bu somut olay bugün bile geçerlidir, halifelik kurumunun köhneleşmiş ve çağdışı kalmış durumunu gözler önüne serer. ŞERİYE VE EVKAF BAKANLIĞI’NIN KALDIRILIŞI Halifeliğin kaldırılışı ne derece önemli ise Şeriye ve Evkaf Bakanlığı’nın kaldırılışı da o derece önemlidir. Çünkü Şeriye Vekâleti, hükümetin yapacağı işleri ve alacağı kararların şeriat hükümlerine uyup uymadığını denetliyordu. Bu bakanlığın kaldırılması ve onun yerine Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kuruluşu önemli bir gelişmedir. BİTTİ A tatürk, halifeliğin kaldırılması kadar Türk ulusunun dünya uygarlık ailesinde sayılı bir yer sahibi olabilmesi için eğitim birliğinin kurulmasına da çok önem vermişti. Devrimlerin en temel taşı olan Eğitim Birliği Yasası’yla parçalı ve misyoner ağırlıklı eğitimi kökünden kaldırdı, laik ilkelere dayalı ve amaç birliğine yönelmiş bir eğitim sistemi kuruldu. 3 Devrim yasalarıyla Türk ulusunun ortaçağın feodal yapısından aydınlanma sürecine yükselmesi, Ortadoğu ve İslam dünyasında bir ilk oldu. Dünya Düz mü? Yassı mı? E Atatürk’ü İzmit’te kız öğrenciler karşılıyor. (5 Haziran 1928) EĞİTİM BİRLİĞİ YASASI’YLA LAİK VE BİLİMSEL TEMELLERİ ESAS ALAN BİR SİSTEM KURULDU Dine dayalı eğitime son E ğitim Birliği Yasası da kuşkusuz en temel ve en önemli bir devrim yasasıdır. Mahalle mektepleri ve medreseler yalnızca ‘‘şeri bilimlerin’’ okutulduğu birer dinsel öğretim kurumuydu. Medreselerde şeriat öğretilirdi. Çağdaş bilimler okumadan medreseyi bitirerek kadı ya da müftü olanlar, en basit sorunları çözerken bile zorlanıyorlardı. Örneğin 17. yy.’da Kâtip Çelebi yazdığı kitabında, matematik ve geometri bilmeyen kadıların ne kadar yanlış kararlar vereceklerini örnekleriyle açıklamıştır. (Ş. Turan, a.g.e., s. 62) Meşrutiyet dönemine açılan az sayıda Rüştiye ve İdadi vardı. Üniversite ise yetersiz, askeri okullar da çok az sayıdaydı. 1894 tarihli bir rapora göre imparatorluk düzeyindeki Protestan okullarının sayısı 398’di. 1907’de misyoner okulların sayısı 465’e yükselmişti. Fransız okulları 72, İngiliz okulları 83, ABD okulları 27, Rus okulları 44, İtalyan okulları 24, Alman ve Avusturya okulları 7’şerdi. Ayrıca bunlara ilave olarak azınlık okulları da vardı. Eğitim sistemi dinsel ve misyoner ağırlıklı ve parçalıydı. Ziya Gökalp bir yazısında o günkü eğitim sistemini ‘‘kaos’’ olarak nitelemiştir. İşte Eğitim Birliği Yasası bu parçalı ve misyoner ağırlıklı eğitimi kökünden kaldırmış, laik ilkelere dayalı ve amaç birliğine yönelmiş bir eğitim sistemini kurmayı amaçlamıştır. Eğitim Birliği Yasası devrimlerin en temel yasasıdır. Genç kuşakların yetişmesini sağlamak amaçlarını taşımaktadır. Genç Cumhuriyet daha ilk günlerinde ilk milli eğitim bakanlarından İsmail Safa Uzler’in yayımladığı bir genelgede belirttiği gibi, toplum yaşamında ‘‘dünya ve ahiret cezaları korkusundan doğan ahlak kuralları yerine, özgürlük ve düzenin uzlaşmasına dayanan gerçek ahlak ve erdemi egemen kılmayı amaçlayan bir eğitim sistemi öngörüyordu’’. EĞİTİMDE BÖLÜNMÜŞLÜK KALKTI Eğitimin birleştirilmesi yasası ile elde edilen sonuçlar şöyle özetlenebilir: 1 Eğitimdeki medrese, okul, yabancı okul diye adlandırılan ve birbirine zıt kökler ve amaçlara sahip olan, üçlü bölünmüşlük ortadan kaldırılmıştır. 2 Laik ilkelere dayalı, eğitim sistemi oluşturulmuştur. 3 Cumhuriyet kuşaklarının boş inanç ve dine dayalı ümmetçilik esasına göre değil de bilimsel temellere bağlı olarak yetiştirilmesinin sağlanması, ulusal yararlarla ve çıkarlarla bağdaşmayan yabancı etkilerden uzaklaştırılması ve ulusal kültür birliğinin gerçekleştirilmesi amaçlanmıştır. Atatürk, halifeliğin kaldırılışı kadar Eğitim Birliği’nin kurulmasına da çok önem vermiştir. Bu konuda Atatürk şöyle söylüyor: ‘‘Dünya uygarlık ailesinde sayılı bir yer sahibi olmak isteyen Türk ulusu, evlatlarına vereceği eğitimi, mektep ve medrese adında birbirinden büsbütün başka iki tür kuruma teslim etmeye hâlâ katlanabilir miydi? Eğitim ve öğretimi birleştirmedikçe aynı düşüncede, aynı anlayışta bireylerden oluşan bir ulus yapmaya olanak aramak, olmayacak bir şeyle uğraşmak olmaz mıydı?’’ Bu nedenle bu yasanın uygulanmasına geçildiğinde, bir yurt gezisinde Rize’de kendisinin önüne çıkarak medreselerin yeniden açılmasını isteyen iki müftüye Atatürk şöyle yanıt verdi: ‘‘Şimdiye kadar geri kalmamızda en büyük etkenin ne olduğunu biliyor musunuz? Hayır, medreseler açılmayacaktır. Bu adamlar burasını İran gibi mi yapmak istiyorlar?’’ (Belleten, 18.9.1924, 211, s. 1169; Ş. Turan, a.g.e. s. 70) Şimdi, bugünlere gelirsek, bu verdiğimiz bilgiler çerçevesinde neden İmam Hatip Okulları’nın açılıp çoğaldığı, neden sağ iktidarların en önemli devrim yasası Eğitim Birliği Yasası’nı delik deşik ettikleri daha iyi anlaşılır. vet, dünya düzdür veya yassıdır! Lütfen, bir okurumuzun gönderdiği (www.theflatearthsociety.org/forums/) internet sitesine gidiniz ve ‘‘Yassı Dünya Derneği’’ ile tanışınız.. Ama kimse, Bakan Çelik’e, Başbakan Erdoğan’a, hatta ‘‘Yaratılış Müzesi’’ şarlatanlıklarını yapanlara da, dünyanın düz olduğunu kabul ettiremezsiniz... Dünyanın düz olduğu görüşünü okullarda okutmaya, ayrıca çocuklarımıza astronomi yerine astroloji, yani yıldız falcılığı; kimya yerine de simya öğretmeye kalksak... Herkes isyan eder, çünkü birkaç yüzyıldır, eğitiminöğrenimin temelini, bilim öncesi bilgiler değil, bilimsel bilgi almıştır. İlkokuldan üniversiteye okutulan bütün bilgiler, yeryüzünde geçerliliği kanıtlanmış, ‘‘doğru’’ bilgilerdir. Deneyimle, tecrübeyle, bilimsel yöntemle ve sınanarak elde edilmişlerdir. Çünkü okullardaki bilgiler bu dünyaya ilişkindir, hayatta kullanılacaktır; öğrenimeğitim, dünyanın nesnel olaylarını ve bu olayları kavrama mekanizmalarının toplam adıdır... Peki dünyanın yuvarlak olduğuna, simyacı yöntemleriyle demirin altına dönüştürülemeyeceğine... inanıyorsunuz da.. biyolojinin, tıpkı matematik ve fizik yasaları gibi, kimyanın elementleri gibi, kendi gelişimini açıklayan yasaları olduğuna neden inanmıyorsunuz? Neden biyolojinin 150 yıldır doğruluğu her geçen gün kanıtlanan ‘‘evrim yasasını’’ kabul etmiyor, sıra biyolojiye gelince, gözünüz şaşılaşıyor, yüzünüz seyiriyor, eliniz titriyor? Yoksa biyoloji bilim mi değil? ??? Tek tanrılı dinlerin hepsinde var olan ve çoğu ortak kaynaklardan beslenen yaratılış konusu din ve ahlak dersine aittir. Bu konuyu oradan alıp fen bilimleri dersleri arasına sokmak, dünya işlerini ahret işleriyle karıştırmak, dinsel dogmalarla yönetmeye kalkmaktır.. Yani şeriatçılıktır. Çocuklar dünyanın yuvarlak olduğunu öğrendikleri sırada, öbür haftaki derste dünyanın düz de olabileceği kendilerine bildirilirse, bu lahana turşusu olur. Vatikan, bilimle çelişmemeye özen göstermiş, bilimsel bulgularla dinsel öğretiyi ayırmıştı. Önceki Papa’nın (Paul II) evrim kuramının geçerli olduğunu kabul eden bir mektubu bilim dergilerinde yayımlanmıştı. İnsanların ve bütün canlıların, bugün oldukları gibi yaratıldıklarını kabul eden dinsel görüşlerle bilim ve evrim kuramı çelişir. Papa, daha derin bir Tanrı kavrayışı yorumu getirerek, dinsel dogmaların kendilerine özgün bütünlüğü ile, toplumsalsosyal hizmetini yerine getirmesinin önünü açmıştır. Dinsel öğreti, varlığın ve varlığı sürdürmenin zorluğuna ve dayanılmazlığına katlanmanın en kolay yoludur.. ??? Dinsel kitaplardaki yaratılış öyküsünü, bugün bütün dinler neredeyse farklı yorumluyor. Bu alandaki en gelişmiş görüş, Tanrı’nın evrim sürecini başlattığıdır! Bu yorum, Tanrı kavramını günümüz gerçekleriyle uyumlu kılmaktadır. Bilimin, ‘‘Tanrı’nın olmadığını’’ kanıtlamak gibi bir derdi hiç olmadı! Bilimin, cennet, cehennem gibi dinsel anlatılarla da bir ilişkisi yok, çünkü bilim teolojinin (din öğretisi) konularıyla ilgilenmez, nesnel olayların bilgilerini edinmeye, ortaya koymaya çalışır. Nice ‘‘inanan’’ insan vardır ki iyi de bilim yapar, çünkü bilim ile dini, beyinlerinde farklı kompartımanların konusu yapmayı becermişlerdir. Fakat, asla onları birbirlerine karıştırmazlar ve bilimin üzerine din gölgesini düşürmezler. Örneğin dünyaca ünlü Fransız yerbilimci Xavier Le Pichon, onlardan biridir.. Yakın arkadaşı Celal Şengör yıllar sonra, o da bir rastlantı sonucu, Le Pichon’un koyu bir Katolik olduğunu öğrenince de çok şaşırmıştı! Bırakın bilimi, bırakın dinin yakasını da! obursali?cumhuriyet.com.tr. Ulus devletin zaferi B Atatürk, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi 1. sınıf öğrencileriyle ders dinlerken. (15 Aralık 1930) u yazı dizimizde sözünü ettiğimiz bu Üç Devrim yasası, yeni Cumhuriyet düzeni ve aydınlanma devrimi açısından son derece önemlidir. Halifeliğin kaldırılmasını gerçekleştiren yasanın gerekçesinde de belirtildiği gibi, halifeliğin kaldırılışı devletin tepesindeki iki başlılığı ortadan kaldırıyordu. Bu husus genç Cumhuriyet için son derece önemli siyasal bir önlemdi. İkinci önemli sonuç, dinsel bir kurum olan halifeliğin tasfiyesi, diğer bir deyimle ortadan kaldırılışıyla genç Cumhuriyetin kurduğu devletin laikleşmesi yolunda çok önemli ve temel bir adım atılmış oluyordu. Üçüncü önemli sonuç, halifeye sadakat ve kulluk yerine artık ulus devlete bağlılık önem kazanıyordu. Prof. Berkes, Türkiye’de Çağdaşlaşma adlı önemli yapıtında bu olayı ‘‘din devleti’’ görüşüne karşı ‘‘ulus devleti’’ görüşünün zaferi olarak nitelemektedir. Bu zafer bir kez kazanılınca ‘‘çağdaşlaşma yolunda belli bir doğrultuda birbiri arkasından gelecek bir dizi reformun kapısı açılmış oluyordu’’ (Niyazi Berkes, Türkiye’de Çağdaşlaşma, Yapı Kredi Yayını, s. 521). Asıl büyük sorun olan SaltanatHilafet sisteminin çözümünden sonra, öteki devrimlerin çözüm yolları kendiliğinden açılmıştır. Nitekim aynı gün yasalaşan Eğitim Birliği ve Şeriye Bakanlığı’nın kaldırılması ve bunları izleyen hukuk, yazı, dil ve genel olarak yaşam ve kültür alanındaki değişmeler son derece önemliydi. Türk toplumu Avrupa’da 400 yılda yaşanan ve gerçekleştirilen aydınlanma devrimlerinin yaşama sürecine giriyordu. Bir ulusun ortaçağın feodal yapısından aydınlanma sürecine yükseltilmesi, Ortadoğu ve İslam dünyasında ilk kez başlamıştı. İnsanda kuş gribi KAHİRE/YANGON (AA) Mısır’da ilk kez bir insanda kuş gribi belirlendi. Mısır resmi haber ajansı MENA’nın haberine göre, kuş gribi belirtileri gösteren bir kadın öldü. Ancak MENA’nın haberi, henüz bağımsız kaynaklarca doğrulanmadı. Myanmar gazetelerinde yer alan haberlerde de ülkenin orta kesiminde tavuklarda kuş gribi olduğunun belirlenmesi üzerine, hastanelerde virüsün insanlara bulaşması durumunda alınacak önlemlerle ilgili yoğun toplantılar yapıldığı belirtildi. Hükümet tarafından yayımlanan ‘‘New Light of Myanmar’’ gazetesi, geçen pazartesi bir çiftlikteki tavuklarda kuş gribinin tespit edilmesinden sonra, çiftliğin merkezinde olduğu 7 km. çapında bir bölgede 41 bin tavuk ve bıldırcının itlaf edildiğini, 50 bin bıldırcın yumurtasının da imha edildiğini belirtti.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear