23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

24 MART 2006 CUMA dünya’dan KAVŞAK ÖZGEN ACAR SÖZDE SOYKIRIM KARARINA TEPKİ AMACIYLA DÜZENLENEN MİTİNGE 5 BİN KİŞİ KATILDI Okkan, Aşkın, Büyükanıt... buluşturup anlaştırdı. İki lider, kendi aralarında çatışmayacak, iki yerel yönetim olarak tek çatı altında toplanacak, PKK lideri Abdullah Öcalan’ın beli kırılarak, bağımsızlık için iki liderin önleri açılacaktı. Bu anlaşmadan tam beş ay sonra ABD, Öcalan’ı Türkiye’ye teslim ederek PKK’ye büyük darbe vurdu. PKK’nin boşluğunu İran destekli Hizbullah doldurmaya başladı. HİZBULLAH YARA ALDI 17 Ocak 2000’de lider Hüseyin Velioğlu öldürülüp önemli yandaşlarının yakalanması ile Hizbullah büyük yara aldı. Örgüt, bölgedeki halka toparlandığını kanıtlamak amacıyla, tam bir yıl sonra Diyarbakır’ın sevilen emniyet müdürü Gaffar Okkan’ı öldürdü. Ancak, bu olay bölgede büyük tepki toplayınca Hizbullah içinde PKKKONGRA GELKürdistan İslam Hareketi (KİH) İran odaklı, Kuzey Irak tezgâhlı bölünmeler yaşanır oldu. Şeyh Osman’ın ölümünden sonra yerine kardeşi Şeyh Ali geçtiyse de KİH, kendini Mayıs 2005’teki kongresinde feshetti. KİH üçe bölününce, ‘‘İttihadı İslam’’ grubu ‘‘Kürdistan İslami Birlik Partisi (KİBP)’’ olarak güç kazandı. Bugün KİBP, Kuzey Irak’ta Barzani ve Talabani’den sonra üçüncü parti konumuna geldi. HEDEF KEMALİST KURUM VE KİŞİLERDİ KİBP, suya atılan taşın yarattığı dalgalar gibi, HakkâriVan’da yayılmaya başladı. Parti, Saidi Nursi’nin izinde bir örgütlemeyi, silahsız mücadeleyi yeğledi. Bu görünümüyle, terörden bıkmış yerel halkı saflarına çekti. KİBP, Kürdistan’ı ne Marksist ne de kapitalist doğrultuda değil, İslami çatı altında birleştirmeyi ilke edindi. Eski Kürt medrese ve külliyelerin tekrar canlandırılmasına ağırlık verildi. Bu hedefe ulaşmak için Saidi Nursi’nin tüm izleyicileri gibi Türkiye’deki Kemalist kurum ve kişileri hedef seçti. Silah kullanmadıkları için bu kurum ve kişiler şu ya da bu biçimde gözden düşürülmeliydi. KİBP, ilk çamuru rektör Aşkın’a attı. Kemalist toplum Aşkın’ı bağrına basarken AKP hükümeti rektörün karşısında yer alınca siyasal ortam karıştı. Köktenci Müslümanlar ile Kemalist kitlelerin arasını açma isteği gerçekleşti. Bu olay yatışmaya yüz tutmuştu ki KİBP, bir başka Atatürkçü kurumu, ülkenin bütünlüğü için binlerce şehit veren TSK’yi seçti. Aşkın aleyhinde dava açan aynı savcı, bu kez KKK Org. Yaşar Büyükanıt’ı boy hedefi yaptı. Ortalık daha da karıştı. Hükümet, istemeye istemeye TSK’nin yanında yer aldı. Hiç kuşkusuz bu gelişmeler, biri cumhurbaşkanı, biri yerel yönetim başkanı olan TalabaniBarzani ikilisini daha çok sevindirdi. Kürt liderleri, Beyaz Saray’da ‘‘başkan’’ sözleri ile ağırlayanları da... C 11 26 Talat Paşa Harekâtı’nın düzenlediği eylem kapsamında Urania Caddesi’nde bir araya gelen Türkler, Ernst Reuter Meydanı’na yürüdü. (Fotoğraf: AA) Türklerden Berlin’de protesto b ERLİN/PARİS (AA) Alman meclisinin sözde Ermeni soykırımı ile ilgili kararını protesto amacıyla düzenlenen ‘‘Berlin Talat Paşa Harekâtı’’nın mitingi Almanya’nın başkenti Berlin’de yapıldı. Fransa’da ise Türklerin eylemini engellemeye çalışan Ermeniler, polis tarafından gaz bombasıyla dağıtıldı. Berlin’de Talat Paşa Harekatı’nın düzenlediği eylem kapsamında Urania Caddesi’nde toplanan yaklaşık 5 bin kişi, Ernst Reuter Meydanı’na yürüdü. Meydandaki miting sırasında Alman polisi, ‘‘muhtemelen suç işleyeceği şüphesi’’ ile İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in konuşmasını engellemek istedi. Ancak Perinçek, Alman polisine ‘‘ko nuşma yapacağını ve suç işlerse o zaman görevlerini yapmaları gerektiğini’’ söyledi. Perinçek ve avukatı polis yetkilisiyle kısa bir süre tartıştıktan sonra, Perinçek kürsüye çıkarak, konuşmasını yaptı. Perinçek, Alman Meclisi’nin Türkleri suçlu ve soykırımcı ilan eden bir kararı kabul etmesini eleştirerek ‘‘Alman Meclisi TürkAlman dostluğunu sırtından hançerlemiştir’’ diye konuştu. Perinçek, Alman Meclisi’nden ‘‘Türkiye’yi suçlayan kararı’’ kaldırmasını talep etti. FRANSA’DA TÜRKLERE SALDIRI GİRİŞİMİ Fransa’da ise Lyon kentinde yaşayan Türkler, belediyenin Ermeni soykırımı iddiasıyla anıtı dikilmesi kararını, düzenledikleri mitingle protesto ettiler. Yaklaşık üç bin kişinin Fransız ve Türk bayraklarıyla katıldığı gösteri sırasında bölge yakınlarına gelen yaklaşık 100 kadar Ermeni, ‘‘Katiller’’ diye slogan attı. Fransız polisi, Ermenilerin etrafına barikat kurup, Türklere yaklaşmalarını engelledi. Ermenilerin Türk göstericilere fiili müdahalede bulunmak istemeleri üzerine Fransız polisi basınçlı su ve gaz bombası kullanarak saldırgan grubu dağıttı. Lyon Belediyesi, 2004’te aldığı bir kararda, kent merkezinde 700 metrekarelik bir alanın içinde Ermeni soykırımı anıtının dikilmesine onay vermişti. SEMPOZYUM SONA ERDİ ‘Türk ve Ermeni dostluğu gelişebilir’ Miloşeviç toprağa verildi 11 İstanbul Haber Servisi İstanbul Üniversitesi (İÜ) Rektörlüğü’nün düzenlediği‘‘TürkErmeni İlişkilerinde Yeni Yaklaşımlar’’ konulu uluslararası sempozyum sona erdi. Üç gün süren sempozyumda Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılışı sırasında Anadolu topraklarında yaşanan acılara dikkat çekildi. SORUNLAR POLİTİK Türk, Ermeni ve çeşitli ülkelerden bilim adamlarının ‘‘Ermeni soykırımı’’ iddialarına ilişkin görüşlerini ortaya koydukları sem Mart’ta hücresinde ölen eski Yugoslavya Devlet Başkanı Slobodan Miloşeviç, doğum yeri Pozarevaç’ta toprağa verildi. Törene 50 bin kişi katıldı. Cenaze törenine Miloşeviç’in eşi, oğlu ve kızı katılmadı. (AP) pozyumda, bin yıldır aynı topraklarda ve komşu olarak yaşayan Ermeni ve Türklerin dost olabileceği, sorunların politik olduğu vurgulandı. Emekli Büyükelçi ve CHP İstanbul Milletvekili Şükrü Elekdağ ile Emekli Büyükelçi Gündüz Aktan Ermeni soykırımı iddialarının hukuki yönden uluslararası boyutta ele alınması gerektiğini savundu. Prof.Dr. İlber Ortaylı’nın yönettiği son oturumda konuşan Amerikalı tarihçi Prof. Dr. Justin McCarthy, her ulusun geçmişinde katliamlar olduğunu belirterek, Amerikalıların Kızılderileri katledişini, Nazilerin Yahudi soykırımını örnek gösterdi. Prof. Dr. Ortaylı da ‘‘Hukukun kesin kurallarını dikkate almadan ve tarihçinin verilerini aramadan edebiyatla hareket ediyorlar’’ diye konuştu. Emekli Büyükelçi ve CHP Milletvekili Elekdağ, barış ve işbirliğine dayalı ortak bir gelecek inşa etmek için Türkiye ve Ermenistan arasından ortak bir tarih persfektifi olması gerektiğini ifade etti. Sempozyum, İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mesut Parlak’ın teşekkür konuşmasıyla sona erdi. Ekim’de, ‘‘Van 100. Yıl Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yücel Aşkın neden boy hedefi yapılmıştır’’ diye sormuş, Genelkurmay’ın 1997 yılındaki basın açıklamasında yer alan şu paragraf ile yanıtlamaya çalışmıştık: ‘‘Terör örgütü, daha geniş kitlelere hitap edebilmek düşüncesiyle bu kez Kürdistan İslam Hareketi (KİH) adlı örgütü hayata geçirmiştir. 1993 yılı Temmuzu’nda yapılan KİH Kongresi’nde; din ve gruplarla ilişkilerin geliştirilmesi, (...)Kürdistan’ın birleştirilmesi ve eski Kürt ‘medrese ve külliyelerin tekrar canlandırılması’ hususlarında bir dizi karar alınmıştır. Kuzey Irak’ta faaliyet gösteren ve şeriat düzenini Türkiye’ye ihraç etme gayreti içinde olan İran’ın desteklediği İslam Hareket Partisi lideri Şeyh Osman, ülkemizde bilinen çevrelerden itibar görmüştür. Şeyh Osman, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde sempatizanları ile İslami hareketi canlandırmaya çalışıyor.’’ Bu olayı günümüzde biraz o Okkan deşince, günden bu yana, köprülerin altından çok su aktığını gördük. Kuzey IrakGüneydoğu AnadoluGüney Batı İran yöresindeki yerel Kürt aşiret ve şeyhlikleri arasında Büyükanıt oldum olası birlik sağlanamadığı biliniyor. PKK gibi MarksistLeninist bir yapılanma, İran’ın ‘‘mollarşi’’ yönetimi ile beslenen Hizbullah, petrol bölgelerine egemen olmaya BaAşkın çalışan tı’nın Kuzey Irak’ta Kürt liderlere ‘‘Bağımsız Kürdistan Devleti’ni’’ kurdurmak istemesi gibi çelişen nedenlerle birliğin sağlanamadığı bir gerçek. Türkiye’de PKK 1984’ten sonra silahlı ayaklanmasını sürdürdü. Kuzey Irak’ta Mesut Barzani ve Celal Talabani’nin liderliğini yaptığı gruplar, Irak’ta Saddam Hüseyin’e karşı koyarlarken gerek kendi aralarında ve gerek PKK’ye karşı güç gösterilerine ara vermediler. İran destekli Hizbullah’ın ise dinsel örgütlenmesini, uluslararası alanda büyük yankılar uyandıran çeşitli suikast ve sabotaj eylemleriyle güçlendirmeye çalıştığı gözlendi. PKK’YE BÜYÜK DARBE ABD Dışişleri Bakanı Madeleine Albright, 17 Eylül 1998’de Talabani ile Barzani’yi MOSKOVA GÜNLÜĞÜ Trafik... ABD’de adamın biri işine giderken yoğun bir trafiğin içine düşer. Merak edip sorar: Ne var acaba? Teröristler Bush’u kaçırmış. Eğer 1 milyar dolar verilmezse üstüne benzin döküp yakacaklarmış. Herkesten yardım topluyoruz. İnsanlar ortalama ne kadar veriyor? Valla, yaklaşık 5’er litre. HAKAN AKSAY aksay@rusya.ru ABD, Soğuk Savaş’a Dönebilir ha Daha çok yaşayan, da ha da tı ya ha , dir yaşlı olan değil ır. nd ola ış am ms yu fazla du Jan Jak Russo Ölüm haberi iloşeviç’in ölümünü pek çok yaM yın, ‘‘Sırp kasabı öldü’’ gibi nefret dolu başlıklarla duyurdu. Bazıları ise haberi objektif verdi. Ne fark var, diyebilirsiniz... Fark, belki de ölümün algılanmaya çalışılmasındadır. Adı katliamlarla anılan Miloşeviç’ten nefret edilmesi doğal. Ama bu bir kınama değil, ölüm haberi. Ben doğumun ve ölümün insanları eşitlediğini düşünürüm. Irkı, ulusu, ailesi ne olursa olsun bütün çocukların kusursuz doğduğuna inanırım. Çocuklar büyüdükçe, onlar için taşınan sevgi ve hayranlık kadar, nefret ve kin bagajları da ağırlaşır. Ölen insan, geride kalanlarda farklı duygular bırakır. Ben ölümün, hayata ilişkin hırsların taksimetresini sıfırladığını düşünürüm. Yaşarken asla tam olarak bilemediğimiz ve doğumumuzdan itibaren kaçınılmaz olarak kendisine yaklaştığımız ölüm, hayatın öteki yüzü veya gizli anlamı gibidir. Birinin öldüğünü duyduğumda başka ölümleri hatırlarım, kendi ölümümü düşünürüm. usya ekonomisini pekiştiriyor. Enerji R silahını ustaca kullanıyor. Bölgesel konularda aktifleşiyor. Çin’le dostluğu ilerletiyor. İran’dan Filistin’e kadar Batılı dilleri anlamayan bölgelere Rusça seslenebiliyor. Özbekistan’ı Batı’dan geri alabiliyor ve BDT coğrafyasında yeniden güçlenebiliyor. Bütün bunlardan rahatsız olan ABD’de, şu günlerde Demokrat ve Cumhuriyetçi iki önemli ismin, John Edwards ve Jack Kemp’in başını çektiği resmi olmayan Uluslararası İlişkiler Konseyi’nin 22 uzmanı tarafından hazırlanan ‘‘Rusya’nın yanlış yolu: ABD ne yapabilir ve ne yapmalı?’’ adlı rapor tartışılıyor. Rapor, Rusya’yla ‘‘stratejik ortaklık’’ yerine ‘‘zorunlu durumlarda işbirliği’’ amacını, yani izolasyon hedefini ortaya koyarak Soğuk Savaş’ı akla getiriyor. ABD, Rusya’yı terorizme karşı işbirliği ve Vladimir ve George’un dostluk gösterileri “ezeli rekabet”i ortadan kaldırmaya yetmiyor. nükleer gücü bakımından yabana atamıyor, ama onu ‘‘fazla şımardığı’’ için ‘‘cezalandırma’’ hevesine kapılıyor. Ekonomi ve enerji alanında Moskova’nın önünün kesilmesi, Rusya’nın Dünya Ticaret Örgütü’ne girişinin zorlaştırıl ması, Putin’in dönem başkanlığı yaptığı sırada Rusya’nın G8’den ihracı önerileri ele alınıyor. Ukrayna ve Gürcistan’ın öncülüğüyle temelleri atılan ‘‘Atlantik’ten Hazar’a kadar demokrasi cephesi’’ ittifakı ile Rusya’nın izole edilmesi hedefleniyor. Enerji işbirliğini azaltması ve ‘‘Demokrasi Cephesi’’ ülkelerine katılması yolunda ABD’nin Türkiye’yi Rusya’ya karşı kışkırtacağını öngörmek zor değil. CIA ise Rusya Federasyonu’nun birkaç bölgeye parçalanması öngörülerine ve Putin’in aday olmayacağını açıkladığı 2008 başkanlık seçimine doğru ‘‘Acaba Rusya’da da ‘renkli devrim’ yapılabilir mi’’ sorusuna kafa yoruyor. Önümüzdeki haftalarda yapılacak Belarus ve Ukrayna seçimlerinin ardından Washington’ın Moskova politikasını sertleştirmesi şaşırtıcı olmayacak. Susarım. Bu suskunluğum, ‘‘ölüm korkusu’’ndan çok ‘‘ölüm karşısında duyulan saygı’’ya yakındır. Ölen kim olursa olsun, ardından küfür ve hakaret edilmesini doğru bulmam. Bir cesedin tekmelenmesine ve mezar taşlarının parçalanmasına da tepki duyarım. Orada ölüm vardır. Yaşımız kaç olursa olsun, günbegün bizi kendisine çeken ve hepimize boyun eğdiren ölüm. Orada taksimetre sıfırlanır. Hayır, asla Miloşeviç gibilerin caniliklerinin hasır altı edilmesinden yana değilim. İnsanlık suçları her fırsatta ortaya konmalı, tartışılmalı. Ama ölen bir cani de olsa, ölüm haberinin çılgınca bir sevince ve/veya nefret kusmaya yol açmasını doğru bulmuyorum. Romanya diktatörü Çavuşesku ve eşi, kameralar karşısında kurşuna dizilmişti. Duvarın önünde cansız yatan iki zavallı ve ihtiyar bedenin önünde atılan zafer çığlıkları bana pek vahşi görünmüştü. İnsanlar mutluluğu ölümde değil hayatta, nefrette değil sevgide bulmalı. Zaten dünyamızda o kadar fazla nefret var ki!..
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear