Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
8 ‘RETRA’ KÖKLÜ BİR DÖNÜŞÜME TANIKLIK EDİYOR C e ekonomi NOT DEFTERİ ZEKERİYA TEMİZEL 24 MART 2006 CUMA Göçmen ekonomisinden yerel ekonomiye CAN KÖSEOĞLU SSEN Almanya’da göçmen girişimcilerce kurulan işletmeler yerel ekonominin ayrılmaz bir parçası alırken, etki alanları da hızla büyüyor. Türkiye Araştırmalar Merkezi (TAM) Vakfı bünyesindeki ‘‘Göçmen Girişimciler için Bağlantı Büroları’’ (ReTra) ile ilgili bir değerlendirme yapan TAM Direktörü Prof. Dr. Faruk Şen, sektörde açık bir kimlik değişimi yaşandığına dikkat çekti. Prof. Şen’e göre, göçmen işletmeleri daha şimdiden yerel ekonomiyle iç içe bulunuyor ve etki alanlarını da kesintisiz genişletiyor. Aslında 18 milyonu aşkın nüfusuyla Almanya’nın en büyük eyaleti konumundaki Kuzey Ren Vestfalya, birçok alanda olduğu gibi, göçmen işletmeleriyle ilgili olarak da model özellikleri gösteriyor. Yaklaşık 900 bin Türk’ün yaşadığı bu eyalette, 2004 sonu itibariyle 77 bin yabancı veya göçmen kategorisine girebilecek girişimci bulunuyordu. Bunların 27 bin 800’ü Türk kökenliydi ve 100’ü aşkın sektörde faaliyet gösteren Türk işletmelerinin toplam yıllık cirosu 10.7 milyar avro oldu. Türk işletmelerinin geçmişten en önemli farkı, ürettikleri mal ve hizmetlerle artık sadece Türk toplumunun değil, özellikle Alman toplumunun taleplerine yanıt vermesi. Bu da onları ‘‘niş ekonomisine’’ veya etnik pazara mahkumiyetten kurtarıyor. Bu nedenle, Kuzey Ren Vestfalya Ekonomi Bakanı Christa Toben, göçmen kökenli işletmelerin, eyaletteki işletmelerin giderek büyüyen bir parçası olduğunun altını çiziyor. GİRİŞİMCİ GÖÇMENLER DÖNEMİ Ekonomik başarıyı, göçmenlerin uyumu doğrultusunda çok önemli bir sinyal olarak değerlendiren TAM Direktörü’ne göre, göçmenler arasında girişimcilik eğilimi özellikle son 20 yılda iyice güçlendi. Göçmen girişimcilerin kurduğu işletmelerin ortalama faaliyet süresinin 8 yıl ve bu tamamen bu tarihin bir ürünü olduğuna dikkat çeken Faruk Şen, şöyle konuşuyor: ‘‘Göçmen işletmeleri olgunlaştıkça çok daha başarılı şirketleşmelere tanık olunacak. Bunlar yerel ekonominin ayrılmaz parçalarına dönüştü bile. İleriye taşıyıcı bir özellikleri var. Bu, toplumdaki başarılı uyum sürecine de bir kanıt olarak kabul edilebilir. Örneğin, Kuzey Ren Vestfalya’daki Türk şirketlerinde 114 bin insan çalışıyor. Bunlar da sadece şirket sahiplerinin akraba veya dostları değil. Almanlar ile diğer yabancılar da çalışıyor bu işletmelerde. Böyle bir dinamik çerçevesinde 1994/ 95’te eyaletin yapısal eksiklikleri olan bazı bölgelerindeki göçmen girişimlerine yönelik olarak ReTra’yı hayata geçirdik. sosyal çevreden destek gibi göçmenlere özgü bazı olumlu özellikler, girişimcilik doğrultusunda destekleniyor. Bu, piyasanın gereklerine uygun bir hazırlık ve hedef doğrultusunda danışmanlık hizmetiyle oluyor. Nitekim ReTra görevlilerinden Cengiz Yıldırım’a göre, göçmenlerin büyük bölümü kendi sosyal çevrelerinden aldıkları bilgi ve destekle hareket ediyor. Bunlara bazen gereğinden fazla da güveniyorlar: ‘‘Ancak karmaşık ve belli formlarla hareket eden ekonomik bir çevrede, sadece çevre desteğine güvenerek kendi işini kuranlar, işi yürütemiyor. Örneğin dil ve kültürler arası iletişim engelleri, ekonomik teşvik kurumlarıyla bağlantı kurmayı zora sokuyor. Bu teşvik kurumlarının ise genelde göçmenlere etkin bir biçimde hitap edebilecek özgün bilgileri yok. ReTra işte buradaki boşluğu dolduruyor Bir yanda geçmişinde göç olan ve kendi işini kurmak isteyen girişimciler, diğer yanda da ekonomik teşvik kurumları var, biz bunlar arasındaki iletişimi yeniden kuruyoruz.’’ ‘HER TÜRLÜ DESTEĞİ VERECEĞİZ’ TAM’ın önde gelen uzmanlarından Yunus Ulusoy, ReTra’nın çalışmalarını başından beri yakından izledi ve yer yer eşlik etti. Yunus Ulusoy, Bağlantı Büroları ile 10 yılda 650’yi aşkın seminer, forum, panel, çalışma grubu toplantısı türünden etkinliklerle 18 bine yakın arka planında göç yatan girişimci adayına ulaşılabildiğini söylüyor. Alman olmayan girişimci adaylarının bir kaynak olarak henüz sonunun gelmediğine dikkat çeken Ulusoy, ‘‘Uzman nitelikler ve iyi bir hazırlık devresi, başarının yarısı demek. Göçmen kökenli insanlar arasında kendi işini kurmanın özel bir anlamı var. Bu da bir kaynak olarak değerlendirilmelidir. Biz de TAM bünyesinde ve ReTra olarak girişimci adayı göçmenlere her türlü desteği vermeye devam edeceğiz’’ diyor. Almanya’nın en büyük eyaletinde, gerek tüm yabancılar, gerekse bu grup içindeki en büyük kesimi oluşturan Türkiye kökenli girişimciler için çok ilginç gelişmeler yaşanıyor. ReTra, bu karmaşık ve zengini süreci artık içinden izleyen ve geliştiren bir danışmanlık kurumu özelliği taşıyor. Gensoru Neden Verilir? derlerinin kamu tarafından ödenmesi eleştiriliyordu. İktidar partisi adına konuşan sözcü ise bakanın lojmanda oturmasının yasal olduğunu, Kamu Konutları Yönetmeliği’ni göstererek kanıtlamaya çalıştı. Bir bakanın tek kamu konutu kullanmasında yasalara aykırı bir durum yoktur. Ancak o hükümetin Başbakanı, ilk grup toplantısında, milletvekillerinden lojmanda oturmamalarını talep etmiş, bu isteği alkışlarla kabul edilmiş, bundan sonra da milletvekili lojmanları boşaltılarak satışa çıkarılmış ise bu halde aynı hükümetin bir bakanının iki lojman birden kullanması değerlendirmeye açık bir konu olur. Başbakan bu çıkışı ile kamuoyu desteğini arttırmış ise hükümetin bakanlarının Başbakan’ın önerisine ne kadar uyduklarını, bazıları açısından ilkelerin sadece sözde kaldığını kamuoyuna duyurmak muhalefetin görevidir. Böylece ülkeyi yönetenlerin eylemle söylemleri arasındaki tutarsızlıklar ortaya konur, bakanlık kapasiteleri tartışmaya açılabilir. Bu sav kamuoyunun önünde tartışılır, bu tartışma sonucunda iktidar partisi davranışı etik buluyorsa, çoğunluğun uyduğu bir karara uymamayı ilke kararlarından sapma saymıyorsa, konu kamu vicdanına havale edilir. Ancak muhalefet partisi etik dışı bulduğu davranışları Meclis’e taşımak ve uyarı görevini yerine getirmekten bıkamaz. Bunun aksine de demokrasi denilemez. ??? Son gensoru görüşmelerinde benim de adım kullanıldı. Maliye Bakanı CHP’lilere dönerek; ‘‘Zekeriya Temizel de lojmanda oturdu. Neden onu eleştirmiyorsunuz’’ diye sordu. Zorunlu olarak açıklama yapıyorum. Ben milletvekili ve Maliye Bakanı olarak görev yaptığım dönemde milletvekili lojmanlarında oturmadığım gibi bakan lojmanı da kullanmadım. Memurluk yaptığım dönemde tahsis edilen lojmanda oturmaya devam ettim. Lojman kirasını ve tüm giderlerini de ödedim. Milletvekilleri ve bakanların lojmanda oturmama kararı alındığı bir dönemde lojmanda otursaydım, yine de tüm eleştirileri kabullenirdim. Bu nedenle bu tür görüşmelerde örnek olarak gösterilemeyeceğimi düşünüyorum. Bu zorunlu açıklama için de tüm okurlardan özür diliyorum. CHP Girişimci göçmenler bir arada TAM Direktörü Prof. Dr. Faruk Şen’e göre, göçmen işletmeleri daha şimdiden yerel ekonominin bir parçası ve etki alanlarını da sürekli genişletiyor. 10 yılı aşkın bir süredir göçmen ekonomisinin eyaletin yapılarına uyum sağlaması ve güçlendirmesi için kalıcı bir katkıda bulunuyoruz. Yabancıların, bu ülke ve bu eyalete ekonomik anlamda da kök saldığı saptamasından hareket etmiştik, haklı çıktık.’’ TAM Direktörü Faruk Şen için ‘‘ReTra’’, artık kendi işini kurmakta kararlı yabancılar ile Alman aktörler arasında çok önemli bir aracı işlevi üstlenmiş durumda. Aslında Alman olsun veya olmasın, kendi işini kurmak isteyen her yatırımcı, bazı riskleri göze almak zorunda. Girişimcilerin endişeleri ortak: Proje, acaba piyasada rekabet edebilir mi? Ailenin desteği ne ölçüde olacak? Esas önemlisi, bu ‘‘iş kurma niyeti’’, finanse edilebilir mi? Edilirse, kim ve hangi kurumlar tarafından? ‘‘ReTra’’, bazı hedeflere ulaşmak üzere kurulmuş: Risk almaya hazırlık, esneklik, aile ve ReTra’nın 10 yılı ‘‘Göçmen Girişimciler için Bağlantı Büroları’’ (ReTra), kuruluşundan bu yana TAM bünyesinde 9 bine yakın göçmen kökenli girişimciyle bağlantı kurdu, bunlarla görüştü, sorularını yanıtladı. Projelerin gerçekleştirilmesi ve sorunların çözüm stratejilerini tartıştı. Girişimci adaylarının başvurularının yüzde 70’i telefonla oldu. 19952005 döneminde yüz yüze görüşmelerin sayısı ise 2 bin 100. ReTra’ya başvuranların yüzde 54.4’ü iş kurmak, yüzde 32.1’i mevcut işlerini sağlamlaştırmak, yüzde 13. 5’i ise işletmelerini genişletmek için çaba gösteriyordu. Danışmanlık hizmetleri çerçevesinde yüz yüze görüşmelerin yüzde 59’u, bu tasarımların gerçekleştirilmesiyle sonuçlandı. Ancak toplam görüşmelerin üçte birlik bölümü olumlu bir sonuç vermedi. Bu kategoriye giren girişimci adaylarına, koşullar iyice gözden geçirildikten sonra ya bu niyetlerini ertelemeleri ya da sektöre hiç girmemeleri önerildi. Kendileri veya aileleri göçmen olan girişimci adayları içinde kadınların yüzde 23.7 ile küçük bir pay sahibi olabildiği göze çarpıyor. Kadın girişimci adaylarının erkeklerden çok daha iyi hazırlandığı, ancak danışmanlık kurumlarına gitmek konusunda daha çekingen davrandıkları saptandı. ReTra’nın kısa sayılamayacak hizmet süresi içinde, göçmenlerin artan oranda Alman vatandaşlığını alması da dikkat çekti. Vatandaşlığın sadece hukuki bazı kolaylıklar sağladığı, ancak gerek göçmenlerin gerekse Alman toplumunun sorunları ve göçmenlerin içinde bulunduğu koşulları algılama biçiminde önemli bir fark görülmedi. ReTra’nın eylem haritası ReTra çerçevesinde çok aşamalı bir tasarımdan hareket ediliyor. Böylece birçok eylem alanı gözden kaçırılmaksızın değerlendirmeye tabi tutulabiliyor. 1. Harekete geçme aşaması: Bu aşamada kendi işini kurmak isteyen göçmen kesim, özel toplantılar ve etkinlikler üzerinden, yoğun bir kamuoyu çalışmasıyla harekete geçiriliyor. 2. Danışmanlık ve sondaj aşaması: İş kurmak isteyen veya mevcut işini sağlamlaştırıp genişletmek isteyen göçmen kökenli girişimci adaylarına danışmanlık hizmeti veriliyor. Niyet ve tasarımları gözden geçiriliyor. 3. Bilgilendirme aşaması: Hedef kitlenin işine yarayabilecek bilgiler bir araya getiriliyor ve bunlar, hedef kitleye yönlendiriliyor. Bu bilgiler etnik ekonomi veya göçmen örgütleri çevresinden ediniliyor. ReTra bunların birikimini ve dağıtımını sağlıyor. 4. Duyarlılaştırma aşaması: Sadece ekonomik teşviklerle ilgili kurumların değil siyaset ve kamu yönetimi alanındaki aktörler ile kamuoyu da yabancı kökenli girişimciler konusunda duyarlı kılınıyor. 5. Transfer aşaması: Ekonomik teşvik kurumlarıyla ortak çalışma yapılıyor ve somut sorunlar çerçevesinde çare arayanlar buralara yönlendiriliyor. 6. İşbirliği ve bilgi ağı kurma aşaması: Hedef kitleyle ilgili bilgiler tüm eyalet düzeyinde ve bilgi ağları üzerinden toplanıyor ve geliştiriliyor. 7. Uyum aşaması: Yerel ve eyalet düzeyinde yabancı girişimcilere ait örgütler, Alman kurumlarına, örgütlerine ve derneklerine açılmaya teşvik ediliyor. 8. Nitelik kazandırma aşaması: Kendi işini kuranların, mevcut işletme sahipleriyle çalışanlarının nitelikleri destekleniyor. ’nin Maliye Bakanı hakkında verdiği üçüncü gensoru önergesi de beklendiği gibi reddedildi. Gensoru önergesini verenler de kuşkusuz, bu sonucu bekliyorlardı. Bizim geleneğimizde, Meclis’te çoğunluğu olan bir partinin bakanının gensoru ile düşürüldüğüne pek rastlanılmaz. Bakan ancak, Başbakan’ın onu gözden çıkarması halinde değiştirilebilir. Bir siyasi partinin grup iç denetim sürecini işleterek bakan değiştirmesi ise lafta kalan bir denetim yöntemidir. Peki, bu durumun bilinmesine karşın, CHP neden peş peşe gensoru önergeleri vermektedir? Bu sorunun yanıtı bazı açıklamaları zorunlu kılıyor. Gensoru, bir bakanın suçlu olduğunu ortaya koymak için işletilen bir denetim sistemi değildir. Bir bakanın görevleriyle ilgili işlerden dolayı suç işlediği iddia edilirse, bu halde, o bakan hakkında, hangi fiillerinin hangi kanun ve nizama aykırı olduğu açıkça gösterilmek ve ceza kanununun ilgili maddesi de yazılmak suretiyle, ‘‘Meclis soruşturması’’ açılması istenilir. Gensoru nedeninin yasalarda suç sayılan bir fiil olması gerekmez. Bakanlar davranışlarıyla ayrıcalık yaratan işlemlere neden oluyorlarsa, hakkaniyete aykırı davranıyorlarsa, beceriksizlerse, basiretsizlerse, kayırmacılık yapıyorlarsa, etik dışı davranışlar sergiliyorlarsa da haklarında gensoru verilebilir. Gensoruyu verenler ilgili bakanın o görevde bulunmasının sakıncalarını göstererek kamu yararını korumaya çalışmaktadır. Gensorunun görüşmeleri sırasında da verilecek gerekçeli güvensizlik önergelerinin oylanması sonucunda da bakanın düşürüleceğini ummaktadır. ??? CHP’nin Maliye Bakanı hakkında verdiği son gensoru önergesinde bakanın bazı davranışlarının etik dışı olduğu iddia ediliyordu. Yapılan düzenlemeler ve kurulan ilişkilerle ortaya konulan davranış biçimi değerlendirmeye açılıyordu. Bu tür davranışların bakanlık gibi çok önemli bir sorumluluğu üstlenen birisine yakışmadığı, dolayısıyla bu görevi yürütmemesi gerektiği ileri sürülüyordu. Örneğin Maliye Bakanı’nın iki lojman kullanması, bunların gi TİSK BAŞKANI TUĞRUL KUDATGOBİLİK: Komünist mi olsaydık? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) Başkanı Tuğrul Kudatgobilik Türkiye’nin müzakere sürecinde ‘‘durağan bir Avrupa ile karşı karşıya olduğunu’’ belirterek ‘‘Karşımızda atlayan, zıplayan bir Avrupa yok’’ dedi. Kudatgobilik ‘‘Avrupa’da iki şey bitti. Avrupa’ya yatırım yapılmıyor. Sosyal Avrupa modeli de can çekişiyor’’ diye konuştu. TİSK Başkanı Kudatgobilik, ‘‘Sosyal politika ve istihdam başlıklı AB müktesebatı ve Türkiye’’ raporunun tanıtım toplantısında yaptığı konuşmada, AB’ye toplum istediği için girildiğini öne sürerek şunları söyledi: ‘‘TİSK olarak 28 yıldır AB sürecinin içindeyiz. Bu işi ciddiye aldık zamanında, hareket ettik. Bu yüzden Avrupa’ya Doğu Avrupa’dan, Bulgaristan, Romanya, Çek Cumhuriyeti’nden evvel gireceğimizi sanmıştım. Açıkçası bunu hazmedemiyorum. Türkiye’de 90’lı yıllarda bir komünizm rüzgârı esmişti. Acaba o sırada ‘kaptırsaydık, komünist olsaydık, daha mı iyi olurdu’ diye düşünüyorum. Komünist olmamakla hata mı ettik yani? Oysa Türkiye soğuk savaş döneminden beri Batı’nın çıkarlarını savundu.’’ Kudatgobilik’in konuşmasının yazılı metninde ise şu ifadeler yer aldı: ‘‘Hükümetimizin bu sürece sosyal tarafları ve sivil toplum kuruluşlarını katma konusunda herhangi bir girişimde bulunmayarak pasif davrandığını üzülerek görüyoruz. Müzakere sürecinde sosyal taraflar devrede değil. Hükümetimizi bir an önce, bizlerle gerekli koordinasyon ve işbirliğinde bulunmaya davet ediyoruz.’’ P aris, Marsilya, Lyon derken 150 Fransız kentinde işçi ve kamu emekçileri sendikalarından, gençlik örgütlerinden yüz binler günlerdir direniyor. İstekleri: Emeğin kazanılmış haklarını tırpanlayan yasaların çıkmasını engellemek. Fransa’da yaşananların benzerleri önümüzdeki aylarda birçok Avrupa ülkesinde yaşanacak. Çünkü 2000’den beri emekle ilgili birçok hak Avrupa Temel Haklar Şartı’ndan çıkartılıp, bağlayıcı özelliği olmayan sosyal şarta konmuştu. Bu da emeğin kazanımlarının AB ülkelerinde de tırpanlanacağını gösteriyordu (*). Dolayısıyla, bugün Fransızları sokağa döken CPE (İlk İş Sözleşmesi) adlı yasa tasarısını 68 ruhunun şahlanması diye yorumlamak epey safdillik olur. Zira, sokaktakiler 68’in üniversiteli gençleri değil; kapitalizmin yeniden düzenlendiği 21. yüzyılın genç işsiz yığınları. Talepleri ise ne daha fazla eşitlik özgürlük, ne de yeni haklar!.. İş edinme ve bunu güvenli olarak sürdürebilme hakkının ellerinden alınacak olmasına tepki gösteriyorlar. Yüz binlerce kişinin tepkisi karşısında Dominique de Villepin Hükümeti geri adım atar mı bilemem ama, CPE (İlk İş Sözleşmesi) yasalaşırsa: İşveren GÖZ UCUYLA TÜRKEL MİNİBAŞ Globalizm ve Fransa... girenin ilk çıkartılacaklar listesinde yer alması aslında basit, bilinen bir istihdam kuralıdır... İşveren; biriki yıllık elemanları, üstüne yatırım yaptığı deneyimli elemanlarına göre daha kolay gözden çıkartır. Ne var ki, emek toplusözleşmeyle güvence altında olduğu sürece kullanılması söz konusu olmaz. Buna karşılık aynı kural, emeğin demokratik kazanımlarını yitirdiği kriz dönemlerinde önemli bir tehdit aracına dönüşür. Çalışanlar hangi yaş grubuna ait olursa olsun işlerini kaybedecekleri ve yerlerine yenilerinin alınacağını bilir ve işlerini kaybetmemek için her türlü kazanılmış hakkından taviz vermeye hazır hale gelir. Villepin Hükümeti’nin yaptığı da bu zaten: Bir işte çalışmayı ‘‘şans’’ olarak gören ve yitirmemek için hak edilmiş haklarından vazgeçmeye hazır kitleler yaratmak. Böylelikle iş yasasını emek maliyetlerini aşağı çekmeye olanak verecek ilk defa işe alınan 26 yaşından küçük çalışanları 2 yıl içinde gerekçesiz işten çıkartabilecek! 1825 yaş arasındaki nüfusun yüzde 23’ünün işsiz olduğunu, kent çevresindeki aynı yaş grubunda ise bu oranın yüzde 4050’ye ulaştığını hatırlarsak, Villepin Hükümeti’nin yasadaki ısrarını anlamak kolaylaşır. Zira tasarı, genç işsizlerin oranını aşağı çekmek için: 20’nin üzerinde çalışanı olan işletmelere 26 yaşından küçükleri istihdam etme şartı getirirken İşverene ilk iki sene içinde gerekçe göstermeden istihdam edilen bu gençlerin işine son verme hakkını da vermekte ve işvereni üç sene sosyal kesinti ödemekten muaf tutmaktadır. Şimdi gelin de ‘‘Emeğin demokratik hakları Fransa’da da tırpanlanırsa bize neler olmaz diye!’’ hayıflanmayın. Ne mümkün!! Çalışma ekonomisi açısından, işe ilk şekilde yeniden düzenlemek! Fransız işçiler ile göçmen işçiler arasındaki ekonomik çıkar farklılıklarını besleyerek sınıf çatışmalarını etnik ayırımcılık ve milliyetçilik düzlemine çekmek; İşverenlerin işsizlik sigortasına yaptığı katkıyı kaldırarak sosyal güvenlik reformuna zemin hazırlamak. Villepin Hükümeti’nin çıkaracağı yasa tabii ki sadece sermayeyi rahatlatmak için hazırlanmış olamaz! Özellikle de Chirac’ın İran’ın nükleer silahlarıyla ilgili demeci CPE’nin yasalaşmasıyla aynı sürece rastlamışsa! İster misiniz Fransa, bugün iş bulmuş dahi olsa iki yıl sonra işsiz kalacak 26 yaş altındakileri İran’da istihdam etmeyi düşünüyor olsun ve Irak’taki maceradan sıkılan ABD’yle İran’da nükleer avına çıksın!.. Anlayacağınız Fransızların CPE’si pek marifetli! Emek cephesi bu marifetlerin ayırdına varmaz da Avrupa Temel Haklar Şartı’ndaki değişikliklerde olduğu gibi etkisiz kalırsa globalizmin Fransa çıkartmasının benzerleri pek yakında tüm AB sinemalarında oynamaya başlar. (*) Minibaş; Bu Kez Düşmanın Adı Terör, s. 205219 turkmini@superonline.com www.turkelminibas.net R A P O R TİSK raporunda ‘‘Avrupa sosyal modeli henüz oluşturulabilmiş değildir. AB ülkelerinde halen pek çok sosyal konu üye ülkelerdeki ulusal uygulamalara bırakılmaktadır’’ dendi. Raporda düzenleme gerektiren bazı konular şu başlıklarla yer aldı: ‘‘İş sözleşmesiyle çalışanların süresinden önce işten çıkarılmaları halinde toplu işten çıkarılma hükümlerine tabi olacağı, geçici ve offshore işçi tanımı, azami haftalık çalışma süresi ve yıllık ücretli izin sürelerinin yeniden gözden geçirilmesi, endüstriyel kazaların kontrolü, iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin mevzuatın kamu görevlilerini de kapsaması, kadın erkek eşitliği kurulu, sosyal tarafların güçlendirilmesi, işçi temsilciliği. ’’