25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

KASIM CUMA haberler AYDINLANMA EMRE KONGAR ‘Türkiye’nin imaj sorunu var’ TÜRKİYE’DE LAİKLİK VE İRTİCA TARTIŞMASI OLDUĞUNU BELİRTEN BAZI İTALYAN MİLLETVEKİLLERİ AKP YETKİLİLERİNİN ‘TÜRKİYE’DE LAİKLİĞİN TEMİNATI BİZİZ’ DEDİKLERİNİ ANLATIYORLAR LEYLA TAVŞANOĞLU ROMA “AKP yetkilileri her zaman, Türkiye’de laikliğin teminatı biziz, diyorlar.” Bu sözleri burada konuştuğum kimi İtalyan milletvekillerinden duyunca şaşkınlıktan şaşkınlığa düşüyorum. Türkiye ile İtalya arasındaki ilişkilerin 150. yıldönümü nedeniyle bizim Dışişleri Bakanlığı buraya 70’in üzerinde bir heyetle çıkarma yapıyor. Heyette hükümet ve muhalefet milletvekilleri, bürokratlar, akademisyenler, işadamları, sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri ve gazeteciler var. Roma’ya geldiğimizde görüştüğümüz kimi İtalyan milletvekilleri, Türkiye’de bir laiklik ve irtica tartışması olduğunu, bunun nedenini soruyorlar. Dilimizin döndüğünce Türkiye’nin gerçeklerini anlatmaya çalışıyoruz. Bize söyledikleri aynen şöyle: “AKP’li yetkililerin İtalya’da ve AB’nin öbür ülkelerinde yaptıkları temaslarda AKP’nin Türkiye’de laikliğin teminatı olduğunu söylediklerini biliyoruz.” Bu satırların yazarı iki şapkalı. Hem gazeteci hem de Türkiye’nin önde gelen sivil toplum kuruluşu Marmara Grubu Vakfı’nın üyesi. Vakıf Başkanı Dr. Akkan Suver, öbür üyeler Prof. Dr. İlter Turan ve işadamı Cafer Okray’la birlikte İtalyan Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu Başkanı Umberto Ranieri’yi ziyaret ediyoruz. Grubumuzda aynı komisyonun üyesi Halk Partisi milletvekili Sandra Cioffi de var. Ranieri, Marmara Grubu Vakfı temsilcilerinin ziyaretinden memnunluk duyduğunu belirterek “Keşke daha çok sivil toplum kuruluşu Türkiye’den gelip insan insana temaslar yapsa, Türkiye’nin sesini buralarda daha çok ve doğru biçimde duyursa” diyor. Sivil toplum kuruluşlarını bırakın, Türkiye’den parlamenterler ve TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı bile buralara uğramamış. Bunun kanıtı da Ranieri’nin şu sözleri: “Ne yazık ki sizin TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı’yla hiç tanışmadık.” Suver, Türkiye’nin AB yolunda ciddi biçimde ilerlemek istediğine, ancak aynı ciddiyetin AB tarafında eksik olduğu izleniminin bulunduğuna dikkat çekiyor. Ranieri durumun ayırdında olduğunu, Türkiye’nin AB yolunu mümkün olduğunca rahatlatmak için çaba gösterdiklerini belirtiyor. Milletvekili Sandra Cioffi de Türkiye ile ilişkilere önem verdiklerine ve AB’nin Türkiye’yi dışlamaması gerektiğine işaret ediyor. Bir de buraya kadar yansıyan Türkiye’nin imajı meselesi var. İtalya İletişim ve Ulaştırma Bakanı Paolo Gentiloni diyor ki: “Türkiye’nin imajının AB’ye olumsuz yansıtıldığı yakınmaları var. Pek çok ülkenin imaj sorunu vardır. İtalya’da da bu böyle. İtalyan imajı eşek, mafya ve Sicilya’yla anılıyor. Güçlü kâğıtlarımızı oynayıp var olan imajı pozitife çevirelim. Birtakım klişeler yüzünden çatışmaya girmeyelim. Bizler de gazeteciler olarak kendi ülkelerimizin özeleştirilerini yapalım.” İtalya’nın Ankara Büyükelçisi Carlo Marsini’nin görüşleri de şöyle: “Türkiye’nin imajının değiştirilmesi isteğine yardımcı olmamız lazım.” Limes adlı jeopolitik yayın organının genel yayın yönetmeni Lucio Caraciollo şunları söylüyor: “Türkiye’nin AB’ye entegrasyon yolunda duraksaması çok ciddi sorunlara yol açar. Kıbrıs konusunda ikiyüzlülük yapıldığından söz ediliyor. İkiyüzlülük varsa bunun ardından iflas gelir. İkiyüzlülükle birliktelik olmaz.” Türkiye: Nereden Nereye? Kim Götürüyor? Değişme süreci her toplum için kaçınılmazdır. Türkiye Atatürk Devrimleri ile bu değişme sürecini pek çok başka toplumdan çok daha hızlı yaşamış ve yaşamaktadır. Hiçbir toplum durağan bir fotoğraf olarak değerlendirilemez. Her toplum, sürekli oynayan, değişen sahnelerden oluşan bir film gibi algılanmak zorundadır. ??? Türkiye’de nasıl bir senaryo sahneleniyor? Bu senaryonun yazarı kim? Yönetmeni kim? Baş oyuncular kimler? Figüranlar kim? ??? Biz halk olarak, seçmenler olarak figüran rolündeyiz. Baş oyuncular, politikacılar. Yönetmen’in bir ayağı Brüksel’de, bir ayağı Washington’da. Peki ya yazar? Türkiye’de oynatılan filmin senaryosunun yazarı kim? Tarih mi? ABD mi, AB mi? Ermeni diyasporası mı, Rum lobisi mi, ayrılıkçı etnik örgüt mü? ??? Film nasıl gelişecek, nasıl sonlanacak? Onu bilmek zor. Ama bir nokta kesin: Figüranlar, yani halk, yani seçmen, senaryoya müdahale etmezse, yönetmenliğe soyunmazsa, başrol oyunculuğuna el koymazsa, bu filmin sonu iyi gelmeyecek. Unutmayalım, Mustafa Kemal Atatürk ne demişti: Egemenlik, kayıtsız koşulsuz ulusundur. C 5 T Berlin ile sıkıntı büyüyecek 2007 yılının başında Avrupa Birliği’nin dönem başkanlığını üstlenecek Almanya’nın, özellikle Finlandiya’nın sürdürdüğü iyi niyet misyonunu üstlenmeyeceği ve Türkiye ile müzakerelerin bazı başlıklarına çekince konulmasını önereceği bildiriliyor. MAHMUT GÜRER ANKARA Avrupa Birliği (AB) ile yeni bir kriz kapıda. 1 Ocak’ta AB Dönem Başkanlığı’nı Finlandiya’dan devralacak olan Almanya, Türkiye’nin AB’ye üye değil ‘‘ayrıcalıklı ortak’’ olmasını destekliyor. Kıbrıs Cumhuriyeti’ne kayıtlı büyük ticaret filoları bulunan Almanya, Türkiye’nin Rum kesimine deniz ve hava limanlarını da açmasını istiyor. Türkiye’nin AB ile sıkıntıları Almanya’nın dönem başkanlığı döneminde artacak. Almanya’nın tutumu, özellikle Kıbrıs konusunda Finlandiya’dan farklı olacak. Alman şirketlerinin Akdeniz’de Kıbrıs bayrağı altında ticaret yapan çok sayıda filosu bulunuyor. Ancak bu filolar, Türkiye Kıbrıs Rum Kesimi’ni tanımadığı için Akdeniz’de sadece Türkiye’ye giremiyor. Berlin özellikle bu nedenle Türkiye’nin limanlarını ‘‘Kıbrıs Cumhuriyeti’’ne açmasını istiyor. AB kaynakları ise Finlandiya tarafından yürütülen çözüm planının, dönem başkanlığının Almanya’ya geçmesiyle birlikte son bulacağı görüşünde. Kaynaklar, Alman hükümetinin son seçimlerden sonra Türkiye’ye ilişkin devlet politikasını baştan sona değiştirdiğini vurguluyorlar. AYRICALIKLI ORTAKLIK İSTİYORLAR Almanya’nın dönem başkanlığı yaklaştıkça, Türkiye’nin AB üyeliği konusunda koalisyon hükümetinde cepheler de keskinleşiyor. Hıristiyan Demokrat Partili (CDU) Başbakan Angela Merkel, Finlandiya’nın Kıbrıs ile ilgili daha önce sunduğu çözüm önerisini destekliyor, ancak sorunun yeni yıla bırakılmasına karşı çıkıyor. Başbakan Merkel, Türkiye’den, verdiği sözde durmasını ve yıl sonuna kadar Ankara Protokolü’nü imzalamasını istiyor. CDU’nun programında da Türkiye’nin AB’ye imtiyazlı ortak olması gerektiği yer alıyor. Muhafazakârların küçük ortağı Hıristiyan Sosyal Birlik Partisi de (CSU), Türkiye’nin bir Avrupa ülkesi olmadığını, dolayısıyla AB’ye üye yapılmaması gerektiğini savunuyor. Hükümetin diğer büyük kanadı Sosyal Demokratlar ise Türkiye’nin AB üyeliğini desteklerken Kıbrıs Cumhuriyeti’ni mutlaka tanıması gerektiğini, aksi takdirde müzakerelerin feshedilmesi gerektiğini savunuyorlar. ürkiye nereden geldi? Nereye gidiyor? Kim götürüyor? ??? Türkiye endüstrileşmeden gelmedi. Emperyalizm karşıtı bağımsızlık savaşından geldi. ??? Türkiye Osmanlı’nın evrimleşmesinden gelmedi. Atatürk’ün devrimlerinden geldi. ??? Türkiye’nin mayasında iki belirleyici var: 1) Yaşam biçiminde, kültüründe, toplumsal ilişkilerinde bir dintarım imparatorluğu olan Osmanlı geleneğinin, göreneğinin feodal kalıntıları. 2) Dintarım imparatorluğunun feodal siyasal, toplumsal, kültürel ve ekonomik yapısını, emperyalizm karşıtı bir savaşın zaferinden aldığı güce dayanarak Aydınlanma ile tasfiye etmeye çalışan, endüstrileşme ve kentleşme olgularının önünü açan, laik, demokratik, sosyal hukuk devletini hedefleyen Atatürk Devrimleri. ??? Türkiye’nin mayasındaki bu iki temel öğe, birbiriyle uyumlu değil, çelişik. Cumhuriyet tarihi aslında bu iki çelişik öğe arasındaki mücadele ile belirlenir. Bu mücadeleye isterseniz “Geçmiş ile Geleceğin”, “Feodalite ile Çağdaşlığın”, “Şeriat ile Aydınlanmanın” “Padişahlık ile Cumhuriyetin”, “Hurafe ile Bilimin” savaşımı da diyebilirsiniz. ??? Her toplum her an değişir. ekongar?cumhuriyet. com.tr; www.kongar.org Ahretten yayın yapan kanal! BERİVAN TAPAN Fethullah Gülen’e yakınlığıyla bilinen Samanyolu TV’de yayımlanan “Büyük Buluşma” isimli programda “ahretten yayın” yapılarak “günahkârlar” tövbeye davet ediliyor. Programda, sözde ölmüş kişiler cennete ya da cehenneme gönderiliyor. “Öbür dünya”nın canlandırıldığı programda, “kendini Allah ile eş koşan” ak sakallı sorgucu, kişilerin sevap ve günahlarını “Vicdan Aynası”nda tartarak kişilerin cennete ya da cehenneme gönderilmelerinin kararını veriyor. Samanyolu TV’de yayımlanan Büyük Buluşma adlı programda, sözde ölmüş kişileri “Ferah Kapısı” isimli mekânda karşılayan Amil adındaki ak sakallı dede, bu mekânı “Sen fani hayatın bittiği, baki hayatın başladığı yerdesin” diye tanımlıyor. “Vicdan Aynası”ndan kişilerin hayattayken aldıkları kararların kendilerine nasıl bir “öbür dünya” hazırladığını gösteriyor. Programda, sol ideolojiyi savunan, içki içen kişileri cehenneme gönderen programın sunucusu, sevaplarının günahlarından fazla olduğunu iddia ettikleri kişileri de cennete yolluyor. Samanyolu TV’nin internet sitesinde program “Hayata ölümden sonrasının gözüyle bakın” mesajı ile tanıtılıyor. Çarşamba ve pazar akşamları yayımlanan programın yapımcılığını Mustafa Kartal, yönetmenliğini ise Cem Akyoldaş yapıyor. Eski Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz, bu tür programların reyting amacı taşıdığını savunarak “Reyting uğruna böyle programların yapılması kabul edilemez. Cennet ve cehennem olayı öbür dünyada vardır. Kimin cennete ve kimin cehenneme gideceğinin kararını yalnızca Tanrı verebilir. Ahrette karar verilecek bir şeyin hesabı bir televizyon programında yapılamaz” diye konuştu. Psikiyatryazar Cem Mumcu, bu tür programlar için “reyting uğruna inancı sömüren programlar” değerlendirmesinde bulunarak şunları söyledi: “Bu ve buna benzer programlar, Tanrı ile kul arasına giriyor. Oysa bizim inanç sistemimiz ‘Tanrı bilir’ düşüncesi üzerine kurulu olmasına karşın sunucu kendini Tanrı ile eş koşuyor. İnançlı bir insan bu tür programlarda kendini Tanrı yerine koyan bir sunucu olduğunu, bunun da inandıklarına ters olduğunu görebilir. İslam bunları tamamıyla reddeder. Diyanet İşleri çıkıp bu tür programların İslam inancına aykırı olduğunu ifade etmeli. Bu tür programlar, inanan kesimi radikalize ediyor.” Misyonerlere Gülen bağışı BAHADIR SELİM DİLEK ANKARA Gülen cemaati lideri Fethullah Gülen’in, ABD’deki misyoner okulu Hartford Seminary’ye ‘‘Modern İslam’’ üzerine araştırma yapması için 2 milyon dolar bağışta bulunduğu ortaya çıktı. Söz konusu miktar, okul tarihinde Müslüman bir cemaatten alınan en yüksek miktardaki bağış olarak kayıtlara geçti. Türkiye’deki misyonerlik faaliyetlerinin önemli tartışma konusu olduğu bir dönemde, ABD’deki bir misyoner okuluna Gülen cemaati tarafından yapılan bağışa ilişkin ayrıntılar bu ülkede yayın yapan TurkishAmerican Journal’de yer aldı. Buna göre, söz konusu bağışı Gülen cemaati adına Fatih Üniversitesi Mütevelli Heyeti üyesi Ali Bayram yaptı. Hartford Seminary Halkla İlişkiler Müdürü David S. Barrett yaptığı açıklamada, Hartford Seminary tarihinde ilk defa Müslüman bir cemaat Türkiye’deki misyonerlik faaliyetlerinin önemli tartışma konusu olduğu bir dönemde, ABD’deki bir misyoner okuluna Gülen cemaati tarafından yapılan bağışa ilişkin ayrıntılar, bu ülkede yayın yapan TurkishAmerican Journal’de yer aldı. Buna göre, söz konusu bağışı Gülen cemaati adına Fatih Üniversitesi Mütevelli Heyeti üyesi Ali Bayram yaptı. ten bu kadar büyük bir bağış aldıklarını söyledi. TurkishAmerican Journal’de yer alan bilgiler, misyoner okulunun aldığı en büyük bağışın 1997’de 6 milyon dolar olduğunu ortaya koyarken Gülen’in bağışını yapan Bayram, ‘‘Bu para İslamın yanlış anlaşılmasını önlemek amacı ile Modern İslam Kürsü sü kurulması için verildi’’ gerekçesini gösterdi. 2 milyon dolarlık bağışın İslami kurallara göre toplanan paralardan elde edildiğine, yani kumar, alkollü içki ve sigara satışından edinilmediğine dikkat çekildi. TurkishAmerican Journal’de, söz konusu bağışla kurulacak ‘‘Modern İslam Kürsüsü’’nün, McDonald Merkezi’nde faaliyet gösteren Hartford Seminary Papaz Okulu’nun İslam ve HıristiyanMüslüman İlişkileri Bölümü altında araştırma yapacağı bilgisi yer alırken şu değerlendirmelere de yer verildi: ‘‘Seminary Papaz Okulu uzun yıllardan beri Gülen cemaati ile çalışmaktadır. Bu cemaat İslam adına şiddeti reddetmekte ve bu cemaatin çok sayıda öğrencisi ve din adamı buradaki Papaz Okulu’na gelip araştırma yapmaktadır. Gülen’in takipçileri İslamdan taviz vermeksizin modernizmi, diyaloğu, hoşgörüyü ve demokrasiyi savunmaktadırlar.’’ B ülent Ecevit, Türk siyasi ve toplumsal hayatında gerçekten olumlu izler bırakan ender insanpolitikacılardan biri. Bugün Ecevit için iyi şeyler yazma günü! Çünkü bunu gerçekten hak edecek olguların altında imzası olan iyi bir politik kişiliği son yolculuğuna uğurluyoruz. Ecevit’in “izlerini” sürersek neler karşımıza çıkar? • Türk politika hayatını, mavi rengiyle, güvercinle, şapkasıyla, Karaoğlan sıfatıyla renklendirdi, sevimlileştirdi, hafifletti; bütün bu “Ecevit markaları” ile politikayı sevdirdi ve halklaştırdı. • Bir “mücadele adamı”. Hayatında önemli ilkler var ve bu ilkler Türkiye’de siyasal ve toplumsal yaşama da damgasını vurdu ve yeni kanallar, kulvarlar açtı: • Çalışma Bakanı olarak işçi sınıfı grev hakkını ilk onun zamanında kazandı... “Ortanın Solu” sloganıyla CHP içinde yeni bir bayrağı dalgalandırdı. Bu sloganın ülkemizde solu, solculuğu yaygınlaştırdığını ve sevimlileştirdiğini söyleyebiliriz. Bu açıdan solcular, Ecevit’e derin bir CUMA YAZILARI ORHAN BURSALI Bülent Ecevit Bey partiyi, DSP’yi kurdu. Güçlü kişiliğiyle politik hayatımızda edindiği kendine özel konumun verdiği büyük bir cesaretle! Nitekim DSP’yi iki kez büyüttü ve iktidara taşıdı. • Ecevit ulusun, ülkenin çıkarlarını savunmakta tereddüt etmedi. Bu tutumuyla sahnedeki bütün egemen politikacılardan ayrıldı. Dış politikada ve ilişkilerde boyun eğen ve evetçi bir politika insanı olmadı. Burada da çoğu kez cesur davrandı. ABD’ye karşı sık sık tavır aldı. Haşhaş ekimi yasağını kaldırdı.. • Şüphesiz en cesur kararı, Kıbrıs’a müdahaleydi. Kıbrıs’ın oldubittiyle Yunanistan’a ilhakını önledi. Bu ancak büyük bir politikacının kararı olabilirdi. Çünkü dünya egemenleri müdahaleye karşıydı. Türkiye ambargoya göğüs germeyi öğrendi. teşekkür borçludurlar. Solculuğu halk için “öcü” gibi kullanan onca minik grupların çabalarına rağmen. • Mücadeleci ve güçlü bir kişilik geliştirdi zaman içinde: CHP Genel Sekreteri olarak, İnönü’ye bayrak açtı. 1972’de İnönü dönemini noktalayan politikacı oldu. ??? Ecevit, 12 Eylül askeri darbesine karşı da mücadele etti. Demokrasinin oturması için çaba gösterdi. Büyük ölçüde ABD’nin güdümünde ve talimatları doğrultusunda hareket eden, en koyu ve gerici Amerikancı generaller tarafından siyasal açıdan anti ulusal bir araç olarak kullanılan Kontrgerillaya karşı çıktı. Bu gerici silahlı örgütün saldırılarına ve suikast girişimlerine de hedef oldu. Ancak, yılmadı ve cesur kişiliğiyle hep ayakta durdu! • CHP’den ayrılıp sıfırdan yeni bir ??? Ecevit’in büyük bir saygıyla anılması gereken bir politikacı özelliği de siyasal dürüstlüğüydü. Politikasını kişisel hiçbir maddi çıkara alet etmedi. Bir menfaat kovalamadı. • Siyasal olarak var olabilmek için, bugünün bütün politikacılarının yaptığının hiçbirini yapmadı: Kendine ekonomik yandaş yaratmak için devlet ve iktidar olanaklarını kullanmadı. • Ülke hazinesini, ihaleleri, ite kopuğa peşkeş çektirmedi. Ve iktidar dönemlerine özgü Ecevitçi zenginler tayfası yaratmadı. Ecevit, bütün bu özellikleriyle, siyasal hayatımızın son yiğit kahramanı, son devlet adamıydı... Bu yaşadığımız dönemde, ne yazık ki, bütün bu olumlu nitelikleri bağrında toplayan ve hakkında bütün bunları yazabileceğimiz kimse kalmadı. Bu nedenle, Ecevit’ten geriye ve Ecevit’ten sonra ortada sadece derin, sessiz, beyaz bir hüzün kalıyor! Rahşan Hanım’ın ve bütün sevenlerinin başı sağ olsun. Türkiye’nin altındaki halı çekiliyor mu? Dış Haberler Servisi Avrupa Komisyonu’nun Türkiye hakkındaki İlerleme Raporu’nun yankıları sürüyor. Economist dergisi, “Türkiye’nin AB’nin ilk Müslüman üyesi olma umutları tümüyle tükeniyor mu” sorusunu sorarken Financial Times gazetesindeki bir yorumda Türkiye’nin birliğe ait olmadığı savunuldu. Economist dergisinin son sayısında “Altındaki halı çekiliyor mu” başlıklı yazıda, Avrupa Birliği (AB)Türkiye ilişkilerinde yeni Komisyon raporuyla birlikte yeni bir krizin de başladığı belirtildi. Sultan 2. Abdülhamit’in Osmanlı İmparatorluğu’nun son günlerinde “Büyük güçlerin reform talebi hiç bitmez” dediğini anımsatan dergi, modern Türkiye’de milyonlarca kişinin bu görüşte olduğuna, ilerleme raporunun yayımlanmasından sonra bu inanışın daha da güçleneceğine dikkat çekti. Belgeden belki “tren kazası”nın çok yakında olduğu sonucunun çıkmayabileceği kaydedilen haberde, “Ama 14 Aralık’taki liderler zirvesine kadar limanlarını Rumlara açmaması halinde Türkiye’yle müzakerelerin askıya alınacağı tehdidi masada’’ ifadesi yer aldı. “Türkiye’nin AB’nin ilk Müslüman üyesi olma umutları tümüyle tükeniyor mu?” denilen yazıda, Türk ve Avrupalı yetkililerin uzun süredir görüşmelerin tam üyelikle sonuçlanmayabileceğini bildikleri savunuldu. “AB sürecinde bir duraksama, Türk generalleri reform dalgasında kaybettikleri güçlerini tekrar kazanmaya çalışma yoluna sevk edebilir” denilen yazıda, ayrıca bunun, son yıllarda kaydedilen ekonomik büyümeyi de tehdit edebileceği kaydedildi. Yazıda, bu kıyamet senaryosunun gerçekleşmesinin önlenmesinin Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın nasıl bir liderlik göstereceğine bağlı olduğu belirtildi. İngiliz Financial Times gazetesinde yer alan bir makalede, Türkiye’nin üyeliğinin AB’yi ölümcül bir biçimde zayıflatacağı iddia edildi. Eski Avrupa Komisyonu üyelerinden Frist Bolkestein imzalı yazıda, Avrupa ile Türkiye arasında tarihi ve kültürel farklar olduğu kaydedildi. AB’nin Türkiye’deki sivilordu ilişkisine yönelik uyarılarını eleştiren Bolkestein yazısını şöyle sürdürdü: “Bazıları, yalnızca Türkiye’nin üyeliğinin İslamcı dalgayı durduracağını savunuyor. Ama AB, radikal İslama karşı bir siper oluşturan Türk ordusunun gücü ve etkinliğini azaltmaya çalışıyor. AB ne yaptığını biliyor mu?” obursali?cumhuriyet.com.tr
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear