25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

EKİM CUMA dizi LÜBNAN’DAKİ ERMENİLER UNIFIL ÇERÇEVESİNDE TÜRK ASKERİNİN ÜLKEYE GELMESİNE OLAN İTİRAZLARINI PROTESTOLARLA GÖSTERMİŞTİ C 11 Askere ‘Burj Hamud’ muhalefeti L übnan’da, Türk askerinin UNIFIL çerçevesinde ülkeye gelişine itiraz eden olmadı. Tabii ki Ermeniler dışında. Şiilerden Sünnilere, Maruni Hıristiyanlardan Ortodoks Hıristiyanlara, Grek Katoliklerden Dürzilere kadar bütün kesimler, farklı kaygılar ve farklı gündemlerle de olsa Türk askerinin ülkelerine gelmesi yönündeki kararı ‘‘memnuniyetle’’ karşılıyor. Türkiyeİsrail ilişkileri, AKP’nin Washington ile olan yakınlığı kuşkulu bir bakışı beraberinde getirse de, Ermeniler dışında Hıristiyan ve Müslüman kesimde Türk askerine yönelik bir muhalefet ortaya çıkmadı. Ermeniler ise Türk askerinin Lübnan’a gidişine ilişkin tartışmaların başlamasından hemen sonra, ‘‘Türk askerini Lübnan’da istemiyoruz’’ dediler. Her ne kadar Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün ateşkesin hemen ardından gittiği Beyrut’ta, Lübnan kabinesindeki Ermeni bakanın Türk askerinin gelişine ‘‘evet’’ dediği yazılıp çizilse de, Lübnan’daki Ermeniler çok gecikmeden birkaç protesto gösterisi ile gerçek görüşlerini ortaya koydular. Aslında Lübnan’da yaşayan Ermeniler ülkenin asli unsuru değiller. Beyrut’ta bugün, 1. Dünya Savaşı sırasında Doğu ve Güneydoğu Anadolu’dan tehcir edilenlerin ve Adana’dan, hem 1908’de hem de 1920’de Fransızlar ayrılırken göç edenlerin torunları yaşıyor. Zaten, ülke içinde tartışmalar şiddetlendiği zaman gerek Müslümanlar gerekse Hıristiyanların, Ermenilere, Lübnan’ın asli unsuru olmadıklarını hissettirdikleri, hatta ‘‘Siz burada misafirsiniz’’ imasında bulundukları konuşuluyor. ‘TÜRK ASKERİ İÇİN TEHDİT DEĞİL’ Peki, Ermenilerin muhalefeti ne anlama geliyor? Ermenilerden Türk askerine yönelik bir tehdit olur mu? Ermeni varlığı Türk askeri için risk mi? Bu soruların yanıtını hem Türk diplomatlar hem BM yetkilileri hem de Lübnan milletvekilleri benzer şekilde veriyor: ‘‘Lübnan’daki Ermeni varlığı Türk askeri için büyük bir tehdit oluşturmaz. Çünkü Lübnan’da yaşayan Ermeniler, Lübnan’ın hayati çıkarlarına aykırı bir davranış içine girmezler. Şu an için Türk askerinin UNIFIL bünyesinde ülkeye geliyor olması, Lübnan’ın çıkarına olduğu görüşü ağır basıyor. Bu yüzden Ermenilerin itirazı, sadece demokratik hakları olan gösteri yaparak, görüşlerini açıklamak şeklinde olabilir. Bunun dışında herhangi bir eyleme girmezler. Eylemler devam edebilir ama, bunun silahlı bir tepkiye dönüşmesi şimdilik olasılık dahilinde bulunmuyor.’’ Bugüne kadar ASALA’nın eylemleriyle birçok Türk diplomatının yaşamını yitirmiş olduğu, hatta bu terörist eylemlerden birinin de Beyrut’ta gerçekleştirildiği göz önüne alındığında, çok iyimser gibi görünen bu yaklaşımın sadece Lübnan’daki bugün geçerli olan dengeler bağla B urj Hamud’un tam ortasında, eyrut’un Burj Hamud semtinde yaşayan Ermeni toplumu soykırım tezine sözcüğün tam anlamıyla ‘‘iman etmiş’’ durumda. Farklı bir bakış açısı getirmek bile mümkün değil. mında dile getirilmiş olmasına hemen dikkat çekmek gerekiyor. Lübnan’da dengelerin ne kadar değişken olduğu, siyasi zeminin ne kadar kaygan olduğu göz önüne alındığında, Lübnan’da yaşayan Ermeni toplumunun, Türk askerine ne kadar süre daha tehdit oluşturmayabileceği sorusu yanıtsız kalıyor. Bunun yanı sıra, ülkede Müslüman kanatta yer alan siyasetçilerin Ermeni iddiaları konusunda Türk tezine yakın düşünmeleri beklenirken, Ermeni tezlerine yakın bir duruş sergiledikleri tespitini de yapmak gerekiyor. Lübnan Ermenileri, dünyada da olduğu gibi propaganda aygıtlarını çok iyi kullanarak sözde soykırım tezlerini kabul ettirmeyi başarabilmişler. YENİ ADANA, YENİ MARAŞ... Lübnan’da yaşayan Ermenilerin nüfusuna ilişkin kesin bir rakam yok. 120 binden 250 bine kadar birçok rakam telaffuz ediliyor. Ermenilere sorulduğunda ise Lübnan’daki nüfuslarını 350400 bine kadar çıkarıyorlar. Ülkedeki toplam nüfus içinde yüzde 2 veya yüzde 3 civarında oldukları tahmin ediliyor. Siyasi partileri, milletvekilleri ve Lübnan kabinesinde iki bakanları bulunuyor. Siyasi açıdan güçlü değiller ama, kritik noktalarda dengelerin değiştirilmesinde rol oynayabiliyorlar. Lübnan’daki Ermeniler Beyrut’un Burj Hamud semtinde yaşıyor. Burj Hamud, kentin kuzeyinde, eski yeşil hattın Hıristiyan bölümünde kalıyor. Kuzeye uzanan anayoldan içeri girildiğinde, Ermenice yazılar nereye gelindiği konusunda hemen bir fikir veriyor. Burj Hamud’un caddeleri, Beyrut’un İstiklal Caddesi olarak görülen Hamra Caddesi’nden bile daha hareketli, daha canlı. Savaş, Hamra’yı tenhalaştırsa da Burj Hamud’u çok fazla etkilememiş görünüyor. Birbiri ile bir meydanda buluşan dört cadde ve bu caddelerin çevresindeki işyerleri ile yüksek apartmanlardan oluşan Burj Hamud, sözcüğün tam anlamıyla küçük bir Ermeni kasabası. Birçok binanın üzerinde Lübnan bayrağı ile Ermenistan bayrağı birlikte dalgalanıyor. Burj Hamud’un caddelerindeki işyerlerinin tabelalarında sonu ‘‘ian’’ ya da ‘‘yan’’ ile biten Ermeni isimleri hemen dikkat çekiyor. Bir bölümünde ise Türkçe kökenli Ermenice isimler kullanılmış. ‘‘Semerjian’’ veya ‘‘Vanlian’’ gibi... Burj Hamud’da yaşayan Ermeniler, yerleştikleri bölgeye Türkiye’den göç ettikleri kentin veya kasabanın adını vermişler. Ancak önüne bir ‘‘yeni’’ kelimesi ekleyerek... Bu nedenle Burj Hamud, Yeni Adana, Yeni To B üzerinde Lübnan ve Ermenistan bayraklarının dalgalandığı ‘‘Yeni Dünya Güvenliği’’, ‘‘Stratejik Çalışmalar ve Araştırmalar Merkezi’’ yazılı düşünce kuruluşuna büyük önem atfediyorlar. Genç kuşakların da Türkiye’ye bakışlarında değişiklik yok. marza, Yeni Maraş, Yeni Antep gibi çok sayıda mahalleden oluşuyor. Ermenilerin tamamına yakını ticaret ile uğraşıyor ve ülkenin zengin sayılabilecek orta sınıfının içinde yer alıyorlar. NEFRET VE TİCARET İÇ İÇE... Burj Hamud’daki Ermeni toplumu soykırım tezine sözcüğün tam anlamıyla ‘‘iman etmiş’’ durumda. Değil sorgulanması, üzerine farklı bir bakış açısı bile getirilemiyor. Burj Hamud’un tam ortasında, üzerinde Lübnan ve Ermenistan bayraklarının dalgalandığı ‘‘Yeni Dünya Güvenliği’’, ‘‘Stratejik Çalışmalar ve Araştırmalar Merkezi’’ yazılı bir düşünce(!) kuruluşu bulunuyor. Hangi bilimsel yayınları yaptığı, yeni dünya güvenliğine nasıl katkılar sağladığı çok fazla bilinmese de, Ermeniler bu kuruluşa büyük önem atfediyor. Lübnan’da yaşayan Ermeniler geçmişlerini canlı tutmak için yoğun çaba gösteriyor. ‘‘Biz 1. Harp’te yaşananları atalarımızdan dedelerimizden öğrendik. Bunları da çocuklarımıza anlattık. Eğer onlar kendi çocuklarına anlatırken bir kelime bile eksik bırakırlarsa, hakkımı helal etmem. Mirasımdan da mahrum ederim’’ diyen bir Ermeni esnafın bu sözleri, Lübnan’da yaşayan sıradan bir Ermeni’nin soykırım iddialarına ba kış açısını net biçimde ortaya koyan küçük bir örnek. Ermenilerin çoğu tehcir ile birlikte Beyrut’a gelmiş. Önce Halep’te kalmışlar, ardından Fransız gemileriyle Beyrut’a getirilmişler. Bir bölümü de Kurtuluş Savaşı sırasında 1920’de Fransızlar Adana’dan çekilirken, Fransızlar ile birlikte ayrılmış. 1908’de 2. Meşrutiyet’in ilanından sonra Adana’dan kaçanların bir bölümü de yine Beyrut’a yerleşmiş. Ancak hemen hiçbir Ermeni Türkiye’den göç ettiği köyü, kasabayı ve kenti unutmamış. Geldikleri yerleri kuşaktan kuşağa aktarmışlar. Denilen o ki, Beyrut’a gelir gelmez işlerini güçlerini yoluna koymadan önce hemen okul ve kiliselerini yapmışlar. Çocuklarının eğitimini ön plana çıkarmışlar. Bu nedenledir ki, üçüncü ve dördüncü kuşak Ermenilerin tamamı üniversite bitirmiş. Buna Ermeni kilisesinin soykırım tezi konusundaki katı yaklaşımı da eklenirse, genç kuşakların Türkiye’ye yönelik bakışlarında neden bir değişiklik olmadığı sorusunun yanıtı, kendiliğinden verilmiş oluyor. TÜRK BASINIYLA GÖRÜŞMÜYORLAR Lübnan Ermenilerinin çoğu Türkiye ile aralarındaki bu sıkıntının bir an önce ortadan kalkmasını istiyor. Ancak önemli bir koşulları var: ‘‘Türkiye sözde soykırımı kabul etmeli ve Ermeni halkından özür dilemeli.’’ Lübnan Ermenilerine göre Türkiye hükümeti, soykırımı kabul edecek etmesine ama.. ondan sonra tazminat ve toprak taleplerinden korktuğu için soykırımı kabul etme yoluna gitmiyor. Ermeniler ancak bu koşulların kabul edilmesiyle Türkiye ile barışabileceklerini dile getiriyorlar. Lübnan Parlamentosu’ndaki Ermeni milletvekilleri Beyrut’taki Türk gazetecilerin randevu taleplerine olumlu yanıt vermediği gibi aracılarla iletilen görüşme taleplerine ise ‘‘Türklerle görüşecek neyimiz olabilir ki?’’ diyerek kesip atıyorlar. Türklere ve Türkiye’ye gösterilen bu tepki, Lübnan’daki Ermenilerin ticari ilişkilerine çok fazla yansımamış. Ticaretle uğraşanların çoğu Türkiye’den mal getiriyor ve Lübnan’da satıyor. Birçok Ermeni, turist olarak Türkiye’ye gitmiş. Söylediklerine göre ‘‘gayet iyi karşılanıp, dostça ağırlanmışlar’’. Ancak bu durum bile klasik yaklaşımlarında küçük bir değişiklik yaratmamış. Bütün bunlara karşın Burj El Hamud’da alışveriş yaparken çok rahat Türkçe konuşmak olası. Tehcirden sonraki ikinci kuşak, hemen hiç hatasız Türkçe konuşuyor. Hepsi, annelerinden babalarından öğrenmiş. Ve ilginç olanı, hemen hepsinin Türkiye’de geldiği yörenin ağzını öğrenmiş olması. Ailesi Gaziantep’ten gelenler ‘‘herkes’’ yerine ‘‘herkeş’’ demesinden ayırt edilebiliyor. Bir başkası da ‘‘Biz Adanalıyık gardaş, sohbeti muhabbeti severik’’ demesi, geldikleri yöreleri unutmadıklarının bir başka göstergesi. Vahan Atamyan Agop Semerciyan ‘Türk askeri inşallah barış vesilesi olur’ ‘Bizim bütün âdetlerimiz aynı’ gop Semerciyan’ın babası Solomon Semerciyan Osmanlı Ordusu’nda çavuşmuş. Filistin savaşında İngilizlere esir düşerek Kıbrıs’a, oradan Hindistan’a gönderilmiş. Memleketine döndüğünde ise ailesinin tehcir edildiğini görmüş. Beyrut’a geldiğinde 20 yaşındaymış. Solomon Semerciyan, 1975 yılında iç savaş sırasında Suriye topçusunun açtığı bir ateşte yaşamını yitirmiş. Sizin kökleriniz nereye dayanıyor? Antep’e dayanıyor. Ben Türkçeyi annemden ve babamdan öğrendim. Evde hep Türkçe konuşulurdu. Annem babam Ermenice bilmezlerdi. Onlar da burada öğrenmişler Ermeniceyi. Çocuklarınız Türkçe öğrendi mi? Çok az biliyorlar. Dedelerinden öğrendiler. Ermeniler Türk askerinin gelmesini istemiyorlar. Siz ne düşünüyorsunuz? Türk askeri gelsin mi gelmesin mi bir şey diyemiyorum. Ortada 90 yıllık bir problem var. Öldürmüşler, ölmüşler. Bu iş temizlenmeli, bir yere ulaşmalı. Türk askerinin buraya gelmesine biz karşı çıktık. Ama biz Lübnanlıyız. Bunu dünyanın duymasını istedik. Aslında bizim âdetlerimiz birbiri ile aynı. Kültürümüz de aynı. Mesela düğünlerde kına gecesi yapmak, söz kesmek. Peki ne olacak bu işin sonu? A V ahan Atamyan. 64 yaşında Beyrut’ta saatçi dükkânı var. Ailesi 1. Dünya Savaşı sırasında Maraş’ın Zeytun köyünden tehcir edilmiş. İsrail saldırılarından sonra işlerinin azalmasından şikâyetçi. İki kızı da üniversiteyi bitirmiş. Savaş sizi nasıl etkiledi? Burada savaşın izleri yok gibi neredeyse... İşler eskisi gibi değil. Savaşla birlikte alışveriş de azaldı. Biz de bundan etkilendik tabii ki. Ama başka memleketlerde de savaş oluyor. Geçer, alıştık burada böyle şeylere. Türkçeyi nasıl öğrendiniz? Burada 1956’da Türkiye’den gelmiş Ermeniler vardı. Onlardan öğrendim. 1966’da Türkiye’ye gittim. Avrupa’ya gittim. Avrupa’daki Türklerden de öğrendim ve geliştirdim. Çocuklar Türkçe biliyor mu? Hayır öğrenmediler. ‘HERKES HAKKINI İSTER’ Türkler ve Türkiye’ye yönelik tepkilerinden dolayı mı Türkçe öğrenmediler? Sanmıyorum. Ama bizim ilişkilerimizi düzeltmemiz lazım. Araplar ve İsrail bile nasıl anlaştı. Artık bu düşmanlığa son verilmesi lazım. Soykırım iddianızdan vazgeçerseniz ilişkilerimiz düzelir. Her insan yanlış yapar. Elbette geçmişte bir şey olmuştur. Herkeş hakkını ister. Türk de Ermeni de... Biz de hakkımızı istiyoruz. Hakkımızı verin, bizim de ilişkilerimiz düzelsin. Herkes bir çeşit düşünür. Ama inşallah Türk askeri bizim için bir barış vesilesi olur. Ama Ermeni soykırımı tanınırsa çok işler düzelir. Ben sana vururum. Sonra da özür dilerim. Her şey düzelir. Hayat böyledir. Yahudi ve Alman bile barıştı. Yahudi aldı hakkını ve sustu. 1. Dünya Savaşı sırasında yaşanılanları kim anlattı size? Atalarımdan dedelerimden öğrendim. Ben de çocuklarıma anlattım. Onlar da çocuklarına anlatacak. Tek sorun bu zaten. Vaktiyle olanları nasıl aydınlatabiliriz? Türk siyaseti eskisi gibi değil. Türkiye demokrat, laik bir ülke. Valla bir şekilde çözülmeli artık bu sorun. ‘TÜRKLER SİZİ KESİP YİYECEK Gerçekten soykırım olduğuna inanıyor musunuz? Olmuş bir şeyler. Karşılıklı da olmuş. Babam öyle anlatırdı. Bize gelip demişler ki, ‘‘Türkler sizi kesip yiyecek’’, sonra da gidip Türklere, ‘‘Şu Ermeniler, şu köyleri basıp, şu insanları öldürdü’’ derlermiş. Ama, sonuçta evimizi, toprağımızı bırakan biz olduk. Benim babam annemi, Beyrut’taki yetimhaneden beğenip almış ve evlenmiş. O zamanlar, bekâr erkekler kendilerine eş beğenmek için yetimhanelere giderlermiş. Türkiye’ye gittiniz mi hiç? Ben gitmedim ama babam Türkiye’de kalan kız kardeşlerinden birini bulmuş zamanında. Ama o gelmek istememiş buraya. ‘‘Altı çocuğum var, nasıl geleyim?’’ demiş. HAFTAYA: Türk askerinin konuşlanacağı bölge... Ateşten topraklar: Güney ‘Tepkiler gösterilerin ötesine geçmez’ Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün ateşkesin hemen ardından gittiği Beyrut’ta, Lübnan kabinesindeki Ermeni bakanın Türk askerinin gelişine ‘‘evet’’ dediği yazılıp çizilse de, Lübnan’daki Ermeniler çok gecikmeden düzenledikleri protesto gösterilerinde Türk askerini istemediklerini dile getirmişlerdi. Gösterilerde “Katiller barışı koruyamaz” yazılı pankartlarla birlikte Türkiye’nin İsrail ile olan askeri anlaşmasınıprotesto edenpankartlarda aşınmıştı. Ermeni göstericiler, Türkiye’nin İsrail’le olan ilişkilerinin barış gücünün “tarafsız” bir unsuru olmasını engelleyeceğini öne sürmüşlerdi. Lübnan’daki BM yetkilileri ve Lübnan meclisinin üyeleri, Ermenilerin Türk askerine olan tepkisinin gösterilerin ötesine geçmeyeceğini, çünkü Lübnan’da yaşayan Ermenilerin ülkenin hayati çıkarlarına aykırı bir davranış içine girmeyeceğini düşünüyorlar. (Fotoğraflar: AP)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear