Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Cumhuriyet Strateji 15 Eylül 2008 / 220 yürütme ister. Güvenliğin Terörle mücadelede hava araçları vazgeçilmez unsur... stratejik planlama ve yürütmesini yapan Başbakan ve bakanlar kurulu, ülke genelinde huzur ve güvenliğin tesis edilmesinden Türk milletine karşı sorumludur, siyasi iradenin zorunlu görevlerinin başında da bu gelir. Merkezi hükümet adına iç güvenliğin doğrudan muhatabı ise İçişleri Bakanı’dır. Bu konudaki yasal düzenlemeler 4 Haziran 1937 tarihinde kabul edilen 3201 Sayılı Emniyet Teşkilatı Kanunu ile yapılmış olup, anılan yasanın 1. maddesi aynen şöyledir; "memleketin umumi emniyet ve asayiş işlerinden Dahiliye Vekili mesuldür. Dahiliye Vekili bu işleri, kendi kanunları dairesinde hareket eden Emniyet Umum Müdürlüğü ile Umum Jandarma Komutanlığı ve icabında diğer bütün zabıta teşkilatı vasıtası ile ifa ve lüzum halinde İcra Vekilleri Heyeti kararı ile ordu kuvvetlerinden istifade eder". Günümüz Türkçesiyle bu kanun maddesinin açılımı şudur; Türkiye’nin genel emniyet ve asayişinin sağlanmasından İçişleri Bakanı sorumludur. Bakan, bu görevleri emri soruşturma ve kovuşturmayı gerektirir. Bu duruma altındaki Jandarma Genel Komutanlığı ile Emniyet yol açan bir siyasi şahsiyet etik olarak Türk milleti Genel Müdürlüğü ve gerektiğinde tüm kolluk karşısında da sorumludur, görevinden ayrılması teşkilatı aracılığıyla yerine getirir ve gerektiğinde gerekir. Ayrıca, hukuki yönden adli makamlara karşı Bakanlar Kurulu kararıyla Türk Silahlı da sorumludur, yargılanması gerekir. Peki, iç Kuvvetlerinden yararlanır. Burada adı geçen genel güvenlikte cezai ve etik sorumluluk nasıl doğar? kolluk teşkilatı; polis ve jandarmadır ve her ikisinin de asıl görevi İçişleri Bakanı’nın emir ve direktifleri Ç GÜVENLİK VE TERÖR doğrultusunda, yurt genelinde, emniyet ve asayişi sağlamaktır yani kişinin temel hak ve özgürlerini Terör örgütlerinin başvurduğu şiddet eylemleri güven ortamında kullanabilmesini sağlamak. hukuk açısından adli bir suçtur. Terör eylemleri sonucunda insanların en kutsal ve üstelik anayasa ile güvence altına alınmış olan yaşam hakları elinden ÜRKİYE’DE İÇ GÜVENLİK alınmaktadır. Bu, olayın hukuki ve adli yönüdür. Öte Türkiye’nin idari yapısı Fransa’da uygulanan yandan, olayın bir de iç güvenlik yönü vardır; idari sistemle büyük benzerlik göstermektedir. Aynı şiddetin yol açtığı korku ve panik ülke genelinde iç şekilde polis ve jandarma teşkilatları da Fransa’daki güvenliği olumsuz etkilemektedir. Doğrudan durum örnek alınarak yapılandırılmıştır. Bu aşamaya eylemin hedefi olmasa da, şiddete tanık olanlar kadar ortaya konulan kavramlar ve açıklamalar ile açısından kamu yönetimine karşı bir huzur ve güven görevler ve sorumluluklar, prensip olarak, Fransa’da eksikliği ortaya çıkmaktadır. Bu iki yönlü yapısıyla uygulanmakta olan iç güvenliğin bire bir aynıdır. terör, tüm demokratik ülkelerde emniyet ve asayişi Her iki ülke arasında bu konuda bir fark var mıdır, bozucu etkenlerin başında yer almaktadır. Bu sorusunun cevabı ise, taşınması zorunlu olan siyasi durumda, terör eylemleriyle bozulan kamu düzenini sorumluluklar olacaktır. Fransa’da iç güvenlik yeniden tesis etmek demek; iç güvenliği yeniden makamları yaptıkları ya da yapmadıkları görevler ve sağlamakla eşdeğerdir. Bu güvenliği sağlamak da işler yüzünden emniyet ve asayişin ağır bir ihlale yasa gereği İçişleri Bakanlığına düşen bir görev ve uğraması durumunda, hem etik olarak hem de cezai sorumluluktur. Hal böyle iken, ülkemizde 1978’den yönden kamuya karşı sorumlu durumdadır. Ancak günümüze iç güvenlik sağlanamamaktadır ve her yıl Türkiye’de durum farklıdır. Çünkü demokratik binlerce insan terör mağduru durumuna hukuk sistemimizde bu konudaki sorumluluğun düşmektedir. Daha yeni, Güngören’de 18 siyasi irade olduğu açıkça belirtilmiş olmasına vatandaşımız hayatını kaybetmiş ve yüzlerce karşın, Türkiye’de siyasi makamlar, nedense, insanımız da yaralanmıştır. Benzer olaylar İzmir ve görevlerini yapmadıkları takdirde gerek etik ve Mersin’de de meydana gelmiştir. Sorumluluk gerekse cezai sorumluluklarının bulunmadığı açısından konuya yaklaşıldığında, bu durumun yolunda bir inanışa sahiptir. Ülkemizde, bir siyasi birinci derecede sorumlu makamının merkezi şahsiyete yapmadığı görevin hesabının halk hükümet olduğu açıkça görülecektir, çünkü kendi tarafından sorulabileceği ve bunun da seçim günleri sorumluluğunda olan terörle mücadele stratejisini kurulan sandıklarda olacağına ilişkin yaygın bir kanı bugüne kadar ortaya koyamamıştır. Bu strateji vardır ancak bu yanlıştır. Çünkü iç güvenliğin eksikliğinden dolayı gerek idari gerekse kolluk sağlanamaması demek; insanların temek hak ve makamları sahip oldukları dinamik güçlere karşın özgürlüklerini demokratik sistem kuralları içerisinde terör olaylarını önleyememektedir. Kaldı ki terör kullanamamaları demektir. Bu da, hukuk dilinde artık öylesine günlük yaşamın bir parçası haline insan hakları ihlali demektir. Tüm demokratik getirilmiştir ki, emniyet ve asayişten sorumlu olan sistemlerde insan haklarının ihlali adli bir suçtur, C S TRATEJİ 7 bir yanda merkezi hükümetin başı öte yanda İçişleri Bakanlığı, iç güvenlikte şehit olan vatan evlatlarına bile sahip çıkmamakta, konuya ilişkin açıklama dahi yapmamakta, katillerin yakalanıp yargılanması için bir çaba dahi göstermemektedir. Hükümet sözcüsü daha da ileri gidip, teröristler Avrupa’da cirit atmaktadır, dahi diyebilmektedir. Daha da trajik olanı, merkezi hükümete yakın medya tarafından katillerin attıkları ciritler ekranlarda boy boy yer almaktadır. Sizce demokrasi bu mudur? Sizce, iç güvenlikten yani emniyet ve asayişten sorumlu olan makamların verdiğimiz şehitler karşısında, bu şehitlerin anaları karşısında, Türk milleti karşısında hiçbir sorumluluğu yok mudur? Sizce, Türk milletini güvenlikten yoksun bırakanların vicdanen, ahlaken ve de hukuken gerçekten bir sorumlulukları yok mudur? Terörün ciddi boyutlara ulaşması ve sorumlulukların tam olarak yerine getirilmemesinin ardından Türkiye’de iç güvenlikten söz etmek zor görünüyor. Yurttaşlar ise bu nedenle can ve mal güvenliğinden emin olamıyor. SUÇ VE CEZA İ T Anayasamıza göre Türkiye Cumhuriyeti Devleti demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletidir. Böylesi çağdaş demokratik devletlerde suç var ise mutlaka karşılığında bir ceza vardır. Türkiye’de iç güvenliği sağlamamak bir suçtur. İç güvenlik sağlanamadığı için insanlar hayatını kaybediyorsa eğer bu daha da ağır bir suçtur. Türk Ceza Kanunu bu suçu, "bilerek ve isteyerek adam öldürmeye sebebiyet vermek" şeklinde tanımlamaktadır. 21 Ekim Dağlıca baskını öncesi elindeki yetkiyi kullanmadığı için 12 askerimizin şehit olmasına yol açan merkezi hükümetin durumu bu tanıma bire bir uymaktadır. Açıkça söylemek gerekir ki, bugün Türkiye’de iç güvenlik yoktur, insanlar can ve mal güvenliğinden emin değildir. Bugün Türkiye’de iç güvenlik sağlanamadığı için bir yanda insanlar hayatını kaybetmekte, öte yanda insanlar temel hak ve özgürlüklerini kullanamamaktadır. Bugün Türkiye’de iç güvenliğin baş sorumlusu İçişleri Bakanı dahi, seyahat özgürlüğünü kullanarak Hakkâri ilimizin o güzelim Berçelan Yaylası’na ailesiyle birlikte gidememektedir çünkü güvenlik sorunu vardır. Bugün Türkiye’de Başbakan dahi bir koruma ordusu olmaksızın sokağa çıkamazken, insanlarımızın güvende olduğunu kim söyleyebilir? İşlenmiş suçlar cezasız kaldıkça birey ve toplum vicdanı yara almakta ve bu durum suç ve suçluluğun artmasına yol açmaktadır. Cirit atan suçlular, Barzani’ye damat olan suçlular, dağdan ovaya inen suçlular, affedilen suçlular, bu suçlulara meydanı boş bırakan kimdir? Bugün içinde bulunduğumuz durum budur; devlet otoritesini zaafa uğratan bir siyasi zihniyet ve bunun sonucu her şehit, her gün baskın, her gün bomba, her gün kayıp, insanlarımız artık yarın güneşin doğup doğmayacağından dahi kaygı duyar hale gelmiştir. İç güvenlikten sorumlu makamlar Türk milletini içine düşürdükleri bu güvensizlik ortamının ve bundan doğan ulusal kayıplarımızın hesabını yargı önünde vermelidir. Bu hesap sorulmadan Türkiye’de demokrasi ve insan haklarından kimsenin bahsetmeye hakkı yoktur.