Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Cumhuriyet Strateji 15 Eylül 2008 / 220 Ali TURGUT turgutk@gmail.com Müslüman toplumlar birbirine düşürüldü C S TRATEJİ 5 1998 yılında kabul edilen Türkiye Hakkında Avrupa Stratejisi başlıklı Avru Parlamentosu kararının (A40432/98) gayesi BOP doğrultusundadır ve bölgedeki gelişmelere de Batı gayelerine örnektir. İran üzerinde oynanan oyunlarda, Pakistan’a ilave olarak, Hindistan’ın nükleer silahlara sahip olmasına ses çıkaramayan Batı, kendi kurallarına uyamamakla elini zayıflatmıştır. ABD’nin maddi ve askeri olanakları kadar, içindeki olumsuz esintileri nedeniyle İran’a bir saldırısı mantık dışıdır. İsrail’in güvenliğini de çok büyük tehlikelere açık bırakacaktır. Bu aşamada ana gaye artık İran’ı bir ölçüde kontrole alabilmek ve yatıştırmaktır. Diğer yanda, her ne kadar Rusya İran’ın nükleer güce erişmesini istemese de, kenarda kaldığında, Çin’in İran’a destek vererek petrol kaynaklarına erişebilmesini de istememektedir. Bu nedenle, İran’ın Çin ile işbirliği yapmaması, ABD için olduğu kadar Rusya için de önemlidir. E n çok varlık sahibi Batı, özellikle ABD, refahlarını korumak için yozlaşmaya neden olurken, ekonomik çıkarlar enerji kaynakları bol olan Ortadoğu ülkelerini de ön plana çıkardı. Enerji gereksinimi, yüzyılların Müslüman ve Müslüman olmayan ayrımını geri getirdi ve Samuel Hantington’un deyimiyle, toplumlar arası savaşa dönüştürdü. Ortadoğu ülkeleri kendilerini bekleyen tehlikelere hazırlanmak için, süper güçlüğünü korumaya çalışan ABD’nin çıkmazını gerçekçi olarak değerlendiremiyor. 30 Haziran’da çıkan yazımızda tükenir enerji kaynaklarının bu yüzyıl içinde yetersiz kalmasının yansılarını incelemiştik. Şimdi ABD’nin neden Ortadoğu’dan ayrılamayacağını irdeleyeceğiz. Emperyalizmin başarısı! BOP’UN ÖNEMİ Batı’nın Ortadoğu politikası, yani BOP, nüfusunun yüzde 95’inin Müslüman olmasının yanında, Ortadoğu’nun üç önemli değişmezine dayanmaktadır: ? İsrail’in varlığı, ? Petrol’ün varlığı, ? Bölgede suyun azlığı. Yaklaşık 15 milyon Musevi nüfusunun yarısı ABD’de yaşıyor ve Batı’da yaşayanların çoğunluğu, ekonomiye, basına ve medyaya büyük ölçüde hakimler. Diğer yandan, İsrail devletinin elli yıllık varlığı somut bir gerçek. Gerek insani nedenlerle, gerek uluslararası hukuki nedenlerle, İsrail’in varlığının değişmesi de söz konusu olamaz, olmamalıdır. Aksini söyleyenler dahil, bunu herkes biliyor. Süper güç ABD’nin çıkarları ile İsrail’in çıkarları örtüşüyor. Her ne kadar İsrail kendisini koruma gücüne sahipse de, bunu dış yardımsız devam ettiremez. Çok uzakta olmasına rağmen, en yakın müttefiki olan ABD’nin de hiçbir nedenle İsrail’i yalnız bırakması düşünülemez. ABD’nin yüzyıl’ın yeni şartlarında İsrail’i koruyabilmesi de, Ortadoğu kaynaklarını kontrolü de, ancak bölgede varlığını sürdürmesiyle başarılabilir. ABD bu nedenle Irak’ı işgal etmiştir, Ortadoğu’dadır ve orada kalacaktır. Bu nedenlerle BOP uygulaması devam etmektedir ve devam edecektir. Batı’nın Peres beklentisi Batı, refahlarını korumak için yozlaşmaya neden olurken, ekonomik çıkarlar, enerji kaynakları bol olan Ortadoğu ülkelerini de ön plana çıkarmayı gerektirdi. Böylece RAN SIKINTISI yüzyılların Müslüman ve Müslüman İ Enerji gereksinimi karşılama örtüsü altında nükleer yapıma erişmesi beklenmelidir. olmayan ayrımını geri getirildi ve İran’ın Irak ABD işgalinde, ve Batı’nın öngördüğü kalacak, görünüşte bölünmese bile, toplumlar arası savaşa dönüştürdü. yönetimlerle gerçekte K. Irak Kürt bölgesi ABD himayesinde diğerlerinin senaryoya uyum sağlamasıdır. Bu uğurda, bütün oyunları, milyonlarca insanının yerinden olmasını, ölmesini, hudutların değiştirilmesini, ülkelerin yok olmasını veya yeniden kurulmasını, gaye yolunda doğal sayıyorlar. 21. yy’da Batı ekonomisinin üstünlüğü ve refahının devamı için, kaçınılmaz uygulamalar olarak değerlendiriyorlar. Acı gerçekler ise, insanların çektiği cefa, planının kaçınılmaz ayrıntıları olarak göz ardı ediliyor. Demokrasiyi, insan haklarını ve hukuku ayaklar altına alınırken, süper güçlerarası ekonomik savaşın her şeyi meşrulaştırdığını düşünüyorlar. Bölgedeki ülkeler bu gerçekleri yok sayarak geleceklerini planlayamazlar. Yıllardır barış arama çabası olarak yansıtılan girişimlerin hızlanması BOP’nin devamıdır. İran’a yönlendirilen tehditler, Suriye ile girişilen flört, komşu ülkelerin taşeronluğu, politik bir kayıp vermeden, başkasının sırtından yol almak, iskandil atmak yöntemleridir. Gaye, İran oyalanırken, Suriye’yi Batı bloğuna çekerek, İsrail ve kurulmakta olan Kürdistan üstünden, İsrailHazar ekseninin iki önemli ayağının tamamlanmasıdır. Bu sayede Hizbullah’ın etkisinin de gittikçe azalması beklenmektedir. İSRAİL’İN ETKİSİ Kuzey Irak İran hududunda oluşturulmakta olan ABD hava alanı ve askeri yerleşimi ile İsrail korunmaya alınacaktır. Irak’ta devam ettirilecek olan ABD’ne bağımlı hükümetlerin varlığı ile Irak petrolünün ve zaten ABD göbek bağlı diğer Arap ülkelerinin petrolünün batıya akması garantilenecektir. Bunun için gereken, Kuzey Irak’ta tutulacak, 50100 bin arasında ABD gücünün varlığı olacaktır. Bu yüzyıl içinde petrol kadar, hatta ondan daha da önemli olan, su kaynaklarıdır. Ortadoğu’nun, özellikle Irak bölgesinin suyunun çoğu Türkiye’den geliyor. Bu nedenle BOP’yi uygulayanlar, AB aracılığıyla Türk ırmaklarının Batı’nın kontrolüne verilmesine çalışıyorlar. Ortadoğu ve İsrail için hayati önem haline dönüşecek olan bu gereksinim için, petrolde olduğu kadar, hatta daha vahim çarelere de baş vurulması çok uzak bir olasılık sayılmaz. Yeni Ortadoğu haritası doğu Anadolu’yu ayırarak, olası petrolü ve ırmakları da elde etmeyi hedefliyor. BOP’nin gözü Fırat ve Dicle nehirlerinde, GAP’ta, ve doğunun kaynaklarındadır. Daha bugünden verimli topraklarımızın Batı’ya petrol sağlayan çöl ülkeleri tarafından kullanılması gündemdedir. Bu arzular ve etkinliğini koruyacaktır. Irak uzun zaman için egemenliğini kaybetmiş olarak kalmak durumuna getirilmiştir ve kısa vadede hiçbir seçeneği kalmamıştır. Özellikle İsrail’in kurulmakta olan nükleer tesisi bombalamasından sonra, Suriye Batı bloğuna bağlanmak zorunda olduğunu anlamıştır. Lübnan ve Ürdün’ün zaten Batı bloğuna bağımlıdır. Her ne kadar İran Hizbullah kozunu oynamakta devam etmek istese de nükleer şartlar bu etkinin zayıflaması yolunda gelişecektir. Hamas’ın ise yakın gelecekte bir anlaşmaya razı olması pek mümkün görülmüyor. İsrail’in doğu bölümünde, İsrail yerleşimleri ile delik deşik olmuş bir konumda, Batı’ya bağımlı bir Filistin kurma oyunu da sürüp gideceğe benziyor. Bütün dünyada olduğu gibi, Ortadoğu’da da, enerji bağımlılığında olan ülkelerin bölgelerinin süper güçleri mandasına girmeleri şimdiden kaçınılmaz olmaktadır. Türkiye’nin de aşağıdaki sorunlar çerçevesinde geleceği ile yüzleşmesi için çok az zamanı kalmıştır: ? Bütünlüğünün korunması, ? Kendisine yeterli hale gelebilmesi, ? Enerji gereksinimini dışarıya bağımlı olmadan karşılayabilmesi. Dünya süper güçleri yarışı, ve Ortadoğu’nun karmaşası içinde, stratejik ortaklıklarla taraf tutan ülkeler, şayet bağımlı iseler, seçenek hakları olmayacak ve peykliği kabul etmiş olacaklardır. Gereken, bölge güçleri gayelerinde daha başarılı olmadan, hiçbir süper güçle ortaklık hatasına düşmeyerek, herkesle iyi ilişkiler kurmakla yetinmek olmalıdır. Bunu da ancak kendi ayakları üzerinde durabildiklerini kanıtlayarak başarılabilirler. BOP’nin kaçınılmaz gereksinimlerinin kendi üzerlerindeki etkilerini bugün yanlış değerlendirenler, yarın kendilerinin de esarete düşebilirler. Kırmızı çizgilerini tutamayanlar, bugünden bütün çıplaklık ve açıklığıyla, kesin, etkin ve değişmez olarak bildirmek cesaretini gösteremeyenler, daima vermek zorunda kalabilirler. Kişisel çıkarlar son ana kadar gözlerini karartırsa, enerji gereksinimi ve ekonomik baskı ile bağımlılık, onları yeteneksiz bırakacaktır. 21. yüzyıl’da egemenliği korumanın yegane yolu, öncelikle enerjide, sonra da gıda da, bağımsız olmaktır. Yalınız etkin askeri güce sahip ülkeler emperyalizme karşı bunu başarabilmek durumundadırlar. Türkiye de bunlardan birisidir. Fakat sorun, hükümetlerin doğru kararları vaktinde alıp alamayacaklarıdır.