Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
12 Prof. Dr. Türel YILMAZ Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi macının İran’ı ve İran’ın nükleer programını masaya yatırmak olduğu, Cenevre’de gerçekleştirilen ve AB Ortak Dış ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Javier Solana, İran Ulusal Yüksek Güvenlik Konseyi Genel Sekreteri ve Nükleer Başmüzakereci Said Celili, Amerikalı diplomat William Burns, BM Güvenlik Konseyinin beş daimi üyesi (ABD, İngiltere, Fransa, Çin, Rusya) ile Almanya’nın temsilcilerinin katıldıkları toplantı bir anlamda "sonuçsuz" kaldı. Ancak, şunu vurgulamak gerekir ki, ABD’li diplomat Burns, her ne kadar toplantıya katılsa da pazarlıklara dahil olmadı. Pazarlıklara dahil olmamakla birlikte, Burns, 1979 İran İslam Devriminden bu yana, İranlı bir diplomatla masaya oturan ilk ABD’li hükümet yetkilisi unvanını aldı. Belki de bu toplantının en önemli sonucu bu oldu. Bir diğer sonuç da, AB ile İranlı yetkililerin iki hafta içinde görüşmelere devam etme konusunda anlaşmalarıydı. Bush yönetiminin yeni Ortadoğu yaklaşımı... C S TRATEJİ Cumhuriyet Strateji 28 Temmuz 2008 / 213 A ABD’DEN REST Cenevre toplantısı, ABD ve İran’ın her zamanki restleşmelerine tanık oldu. ABD, İran rejiminin "ya nükleer işbirliğini ya da çatışmayı seçmesi gerektiği" üzerinde durarak, İran’a gözdağı vermeyi ihmal etmediği gibi, Burns, İran uranyum zenginleştirme faaliyetlerini durdurmadıkça, ABD’nin nükleer arttıracağının da bilincindedir. Nitekim, ABD eski müzakerelere katılmayacağını da ifade etti. İran adına başkanlarından Jimmy Carter, New York’ta BM Genel müzakereleri yürüten, Said Celili ise, Tahran’ın nükleer Sekreteri Ban Ki Moon ile gerçekleştirdiği görüşmenin faaliyetleri konusundaki müzakerelerde uranyum ardından 26 Ekim 2007 tarihinde Kathimerini zenginleştirmenin askıya alınmasının "ön koşul" olarak Gazetesi’ne yaptığı açıklamada, "İran’a karşı herhangi ele alınmasını reddederek, her zamanki tutumunu bir müdahalenin korkunç bir hata ve trajedi olacağına devam ettirdi. inandığını, yapılması gerekenin, İranlı liderlerle, ABD’nin pazarlıklara katılmadığı toplantıda, İran ile saldırının düşünülmediğini kanıtlamak için müzakereleri yürüten ülkeler, İran’ın uranyum müzakerelerde bulunmak olduğunu" vurgulamıştır." zenginleştirme çalışmalarını genişletmeye son vermesi karşılığında, söz konusu ülkeye yönelik yeni BM BD’DEN GELEN OLUMLU SİNYAL Güvenlik Konseyi yaptırımları için baskı yapılmayacağı önerisini getirdiler. Ancak, yukarıda da belirtildiği gibi, Günümüzde Cenevre’de gerçekleştirilen toplantıyı İran, uranyum zenginleştirmenin askıya alınması da bu çerçevede değerlendirmek gerekmektedir. Sürekli ihtimalinin olmadığını vurguladı. ifade ettiğimiz üzere, ABD, İran ile bir çatışmayı göze Daha önce de sıklıkla vurguladığımız üzere, son alamayacaktır. Bunun için Burns’ün Cenevre birkaç senedir başta ABD olmak üzere Batıdan gelen toplantısına katılması bunun bir göstergesi olmakla tehditlere/açıklamalara ve hatta bu devletlerin savaş birlikte, İran ile yaklaşık 30 yıldır diplomatik ilişkisi uyarıları yapmalarına rağmen, İran Yönetimi, ABD’nin olmayan Beyaz Saray, ilk kez Tahran’da "menfaat İran’a saldırmasının ya da Irak benzeri bir işgal bürosu" açmayı planladığını ilan etmiştir. Bundan operasyonunun olanaksız olduğuna başka, basından alınan bilgiler çerçevesinde, Amerikan inanmaktaydı/inanmaya devam etmektedir. Sürekli Ulusal Basketbol Ligi (NBA) yaz turnuvasına katılması olarak, nükleer silah üretmediğini, amacının tamamen için İran Milli Basketbol takımını davet ettiği gibi, "barışçıl" olduğunu vurgulamasına rağmen bunu bir Amerikan Oftalmoloji Akademisi, İranlı bilim insanı türlü kanıtlayamamaktadır ya da anlatamamaktadır. Ancak, şunu da belirtmek gerekir ki, İran’a ilişkin olarak bir savaşın sözcülüğünü/çığırtkanlığını yapan Batılı ülkeler de ortaya somut bir kanıt koyamamaktadırlar. Daha önce Strateji’de yayımlanan "ABD’nin İran’a Müdahale Etmesi Mümkün mü?" başlıklı yazımızda ifade ettiğimiz üzere, "ABD, Irak ve Afganistan’da karşı karşıya kaldığı içinden çıkılmaz durum nedeniyle, İran’a herhangi bir şekilde müdahalenin kendisine büyük sorunlar yaratacağının farkındadır. Böyle bir durumda sadece İran bataklığına batmakla kalmayıp, Amerikan karşıtı radikal terör İran’la yürütülan örgütlerinin eylemlerini daha da nükleer pazarlıklar... Son dönemde Ortadoğu’da diplomatik girişimlerin hızlanmasının işaretlerinden biri İran ile ABD arasındaki görüşmelerde de kendini gösterdi. ABD, askeri bir harekat yapamayacağı izlenimini silmek amacıyla İran’a ‘ya nükleer işbirliği ya ERGİNLİĞE DEVAM da çatışma’ restini çekti. Gerginliğin G Bütün bunlar, Tahran ve Washington son dönemlerde politik, kısa sürede sona ermesi beklenmiyor, yönetimlerinin, ekonomik, kültürel, sportif ve bilimsel işbirliği yaparak, ilişkilerde ancak çatışma olasılığı da çok zayıf… alanlarda yumuşama sinyalleri verdiklerine işaret ABD’den İran’a rest Muhsin Azermiza’yı oftalmoloji (göz bilimi) alanındaki çalışmalarından dolayı "akademik prestij ödülü"ne layık gördü. Yine daha önce Strateji’de yayımlanan "ABDİran Yakınlaşıyor mu?" başlıklı yazımızda ifade ettiğimiz üzere, "ABD, İran olmadan Irak’ta/bölgede başarılı olamaz; ABD’nin bölgede İran’a ihtiyacı vardır." Daha 2007 yılı içinde ABD ve İran’ın gerçekten yakınlaştıklarına ya da yakınlaşma teşebbüsünde bulunduklarına ilişkin sinyaller mevcuttu ve bu sinyaller, bugün için daha da netlik kazanmış gibi görünmektedir. İran tarafından da benzer adımlar atılmıştır. Yine "ABDİran Yakınlaşıyor mu?" yazımıza atıfla, 2007 yılının Mayıs ayında Tahran Times gazetesinde yayınlanan bir haberde, İran hükümet sözcüsü, Gholam Hüseyin’in "ABD’nin İran’ı büyük bir güç olarak gördüğünü ve İran ile ilişki kurmanın yollarını aradığını" söylediği belirtilmişti. İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejad, 2007 yılındaki BM Genel Kurulu toplantısı için gittiği New York’ta 11 Eylül terör saldırısında hayatını kaybedenler için yapılan anıtı ziyaret ederek, çelenk koymak istemişti. ABD ile ilişkileri normalleştirme yönünde atılan adımlardan biri de İran Dışişleri Bakanı Mottaki’den gelmişti. Mottaki, İran ve ABD arasında doğrudan uçuşlar için öneride bulunduklarını bildirmişti. A etmektedir. Nitekim, hem ABD ve İran hem de bölge ülkeleri, İran’a Irak benzeri ya da başka şekilde saldırı karşısında büyük zararların ortaya çıkacağının farkındadırlar. Ancak, burada üzerinde durulması gereken bir başka husus da, ABD’nin İran’a yönelik tehditlerinden henüz vazgeçmemiş olduğudur. Nitekim, Cenevre toplantısında verilen mesaj, yani İran rejiminin "ya nükleer işbirliğini ya da çatışmayı seçmesi gerektiği" yönündeki ABD söylemi ve İran’ın da uranyum zenginleştirmenin askıya alınmasının "ön koşul" olarak ele alınmasını reddetmesi, gerginliğin devam edeceğine işaret etmektedir. Bu çerçevede Türkiye’nin tutumu, bölgenin en güçlü ülkelerinden birisi ve İran’ın komşusu/ABD’nin müttefiki olarak önem kazanmaktadır. Son zamanlarda basına sızan haberler, Türkiye’nin "arabuluculuk" misyonuna atıf yapmaktadırlar. Söz konusu misyon, her ne kadar Türkiye’nin önemini ve gücünü gösterse de, uyuşmazlığın taraflarının uzlaşmayacaklar gibi görünen ABD ve İran olduğunu unutmamak gerekir. Türkiye, iki ülke arasında "eşit mesafede" durmalıdır. Cenevre toplantısı öncesi, George Bush’un Ulusal Güvenlik Danışmanı Stephen Hadley’in Türkiye’ye gelmesi ve "Türkiye ile ABD’nin terörizmle mücadelede birlikte çalıştıklarını" ifade etmesi, Türkiye ile ABD’nin "güçlü bir stratejik ortak" olduklarından bahsetmesi, Türkiye’yi bölgedeki gelecek senaryolara hazırlama taktiği olarak da değerlendirilmelidir. Şayet İran, uranyum zenginleştirmekten vazgeçmezse, ABD’nin, "ya nükleer işbirliğini ya da çatışmayı seçmesi gerektiği" uyarısı, Türkiye’yi taraf olmaya zorlayabilir ya da tercih yapmak zorunda bırakabilir. Bu çerçevede Türkiye, bölgeye ilişkin politikaları tespit ederken ve adımlarını atarken, kesinlikle doğu komşusu İran’la uyuşmazlık/çatışma yaratacak tutumlardan kaçınmalıdır. Sonuç olarak, ABD, bölgede İran ile bir çatışma/savaş istememektedir. Bu nedenle de İran ile bir uzlaşıyı gerçekleştirecek tek ülke olarak da Türkiye’yi görmektedir. Ancak, bu uzlaşı kendi istediği şekilde olmak şartıyla…