Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Cumhuriyet Strateji 28 Temmuz 2008 / 213 anlamda kalkınmak için, yalnızca üretimi arttırmak değil, aynı zamanda sanayi ve teknolojiyi de geliştirmek gerekiyor. Ancak serbest pazar ekonomisi ile geride başlayan ülkelerin sanayilerini geliştirmelerinin bir yolu yoktur. Dolayısı ile hiçbir zaman fiyatları belirleyecek bir konuma gelemeyeceklerdir. Zira açıkça görülüyor ki böyle bir kalkınma yolu tamamen gerçek dışıdır. 1900’lü yılların başında İngiltere’de çalışan bir vinç... C S TRATEJİ 23 çapası sistemine geçilmiş; ardından çıkan krizden sonra Merkez Bankası özerk bir kurum haline getirilmiş ve dalgalı kura geçilmiştir. Merkez Bankası ise yalnızca enflasyon hedeflemesine göre hareket etmeye başlamıştır. Merkez Bankası’nın döviz kuru üzerindeki etkisinin neredeyse yok olması sonucu aşırı değerlenen Türk Lirası’nın dış ticarete etkisi oldukça olumsuz olmuştur ve dış ticaret açığı 40 milyar doları geçmiştir. Bununla birlikte cari işlemler açığını kapatmak için özelleştirmelere her geçen gün daha fazla önem verilmekte ve çok düşük fiyatlara ülkenin önemli kuruluşları çoğunluğu yabancı kökenli şirketlere satılmaktadır. Ayrıca iç ve dış borcu karşılamak için ülke sıcak para akışına bağımlı hale getirilmiştir. Bu sıcak para akışını sağlamak için ise dünyanın en yüksel reel faizi bu topraklarda verilmektedir. YAPTIĞIMI DEĞİL DEDİĞİMİ YAP Bu noktada önemli bir soru takılıyor akıllara. Her şeyden önce kalkınmış ülkelerin bizzat kendileri bunun tam tersini yaparak kalkındıkları halde, neden kalkınmakta olan ülkelere bu politikaları dayatıyorlar? Bunun cevabı gayet açık olmakla birlikte bu, çoğu kişinin tarihsel açıdan görmekte zorlandığı bir mesele. Bunun için Chang, kitabına adını veren ve Türkçesi "merdiveni itmek" (kicking away the ladder) olan bir deyim kullanıyor (6). Bunun anlamı kalkınmış ülkelerin, kendi kalkınmalarını sağlamak için deneyimlerinin diğer ülkelerden farklı olduğunu, kullandıkları yolu başkalarının kullanmasına izin dolayısı ile uygulanacak politikaların bu doğrultuda vermemesidir. Bebek sanayilerini koruyarak seçilmesi gerektiğini herkesin özellikle de karar alıcı ve sanayilerini geliştiren gelişmiş ülkeler, serbest piyasayı uygulayıcıların anlaması gerekmektedir. Fakat Türkiye yüceltip korumacılığın yararlı olmayacağını söylüyorlar bunları tamamen göz ardı ederek ekonomi politikalarını ve örnek olarak da bulundukları noktayı göstererek dışarıdan ithal edip neoliberal politikalar uygulamaya diğer ülkelerin aynı yolu kullanmasını ve doğal olarak devam ediyor. Örneğin, Avrupa Birliği’ne üye olmadan da gelişmelerini engelliyorlar. Oysa liberal ekonomi Gümrük Birliği’ne giren tek ülke olan Türkiye’nin politikaları kalkınmalarının bir nedeni değil, sonucudur. Avrupa ile ticaretinde ihracatı ithalatından daha fazla Geri kalmış ülkelerden bu politikaları uygulayanlar artmış olsa da, üçüncü dünya ülkeleri ile yaptığı hiçbir şekilde aynı noktaya gelemezler. Neoklasik ticaretin olumsuz etkilenmesi, dış ticaret açığı iktisadın önerdiği gibi bir yakalama durumu da söz vermesine sebep olmuştur. Bunun yanında, uluslararası konusu değildir. Daha hızlı büyüyen kalkınmamış alanda rekabete hazır olmayan endüstriler ise kapanma ekonomiler, daha yavaş büyüyen gelişmiş ülkeleri asla noktasına gelmiştir. Diğer taraftan makroekonomik yakalayamayacaklardır. politikalar yine neoliberal düşünceye göre Pekiyi, bu durumda yapılması gereken nedir? düzenlenmiştir. Kur politikalarında, 2000 yılında kur Yapılması gereken, ülkeler arasındaki üretkenlik farkının geçmiş yüzyıllara göre 1900’lerin başında Amerika’da işletmeler... katlandığını da hesaba katarsak, Amerika’nın ve İngiltere’nin kalkınmak için uyguladıkları korumacılığın daha fazlasını yapmak. 19. yüzyıldaki gibi yalnızca gümrük vergisi korumacılığını uygulamak, günümüz dünyasında artık yeterli değildir. Aynı zamanda teşvikler, araştırma geliştirme çalışmaları, patent hakları, sübvansiyonlar, ticaretini koruyacak maliye ve para politikaları gibi araçlara sahipken bu araçların hepsini verimli bir şekilde kullanmak ve kendi endüstrisini büyütmek için korumacı politikalar uygulamak gerekmektedir. Bunun yanı sıra, "evrensel" bir ekonomik ve kurumsal yapılanma olamayacağını; özellikle de, Türkiye’nin kendine özgü bir gelişimi, bir yolu olduğunu, ve İngiltere, Amerika, Fransa gibi ülkeler kalkınma YABANCI ÖĞÜDÜ amacıyla uyguladıkları politikaları, diğer ülkelere üzere bu "kurumsal önermiyor. Bu ülkeler kendi uyguladıkları müdahaleci Görüldüğü yakalama" çabası oldukça (7). Merkez Bankası, devlet, yüksek gümrük vergileri yerine serbest piyasa yersizdir Maliye Bakanlığı, DPT gibi kurumların "küresel ekonomisini öğütlüyorlar. standartlardaki" politikaları, buna hazır olmayan Türkiye için uygun olmayabilir. Bu, Türkiye’de henüz tam anlamı ile tartışılmayan bir konudur. Bunun sebebi ise, konu sürekli olarak "modernlik", "batılılaşmak" ve "küreselleşmek" gibi sorgulanamaz olduğu düşünülen kavramlar üzerine kaydığı için neoklasik iktisadın evrensel bir gerçek olarak kabul edilmesidir. Bu düşüncenin dışına çıkmak ise, dünya ile bağlarını koparmış, batılı olma yolundan çıkmış, çağdışı ve antidemokratik bir Türkiye istemek olarak algılanmaktadır. Sonuç olarak, dünya standartlarında olduğu öne sürülen ve yaygın olarak uygulanan kalkınma politikalarını evrensel doğrular gibi kabul etmek oldukça hatalı sonuçlar vermektedir. Bu kalkınma politikalarını koşulsuz kabul edip uygulayanlar, bağımlılık teorisine göre, yalnızca kendi gelişmemişliklerini arttırırlar. Kalkınmakta olan ülkeler için günümüzde önerilen politikalar maalesef istenilen sonuçları vermekten uzaktırlar. Aynı şekilde ülkemize bakacak olursak da, Türkiye’nin dışarıdan alınan nasihatleri tartışmasız uygulamak yerine kendi konumunu, kendi kurum ve insanlarını göz önüne alarak uygulayacağı ekonomi politikaları kesinlikle daha verimli olacaktır. Dipnolar: 1) Rostow, W.W. (1960), The Stages of Economic Growth, a NonCommunist Manifesto, Cambridge University Press. 2) Chang, H. (2007), Kalkınma Stratejilerinin Gerçek Yüzü, İstanbul: İletişim Yayınları s.39. 3) A.g.e. s.47. 4) Polanyi, K. (1957), Great Transformation, Boston: Beacon Pres. 5) Chang, H. (2007), Kalkınma Stratejilerinin Gerçek Yüzü, İstanbul: İletişim Yayınları A.g.e. s.57. 6) A.g.e. s.9. 7) A.g.e. s.30.