Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
de Hizbullah’ın silahsızlandırılmasına ilişkin bir kararı var. Hizbullah bunu kabul etmedi tabii ki. Çünkü diyorlar ki biz bu silahla var olduk, şimdi neden bırakalım ki? Hem sonra benim temsil ettiğim Şii toplumuna yönelen tehditler bitti mi ki ben silahımı bırakayım. Nitekim bırakmadılar da silahlarını. Şunu da söyleyeyim silah sadece savaş anlamına gelmiyor Şii toplumu ve Hizbullah için. Silah onların onuru, kişiliği, var olma sebebi bir anlamda. Direnişin sembolü olmasının yanı sıra bir kimlik onlar için. Ama bir ayrıntı daha var pek fazla bilinmeyen. Şiiler de aslında birlik içinde değil Lübnan’da. Onların da siyasi anlamda bölünmüşlüğü var. Ama sivil anlamda Şii toplumuna, ya da topyekün Lübnan’a karşı bir tehdit oluştuğunda muazzam bir şekilde birleşebilme kabiliyetleri var. Bir de Nasrallah’ın karizması var tabii ki. Hizbullah ayrı Nasrallah ayrı. Adam bizim onurumuzu kurtardı diyorlar. Nasrallah’tan önce siyasi olarak neredeyse yok sayılıyorduk diyorlar. Baksanıza İsrail’le alay ediyor adam. Meydan okurken bile, hatta en son savaşın başlangıcındaki asker kaçırma olayında bile alay etti Nasrallah İsrail’le. İşte bu halkın gururunu okşuyor. Psikolojik savaş bu. İsrail’den korkmadığını, kompleksi olmadığını haykırıyor aslında. Bu yüzden de karizması, popülaritesi artıyor. Tüm bunlar dışardan yaşanalar tabii. Bir de Hizbullah’ın içerisinde yaşananlar var. Bunlar dünyaya pek fazla yansımıyor. Çünkü Şiiliğin getirdiği bir ketumluk var. Kol kırılsa da yen içinde kalıyor. İçerde halen tartışıyorlar siyasallaşmayı. Daha nereye kadar siyasallaşabileceklerine karar vermiş değiller. Halen yöntem tartışıyorlar kendi içlerinde. Ama bunlar dışarıya yansımıyor. Ne derler çamaşırlarını dışarıya sermiyorlar. İşte bu noktada da Hizbullah’ın becerisi çıkıyor ortaya. Böylesine karmaşık bir toplumu, ne yapıp edip tek bir dava çatısı altında birleştirebiliyor. Hizbullah, söylendiği gibi ‘İran’ın gölgesi’ mi? Çok şaşıracaksınız belki ama cevabım "Hayır". Olsa olsa Hizbullah, İran’ın sesi olabilir o kadar. Arada çok güçlü bir ideolojik bağ var evet, Hizbullah’ın kurulması için en büyük teşvik İran’dan geldi o da doğru halen çok sıkı ilişkiler, bağlar var arada ama Hizbullah artık her açıdan kendisini idame ettirebiliyor. İran’dan askeri anlamda da çok yardım geldi ama ben sanmıyorum ki Hizbullah tamamen İran’a hizmet ediyor, İran’ın maşası görevini görüyor. Çıkarları ortak orası muhakkak. İran’dan etkileniyorlar orasını da su götürmez ama tek amaç İran’ın çıkarlarına hizmet etmek değil. Hizbullah’ın kendi kişiliği var, misyonu var. Aynı şey Suriye için de geçerli aslında. "Suriye yanlısı Hizbullah" diyorlar. Hayır efendim ne alakası var. Niye Hizbullah Suriye yanlısı olsun ki. Çıkarları ortak, düşmanları ortak. Aradaki bağlantı bu. Son olarak Hizbullah bu kadar güçlenmişken, bir gün çıkıp ‘Ben Lübnan’dan ayrılıyorum, ayrı bir devlet, bir İslam devleti kuruyorum’ der mi? Böyle bir amaçları var mı? Hiç sanmıyorum. Hizbullah’ın derdi tek başına var olmak değil, Lübnan’da var olmak. Aksi olsa C S TRATEJİ 23 Lübnan bayrağını ellerine almazlardı. Güney Lübnan’da her yerde Lübnan bayrağı var. Lübnanlılık bilinci var her şeyden önce Hizbullah’ta. Hem Nasrallah pragmatik ve realist, bir adam. Serde böyle bir hedefi olsa bile gerçekleşmeyeceğini bildiği için hiç kalkışmaz böyle bir oluşuma. Hizbullah içinde bunun hayalini kuranlar da elbette ki vardır ama Nasrallah’ın buna izin ya da meydan vereceğini düşünmüyorum. S T R A T E J İ ABD'den Kürtlere Bir Demet K İ T A P L I Ğ I bölgedeki önemini, aşiretler arası ilişkileri, bu yıl sonunda yapılacak referanduma bölge insanın bakışını kimi zaman belgelerden, kimi zaman ise anılarından yararlanarak aktarıyor. Askerlerin ve siyasetçilerin Kuzey Irak'a bakışındaki farklılığı açıkça, ortaya koyan kitap, dış basına da göndermeler yapıyor. Kitapta konunun bütün taraflarının sözlerine ve düşüncelerine yer veriliyor. Kitabın güncel noktalarından bir diğeri ise bölgedeki gelişmelerin yakın geçmişte Türk Silahlı Kuvvetleri’ne olan etkilerini incelemesi. Yazar, emekli orgeneral Necip Torumtay'dan Orgeneral Köksal Karabay, Tümgeneral Osman Özbek, Tümgeneral Alaettin Parmaksız, Tümgeneral Oktay Tezsezen ile Tümgeneral Kadir Ali Esener'e kadar uzanan istifalar zincirinin arkasındaki nedenlerin Kuzey Irak'la bağlantılarını ele alıyor. Kısacık, KDP, IKDP ve CIA'nın bölgedeki etkinliğini de unutmuyor.Kerkük’ün ABD için ne anlama geldiğini görmek, bölgenin Türkiye açısından önemini yeniden anımsamak, yıl sonunda yapılacak olan referandumla Türkiye’nin neler kaybedeceğini daha iyi anlamak istiyorsanız "ABD’den Kürtlere Bir Demet: Kerkük" sizin için farklı bir bakış açısı olabilir… KERKÜK Gökhan ERKUŞ A BD'nin Irak'a girmesinin ardından yaşanan gelişmelere seyirci kalan Türkiye, Kuzey Irak'ın Türkmen kenti Kerkük konusunda bir insiyatif kullanamadı. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın, "sınır ötesi operasyonun gerekliliğine" dikkat çekmesine karşın siyasi iradenin oluşturulamaması ise Kürt baskısından bunalan ve Türkiye'yi kurtarıcı olarak gören Türkmenleri hayal kırıklığına uğratıyor. Türkiye’de genel seçimler yaklaşırken, Kuzey Irak ve PKK terörü gündemi işgal ediyor. Siyasilerin seçim öncesi "terörü ancak biz çözeriz" sözleri miting meydanlarını dolduruyor. Bu süreçte bölgedeki gelişmelere farklı bir bakışı Raşit Kısacık'ın "ABD'den Kürtlere Bir Demet Ker Yazar: Raşit KISACIK Truva Yayınları 256 sayfa kük" adlı kitabında bulmak olanaklı. Gazeteci olarak bölgede yıllarca çalışan Kısacık, Kerkük'ü anlattığı kitabında, kimi zaman PKK kamplarında kimi zaman PKK'ye karşı yürütülen operasyonlarda tanıklık ettiklerini okuyucuyla paylaşıyor. Kısacık, bölgenin yakın tarihinde yaşananları, TSK'nin yanında Talabani'ye karşı savaşan Barzani'yi, ABD'nin PKK ile olan ilişkilerini birinci ağızdan dile getiriyor. 1997 yılındaki sınır ötesi operasyonu birebir yaşayan Kısacık'ın Türkmenlere ilişkin şu gözlemi ilgi çekici: "Türkmenler, tıpkı 1974 öncesi Kıbrıslı Türklerin Türkiye'ye doğru gökyüzüne bakarak bir şeylerin değişmesini bekledikleri gibi bir bekleyiş içerisindeydiler; 'Bir gün Türk uçakları gökyüzünde gözükecek ve bizi kurtaracak'. " Yazar, kitabında Türkmen kentlerindeki tapu kayıtlarının yakılmasından, demografik yapının ABD'nin desteği ile nasıl değiştirildiğini, petrolün STRATEJİ KİTAPLIĞI STRATEJİ KİTAPLIĞI STRATEJİ KİTAPLIĞI STRATEJİ KİTAPLIĞI STRATEJİ KİTAPLIĞI STRATEJİ KİTAPLIĞI