23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

16 Gürol KIRAÇ TUSAM Türkistan Araştırmaları Masası gkirac@tusam.net Askeri doktrinini yeniledi, hedeflerini belirledi… C S TRATEJİ bir konuma ulaştırılmasının gerekliliğini ortaya koyduğu belirtiliyor. Bu yeni stratejiyle ülkenin silahlı kuvvetlerinin asimetrik tehditlerle mücadele edebilecek seviyeye çıkarılması ve ani müdahalelere hazır olması için gerekli şartların oluşturulması hedefleniyor. Doktrinde ülkenin askeri ve savunma kapasitesine yönelik iki etaplı bir ilerlemeden bahsediliyor. 2007’den 2008’e kadar olan çalışmaların ilk etabında son yıllarda ülkeyi dört bölüme ayırarak askeri sevk ve idarenin güçlendirilmesi, daha etkin bir ulusal güvenliğin sağlanması için oluşturulmaya çalışılan Doğu, Batı, Güney ve Astana Bölge Komutanlıkları’nı tam anlamıyla faaliyete geçirebilmek için yoğun bir çalışmanın yapılması amaçlanıyor. Bu doğrultuda ülkenin savaş gücünün teçhizatlarının eksiksiz hale getirilmesi, yeni ve modern silahlarla donatılması sağlanacak. Ayrıca askeri alanda yapılacak çalışmaların siyaset, diplomasi, ekonomi ve sosyal alanlarda yapılacak diğer çalışmalarla birlikte yürütülmesi düşünülüyor. Çalışmaların ikinci aşaması olan 2009 yılından 2010’a kadar olan dönemde ise askeri birliklerin niteliklerinin geliştirilmesi ve aşama aşama mevcut silahların modern silahlarla değiştirilerek yeniden yapılanmaları sağlanacak. Bu konuda Devlet Başkanı Nursultan Nazarbayev 7 Mayıs 2007’de yaptığı açıklamada Kazakistan’ın silahlı kuvvetlerini modernize etmek için dünyanın en gelişmiş ve en iyi silahlarını alacağını belirtti. Nazarbayev ayrıca radyoelektronik savaş cihazlarının, modern iletişim sistemlerinin, hava savunma füzelerinin, daha gelişmiş radarların alınacağını ve Kazakistan’ın uzay çalışmalarındaki teknolojik gelişmelerin askeri ve savunma alanında da kullanılmasının sağlanacağını ifade etti. Kazakistan’ın Hazar Denizi’ndeki deniz gücünü de geliştireceği belirtiliyor. 2025 yılına kadar yeni muhrip gemilerin alınacağı ve ülkenin Hazar Denizi’ndeki stratejik enerji rezervlerinin güvenliğinin sağlanmasına yönelik ciddi tedbirler alınacağı belirtiliyor. Ülkenin milli savunma sanayisinin dünyanın önde gelen silah üreticileriyle işbirliği sağlanarak geliştirilmesi ve üretilecek silahların uluslararası standartlarda olacağı da doktrinde altı çizilen diğer bir nokta. Ayrıca ülkedeki muharebe sınıfı askerlerin sayısının artırılacağı ve Kazakistan’ın uluslararası antiterörist ve barış operasyonlarına katılımının sağlanacağı belirtiliyor. B ağımsızlıklarının ilk 15 yılını geride bırakan Orta Asya devletleri siyasi, ekonomik ve askeri anlamda ülkelerindeki değişimi sürdürebilmek adına yeni politikalar yürürlüğe koymaya devam ediyor. Her ne kadar bölgede halen Moskova’nın etkisi sürüyorsa da Orta Asya devletleri kendi milli çıkarlarını ön planda tutmaya gayret gösteriyorlar. Bölgede süregelen küresel mücadele de düşünüldüğünde bu değişim sürecinin dış etkilere son derece açık olduğu görülüyor. Ancak devletler bu etkinin azaltılabilmesi ve bağımsızlıklarını pekiştirebilmek adına çalışmalarını sürdürüyor. Dış politikalarında Soğuk Savaş’ın eski tarafları arasındaki dengeyi korumaya çalışan bölge devletleri, aynı zamanda özellikle güvenlik alanında bölge içi entegrasyon çalışmalarında da istekli oldukları yönünde tavır sergiliyorlar. Orta Asya devletlerinin milli savunma stratejileri ilk 15 yıllık dönemde daha çok Rusya’ya endeksli bir perspektifle sürdürüldü. Ancak 11 Eylül sonrasında ABD’nin bölge devletlerinde açtığı askeri üsler ve Afganistan’a yerleşmesiyle daha geniş çaplı askeri işbirliği imkanı bulan Orta Asya devletleri, önümüzdeki yıllara ilişkin kendi savunma güçlerini oluşturma yönünde bir çaba içerisindeler. Kazakistan’dan savunma atağı Petrol gelirlerinin artmasının ardından Kazakistan, ekonomisinin yanı sıra savunma alanında da yeni hedefler belirledi. Askeri doktrinini yenileyen Astana yönetimi, yıllık savunma bütçesini yüzde 74 artırdı. Kazakistan’ın orta vadede bölgede askeri bir güç konumuna gelmesi beklenebilir. Örgütü olarak yeniden düzenlendi. Özbekistan örgüte 2006 yılında katıldı.) üye olarak güvenlik alanında Moskova’yla birliktelik kararı aldılar. 1994 yılında da NATO’nun Barış İçin Ortaklık Projesi’ne dâhil olan bölge devletleri güvenlik alanında uluslararası işbirlikleriyle ihtiyaçlarını temin etme stratejisini sürdürdüler. Rusya ve Batı’yla savunma alanındaki ilişkilerini geliştiren Orta Asya devletleri 1996 yılından itibaren de doğudaki komşuları Çin’le Şanghay İşbirliği Örgütü bünyesinde (Özbekistan örgüte 2001’de katılmıştır.) ortak çalışmalara başladılar. ABD’nin Afganistan’da Ekim 2001’de başlattığı Sonsuz Özgürlük Operasyonu’na da Kırgızistan, Özbekistan ve Tacikistan askeri üs temin ederek Türkmenistan ve Kazakistan’da siyasi destek vermek suretiyle iştirak ettiler. Ayrıca Türkiye ile de personel eğitimi ve askeri teçhizat, ekipmanların modernizasyonu konusunda ortak çalışmalar yapan bölge ülkeleri, savunma alanında yavaş ancak önemli bir yol kat ettiler. BÖLGEDE SÜREGELEN TEHDİTLER Sovyetler Birliği’nin Afganistan’daki savaşı kaybetmesi ve hemen ardından dağılmasıyla başlayan süreçte Orta Asya bölgesi ve burada bağımsızlıklarını ilan eden genç devletler güneyden ciddi bir tehdit algılamaya başladı. Afganistan’da Ruslara karşı yıllarca savaşan mücahit gruplar Taliban’ın ülkeye hâkim olmasıyla başlayan dönemde daha kapsamlı bir örgütlenme sürecine girdi ve daha geniş bir coğrafyada hareket kabiliyetine ulaştı. Özellikle ElKaide, Hizb utTahrir ve Özbekistan İslami Hareketi gibi grupların Orta Asya devletleri içerisindeki örgütlenmeleri, Taliban dönemindeki kadar olmasa da halen büyük bir tedirginlik yaratıyor. Bölgede bunun dışında uyuşturucu kaçakçılığıyla ilgili problemler de devam ediyor. Afganistan’dan Avrupa ve diğer bölgelere pazarlanan uyuşturucunun üç sevkıyat güzergâhından biri de Orta Asya rotasıdır. Sınırların güvenlik altına alınabilmesi ve kontrolü bu çerçevede oldukça önemlidir. Uyuşturucu ve radikal örgütlerin yarattığı güvenlik endişelerinin yanı sıra bölgede Sovyetler döneminden kalan nükleer ve biyolojik silahların kontrolü, bölgede bulunan uranyum gibi stratejik hammaddelerin güvenlik altına alınabilmesi, insan kaçakçılığı ve kadın ticareti, organ mafyalarının faaliyetleri, silah kaçakçılığı ve yasa dışı göçün durdurulması güvenlik alanındaki önemli gündem maddeleri. ASTANA’NIN ‘BEŞ YIL’ HEDEFİ Ülkeler bugüne kadar sürdürdükleri çok taraflı işbirliği çalışmalarına ek olarak önümüzdeki dönemde kendi maddi imkanları ve politikaları doğrultusunda ordularını güçlendirme stratejisini yürürlüğe koydular. Bunların en önemlisi Kazakistan’ın Mart 2007 itibariyle oluşturduğu yeni askeri doktrinle bölgede önümüzdeki beş yıl içerisinde askeri bir güç olma niyetini ortaya koymasıdır. Mart 2000’de yürürlüğe giren ve altı yıl geçerliliğini koruyan bir önceki askeri doktrinin süresinin dolmasıyla ve 2001’deki 11 Eylül olayları sonrasında ülkedeki ve Orta Asya’daki yeni şartlara göre düzenlenen bu belgenin öncelikle ülkenin savunmasına yönelik olarak hazırlandığını belirtmek gerek. Son dönemde Kazakistan’ın ulusal güvenliğine ve bölgenin istikrarına yönelik tehditlerde yaşanan önemli değişimlerin, ülkenin askeri gücünün Nazarbayev daha etkin EKONOMİK VE ASKERİ GÜÇ Kazakistan Savunma Bakanı Daniyal Ahmetov 21 Haziran 2007 tarihinde yaptığı açıklamada Kazakistan’ın önümüzdeki beş yıl içerisinde gelişmiş askeri bir güç haline geleceğini belirtti. Bu doğrultuda Kazakistan, bütçesinde savunma harcamalarına ayırdığı miktarı 2006 yılına oranla yüzde 74 artırarak 2007 yılı için 1,1 milyar dolar kaynak ayırdığını açıkladı. Kazakistan’ın bu hamlesiyle Orta Asya’nın süper gücü olma niyetini ortaya koyduğu düşünülüyor. Ekonomide petrolden edinilen gelirlerin verdiği ivmeyle hızlı bir ilerlemenin kaydedilmesi ve bu gelirlerin bir bölümünün savunma alanındaki harcamalara aktarılarak ülkenin milli savunma gücünün artırılmasının hedeflenmesi Kazakistan’ın diğer bölge ülkelerle arasındaki farkı git gide açmaya başladığının bir göstergesi. Uzun vadede Kazakistan’ın Orta Asya sınırlarını aşarak Asya’da önemli bir güç merkezi olması beklenebilir. İŞBİRLİĞİ ÇALIŞMALARI Bağımsızlık sonrasında özellikle ekonomik kalkınmayı öncelikli hedef olarak belirleyen Orta Asya devletleri savunmaya kısıtlı bütçeler ayırdılar. Bu dönemde güvenlik ve savunma alanındaki ihtiyaçlarını bölgesel örgütlenmelerle gidermeye çalıştılar. Orta Asya devletleri 1992 yılında Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT) bünyesinde faaliyete geçirilen o dönemdeki adıyla Kolektif Güvenlik Anlaşması’na (2002 yılında Kolektif Güvenlik Anlaşması
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear