Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Melek KIRMACI TUSAM Avrupa Araştırmaları Masası kirmaci@tusam.net AB’nin ‘Dışişleri Bakanı’nın eli güçsüz… C S TRATEJİ 19 Solana, ABD’nin aksine AB’nin "yumuşak bir güç" olma yolunda sağlam adımlarla ilerliyor olduğunu göstermek istiyor gibi dünyaya. Müzakere edilmek istenen taraf diplomasisiyle ünlü İran ve müzakere edilen konu nükleer güç edinme gibi oldukça hassas bir konu olunca bu konuda atılacak küçük bir adım, AB için büyük bir önem taşıyor. Ü ye devletlerin rıza gösterdiği ölçüde Avrupa adına çalışmak, AB Dış Politika Yüksek Temsilcisi Javier Solana’yı güçlü kıldığı kadar aslında çaresiz de bırakıyor. Belki de bu yüzden Avrupa’nın yalnız şövalyesi olarak görülüyor Solana. Yine de 1999’da göreve geldiği günden bu yana, "Avrupa’nın Dışişleri Bakanı" unvanıyla anılacağı günlerin özlemiyle çalışan bu yaşlı delikanlı, diplomasi dünyasının en güçlü isimleri listesinin başında geliyor. Her ne kadar ülkesi İspanya’nın Irak’a asker göndermesini desteklediği için eleştirilse de Solana, çetrefilli konularda elde ettiği diplomatik başarılardan dolayı eskilerin "şeytan tüyü var" dediği türden biri olarak nitelendiriliyor. Nitekim geçen Şubat ayında gerçekleştirilen Münih Güvenlik Konferansında, İran’ın nükleer başmüzakerecisi ve İran Ulusal Yüksek Güvenlik Konseyi Genel Sekreteri Ali Laricani ile görüşmesinden yalnızca birkaç saat önce, "diyalog yoluyla barış" ödülünü aldı. Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı seçimi arifesinde Köşkün yeni sahibinin kim olacağı tartışmaları arasında Dışişleri Bakanlığı, Solana, İran’ın uranyum zenginleştirme programını görüşmek üzere Laricani ile arasındaki toplantıya ev sahipliği yaptı sessizce. "Çok iyi dostu" olarak nitelendirdiği Abdullah Gül’e Cumhurbaşkanlığı için iyi dileklerini bildirirken Solana, Avrupa adına İran ile müzakereleri yeniden başlatabilmenin yollarını arıyordu tüm gayretkeşliğiyle… Kimi zaman oldukça tehditkâr tartışmaların ortasında Solana, Avrupa’nın yalnız şövalyesi rolünü üstlenmiş görünüyor. Siyah spor ayakkabıları ve kirli sakalı ile alışageldiğimiz resmiyet anlayışından oldukça farklı görünümüyle, AB’nin dış politikadaki "tek sesi" olmaya çabalıyor. Lübnan Krizi’nden Darfur’a, İsrailFilistin çatışmasından Somali’deki iç savaşa kadar hemen her konuda Henry Kissinger’in o ünlü "Avrupa’yı aramak istersem kimi arayacağım" sorusunun yanıtı olabilmek için ter döküyor. Fakat 27 üye adına konuşabilmek kolay değil şüphesiz. Solana gemisini kurtaramıyor KÜRESEL AKTÖR OLMAK AB Anayasası’nın reddedilmesiyle AB Dışişleri Bakanlığı da şimdilik olanaklı görülmeyen Javier Solana, son olarak Ankara’da Laricani ile İran’ın nükleer faaliyetlerini görüştü. AB’nin küresel aktör olamama sorunu Solana’ya da yansıyor. kararı aldı. 21 Şubat’ta BM Güvenlik Konseyi’nin nükleer faaliyetlerini durdurması için İran’a tanıdığı sürenin dolmasının hemen ardından nükleer programından bir adım bile şaşmadığını göstermek istercesine İran Devlet Başkanı Ahmedinecad, sanayi ölçekli zenginleştirme programı ile ülkesinin "nükleer halklar kulübüne" katıldığını açıkladı Nisan’ın ilk haftasında. Aslına bakılırsa AB’nin getirdiği kısıtlayıcı önlemler paketi, İran ile diyalog sürecinin bittiğine bir işaret değil. Aksine Javier Solana, yaptırım kararlarına ek olarak İran ile yeniden müzakerelere başlamak konusunda oldukça istekli. İki yönlü izlenecek politika gereğince bir yandan BM Güvenlik Konseyi süreci desteklenirken diğer yandan da müzakereler yoluyla uzun erimli bir çözüm bulunabilmesi için Solana, AB adına kolları sıvadı bile. İşte bu nedenle müzakerelerin başlatılabilmesi için olasılıkların tartışılması için Ankara’daydı Laricani ve Solana. Ne var ki Solana ve Laricani arasındaki görüşmeler, Solana’nın da dediği gibi "mucize" sonuçlar getirmedi elbette. Böylesine farklı yaklaşımların ortak bir zeminde buluşmasını beklemek safdillik olur. Yine de İKİLİ YAKLAŞIM VE İRAN 23–24 Nisan’da gerçekleştirilen AB Genel İşler ve Dış İlişkiler Konseyinde üye devletlerin dışişleri bakanları, Mart ayının son haftasında BM Güvenlik Konseyi’nin İran’a getirdiği yeni yaptırımlara ek "kısıtlayıcı önlemler" uygulama kararı aldılar. Buna göre, 24 Mayıs’a kadar İran’ın nükleer faaliyetlerini askıya almaması halinde AB, İran’ın nükleer programına destek veren ya da programa katılan kişi ve kurumların ekonomik kaynaklarını dondurmak, bu kişilere finansal ve seyahat yasağı getirmek konusunda kararlı görünüyor. Bununla birlikte AB, tüm devletlere ve finansal kurumlara İran hükümetine finansal yardım ve kredi vermeme çağrısında bulunuyor. BM Güvenlik Konseyinin İran’ın uranyum zenginleştirme programını durdurmasını öngören yaptırım kararlarına karşılık, nükleer programının "sivil ve barışçıl" olduğunu defalarca dile getiren İran, nükleer programını durdurmak bir yana iki yeni nükleer santral açma Solana ve Laricani Gül ile birlikte... Küresel bir aktör olma yolunda ABD’nin aksine yumuşak bir güç olma yolunu seçen (belki de seçmek durumunda kalan) AB’nin tek sesli bir dış ve güvenlik politikası oluşturması gereği Avrupalı liderlerce kabul görse de aslında liderler, böylesi önemli bir alanda egemenlik devrine karşı çıkıyorlar. Solana’nın yoğun çabaları sonucunda ortaya konan hedeflerin birçoğu bu yüzden yalnızca kâğıt üstünde kalıyor. Solana’nın Avrupa’nın Dışişleri Bakanı olmasını sağlayacak AB Anayasası’nın sürüklendiği çıkmaz, başta Solana olmak üzere oldukça hantal bir yapıya kavuşan AB’ye işlerlik kazandırmak isteyen herkesi oldukça üzüyor. "Daha İyi bir Dünyada Güvenli bir Avrupa" başlıklı 2003 tarihli Avrupa Güvenlik Stratejisi Belgesi, AB’nin küresel bir güç olma hedefini açıkça ortaya koyuyor. Bugüne dek Solana’nın en büyük başarısı olarak görülen bu belge ile daha aktif, daha fazla kabiliyete sahip ve daha uyumlu bir dış ve güvenlik politikası izlenmesinin AB için şart olduğunun altı çiziliyor. Ancak 50. yıl kutlamalarında "Biz, Avrupa halkları, daha iyi bir gelecek için birleştik" sloganını haykıran Avrupalı liderler, Sudan’ın batısındaki Darfur bölgesinde yaşananlar karşısında, halen eli kolu bağlı oturuyor. "En büyük ve en karmaşık insani sorun" olarak nitelendirilen Darfur sorunu konusunda AB, Afrika Birliği gücüne sivilaskeri yardım yapmaktan öteye geçemedi. Nitekim Mart ayındaki AB Liderler Zirvesi’nde Darfur sorununun, Türkiye’den sonra Avrupa’nın en büyük sorunu olduğu yönünde yorumlar da yapıldı. Petersberg hedeflerinde barışın tesisini de kapsayacak şekilde kriz yönetiminde görev alacak güçler oluşturulması prensibine karşın, düzeni sağlamak iddiasıyla ABD’nin de desteğiyle Somali’ye giren Etiyopya’ya karşı, yalnızca "daha fazla kan dökülmesini engellemek amacıyla taraflara ateşkes" çağrısında bulunabildiler. Yine Javier Solana, ABD’nin Polonya ve Çek Cumhuriyeti’ne yerleştirmek istediği füze savunma sistemleri konusunda "yürürlükteki anlaşmalar güvenlik konusunun üye devletlerin yetki alanında olduğunu kabul etse de, bu konudaki egemenlik kullanımı Avrupa’nın genel çıkarlarına zarar vermemeli" derken Polonya ve Çek Cumhuriyeti’ni uyardı bir anlamda. Tüm çabalarına karşın Doğu Avrupa’ya ABD’nin yerleştirmek istediği füze savunma sistemlerinin birlik düzeyinde tartışılmasını sağlayamadı bir türlü. Buna karşın Oslo’da düzenlenen NATO Dışişleri Bakanları toplantısı öncesinde ABD’nin Doğu Avrupa’ya yerleştirmek istediği füze savunma sistemlerine tepki olarak Rusya’nın girişimi öne çıktı. Rusya’nın Soğuk Savaş Sonrası düzenden vazgeçmeyi göze aldığını göstermek amacıyla Avrupa Konvansiyonel Güçler Anlaşması (AKKA) üzerindeki moratoryumunun pratikte bir etkisi olmadığı iddia ediliyor. Ne varki Bu durum, Avrupa’nın güvenliğine doğrudan etki eden konularda Birliğin politik cüce olmaktan kurtulamadığını başka bir deyişle Solana’nın çabalarının gemisini kurtarmaya yetmediğini bir kez daha gözler önüne seriyor.