23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

6 Ali KÜLEBİ TUSAM Ulusal Güvenlik Stratejileri Araştırma Merkezi Başkanvekili akulebi@tusam.net Aktif dış politikanın ilk hedefi… C S TRATEJİ üzere orada kaldı. Özbekistan’daki üsleri de kapatıldı. Stratejik olarak dünya jeopolitiğinde önemli yeri olan bu bölgede ABD’nin ekonomik ve siyasal egemenliğini kanıtlamak için öncelikle askeri açıdan güçlenmesinin özellikle Rusya’nın girişimleriyle ŞİÖ tarafından engellenmesi önemlidir. ABD’nin güçlenmesini engellemek bölgede askeri güç bulundurmayı gerektiriyordu ve Ruslar da bu yöntemi bilinçli bir şekilde kullandılar. Uluslararası ilişkilerde stratejik olarak askeri güç varlığının, bir bölgeye dışarıdan giren bir yabancı güce sağladığı faydaları şu şekilde sıralamakta yarar var; ? Jeopolitik olarak, bir bölgede askeri güç bulundurabilen yabancı güçler, misafir bulundukları ülkenin siyasetinde etkili olabilecekleri gibi, kendi çıkarlarının da misafir ülkece dikkate alınmasını sağlarlar, ? Ekonomik olarak, askeri güç bulundurmak, özellikle Orta Asya gibi doğal kaynakları zengin bir bölgenin bu kaynaklarını dilediği istikamete, dilediği ölçüde ve kendi çıkarlarına uygun bir şekilde yönlendirebilmesini sağlar, ? Askeristratejik açıdan ise, dış güce misafir olarak bulunduğu ülkeden, bölgedeki diğer ülkelere güç sevk etme imkânı sağlar. Bu avantajı bizzat rekabet içinde olduklarına karşı da kullanma olanağı vardır. En azından askeri gücünü bölgede caydırıcı ve çıkarlarına sahip çıkacak şekilde tutabilir.(*) Bu açılardan bakıldığında Rusya ve Çin’in engellemeleriyle ABD’nin son yıllarda bölgede başarısızlığa uğradığını ve özellikle Rusya’nın bölge ülkelerinin doğal kaynaklarının dış ülkelere Putin, etkisini Türk coğrafyasında da hissettiriyor. B alkanlar’dan Doğu Türkistan’a kadar uzanan Türk Avrasyası’nda son beş yılın en kârlı yabancı gücü hiç şüphesiz Rusya Federasyonu oldu. Faaliyetlerini bölgesel istikrar üzerine yoğunlaştırmış gibi gözükerek bu coğrafyanın batısında yani Doğu Avrupa’da başarısız olan Ruslar, Türk Avrasyası’nın Batı’sında, yani Kafkaslarda bir ölçüde etkinliğini sürdürürken özellikle Hazar’ın doğusunda giderek güçleniyorlar. Bunda Vladimir Putin’in kararlı politikası kadar ABD ve AB’nin yaptığı hatalar, dünya çapında oyuncu olmaya heveslenen İran’ın bu coğrafyayı ihmal etmesi ve bu coğrafyanın yerini haritada bile tarif edemeyecek bir yönetimin Türkiye’de işbaşında olması da etkili oldu. Ayrıca Avrasya’nın jeopolitik önemini tarihsel olarak çok iyi bilen Ruslar, bu coğrafyanın "kalpgahında" yani Türkistan’da, Şanghay İşbirliği Örgütü’ne (ŞİÖ) ön ayak olarak dış güçleri büyük ölçüde bu coğrafyadan çıkardılar. Hâlbuki 1990’ların başında bu coğrafyaya adım atan başta ABD olmak üzere Batılı güçler ekonomik ve siyasi açıdan ciddi beklentiler içindeydiler. Bölgenin özellikle zengin hidrokarbon yatakları o günlerde de dış güçlerin iştahını kabartıyordu. Bu zenginliğe ulaşabilmek için bölgeyi kontrol altına almak, bölge ülkelerini bir ölçüde yarı bağımlı hale getirmek Rusya’nın Türk Avrasyası’ndaki çabaları Boris Yeltsin’den sonra, Putin’in işbaşına gelmesiyle Rus Dış Politikası ciddi ölçüde değişirken, Rusya yeniden bölgesel güç olmanın ötesinde planlar yapıyor ve bu yönde aktif bir politika izliyor. Bu kapsamda Putin’in ilgisinin önemli bir bölümünü Orta Asya’daki Türk Cumhuriyetlerine odakladığı görülüyor. gerekiyordu. Böylelikle hem doğal kaynaklar kontrol altına alınacak hem de bunların geçiş yollarının güvenliği de sağlanacaktı. ABD’NİN NATO ÇABASI Bu amaçla ABD, NATO güçlerini de devreye sokarak Orta Asya’nın önemli stratejik bölgesi Afganistan’ı işgal etti. Kırgızistan ve Özbekistan’da üsler kurdu. Ne var ki ABD’nin Afganistan’la başlatıp genişletmeyi düşündüğü işgal bilindiği
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear