22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

10 Aybike KOCA TUSAM Çalışma Hayatı ve Türkiye Araştırmaları Masası akoca@tusam.net 1.5 milyon çocuk çalışıyor C S TRATEJİ çalışmaların yapılması konusundaki aciliyet ortaya çıkmaktadır. Türkiye’de adımlar yavaş atılsa da hukuki tedbirlerin aslında çok önceden var olduğunu görüyoruz. Dünyaya baktığımızda çocuk haklarının uygulanması Birleşmiş Milletler çerçevesinde ve UNICEF aracılığıyla yürütülüyor. 1946 yılında kurulan UNICEF Avrupalı çocuklar için görevini tamamladıktan sonra üçüncü dünya olarak tanımlanan gelişmekte olan ülkelerdeki çocuk sorunlarının çözümü için çalışmaya devam etmiş. Bir anlamda dünyada çocuk hakları denince akla ilk gelen kuruluş UNICEF. Türkiye’de aslında çok daha önceden Cumhuriyet’in ilanından hemen sonra çocukların korunması konusunda girişimler başlamıştır. 1921 yılında kurulan Çocuk Esirgeme Kurumu, örneği bulunmayan bir özellik göstermiştir. Türkiye’nin öncülük ettiği çocuk günü tüm dünyaca kabul görmüş hatta alkışlarla desteklenmiştir. Buna karşın 23 Nisan’ın Dünya Çocuk Günü olması konusundaki talepler, maalesef herhangi bir konuda Batı öncülüğünü kaybetmek istemeyen kuruluşlarca reddedilmiştir. Bu olaya tanık olan Sayın İffet ASLAN durumu şöyle anlatıyor: "Türk çocuklarının yararlandığı Çocuk Bayramı nimetlerini dünya çocuklarına kazandırmak üzere 1978’de 23 Nisan’ın ‘Dünya Çocuk Günü’ kabul edilmesi için girişimde bulunmamızı önerdiğimde, UNICEF’in o tarihte Türkiye’deki sürekli temsilcisi Donald W. Shields buna karşı çıktı. Bu tutumunu belirttiği günden başlayarak 1979’un sonuna kadar, ileri sürdüğü gerekçelerin geçersiz olduğu, kendisine anlatılmaya çalışılmış olmakla beraber, bu UNICEF görevlisini ikna etmek mümkün olmadı. Oysa gelişmekte olan ülkelerin hiçbirinde de, bir çocuk bayramı geleneği olmadığı bilgisini bize kendisi vermişti. Direnişine sebep, hiç kuşkusuz, temsil ettiği önemli uluslararası kuruluş UNICEF de, II. Dünya Savaşı sonrasında oluşturulan bütün uluslararası kuruluşlar gibi, Batı ülkelerinin ürünü olduğuna göre konuları ne olursa olsun, Batı ülkelerinin öncülüğü, Batının üstünlüğü temeli üzerine kurulmuş olduğundan, buna gölge düşürebilecek bir eylemin uluslararası kamuoyunca ilgi görmesini önlemek istemesidir." Yani Türkiye’nin bu talebi her yıl önceleri 100.000 dolar, 2006’dan itibaren ise 220.000 dolar aidat ödediğimiz UNICEF’in engeline takılmış. Görülüyor ki konusu ne olursa olsun politik Türkiye’de üstünlük her şeyin önüne yüzbinlerce çocuk geçiyor. Her ne kadar sokaklarda çalışıyor. ekonomik ve sosyal şartlar el verdiğince çocukların korunması hususuna önem verilse de Türkiye’nin 23 Nisan’ı dünyaya kabul ettirmesi pek mümkün olmayacak gibi. Böyle bir durumda, çocukların bile politize edildiği bir dünyada yaşamak istememek ya da sisteme isyan etmek ise çocukların en doğal hakkı olsa gerek. Aksi takdirde çocukların "çocuk" olamadığı bir dünyaya katlanmak zorunda kalınacak ve çocuklar Ortadoğu’da silah tutmaya Türkiye’de de okul yerine işe gitmeye mahkum olacaklar. Dipnot: İffet ASLAN, "23 Nisan Çocuk Bayramı Yurt Çocukları İçin Korunmalı Dünya Çocuklarına Kazandırılmalıdır", syf: 7 tatürk’ün Türk çocuklarına armağan ettiği ve dünya barışına katkı sağlamasını umduğu bugün, her ırk her din ve her renkten tüm milletlerde ulusal egemenliğin sembolü çocuklar aracılığıyla kutlanıyor. Öyle bir gün ki 23 Nisan, bu sayede Türkiye’nin ulusal egemenliği de bütün dünya çocuklarıyla birlikte kutlanıyor. Türkiye öncülüğünde milletlerarası kaynaşmaların bile bahanesi bir yerde. Onlarca belki de yüzlerce Türk çocuk Türkiye’nin politik ya da ekonomik ilişki kurduğu kardeş ülkelere gitme ve bu ülkelerde arkadaş edinme fırsatı buluyor. Aynı şekilde yurt dışından gelen çocuklar için de Türkiye’yi tanıma fırsatı doğuyor. Yine bugün çocuk hakları ve çocukların korunması konusunda yaratılan bilinç tazeleniyor. Ancak bu pembe tabloya karşın bırakın başka ülkelere gitmeyi, bunu kendi ülkesinde bile doyasıya yaşayamayan, hatta günün esas amacına rağmen, bugün bile çalışmak zorunda olan binlerce çocuk bu söylemden çok uzaklar: Bugün 23 Nisan neşe doluyor insan. "Bir dünya bırakın biz çocuklara, ıslanmış olmasın gözyaşlarıyla…" dizeleri ise onların çok da bilincinde olmadığı sitemi dile getiriyor adeta. Çocuk işçiliği ciddi bir ahlaki sorunu da bünyesinde barındırmasına karşın pek çok ülkede gereken ilgiyi görememiş bu yüzden de çözüm bekleyen meselelerden biri olarak kalmış sorunlar listesinde. Dünya genelinde olduğu gibi Türkiye’de de çocuk işçiliği ile ilgili pek çok kez gündem oluşturulsa da küreselleşmenin etkisiyle olsa gerek (!) resmi bilgiler 1999 yılına ait. Bu da gösteriyor ki 8 yıldan bu yana ya bu konuda ciddi bir çalışma yapılmamış ya da yapılan çalışmalarda sonuçlar o kadar benzer ki açıklamaya gerek duyulmamış… Hal böyle olunca da 1999 yılına ait olan veriler hep soruna ışık tutmaya çalışmış. Yine de 8 yıl öncesine ait olsa da, artık alışılan veriler olsa da bir kez daha bunu gözler önüne sermek gerekiyor. Çünkü ekonomik yozlaşmadan sosyal yozlaşmaya geçmemek ve ahlaki çözülmeyi önlemek için çocukların da insan olduğunu hatırlayıp çocuk işçiliğinin bir tür sömürü olduğunu dikkate almak gerekiyor. A Türkiye’de çocuk olmak 1999 yılında yapılan Çocuk İşgücü Anketi’ne göre, Türkiye’de 617 yaş grubunda bulunan 16 milyon 88 bin çocuğun, 1 milyon 635 bini çalışıyor. 2000 yılındaki işgücü istatistiklerinde çocuk işgücü olarak ise 12 yaş altı atlanıyor. 17 yaşına kadar olanların çocuk sayıldığı istatistiklerde 1 milyon 364 bin çocuğun çalıştığı ifade ediliyor. boyutlara ulaştığını düşünürsek ekonomik koşulların iyileştirmesi konusundaki zorunluluk bir kez daha ortaya çıkacaktır. Çünkü çalışan çocukların yarısından fazlası ekonomik ihtiyaçlar yüzünden çalışmakta/çalıştırılmaktadır. En son 1999 yılında yapılan Çocuk İşgücü Anketi’ne göre, Türkiye’de 617 yaş grubunda bulunan 16 milyon 88 bin çocuğun yüzde 10.2’si yani 1 milyon 635 bini ekonomik işlerde çalışıyor. Bu tarihten sonra yapılan çalışmalarda öncelik en kötü biçimlerdeki çocuk işçiliğinin önlenmesi olmuş. Bu kapsamdaki tüm çocukların çalışma hayatından çıkartılıp eğitime kazandırılması amaçlanmış. 2000 yılındaki işgücü istatistiklerinde çocuk işgücü bağlamında sadece 1217 yaş grubundakiler gösterilmekte ve sayıları 1 milyon 364 bini bulmaktadır. Bu sayının sadece 1217 yaş aralığındaki çalışan sayısını gösterdiği düşünüldüğünde ciddi YİTİRİLEN ÇOCUKLUK Belki Irak’ta, Afganistan’da, Bosna’da ya da Darfur’da olmadığı için şanslılar Türkiye’deki çocuklar. Buna karşın şüphesiz eksik ve hatalı politikalar sonucu hala çocukluğunu yaşayamayan ve kıyaslama yapıldığında Batının çok gerisinde kalınan durumlara rastlamak mümkün. Türkiye’de çalışan her 100 kişiden 5’inin 6 ila 14 yaş grubu arasında olduğunu ve çalışma koşullarına aykırı olan bu durumun ciddi
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear