25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

18 Yrd. Doç. Dr. Deniz TANSİ Yeditepe Ünv. İİBF Kamu Yönetimi Bölüm Bşk. Bölgesel sonuçları ışığında… C S TRATEJİ hegemon bir güç, Türkiye’nin ise stratejik orta boy bir devlet olduğudur. Ekonomi politik açıdan bakıldığında, ABD merkez, Türkiye yarı çevre bir ülke konumundadır. Hegemon güçle ilişkisinin, orantısız bir zeminde gerçeklemesi, hegemon gücün her dediğine çaresizlik içinde evet denilmesi anlamına gelmemektedir. Türkiye’nin, bölgesel statükonun korunmasından yana tavrı, bölge ülkelerinden başlayarak, Rusya ve Çin’i de içeren, bir geniş işbirliğini tetiklemektedir. Statükocu cephenin genişlemesi, Avrasya’dan Ortadoğu’ya uzanan başka bir dünyanın mümkün olduğunu göstermektedir. Bununla birlikte, Türkiye’nin NATO, Avrupa Konseyi gibi kurumlardaki varlığı, kendi çıkarlarını ifade etmesi açısından korunmalıdır. Altı çizilen bağlamda, AB’yle ilişkiler, serbest ticaret antlaşmasına dönüştürülerek, normalleştirilmelidir. ABDİsrail hattının bölgeye bakış açısı, Türkiye’nin sağlam duruşuyla değişime uğrayabilir. Söz konusu değişimi gerçekleştirebilmenin yolu, Türkiye’nin yumuşak karınlarından kurtulmasıyla mümkün olabilir. En yumuşak karın, terörle mücadele ve bununla bağlantılı olarak, Irak’ın kuzeyindeki statükodur. Irak anayasasıyla oluşan yeni Irak, revizyonizmin somut örneğidir. İran ve İsrail, Irak’ta vardır. Türkiye ise, hala kendisinin yanı başındaki coğrafyaya uzaktır. Terörle mücadelede önleyici vuruş, artık neredeyse vadesini doldurmuş bir zamanlamayı simgelemektedir. Türkiye’nin, PKK varlığını ortadan kaldırması, devlet olma iddiasını sınayan bir bekleyişe dönüşmüştür. Terör örgütü kamplarıyla, Türkiye’nin birlikte yaşaması, akıl sağlığı dışındadır. Eylül 2001 sonrasında, ABD Ulusal Güvenlik Stratejisi ve Savunma Stratejilerinde, tehdit algılamasının klasik boyutları değişmiştir. Önleyici savaş ve bununla bağlantılı önleyici vuruş kavramı, BM anayasasında, uluslararası hukuk teamüllerinde var olmayan bir çerçevede, ABD tarafından ortaya atılmıştır. Somut tehdit yaratılmasını engellemek açısından, henüz bir saldırı gelmeden, karşı tarafın, silah hammaddesi bağlamındaki kapasitesini imha etme çerçevesinde yorumlanan bu hak, ABD tarafından sadece kendisine tanındı. Afganistan ve Irak işgalleri, bu yeni kavramlarla gerçekleştirildi. Ortadoğu ve Avrasya coğrafyasında uygulama alanı bulan, yeni ulusal (küresel) güvenlik anlayışı, özellikle ABD ile, AlmanyaFransa hattı arasında, ciddi gerilimleri besledi. Rusya, önleyici vuruşun, kendilerinin de hakkı olduğunu, dünya kamuoyuna yakın zamanda duyurdu. Hukuk teamüllerinden çok, güç dengesiyle ifade edilen önleyici vuruşun, stratejik anlamdaki küçük ve orta boy devletlerin kullanım alanına açılması, pek fazla akıllara gelmemişti. İsrail’le ilgili, son günlerde, Lübnan’daki Hizbullah varlığına ve İran’a uranyum zenginleştirme sürecinde geldiği aşama bahanesiyle, önleyici savaş ya da vuruşu gerçekleştireceği savları, hegemon olmayan ya da güçler dengesinde adı geçmeyen bir ülkenin, bu kavramı sahiplenmesi açısından dikkat çekicidir. Türkiye’nin, Irak’ın kuzeyinde yuvalanan PKK terörüne karşı, bırakalım önleyici vuruşu, sınır ötesine, sıcak takip ya da meşru müdafaa zemininde yapması olası bir askeri müdahale eleştirilirken, İsrail’in bölgede bu çerçevede bir saldırı başlatması, arkasındaki güçle doğru orantılı olarak değerlendirilebilir. Söz konusu güç ABD’dir. 11 Ortadoğu’da önleyici vuruş Ortadoğu’da yeni saflaşmalar netleşmeye başladı. İsrail’in tehdit algılamasında son yıllarda İran’ı ilk sıraya koyması bölgeyi ateşe atan olaylara neden olabilir. Olası çatışmayı önlemek, Türkiye’nin için önem taşıyor. ekonomik gücüne dayanarak, bölgedeki statükoyu tek başına değiştirmeyeceği verili bir zeminde algılanabilmektedir. ABD, Irak işgalinden sonra, Irak’ın kuzeyinde oluşan yeni antiteyi, İsrail’le işbirliği çerçevesinde biçimlendirmeye çalışmaktadır. İsrail, 2004’ten beri, Milli Güvenlik Siyaset Belgesi tehdit algılamasında, İran’ı birinci sıraya oturtmuştur. Türkiye’deki, siyasal ve bürokratik elite, ABDİsrail ilişkisi, aslında tam anlamıyla stratejik ortaklığın ne olduğu dersini vermektedir. ABD ve İsrail’in, bölgesel bağlamda, gerek Irak’ın kuzeyi ve tüm Irak, İran, Lübnan, Suriye ve Filistin üzerindeki çıkarları ortaktır, Türkiye’nin Irak’ın kuzeyinde, ABDİsrail hattıyla çatıştığı bir gerçektir. Türkiye, bölgede statükocudur. Bölge ülkelerinin toprak bütünlüğünden, ulusdevlet yapısından yanadır. ABDİsrail revizyonizmden yanadır. Haritaların değişmesi, revizyonizmin somut çehresini işaret etmektedir. Türkiye’nin, ABD’yle stratejik ortak olduğunu söyleyen bir uluslararası ilişkiler öğrencisi sınıfta kalırken, bu savlar, devletin en üst kademelerinden seslendirilince, trajikomik bir durum ortaya çıkmaktadır. Anlatmaya çalıştığımız konunun özü şudur: Yeni Ortadoğu’nun çelişen çıkarları, nasıl ortak bir strateji çizebilmektedirler? TÜRKİYESİZ ORTADOĞU OLMAZ Annapolis’te İsrailFilistin arasında kalıcı barışla ilgili ABD’de tarafların katılımıyla, uluslararası konferans toplandı. Lübnan’da hala cumhurbaşkanlığı seçimleri yapılamamıştır. Irak ta terör üretme antrenman alanına dönüşmüştür. Hükümetin ABD’de Bush’la yaptığı kayıt dışı görüşmelerde, İran’ın ele alındığı savları dile getirilmektedir. Tüm bu konularda, Türkiye’nin bakış açısı bölgesel gelişmelerde önemli bir yer tutmaktadır. İsrail, Filistin’in ikiye bölündüğü, Lübnan’daki Hizbullah’ın uluslararası güçle ehlileştirildiği bir ortamda, yakın sınırlarını güvence altına almış gözükmektedir. Ancak, İsrail’in, Lübnan’da Hizbullah ve Filistin’de Hamas aracılığıyla mücadele ettiği ülke, İran’dır. Daha önce ifade ettiğimiz çerçevede, Irak’ta da rekabetleri sürmekte, Irak’ın kuzeyinde İsrail, güneyinde İran, siyasal, ekonomik, askeri ve istihbari anlamda bulunmaktadırlar. ABD’nin, İran’a yönelik kampanyasında, en büyük destekleyicisi İsrail’dir. Özetlediğimiz zeminde, Türkiye’nin varlığı yok sayılır gibi bir hava doğmaktadır. Türkiyesiz hesap, o hesabı yapanları, çıkmaz sokağa gönderir. Türkiye’nin çıkarları, bölgede ne dar, ne de geniş kapsamlı bir savaşa karşıdır. Belki, İsrail ve İran’ı aynı masaya oturtmamız olanaksız, ancak var olan yaptırım gücümüzle, çatışan unsurların tansiyonunu düşürebiliriz. Bölgede İsrail’in önleyici vuruş operasyonlarına başlaması, bölgesel bir savaşın habercisidir. 6 Eylül 2007’de, İsrail uçaklarının, Suriye’de bir nükleer tesisi yok ettiği iddiaları, İsrail basınında, önleyici vuruşla değerlendirilmektedir. Bu iş, yöntem olursa, olası İsrailİran savaşı bölgesel bir felaketi tetikleyecektir. Böylesine bir savaşı engelleme ve terör örgütünü yok etme, Türkiye’nin bekası sorundur. Artık Türkiye’nin, Atatürk’ün çizdiği, "Yurtta Barış, Dünyada Barış" zemininde uyanma zamanı. Yakın gelecek, çok geç olabilir. YENİ ORTADOĞU’NUN REKABET ALANI TIME dergisine göre, Lübnanİsrail sınırında, İsrail’in askeri hareketliliği Ekim ayından itibaren artmaya başlamıştır. Lübnan jetleri zaman zaman manevra yapmaktadırlar. Ağustos 2006’da, Lübnan’daki Hizbullah güçleri ve İsrail arasındaki AFLAR BELİRGİNLEŞİYOR sıcak çatışmayı sona erdiren 1701 sayılı ateşkes kararı İsrail Parlamentosu’nda (Knesset) yapılırken İsrail’in ABDTürkiye ilişkileri ele alındığında, ana muhalefet lideri Benyamin Netenyahu’nun Türkiye’nin var olan zemindeki itiraza dayalı kehaneti, gerçekleşmeye yüz tutmuş durumdadır. tutumlarında, verilen genel karşılık ABD’nin Netenyahu "bu savaşın ikinci bir raundu olacak" demişti. 5 Eylül 2006’da TBMM’de oylanarak kabul edilen tezkereyle, Abbas, Bush ve Olmert... Lübnanİsrail sınırının Lübnan tarafına gönderilen çok uluslu güce, askerlerimiz de katılmıştır. Litani nehrinden, İsrail sınırına uzanan Mavi Hat’a yerleşen silahlı gücümüz de, ister istemez savaşın ortasında kalacaktır. İsrail, Hizbullah’ın, sadece silahlanmasını bile, önleyici vuruş kapsamında ele almaktadır. Hizbullah lideri Nasrallah’ın açıklamaları da, İsrail’in tasarladığı askeri kampanyayı, karşıt zeminde kuvvetlendirmektedir. İsrail’in varlığına yönelik açıklamalar, bu tavrın dünya kamuoyunda meşrulaştırılmasını kolaylaştırmaktadır. Aslında, tüm bu gelişmeler, bölgedeki hangi ülkenin ABD’yle stratejik ortak olduğu gerçeğini ete kemiğe büründürmektedir. İsrail’in, sadece kendi askeri, siyasal ve S
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear