Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
22 Dilek FİLİZFİDANOĞLU TUSAM Çalışma Hayatı ve Türkiye Araştırmaları Masası dfidanoglu@tusam.net oğrafi konumu nedeniyle tüm dünya ülkelerinin takibinde olan Türkiye, özellikle güney doğusunda PKK terör örgütü ile yıpratılmaya çalışılırken, batısında da sahillerinin ardından şimdi de dağları yağmalanmak suretiyle sessiz ve derinden kuşatılmaya çalışılıyor. Hatırlanacağı üzere geçtiğimiz yıllarda Türkiye’nin stratejik kurumları bir bir yabancılara peşkeş çekilmiş, ülke toprakları yabancılara satılmıştı. Şimdi de sıra dağlarımıza gelmiş görünüyor. Türkiye'de Mart 2007’de ilk kez bir dağ Davras Dağı/Isparta yapişletdevret modeli ile özel sektöre açılmıştı. Isparta'daki Davras Dağı'na talip olan Fransız Comag firması, Isparta Valiliği ile anlaşmaya vararak, Davras Dağı'nı 49 yıllığına kiralamıştı. Son günlerde de altın arama çalışmalarıyla gündemi meşgul eden Kaz Dağları aynı tehlikeyle karşı karşıya. Üstelik Kaz Dağları’nın karşı karşıya olduğu tehlikenin başka bir boyutu da tüm çevrenin söz konusu çalışmalardan büyük zarar görecek olması. Özelleştirmelerin ardından… C S TRATEJİ toprağa, suya ve havaya karışma olasılığının ihmal edilir düzeyde olacağı görülmüştür. Bu olasılık da, her türlü canlıyı etkileme riskinin kabul edilebilir düzeyin çok altında olduğu anlaşılmıştır" denilmekte. Ancak pek çok uzman bu görüşü savunmuyor. Siyanürün yavaş yavaş etkisini göstereceği ve uzun vadeli zararlarının özellikle insanlar üzerinde etkili olacağı görüşünü savunuyorlar. Dünya ülkelerine baktığımızda siyanürle altın aramanın özellikle bazı Avrupa ülkelerinde yasaklandığını görüyoruz. Almanya’da 2001 yılında Avrupa Birliği düzenlemeleri gerekçe gösterilerek siyanür kullanılmasına hiçbir hükümetin izin veremeyeceği kararlaştırılmıştı. Yine 2001 yılında Çek Cumhuriyeti’nde siyanürle altın çıkarılması yasaklanmış, komşumuz Yunanistan’da 2002 yılında siyanürle altın çıkarmak isteyen bir firmanın ruhsatı iptal edilmiş, Romanya AB düzenlemeleriyle siyanürle altın aramayı yasaklamaya hazırlanıyor, ABD’nin pek çok eyaletinde yine siyanürle altın araması yasaklanmış durumda. C Satılma sırası dağlarda OKSİJEN ZENGİNİ Kaz Dağları, Çanakkale ile Balıkesir il sınırları arasında bulunan, zengin bitki örtüsüne sahip, ormanları, akarsuları ve tarihi özellikleriyle, Türkiye’nin önemli doğal güzellikleri arasında yer alıyor. Kaz Dağları, özellikle oksijen yoğunluğu açısından İsviçre’deki Alp Dağları’ndan sonra dünyada ikinci sırada yer alıyor. Hatta nem oranının çok düşük olması nedeni ile astım hastaları için biçilmiş bir kaftan niteliğinde. Yaklaşık 260 bin hektarlık alanı kapsayan bu bölgede, 1000’e yakın bitki çeşidi bulunuyor. Üstelik bu bitki türlerinden 50’ye yakını sadece bu bölgede yetişiyor. Kaz Dağları ayrıca zengin doğal su kaynakları nedeni ile "Bin Pınarlı İda" olarak adlandırılıyor. Devlet Su İşleri (DSİ) verilerine göre Kaz Dağları’nda yıllık 1.3 milyar metreküp su verimliliği mevcut. Böylelikle pek çok dere ve su kaynağını besleyen doğal su zenginliği sayesinde, küresel ısınma nedeniyle susuz kalan, özellikle büyük kentlere göre avantajlı bir bölge. Bunca güzelliğe sahip bir bölgenin sırf yabancı yatırımcıları Kaz Dağları’nda memnun etmek adına yabancılara altın arama açılması ise dağlarımızın da bu çalışmalarına sayede satılıyor olması endişesini karşı çıkan beraberinde getiriyor. Kaz yurttaşlar... Dağları’nda son günlerde sesler yükseliyor çünkü orada yaşayanların ilk gördükleri içme sularının kirlenmeye başladığı. Bölgede 11 şirketin 37 farklı noktada arama yaptığı biliniyor. Üstelik arama çalışmaları henüz altının aranması aşamasında yapılan sondajlardan ibaret. Şayet altın bulunursa ve bu firmalara işletme ruhsatı verilirse oluşacak zararlar göz ardı ediliyor. Çıkarılacak olan altının Türkiye’ye getirisinin ne olacağı ise ayrı bir tartışma konusu. Zira "Maden Yasası" sayesinde altın madeni işletecek firmalar, çıkartılacak altının sadece yüzde 2’lik kısmını devlete vergi olarak ödeyecekler. Uzmanlara göre ise, 1015 yıl faaliyet gösterecek maden Kaz Dağları’ndaki altın arama izinleri, bölgenin ekolojik dengesini bozmasının yanı sıra su kaynakları HEKTAR BAŞINA 5 BİN LİRA Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi açısından da önem taşıyor. Tüm Güler, Kaz Dağları’ndaki altın arama çalışmalarına gösterilen tepkileri eleştirirken, Avrupa’da yasaklanmasına karşın kesilen ağaçlar için hektar başına 5 bin YTL alındığını söylüyor. Hektar başına Çevre ve Türkiye’de halen daha siyanürle altın Orman Bakanlığı 15002000 civarında fidan dikiyor. Bu fidanlar büyüdükçe ağacın boyu üretilmesinin çevreye ve insan ve gövdesine göre yapılan sıklık bakımlarıyla 1 hektardaki ağaç sayısı da yaklaşık 150sağlığına zararı olmadığı savunuluyor. 200’e düşüyor. Güler’in yaptığı bu ocaklarının yaptıkları tahribatı gidermek için harcanacak para altının getirisinden çok daha fazla olacak. Bu arada altın arayan en büyük firmalardan biri Kanadalı Teck Cominco firması ve Kanada da devlete kalan oran yüzde 30. açıklamaya göre bir ağaç için kaba bir hesapla yaklaşık 25 YTL bedel ödenmiş oluyor. Ancak unutulmamalı ki bir fidanın ağaç olabilmesi için nerden baksanız 4050 yıl gerekiyor. İddialara göre Kaz Dağları’nın Çan, Bayramiç ve Çanakkale bölgelerinde 13 bin 252 hektar alan için arama ruhsatı alınmış durumda. Ayrıca 600'ün üzerinde de sondaj yapıldığı belirtiliyor. Dolayısıyla bu rakamlar doğru ise yok edilen ağaç sayısı milyonlarla ifade edilebilir. Bunun Türkiye açısından ne kadar büyük kayıp olduğu ve parayla ölçülemeyeceği de bir gerçek. Ayrıca bir gram altın çıkarabilmek için neredeyse yarım ton su harcandığı ve bunun Kaz Dağları’nın su zenginliği için de ayrı bir tehdit olduğu da dikkat çekilmesi gereken diğer bir konu. Bugün Türkiye üzerinde oynanan büyük oyunda şimdilerde farklı yollar deneniyor ancak son kertede oyun aslında aynı oyun! Bugün Türkiye’yi bölmek isteyen güçler doğudan ve batıdan silahlı ya da silahsız saldırılarına devam ediyorlar. Türkiye’nin sadece topraklarının değil, topraklarının altındaki cevherlerin de yağmasının söz konusu olduğu, özellikle dünyaya birlik beraberlik mesajlarının verilmesi gereken bu dönemde pek çok kişinin gündeminde olan dağlarımızın yağmalanması, nedense hükümetin kulaklarını tıkadığı konulardan biri. Eski Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe’nin de acilen değiştirilmesi gerekliliğinden söz ettiği Maden Kanunu’nun özellikle ülke yararına olacak şekilde yeniden düzenlenmesi şartı göz ardı edilmemelidir. Hükümetin eski bir bakanı bile bu görüşü savunuyorsa artık söyleyecek fazla söz olmasa gerek. SİYANÜR TARTIŞMALARI Altın aramalarında kullanılan siyanürün zehirli ve öldürücü etkisi olan bir asit olduğu bilinmekle birlikte, özellikle insan sağlığını kısa sürede mi yoksa 1015 yıl sonra fark edilecek uzun dönemli ve yavaş yavaş gelişen bir süreçte mi etkileyeceği halen tartışılıyor. TÜBİTAK tarafından hazırlanan bir raporda "Altın aramaları sırasında kullanılan siyanürün bir çevre sorunu yaratmayacağı, siyanürün